Yeni Üyelik
51.
Bölüm

51. Bölüm

@nicotesy

Selam ballarım ben geldim. Sınır geçmesine rağmen bölüm atamadım kusura bakmayın. Çok hastaydım. Samimi bir şekilde süründüm... :(

Ona rağmen böyle bir bölüm yazdım :D

Hadi çıksın pamuk eller cepten, yarında bir bölüm atalım, iyi okumalar. :)


...

"Yeniden başlamaktan korkma. Bu sefer sıfırdan değil, tecrübelerinden başlıyorsun..."

...

Bölüm 51: Biri benden biri senden olma, diğer yarımlarımızın tam olacağını düşlediğim bu dünya arasında mutlu olmayı diledim, en çok da seninle olacak olanlarla.

Uzun bir süre sevdim gözlerimle onu. Benden daha bitkindi. Her zamanki gibi gurur yaparak saklamaya çalıştığı halinden anlaşılıyordu. Beni kollarının arasına almış, belimden geçirdiği eliyle karnımın üstünü sanki hissetmiş gibi hafif hafif okşayarak dinlendirmiş ve iç çekmişti kokumu. Onun huzurunu hissediyordum daha net. Bu paha biçilemez bir histi. Onunla bütünüyle aynı duyguları yudumluyor olmak. Onunla eş olmak. O uyusa bile kurdunun halen kurdumla konuşuyor olması ise gülümseme sebep oluyordu. Delta hamile olduğumuzu ve bir bebeğimizin olacağını biliyordu. Bunu bir an önce Taehyung'a söylememi istese de ondan biraz zaman istediğimi söyledim. Beni anlayışla karşıladı. Sonrasında sadece benim duymamı engelleyecek şekilde kurdumla konuşmaya başladı. Ne ayıptı, çünkü feromlarımızdan durum yine vahim bel altı noktalara kaymak üzereydi ve ben bunu üst üste kaldıramayacak kadar dolu hissetmeye devam ediyordum.

Her ne kadar Taehyung'un kollarından çıkmak istemiyor olsam da artık sorunlarımızın olmayacağını düşünerek kalktım yerimden. Yıkanmak istiyordum. Bir an tekrar yerime dönecek oldum, çünkü kollarından sıyrıldığımı hissettiği gibi huysuzca homurdandı ve benim tarafımda olan yastığımı alıp benmişim gibi dolandı.

Dağınık saçları, şiş dudakları ve omuzlarında duran tırnak izlerimle gülümseyerek baktım. O mızmız dudakları, "Çok yumuşaksın omegam," diye kafasını sürtüyor olduğu yastıkla olan flörtüne gülerek baktım. Onu yeniden öpmek istedim. Dudakları benim en büyük alışkanlığım haline geliyordu ve ben bundan oldukça memnundum.

Banyodaki duşumu uzun ve dikkatli yaptım. Sonrasında çıplak şekilde aynanın karşısına geçtim. Çok zayıftım. Öyle ki sırtımdaki kemiklerim sayılacak haldeydi. Bu biraz beni üzdü. Dümdüz ve içe çökük karnıma bakarken orada duran bebeğimin yaşadığı her zorluğa rağmen nasılda oraya tutunabildiğine hayret ediyordum çünkü.

Aynadan gözlerimin içine ulaşmış huzura rağmen çökmüş olduklarını gördüğümde söz verdim. Artık zayıf olmayacağımı ve kendime çok iyi bakacağımı tembihledim. Biliyorum ki bundan sonra benim yaşamak için ve iyi yaşamak için çok önemli sebeplerim vardı. Evladım gibi. Daha onunla nasıl konuşacağımı bilmesem de eminim ilerleyen aylardan sonra feromları oluşmaya başladığında duygularını anlayabilecektim. Bu durum beni çok heyecanlandırmış ve abimin yaşadığı deneyimleri hazırlanıp can kulağı ile dinlemek istiyordum şimdi.

