Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24. Bölüm

@nicotesy

SELAMMM, UYUMAYAN VE SEÇİMLERİ TAKİP EDEN KAÇ KİŞİYİZ?

Bu bölüm çokça yorum okur muyum? Çünkü okudukça ybler düzenli geliyor. Ve bir bakarsınız, uyumam diğer bölümü yazarım :D şka şka, olmayabilir.

iyi okumalar...

"Jungkook'tan dünyaya, Jungkook'tan dünyaya..." diye birileri beni deli edercesine bir sesle bağırışta bulunuyor ama ben kafamın içindeki dümenden bambaşka sesler duymakla meşgale ediliyordum.

Ne demişti bana Medusa, o gecenin ertesi sabahı ben yüzüne bakamayacak kadar kızarıp morara morara arabanın kapısına yapışırken. "Bunu biz değil, kurtlarımız istedi. Bu yüzden utanmana ve kendini suçlamana gerek yok. İnsan bazen onları kontrol etmekte zorlanır. Bende zorlanıyorum," demişti. Beni isteyerek öpmediğini ima ederek.

Kendimi suçlayamadan edemiyordum. Bu aşağılık kompleksimin içine sıçayım. Her bokta kendimi suçlama özelliğimden dolayı, acaba öpmeyi beceremedim de hoşlanmadı mı benden diye düşünüyor ve sonrasında beni çekici bulmuyor diye düşünüyor, en son saçımı başımı yolacak hale geliyordum. O tüm bunları umursamazken ben niye bu kadar çok kafama takıyorum diye. Lanet olsun!

"Allloooo," diye bir kez daha yüksek sesle bağırınca Hoseok bana, mecburen içine düştüğüm düşünce çukurundan çıktım. Muhteşem üçlü tayfam sıranın üzerine oturmuş, incelenmesi gereken bir denekmişim gibi bana bakıyorlarken, "Ha efendim?" dedim. Neden bu kadar tantana çıkardıklarına dair en ufak bir fikrim bile yokken.

Ancak Hosoek, "Ne oluyor sana kaç gündür? Birkaç gündür aşırı sessizsin beni korkutuyorsun hayatım. Bir sorunun mu var, hamile misin?" diye hesap sorarken, ödüm göt deliğime kaçtı. Korkudan çığlık atıp altıma sıçacak oldum. Başıma gelenleri tek Yoongi biliyordu, onu da malum olayın ertesi günü beni çok fazla sıkıştırdı diye anlatmış bulundum. Dipnot, anltamam için beni biraz dövdü.

Her neyse.

"Ne! Öyle hamile mi kalınıyor?" dedim şaşkınlıkla. Yoongi'nin gözlerinin içine bakıyordum. O bana kesinlikle öpüşerek hamile kalınmayacağını söyledi. Bana güven dedi. Ben daha hayatımda hiç porno izlemedim. Daha geçen sene sağlık dersinde öğrendim, kurtların bizi eve bırakıp kaçmadığını. Eşinle çok istersen oluyormuş, aşk yapmak gerekiyormuş, böyle aşkın ızdırabını sikim. Birinin götümü elleyerek olacağını biliyorum.

Susun, ben halen masum bir bebeğim. Bir öpücükle fahişe olmadım tamam mı?

Tamam deyin hemen.

"Ne saçmalıyor bu dalyarrak," diyerek ortalarına aldığı Yoongi'ye soruyordu Hoseok. Yoongi iflah olmaz bana kafa sallıyor, muhtemelen her şeyi bu kadar çok belli ettiğim için bana kızıyordu. "Doktor onu kendi halinde bırakmamızı söyledi Hoseokcim. Unuttun mu? Saraya giren deliriyor."

Sehun söz almak için parmağını kaldırıyor, "Sanmıyorum. O delirmedi, sadece düşünürken kendi kendine gülmeyi seviyor," diye fikrini savunurken, bana tebessüm ederek bir bakış atmayı unutmuyordu. "Ama ağlamasından daha iyi değil mi sizce de?"

"Sehuncum, sen biraz yavşak mısın hayatım?" dedi Yoongi, ona ters bir bakış atarken. Sehun ondan biraz korktuğundan sessizce dayılanıyordu. "Ne alaka?" diyor ve Yoongi'nin onu nasıl da terletmeye başladığını görebiliyordum. "Bu tavırların daha şüpheli."

Aha... Yoongi'nin radarına giren Sehun, yakında tüm kirli çamaşırları ortaya serilecek demekti.

