@nicotesy
|
Selam... bekleyenler var mıydı bölümü? Yorumcuklar yapmayı ve votelemeyi unutmayın. İyi okumalar. (Bölüm Tae ağırlıklıdır)
"Neden, diye sormuştu Deleuze, her aşk, her yaşantı, her olay bizi yaralıyor, paramparça ediyor? "Neden bütün olaylar hep bir salgın, savaş, yaralanma ya da ölüm türünden?" Hiçbir zaman olayla eşitlenemiyoruz, diyordu Deleuze - hep ya çok erkeniz ya da çok geç kalıyoruz; ya çok aceleciyiz ya çok pasif, ya çok ilerdeyiz ya erişemeyecek denli uzakta. Ya şu: "Bana çok zayıf, kırılgan gelen hayatım, kayıp gidiyor elimden"; ya da bu: "Hayata karşı zayıf olan ben kendimim, beni altüst eden, benimle hiçbir alakası olmayan biricik şeylerini ortalığa döküp saçan hayat." ... Bölüm 22: Can alıcım geldi, canımı almaya. Benim can vermeye dermanım mı var? (1 gün önce) Kim Taehyung arkasını yasladığı masasında karşısında duran üç yeni adamın suratını inceliyordu. Bakışları sert, keskin ve donuklardı. Anlaşma yapılması için gönderilmişti ama her iki tarafında uzlaşma yapma gibi bir isteği görünmüyordu. Her birinin eli belinde duran silahındayken, masanın üzerinde duran tek silah Delta'ya aitti. Ağır sesi gücüyle hırlarken, "Kaç kişi?" diye sordu. "Yüzden fazla. Ama küçük çeteler halindeler. Sana kaç kişi gerekecek?" dedi ortadaki yüzünde dövmeleri olan adam. Taehyung kararsız bir şekilde onlara baktı. "Hepsi," dedi. Adam yanındakine huzursuzca dönerek baktı. Bu bakış birbirlerini onaylamak için olurken yanındaki iri adam bu durumdan hoşlanmadı ve sözü devraldı. "Bu kadar riske değecek bir olay görmüyorum. Her zamanki gibi yapalım. Devlet bize karışmasın, biz de bizden büyük çeteleri çökertmenizde yardımcı olalım." "Sana fikri soran olmadı. Sözünü tasmanın sahibine ver," diyerek ortadaki adamın gözlerine dikti. "Ben bir anlaşma yapmaya geldim. Eğer ağız gevelenmesi için zamanımı çalıyorsanız, bunun sizin zamanından da alınacağını temin ederim. Sizler bizlere istek beyan edecek durumda değilsiniz. Söyleriz ve yapmak zorundasınız. Biz mallarınızı koruyorsak, sizde bizim kendi adamlarımızın canlarını korumak zorundasınız." Anlaşılan oydu ki, bu savaş çetelerle, devletin içindeki bir avuç karakterli, onurlu, cesaretli haksızlığa tahammül edemeyen kişilerin arasındaydı. Ya yer altı örgütleri, kirli çeteler kazanacaklardı ya da haksızlığın karşısında olanlar. Delta yavaşça eğildiğinde, yandaki sıska adam ağzına attığı sakızını gevşekçe patlattı. Taehyung ona ters bir bakış attı. Adam bunu umursamıyor görünüyordu. Çünkü Delta'ya olan korkusu söylentiler yüzünden itibar duyamıyor, ciddiye alamıyordu. Ona göre devletin ona ihtiyacı vardı. Devletin her zaman silaha ihtiyacı vardı. Bu nedenle teröristler yerine devlete casusluk yaparak onların yararına çalışıyorlarsa elbette düşünceleri onlar tarafından önemli ve değerli olacaktı. Sakız çiğneyen adam bir kolunu arkasına yasladığı sandalyeye gevşekçe attı. Ayakta, Delta'nın arkasında duran Woo Shik gözlerini devirdi. Hissetmiş gibi duruşunu düzeltti ve emri altında durduğu Taehyung'tan dolayı tetikte bekliyordu. Bu sabah diğer günlerden daha gergin ve sinirli buldu onu. Sebebini ise her an kızgınlığına girecek olmasına yordu. Çünkü ensesinde biriken