Yeni Üyelik
27.
Bölüm

26. Bölüm

@nicotesy

 

SELAMMM... BEN seri ve CUKKALAYARAK GELDİM :d

 

Diğer bölümde gördüğüm yorumları bu bölümde görebilir miyim? pls... (bu arada biz fici yeni yarıladık aşkolarım, bu ficte bir sürü olay var da neyse... )

 

İyi okumalar :)

 

Hayal kırıklığı taşıyordum yaşadıklarım için. Kendim içinde böyle hissettiğimden koca bir saçmalık yaşıyordum. Tüm bu yaşadıklarımı, onun beni bir anda sahiplenerek elinde, elinin belimde olmasından manalar çıkarıyordum. Ne aptalmışım. Bu aptallıklarımla yakın olmak istedim. Belki o benim için aynı hisleri paylaşmıyordu, paylaşmayacaktı da umurumda değildi. Bu saatten sonra değildi. Çok değil, bundan tam yarım saat öncesinde olsa yemin ederim onun için kavgaya girecek gibiydim. Birilerinin canını feci şekilde yakacak gibiydim. Ama sonuçlar benim aleyhime, her zamanki gibi.

 

Şimdi benim her daim yanımda olmakla mükellef olan adam yerine neden yanı başımda beni götüren Sehun'du, sorgulamıyordum. Ben onun gözündeki yerimi daha iyi görebiliyordum. Ona bakarken, onun eşim olsaydı hayatın daha güzel ve daha eğlenceli olacağına inancım tamdı. Eminim o beni gerçekten el üstünde tutardı.

 

Bana istediğim tüm ilgiyi bir çırpıda verirdi.

 

"Çok üzgünüm, Yoongi'ye bunu yapmaması gerektiğini söyledim ama durduramadım." Dedi, direksiyonu sıkan elleri yaşadığı vicdan azabının belirtileriydi. Ama kendi içimdeki hesaba öylesine çok odaklanmıştım ki sadece umursamamak, en azından umursamıyormuş gibi davranmak işime geliyordu. Fakat kendisini suçlamasını istemedim. Suçlu olan bendim. Bir anlık kendimi kaptırarak ona inanda ve beni seveceğine inanmaya başladığım salak hislerimdeydi.

 

"Asıl benim bunun için size teşekkür etmem gerekiyor. Gözden çıkarmaya hazır olduğum gerçeği bana çok güzel gösterdiniz. Beni büyük bir hatanın eşiğinden döndürdünüz."

 

"Jungkook öyle söyleme," dedi, üzgün bir şekilde. Kafamı yavaşça ona çevirerek, pencereye başımı yaslayarak sırılsıklam olmuş üzerimde onun ceketinin beni ısıtmasını isteyerek daha çok sokuldum. Sakinleştiren bir kokusu vardı. Ve ona bakarken dürüst davranmak istedim. Bir daha yalan söylemek istemiyordum. Söylediğim yalanlara inanacak kadar kendimi kaybetmek istemiyordum.

 

"Sehun neden bana karşı bu kadar iyisin. Ben senin iyiliğini hak edecek kadar bir şey yaptığımı sanmıyorum. Sıra arkadaşıyız ve sen bana ilk günden beri hep çok ilgili davranıyorsun. Bir prens olmana rağmen çabalıyorsun, gerçeği söyleyerek herkesin saygınlığını ve ilgisini kazanacakken bizimle takılıyor, bizimle saçma sapan şeyler yaparak öğrendiğin her şeyi bir çırpıda yok sayıyorsun."

 

Dedim ama amacım ne onu irdelemek ne de kendi arkadaş ortamımı rencide etmekti. Aramızdaki en naif davranan, planların bir parçası olan oydu. Akıllıydı ama bizimle tüm aptallıkları yapmaya hazırdı. Kraliyetin göz ardı edilen önemli bir bireyiydi ama o hak ettiği yeri kazanmak yerine benim yanımda olmak için özen gösteriyor ve çabalıyordu. Bu sabrın sırrını öğrenmek istiyordum.

 

Onun ne diyeceğini bilememesi ve sertçe nefes alıp vermesi, benim onun yerine cevap vermem gerektiğini düşündürdü. "Benden neden hoşlanıyorsun? Çünkü senin benden hoşlanman için hiçbir şey yapmadım." Dediğimde gözleri hızla daldığı yoldan süratle kaçarak bana baktı. "Bunu anladın mı?" diye sordu, ama yüzümü buruşturdum. "Tamam arada aptallığım tutuyor, ama bu kendime karşı."