Gülüşüm daha büyürken, Taehyung'un ısırdığı mühür yerimde bir farklılık hissettim. Acımayı bırakmışlardı ve o sivri dişlerinin izleri solmamıştı. Hemen kaybolmazdı ama farklı olan orada tuhaf renkte parıltılara benzer şeyler görmeye başlamış olmamdı. Kalp atışlarım hızlanarak aynaya daha fazla yaklaştım ve olan biteni daha yakından görmeye çalıştım. İnanılmazdı. Sanki küçük mor renkte tomurcuklar vardı. Bu ruh eşi olmakla alakalı olabilir miydi?

Hafifçe okşadığımda, karnımın içi gıdıklandı ve huylanarak hemen parmaklarımı geriye çektim. Bunu yapmamla birlikte Taehyung'un içerden bana seslendiğini işittim. "Güzelim neredesin?" İlk anda cevap vermeyip üzerime hızlıca bornoz geçirmeye çalıştım. Fakat sadece bir dakikadan kısa süre bir vakit oyalandım diye banyoya kadar adımladı. "Neden ses vermiyorsun bana?"

Islaklığını daha alamadığım saçlarımla ve halen sıcak sudan ötürü kızarık duran yanaklarına bakıyordum ki onun bana olan yersiz endişesi muzip bir sırıtmaya dönmüştü. İki eliyle belimden kavrayarak beni kendine yasladı. "Bebeğim neden duşa giderken eşini de çağırmıyorsun? Sana ulaşamadığın yerleri temizleme konusunda yardımcı olurdum."

Arsız ağzı artık daha kirli akıyordu ve ben kasılıyordum. Tüm şeyleri onunla açık açık yaşamış olmama rağmen.

"Sen kirlettiğin için beni, haklısın. Temizlemek de senin görevin olmalı," dedim kısa bir solukla.

"O zaman," dedi uzatarak. "Ben bir kontrol edeyim mi seni? Hım? Belki tam temizlenmemiş yerler vardır?"

"Yok, ben çok güzel yıkandım. Ve sıra sende," diyerek çıkmaya çalıştım kollarından. Çünkü biraz da endişeliydim. Seokjin ilişki konusunda bana bir uyarı yapmış olmamasına rağmen ben zaafıma ve arzuma teslim olarak onunla tutkulu anlar yaşadım. Ancak daha gelişimi ne durumda olduğunu bildiğim bebeğimi daha fazla riske atmayı istemiyordum. Kaçmazsam da yine benim aklımı başımdan alan dudakları dudaklarımda dinlenir ve sonrasında tüm bedenimi onunla dinlendirir diye korkuyordum. Buna izin verirdim, kendimi az çok onun yanında tanımaya başlıyordum. "Eminim yalnız başına daha güzel yıkanırsın sen."

"Seninle nasıl yıkandığımı bildikten sonra mı? Sanmıyorum omegam."

"Taehyung," diye sesimi yükseltmek zorunda kaldım. Dudaklarımı büzdüm. "Ben biraz yoruldum. Anlarsın ya." Söylediklerimden dolayı utancın en koyu tonunu aldığımda kaşlarını çattı. Sonrasında alnıma hızlıca bir öpücük kondurdu. "Haklısın güzelim." Sonrasında gamzemi bulmaya çalışarak yumuşacık bir şekilde yanağımın kenarına bir öpücük daha kondurdu. "Elimde değil inan bana. Herkesin bu kadar güzel bir eşi olmuyor. Bende onun için doyamıyorum sana."

Tırnaklarımı o sırada tekrardan çıplak omuzlarına geçirmemek zordu. Çünkü giydiği eşofman altına rağmen bir şekilde beni kendine yaslı bıraktığından hissedebiliyordum ondaki kabarıklığı ve sadece sarılıyormuşuz gibi duran bu halimizle bile nasıl da bu kadar yükselebilirdi anlayamıyordum. Benim için kendisini sıkıyor olması da cabasıydı. Çok utansam da içten içe bu durum çok hoşuma gitmişti. Eğer şu anda yalnız olsaydım, yıllardır yapamadığım şeyi yapıyor olacaktım. Mutluluktan ağlamak gibi.