küçük ter öbeklerini görebiliyordu. Kaslarının kasıldığını ve bununla beraber çok fazla sinirli olduğunu da. "Ukalalığın sebebini açıkla, derhal." Sesi tüm odadaki herkesin irkilmesine sebep oldu. Ortada duran dövmeli adam yanındaki adamı susması için uyardığında, diğeri onu umursamadan masaya yaklaştı ve iki elinin dirseklerini oraya yasladı. Delta'ya korkmadan bakıyordu. "Delta... bize bir şey yapamazsın." Dedi ve gülümsedi. Taehyung'un gözleri sinirle yanıyordu. "Üstlerin seni buraya anlaşma yapman için gönderdi. Bir kobay olduğunu biliyoruz. Dedikodular çok hızlı yayılır yer altında. Tıpkı düğün gününde bir omega tarafından bile kandırılmış olan bir Delta olmuş olman gibi. Bir baskın alfa olarak daha cesur olmalıyım. Ya da senin kadar, kandırıldığı omeganın kardeşi ile düzüşecek kadar cesur mu deseydim?" Taehyung, tek bir hamle ile masanın üzerindeki silahı alıp adamın boynundan tutarak ağzının içine yerleştirip sıktığında, adamın beyninden parçalar arka duvara fışkırmıştı. Gözleri kan kırmızısı iken diğerleri daha kendilerini toplayamadan silahına atıldığında, arkasında duran Woo Shik diğer iki elemanı etkisiz hale getirdi. Eğer bu odanın içinde kurtların adaletsiz güçlerinin öne çıkmasını engelleyecek olan radyasyon olmasıydı, Delta sadece onları kendi nefeslerinde bile boğulmasını sağlardı çoktan. Bu nedenle bu görüşme, bu gizli devletin bölgesinde olmuştu. "Bu bizim başımıza bela açacak gibi Taehyung," dediğinde ayağa kalkan Delta ona ters bir bakış attı. "Benim başımda yeterince bir sürü bela var, bir tanesi daha göz çıkarmaz." Odadan ilk çıkan o olmuştu. Woo Shik etrafı temizlemek için gerisinde kalmak zorundaydı. Nereye gideceği belliydi. Genellikle kızgınlığını bir dağ evinde geçirirdi. İnsanlardan uzak. Ama şu anda ilk kez bu kadar sinirli, dayanılmaz ve öfke dolu hissediyordu. Bunu yüzüne karşı söyleyen ikinci cesur adamdı ve her ikisi de aynı sonu görmüştü onlardan. Bunun ardı sırası kesilmeyecekti belli ki. Oysa o her zaman teşkilatın içinde acımasızlığıyla, korkusuzluğuyla, zekâsı ile anılırdı. Şimdi bu olaydan sonra ne zihnini toparlayabiliyor ne de arkasından iş çevirdiğinden şüphelendiği ailesini yeterince araştırabiliyordu. İlk defa, gerçekten denildiği gibi zayıf görüyordu kendisini. Bilhassa bu zamana kadar kontrolünü eline aldığı kurdunun bu yapılan tek taraflı evliliğin ardından, omeganın kendisini feda ederek kendisini kurtarmaya çalışmasından ötürü onu zapt edemiyordu. En az kendisi kadar kibirliydi kurdu. Ancak ona baktığında sadece onu arzuluyor, korumak istiyor ve sevmek istiyordu. Bu durum Taehyung'un kendisini çileden çıkarmıştı. Bunun karşılığında çocukluğundan beri yaptığı gibi Delta'sını kontrol altına almak ve vücudunu ele geçirmemesi adına zincirlemiş ve acı çekerek, bedenini zayıf bir duruma düşürmeye çalışmıştı. Bunda oldukça başarılıydı. Patlama noktası karşılık görülmeyen bir öpücükten sonra daha da nefret etti bu durumdan. Daha doğrusu nefret etmeye çalıştı. Halbuki o itibarını geri alıp Jungkook'u da bununla beraber hayatından tamamen çıkarmayı istiyordu. Fakat bunu düşündüğünde bile kontrolünü ele almaya ve o omegayı kendisine mühürlü eş yapmayı isteyen