 

"Kendin için öyle deme. Sen sadece içten içe hassas birisin. Dışarıya karşı sürekli gülmek ve alay etmek, aslında ne kadar yalnız olduğunla alakalıydı. Ben o içindeki yalnızlığa çekildim. Seni samimiyetle gülümsetmekten başka bir şey istemedim. Lütfen hissettiğim duygular için benden uzaklaşma olur mu?"

 

Ben bu ince davranış karşısında, sözlerin içtenliği karşısında tutamadığım göz yaşlarımla rahatlamak istiyordum. Çünkü bunu onun sarayında yapamayacak kadar gururlu, ama içimde taşımayacak kadar yorgun hissediyordum. Ben ona sandığımdan daha çok hisler biriktirmiş olduğumun farkındalığıyla acıyordum kendime.

 

Evlenmek genç yaşta yapılacak en büyük hataymış meğerse.

 

"Sehun, ben peki neden böyle hissediyorum?" dedim, benden hoşlanan çocuğa hoşlandığım çocuk için hislerimi sorgularken. "Kırılmış hissediyorum."

 

Sehun'dan güzel bir şeyler duymak istiyor, "Bende öyle hissediyorum Jungkook. Hislerin için kendini suçlayamazsın. Sonuçta onunla evlendin ve onun sorumluluklarını ondan çok daha iyi üstlendin. O ne kaybettiğinin farkında değil," dediğinde, sustum.

 

Ona artık neyi kaybettiğini göstermek bile istemiyordum. Onun uzun bir süre de görmek istemiyordum.

 

"İyi ki yanımdasın Sehun, teşekkür ederim."

 

Artık konuşmak istemiyordum. İçimdeki geveze beni susturmuş gibiydim bir müddet sonra. Omegamın da ne kadar incindiğini hissedebiliyordum. Ona ağlamayı kesmesini söyledim. Çünkü bu zayıf bağlarımı kuvvetlendiren oydu. Beni ona yakınlaştıran. Şimdi gamsız gibi kuyruğuyla göz yaşlarını silmesinin bir anlamı yoktu. Benim de öyle. Beni hiç sevmemiş birine göz yaşlarımı akıtmayacak kadar değerli olmalıydım.

 

Bu düşünceye tutundum ve ağrıyan başımı cama yasladım. Sehun beni sessizliği ile dinginleştirdi ve aramızdaki tuhaf sessizliğe bir ses olsun diye müzik açtı. Beni saraya bıraktığı için minnettardım. Suya düşen telefonumun artık çalışmaması içinde.

 

Üzerimdeki sessizlik bir zamanlar uykuya dönüştüğünde, ayaklarımın havalandığını hissettiğimde gözlerimi karanlık bir rüyadan uyandırırken kucağında havalandığım Sehun'dan beni yere indirmesini rica ettim. Yürüyebileceğimi, buradaki insanların bizi bu kadar yakın görerek yanlış anlamasından endişe ettim.

 

En azından beni odama kadar bırakmak istediğini söyleyince kırmadım onu. Biraz dengesizdim. Uykulu ve gözlerim şiş. Islak ve üşüyen. Hasta olmak istemiyordum. Bir de arkamdan yataklara düştü desinler hiç istemiyordum. Bunun için derin bir nefes aldım. Yarın yeni bir gündü ve ben bundan sonra kendim için mücadele edeceğim. Siktiğim düzenler bunu mu gerektiriyor, pekâlâ kendimi kazanacağım. Kimsenin bana duyacağı ilgiye muhtaç değildim.

 

Evet, bu motivasyon konuşması ile kafamı dimdik kaldırdım ve Sehun beni odanın önüne bıraktığında ona sıkıca sarılıp teşekkür ettim yanımda olduğu için. Sangsu benim içeriye girmemi bekliyor, Sehun'un gitmesiyle muhtemelen dehşete düşmüş halim için neler olduğunun merakıyla kafayı yiyordu. Ama cidden de bugün için insanlarla uğraşma kotamı doldurmuştum.