"Ben gideyim," dedim ve onun beni sıcacık hisseden öpücüklerine rağmen dudaklarının üstünü üst üste öptüm ve geriye çektim kafamı. "Sende sonra yanıma gel ve lütfen," diyerek gözlerinin içine baktım. Dudaklarımda duraksayan bakışları ağır bir şekilde gözlerime ulaştı. Kirpiklerim onun uzun kirpiklerine bakarken kıvrılmak istiyordu. "Bundan birkaç saat önce olduğu gibi abime karşı nazik olmaya devam et olur mu?"

"Seni incitecek hiçbir şey yapmayacağımı biliyorsun."

"Biliyorum."

"Jungkook," dedi ve dudağımı bir daha öptü ama uzun ve sertti. "Git hadi giyin güzelim. Yoksa son kalan irade kırıntılarımla senin yorgunluğuna yorgunluk katacağım."

Bu dürüst cümleleri ile zaten daha fazla yanında kalabileceğimi düşünmüyordum. Dudaklarımı ısıra ısıra yanından ayrıldığımda arkamdan seslice iç çekti. Yüzümdeki amansız tebessümü silip atamıyordum ve çıplak ayaklarımın altında hep yumuşak bir baskı hissediyordum. Mutluluk ne uçucu ve ne hislendirişi yoğun bir şeydi öyle. Acısı kadar insan mutlulukla da nasıl baş edeceğini bilemiyordu.

Ve iyi görünmek istiyordum. İyi olduğumun yüzüme vereceği parlama ile siyah saten bir tulum aldım. Uzamış saçlarım kıvır kıvırdı. Ayaklarımın altına düz taban bir ayakkabı geçirdim. V kesim yakama ince göz yaşı damlası olan bir kolye taktıktan sonra özenerek de olsa makyaj yapmıştım. Abimin yanına gitmek için çıktım odadan. Taehyung sanırım uzun bir duş alıyordu. Sebebini bilmek zaten hafif yumuşak tonlarda renklendirdiğim yanaklarımın daha da kızarmasına sebep oldu.

Gülümsemeden edemiyordum. Yavaş yavaş merdivenlerden iniyor ve salonda yükselen Jennie'nin şarkı söyleyen sesini duyuyordum. O salonda bu eve geldiğimden beri ilk kez neşeli sesler çıkıyordu. bu biraz garip olsa da konseri veriyor olduğu daha küçük bir bebek olduğundan, bu durumdan gayet memnundu. Tabi salonun kapısından gizlice onu izleyen Choi'yi görene kadar.

Beni fark etti. Yakalandığı için resmen bana bakmaktan utanarak kaçtı oradan. Dış kapıdan hızlıca çıkıp bahçeye gitti. Aklımda ikisine dair çok güzel şeyler hayal ettim ve salonda şarkıcılık yapan Jennie'yi alkışlayarak girdim.

Ufak bir çığlık attı. Kendini öyle kaptırmıştı ki sanırım bir anda çıkan sesi karşısındaki minik gözleriyle ona ilgiyle bakan küçük alfadan geldiğini sandı. Yeğenimi hemen kucağıma alıp boynunu koklayıp öptüm.

"Jennie halası hadi konser vermeye devam et bize," diye şarkısı söylemesi için teşvik ediyordum. Ancak o bana, "Ben kazandım," diye yerinde zıplıyor ve arkama bakıyordu. Bende baktığı yere baktığımda Jimin'in bugün içinde girdiği ikinci şok halini izliyordum. "Kardeşimi tanıyamıyorum," diyor girdiği şoku atlatmak için yanaklarını hafifçe tokatlıyordu.

"Ne oluyor?" diye sordum saf saf.

Jennie sırıtıyordu. "Jimin ile iddiaya girdik. Ben sizin mühürleneceğiniz konusunda iddiaya girdim. O da o kadar acele etmezler, ikisi de yaralılar hemen bunu yapmazlar diye diretti. Ah, içi çocuk doğurduktan sonra geçmiş. Yoongi abimi bile sadece yanağından öptü. Nerde Fransız öpücüğü, nerede aşk çığlıkları..." Söyledikleriyle feci bir şekilde utanmıştım.

