Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Yedinci Bölüm

@nightdarkgirl34

Merhaba,iyi okumalar:)

Belki her şey hayal gücümüzle ortaya çıktı. Belki de tüm bu fantastik karekterleri uydurmuşuzdur kafamızda. Çünkü insanlar neye inanmak isterse ona inanırlar ve inandıkları şey süper güç ise işte hayal kurması ile başlar. Çünkü insanoğlu acizdi. Birileri tarafından kurtarılmayı bekleyen bir avuç aciz. Ancak hayal ettikleri fantastik güç karekterleri ise onlara bir umut olduğunu gösteriyor. Böylece bu dünyada hayal kırıklığı yaşamazlar çünkü bilirler güçlü bir karekter onların son umududur. Gecenin sahipleri ise onlar için umut değildi.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp hazırlandıktan sonra evden ayrıldım. İstikametim iş yerimdi. İşimi seviyordum. Eğlence,kutlama gibi yapılacak yerleri düzenlemek ve süslemek istediğim bir meslekti. Ailem kararıma saygı duymuştu.
Onlar şuan Baston'da yaşıyordu. Benim çalıştığım kasaba ise onlara uzaktı. Ben giderdim.

Arabama binip sürdüm. Derin bir nefes aldım. Her şey aynı gibi duruyordu. Artık alışmış gibi hissettim. Bu kasabaya ilk geldiğimde başta korkmuş çünkü bu tür yaratıkların olduğunu düşünmüyordurdum ancak pes etmeyip kaldım. Zamanla her şeye alıştım. Bir başkası olsa deli derdi değil mi?

Arabamı durdurup indim. Merdivenlerden yukarı tırmanıp mekana girdim. Kapıda duran güvenlikçi John'a küçük bir selam verdim.

"Günaydın,John." dedim gülümserken. O harika bir güvenlikçi idi.

"Günaydın Bayan Maria." dedi karşılık vererek gülümsedi.

İçeri geçip odama geçerken hemen yanıma doğru yürüyen Maddie'ye baktım.

"Günaydın,Bayan Maria." Elindeki listeye göz gezdirip bana baktı o da yandan. Birlikte odama girdik.

"Günaydın,Maddie, bugün hangi mekanla ilgileneceğiz?" Diye sordum. Gidip kahve makinesinden filtre kahve yapmak için masamın karşısında duran tezgaha geçtim. Ona sırtımı dönmüştüm.

"Ah, şey evet. Bay Zau'nun oteli yine. Bir kutlama daha vermek istiyor." Şaşkınlıkla arkama dönüp Maddie'ye baktım.

"Emin misin?" Dedim kendimi tutamayıp.

"Evet, kendisi bizzat beni aradı ve bir kutlama için bizi tutmak istedi." Dediğinde dudaklarımı bastırdım.

"Pekâlâ, öyle olsun." Arkama dönüp kahve kahveyi elime alıp bardağıma doldurdum.
"Peki, nasıl birşey istiyor? Teması nedir?" Dediğimde merak denen duyguyu içimden atmak istedim.

"Şey, sıradan. İnsanların da olacağı için sıradan bir kutlama. Yani şu cadılar bayramı için süslemeler gibi değilde sıradan ev partisi gibi birşey istedi." Dediğinde tek kaşım havalandı.

Neden bunu istemiş olabilirdi ki? İnsanlarla bir arada mı olmak istiyordu? Bu çok garipti.

"Tamam,sen bana fikirlerini notlar alarak gönder Email ile daha sonra bunu düşünürüz." Dediğimde ona dönüp masama yürüdüm. O hemen başını salladı.

"Elbette,tamam." Deyip odamdan çıktı. Masama geçip koltuğuma oturdum. Kahvemi masaya yerleştirip bilgisayarımı açıp Email'leri kontrol etmek istedim.

Merhaba,Bayan Maria. Biz borex eğlence yerinden Max Kyline. Sizden çok söz edildi. Gerek başarınızdan gerek dekore ettiğiniz şahane fikirlerinizi çok beğendik. Biz de bu yüzden sizden bizim eğlence mekanımız daha iyi hâle getireceğinizi düşündük. Umarım yanıt alınır.

Başka bir email açtım hemen.

Bayan Maria,merhaba. Pizza restorontımız için o harika dekorlarınızı görmek isteriz. Umarım bizi geri çevirmezsiniz.

Başka emailleri gördüğümde yüzümde büyük bir gülümseme oldu. Kahvemden bir yudum içtim.