Delta'nın hakimiyeti ağırdı ve bir gün onunlayken bunu yapabilmesi onu endişelendiriyordu. Sırf beyninin içini çalkalayan o sesini susturmak için onunla uyumak istedi. Bunu başardı. İlk kez deliksiz bir uyku çekti. Kollarında sarılı duran beden ise onu tüm çarpıklığıyla bakarken, sadece zayıflık görüyordu. Kendisini zayıf kılacak bir kırılganlık. Üstelik Jungkook'un ağzının içi sırlarla doluydu. Eğer güvenseydi, belki farklı olurdu. Bunu düşünmek istemeyerek kaşlarını daha çok çattı. Eğer isteseydi, belki her şey çok farklı olabilirdi. Tıpkı dün gece yanına sarhoş bir halde gelerek öpen, korkmadığını göstermek için mücadele eden hali her daim o olsaydı, evet, onu kendisi de arzulayabilirdi. Lakin aralarındaki bu yalan perdesi aralanmadığı müddetçe çoğu şey kolay kolay yoluna girmeyecekti. Bu sinirle ve ortaya çıkan kızgınlığı onu terletirken, gömleğinin iliklerini açtı ve otoparktaki arabasına binerken o kaşlarının sertliği asla eksilmiyor, gözlerinin önüne omeganın ardından kendisine bakmamak için indirdiği bakışlarının ağırlığını görüyor ve nefretle soluyordu. Hızlı çevirdiği direksiyonun ardından sigarasını yaktı. Arkasındaki iki zırhlı koruma onu takip ediyordu. Kaldığı yere geldiğinde telefonunu çıkardı. Hava çoktan kararmıştı. Tek başına önceden geleceği haber verildiği için hazırlattığı evine geçerken, kameralara bakıyordu. Bir terslik seziyordu. Benzer zamanlarda hep aynı görüntüler varmış gibi. Bu hisse kapıldığında, gömleğini tamamen çıkardı üzerinden, kendisine bir viski koyarak yanan şöminenin önüne oturdu. Omega hiç ortalıkta yoktu. Kız kardeşinin elinde bir tabakla odasına girdiğini gördü. "Aptal omega," diye söylendi ve telefonunu fırlattı bir köşeye. Stresle başını okşarken kaldığı odaya girip soğuk bir duş aldı ve kendisini yatağa attı. Beynindeki Delta'yı susturmak için çekmecesinde duran ilaçlarından birini attı ağzına. Biraz uyuması ve güç toplaması gerekiyordu. Muhtemelen yarın korkunç bir gün onu bekliyor olacaktı. O sırada boş durmayanlar vardı. Namjoon gibi. Namjoon, Taehyung'un adamlarından birine rüşvet vermekle meşguldü. Bundan öncesinde kameraların hacklenmesini istediği yazılımcının hesabına yüklü miktarda para yatırdı, yurt dışındaki gizli hesabından. Yüzünde sinsi bir iz vardı. Planları işe yarıyordu ve bir aptal olarak gördüğü omega ona çok cazip gelirken, bu fırsatı iyi değerlendirmeliyim diyordu. Delta hakkında tüm itibarsız söylentilerin yayılmasını sağlıyor, Delta'nın hiç haberi olmadığı çeteler tarafından düşman kazandırıyordu. İlk önce onu psikolojik olarak yıldırmak istiyordu. Kendisinin de güçsüz olabileceğini görmesi için. Halbuki Delta ertesi günün akşamında soğuk duş alırken, kendisine dokunuyor ve ilk defa cesaret edemeyerek biriyle olmak yerine bunu kendi ellerine bırakmıştı. O ilacı da kızgınlığının yaklaştığını düşündüğü omegaya dokunmayacağı için vermişti. Ki omeganın kendisi de bunu istemezdi. Kızgınlıktayken insanlar çok büyük hata yapma bilincindeyken Taehyung bunu riske edemezdi. Çocuğun gözlerinde kendisine karşı görmeye başladığı ilginin cazip olması, evden dışarıyı çıktığı anda en büyük düşmanına aitlermiş gibilerdi. Şimdi de kendisine dokunurken