Abim yanıma gelerek bebeğini severken amacı gözetlendiği için utanan yanaklarını saklamaya çalışmak olmuştu. Bu konuda çok benzerdik. İstemsiz güldüm.

"Evet mühürlendik." Dedim ve kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Bu çok özel bir duygu."

Jennie ikimize bakıp seslice gülüyordu. "Asıl özel duyguyu sana karşı daha fazla hassas olduğundan sürekli köşelerde sıkıştırmaya başladığında göreceksin sen. Sonra dermanın kalmadığında bahane bulup yanıma kaçtığında göreceğim seni akıllım," diye dalga geçmeye başladığında, daha az önce yukarıda neredeyse bunu yaşıyor olduğum aklıma gelince bakışlarımı daha çok kaçırdım.

Yakaladı hemen beni.

"Oha, yine mi istedi? Abimde maşallah. Gücü kuvvetti de hep yerinde. Neyse, mecbur bu saatten sonra sana karşı dikkatli olmak zorunda kalacak. Çok eğleneceğim sizin o hallerinize."

Yeni bir uğraş bulduğundan benimle dalga geçmesine dayanamayarak kıstığım gözlerimi diktim ona. "Bende az önce buraya girmeden eğlendim, neden biliyor musun Jennie?" dedim ve susup benim ne diyeceğimi bekledim. Kahkaha attım. "Choi senin enfes konserini kapının arkasından izleyerek dinliyordu."

"Ne?" dedi dehşete düşmüş bir halde. Abimle birbirimize baktık. "Bende gördüm, ama rahatsız olmasın diye mutfakta Goeng hanımla biraz daha muhabbet etmek için yanında durdum."

"Rezillik," diyerek ağladı ağlayacak bir kıvama girdi. Ama ben üzüldüm bu haline. "Öyle düşünme. Belli ki seni halen seviyor ama sanırım çekindiği için sana karşı duygularını açıkça göstermiyor. Bence çok iyi biri ve yakışıklı. Yakışıyorsunuz. Neden şans vermiyorsun ona?"

"Aşkım," dedi kendine güvenen bir sesle. "Daha abimin gölgesinden korkup kaçan bir adam yanıma bile gelemiyor. Sevse ne olacak? Cesur adam lazım bize." Sonrasında koltuğa oturdu. Saçlarıyla oynamaya başladı. "Yakışıyoruz değil mi sahiden de?"

"Yakışıyorsunuz," dedim ve kendi hayal dünyasına daldı.

Bende abimle birlikte evimize huzur katan ve her şeyden habersiz bir şekilde dünyaya habersizce bakan ve ağzıyla abuk sabuk sesler çıkararak gülen bebeğimizle oynadık. Karnım onun güzelliğiyle kelebeklendi ve çok merak ediyordum. Benim de bebeğim olduğunda nasıl hissederim diye. Çünkü bir yeğen sahibi olmak bile o kadar güzel bir duyguydu ki.

Sonrasında Taehyung geldi ve ben ile kucağımdaki minik bebeğe gülümseyerek baktı. Nedense bakarken gözleri parlıyordu. Dilimin ucuna geldi. Sende bu duyguyu tadacaksın diye ve açıkçası kucağında bir bebeğin nasıl olacağını merak ediyordum. Kucağımdaki ile yanına kadar geldiğimde, tutması için uzattığımda, "O çok küçük, senin kucağında daha güvenli," diyordu ve sanki ona zarar verecekmişçesine bir endişeye kapılıyordu. Alışmalısın, demek istedim ama diyemedim. "Ben senin kollarında güvenli değil miyim?" diye ufak çaplı bir flörte göz kırptığımda derince yutkundu.

"Benim kollarım ancak senin gibi bir bebeğe layıksa, bunun için yapabileceğim bir şeyim yok ama."

Verdiği karşılıkla kendimi kaybedecektim. Neyse ki Geong Abla elindeki son yemek tabağını masaya bırakarak, yemek hazır, diye bizi çağırınca aramızdaki aura dağıldı.

