Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@nicotesy

Bölüm arası yorum duası 🙏
İyi okumalar 🐍


Yanaklarımın pembeleştiğini görüyordum. Dudaklarımda herkesi çıldırtacak derecede kışkırtıcı duran bir parlatacının fırça izi vardı. Rimelli kirpiklerim ve özenle hazırlanmış koyu saçlarım. Aman tanrım? Cidden de böyle bir görüntü ile o yılanın karşısına çıkacağımı falan mı sandınız? Lütfen, kendimi ağırdan satma metodumu geniş kapsamlı kullanmaya devam ediyordum ben.

Elbette bunu yapmanın en legal yolu, avmden en ucuz olan üçlü ıslak mendilinden bolca aldığım mendili, çok alıyordum çünkü fazla bir boka yaramıyorlardı, annemin özenerek beni hazırladığı bu görüntüyü yok etmek için kullanıyordum. Bebeksi bedenim ve ben, her şeye rağmen çok güzeldik.

Aynada duran güzel olan yakışıklıya bakarak, o şaheser ben oluyorum tatlım, "Taşı taşa çevirmek gibi bir fantezin varsa bebeğim, yaklaş ve sana tükürüğümün ne kadar lezzetli olduğunu göstereyim." diyerek göz kırptım. Kötü kadın gülüşümü atarken bir an boğuluyorum sandım, tamam, oyunculuk bana göre değildi.

Beni sikecek ihtimali olan alfa için tüm bu hazırlıkları yapacakta değildim. Sikerim diyemiyordum, malum ırklar farklı. Yoksa, yaşayan her şeyi sikerdim. Tür meselesiydi. Kesinlikle.

Acaba aletlerinizin boyutuda farklı mıdır? Umarım küçüktür. Hayır ya, küçük olursa zevk alamazsın. Ne diyorsun sen yine? Sen başlattın. Tanrım, azıyor musun yine? Eh bıraka azayım, alfan bir prens. Düt! Yanlış cevap, o bir medusa. Kobrası götüne gireceğinden, haklısın, o bir yılan. Lanet olası iç ses, sen yine çok haklısın. Biliyorum, şimdi siktir git. Dur artık!

Yalama olan kapım birden açıldı ve annem, "Bebeğim hazır misin?" diye bağırarak içeriye girdi. Sanki onu duyamayacakmışım gibi davranıyordu ve elimi kulaklarıma götürdüm. İkinci dalganın geleceğini bilerek. "Tanrım Jungkook, yüzündeki o güzel makyaji neden sildin?"

Yüzümü buruşturdum. "Niye böyle çirkin miyim?" Dedim, aynadan bir daha baktım. Mükemmeldim. Ama bücür kız kardeşim, annemin biricik ispiyoncusu olarak arkasından çıkarak burun kıvırdı.

"Bakayım abime," gözleri ile yokladı her bir yanımı. Lanet bordo kadife bir elbise giymiştim. Seksi vücudum kesinlikle onun gözlerini kamaştırıyordu. "Hım," parlayan gözlerimle bakıyordum ona. İstediğim o mükemmel cümleleri duymak için. Ama o şarlatan, "Bokum bile senden güzel ama yine sen bilirsin." dedi. Şimdi ben bu kızın yüzüne bokumu sürmez miydim?

Kesinlikle sürerdim.

"Kapa çeneni. Onun için hazırlanmayacağım. Onu mutlu etmeyeceğim." Omega tertibimle ama alfa yüreğimle cırmaladım onu, annem araya girdi, benden daha çok süslenmiş olan kardeşim, "Salaksın sen." Diye bağırdı. Annem stresten tansiyonu düşer gibi elini alnına yaslayıp, "Ne haliniz varsa görün," diyerek odamdan çıktı. Muhtemelen az önce gerginlikten ötürü soju içmişti ve sağlıklı düşünemiyordu. Yoksa evde çığlık partisi yapıyor olurduk.

Ve şimdi kardeşimle birbirimize bakıyorduk. Tam onu yakalayarak gülme krizine sokup ağlamasını sağlayacaktım ki, ukala bir şekilde güldü ve bana acıyan gözlerle baktı. İki kolunu birbirine bağladı ve yatağım üstüne oturarak bacak bacak üstüne attı. Çok bilmiş mod aktive edilmişti. Bu tavrı her yerden bilirdim. Aynısını bende yapıyordum çünkü.

Ve o çok bilmiş ağzı, benimki gibi yamuldu. "Ulaşılmazı oynamak istiyorsan böyle değil, öz verinle yapacaksın. Prens, bakımlı ve alımlı insanlardan hoşlanıyormuş. Uzun süreli araştırmalarım sonucu bu bilgiye ulaştım." Saçlarını savurdu ardından. Ben ise ona uzaylı görmüş bir mutant gibi bakıyordum. "Bakma, senin için Velihat Prens Kim Taehyung veya 27cm'lik oppam adlı sayfaya üye oldum. Neredeyse enişteme sulanacak haldeyim? Bence bana bir teşekkür etmelisin."