o omeganın yaşla dolu gözlerini ahlaksız şekilde görüyor ve yumrukluyordu duvarı. "Bana onu göstermekten vazgeç," diye bağırdı kurduna. Ama daha fazla kasıklarında tatmin olmayan isteği artmıştı. "Onu mühürlemeyeceğim," diye bağırdı bir kez daha. O bana ait. Ben onun eşiyim. O da benim eşim olmalı. O bizden daha merhametli ve fedakâr. O bizim eksik yanımız. Beni, bizi onunla tamamla. Yoksa bedeninin tamamen benim olur. Bu sefer tutsak olan ben değil, sen olursun. Taehyung tatmin olmadan çıktığında duştan bir şeyleri parçalamak istiyordu. Dolanıyor ve odadan çıkarak sıktığı çenesiyle evde olmasını umduğu bir şeyi arıyordu. Kurdunun sesini kesecek olan bastırıcıları. Bunlar onun için son çare gibi görünüyordu. Ondan dolayı birileriyle olmak istiyordu ama bunu kendisi bile düşünemiyordu. Lakin şu an kurdunun kendisine baskınlık kurmaya çalışmasından dolayı içinden geçmeyen bir öfkeye sahipti. "Artık her istediğin olmayacak, sesini keseceğim." O kızgınlığa girecek. Beni çağıracak. Bunu durduramazsın. Onu bana bağlayan sensin. Sorumluluklarından kaçamazsın. Diye bağırarak tüm damarlarını çatlatacak kadar çok acı veren Delta'nın kendisi Taehyung'un bedenini çok yoruyor ve hırpalıyordu. Zayıf düşmesine neden oluyordu. Tüm bu homurdanmalar ve kırıp dökmeler içinde hıncını alamazken, Woo Shik özel bir aracın kapıya gelmesiyle belindeki silahını eline alarak korumalara baş işareti yaptı. Aracın etrafı sarılırken, kapı açıldığında neredeyse çıplak sayılan bir kadın gülerek herkese merhaba dediğinde, her biri ilk utanarak gözlerini kaçırdı. Ama bir tek Woo Shik, "Neden buradasın?" diye sordu kadına dik dik bakarken. Kadın uzun topuklu ayakkabılarını taş yolun üzerine doğru koyduğunda, kırmızı uzun saçlarını neredeyse belli olan göğüs uçlarının önüne atarak kısa parça elbisesini düzeltti. Güzel ve çekici bir kadındı. Cilveli ve vücudu biçimliydi. Sesi yumuşak ve güler gibiydi. Karşısındaki adama dolgun dudaklarını büzerek, "Sence de neden burada olduğum belli değil mi? Delta'nın kızgınlığı için gönderildim," dedi ve Woo Shik kafasını yana eğdi. "Bana böyle bir talimat verilmedi." Dediğinde, acaba Taehyung'un durmadan geçirdiği krizlerden ötürü dayanamayıp kendisine bir eskort mu çağırmıştı? Genelde eskort, Delta eve geldiğinde zaten olurdu. Ama bu sefer bunu istememişti. Belki de fikrini değiştirmiş ve bunun içinde şu anki evdeki öfkeyle hırlayıp duran durumu yüzünden kafasını karıştırmış görünüyordu. "Tarayın şunu," dedi ama kadın etrafında dönerken kırımızı iç çamaşırını altından çıkartıp öylece havada salladı. "Zaten bence ben yeterince açık ve temizim beyler, ne dersiniz? Adamlar daha önce bu kadarına şahit olmadıklarına yemin edebilirlerdi. Ağızları sulanan kadar bunu aşırı bulan ve rahatsız olanda vardı. Seslerini etmek yerine yanaklarının kızarıklığıyla biraz geri çekildiler. Woo Shik, ona kapıyı açarak içeriye gönderdi. "Sinirlerini bozarsan, seni öldürür. Az önceki şovunu ona yapma. Küçük bir tavsiye," dediğinde kadın ona sadece göz kırptı ve kokusunu aldığı Delta'ya doğru giderken biraz olsa heyecanlıydı. İlk kez bir Delta ile olacaktı. Bunun için hem gergindi hem de çağrıldığı için mutluydu. Fakat bilmediği