 

Sangsu, "Efendim bu haliniz ne," diye ciyaklarken, elimi sertçe şakaklarımı ovuşturmak için bastırdım. "Boş ver, bana bir ağrı kesici getirir misin?" dediğimde, ikiletmeden çıkıp bana ilaç almaya gitti. Bende o kısa sürede aynada kendime bakmamaya çalışarak kısa bir duş aldım. Banyodan bornozumla çıkarken, görmek istediğim Sangsu yerine Taehyung'u görmek canımı çok ama çok sıktı.

 

"Üzerimi değiştireceğim, lütfen çıkın odadan."

 

"Özür dilerim Jungkook," dediğinde, yüzüne bakmayı reddediyordum. Onu duymazdan gelerek dolabımdan pijamamı alıyor ve dişlerimi birbirine sertçe bastırıyordum. "Senin yanında olamadığım için."

 

Bu sözlerine dudak ısıracakken gülmemi bastıramıyordum. Ah ne güzel, kırın kırın sonra da özür dilerim. Var mı böyle diyar, beni oraya ışınlayın acilen. Yoksa ben burada katil olacağım ve özür dileme erdemliğini de gösterecek gibi bir ruh halinde de hiç değildim.

 

"Olsaydın," dedim sinirle. "Olmadığına göre, şimdi de olma. Ben senin için sadece adı yanına konulmuş bir eşim. Lütfen şimdi bir yabancının odasını terk et. Mahremiyetimi kirletiyorsun."

 

Yüzüne bakmak istemiyordum ama o bende öylesine bir hak iddia ederek yanıma kadar geliyor, sinirden titreyen ellerimi ona yumruk atmaya değmez diyerek pijamalarımın üzerinde sıkıca tutuyordum.

 

"Seni gerçekten incittiğimi görebiliyorum," dediğinde, sinirle kalkan gözlerim onun yorgun ve ıslak yüzünde dolaştı. "Senin beni gerçekten de gördüğünü sanmıyorum. Bu yüzden son kez söylüyorum, Majesteleri çıkın odamdan. Sizinle ne konuşmak ne de bir süs eşyası olarak yanınıza konulmak dışında bir konuşmanın içine girmek istemiyorum. Gidin ve sevgilinizi tesellilere boğun. Eminim çok korkmuştur, siz onu kollarınıza alınca geçmiştir ama burada olduğunuzdan bir hayli huzursuzdur."

 

"Bu konuşmanın ne kadar saçma bir yere gittiğinin farkında mısın?" dedi, sanki ben ona karşı götümden element uyduruyordum. Bana hissettirtildiklerinden sonra nasıl da bu kadar gamsız olmamı beklerdi benden. "Sen bu sözleri kullanacak biri değilsin."

 

Kibarlığım fazla gelmiş olmalı, eh benim her şeyim en uç noktadaydı. Gizle onları Jungkook. Seni daha da incitmesine, hor görmesine ve kandırmasına izin verme. Bu adamın ağzından çıkacak sözler artık yüzde doksan dokuzu yalan, yüzde biri de şaibeli.

 

"Çıkın artık. Sizi duymak istemiyorum."

 

"Yarın konuşacağız ve beni anlamanı sağlayacağım."

 

Artık seni anlamayı bıraktım. Ben anladıkça seni, sen anlayamayacaktın beni. En iyi bunu anlamışken artık onun Medusa gözlerini kendi gözlerimde taşıyordum ve onun bu halimden yılarak gitmesi, artık bu bile beni incitiyordu. Ben onun bana olan duygularını değil, benim ona olan duygularımın ne kadar yoğun olmaya başladığını anlamıştım.

 

Kendi yarattığı tuzağa da anca benim gibi biri düşebilirdi zaten.

 

Sabahın erken saatlerinde uyandığımda, üzerimdeki kırgınlık yerini kızgın bir tavra bırakmıştı. Buraya geldiğim onca sabahtan sonra beni Sangsu uyandırmamıştı. Ben kendi kendime uyanmış, günlük işlerimi halletmiş ve odadan çıkmıştım. Beni uyandırmak için bizim kaldığımız yere doğru gelen Sangsu, sallana sallana gelirken beni ayakta gördüğünde şok oldu. Bahçenin ortasında, "Sanırım bugün kıyametler kopacak," demişti. Onu umursamadım ve aç olmadığımı söyleyerek, bir an önce saraydaki derslere katılmak istediğimi söyledim.

