Yeni Üyelik
24.
Bölüm

23. Bölüm

@nicotesy

SELAMM...

Bu bölümü yazarken eğlendim ucundan...:D yorumcuklar görüp modumuzu yükseltelim.

hem kimler uyumadı?

iyi okumalar.

Evet gururlu bir insan olarak şovumu sergiledikten sonra en doğal hakkım olan topuklamayı seçecektim. Çünkü cin fikirli Taehyung'un eski sevgilisinin, eski olduğu halen şaibelisini koruyordu bu arada, ters tepki vererek beni rezil edeceğinden korkmuyor değildim. Amma velakin, Medusa beni çok feci şaşırtarak ne yaptı biliyor musunuz?

"Ben senin cevabını çok iyi anladım Jungkook. Ama akşam seninle bu konuyu daha derinlemesine konuşmak isterim," dedi, tek kaşını kaldırıp siktim seni der gibi.

Ben bu adama nasıl âşık olacağımı sanıyorsunuz, böyle yapa yapa tabi ki.

Şimdi ben daha hızlı kaçmaz mıydım, evet kaçardım. Hatta kaçarken yanaklarım kızara kızara, Jimin'e yanlışlıkla çarpar gibi kaçardım hem de. Tabi o ikisini baş başa bırakmam ne kadar doğruydu bilemem ama ikisinin de benim yaptığım şu şeylerden sonra kavga etmeleri inanın daha çok hoşuma kaçardı. Öyle olmasını umarak çıktığım da salondan, alttan alta onu nasıl şak diye utanmadan öptüğümü sorguluyordum.

Bende bakışlar leylağa dönüşürken, elim o minnacık kısa sürede yarattığım temasın üzerindeydi. Söylenerek, "Cidden de kocanın orospusu olmayı başardın," dedim ki, saçımda bir el. Astırıyor sertçe. Çığlık atarak sürüklendiğimde, tam bana bunu yapan kişinin ağzına sıçacaktım ki, işler öyle ilerlemedi tabi.

Yoongi ağzıma sıçmaya hazırlanmış, saçımdan yolduğu tutamları eliyle çırpıp temizleyerek bana kaş göz yaparak müzik sınıfına çağırıyordu. "Sen gelsene buraya," diyordu, ama bir tırsmadım değil. "Gel gel," diyor, acıyan saç diplerimi okşayarak bu siktiri boktan olayımıza kabarıyordum aklımca.

"Ne yapıyorsun lan Yoongi," diyerek sınıfa girdiğim gibi, sınıfın kapısını kapattı sertçe. Lafa öyle bir girizgâh yaparak girdi ki, benden kısa olmasına rağmen içinden kendi boyu kadar birini alıp çıkarıp kafasının üstüne koydu sanki. İçinden öküz oturmuş bir ses, daha bundan bir saat önce bacaklarına nasıl da güzel ağda yaptığını ballandıra ballandıra anlatmıyormuş gibi.

Ağda yaptırmaktan nefret ettiğimden, birkaç ince tüylerim olduğundan bana nispet yapmıştı orada aslında. Üstüme alınmadım ki hiç. Ben Omegalara dayatılan kalıplara karşıydım arkadaşım.

"Demek bize yalan söylersin." Diye tekrar beni yolmak için üzerime atlayınca, ellerimle kafamı korumaya çalıştım. Bu kedi beni çok pis tırmalıyordu ama. Kesin haklıdır. Çünkü boş yere bana dayak atmazdı hiç.

İşte yine de ne demişler, yatakta basılsan bile hiçbir şey göründüğü gibi değil diye inkâr edeceksin.

Bende ana vatan kadar ünlü bu sözü kullanarak, "Ben ne zaman söyledim yalan... iftira... vallahi ben senin rujunun ucunu bilerek kırmadım. Sehun yalan söylemiş size," diyerek, tepkisine göre başka yola nasıl başvururum diye düşünüyordum. Ama bu duyduklarını hazmederek gözlerini daha çok açarken, bu arada o dünyaya uykusuz uyandığından gözleri hep kısıktı, ondan boku yediğimi anladım.

