Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20. Bölüm (Final) Backstabber

@nightdarkgirl34

Arkadaşlar çok üzülerek belirtiyorum ki bu bölüm final ve sonu her ne olursa olsun okuyun,bu hikayeyi geçen sene bir vampir hikayesinden esinlenerek yazdım ve bu senenin yazında bitirmeyi başardım. Arada dört hikaye yazıldığı için bu kadar gecikti. Gerçi sizin için hiçbir sorun yok. Her bölümü yayınladım. Bu son bölüm olsa da yine kalbimde bir yerde yer alacak.

Okuyanların dikkatine tüm bölüm boyunca hep aklımda geçenlerle birlikte o an ki sahneye göre yazdım. Yani hiçbiri başka bir yerden alınma yok, tamamen aklımdan geçenleri yazdım.

İyi okumalar:)

Onu ilk burada,onun sahip olduğu yerde görmüş ve tanımıştım.

Ve şimdi tarih tekrarlıyor.

Onu son kez burada,onun sahip olduğu yerde görmüş ve tanıdım.

İki cümle ne kadar da benziyor birbirine değil mi, aslında farkındaydık her şeyin.

Daha en başından beri onu aslında sevmediğimi,kan için birlikte olduğumu.

O da bunu gördü, anladı.

Tam karşımda,korkutucu gözleriyle bana bakarken aslında bir zamanlar onun Maria'sı olan bana kıyamıyordu. Bu olanların bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu,durumun izah edebileceğini düşünüyordu. Bunun için bekliyordu beni ama benim bir şey açıklamak gibi derdim yoktu. Her şey ortadaydı.

"Ne yapıyorsun Maria?" Daha doğrusu burada beni öldürmeye mi geldin?

Hayır,bunu asla yapamam sevgilim.

"Neden buradasın?" Ne için öldürmek istiyorsun beni?

Öldürmek son isteğim bile değil sevgilim,bunu bilmelisin.

"Cevap versene Maria!" Sert sesi, içime bir ürperti serpiyor,kalbimin derinliklerine nüfuz ediyordu.

Bir cevabım yok sevgilim,elimdekini görüyorsun. Görüyorsun ve biliyorsun.

Ne için geldiğimi,neden geldiğimi biliyorsun. Sen aslında her şeyin farkındaydın değil mi?

Tüm bunlara rağmen izin verdin, çünkü sana gerçekten zarar verip vermeyeceğimi öğrenmek istedin. Hayır,bunu yapabileceğimi biliyordun sadece ne kadar ileriye gideceğimi öğrenmek istedin.

Ve istediğini öğrendin.

Ne için geldiğimi gördün...

3 gün önce:

Her şey harika gidiyordu. Dün gece Bay Zau ile aramızda oluşan bağ ilkti ama son olmayacaktı. Bunu biliyordum.

Sabahında güzel bir kahvaltı yapmıştık. Aslında ben yapmıştım ama o beni yalnız bırakmamak için benimle kahvaltı yapmaya hazırdı.

O sabah harika vakit geçirmiştik. Daha sonra işlerimizin olduğunu söyleyerek ayrılmıştık ama daha sonra gece yine buluşup yakıcı bir gece geçirmiştik. Bizim için harika bir gün daha olmuştu.

O geceyi bir kez daha aklıma kazıdım.

"Seni daha önce becermem gerekiyordu benim güzel Maria'm. Bu kutsal teni daha önce görmeli ve onun tadına varmalıydım."
Dediğinde,sesinde karanlık arzu vardı.

Elleri,tenime değiyor, göğüslerimi koca kağıt kadar beyaz eliyle sıkıyordu. Başımı geriye atıp kısık sesle inlerken onun boğuk sesine tanık oldum.

"Bana bak güzel Maria'm bak ve beni nasıl çıldırttığını gör." Kırmızı gözleri öyle parlamıştı ki karanlıkta dahi farkedilebilirdi.

"Hımm burdan bakınca beni deli eden sensin." Diye inledim. Dudaklarımı düşlerimin altında ısırırken onun hırlaması her şeyi daha da körükledi.

Tekrar içime girerken ince bir sesle çığlık attığımda bunu sevdiğimi anlamıştı. İçimi dolduran erkekliği beni yüksekliğe çıkarıyordu.