şey onu çağıran Delta değil, Namjoon'un kendisiydi. Bunu bir gün önce ayarlayıp, annesine de Taehyung'un iş görüşmesine değil kızgınlığını geçirmek için kendisini dağ evine kapattığını ve kendisine bir eskort ayarladığından bahsetti. Namjoon, annesini kullanarak evde kaos yaratmayı seviyordu. Kadını, Jungkook'a karşı kışkırtarak onu tatmin ediyor ve sahiplenici, ileriyi düşünen bir evlat olduğunu göstermeye çalışıyordu. Bence bunun annesinin gözünden bakarsak gayet başarılıydı bu konuda. Evinde sinsi sinsi kadının eve geldi mesajını açınca, evden bir şekilde gitmesini sağladığı ev gezmesi için mutluydu. Yoongi'nin ağzından onunla odada buluşacağını ve muhtemelen kendisini sorduğunda ne söyleyeceğini bilmeden danışmış olmasından yararlanmış ve konuşmayı ertelemek için gitmesi gerektiğini söylemişti. Döndüğünde Jimin'in rahatsızlandığını ve ona bakıcı olarak bıraktığı hemşirenin böyle söylediğini söylersin demişti. Akla yatkın duruyordu. Ama bilmediği şey ise Jimin zaten rahatsızdı ve üzüntüsünden dolayı yediği yemekleri hep kusuyordu, hamileliğin dördüncü ayındaydı ve bebek pek gelişmiyordu. Yoongi'yi bu sebeple evden yolladıktan sonra etrafı kontrol etti. Çalışanlara dinlenmesi için odalarına gönderdi. Geong hanım ise bundan memnundu. Çünkü kıyafetlerin arasında bulduğu fotoğraflarla ne yapacağı konusunda bir fikri yoktu. Endişeliydi ve elinde bunları tutarak iyi veya kötü yaptığının farkında değildi. Ama bunu gelince Taehyung Bey'e vermeliyim diye düşünüyordu sadece. Bu nedenle bu stresti sakladığı sandığının içindeki paralarının yanına koydu ve uyumaya çalıştı. Uzun zamandır hiç beş saatten fazla uyuduğunu hatırlamıyordu çünkü. Bu onun bugünlük tesellisiyken, yan odadaki yaşlı kadın çoktan uyku hapını ağzına atmış ve horul horul uyumaya başlamıştı. Namjoon her zamanki gibi bar kısmında oturup içerken, saatini kontrol etti. Ne olup bittiğini bilmiyordu ancak birazdan elektirikler kesilince yapacağı iki şey vardı. Birincisi, özel olarak hazırlattığı kahve kutusunu eskisiyle değiştirmekti. Taehyung'un bir kahve bağımlısı olması, bunu da Jungkook'un elinden içeceği düşüncesiyle romantik bir son sahne hazırlıyordu. Zamanla eşi tarafından zehirlenerek hayatını kaybeden Delta olarak tarihe geçecekti ve kimse bu durumdan şüphe bile etmeyecekti. İnsanlara göre omega ondan kurtulmak için yapıyor olacaktı. İkincisi, üst katta kardeşini bekleyen omeganın sandviçine kattığıyla kızgınlığını hızlandırmak olmuştu. Aptal kız kardeşini bu yüzden seviyordu. Konuşurken odağını kaybediyor ve sadece anlattığı şeylere odaklanabiliyordu. Delta'nın reddetmeyeceği bir kadın göndermişti. Muhtemelen ilişkinin ortasında olmalılar diyerek keyifle gülümseyip iri bir yudum aldı içkisinden. Kol saatine baktı ve odasına çıkar gibi hareket etti ve odasına girip kapıyı kapattı. Bundan dakikalar sonra elektrikler kısa süreliğine kesilecekti. Bu Namjoon'un rahatlıkla üst kattaki omegaya ulaşması için yeterli bir sebepti. O sırada başka bir mekânda işler rayından kopmak üzereydi. Delta karşısında kendisine cüretkarca yaklaşan kadına bakarken, "Seni kim aldı buraya?" diye hırladığında, kadın afrodizyak etkisi yaratan vanilya kokusunu