Çünkü o; dünyaya geldiğinde bile uyuyarak gelmiş, öldü diye morga yatıracaklarken bu dünyayı merak edip gözlerini bir açmış, beğenmeyerek tekrar kapatmış. Annesi götünden uydurmadıysa olay buydu aşkolar.

"Şerefsiz misin sen Jungkook, hani Hoseok kırmıştı onu. Senin yüzünden dövdüm, bir saat konuşmadı benimle." Dedi, cıvık kankisiyle dedikodu yapmadı diye cırlarken bana. Ama halen olayın ana sorunu anlamış değildim.

"E o zaman ben sana hangi konuda yalan söyledim? Dosyam biraz kabarık, hatırlayamıyorum her şeyi."

"Gerçeği söylememek de bir yalandır." Dedi. Ve korktuğum başıma geldi. Benim kocam ve kocamın sevgilisi ile olan olayları öğrenmişti işte. Panikledim ne yalan söyleyeyim. Afakanlar basmıştı hatta.

"Hım. Tamam, anladım." Dedim ama belki de başka bir şeyi ima ediyor ümidiyle, "Şimdi asıl konuya gelelim," dedim. Ama Yoongi fazla zekiydi. Şak diye söyledi, benim ıkına ıkına sakladığım olayı. En azından yarım yamalak. Dua edelim de öyle olsun. Hoseok, Taehyung'u öldürürdü. Yoongi de Jimin'i. Sehun'da bu katliam sonrası ne yapacağını bilmeyen bana teselli verirdi muhtemelen.

"Sen, Taehyung ve Jimin arasındaki olayı söyle sen bana. Zaten bir şeyler olduğunu anladım da. Senin ağzından duymayı daha çok isterim."

"Söyleyeceğim ama bugün değil." Dedim ama olay şimdi onu onaylamakta değil, akşam götümü kurtarmaktı. "Ben Kraliçe'den izin alıp sizi saraya çağırdığımda anlatacağım her şeyi. Hatta bu akşam gelmeniz için elimden geleni yapacağım. Benim bu gece odada tek kalmamam gerekiyor."

Şeytanın anası olan Yoongi, "Taehyung seni sikeceğini ima etti, o yüzden mi?" dediğinde, yani benim iç ses bile öksürük krizine girdi. "Çüş Yoongi. Böyle şeyler birdenbire mi söylenir? Omegam kudurdu korkudan."

"Korkudan değildir o, sallama."

"Ben korkuyorum. Oldu mu?"

İnanmadı bana. Ama ben ciddiydim. Hayır Medusa'ya değil, kendime güvenim yoktu benim. Bugün nispet için dudağından öpen, sırf âşık olsun diye koynuna girerdi. Yani bu bendim, her an her şey olabilirdi. Çok da şey yapmayın. Ciddiye almayın beni. Ya da alın ulan. Kocam o benim, elbette ki arzuhalim olan fırlama duygularımı tatmin edecekti. Ama ben onu tatmin eder miydim orası meçhul işte.

"Oldu. Kaçışın yok bilesin." Dedi, kaçış yok deyince benim tansiyon yine bir yükseldi. Konuyu değiştirmem gerekiyordu. Bu nedenle, "Bu arada Seokjin işi halloldu, galiba," dedim, bu zengin yavşaklara güvenim pek yoktu. Ama Yoongi kendisine hiç sürpriz yapmama izin vermiyordu ki.

"Biliyorum, sizi izliyordum." Dedi sırıtarak. "Seninki ona öyle bir bakış attı ki, sonra elini boynuna götürdü. Seni öldürürüm işaretini bir verdi aslan eniştem, sonra Seokjin yanımdan neredeyse korkudan ağlayarak kaçtı."

İşini gördü diye, ilk defa ona enişte dedi. Vay çıkarcı pisicik seni.