Taehyung her zamanki yerine geçti. Bende onun yanındaki yere. Jennie karşımda, onun yanında suspus duran Yoongi ve benim yanıma ise Jimin geçmişti. Abim yemeğini rahatça yiyebilsin diye Geong ablaya teslim ettim yeğenime. O da büyük bir sevgiyle kucaklayıp aldı ve mutfakta onunla oynayacağını söyledi.

Taehyung afiyet olsun dedikten sonra içim içime sığmıyor ve inanılmaz bulduğum sofrada herkese dikkatlice bakıyordum. Yoongi'den halen rahatsız olsam da Taehyung'u kurtardığından sadece mesafemi koruyordum. Abim yanımdaydı ve eşim ise yemek yerken sürekli bana bakıyordu. Onun bakışlarına karşılık verirken yanlışlıkla dilimi ısırdım ve bunu belli etmemeye çalıştım.

Abim sessizce boynuma doğru sokuldu. "Söylemedin mi daha?" diyerek bakışlarıyla Taehyung'u işaret ettiğinde, kaşlarımı kaldırıp onu durduracakken Taehyung'un dikkati hep üzerimde olduğundan direkt konuşmaya daldı. "Neyi söylemedin mi?" diyerek bana baktı. Olduğum yere sessizce çöktüm. "Jungkook?"

Jimin'e dudaklarımı büzerek döndüm. "Ama hyung, ben sürpriz yapmak istiyordum." Kırdığı potla hemen pişman dolu gözlerle baktı. "Özür dilerim Jungkook. Ben hemen söylersin diye düşünmüştüm."

Taehyung halen cevap bekliyordu. Onun sorusunu es geçtiğimizden daha duyulur bir sesle merakla soruyordu. "Biri bana da açıklar mı? Belli ki ben hariç her ne oluyorsa biliyor. Birbirinize imayla bakıp duruyorsunuz."

Hayalimdeki şey olmadığından üzülmüştüm. Abimde masanın altında duran elimi sıktı. "Jungkook bence söyle, zaten alacağı haber yeterince sürpriz etkisinde. Bir dahaki sefere artık." Diyerek teselli verdi. Bende pes ederek bana odaklanmış iki mavi gözün kıskacının yoğun ilgisine dönerek masanın altında duran ellerimi çıkarıp ona uzattım. "Taehyung, ellerimi tut."

"Beni endişelendiriyor bu halin." Dedi ve yine de ondan istediğimi yaparak ona uzatmış olduğum ellerimi parmaklarından geçirerek ağzımın içine bakıyordu. Kaşları çatık bir şekilde. O kadar kötü şeyler yaşadık ki istemsizce gerilmişti. Ve onun gerginliğini görürken bende geriliyordum. "Ben," dedim, derin bir nefes alarak gözlerinin içine baktım dolu dolu. "Hamileyim."

İlk defa her daim sıcaklığını hissettiğim teni şimdi soğumaya başladığını hissettim.

Ağzını açıp kapattı. "Sen, hamilesin." Diyordu ama ağzından çıkanlara inanamıyormuş gibi duruyor ve gözleri buğulu bir dalgınlığa ulaşıyordu. "Hıhım." Onu onaylıyor ve ellerini sıkıyor, cansız duran solgun yüzüne git gide bir renk geldiğine şahit oluyordum. "Bizim çocuğumuz olacak. Böyle minicik." Diyerek sesi de git gide çatallaşıyordu. "Hıhım, minicik olacak."

"Jungkook..." dedi ayağa kalkıp beni de kendisiyle kaldırırken. Bana o kadar sıkı sarıldı ki, boynuma sakladı başını. Nefes nefese kalmış gibiydi. Belimde duran ellerinin titrediğine şahit oluyordum ve boynumda bir buhar gibi sızan yaşlarını hissederken aynı şekilde gözlerim dolmuş ve ağlamaya başlamıştım.

"Dur neden ağlıyorsun?" dedim onun girdiği bu transtan çıkabilmesi için. Boynumdan inat etmiş gibi başını kaldırmıyordu. Sırtını okşuyordum. "Taehyung sevinmedin mi bu habere?" dedim. "Tamam çok erken. Aramızdaki şeyler bile çok yeni aramızda. Benim de beklemediğim bir şeydi. Yine de Taehyung ben bebeğimizin olmasını istiyorum."