Ama bizim Sehun'un dümen kırma rekoru, konu ben olduğumda öyle seri oluyordu ki. "Ben neden yavşak oldum şimdi? Jungkook'un bu kadar sevimli olması benim suçum mu?" derken bile bu çocuk kendi şakasız olan sevimliliğinden haberinin olmaması ne acıydı.

Yoongi'de onun bu sevimliliği ve devamlılığına gıpta etmiş olsa gerek, iki elini pes ederek aşağı düşürdü. "Yavşaklıkta bir sınır tanımıyordur arkadaşımız." Dedi ve ben araya girme rolümü çok güzel üstlendim. Üç çift minik gözler tarafından yine tavaf edilerek odak noktası olmuştum çünkü.

"Of, kesin bu sataşmaları," dedim, bakışlar sertleşti. "İyiyim ben merak etmeyin," diye uzattım kelimelerimi. Ve bence ben yalanlarım sayesinde yaşıyordum. Doğru olan her şeye duygu durumuna göre ayak uyduracak harika yalanlar buluyordum. Eh bu da beni kısmen yalancı biri yapmıyordu. Umarım öyledir.

"Sadece gerginim. Seokjin bizimle konuşacağını söyledi ama baksana kaçıyor bizden. Habire bir bahane buluyor. Son on günümüz kaldı." Dedim ama bu husus sallamasyon yaptığım bir durum değil, cidden de önem arz eden bir konuydu ve bu bakışların altından kaçmak için de harika bir sebepti. "Ben bu adamı sıkıştırmaya gidiyorum."

"Bence sen sadece kocanı görmek için o tarafa gitmeye çalışıyorsun." Dedi, her şeyi bilen ve bu konuda bana laf sokmadan duramayan yakın arkadaşlık ibnesi. Ama ben sizce yine de benim içimdekini benden daha iyi bilen arkadaşıma elbette, "Saçmalama. Güvenmiyorsan sen de benimle gel Yoongi," diyerek rest çekebilirdim.

Şayet dallama olan Hoseok, "Ben de gelebilirim," diye araya girmeseydi.

Neyse ki Yoongi benim yerime bu durumu hızlıca ele aldı. Onların ortak fetişleri bazen çok işe yarıyordu. Misal Yoongi, "Yok Hoseok. Sen burada kalmalısın. Ya sınıfta bir kavga olursa ve ben kaçırırsam. En azından sen burada olursan, aklım burada kalmaz. Bana anında haber uçurursun," diyen arkadaşın sözlerinin masumiyetine inanıyor, "Haklısın aşkilatam. Ben sancağımıza göz kulak olacağım," diyerek onurlu bir şekilde bir zafer işareti yapıyordu.

Hoseok iyiydi ama bir kusuru vardı. Yoongi'nin her dediğine inanırdı.

"İyi biz gittik." Diye Yoongi ile kol kola girip gidiyorduk ki, sessiz sakin oturan Sehun birdenbire, "Benim burada kalmak için bir sebebim yok," diyerek ayağa kalktığında ortam tekrar gerildi.

Yoongi, kendisinden daha uzun olan adama, aradaki fark on santimetreden fazlaydı bu arada, omuzlarından kavrayıp öyle sağlam tekrardan oturttu ki sıraya, sıra gıcırdadı gücünden. "Var dostum, var," dedi dişlerini sıkarak. "Sen bu aralar gözüme çok batmaya başladın. Ortalıktan kayboluyor, gizli gizli telefonla konuşuyorsun. Bence istemezsin senin peşime düşmemi."

Sehun sertçe yutkundu. Ben bile üzüldüm onun bu masum ürkek ceylan taraflarına. "Meğerse benim Hoseok'un yanında kalmak için çokça sebeplerim varmış. Pardon kanka." Dedi, af diler gibi. Ve sonra Yoongi sanki çocuğun hiç ödünü koparmamış gibi böbürlendi ama gülerek. "Adam ol, bu omega senin suyunu çıkarır da sen hâlâ yanıyorum ben diye ortalıkta dolanırsın."

Yoongi bazen dünyanın en tatlı ve oynak omegası olurken, canı sıkılınca içinden şeytan çıkabiliyordu içinden. Yeter ki dedikoduya mahal olacak bir konu olsun. Bu muhalefeti keseceksem ancak ben keserdim. Sanki bu kadar ortalığın yangın yerine dönüşmesine sebep olan ben değilmişim gibi.