Birinci şoku atlatamadan ikinci şokta gelmişti.

Hadi yine iyisin, büyükmüş. Ağzımdan çıkacak neresi iyi amk? Eh, o göte böyle bülbül öte yavrum. Benim canım omegam, sen neden bu kadar şerefsizsin. Sana çekmişim. Keşke çekmeseymişsin. Ne yani beni beğenmiyor musun? Hayır. Peki. Ne o, küstün mü? Yoo, yarrağı yedireceğim sana en kısa sürede, onun için hiç küsemeyeceğim sana. O ne demekti? Sürpriz. Adi! Heheh...

Tamam, omegamın şandelleri indiğine göre şok halinden çıkıp şeytan haline dönmem gerekiyordu. Bunun içinde felsefe dersinden ama ders ile hiç alakası olmayan bir şeyi yapacaktım.

Dostunu yakın, düşmanını daha yakın tutacaktın. Öncülüğüm olan Medusa ile ilgili her şeyi bilmem gerekiyordu. Ona dair tüm öz verili küfürleri biliyor olsamda bana daha fazlası lazımdı. Yavaşça kardeşimin yanına oturdum. Ona ilahi bir sesle, elbete çıkar kokulu ama muhtaç görünümlü bir tavırla, "Sen o sayfayı açsana bi'yaa," diye mırıldanarak dudaklarımın içini dişledim. Kardeşim bana şüpheyle yaklaştı. Eun'a bakarken masum durmaya çalıştım. Çünkü lanet olası bok, eniştesi prens olacak diye kafayı yemişti. Bununla bir ömür övüneceğim diye diye çıldırmıştı.

"Ne yapacaksın," diye sorduğundan, iki elimle omzundan tuttum. "Canım kardeşim, ikiletme beni. Hadi." Dedim, pekala tüm insiyatifleri sikeyim. Kardeşime tabi ki abilik mertebesindeki vasfımı kullandım. O da bunu yiyerek, "Tamam bekle." dedi ve daima yanında olan telefonunu- vücudundan bir organdı ve sağ olsun arada boş bırakıp nefes aldırtıyordu telefoncağıza- çıkardı ve hızlı hızlı on iki haneli telefon şifresini girdi. Baksam bile anlayamadığımdan geriye sadece normal bir şekilde uygulamaya girmesini izledim.

İşlemleri bittikten sonra açtıği Telegram hesabından, Veliaht Prens Kim Taehyung veya 27cm'lik oppam adlı bir sayfa vardı ve sayfadaki toplam üye sayısı, 27 bindi. Ülkenin tüm şıllıkları buradaydı. "Bu mu?" Diye sordum, hızlı hızlı karıştırmaya çalıştırken. Tabi ki ona dair editlerden ve haberler dışında bir şey göremedim.

Heyacanla mırıldanan kardeşimle birlikte biraz daha sayfayı aşağıya kaydırdım. Sonunda yazılar, yazılar, bir sürü yazılar. Okuma kıtlığı çeken biri olarak sadece büyük harfli yazılmış olanları okuyabildim.

"OPPAAAH-acıyor. Daha fazla dokun bana-"

"Nefes alamıyorum... o çok yakışıklı."

"Bana bir kere dokunsun, on sene sadece kendimi parmaklarım."

"AZıyom, kuduruyorum, sanırım kızgınlığa girdim." "Bana bir kere dokunsun, on sene sadece kendimi parmaklarım."

"27! Dikkat! ÖLÜMCÜL TEHLİKESİ VARDIR!"

Bu insanlar delirmiş. Babamın azdırıcı haplarından kullanıyorlardı herbiri kesinlikle. İçimde anlamsız bir öfke birikmişti, sebebi o tıslak şeytanın bu kadar abartılıyor olmasıydı. Bir kere 27cm sik mi olurdu? Ne bu? Dinazor muydu? Alt tarafı iri bir köpek yavrusuydu. Tamam, siki kafamın içinde yeterince döndü.

Eun'un telefonundan hızlıca, muhtemelen çığlık tayfasından olan kişilerdi bunlar, bir mesaj iletisi attım. Tabi o sıra Eun, annemin jölelediği kıvırcık saçlarımı astırıyordu saçma sapan şeyler yazamayayım diye. Oysa ben dünyanın en mantıklı cümlelerini kuran adamdım?