 

Bunun beni biraz yıldırdığının farkındaydım. Ama onunla karşılaşmamak için elimden geleni yapacaktım. O ve pişkin özürlerine ihtiyacım yoktu. Ben kendim için elimden gelenin en iyisini yapmalıydım. Yapmalıydık değil mi?

 

Yapacaklarımın arasında en çılgın olanı öğle vaktinden sonra boşluğa düşmüş olmam ve bunun haricinde Kraliçe'nin konağına gitme isteğimdi. Sangsu ve Lita şoka girmişlerdi. Sürekli olarak ateşim var mı diye kontrol ediyorlar, benim Kraliçenin adının geçtiği anda bile tırsıp uzaklaşan biri olarak şimdi onun yanına gitme isteğimi elbette deli saçması olarak görüyorlardı.

 

Bundan sonra taktik değişti. Kocamdan bana hayır yoktu, en iyisi kaynanamla aramı düzeltmek ve onun suyuna giderek kendi çıkarlarımı koruyabilmekti.

 

Öyle de yapmış ve benden pek hoşlandığı söylenemez bakışlarının karşısında sükûnetimi koruyarak, bana tavsiyeler vermesini ve bizzat beni kendisinin yetiştirmesini rica ettim. Bu hususta elimden gelenin en iyisini yapacağıma dair yemin ettim ve kendisinden bir şey rica ettim. Onun da hoşuna gidecek türden diledim dileğimi.

 

"Kraliçem," dedim, başımı çömdüğüm ve birbirine doladığım bacaklarım üzerinde tutarken. Bana dik bakışlarını atıyordu, aynı oğlu gibi. Bağışıklık kazanan biri olarak, "Okulumuzda ailemizi onurlandırmak ve yapacağı başarılarla sizden de bir övgü almak adına bir yarışmaya katıldım. Günümüz de insanlar sarayın adetlerini ve giyinişini geri bulmakta. Ben buna yeni bir bakış kazandırmayı çok istiyorum."

 

Bakışlarımı dikkatlice kaldırarak beni saygıyla dinleyen kaynanama yoğunlaştırdım. Bu fikri sabahki ders sırasında bulmuş, bizimkilerle paylaşmadan bu savımı kraliçeyle paylaşmış bulunuyordum. Eminim bu onun hoşuna gidecekti. Onun bu denli önem verdiği bu tutuma benim de önem verdiğimi görmesi en azından.

 

"Böylelikle insanların sarayın aslında giyinişinin ne kadar önemli ve kişiliğini ne kadar öne çıkardığını da. Her rengin aslında ruhumuzdan bir parçayı yansıttığını ve sıkıcılığın değil, saygının konu aldığı bu düzeni tasarlayacağım kıyafet üzerinden anlatmak istiyorum. İzniniz olursa majesteleri."

 

"Bu fikrin çok hoşmuş, beni şaşırttın. Senden böylesine düşünceli bir şey beklemezdim doğrusu."

 

Kaynanam benim yerime de formunu çok güzel koruyordu maşallah. O kadar yalakalık yaptım. Överken gömmeyi de ihmal etmedi. Neyse, biz tanıyoruz birbirimizi. Ben bile bu cesaretime şaşkındım ama artık olay ben ve benim hissettiklerimden öteydi. Ben kendimi bulmalıydım. Salak saçma araya sıvışan iki elleşmeyle, kafamın bu kadar duman olması, her şeyin kontrolüm dışı olması... buna son vermeliydim. Bana saygı duyan yoktu belli ki, ama ben kendime saygı duyarak herkesin bana saygı duymasını sağlayacaktım.

 

Bu nedenle, yağla ve pakla, sonra da paketle tekniğimle yüzümde naçizane bir tebessüm ortaya çıkardım.

 

"Siz ilham vericisiniz. Bu zamana kadar sizden çekindiğimden ne kadar sizinle konuşarak sizden bir şeyler öğrenmek istesem de bastırdım kendimi. Ama şimdi bu baskıya dayanamayarak, fikirlerinizi duymayı çok istediğimi fark ettim. Umarım bu hususta beni desteklersiniz."

 

Görev başarıyla ilerledi ve bundan dolayı mutlu olduğunu bile o mendebur suratından gizleyemedi.