"Sen niye beni izlemeye geldin ki? Konuşmayacağımı mı düşündün?" dedim, ben burada onlar uğruna Kraliyeti ayağımın altına alıp ezecek bir insanken bana güvenmemesi ucundan kırmadı değil hani. Fakat o bana öyle bir şey söyledi ki, içimin yağları bile bir gevşedi. "Belki biraz, ama seni takip ederken kocan da seni takip etmeye başlayınca bu bokun sonu nereye varıyor diye merak etmedim değil."

Şaşırdım. Bu tıslak herif ya arada bana doğruyu söyleyesi geliyor ya da dürüsttü.

"Ha gerçekten de benim için gelmiş..." diye dışa vururken içimdeki o mayhoş tadı, aptalca bir aura beni tekrardan içine çekmeye başladı. Böyle garipçe ürperdim, sıcakladım, mutlu oldum.

"Sana bir şeyler oluyor yine."

Yoongi benim budalalığımla dalga geçti ama ben çok ama çok azimliydim. "Ne münasebet. Yarışmayı kazanacağız. Sanırım." Diyecek kadar sapıtmış ve aklımda Taehyung'un senin için geldim diyen sözünü tekrara alıp alıp oynatıyordum kafamın içinde.

Kafamın içinde esmer yılanlar cirit atıyordu. Aman ne güzel, heyecandan tuvaletim geldi.

Hiçbir öğrencinin, tamam aklı fikri idealist bir birey olup kariyer yapmak isteyenleri tenzih edeyim bu durumdan ama bence onlarda buna merakından değil de mecbur olduklarından katlanıyorlardı ya neyse, okuldan gitmek istemediğini gördünüz mü? Çıkış saatinin gelmemesini veyahut. Ben bugün hiç istemiyordum. Ayaklarım geri geri giderken, Sehun içime cin kaçtı sandı ve korktu, çocuğa üzüldüğümden huzursuz bacak sendromu yaşıyorum diye yalan attım.

Bu yalan söyleme huyumu acilen bırakmam lazımdı başıma iş almam yakındır.

Arabaya kadar eşlik edildim ama öylesine gergindim ki... alt tarafı akşama bunu detaylı konuşacağız dedi, ben kafamın içinde on kez ırzımdan oldum düşünürken. Şimdi bakışları bir tuhaftı bunun. Tırstım ucundan. Eh bir de beyefendi arabada yoktu. Şoförü sıkıştırsam da o da bilmiyormuş nerede olduğunu. Sekreteri bizzat onu almaya gelmiş. Gerginlik had safhadaydı.

Benim ne yapıp edip bizimkileri saraya getirmem gerekiyordu.

Ama bilin bakalım kim saraya gidip derslerine girdikten sonra bu isteğini dile getirdiği gibi reddedildi. O şahıs benim. Sadece Sangsu'ya sormam bile beni onun gözünde bir aptala dönüştürdü. "Daha anneniz bile davet edilmedi. Arkadaşlarınızın saraya girebileceğini mi sanıyorsunuz," dedi bana. Şarlatan şey, sanki benim kafam yerimdeydi. Üzerimdeki sorumluluklardan kimsenin haberi yoktu.

Ben züllümler dolu bir gençlik yaşıyordum. Ama davulun sesi uzaktan hoştu nasıl olsa herkese.

Tek bir çarem vardı. O da odamda bana yemek getiren Sangsu'ydu.

Şimdi bir prens olarak birine emir verme vasfımı burada kullanabilirdim. Çünkü beni bu konuda bir ciddiye alan oydu. "Sangsu, bu gece benimle bu odada da kalacaksın tamam mı?" dediğimde, pekâlâ o da bana karşı isteksiz bir emir uygulama tarifesi yapıyormuş anlamış olduk.

Dizlerinin üzerinde yere yapıştırdı kendisini. Öyle iki mix bir hızla konuşarak zırladı ki karşımda, bu kızda da ne cevherler varmış dedim.

