Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Bölüm 4: Revir

@nickinci

 

Doruk'tan

 

Sınıfta otururken kapı birden çalınmadan açılmıştı. Bunu genelde bir tek biz yapardık. Şaşırmıştım. Ama beni asıl şaşırtan içeri girenlerdi. Hemen arkamı dönüp Savaş'a baktım. O da kaşlarını çatmış gelenlere bakıyordu. Gelenler sabah ki kızlardı. Demek aynı sınıftaydık. Araştırma için daha iyi olmuştu.

 

Arkamı dönüp Savaş'a tam bir şey diyecektim ki özellikle kumral kızı pür dikkat izlediğini gördüm. Gözlerini hiç kırpmadan bütün hareketlerini mimiklerini izliyordu. Kız bakılmayacak gibi değildi ama tabikii de bakma amacı farklıydı. Uzun süre kıza bakmaya devam edince sınıftaki birkaç kişi dikkatini bu tarafa vermişti. Hemen başlarlardı dedikoduya. Dikkatini dağıtmak için kulağına eğilip "Off bacaklara bak be!" dedim. Sonunda Savaş'ın dikkatini çekmiştim ama Bora enseme bir tane yapıştırınca önüme dönmek zorunda kalmıştım. Sınıf birden kıkırdayınca ne olduğunu anlamaya çalıştım. Savaş bile tebessüm ediyorsa kesin büyük bir espriyi kaçırmıştım.

 

Savaş hala kıza bakıyordu bende tekrar dikkatini dağıtmak için "abi kızlar çok taş be" dedim. Savaş kızlara onun yanında sarkıntılık yapmamdan hoşlanmazdı. Bu sefer ikisi birden bana dönüp anında ölümcül bakışlarını yolladılar.

 

"Bir rahat dur be oğlum." Sanırım kızda duymuş olmalı ki küçük bir tebessüm ettiğini gördüm. Savaş ve Bora hala bana bakarken ellerimi teslim olmuş gibi yapıp önüme döndüm ve dersi yalandan dinlemeye başladım. Bu hocadan da nefret ediyordum. Yaşına başına bakmadan her tenefüs beni süzüyordu.

 

Zil çalınca hep birlikte kalkıp dışarıya çıktık. Hocanın arkamdan seslendiğini duymuştum ama duymamazlıktan gelip hızlıca çıkmıştım sınıftan. Bir sigara iyi giderdi şu an. Her lisede olduğu gibi burada da sigara yasaktı ama... okul bizimdi. Dışarı çıktığımızda her zaman ki çardağa gittik ve oturduk. Burada bizden başka kimse oturmazdı. Aslında böyle bir kural yoktu isteyen gelip oturabilirdi bir şey demezdik. Ne diyecektik sanki altı üstü bir çardak. Ama okulun sahibi olunca her şeyin sahibi gibi gözükebiliyorduk.

 

Oturduğumuzdan beri Savaş birini arıyor gibiydi. Arada bir arkasını dönüp okulun giriş kapısına bakıp duruyordu. Ne olmuştu bugün bu çocuğa böyle. Bora zaten elinden telefonu düşürmüyordu.

 

"Savaş sen şu kızı tanıdığına emin misin abi?"

 

Arkasına yaslandı ve bacaklarını biraz aralayıp tek elini çardağa uzattı. Bir sigarada o yakıp derince içine çekti.

 

"Bilmiyorum. Çok tanıdık geliyor. Bir yerde gördüğüme eminim."

 

Bora telefonu cebine koyup arkasına yaslandı ve gözlerini arkamdaki tek bir noktaya kilitledi. "Bardaki kızlardan biridir."

 

"Sence bardaki kızlardan biri olsa hatırlar mıydım?"

 

"Güzel bir gece geçirdiysen neden olmasın?" Gözlerini devirdi. Savaş kızlarla pek haşır neşir olmazdı. Arada takıldıkları olurdu tabi ama hiçbir zaman ileri gitmezdi. Bora ise grubun çapkınıydı. Ulan bir insan her gün başka bir kızla konuşur muydu? Ben ise... bu durum bende biraz karışıktı. Girersem çıkamazdım o yüzden girmiyordum.