"Bay Zau beni becerirken nasıl da bu kadar arzulu bakıyorsun?" Diye sordum, kısılmış bir sesle.

"Peki sen ne kadar mükemmel olduğunu farkında mısın?" Diye sordu,arzu dolu bir sesle.

"Öyle miyim?"

"Kesinlikle."

Birlikte olmadan dudaklarımız son kez buluştu...

...

O gece öyle güzeldi ki sanki daha önce yaşamamış gibiydim.

Normalde gecler benim için işti ama o geceyi bir masala çevirmişti.

Ertesi gün yine işlerimizin başına geçtik. Bu süreçte Willom bana Angel işini kökten hallettiğini,bunda Bay Zau'nun ilgisiz ve soğuk tavırları yardımcı olmuştu. Bay Zau,Angel'e o kadar kendini ilgisiz hissetirdi ki daha fazla bu mücadeleye dayanamadı. Willom'a göre Angel bizim buluşmaları engellemek adına birçok yol denemiş ancak hepsinde başarısız olmuştu. Bunu ona sorduğumda,"En iyisi benim,benden başka kim onu durdurabilir ki?" Diye böbürlenircesine konuşması gözlerimi devirmeme neden olmuştu.

Willom bir gece bana gelmişti yani bu ikinci gece olmuştu.

Onu kapıda görmemle birlikte ne yapacağımı bilmez bir şekilde ona baktım.

"Beni içeriye almayacak mısın?" Diye sordu şaşkınca.

"Ne oldu,neden geldin?" Diye sordum şüphe ile.

"İnsan bir davet eder önce ne bu sual sorgu? Neyse ki Türk değilsin. Canım ülkemin insanları daha sorgulamadan içeriye geçirtip onu bir güzel doyurtuyor." Yüzünü buruşturup beni kenara itip içeriye geçince bakakaldım.

"Ha?"

"Kapıda durma,girdik bir kere,hadi bana bol buzlu bir vişne suyu getir. Kan değil ama kan yapıcı değil mi?" Diye sordu, mutfağa geçerek.

"Senin cidden burada ne işiniz var?" Diye sordum tüm söylediklerini boşverip onun arkasından giderken.

"Bana vişne suyu getirmezsen sana hiçbir şey anlatmam. Çok sıcak farkında mısın?"
Diye sordu abartarak.

Göz devirip mutfağa geçtim. Onun isteği bir şekilde vişne suyu getirmek için buzdolaba baktım. Oradaydı. Elime alıp bardağa koymak için tezgaha geçtim. Bardağı elime alıp vişne suyunu doldurdum.

Oradan bana,"buz da koy içine buz," diye uyarıda bulundu.

Göz devirip buz çıkardım buzluktan. Onu da vişne suyuna koydum. Elime alıp ona uzattığımda bardağa iğrenç bir şeye bakar gibi bakıyordu.

"Ne?" Diye sordum bu bakışına karşı.

"Cimri misin,biraz daha buz koy!"

"Tanrım sen bana sabır ver,delireceğim." Kısık sesle şikayet ettim.

"Kısık sesle konuşma, yüzüme söyle ne diyeceksen de." Dediğinde yüzüne döndüm ve ona az önce dediğim şeyi tekrar ettim.

"TANRIM SEN BANA SABIR VER, DELİRECEĞİM!" dediğimde keyifle sırıttı ve elimdeki vişne suyu eline alıp içti.

"Eh fena değil soğukluğu,idare eder." Deyip sırtını bana dönüp mutfaktan çıkınca iki kez göz devirdim. Bu adam beni delirtecek,yemin ederim ki delireceğim.

Onun peşinden gittiğimde salona doğru gittiğini gördüm. Kendi eviymiş gibi bir koltuğa oturup bana baktı. Keyfi yerinde.

"Artık söyleyecek misin neden geldiğini?" Diye sordum bezgin bir tavırla.

"Bir dur be,biraz soluklamak istiyorum. Ne böyle meraklı Melahat gibi?"

"Meraklı Melahat?" Dedim,kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.

"Ha sen bilmiyorsun ama benim ülkemde bir ara yayınlanan bir dizideki karekter. Onun gibi her işe karışmak,sormak istiyorsun." Dediğinde burun kıvırdım.