Pekala, Eun yüksek sesle yazdığım mesajı okurken çok az kendimi aptal hissetmiş olabilirdim. "Sikik prensiniz canı cehenneme. Umarım götünüze bit girer, olmayan beyninizden çıkar. 27cm'miş. Peh! Sizi aptallar. Sizce hulk gerçek olabilir mi?" Bu söz aptalcaydı. Çünkü hulk gerçektir. Nokta!

Noktama sıçayım, "Ya sen ne yaptın?" diye bağıran Eun'a katlanmak zorunda kaldım. Ama ukala bir insanım ben. Elbette ayağa kalkarak aynadan kendime bakarak, "Hepsi çok salak." dedim.

"Asıl sen daha salaksın. Şu yazdıklarına bak. İğrençisin abi." Hâlâ bir şeyler söyleniyordu telefonuna bakarak. "Al işte, gruptan attılar beni." Omzumu silktim. "İsabet olmuş." Diyerek gözlerimi devirdim ve sonra annem ve babam heyacanla, "Jungkook geldiler." dedi ve sonrası benim sahtekar bir şekilde iç çekmem oldu.

"Canım kocam gelmiş."


•••

Dramatize sahnelere hep bayılmışımdır. Özellikle iş ciddiye binip, ailemle veda ederek kucaklaştıktan sonra. Aklımda hep şu izlediğim pembe dizinin fon müziği yankı yapıyordu. Ağlayacak gibi oldum ve sonra yanımdaki Medusa ile bunu yapmayı reddettim. Çünkü o şeytan aileme karşı çok nazik davranmıştı. Pekala böyle yaptığı için çok ama çok az bir saygı duygusu oluşmuş olabilirdi içimde.

İçimde, içimde! Lanet 27, neden arabanın içinde başabaşayken, hemen yanımda otururken bunu düşünüyorsun. Tanrım, onun orasına bakmaya çalışma. Fark ederse, ölürüz.

Ve ben ölmeye hazır bir pandaydım. Kesinlikle, yoksa ona bakarken, "27?" demezdim. O da parlak, süslü gözlerini bana çevirmez ve kibirli olan o burnundan nefes alarak, "Ha?" demezdi. Masum görünmeye mi çalışıyordu? Ama yemezlerdi. Çünkü tanıştığım tüm alfalar sapıktı.

"27 diyorum."

"Ne diyorsun?" Dedi, dudaklarını büzüştürdü. Siyah dar kesimli takım elbisenin içinde, parmağını uzatarak kafamın içini işaret etti. "O beyninin içinde neler oluyor yine?" Diyerekte uzattığı parmağını saçıma dolayarak dürtüp yerine koydu.

Sakin ol... sakin ol.

"Ya 27 diyorum." Dedim ve hâla anlamaz bir şekilde bana bakıyordu. "Hulk gibi. Maşallah. Ama hulk hiç sevmem. 27 fobim var benim. Böyle biri 27 diyince göt-gözüm kayıyor."

Önüne döndü ve mırıldandı. Hayır zaten arabanın içinde dip dibeyiz. Bu neyin esrarengizliğiydi. "Seni anlamak için çaba göstermeli miyim?" Dedi ve ben bağırmayı çok istesemde ve hiç nedenini bilmesemde, onunla konuşurken rahattım.

Tanrı aşkına! Kesinlikle olaylar cinsel içerik içerdiğinde çenesini tutamayıp, konuşmaya başlayan ve her şeyi fesat anlayan bir tip değildim.

"Ya anlamaya çalışmayacaksın. Şöyle açıp kapat. Ben anlarım hemen. Gözüm sağlam kalacak mı kalmayacak mi diye?" Ve daha ne kadar ahlaklı konuşabilirdim ki ben! Ve o sonunda beni anladı.

"Ha, dur... dur anladım ben senin ne dediğini."

Birden bana bakınca kendimi tuhaf hissettim. Utandım. Ben utanmış oldum. Utanık oldum. Oysa benim uyanık biri olmam lazımdı. Yine de, "Çok özür dilerim. Yanlış anlama. Kötü bir amaçla demedim bunu." dedim. Çünkü beni yanlış anlamasını istemedim. Sanki malında gözü olan, çığlık sever oppacılarından hiç sansın istemedim.

Sanırım beni yanlış anladı. Alfa alıcılarım açıktı ve onun bacakları git gide bana doğru yaklaşıyordu. Lanet başı, yakınıma sokulmak için fırsat bekliyordu. Başımı bir garezle pencereye doğru yasladım.

"Aslında bu özverili davranışın beni çok şaşırttı böcek. Umut vaat ediyorsun." Dedi, gözleri şefkatle kıvrıldı. Kesinlikle beni yanlış anlamıştı. Onunla yatacağımı mı sanıyordu? Ama öyleyse neden mutluydu bu adam bu kadar? Şeytanın mutlu olduğu nerede görülmüş, ben kesinlikle dindar bir barbieydim.