 

"saçmalama."

 

"Kız güzel, geceler zaten bizim. Neden hatırlamayasın?"

 

İki elimi kaldırıp işaret parmağımla Bora'yı gösterdim. Güzel laftı bro.

 

Topuklu ayakkabı sesleri duymaya başlayınca konuyu kapatıp arkama yaslandım. Bu kızlar havada nasıl yürüyordu?

 

Selin ve tayfası her zaman ki gibi ilk soluğu dibimizde almışlardı. Abisiyle arkadaşız diye yüz bulup geliyordu yanımıza. Daha doğrusu Savaş'ın yanına.

 

Selin Savaş'ın yanına otururken tayfasından bir kızda gelip yanıma oturdu ve tek elini bacağıma koydu. Birinin özelliklede bir kızın bana dokunmasından nefret ederdim. Hızla elini ittirip Bora'ya doğru kaydım ve göz ucuyla kıza baktım. Kollarını birbirine bağlamış arkasına yaslanmıştı ve hala göz ucuyla bana bakıyordu.

 

Ağzını hafifçe açıp kapadı ve tekrar arkasına yaslandı. Sonra ani bir şekilde bana dönüp dirseğini çardağa yasladı ve parmaklarını yumruk haline getirtip çenesinin altına yerleştirdi.

 

"Şeyy sen gay misin?" Ohaa!

 

Duyduğum şeyle birlikte kıza göz ucuyla bakmayı kesip bende ona döndüm.

 

"Ne dedin sen!?"

 

"Herkes hakkında böyle konuşuyor. Bana güvenebilirisin. Söyle hadi, gay misin?"

 

Başımı inanamıyormuş gibi sağa sola sallayıp önüme döndüm.

 

Neden herkes gay olduğumu düşünüyordu ki. İlla okula her sabah koluma bir kız takıp mı gelmem lazımdı?

 

"Bak utanmana gerek yok hatta istersen sana birsini ayarlayabilirim. Şu 11. Sınıftan kıvırcık Emre var ya o da gay. Senin için onunla konuşa-"

 

"SUS YA DA GİT.!" sesimin biraz yükselmesin de çevredekiler hemen bu tarafa baksa da geri önlerine döndüler. Kız ise eliyle ağzına hayali bir fermuar çekip arkasına yaslandı.

 

Önüme dönmemle birlikte Savaş'ın birden Selin'i bileğinden ittirmesini görmem bir olmuştu

 

"Bir daha sakın Selin! Anladın mı?" Selin çok pis bozulmuştu ama bunu belli etmeden yanında getirdiklerine kafasıyla bir işaret yaptı ve kalçasını attıra attıra gitti. Bu kızlar neden böyleydi? Hepsinden nefret ediyordum.

 

Savaş'a sorun mu var bakışı attım o ise umursamadan omuz silkti. Zil çoktan çalmıştı bizde kalktık ve sınıfa doğru yürümeye başladık. O sırada koridorda bir sağa bir sola doğru koşuşturan yeni gelen sarışını gördük. Çok endişeli bir hali vardı. Acaba ne olmuştu? Öğrenmezsem çatlardım ben. Yanına gidip sorsam mı sormasam mı diye düşünürken yanında buldum kendimi. Bizimkilerin ne yapıyor bu mal bakışlarını yok sayarak kızın önünde durdum. Sanırım adı İrem'di.

 

"İrem bir sorun mu var? İstersen yardım edebilirim." diye sordum. Kız ise bana endişeli gözlerle baktı. "Kardeşim..." dedi tam devamını getirecekti ki telefonu çaldı. Sanki bu çağrıyı beklermiş gibi hemen açtı telefonu. Sesini biraz kısarak hızlı hızlı konuşmaya başladı.

 

"Neredesin kızım sen?" Kız karşı tarafı bir süre dinledikten sonra tekrar konuştu. Bu sefer daha endişeli bir tonla.

 

"Hazal iyi misin? Neredesin, ne oldu?" diye sordu. Savaş bana ne oluyor gibisinden bakış atınca bende bilmiyorum bakışı attım. Evet biz bakışlarla anlaşabiliyorduk... çoğu kişi gibi.