"Tanrı aşkına Yoongi, gangsterliği bırak da gidelim." Diyerek omuzlarından tutarak kendime çevirdim. Sehun'un prens olduğunu gizlediğinden götü tutuşmuştu. Sonra bana teşekkür edebilir. Yoongi'nin anca ben hakkından gelirdim, o yüzden bu iyiliğimi Sehun'un gözüne sokarak yaptım. Çapkınca bir göz kırpıp, hadi yine iyisin götünü kurtarıyorum diye ağız yaparak.

Sehun'a halen laf söylemek istediğini bildiğimden, "Ancak bize havan söküyor zaten. Çok da tantana yapma. Bir alfa feromonuna yere yapışacaksın halen şov yapma derdindesin," diye, atar yapıyordum ki dayak yemeye yer aramıyordum ama o bana bunu; "Sen alfa değilsin biliyorsun değil mi?" diyerek yavaşça ellerini beni yolmak için havaya kaldırırken. Tamam yelkenler fora.

"Ihhm, şey, okey."

Pes ettiğimden benim peşime düştü. Koluma girdi. Yine fesat bücürleri gibi okulun koridorlarından yürüyorduk. Kocamın da olduğu o binaya doğru. Bu yine beni bir aklımı başımdan almadı değil. Dudaklarımı kemiriyor ama bunu yaparken onu öptüğüm aklıma geliyor deliriyordum.

"Salak. Zaten çok belli ediyorsun Taehyung'la seviştiğini."

"Abartma kardeşim." Dedim, oysa ona her boku anlatmama rağmen benim bunu istediğimi ima edip duruyordu. "Ben değil kurdum öptü onu. Yani onun kurdu beni öpmeden önce."

"Ben bir fark göremedim." Diyerek ciddileşti. "Fark yaratmaya çalışmadım zaten." Diyerek ciddileştim.

"O zaman kabul ediyorsun kendinin öptüğünü?" dedi, bu kedi beni köşeye sıkıştırmıştı bile. Hayır yanımızdan insanlar geçtiğinden çığlık da atamıyor, bana gülümseyerek bakanlara gülümsüyordum. Fanlarıma iyi davranmam lazımdı. Onlar benim moral kaynağım, savaşçılarımdı.

"Ay ben ne zaman öyle bir şey söyledim." Dediğimde, ben gülüşmeyerek konuşuyordum o ise, "Az önce," diyerek ciddiyetini koruyordu.

Birinin benim aklımı başıma getşrmesine gerekirken, kankam bana vesvese vererek daha da kudurtuyordu. Artık vücudumda biriken sıcaklık kafamdan duman olarak ortalığa saçılmasına az kalmıştı. "Yoongi, yandı bitti kül oldu." Dedim yılgınlıkla. "Ne yandı bitti kül oldu?" diyerek, onlarla bizim binayı birbirine bağlayan sapağa girdik.

"Son beyin hücrelerim."

"Sende öyle bir şey olsaydı... bu halde olmazdın."

Bakınız bu iç savaş çıkartırdı. Cırladım hemencecik. "Ne halim varmış benim?" diye, ama o da olduğumuz yerin farkında olarak çıktı kolumdan. Zaten kavga ederken kol kola olmamız saçmaydı. Ancak o beni çok daha ılımlı bir şekilde kollarımdan kucakladı.

"Jungkook bak canımın içi, seni ben her halinle severim ama bak sen artık çok ayrı bulvarın, semtin bebesi oldun artık," dedi kucaklamamızı sonlandırarak. Sonra verdi ağır abi tripiyle bana ayarı. "Eğer biraz kendine çeki düzen vermezsen ne olur biliyor musun?" diye sordu ama ağzım açık ona bakıyordum ben. "Kocanın yanına seni hiçbir zaman yakıştırmayacaklar."

"Ne demek istiyorsun? Benim haysiyetim satılık mı?" dedim tüm içine sıçılmış moralimle. Tamam dövmeyin beni. Bazen mal olabiliyordum. Ama bu benimle alakalı değildi. Nerde olduğumla alakalıydı. Nerede duracağımı bilememle alakalıydı. Çünkü Medusa bana yapacağını yapıyor ya da ben, her neyse, sonra da olayı şakaya vuruyor veya hiç yaşanmamış gibi davranıyordu.

Ya da ben; "Mal mısın amına kodumu?" diye soran Yoongi'ye sessizce dudak büzerken, mal olduğumu kabul ediyor ve beni artık akıllı biri yapsın diye yalvaran gözlerle bakıyordum. Çünkü herif kanıma kanıma işleyerek beni kabartıyordu. Kim olduğumu veya kim olmak istediğimle alakalı. "Sen sadece eşinin yanında temsili olarak mı yanında durmaya devam edeceksin? Sen yakında bu ülkenin en önemli tahtında oturacaksın. Korktuğun Kraliçenin koltuğu senin olacak. Ve unutma miniğim, ülkeyi hiçbir zaman bir Kral yönetmez. Kralını yöneten Kraliçe olur."