Herkes bizi seviyordu. Tüm kasabanın süsleme işlerinden bizden soruluyordu neredeyse ve bu bizi mutlu ediyordu.

Kapı tıklanıp açıldığında başımı bilgisayardan çevirip kapıya baktım.

Maddie gelmişti.

"Evet?" Dedim bir yudum daha kahvemden alıp sırtımı iyice koltuğa yerleştirdim.

"Bay Zau sizinle görüşmek istiyor. Bizzat kendisi sizi davet etmek istiyor evine " dediğinde şaşkınlıkla küçük dilimi yutacaktım.

"Gerçekten mi ama nasıl?" Gözlerimin önüne o geldiğinde yutkundum. O kırmızı gözleri...

"Evet,beni arayıp sizin müsait olup olmadığınızı sordu. Size sormak istedim." Elinde şimdi farkettiğim telefonu ile bir cevap beklediğini gördüm.

Kısa bir an düşünüp "Tamam geleceğim." Deyip son yudum aldım kahvemden ardından ayağa kalktım.

Maddie hemen telefonu kulağına koyup "Kendilerine iletmemi istedi,geliyor Bayan Maria...Peki iyi günler " deyip kapattı telefonu.

Kahve bardağımı masaya yerleştirip ayağımdaki topuklu ayakkabı ile tok bir ses çıkararak yerde yürüyordum.

"İki saat sonra geleceğim. Sende o sırada fikirlerini masama bırakabilirsin ardından sende çıkabilirsin" dediğimde sadece başını salladı.

Odamdan çıkıp mekandan çıktım. Arabama binip ZAUSTYLE HOTEL'e doğru sürdüm. Evi dediği o olmalıydı. Umarım Maddie'nin bahsettiği ev otelidir. Çünkü o en üst katta yaşıyordu. Benim için ayrılan oda da oradaydı.

Kısa sürede otele vardığımda derin bir nefes koydum. Arabadan inip otele girdim. Kapıda kalan vampir güvenliklerin üstünde sıradan güvenlik giysileri bulunuyordu. İçerisi sanki daha önce gördüğüm gibi değildi. İnsanlar için sıradan ve korkutacak öğe yoktu.
Gözlerim merdivenleri bulunca çıkmak istedim ama ardından bunun saçma olduğunu düşünüp danışmanın yanına doğru gittim.

Danışman beni görünce hemen ayağa kalktı. Güzel bir vampir kadındı. Gözleri gümüş ile metalin karışımıydı. Daha yakından bakınca saydam gibiydi gözleri.

"Merhaba,Bay Zau benimle görüşmek istiyormuş. Kendilerini nerede bulabilirim?" Diye sordum.

Kadın şaşırdı ama hemen kendine gelerek bu tepkisini güler yüzün arkasına sakladı.

"Bay Zau mu? Bize öyle bir bilgi gelmedi." Dediğinde kaş çattım çünkü bu konuda Maddie yalan söylemezdi. Onu iyi tanıyorum. Bir yanlışlık olmalı.

"Emin misiniz?" Diye sordum şüphe ile gözlerimi kadından kesmek istemedim ama vampirlerle uzun süre göz kontağı kurmak insanları etki altına alabiliyordu. Bu durumu istemediğimden dolayı gözlerimi kısa bir onun gozlerine dikiyor ardından aramızdaki masaya dönüyordu gözlerim.

Kadın, sakince başını salladığında tam masadan ayrılacakken onun sesini merdivenlerden duymuştum. Olduğum yerden başımı sese doğru çevirdim.

"Yanlışlık olmadı,ben onunla görüşeceğim." Soğuk ifadesiz sesi tıpkı kendi yüz haliyle aynıydı. Üstünde siyah saten gömlek. Siyah gömlek düğmeleri,siyah gömleği ile mükemmel bir uyum içinde yer alırken aynı renk kumaş pantolunu da bunlara ayak uyduruyordu. Saçlarını geriye atmış ıslak bir görüntü bırakıyordu. Gözleri her zaman ki o yakıcı ve aynı zamanda soğuk bakan gözleri, beni başka bir havaya,hayata götürüyordu sanki.

Onun gözlerinde kaybolmakak adına başımı çevirip danışmandaki kadına gülümsedim ardından kısa bir baş sallamayla onun yanından ayrıldım.

Adımlarımı merdivenlere götürürken o da hiç gözlerini benden ayırmadan merdivenlerden iniyordu. Her bir adımı kalbimi yakıyordu.
Onunla tekrar karşılaşmak. Belki bir hafta belki iki hafta bilemiyordum.