"Gece aniden evime gelirsen tabi ki her insan gibi şaşırırım."

"Türkler şaşırmaz,ne vakit olursa olsun onu konuk eder."

"Ay yeter,senin milletinden de ülkenden de bıktım."

"Bıktırırız anam,bıktırırız." Kendi dlinde söylediğini düşündüğüm cümleyi anlamamıştım.

"Ne dedin?"

"Kıskanıyorsun kesin bizi." Dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Ne?"

"Tabi ki kıskanıyorsunuz,yoksa bizim gibi ülkeyi ve milleti neden uğraşayasınız ki?" Diye sordu büyük bir egoyla.

Cevap vermedim,bu onu kızdırsa da sakin kalmayı başardı.

"Neyse ne diyecektim, yarın ne yapmak istiyorsan yapabilirsin. Çünkü yarın vampirler için derin bir uykuya dalma günü ve bütün vampirler uyuyacak."

"Ha, öyle mi,sen mi uydurdun?"

"Tabi,hatta kıçımdan uydurdum."

"Beklerim."

"Gidiyorum lan," ayağa kalkıp salondan çıkmak üzere iken onu durdurdum.

"Emin misin?"

"Her halde, yarın biz derin bir uykuya gireceğiz ve 48 saat boyunca uyanmayacağız."

"Neden öyle bir şey var sizde."

"Vampirler yılda bir kez böyle arınma yapmak için 48 saat boyunca uykuya dalarlar."

"Peki, teşekkürler."

"Bu kadar mı?" Diye sordu.

"Ne demeliyim?" Diye sordum anlamayarak.

"İnsan bir davet eder,yemek filan yok mu?"

Göz devirip "Siz yemek yemezsiniz."

"Doğru biz yemek yemeyiz ama yine de davet edilmek isterim."

"Başka zamana, eğer yakalanmazsam söz veriyorum yemek yapacağım ve seni davet edeceğim." Dediğimde gülümsemeyi kesti.

"Umarım, umarım yakalanmazsın. Bu tek temmenimdir. Yemek dahi istemiyorum. Bir vampire ki bu vampir senin sevgilin,ona yakalanırsan ve ne yapacağını öğrenirse gerçekten senin için kötü olur. Bu seni sevse dahi aranızdaki şeyleri bitirir."

"Ben çok mu mutluyum zannediyorsun,Bay Zau'ya söylesem kabul eder mi bilmem ama bu yapacağım beni geriyor ve hata yapıp yakalanırsam işte o zaman Bay Zau'yu bile düşünmek zorunda kalmayacağım çünkü hükümet buna karşı da bir kural,bir anayasa maddesi koymuştu. Maddeye göre: Hiçbir insan,insan olmayan varlıkların kanını almak ya da kullanması durumunda idam ile cezalandırılacak. Eğer yakalanırsam ölüm benim için çok yakın olacaktır. Ama yapacak bir şey yok şu kalbimin ağrısına bir çare bulmalıyım. Canım çok yanıyor. Onun yanında iken hissetmiyorum ama bazen o farketmeden kalbimi tuttuğum oluyor ve çok korkuyordum, bir gün beni böyle yakar diye..." Gözlerimdeki endişe,korku o da farketmişti.

"Sakin ol, hiçbir korkun gerçekleşmeyecek. Bunu yapacaksın. Alt tarafı o uykudayken kanından bir damla alacaksın. Ama bunu yaparken çok dikkatli ol,biz vampirler uykuya dalsak dahi çok duyarlı canlılarız ve bu uykuda dahi hissederiz anlamına gelir." Dediğinde yutkundum.

"Eğer sakin ve sessiz olursam yaparım, değil mi?" Diye sordum.

"Evet yaparsın lakin dikkat et,madem yapacaksın bunu sessiz sedasız yapman gerekir onun ruhu duymamalı." Dediğinde başımı salladım.

"Yapacağım."

"Çok istemesem dahi şans diliyorum sana, umarım hiçbir sorun olmaz." Dilekte bulunup son kez gözlerimin içine baktı.

Bitiremediği vişne suyunu masanın üzerine bıraktı. Salondan çıkarken seri değildi, kapıya yaklaştığında dönüp son kez bana baktı tekrar. Bir anda ne olduğunu bile anlamadan bana sarılışı,beni orada kaskatı kestirdi.