"Deme be, aynı kaynanam gibi mendebur mu olmam gerek?" dediğimde, bir türlü tam resmi görmeyen bana bir tane geçirdi gelişi güzel. "Hayır seni gerzek, sen bu ülkenin halkını temsil eden en nadide çiçek olacaksın. Gurur kaynağı. Anlıyor musun? Kore'nin biricik çiçeği."

Bu dediklerini düşündüm, beş saniye falan. "Oh, sanırım bu çok güzel bir hayal olurdu." Dedim, gözlerimin önünde patlayan flaşlar varmışçasına kırparken. "Olacak." Diyerek verdi bana gazı.

Ancak sorunlarım vardı. Beni benden bir hayli sorunlarım vardı benim. Ve artık kendimi birine kolayca anlatabildiğimden, o rahatlığımla yolun ortasında durmuş konuşuyorduk fısır fısır.

"Ama bak her şeyi bir tek sen biliyorsun, daha ben onunla tam olarak nasıl bir ilişkinin içinde olduğumu anlamıyorum. Kendimi o sarayın içinde halen bir yabancı gibi hissediyorum. Bu durum biraz değişse, yemin ederim daha farklı olabilirdi her şey." Dedim, tamamen dürüst ve yalın bir şekilde.

Fakat ben acınası feryadımdan, Yoongi tarafından çok farklı bir şey söylemişim gibi bir tepki alıyordum. Çünkü bu pisicik sırıtıyor, kolumu çimdikleyerek, "Sen ondan hoşlanıyorsun," diyordu.

Gözlerimi kaçırdım. Daha önce ben kimseye böylesine karışık bir duygu beslemediğimden daha adını koyamamıştım içimde. Hep yokluktan bu haldeydim diye geçiştirmiştim. Bu nedenle yüreğime indiren bu adlandırılmış duygudan ödüm koptu. "Hemen öyle demesek mi?" dedim. Ama benim kankam anlayışsız domuzun tekiydi. "Niye başka bir şey diyecek olsam hissettiklerin değişecek mi?"

"Benim ne hissettiklerimden çok onun benim hakkında ne düşündüğünü bilmem gerekiyor."

"Bunu anlamalıyız." Dedi, sonunda halimden anlayarak. Düşünme moduna geçti. O bunu yaptığında mutlaka bir şeyler olurdu. "Sana gerçekten değer verip vermediğini. Sadece resmiyette eşin olduğundan mı sana böyle yaklaşıp yaklaşmadığını anlayacağız bir şekilde," dedi, gözleri yok oldu kısılmaktan.

Önünü göremez diye tekrardan koluna girerek yürümeye başlattım kendimle. "Nasıl olacak o?" diye sordum. Kutsal evrene olan mesajlarını yarıda kesiyorum diye bana kızarak, "Düşüncem ben, az müsaade," dedi. Sessizleştim. Bu onun en verimli ayin metoduydu. Gözlerini kapatınca dünyası açılıyordu bu Elf türündeki şarlatanın.

Sihir yükleniyor... sihir yüklendi.

"Şu seni davet ettikleri balo yarın akşamdı değil mi?" dedi, gözlerini bir buluş bulmuşçasına açarken. "Hıhım..." diye onayladım onu. Taehyung bana bu sabah arabada ağzının ucuyla tekrardan söyledi bunu. Ne hikmetse, arkadaşları bu özel davete benim de gelmemi istiyorlarmış. O arkadaşlarında bir bok vardı ama hadi bakalım, çıkacaktı kokusu nasıl olsa.

Kokudan çıktık ya yola, Yoongi'nin altıncı hissi kuvvetliydi. Ve söylediklerinden dolayı ben bile inandım bir şeyler bulacağına. "Bir şey bulacağım ben. Burnuma iyi koku alır benim. Hem sana olan hislerini anlayacağız hem de herkesin anlamasını sağlayacağız tamam mı?" dedi ve dilerim bu hislerin doğrultusu benden yanaydı.

Ben ve hislerim, sadece dramaya vurulmuş Barbie kadar eşsizdi. Yani hiç.

Her neyse.