"Jungkook," diyerek sildiği gözleriyle bana baktı. Taehyung artık bir başkasının yanında zayıflıklarını, çünkü göz yaşları onun için bu demekti, onu göstermekten çekinmiyordu ve diğerlerin sessizce bizi izliyor olmalarına rağmen sadece ikimiz varmış gibi birbirimize bakıyordum.

Taehyung benim iki yanağımdan nazikçe kavradı. Neredeyse burun burunaydık. "Sen benim ailemsin ve şimdi biz daha da büyüyecek bir aile olacağız. Ben bunu ne kadar zamandır hayal ediyorum bilmiyorsun? İnanamıyorum. Nasıl? Bu içim içime sığmayan duygumu hissediyor musun?" dedi ve göz pınarlarımdan öptüğünde, ağlama isteğimi durduramıyordum. İçim kabarıyordu. "Evet biz seninle kocaman bir aile olacağız."

"Teşekkür ederim. Her zorluğa rağmen kalbinde beni taşıdığın gibi karnında da bebeğimizi taşıyor olduğun için." Diyerek avuç içlerimi bulup öptü. Sonrasında kaldırdığı heyecanlı bakışlarıyla, "Ama ben bu şekilde burada duramam," diyerek tuttuğu sol avuç içimi parmaklarından geçirerek parmaklarıma doladı.

Beni acele ile sürüklüyordu peşimden.

"Dur ne yapıyorsun?" diyordum anlamayarak. Ama o, "Çok zorluklar yaşadın. Senin ve bebeğimizin iyi olduğunu doktordan kendi kulaklarımla duymalıyım," diyor ve yaşadığı mutluluğun sabırsızlığını biliyor olsam da "Bu saatte mi Taehyung? Yarın gideriz. Saat akşam sekize geliyor," diye aklını başına getirmeye çalışıyordum.

"Benim emrimle senin için açılmayacak hiçbir klinik yok güzelim. Hadi, beraber gidelim. Zaten bu güzel haberi alırken yanında yoktum. Tanrım, bizim bebeğimiz olacak."

Onun bu sevincini gölgelemek istemedim. Açıkçası bunu yapacaktı ve bende merak ediyordum. Bu güzel haberi onunla alamamıştım ancak en azından onu beraber görecektik. Bu nedenle iç çekerek tebessüm ettim. "Tamam gidelim."

Ondan sonrası Geong Ablanın bize montunu getirmesi ve diğerlerinin bizi kapıda uğurlamasıyla geçmişti. Arabada sürekli bununla ilgili inanamadığına dair şeyler söylüyor ve gülüyordu. O kadar mutluydu ki gülüşünde yer alan huzura gülerek eşlik etmemek imkansızdı.

Yolda arayıp kapanan özel bir kliniğin baş hekimi ile konuşup çoktan açtırmıştı. Bizi doktor direkt olarak kapıda karşılamıştı. Taehyung ellerimi asla bırakmıyordu.

Karşımızda ellisine varmak üzere Beta bir erkek doktor vardı. Saygıyla eğildi önümüzde. Sonrasında direkt olarak eşime bakarak, "Hoş geldiniz Taehyung Bey," diye hitap etti. Taehyung bastıramadığı acelesi ile, "Hoş bulduk," diyerek acelesi varmış gibi konuya girdi direkt. "Eşimin kontörlünü yaptırmak istiyorum. Bebeğimizin gelişimini de görmek istiyorum. Küçük olmasına rağmen tüm gelişiminin çok iyi olmasını istiyorum."

"Anlıyorum efendim. Buyurun odama geçelim."

Adam önümüzden ilerliyor ve bizde takip ediyorduk. Heyecandan şimdiden boğazım kurumuş gibiydi. Ve girdiğimiz odada, uzanmam için gösterdikleri perdenin arkasına geçtim ve giydiğim tulumun fermuarını açtım. Üstüm tamamen çıplaktı. Keşke bunu giymeseydim desem de, çünkü çıkarmaya çalışırken zorlanmıştım, başarılı bir şekilde üstümün kalan kısmını bel aşağıma doğru düzgünce yerleştirmiş ve sedyeye uzanmış ve hazır olduğumu belirtmiştim.