"Dikkatli ol," diye fısıldadı kulağıma doğru.

Bir şey dememe kalmadan önüne dönüp kapıdan çıktıktan sonra gözden kayboldu.

Arkasından bakakalırken az önce olanları ve konuşanları düşündü kafam.

Bu gece uzun bir gece olmayacaktı belki ama yarın tarih için bir devrim olacağı kesindi.

...

Son olarak dirseğe kadar gelen koyu, transparan bordo eldiveni giyip saçlarımı sırtıma attıktan sonra aynaya baktım.

Üzerime tam oturan, vücut hatlarımı belli eden ve bana çok yakıştığını düşündüğüm bordo ve siyahın uyumu ile oluşan elbise giymiştim.

Derin bir yırtmacı vardı sağ bacağıma doğru ve göğüs dekoltesi derin olmasa bile bir gideri vardı. İp askıları siyahtı.

Saçlarımı dalga bir şekilde getirmiştim. Makyajım tonları çoğunlukla koyu renkte yapmıştım. Gecenin bir vaktinde rengarenk bir şekilde farkedilirdi ve bu yüzden koyu renkler tercih etmiştim. Bu daha doğru gelmişti.

Dudaklarımda bu gecenin rengini gösteren simsiyah bir ruj vardı ve bu karamsar bir hava vermişti. Daha çok dark romantik vermişti diyebiliriz.

Son kez tekrar kendime baktım. Yırtmaçtan bile görünmeyen hançerim çok iyi bir şekilde gizleniyor,elime aldığımda elime tam uyuyor,elimle bütünleşiyordu.

Tekrar yerine koyup yırtmacı düzelttim. Daha sonra dizlere kadar gelen botları giyip ses çıkarmamak için botun topuklu kısmını kesmiştim.

Derin bir nefes alıp verdim. Hazırdım,yani hazır olduğumu düşünüyordum. Bunu yapabilir miydim bilmiyorum ama emin olduğum bir şey vardı ki bu gece o geceydi.

Gece yarısı dışarı çıkmış ve onun oteline doğru ilerlemiştim. herkes uyuyordu. Bir tek onlar uyumuyordu. Ama sakindi ortam. Adımlarım hızlı ama sessizdi. arkamda bulundurduğum hançerimi kontrol ettim bir anlığına. Oteline, kasabanın en iyi oteline geldim. Korumalar dikkatle etrafı inceliyor, sesleri duymaya çalışıyordu. Ses çıkarmadan arka kapıdan gitmeyi düşündüm. Daha önce denemiştim. Umarım bu kez yakalanmam. Gerçi herkesin programına bakıp, bilgisayardan izlemiştim. Tam bu saatlerde odasında olmalıydı.
Kalbimin ağrısına panzehir bulmalıydım. Onun kanından almalıydım.

Arka kapıdan girdiğimde, hâlâ etraf sakindi. Bunda bir tuhaflık olması gerekiyordu. Ama benim çok acil işlerim vardı. Mutfaktan çıkıp salonu kontrol ettim. kimse yoktu. kameralar çalışmıyordu. kimse beni göremezdi. Merdivenlerden sessizce tek tek çıktım. Hançerimi elimle gizlemeye çalıştım.

Sonunda odasına vardım.Kilitli olmazdı odası. Bu yüzden şanslıydım. Nefes bile almadan odasına sessizce girdim. Yatağında uyuyordu.
Ama bir terslik vardı. O GECE'NİN SAHİBİ idi. O bu saate uyumazdı.

Sessiz adımlarlarla onun yatağına vardım. Sırt üstü uzanmış,gözleri kapalıydı.

Arkamdaki hançeri avcuma iyicene sıkıştırıp çıkarttım. Hançeri tam onun kalbine doğru ilerlettim. Son kez ona baktım.
Tam kalbini delerken soğuk eli elimi tutmuş, hançerin kalbine girmesini engellemişti. Gözlerini açmış ve bana korkutucu şekilde bakmıştı.

Korkuyla hançeri yere düşürdüm. Geri adımlar atarak ondan uzaklaştım. Ayağa kalkmış. Bir bana bir yerde olan hançere baktı. Öfke dolu gözlerine,kırmızı gözlerine baktım.