"Ben mi?"

Dudaklarını ısırdı. Tanrım, gülümsüyordu. Diliyle dudaklarını hafifçe yalıyordu. Refleksle mi yoksa? Kasıtlı olarak mı? Hayır, hayır. Fesat mod kapan. Yoksa karnının içinde kelebekler birbiri ile oynaşmaya başlayacaklardı.

Ne saçmalıyor bu? Götüm sağlam dedikte, borudur kendileri demedik ki???

"Çok tatlısın."

27cm'i sokacak bu bana! Niyeti bozmuş bu yılan!

"Tısss..." Ayin yapmaya başladım. Elimi kıvırıp kafasına doğru yaklaştırdım. "Yılan dili. Tısss... uzaklaş benden... tısss... sana vermeyeceğim... tıssss."

Anında bedeni benden uzaklaştı. Büyü işlemi tamamlandı. Bir de yılanların dili olmaz derler, kim götünden uydurmuş bunu. Medusa hoştlandı, hoşt demek yerine tıslayınca. Hayvanlar alemi, eşittir insan.

Son kez tıslayınca, "Tanrım sus artık. İyi ki düğünümüzden bir hafta sonra gerçekleşecek olan 27 günlük birbirimize dokunmamızın yasak olduğu o töreni biliyorsun diye, en azından kültürlerimize biraz olsun saygın vardır diye sevindim. Araştırman çok hoş. En azıdan aklı başında duruyorsun sanmıştım ama görüyorum ki yanılmışım." dediğinde, yanaklarım kızardı.

Fesat mod, yavaşça uçuş pistinden yere çakıldı.

"Ha sen onu diyorsun. Ne güzel, ne güzel."

Bacaklarımı yayarak açıp oturdum. Elbette abartmadım, sadece kitlenen bacaklarımı çözdüm. Farkında olmadan bir saygınlık yapmış oldum. Oysa bununla hiçbir alakam bile yoktu.

Tabi yelkenleri çabuk indirdiğimden, başını tekrardan bana doğru çevirdi. Tek kaşını kaldırmış ve yüzümdeki tüm mükemmelliği görüyor olsa gerek, gözlerini kısmıştı.

"Sen ne ima ediyordun?"

"Hiç?" Dedim, ne diyecektim başka.

"Yoksa," dedi, fesat mod pistte yeni uçuş için benzin doldurmaya başladı.

"Yoksa ne?" dedim, benzin tamamen depoyu tamamen doldurmaya başladı.

Sonra o, "Ne bileyim, bir an için şu 27 söylentili sayfalarımdan birini söylüyorsun sandım." diyince ima ile, benzin patladı ve tüm vücudum alev aldı. Rezil biri olduğumdan.

"Yok artık." Dedim, bilmemezliğe gelmek en büyük kaçıştır ve bu taktiği en sevdiğim kankalarımdan Yoongi öğretmişti bana. "Öyle sayfalarda mı var? Hiç haberim yoktu doğrusu."

"Ah, tabi... eminim." Histeri bir şekilde güldü. Karnımın içinde kelebekler debelenmeye başladı ve ben birazdan kusacakmışım gibi hissediyordum. "Ondan gözün sürekli başka bir yerlerde dolanıyor." Dedikten soruna hemen suratını suratıma doğru yaklaştırdı.

Yoongiliigggg... taktik... devam.

"Hani, hani nerede dolanıyor benim gözlerim." Dediğimde çığlık atacaktım ama olmadı, gözlerim onun gözleri hariç her yerde dolanıyordu. Keşke bunu yapmasaydım. Çünkü Medusa elini orasına koydu. Bana koyacak diye ödümü koparan yerine. Tam olarak erkekliğine.

"Burada!" Eliyle oraya dokunmaya devam etti. Bunu yaparken aşırı eğleniyor gibi görüyordu. Ama ben kesinlikle öyle değildim. Çünkü utandığımda, yapabileceğim en uç saçmalığımı yaptım. "Sapık!" Diye bağırdım ve o, "Ne?" diyene kadar kafamı kafasına doğru gümlettim.

Sanırım burnum kanıyordu.

Kahretsin! Prensin yüzüne kafa atmaktan dolayı kesinlikle idam edileceğim. Yarrağı yeseydim kesinlikle bu kadar canım acımazdı. En azından, götümde bir şeyin nasıl olduğu hissini tatmış olacaktım.

•••

Bölümün sonu.

Anlık saçmalayanlarda benim gibi olun sjsjjs leşiz ve Jk, bunu yapmayacaktım oğlum, 27'i yiyeceksin ama fena biçimde jsjsjs

Ficin Jk'u tarafından öpüldünüz.

Ben Feulover.
Sizi seviyorum.
🍓🍓

Loading...
0%