 

Ama bilmiyordum da kadıncağızın zamanından benim başıma gelenlerin benzerlerini yaşadığını, halen yaşamaya devam ettiğini. Onun aslında ne kadar güçlü olduğunu, öğrendikten sonra anlamıştım. Özür dilerim kaynanam, ama dayan yakında sana dayanak olmaya geliyorum. Biz harika gelin kaynana olacağız senle.

 

Tabi en nihayetinde temel amacım, Medusa gibi bir domuz ile artık beraber okula gitmemek içindi. Onunla bu saatten sonra yan yana durmak istemiyordum. Maazallah cinayet falan işlerdim. Elimi pis bir kana bulama derdinde olmadığımdan, Kraliçe'ye yarışmanın yakın bir zamanda olacağını ve bunun için okula erken gitmem gerektiğini söyledim. Geç çıkmam gereken zamanlarında olacağını da belirterek, bana tahsil edeceği bir aracın olup olmayacağını sorarken gergindim.

 

Biraz tereddüt etmiş olsa da en nihayetinde kabul etmişti.

 

Ayaklarıma kara sular inene kadar gece boyunca sarayın büyük bahçesinin kuytu yerlerinde dolaşmış, bana verdikleri yedek telefondan ailemle konuşmuş, arkadaşlarımla mesajlaşmıştım. Yoongi'nin bininci özür dilerim mesajından sonra onu engellemiştim. Onun suçu olmadığını söylememe ve iyi olmama rağmen, perilerinin beni kötü bir ruh halinde olduğumu söyleyerek söylediklerimi reddediyordu.

 

Her neyse.

 

Dolaylı yoldan o da hak etmişti bir şeyler.

 

Hava bir hayli soğuduğundan mecburen kendi daireme geçtim. Hızlı adımlar atıyor ve Sangsu'dan uyumam için getirdiği hapı atarken, kapımı kilitledim ve perdelerimin hepsini çektim. Sabah alarmımı da kurduğuma göre uyuyabilirdim. Çünkü düşündükçe o şarlatanın benim arkamdan güldüğünü düşünüyor, sinirleniyordum. Ama o malını benden daha iyi tanıyordu. Beni de uyardı aklınca.

 

Sinirlenme, sinirlenme ve uyu.

 

Tam uykunun en tatlı dalışındayken kapım çalındı ve cevap gelmeyince kapısı açılmaya çalışıldığında, mahremiyetime sızmaya çalışan büyük yılan tıslamıştı. Bundan sonra böyle Medusa, senin peşinden koşacak biri yok artık. O yalanlarını git sevgiline anlat şerefsiz.

 

Böylelikle sabahın yine erken saatlerinde uyandığımda sersem gibiydim ama acele etmek istiyor ve beni boğmaya başlayan bu ortamdan uzaklaşmak için hızlıca okul kıyafetlerimi giyerek sırt çantamı alıyordum koluma. Evet, dersin başlamasına iki saate yakın bir süre vardı ve ben normalde son bir saat kala uyanan biri olarak biraz gözlerim şişti. Biyolojik dengem tarumar olmuştu ama saçma bir şekilde kendimi dinç de hissediyordum.

 

Kraliçe sözünü tutmuş ve bana hem şoför hem de koruma tahsil etmişti. Kaynanam da kaynanam.

 

Bizimkilere erken geleceğimi söylemiştim. Sabah onlardan birini bile görmezsem arkadaşlıktan çıkaracağımı söyleyerek tehdit ettiğimden hepsi okulun kapısında beni hazır ola geçmiş bir şekilde bekliyorlardı.

 

Yoongi mahcup bakıyor, Sehun bana bakamıyor ve Hoseok ise, tam bir deliydi. Telefonun ekranına bakarak saçını tarıyordu. Kankasının dün ağzına sıçılmış hiç umurunda mıydı? Umurundaydı be, dün grupta dönen olaylardan sonra her boku öğrenmiş daha sonrasında bana kadavra incelemesi yapan tıp öğrencilerinin eğitim aldığı videoları yollamıştı. Senin için kasap olmaya karar verdim diyerek bir sürü bıçak ve kırmızı kalp yollamıştı. En az kendisine gösterdiği öz bakım kadar özenliydi benim hayatıma karşı. Bence öyle, öyledir dimi lan?