"Bana bunu yapmayacaktın, Bayan Maria!" öfkeyle sert ses tonu karışmıştı.

"Sevgilim Maria değil? Bayan Maria öyle mi?" dedim, konuyla alakasız.

"Bundan sonra artık benim için, Bayan Maria'sın. Şimdi git burdan. Yoksa Kötü şeyler olacak!" Soğuk, ifadesiz ses tonu irkilmemi, titrememi sebeb olmuştu.

Hayır hayır, tüm bunlar böyle olmamıştı. Geri saralım.

Evden çıkalı yarım saat ya olmuştur ya da olmamıştır. Arabama binip sürmeye başladım. Gerçekten de sokaklar,caddeler çok ıssız ki normalde vampirlerin rahat dolaşıp keyiflerince baktığı bir vakitte böyle olması dünkü dedikleri doğruluyordu.

Vampirler hakkında birçok bilgi edinmiş,ve bunu halk ile paylaşmış biri olarak bu bilgiyi daha önce edinmemiştim. Bunun sayesinde şuan burada rahatlıkla dolaşıyordum.

Ellerim titriyordu,direksiyonu tutan parmaklarım ter içinde kalmıştı. Eğer iyi bir sürücü olmasaydım şuan bir kaza kaçınılmaz olacaktı.

İç çektim acaba o da uyuyor muydu yoksa uyanık mıydı?Bir vampir olduğuna göre uyumuş olmalı ve önümüzdeki 48 saat boyunca uyanmayacaktı. Tek isteğim bir an önce ondan bir damla kan almak ve gitmek. Ondan isteseydim belki seve seve verirdi ama biliyorum ki bu yasaktı. Ve Bay Zau her ne olursa olsun kuralseven adamdı.

Ona göre her şey bir düzen içinde olmalıydı ve onu tanıdıkça böyle bir şey olsa dahi bunu bildireceğini biliyordum.

Onu da kendimi de tehlikeye atmamak için yapacağım şey riskli olsa dahi yapacaktım.

Otelin önünde durduğumda birkaç dakika bekledim, gözlerim otelin her yerini gezerken bunu nasıl yapacağımı düşünmeye başladım.

Aklıma gelen fikirleri geliştirip öyle yapacaktım.

Daha önce mutfaktan girmiştim ama hayal ettiğim gibi gitmeyecek hemen önümde bulunan kapıdan girecektim. Bu giriş kapısıydı.

Şuan insanlar vampirlerin dolaştığı bir vakit olduğunu düşünüp dışarıya adım atmadığı için yapayalnız olabilirim. Tek tük insanlar geçer belki ama o da buradan, vampirlerin daha çok kaldığı otelden geçmez diye düşünüyorum. Yani bu demek oluyor ki bu gece yalnızım.

Derin bir soluk aldım ve sırtımı dikleştirdim. Bunu yapabilirim.

Adımlarım emin şekilde kapıdan geçerken soğuk hava aniden sırtıma vurdu,bu beni irkitirken bunu belli etmemeye çalıştım.

Her adımımda sağ bacağımda bulunan yırtmaç açılsa da bu beni engellemedi,ellemedim bile.

Sakin, sanki hep buraya gelen bir müşteri gibi içeriye girdim. Kapıda bulunan görevliler yerinde yoktu,bu da bir diğer kanıtı.

İçeriye girer girmez kocaman, gösterişli, süslü salona baktım. Her zaman ki gibi göz alıcıydı. Şuan burada ya vampirler ya da insanlar olması gerekirken otelin sahibi Bay Zau derin uykuda olduğu için kullanılmaz halde ve bu da müşteri olmaması demekti.

Yalnız bir dakika neden kapı açıktı. Ve o anda arkamda hissettiğim varlığı ile korkuyla arkama döndüm.

O'ydu. Orada tam karşımda, gözleri merakla bana bakıyordu.

Hançer sıçramam yüzünden yeri boylarken gözleri yeri buldu ve onu gördü.

Gözleri merakla parlarken gözlerimi bir iki saniye yumdum. Derin bir nefes verdim.

"Bay Zau," dedim sesim titrememesi için dua ettim.

"Maria, nasılsın,bu gece geleceğini bilmiyordum." Gözleri kuşkuyla kısıldı. Hâlâ yerdeki hançere bakıyordu.

Yutkundum.