Taehyung hafif kaşlarını çatarak bedenime baksa da bunu görmezden geldi. Sonrasında belimde duran o üç dört dikişli izi gördükten sonra, doktorun karnıma sürdüğü jele odaklandı. Elimi Taehyung'a uzattım ve o da hemen tuttu. Ve karnıma yerleştirilen makinanın kasık bölgemde dolaşmasıyla ekranda ortaya çıkan görüntüye odaklandık ikimizde.

Taehyung huysuzca, "Bu ekranlardan hiçbir şey anlamıyorum," diyerek dudaklarını büzerek ekrana bakıyordu. Ona bakarken birkaç saniyeliğine onun bu haline kıkırdamak istedim. Delta değil de huysuz ve meraklı çocuklar gibi duruyordu ve şişen yanaklarını sıkmak istedim o sırada.

Doktor da onun bu tepkisine sakinlikle, "Normal. Daha sekiz haftalık olduğundan çok ufaklar," dediğinde, duyduğum cümlesini sorgulamaya başladım. "Ama her şey yolunda gözüküyor. Fakat ilerleyen zamanlarda sıkıntılar olacaktır gelişimleri için."

"Nasıl?" dedim hızlıca. Biraz endişelenmiştim. Taehyung'da aynı şekilde endişeliydi. "Ne demek istiyorsunuz Bay Kawai?"

"Endişelenmeyin. Sadece eşinizin vücuduna alacağı besinler bebeklere yeteri kadar ulaşamayabilirler. Ama merak etmeyin. Takviyelerle çok daha iyi bir gelişim sürecinin takipçisi olacağız."

Güven verici şekilde gülümseyerek ikimize bakarken ben anlamaya çalıştığım şeyin bocalaması ile, "Bir saniye doktor bey, bebekler mi dediniz?" diye sorduğumda, "Ah, biliyorsunuz sandım," dedi ve sonrasında Taehyung'un kendisine yoğun bir şekilde bakan bakışlarına yönlendirdi bakışlarını. "Delta'lar da bu durum normalde gözükür. Eşinizin de genetik geçmişinde buna yatkınlık olmalı ki bebekler üçüzler efendim."

"Üçüz mü?" dedi Taehyung şaşkınlıkla. Kırpıştığı gözleri bana kayarken doktor, "Evet, bir tanesi ayrı diğer ikisi aynı keselerde," diyor, ben ise karnıma bakıyordum. Ne hissedeceğimi bilemeyerek. Sessizce, "Bir değil, üç tane," diyerek yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum.

Ancak benim aksime Taehyung bu durumdan çok memnun ve gururlu görünüyordu. Göğsü kabarmış şekilde dikeldiğinde kendi kendine gülüyor, saçlarını havalı bir şekilde tarıyordu parmaklarıyla.

"Üç tane eşime benzeyecek evladım olacak benim. Ben baba olacağım. Arkamda yürüyen üç tane çocuğum olacak hem de tek bir atışımla var olmuş olacak çocuklarım. Şimdiden onların nasıl da havalı ve güçlü olduklarını hayal edebiliyorum."

Taehyung kendi hayal dünyasına dalmıştı. Bilmiyordu ki dünyaya gelecek üç tane evladımızın onu parmağında nasıl döndürecekti. İkisi kucağında, bir tanesi omuzlarında dolaşan üç yaramaz, kurnaz ve sevimli çocuklar olacaklardı. Bende onun yerlerde sürünürken kahkahalarla izleyecek kişi olacaktım.

 

 

Bölümün sonu.

Kurguya üçüz bebek verme şoku :DDD

Panomda ne dediysem o, yazarınız söz verirse tutar. Diğer bölümde biraz zaman atlaması yapacağım, ama ne kadar atlayalım, siz karar verin bakalım:)

Ben Nicotesy, ben bebelerin teyzesiyim ya siz?

Loading...
0%