 

Yoongi ben onların tam karşısında durduğum da bir adım öne çıktı. "Hepsi Sehun'un suçu," diyerek ayakkabılarının üzerine basa basa konuşuyordu. Demek ki en büyük suç ondaydı. Ama Sehun aramızda yeni olduğundan, kendisini savunarak öne çıkıp, "Ben sana bunu yapma diye kaç kez yalvardım, şimdi nasıl benim suçum olabilir," dediğinde, Yoongi ona öyle bir sert bakış yolladı ki, aradan çekilmeliydim.

 

Bunlar birbirine gireceklerdi. "Ama bilgiyi sen verdin bana, sen dedin Jimin sudan korkuyormuş. Al bu bilgi işine yarar dedin. Parti havuzlu olacakmış dedin, dedin de dedin yani orospu çocuğu." Dediğinde Yoongi, Sehun'un sinirlendiğini gördüm. Eminim Yoongi ona hakaret ederken iki kere düşünmesi gerektiğine dair uyarmam gerekiyordu.

 

Ve aradan çekildiğim yerden tekrar olaya balıklama atladım. Yoksa bir omeganın bir alfayı nasıl siktiğine şahit olacaklardı. Biz ve okulun şişman bekçileri.

 

"Sen nerden öğrendin bunu," diye sordum merakla. Sehun'un anında yüzü kasılırken, konuşmak ve konuşmamak arasında kalırken tek kaşımı kaldırdım. Bu benden bir şey mi saklamaya mı çalışıyordu? Tamam kırıldık, büzüldük eyvallah da benim şeytanlar tepemdeydi. Artık kaçmazdı gözümden bir şey.

 

"Jungkook beni gözünde hiç çekici bulmuyor musun?" diye sorduğunda ağzım açık ona bakıyordum. Benim bu denli ağzımın açık kalmasının sebebi hislerinin farkında oluşumdu. Sağ olsun Yoongi, "Ne alaka kanka?" diye horozlanırken, Sehun ortamda çok yanlış anlaşılacak durumu düzeltmeye koyuldu.

 

"Yoongi ile araştırma yapmak için dolanıyorduk, Omegalardan biri beni çekici bulduğundan biraz yanaşma ile söyledi bana böyle bir şey olduğunu. Bu durum için bir tane yarışmasından mı ne çekilmiş, öyle bir şey olması gerek. Jimin'i sevmeyen biriydi bu arada. Bende kesin doğrudur diye Yoongi'ye söyledim."

 

Yoongi ona karşı fena kıllanmıştı. "Bu çocuk neden bana hiç inandırıcı gelmiyor, gittikçe batıyorsun sen benim gözüme. Gözüm üstünde artık. Ayık olsan iyi edersin. Tek bir hatan ve yalanınla atarız seni grubumuzdan." Diye göz dağı verdiğinde, Sehun hayliyle benden medet umdu. "Jungkook bir şey desene," diye topu attı bana ama benim artık bir top yakalayacak halim kalmadı.

 

Sabahın bu saatinde neden buradayız, onu idrak etmek gerekiyordu asıl. Kendime söz vermiştim. Ben bu yarışmayı mutlaka kazanacaktım. Öyle de böyle.

 

"Seokjin'e mesaj atmıştım. O nerde kaldı? Güzelce tehdit ettiğimden eminim ama," dedim ve çantamı sırtımda sıkıca tutarak sıyrıldım aralarından. Onlarda beni paytak adımlarla takip etmek zorunda kaldı.

 

Bu kaotik ortamımıza Seokjin dünya güzeli edasıyla tasarım sınıfına girdiğinde ufak çaplı bir şaşkınlık yaşamamış değildim. Yarım saat geç kalmıştı. Fakat önemli olan gelmiş olmasıydı. Ve onun buz dağında görünen egosunun bizimle vakit geçirdikçe fos olması da ayrı bir ironiydi. Değiştirdiğim konsepti beğenmiş, eh vücut ölçülerini alırken huy kaptığı yerlerinden dolayı biraz eğlenmemiş değildim.

 

Hayatınızda sik beyinle kocalardansa, mallık düzeyinde ota boka gülen arkadaşlığı tercih ederdim.

 

Ancak biz çizimini ve kumaşını ayarladığımız kıyafet hakkında konuşurken, Sehun yanımda oturuyordu. Sıranın üzerinde oturmuş, bizi karşılarına almış orospu kankalarım ve Seokjin'in omuzları sığmadığından bizimle oturmaya tek başına yanımızdaki sıranın üzerinde oturuyordu.