 

Telefonunu cebine atıp kendi kendine 2. Kat deyip duruyordu.

 

"Bir kat aşağısı." Kız Bora'ya bakıp teşekkür etti.

 

"Artık ne olduğunu söyleyecek misin? İyi gözükmüyorsun."

 

İlk önce söylemekte kararsız kalsa da sonunda konuştu. "Aslında yardım edebilirsin."

 

"Tamam. Anlat sen. "

 

"Revire gitmemiz lazım."

 

"Hasta mısın?"

 

"Bak acilen 2. Kata gitmemiz gerekiyor tamam mı? Yolda anlatırım." dedi ve merdivenlere doğru koşmaya başladı. Revire mi gidiyorduk yoksa 2. Kata mı anlamamıştım? Kafam karışmıştı.

 

Ben İrem'in peşinden giderken Bora arkamdan "haberleşiriz." dedi. Dersten yırtmıştım.

 

 

İrem bana koşarken her şeyi anlatmıştı. Yani kavgayı. Hazal'ı bulduğumuzda yerde yarı baygın yatıyordu. Hemen kızı kucağıma aldım ve revire geldik. Hemşire içeride Hazal ile ilgilenirken biz de İrem'le kapıda bekliyorduk.

 

Olayı hemen mesaj olarak bizimkilere atmıştım çünkü bir terslik vardı. Off! Zaten hep bir terslik olurdu. Bir günümüzde sessiz, sakin, olaysız geçsin be!

 

"İrem siz şim-"

 

"İdil."

 

"Efendim?"

 

"Adım İrem değil İdil."

 

"Haa. Şeyy. Yani tamam. Afedersin."

 

"Bir şey diyordun herhalde?"

 

"Haa evet. Şey diyecektim."

 

"Ne?"

 

"Şu kavga olayı."

 

"Ne olmuş?"

 

"Yani siz sahildeydiniz ve biri geldi sizde kaçarken Hazal düştü ve karnını cam mı kesti?"

 

"Hayır sapığın biriydi evet bizde kaçarken düştü işte niye takıldın ki bu kadar?"

 

"Hiç. Sadece biraz inandırıcı gelmedi o kadar." Burnumu kıvırıp tek kaşımı kaldırdım ve onu iyice süzdüm. Yalan söylüyordu.

 

Bana göz ucuyla bakıp önüne döndü. Bu sırada Bora ve Savaş gözüktü koridorun önünde.

 

"Onların burada ne işi var?" Ben bilmem der gibi arkama yaslandım. Bizimkiler hızla yanımıza geldi.

 

Bora "selam." diyerek İdil'in diğer yanına otururken Savaş hızla içeri girip kapıyı kapattı. Kızı gerçekten tanıyor olabilirdi.

 

"Neler oluyor?" İdil yerinden kalkmaya çalışınca ben bir koluna Bora diğer koluna girdi. Hareket etmesine dahi izin vermedik. Hemşire odadan çıkıp yüzümüze bakmadan direkt buradan uzaklaştı.

 

"Ne yapıyorsunuz bıraksanıza kolumu!" Zarar vermeyecektik... ama doğruyu söylerse.

 

Sinirle bana dönüp konuşmaya başladı. "Ne anlattın onlara?"

 

"Bana anlattıklarının aynısını. Demek ki sadece ben takılmamışım bu olaya."

 

"Ortada bir olay yok tamam mı? Altı üstü küçük bir kesik niye takıldınız ki bu kadar. Ne var bunda?"

 

"Yarayı gördüm. Cam kesiğiyle uzaktan yakından alakası yok. Yalan söylüyorsun." Arkama yaslanıp kafamı arkamızda ki duvara yasladım.

 

"Ne yapıyor arkadaşınız içeride!"

 

"Bak ya bize kim olduğunuzu anlat ya da sus tamam mı? Merak etme arkadaşına da bir şey olmayacak." Bora'nın konuşmasıyla kız biraz daha sakinleşmişti.

 

Küçük bir sessizlikten sonra kız tekrar konuşmaya başladı. "Eğer gerçekten kim olduğumuzu merak ediyorsanız uygulamalı olarak gösterebilirim" dedi.