"Neden ama efendim. Saat yediden sonra benim iznim var. Erkek arkadaşımı haftada bir görüyorum zaten. Şimdi bu kötülüğü benden neden istiyorsunuz? Öldürün beni daha iyi. Dayanamıyorum artık ben buranın bitmek bilmeyen isteklerine. Dayanamıyorum. Lütfen izin verin gideyim. Söz veriyorum yarın yanınız da kalırım."

Vay be sen şuna. Ben burada ikinci tercih olarak çürürken, hatun hafta da bir görüştüğü manitası vardı. Biz her gün birbirimizi görüyoruz tık yoktu.

"Offf... ne ağladın Sangsu." Diyerek el mahkûm yatağımın üzerine oturdum. "Mecbur götüme çelik külot takacağım."

"Ne dediniz efendim?" Deyince, benim kafa bir gidip geldi. Şu ağzımın ayarı düşündüğüm gibi dudaklarımın arasından fırlıyordu. Neyse ki kendisine öyle odaklanmıştı ki sondaki kahrımı anlamamıştı. Anlasaydı utanırdım be. Şunda bari biraz haysiyetimiz kalsın dimi?

"Taehyung diyorum, kızgınlığı yakın mı?"

Buraya geleli bir aydan fazla olacaktı. Ben bu denyonun daha azdığını, çıldırdığını görmemiştim. Merak ediyordum. Beni görünce sinirden yükselmesin diye yani. Hani öyle bir şey olursa kaçamazdım elinden. Bende ona mühürlenmeden vermezdim. Dur bir saniye, ben iki de bir neden buna vereceğimi tartışıyordum kafamda?

Lan yavşak omega, sen yine ne haltlar karıştırıyorsun benim kafamın azgın yerinde.

Sakin ol Kookie, sadece beni mühürlemesi için seni ona hazırlıyorum.

Siktir git, burada götünden olacak benim.

Sen bensin geri zekâlı.

Daha laf yetiştirirdim de ona, işte Sangsu bana garip garip baktıktan sonra sorumu cevaplama zahmetine girdiğinden ortama uyum sağlamak zorunda kaldım. Çünkü aklım halen işler karıştıran omegamdaydı.

"Ha şey, o sizin kızgınlığa girdiğiniz akşam kızgınlığa girdi efendim. Sizden bir gün önce de çıktı. Bu binada değildi. Yokluğunu fark etmiş olmalısınız." Dediğinde, ben kendim de miydim de fark edeyim diyesim geldi de. Olay bunda değildi. Olay bu adamın her şeyi neden bu kadar gizli ve sır gibiydi. Ben ecel terleri dökerek kapıları kırıp sökerken, bu adam sanki hasta olmuşta hastalıktan serum yiyerek ayaklanmış gibi. Garip. Alfa kızgınlığının onda bu kadar kısa sürmesi yani.

"Ne zaman girdi de ne zaman çıktı bu adam?" diyor ama suratımdaki rahatlayan ifadeleri görmeyen kördür. "Neyse en azından normal sayılacak bir konuşma olacak aramızda."

Boşuna evham yaptım ve günümü zehrettim kendime.

"Siz iyi misiniz efendim," diye sorduğunda, Sangsu'ya ters ters baktım. "Hayır değilim, şeytan yoklaması yaşadım bugün. O kadar."

"Oh, anlıyorum tabi." Dedi, yerde sürünmeyi çoktan bıraktığından, şimdi kaçmak için nasılda depar atıyordu. Hain. "Neyse ben yavaştan gidiyorum efendim. Bir isteğiniz olmasın çünkü gidiyorum ben efendim." Dediğinde, tamam anladım gidiyorsun demek geldi ama çok şükür bunu içimden söylemiştim. Gelişme kaydediyordum. "Benim yerime Lita size göz kulak olacak bugün"

"Lita'ya bana sakinleştirici ya da uyku hapı bulmasını ister misin? Duş alıp uyumak istiyorum." Dediğimde, tüm kaslarımı gerdim ve masamda konulan yemekleri yemek için kalktım ayağa.