"İnan ben de bilmiyordum."

"Nasıl yani?" Diye sordu, gözleri gözlerime tırmandı. O an gözlerinde başka bir duygu farkettim.

Onu ilk burada,onun sahip olduğu yerde görmüş ve tanımıştım.

Ve şimdi tarih tekrarlıyor.

Onu son kez burada,onun sahip olduğu yerde görmüş ve tanıdım.

İki cümle ne kadar da benziyor birbirine değil mi, aslında farkındaydık her şeyin.

Daha en başından beri onu aslında sevmediğimi,kan için birlikte olduğumu.

O da bunu gördü, anladı.

Tam karşımda,korkutucu gözleriyle bana bakarken aslında bir zamanlar onun Maria'sı olan bana kıyamıyordu. Bu olanların bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu,durumun izah edebileceğini düşünüyordu. Bunun için bekliyordu beni ama benim bir şey açıklamak gibi derdim yoktu. Her şey ortadaydı.

"Ne yapıyorsun Maria?" Daha doğrusu burada beni öldürmeye mi geldin?

Hayır,bunu asla yapamam sevgilim.

"Neden buradasın?" Ne için öldürmek istiyorsun beni?

Öldürmek son isteğim bile değil sevgilim,bunu bilmelisin.

"Cevap versene Maria!" Sert sesi, içime bir ürperti serpiyor,kalbimin derinliklerine nüfuz ediyordu.

Bir cevabım yok sevgilim,elimdekini görüyorsun. Görüyorsun ve biliyorsun.

Ne için geldiğimi,neden geldiğimi biliyorsun. Sen aslında her şeyin farkındaydın değil mi?

Tüm bunlara rağmen izin verdin, çünkü sana gerçekten zarar verip vermeyeceğimi öğrenmek istedin. Hayır,bunu yapabileceğimi biliyordun sadece ne kadar ileriye gideceğimi öğrenmek istedin.

Ve istediğini öğrendin.

Ne için geldiğimi gördün.

"Bu yüzden mi geldin, kanımı almak için,sen isteseydin verirdim." Dedi hayal kırıklığı ile.

"Biliyorum yapardın,verirdin ama seni tanıyorum verdikten sonra bu duyulurdu. Benim sorunum var Bay Zau,kalbimde bir sorun var ve buna çare olarak vampir kanına ihtiyacım var. Biliyorsun ki bu yasa dışı ve ben buna daha fazla dayanamadım. Sadece bir kan damlasına ihtiyacım var." Dedim yalvaran bir ses tonuyla.

O sırada kalbimin ağrısı daha arttı.

O da bunu gördü ancak bu kez gözlerindeki öfke bana yardımcı olmaya engel oluyordu.

Elim bir anda kalbimin üzerine giderken o sadece izledi.

Dizlerim daha fazla dayanamadı ve yere çökerken kalbimin ağrısı daha da arttı. Dudaklarım kurumuştu. Oysa evden çıkmadan önce bir bardak su içmiştim. Derin derin soluklar alsam dahi şuan ki ağrı, acı tarifsizdi.

"Zau," diye fısıldadım son gücümle,onu adıyla çağırmıştım. Bunu ilk defa yapmıştım.

Ancak o tam karşımda ihanetimi düşünmüş olmalı ki bir adım dahi atmıyordu. Ellerim kalbimin üzerinden düştü ve yavaşça hemen yere doğru kaydı. Gözlerim kaymadan önce zemine sert biçimde çarptım. Hâlâ derin bir nefes içinde duruyordum ama anlıyordum bu son nefeslerdi.

Başucuma yaklaşan ayak sesleri duyuyordum. Gözlerim kararıyordu. Sonunda ayak seslerin sahibini görmüştüm. Bay Zau tam üzerimde bana üsten bakıyordu. Dudaklarında daha önce görmediğim bir gülümseme ile bana sunuyordu.

"Sence ben iki üç günlük olan bir aşka inanabilir miyim Bayan Maria?" dediğinde kulağım onu duyuyordu ancak bir tepki verecek mecalim bile yoktu.

Gülümsüyordu,tek gördüğüm buydu.