 

Bu dediğine çok şaşırmıştım hiç böyle bir tepki beklemiyordum. Bora'ya baktığımda o da hiç beklemiyormuş gibi İdil'e baktı.

 

"Tabi bırakırsanız."

 

Tamam ne yapacağını ikimizde merak etmiştik. Birbirimize işaret verip kızı bıraktık. İdil ayağı kalkıp bir adım geri gitti ve bize baktı. Kaçamazdı çünkü kardeşi içerideydi. Onu bırakıp gitmezdi değil mi? Pek emin olamadım. Yalan söyleyen insanlardan her şeyi beklerdim.

 

"Biriniz geçsin karşıma."

 

"Ne yapacaksın ki?" Ne yapacaktı lan.

 

"Hadi! Merak ediyordunuz kim olduğumu. Gelin biriniz. Korktunuz mu? Ne yapabilirim ki size?" Aynen ne yapacaktı dövecek miydi sanki. Bora kalkacak gibi olunca elimle dizine iki defa vurup onu oturtturdum ve ayağa kalktım.

 

Sonrası çok çabuk gelişti ben daha ne olduğunu anlamadan yüzüme bir yumruk yedim. Bir yumrukla da yetinmeyen arkadaş çok hızlı hareket ediyordu. Yumruk atar atmaz diz kapağıyla kıymetlime vurdu. Sonra bide karnıma tekme attı. Göz açıp kapayıncaya kadar yeri boylamıştım. Ahh... Siktir!

 

Beni dövmüştü.

 

Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım ama sendeledim. Bora gelip kolumdan tuttu ve ayağa kalırdı beni. Göz ucuyla Bora'ya baktığımda kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Tam olarak ayağa kalktığımda İdil'e biraz öfkeli birazda şaşkın bir şekilde bakıyordum. O da karşımda durmuş bana ölümcül bakışlarını atıyordu.

 

"Adamlar sapıktı ve bize saldırdılar tamam mı? Onlara da aynen bu şekilde karşılık verirken biri bıçağını çıkardı ve kardeşimi kesti. Oldu mu şimdi!"

 

Bora "oldu." dedi yarım ağız gülerken. Biz hala İdil'le öyle bakışırken Savaş sinirle kapıyı açtı ve çarpıp çıktı. Bizde peşinden gittik. Tabi ben karnımı tutup yürüyordum. Neden dövmüştü ki beni. Düzgünce anlatsa da olurdu.

 

 

Hazal'dan

 

Off Allahım bu ne böyle ya böyle baş ağrısı mı olur. Üstümden kamyon geçmiş gibi hissediyordum. Yavaş yavaş kendime geldiğimde en son olanları hatırlamaya çalıştım. Ne oldu be bana her yerim uyuşmuş gibi hissediyordum. Göz kapaklarımın üstünde tonlarca ağırlık varmış gibiydi. Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda bulanık görmeye başladım bir kaç kez gözlerimi kırpıştırdığımda görüntü netleşmeye başladı. Tavan. Mal gibi tavana bakıyordum. Bir yandan olanları hatırlamaya çalışırken bir yandan da başımı çevirip nerede olduğuma baktım. Dışında demirler olan bir pencere vardı. "Ben nasıl geldim buraya ya?" Bildiğim kadarıyla İdil en fazla 28 kilo kaldırabiliyordu. Yani beni taşıyamazdı.

 

"Doruk getirdi."

 

Duyduğum sesle yerimden sıçradım resmen. Bu da kim? Hem bu benim bunu düşündüğümü nerden anladı? Yavaşça kafamı yana doğru çevirdim ve ben şok. Onun burada ne işi vardı?

 

"Senin burada ne işin var?" Sorumu hiçe sayıp o bana soru sordu.

 

"Nasıl bıçaklandın?" Ahh ciddi miydi bu o bana cevap vermezse bende ona istediği cevabı vermezdim.