O olaydan sonra kendime izin vermiştim. Psikolojik sorunlarımı çözmek için zamana ihtiyacım vardı ve bunu çoğunlukla evde geçirmiştim.
Doğrusu bana iyi gelmişti. Bir vampirle bu kadar olay yaşamak bile bana fazla gelmişti. Eskisi gibi yargılamıyorum ancak hadi ama bu benim yaşadığım ilk şeydi. İlk önce kaçırılmak - vampirler tarafından. Birisi Türk, diğeri adı Hon olan Han- ardından başka bir yaratıkla baş başa kalmak. Bana saldıracaktı. Eğer Bay Zau gelmeseydi. Onun sayesinde hayatta kalmıştım. Ona büyük bir minnet borçluyum.

"Hoşgeldiniz,Bayan Maria." Dedi yine o soğuk ancak yakıcı bir sesle.

"Hoşbuldum. Konuşmak için beni buraya davet etmişsin?" Dediğimde başını usulca salladı.

"Öyle gözüküyor, bir sorun yoksa geçelim mi odama" eliyle merdivenin yukarısını gösterdi ve hafif başını eğerek geçmem için bekledi.

Onun yanından geçerken kokusunu soludum. Vampirlerin kokusu varmıdır bilmiyorum ama metalik karışımı olan barut gibi kokuyordu.
Anlamıştı onu kokladımı ama sırf geçmemi beklediği için tepkisini göremiyordum.

Ben önden ilerlerken o da arkamda adımlarını merdivenlerde atmaya başladı. Nefesi hissedebiliyorum ama tam şuan arkamda olması bile kalbimi hızlandırdığı için buna lanet okudum.
Merdivenler yavaşça biterken onun odasına doğru gittim. Bu onun yattığı oda değildi. Çalışma odası gibi. İçeriye girdim ve o da hemen arkamdan gelerek kapıyı kapattı.

Çalışma odasını incelerken sessizce beni izliyordu. O yakıcı gözleri üstümden ayrılmıyor,her hareketimi ezberlemek istercesine duruyordu.

Ortada meşe ağacından yapılmış bir masa ve koltuğu. Hemen yanında bulunan kahverengi tonlarında bir dolap ve masanın önünde ise iki koltuk bulunuyordu. Duvarlarda tablolar bulunuyordu. Her birinden kan, vahşet veyahut kendi ırkı için beklerken şaşkın bir bakış attım. Tablolarda bulunan güneş ışığı ve huzurlu manzaradan başka değildi oysa.

"Etkileyici" dedim gülümserken. Gözleri bu kez de yüzümde yer alan gülümsemede dururken onun karşısına geçtim ve o yakıcı kırmızı gözlerine baktım. Ona bakmak bile kalbime ağrı veriyordu sanki ama bunu kendimden anlamıyordum. Sanki onun büyüsü beni kendine çekiyordu. Vampirler akıl ile oynayabiliyordu. Belki de o benim aklımla oynuyordu. Bilemiyordum.

"Öyle mi düşünüyorsun?" Dedi sorgularken.

"Sanırım, tablolarında kanı beklerdim veya ölümü. Bu bayağı şaşırttı." Dediğimde gülümseme sayılacak şekilde gülümsedi.

"Şaşırttığım için sevinmeliyim?" Diye sordu ve masasına doğru yanımdan geçip gitti. O soğuk ürpertici ve aynı zamanda yakıcı teni benim tenime sürttüğünde sadece nefesimi tuttum. Bunu farkettiğinde bana baktı yandan ve "nefes alman gerekiyor Bayan Maria" dediğinde nefesimi alıp verdim.

Masasındaki koltuğa oturduğunda bende hemen önündeki sağ koltuğa oturdum. Ellerini masasının üstüne bırakıp çenesinin altında birleştirdi.
O Kırımızı gözlerini tekrar bana doğrulttu.

"Pekâlâ ne konuşmak istediğiniz benimle?" Diye konuya girmek istedim. Çünkü gözlerine takılırsam bu benim sonum olur. Çünkü aşk sondur ve her anlamda geçerliliği vardı benim için.

"Seni kaçıranları buldum." 'öyle mi?' diye kaşlarımı havaya kaldırıp baktım. "Hon ve onun adamı willom" dediğinde başımı salladım.

"Öyle,evet adları bunlar. Nerede buldunuz?" Diye sordum.

Gözlerini kısarak zihnimi okumak istediginde kafamı çevirip tablolara baktım.