"Willom İsmail ne kadar aptal birisi,hemen sana yetiştirmiş. Dedikleri ne bilmiyorum ama bir eksiği vardı. Benim gibi yaşlı vampirler bundan etkilenmez. Ancak ve ancak aptal Willom gibi genç vampirler etkilenir. Bu da demek oluyor ki bu gece bütün genç vampirler 48 saat uykuya dalmış durumda ve benim gibi yaşlı vampirler ise dinlenmek için odaya giderler. Her neyse demek istediğim Willom ile iş birliği yaptığınızı biliyorum. Angel'i kaçırıp onu bir yere kapatıp sana aşık olmamı bekledin değil mi?" Kocaman bir kahkaha attı.

Kalbimin acısı dayanılmaz hâle geldi, dudaklarımdan ince bir inleme bir ses duyuldu.

Ancak o ingilenmek yerine konuşmaya devam etti sanki acı çeken ben değildim, acı çekmem onun umrunda bile değildi.

"Angel her şeyi duydu, sizin bir plan yapıp beni etkileyerek kan almak istedin değil mi?" Başını iki yana salladı. "Bu hiç kolay olmayacaktı Maria, hiç farketmedin mi sana olan bakışlarımın,"daha sonra cıkladı.
"Tabi sen zevkle yatakta inliyor, adımı söylüyordun."

"B-benden hoşlandığını söylemiştin?" Diye sordum son gücümle.

Başını salladı,"Evet, senden hoşlandım ancak bu planlarınızı duymadan önceydi. O gece Angel'i aradım ama bulamadım. Bu işte bir sıkıntı vardı ve bu benim kuşkulanmama neden olmuştu." Kulaklarım sözlerini dinliyordu daha da da şaşırıyordu bedenim

ancak tepki veremiyordum. Felç geçirmiş gibi hareket dahi edemiyordum.

"Şimdi burada acı içinde kıvranırken sadece sana acıyorum. O aklınla beni kandırıp kanımı alacaktın öyle mi?" Tekrar başını salladı. "Çok doğru, söyleyecektim. Senin gibi yalancı düzenbaz bir kadına itimat etmem ne kadar yanlış ise hükümeti kandırmam bi o kadar imkansız." Tekrar gülümsedi.

"Şimdi burada ölürken ölümsüz olmayacaksın,senin gibi düzenbaz, duygularla oynayan kadının bir kez daha dünyaya gelmesini istemiyorum. Cehennemde görüşmek üzere Bayan Maria," İşte tekrar dedi,yine bir mesafe koydu,ve bu tüm bunlara rağmen aramızdaki uçurumu en iyi şekilde gösteren bir sözcüktü.

Bir sözcüğün neyi bu kadar zarar diye sorsalar sanırım daha önce birkaç gün olsa dahi kullanılan kelimenin yanına mesafe koyan kelime kalbimin acısına eş değer bir can yakıyordu.

Ayak adımları uzaklaşırken gözlerim tavandaki gösterişli avizede durdu. Gözlerim kapanmadan önce söyledikleri, geçirdiğimiz vakitler son kez aklımda,kalbimde dolaşıp zihnimde yok oldular.

Sanırım Gece'nin sahibi gerçekten de backstabberdi. Ve ben bunu hiçbir zaman görememiştim.

Gözlerim kapandı, bütün duyularım kapandı,kalbimin acısı son buldu,ruhum bedenden son kez can buldu ardından yükselmeye başladı. Bir insanın en büyük zayıflığı, hiçbir zaman geleceği bilememiş olmasıydı...

 

 

 

 

 

Merhaba arkadaşlar final istediğiniz gibi mi yoksa değil mi,finali okuyan birisi olursa mutlaka yorum yapsın ve düşüncelerini yazsın.

Bu hikayenin sonu istediğim gibi bitmedi çünkü kızın ihanet edip erkeğin etmemesi gerçekten kalbime doğru gelmiyordu. Bu yüzden gerçek backstabber Bay Zau idi.

Yeni hikayelerde görüşmek üzere,bundan sonra bir texting hikayesi yazarken önceden yazdığım hikayeleri yayınlama vakti geldi.

Okul başladığında yazmak istediğim bir kurgu var umarım tüm planları yapar böylece bütün kurguları yayınladıktan sonra sizinle onu paylaşmak istiyorum.

Hepinize yeni kurgularıma kadar görüşmek üzere,kendinize iyi bakın!

 

Loading...
0%