Delta'yı etkilemek için açığa çıkarmaya başlamıştı. "Sizin ihtiyaçlarınızı karşılamak için geldim efendim." "Kimse senden böyle bir şey istemedi," diye bağırdığında, kadın ne olduğunu anlayamadan korkuyla bir adım geriledi. "Seni ellerimle parçalamamı istemiyorsan, defol git buradan. Git ki canını bağışlayayım." Bu Taehyung'un ani öfkesiydi. Şayet Delta araya karışıp şu sözleri kullanarak onu kışkırtmış olmasaydı. Sende biliyorsun, artık bizim ilgimizi çekmiyor ondan başkası. Onun masumiyeti her şeyden güzel. En az sende benim kadar o omegayı istiyorsun. Kabullen ve bizi birleştir. Taehyung daha az önce susturmak için uğraş verdiği Delta'sın tekrar ondan bahsetmesiyle deliye döndü. Ona bunun olmadığını ispat etmeye çalışıyordu, ancak yapacağı tek şey kendisinin de bunun farkında olacak olmasıydı. Çünkü kadına doğru hızla gittiğinde, pençeleriyle bedeninden dışarıya çıkarak buna engel olmak isteyen Delta'sına rağmen kadına ulaştı. Kadının yüreğinde her ne kadar heyecan varsa da bu adamın yakışıklı yüzünde gördüğü korkunç ifadeden dolayı korktu da. Kadını bileğinden kavrayarak ters çevirerek duvara yasladı. Ama bunu sadece güç gösterisiyken, bacak arasındaki erkekliğini kadının kalçalarına yasladı. Kokusunu çekti. Onun gibi kokmuyordu. Sinirle kendisini ona bastırsa da bir hareketlilik göremeyince, geriye çekildi. "Onun gibi değilsin," dedi, saçlarından sertçe geçirdi parmaklarını ve sonra kadının kolundan tutarak onu kapıya sürükledi. Woo Shik'in önüne doğru fırlattığında, "Bunu hangi delikten çıkardıysanız oraya geri koyun ve beni rahatsız etmeyin," dedi. Kapıyı suratlarına kapattığında aklını kaybedecekti. Dişlerini sıkıyor ve aradığı bastırıcı bulmaya çalışıyordu. En son buzdolabının küçük gözündeki çantanın içinde bulduğunda, onu hiç düşünmeden kolundaki belirgin damarlarından birine sapladı. "Şimdi siktiğim sikimi rahat bırak," diye bağırdı. Ama bunun ona çok büyük vücut ağrılarıyla geri döneceğinin de farkındaydı. Bunu sadece daha önce üç ay gitmek zorunda kaldığı gizli görev için yapmıştı ve neredeyse bir hafta yataktan kalkamamıştı. Şimdi de aynı şeyi yapıyordu. O omegaya isteği dışında dokunmamak ve yutmak zorunda kalacağı sözlerin kibri adına. Fakat kırılma noktasının elbette bir gün olacağının farkındaydı. Bunu bilmesine rağmen ertelemeye çalışıyordu. Halen etkisinde olmasına rağmen salona geçti ve kendisine tüm gece içebileceği bir şişe açıp önüne koydu. Pantolonda duran şişkinliği görmezden geliyordu. Ve ağrıyan ensesine elini atarken her şeyi düşünüyordu. Birçok şeyi aynı anda. Tam o sırada düşündüklerinden biri olan Jungkook'un araması, omega, diye gözükünce kaşları çatıldı. Ona sadece acil bir şey olduğunda ara demişti. Orta sehpada duran telefonunu eline alarak açtı ve kulağına yasladı. "Ne işler karıştırıyorsun sen orada?" diye bağıran sesin uzaklığına rağmen duyduğunda kaşları sertçe çatıldı ve ayağa kalktı Taehyung. Omeganın arkadan ağlamayla karışık nefes nefese çıkan sesi yüzünden bir anda göğsünde dayanılmaz bir endişe hissetti. "Onu aradım, onu aradım ve o birazdan gelecek." Diyordu bağırarak. "Jungkook," diye bağırdı Taehyung. Bunu üst üste yapmasına rağmen onun yerine hışırtılar