Bugün tamamen uzun ve saçma bir gürültüyle geçti. Kaynanam beni artık yanına çağırtmıyordu. Malum olaydan sonra. Niyeyse, ben utanıyordum ona ne oluyordu değil mi? Hoş bu da işime gelirdi. İşime gelmeyen olay ise hafta sonuna girmiş olmamız ve plan yapacağını söyleyerek beni bekleten Yoongi'ydi. Ama ben onun bana verdiği tüm akıllara uyarak ne yaptım biliyor musunuz?

Giyindim, sırtı açık vatkalı bir gömlek, altında deri siyah pantolon. Üstüme beyaz, tenime uyum sağlayacak minik bir kürk aldım. Kesinlikle yapaydı arkadaşlar, ağzıma alıp tattım ve kokladım. Konu bu değil ama işte nasıl güzel olduğumu anlatmam lazımdı. Saçlarımı dalgalı ve açık bırakmıştım. Boynumda kaynanamdan hediye olan elmas bir kolye vardı. Bu kolyenin varlığı bile beni baya havaya soktu.

Kız kardeşim bunu görüp kudursun diye elmasın göze çarptığı yüze yakın fotoğraf attım. Kıskançlıktan ağladığı sesi duyana kadar yolladım bunu. Güzel bir intikamdı bence. O da bana annem ve babamla yaptıkları her aktivelerinde bana fotoğraf atıyordu. Tuvalette sıçarken foto atmakta buna dahildi.

Ama işte kız kardeşimin zırlayışı bile beni bir tereddütte düşürdü. Acaba bir prens olarak fazla mı güzel ve seksi olmuştum. İlk defa vücudumu bu kadar ortaya çıkaran, saran şeyler giyiyordum.

Bunun cevabını, şimdi kapımı çalarak içeriye giren Taehyung'tan alacaktım.

Nefesimi tuttum. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki, nefesimi tuttum. O kapıyı açtı ve "Jungkook hazırsan çıkalım," diyordu ki beni gördüğü sesi titredi. Beni baştan aşağı süzdüğünde, omegam kuyruğunu öyle sallıyordu ki bende onun simsiyah, dar kesimli takım elbisesinin içinde tek kulağına taktığı elmas küpe karşısında iç çekiyordum.

Biraz daha nefesimi tutarsam ölecektim. Sal gitsin, ama her şeyi değil.

Farkında olmadan birbirimizle uyumlu giyinmiştik.

Gerçek bir çift gibi.

"Oh, çoktan hazırmışsın." Diyerek kaşlarını çatıp elini ensesine götürdü. "Gidelim mi?" dedi kibarca. Ama mümkün mertebe bana bakmamaya çalışıyordu. Var ya nasıl ölüp bitiyordum. Nasıl okşanıyordu ruhum o bana bakmamak için kaçırınca gözlerini.

Düzgün fiziğim ve ben, tazelenen öz güvenimle ilerleyerek yanına geldiğimde kapıdan çekilerek ilk benim çıkmam için elini uzattı bir beyefendi gibi.

Çıkıyordum ki, sertçe öksürdü arkamdan. Boğazına bir şey kaçtı sandım. Korkarak arkama döndüm ve boğazını tutarak öksürdüğünden, destek olmak için sırtına vurdum. Kibardım bu sefer arkadaşlar. Nedense onunlayken, omega olduğumu hissetmek istiyordum.

Ama o yobaz bana demez mi, "Senin sırtında dövme mi var?" diye sordu. Sanki kördü. Görmüştü tam ensemin ortasından, kalçamın başladığı kısmına kadar uzanan küçük kiraz çiçeklerini ve savrulan yapraklarının olduğu desenini.

Düz bir suratla ona bakıyordum. "Görüldüğü üzere sanki var Medusa," diyerek sırtımı ona döndüm. İyice baksın diye. Süt gibi tenimde ne kadar hoş durduğunu.

"B-ben bunu beklemiyordum." Dediğinde, Medusa ilk defa kekelemişti karşımda. "Çok ama çok güzel duruyor." Diyor, gözlerinin açık tonları bile kararıyordu bana bakarken. Yutkunuyor ve bakışlarını kaçırarak yutkunuyordu. "Ama ben seni bu şekilde oraya götüremem."

İçinden kro falan çıktı sanıyorsunuz ama değil arkadaşlar, değil. Dövmeye fetişi varmış benim kocişin. Ondan böyle kafayı yedi. Ama bana yaptıklarından sonra, keşke diyordum. Bakın yine hatırladım. Senin ağzına sıçayım Yoongi ve senin de Medusa! Bu yaptığını öldüğüm gün bile unutmayacağım.

...

Diğer bölüm olaylar olaylar... balo geldi sonunda. :d

Ben Nicotesy, görüşmek üzere.

Loading...
0%