"Bu saatte mi?" dedi, çünkü ben bugün akşam onda çıkan dizimi bile sallıyordum. Tuhafına gitti normal olarak. "Yapılacak daha güzel bir şey var mı?" dedi, yüzümü buruşturdum. Öğrenciyiz diye de "Ders çalışın efendim," demesi büyük bir saçmalıktı. "Güzel bir şey dedim." Dedim sinirle. Pekâlâ benle laf dalaşına girmemek adına, "Haklısınız, en mantıklısı uyumak," diyerek kaçtı yanımdan.

Bana da afiyetle yemeğimi yemek düşüyordu tabi.

Sangsu dediğini yapmış, Lita aracılığıyla bana bir tane uyku ilacı yollamıştı. Onu duştan önce içmeyi planladım. Çünkü sıcak duşumu yaparak iyice mayışacak ve sonra tertemiz çarşafların arasında ayaklarımı sürte sürte uyuyacaktım. Evet plan böyleydi. Mantıklı ve kulağa güzel geliyordu.

Ama bilin kim ilk defa uyku ilacı alıyordu, ah ben!

Ben maldım. İlacı ve onun yanında gelen sıcak çayı içtikten sonra misler gibi kendimi soymuş, küvetin içinde yüzüme kil maskesi yapmış, telefonumdan komik videolar izleyerek kafamı dağıtıyordum. Sonra cildim suyun içinde buruş buruş oldu ve sersemleyip neredeyse suyun içine telefonumu düşürecekken kalktım sudan. Yüzümü yıkadım. Bunların bu pahalı olan her ürününü kendimde uyguladım.

Cidden insan zengin olduğunda baya güzelleşiyordu. Denendi ve onaylandı.

İşte ben bu buhar odasına dönüşen banyodan pembe bornozumla çıkarken, ayaklarım böyle nasıl boşlukta süzülüyordu anlatamam. Ben bir fena oldum. Gözlerim yavaştan bulanıyordu. Ya ilaç çok güçlü ya da ben çok zayıftım.

Yoksa bana gelen esmer şeytan, Medusa, benim sütun gibi bacaklarıma bakıyor olamazdı dimi. Ay doğru, bu benim seksi bacaklarımla daha tanışmamıştı. Merhaba Taehyung, bu bacağım, sade sütlü ama tadarsan neye dönüşür, o da senin hayal dünyanda kalsın der gibi sallana sallana yürüyordum. Çünkü bence onun olduğu yerde durup bana bakması, hayal ürünüydü.

Bu adam salon adamıydı. Eşi de olsam, kapımı çalmadan girmezdi değil mi?

"Sen kimsin, doğruyu söyle?" dedim boş bulunurcasına. Gözlerim buğuluydu, açıyorum ama yok, Taehyung olsa bana bağırırdı falan. Ancak kısacık bir sorunumuz vardı. Bu Taehyung benim bildiğim olamazdı. Yani sakin adımlarla yanıma gelip, "İçtin mi sen?" diye sormaz, "Gel şuraya, şimdi düşüp bir yerlerini yaralayacaksın," falan demezdi. "Saçlarını da kurutmadan çıkmışsın," diye kızmazdı.

Benim Medusa'mın böyle huyları hiç yoktur. Yoktur değil mi lan? Ona göre sallayacağım ben bu ite!

"Niye sen mi kurutacaksın paşam, hayırdır?"

"Sanırım bu işi benden başka kimse yapamayacak gibi."

Ne diyordu be bu adam. Car car söyleniyordu. Bunu benim yapmam gerekirken, tuhafıma kaçtı. Beni yatağımın üzerine dikkatlice oturturken. Sanırsın kötürüm kaldım. Ama inanın ki aynı şeydi bu. Kendime gelmek için ellerimle gözlerimi açıyordum ama elinde kurutma makinası ile gelen Medusa'yı görünce daha fazla açmaya çalışınca kahkahasını duyunca tuhaflıktan bir aydınlanıp kapandım ben.