"Bunun bir önemi yok,senden ne istediğini biliyor musun yoksa açıklayayım mı sana?" Diye sordu.

"Bilmiyorum, neden beni kaçırmak istediklerini de," dediğimde usulca başını salladı. Hâlâ ona bakmıyordum çünkü hâlâ zihnimi okumak istediğini biliyorum.

"Bana bak Bayan Maria" dedi bir anda. Bu benim irkilmeme neden olurken dudaklarını birbirine basıp başını yana yatırıp bana baktı.

"Zihnimi okumazsaniz neden olmasın?" Dediğimde bu kadar dürüst olduğum için şaşırsa da tepkisini korudu ve başını salladı sadece.

"Tamam, dön bana. Gözlerinizi benden kaçırmanıza hiç gerek yok." Dediğinde onun dediğini yapıp gözlerimi ona çevirdim. Gözleri benim gözlerime denk geldiğinde işte o zaman çekmeli ve hemen bu odadan çıkmalıydım. Belki de bu yüzden kaybettim.

"Onlar,yani Hon ve İsmail kimler?" Diye sordum merak içinde ona bakıyordum.

"İsmail?" Anlamayan gözlerle bana baktı.

Gülümsedim"Ah,yani Willom. Türk ismiyle hatırladım bir an onu." Dediğimde sessizce başını sallamakla yetindi.

"Demek willom'u Türk ismi ile tanıyacak kadar vakit geçirdiniz. O hâlde neden sizi kaçırdığınızı da tahminiz vardır sanırım?" Diye sordu kuşku ve merak içinde.

"Bilmem,sadece ona,yani Willom'a sorular sordum ve o da saçma da olsa cevaplarını verdi zaten patronu gelince konuşmayı kesti." Dedim hemen.

"Anlıyorum. Seni benim için kaçırdılar." Dediğinde gözlerim irice açılmış bir şekilde ona baktım.

"Ne?" Dedim hemen inanamaz bir şekilde.

"Senin benim için önemli olduğuna kanı vardılar sanırım. Hon,o yıllar sonra geri geldi ve senin benimle olan bağlantını bulmak adına bunu yapmış." Daha sonra gülümsedi ama soğuk bir gülümseme "intikam için gelmiş sırf beni alt etmek adına" dedi.

"Ama willom beni o yaratığa karşı korudu?" Anlamayarak baktım ona. Bir insan pardon bir vampir bir insanı neden korusun peki?

"İşte bu çok tuaf " dedi gözlerini kısarak bana baktı. Beş saniye kadar bakıyor ardından başka tarafa bakıyordum. Bilinçli bir şekilde onun gözlerinde kaybolmamayı öğrenmiştim.

"Tuaf, evet tuaf. Willom neden beni korumak adına yaratık ile mücadele etti?" Dediğimde başını iki yana sallayıp elini masadan indirdi.

Uzun,kağıt kadar beyaz işaret ve orta parmağını kaldırıp iki kez döndürdü ve hemen önüme bulunan kahve ile irkildim ve ona döndüm.

"Artık büyü ile işiniz olduğunu bilmiyordum. Böyle el hareketleri ile kahve getirmek sanırım senin için kolay olmalı değil mi?" Diye sordum korktuğumu bir nebze saklamaya çalışarak.

Gülümsedi " Hayır, doğrusunu söylemek gerekirse bence zor. Hareketlerimi kısıtlıyor. Yaşıma oranla hareketlerim şuan iyi ama gelecekte bilemiyorum." Dediğinde güldüm.

"Yaşınız çok yaşlı değil mi?" Diye sordum.

"Sanırım," dedi ve gözlerini bana dikerek"sizin yaşınız kaç?" Diye sordu.

"32 yaşındayım." Dedim.

Tam ağzını açıyordu ki kulağı hareket etti. Sanırım sesler duymuştu.

"Ne oldu?"

"Bir saniye" dedi ve ayağa kalkar kalkmaz pencereden gürültü koptu. Bay Zau hemen kendini siper ederek beni belimden tutup yere yatırdı ve ardından o da üstüme kapandı.

Sesler gelmişti.

"Merhaba,Zau bizi böyle karşılaşacağını bilmiyordum. " kahkaha atan bir adam ama tıpkı Zau gibi soğuk sesi ile kahkahası harmanlamış bir şekilde idi.

Son...

uhu,uhu,hu! Böyle bir şey bekliyor musunuz, hayır değil mi,ne akıl ile yazıyorum haberiniz var mı? Okuduğum yazarlar yüzünden aklım karman çorman.

Loading...
0%