vardı. Başı dertte dedi. Hem de benim kardeşim yüzümden, diyordu. O, evde hainlik yaptığına dair şüphelendiği ilk kişiydi. Dişlerini sıktı. Hızlıca üzerine bir gömlek alırken bir yandan da arkadaki sesin kesilmeden önce kanın beynine sıçramasına sebep olan o sözlerin bazılarını duyuyordu. Kardeşi tarafından. "O bir Delta omega, kızgınlığındayken ve birini düzerken, senin onu çağırmanla geleceğini mi sanıyorsun? Aptal. Onun için önemli olduğunu mu sanıyorsun? Bu yüzden seni istiyorum. Boş yere çürüme ve sana sevilmenin nasıl bir his olduğunu göstereyim," dediğinde, Taehyung o kadar sinirli ve öfkeliydi ki, kendi arabasının garajdan çıkmasını beklemeden ve arkasından gelenlerin ne oluyoruz demesine rağmen tek kelime etmeden hızlıca çıkışa en yakın arabaya binip çalıştırdı. Woo Shik acele ile onun peşine takıldı. Birini öldürecek dedi. Taehyung sadece bu yüz ifadesini birini öldürmek istediğinde takınırdı. Bugün yeterince dikkat çekmişlerdi. Daha fazlası olmasın diye uğraşıyordu. Ancak çoktan ana yola çıkmadan Taehyung'un izini kaybetmişti. Taehyung kırk dakikalık yolu tam tamına on üç dakikada gelirken evin önünde aniden duran araçla, içinden çıkan Delta ile herkes korku içinde bakıyordu. "Kapıyı aç," diye bağırdı, evin dış kapısında duran adama yaklaşırken. Adam titreyerek kapıyı açtığında yanından bir fırtına gibi geçti. Aydınlık yerlerde omeganın adını sesleniyor ve bağırıyordu. "Jungkook, omega!" Diye bağırarak katları çıkarken, ikinci katın merdivenlerine doğru dizlerini titretecek kadar tatlı olan o kokuyu aldığında adımları ağırlaşır gibi kendi odasına doğru yöneldi. Tekrar aynı şekilde bağırarak, bastırıcı almasına rağmen kurdunun kızgınlığını tetikleyen o kokuyu aldığında sertçe yutkundu. Kıyafet odasının orada olduğunu biliyordu. İniltilerini duyabiliyordu. Ama ona tam olarak ne olduğunu bilmiyor ve zarar görmüş olmasından dolayı endişe duyuyordu. Kapıyı omuzlarıyla güç uygulayıp kilit yerinin kırılarak açılmasını sağladığında, ışığın altında duran o omega kesinlikle kusursuzdu ve iyiydi. Kendi kıyafetlerinin arasında yarı çıplak duruyordu. Gözlerini açmaya çalışıyor ve gözlerinin içini tutuşturan o yeşillerin yangınları hüzünle kaplıyken, kendisine bir düşmüş gibi bakıyordu. Taehyung'un kendisinin bu hali etkilerken, ona yaklaşmadan önce tereddüt eden adımları, yüreğinden tekrar o imayı süzdürdü. Bu omega ile istese de bağını koparamayacağı gerçeğini. Sen benim için en yasak olansın ama tek bir hamlende, ben yine kendimi senin yanında buluyorum. Can alıcım gelmişi, canımı almaya, ama benim can vermeye dermanım mı var omega? Benim birini sevecek gücüm yok. Sevilmeyen bilmeyen biri bir başkasını sevmeyi nasıl bilecek? Benden bunu isteme. Çünkü ben sevildiğim kadar severim seni. Eğer sen bana sevmeyi öğretirsen, yemin ederim bende öyle seveceğim seni.
Bu bölümü nasıl buldunuz? Artık olaylara biraz daha hakimsiniz... ve taenin düşünce yapısına. Diğer bölüm, smut yok ama smutumsu bir şey var. Ve Kıyamet sofrası yaşanacak, Tae tarafından. Namjoon ve kaynana poku yedi :) umarım kurguyu seviyorsunuzdur, ona göre tereddüt ettiğim kendimi buradan çekeceğim. Ben Nicotesy, kendinize iyi bakın. |
0% |