"Çok komiksin, büyümüşte küçülmüş bir bebek gibi."

Sanırım bana iltifat etti. Öyle olursa iyi olur. Yoksa gözlerimi açmak için kullandığım ellerim yüzüne bir yumruk gibi inecekti maazallah.

Neyse ki konforum sağlamdı. Saçlarımı kuruladı. Çok nazikti. En azından salak Yoongi yüzünden dipleri ağrıyan saçlarıma masaj gibi gelmişti. Şimdi başım geriye nazikçe geriye doğru gidebilirdi. Ama bornozum altında hiçbir şeyin olmamasının tetiği ile direniyordum ben.

"Uyuyacağım ben, git hadi."

Amacım onu odadan gitmesini sağlamaktı. Dengesiz uyuduğumdan, bacaklardan frikik verdiğimizden başka yerlerden de vermeyelim diye çabalıyorduk işte. Ama bunun bir iyi olası gelmişti, "Gel şuraya, yatağın içinde uyu. Dengesizsin şimdi, yerde yatarsın. Hasta olup başıma bela olursun sonra," dediğinde, meğerse yine kendisini düşünüyormuş bu adam. Umurumda mıydı? Yo.

Elimden tutmasını umursamadım. Yorganımı çekmesini ve beni yatağıma yatırmasını. Çünkü dermanım kalmadı. Yatak benim zayıf noktamdı ve tam oradan vurulmuştum işte.

"İyi geceler Medusa," dedim, "İyi geceler," dedi o da bana ama bilin bakalım sonra benim orospu omegam bana ne yaptı onun kokusunu alınca. Sakın tahmin ettim demeyin. Başından beri planı buydu. Kini vardı. Beni bir gün çok kötü zora sokacağına dair. Yaptı yapacağını.

Kokusunu daha fazla almak için kuduruk gibi tuttu Medusa'nın elini. Benim gözler kapalı. Açılmıyorlardı. Ucundan bilinç açıklığım vardı. O da kendime sövmek için yaparken, "Bana iyi geceler öpücüğü vermeyecek misin alfam," dedi benimki cilveyle. Onunkine ne oldu bilmiyorum ama, "Eğer isteğin buysa omega," dedi ve benim bu ses karşısında, gözlerim şimşek gibi açıldı.

Onun kurdu konuşmuştu.

Lan bunlar bizden önce oynaşmaya başlamışlardı.

Ve bizi de aralarına almak istediler ki, Taehyung'un dudakları benim dudaklarımın üzerinde durdu. Sadece üç saniye içinde, aklımı kaybetmiş olmanın omurgasızlığıyla ne yaptım biliyor musunuz? Ne olur kızmayın ne olur... benimki de candı. Vallahi direndim. Ama zayıf yerimden vuruldum.

Alfanın derin sesi beni mahvetti ve o tam geriye çekilecekken elimi onun halen okul kıyafetini üzerinde taşıyan gömleğinin yakasına tutundu. Kendime daha çok çekerek dudaklarımı araladım ve onu öptüm. Bana karşılık verdi gibi. Bilmiyorum. Hiç kimse ile öpüşmedim ben. Ama alt dudağımı biri emiyorsa... ben sevişiyor muydum?

Lan... ben artık masum değil miydim?

Masumiyetime sıçayım, kayınvalidemin beni merak edesi tutmuş ilaç istiyorum diye. Oğluyla beni bu şekilde beni basması, sorasında benim korkuyla bayılmam kaçıncı evrenin saçmalığıydı bilemiyorum. Ama şimdi kaynanam düşünsün. Oğluyla işi pişiriyorum, artık götü yemezdi beni kötülemeye. Arkamda dağ gibi kocam vardı. Vardır yani. Âmin.

... 

Nasıl gidiyor bakalım kurgu, baloya az kaldı :D

ben Nicotesy, iyi geceler.

neyse sabah uyanınca Jk, acaba dün gece verdim mi vermedim diye hesap ederken :D

 

Loading...
0%