 

Çok fazla özelliğimiz vardı. Kendinden başkasını hiç sevmezmiş, ayıp olmasın diye de bizi şimdilik tenzih ediyormuş. Eyvallah.

 

Ders zili çalacaktı ama hiçbirimizin kalkası ve ders işlenen sınıfa gitme bir hevesi yoktu. Ama el mecbur kalkmak zorunda kaldığımızda, biraz sakardım çünkü havalı bir şekilde sıranın üstünden atlayacağım diye az kalsın kaportayı yere çarpıttırıyordum. Sağ olsun Sehun beni belimden öyle bir kavradı, bir huylanmadım değil. Eli belime değenin oradan bir çekesi yoktu anlaşılan.

 

Eli belimde, yüzü yakınımda dururken gözlerimin içine bakıyordu. "Dikkatli olsana," diyordu. Kaşlarımı çatarak ondan uzaklaşırken diğerleri gözlerini kocaman açmış arkamıza bakıyordu. Ben biliyordum gelmekte olanı da neyse. Bozuntuya vermedim. Bunlar cin çarpmışa döndüklerine göre muhtemelen Medusa gözleriyle onları taşa çevirmişti.

 

Bu saatten sonra beni taşa çevirmeye götü yetmezdi.

 

Arkamı döndüm ve yüzüne bakmadan hızla yanından geçerken kolumdan öyle bir sertçe çekip kendisine çevirdi ki, şaşkınlıktan küçük dilim boğazıma yapıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun," diye yüzüne bakmadan çemkirirken, kendimi onun ellerinden kurtarmaya çalışıyordum. Ama o bana değil, diğerlerine doğru konuşarak, "Buradan çıkmak için üç saniyeniz var," diye bağırınca yerimde sıçardım.

 

Delirdi bu manyak. Şeytan içindeydi ama dışarıya çıktı. Korkmadım değil. Ve diğerlerinin beni yalnız bırakmayacağını sanarak kafamı kaldırdım ki, sınıftan ilk tüyen Seokjin, sonra Hoseok'ti. Yoongi tereddüt ettikten sonra en son Sehun çıktı. Ama çıkmadan önce, "Seni kapının önünde bekliyorum," dedi.

 

İşte bu bileklerimde asılı duran elin daha da üzerimde hakimiyet kurmasına sebep olmuştu.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen," diye çemkirecekken ellerimi serbest bıraktı ve sinirli aurasıyla bacaklarımın titremeye başladığını hissettim. Çünkü ben, kırmızıya dönen gözlerle Medusa'yla değil, bedenini ele geçiren alfayla muhatap oluyordum. "Benden uzaklaşmaya nasıl cüret edersin." Diyen alfa beni öldürmek istiyordu.

 

Ben bu kadar siktiri boktan bir daha şahit olacağımı sanmıyordum. Çünkü dünyanın en nadide boku başıma geliyordu. Ne ben bunun anlamını biliyordum ne de o tam olarak bunun bu olduğuna ihtimal veriyordu. Ruh eşim olan seni sikeyim Taehyung. Daha beni tatmin edecek o açıklamayı yapmadan seni kesinlikle affetmeyeceğim ve süründüreceğim. Tıpkı senin gibi.

 

Son olarak Sehun, senin aşkının ızdırabını sikeyim. Yapmayacaktın oğlum bunu bana. Taehyung'un daha önce ana sınıfındayken, Jimin'i suya düşürdüğünü ve boğulması sebep olduğunu biliyordun. O günden beri sudan korktuğunu bile bile, sırf acı çekmemi göze alarak adamın vicdanına mı oynatarak mı beni bir seçim kurbanı yaptın adi köpek! Seni de sildim listemden. Bu yüzden ilerde ağladığın günleri bugüne sayarsın.

 

....

 

 

Bu şekil bir bölüm sonu bekleyen? çünkü bende yazarken bir ne oluyoruz, ne yapıyorum aw niye bunlar ruh eşi çıktı diye atar gider yapıyordum ama çok geç değil, mühür yok aralarında :D

 

omegasının ne iş karıştırdığını öğrenmiş oldunuz :)

 

Ben Nicotesy, diğer bölüm yükseliyoruz ve küfrediyoruz birilerine.

Loading...
0%