 

"Bu seni ilgilendirmez." dedim soğuk çıkarmaya çalıştığım sesimle. Bana boş gözlerle bakmaya devam etti. Elime baktığımda serum bağladıklarını gördüm. Nefret ederdim serumdan hem ne gerek vardı ki. Diğer elimle serum bağlı elimdeki iğneyi çekip çıkardım. Canım acıdı ama yine de belli etmemeye çalıştım. Her zamanki gibi...

 

Sinirlenmiştim. Daha ismini bile bilmediğim çocuğa hesap mı verecektim. Yavaşça doğrulmaya çalıştım ama sonuç başarısız dikişimin patladığı yere tekrar dikiş atmamışlardı anlaşılan. Canım acıdığı için ağzımdan küçük bir ahh çıktı. Sanırım bay meraklının dikkatini çekmiş olmalıyım ki bana doğru gelmeye başladı ve omzumdan yavaşça ittirip tekrar yatmamı sağladı. Dokunma bana! diye cırlamak istedim ama canım yandığı için bunu bile yapacak halim yoktu.

 

"Yaran enfeksiyon kapmış şimdi uğraştırma söyle nasıl bıçaklandın?" İnat değil mi o bana cevap vermedi bende ona cevap vermeyecektim. Kaşlarımı çattım ve en sert sesimle cevap verdim.

 

"Sanane!" Sesim daha çok cırtlak mahalle kadınlarının bağırması gibiydi. Çenesi mi seğirmişti onun. Tek bir kelime ile nasıl bu kadar sinirlenebiliyordu. Dik başlı duruyordum ama şu an korkmuştum.

 

"Gözüm üstünde." dedi ve kapıyı çarpıp gitti ohh be. Bay meraklı çıkar çıkmaz içeri sinirden kızarmış bir adet İdil girdi. Beni görünce siniri yavaş yavaş kayboldu. Yanıma gelip oturdu ve elimi dostane bir şekilde sıktı.

 

"Hazal canım iyi misin? ağrın çok mu?"

 

"Merak etme İdil iyiyim ağrımda yok" zaten yeterince onu endişelendirmiştim yine daha fazla endişelendirmemek için yalan söyledim. Asıl konuya gelelim şimdi.

 

"Bu kim?"

 

"Bilmiyorum Hazal ama bunlardan uzak duruyoruz o kadar." Bunlar? Başkaları da mı vardı? Yanında ki diğer iki arkadaşı olmalıydı.

 

"Sen niye bu kadar sinirlisin ne dediler sana? Yoksa bir şey mi yaptılar!?" Kaşlarımı çatıp ondan bir cevap bekledim.

 

İdil yavaşça kolumdan tutup beni kaldırdı ve koluma girip yürümeme yardımcı oldu. "Yok bir şey yapmadılar da işte benim biraz sinirim bozuldu. Az biraz sakinleşeyim evde anlatırım." Ona dokunmadıkları sürece sıkıntı yoktu. Başımı sallayıp ona ayak uydurdum.

 

Artık kaç saat baygın kaldıysam anladığım kadarıyla okul bitmişti koridorlarda tek tük öğrenciler vardı. İlk önce sınıfa uğrayıp eşyalarımızı aldık sonra okuldan çıktık. İdil ne kadar ısrar etse de onun arabasına binmedim ve kendi arabamla eve gitmeye koyuldum.

 

Güzelim arabamı asla ama asla bu okulda bırakmazdım. Zaten büyük ihtimalle yarın okula gitmeyecektik. Hemşire yarama bir krem sürmüştü biraz yakıyordu ama sanırım çabuk iyileşmesini sağlıyordu. Sonunda yol bitmişti eve gelir gelmez ikimizde direkt mutfağa yöneldik. Bir yandan yiyecek bir şeyler hazırlarken bir yanda da İdil bana olanları anlatıyordu.

 

"İyi dövmüşsün ama bundan sonra çok dikkatli oluyoruz. Neyden şüphelendikleri umurumda değil İdil birbirimize çok dikkat ediyoruz tamam mı?"

 

"Tamam." Konuyu burada kapatıp yemek yedikten sonra sofrayı topladık ve ikimizde kendi odamıza çekildik.

 

Dikkatli olmalıydık. Çok ama çok dikkatli olmalıydık.

Loading...
0%