Yeni Üyelik
1.
Bölüm

BÖLÜM 1: FEDAKÂRLIK

@nightdarkgirl34

BÖLÜM 1: FEDAKARLIK

"Kardeşinizin yürümesi için yüklü bir parayla yurtdışında ameliyat olması gerekiyor." Dedi doktor hiçbir duygu belirtisi göstermeden,o hep yaptıkları, elleri ceblerinde kötü bir haber veriyormuş gibi duruyordu karşımda.

Dudaklarım titrerken başımı hafifçe salladım.
"Bunun için ne kadar ihtiyacımız var doktor bey?" diye sordum.

"Konaklama, yurtdışı masrafları dışında o kalan büt 25 Milyon." Gözlerim yuvarlağından çıkacaktı.

"25 Milyon dolar mı yoksa TL mi?" Diye sordum korka korka.

Doktor gülümser gibi oldu ama gülümsemek yerine cevabı verdi.
"Merak etmeyin dolar değil. Türk hastalara doları değil,tl'yi uygun gördüler." Aman ne güzel,sanki 25 Milyon,25 TL gibiymiş de!

"Çok düşüncelilermiş gerçekten!" Diye alaya vurdum ama aslında benim halim hal değildi. Bunu görebiliyor ve yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Doktor omuz silkti.
"Ancak bu kadarı yapabiliyorlar. Yeni bir teknoloji geliştirdikleri için ve daha yeni yeni oldukları için sponsor bulana kadar..." Elimle doktoru durdurdum.

"Tamam tamam ben anladım. Desenize yine Türklere ayrımcılık yapıyorlar diye!" Burukça gülümsedim.
"Bizi bir tek Allah biliyor. Bu Dünyada neden Türkler yalnız? Birinci Dünya Savaşı'nda bile Osmanlı siyasi yalnızlıktan kurtulmak için savaşa girmiş. Hiçbir neden yokken. Tabi var ama çok da önemli nedenler değildi mesala.
Bizi savaşta istemiyorlarmış filan.." Doktorun şaşkın bakışları altında ben neden Türklere yapıldığını bilmediğim ayrımcılığı Osmanlı Devleti'ne kadar konuşmamı sürdürdüm.

Bunu farkeder farketmez başımı iki yana salladım.
"Neyse doktor bey teşekkürler. Ben gideyim." Doktor hâlâ bana uzaylı görmüş gibi bakarken ben arkamı dönüp hızla oradan uzaklaştım.

Ne aptalsın Bade!

Kardeşimin odasını bulur bulmaz bir an duraksadım.
O gün eğer onunla tartışmayıp altan alsaydım belki de ona araba çarpmayacak, yürümeye devam edebilecekti.

Gözlerimi yumdum. O gece aklımda bir lanet olarak kaldı.

İşten dönmüş,yorgun olan bedenimi eve atmanın çarelerini ararken kardeşimi düşündüm. Şuan evde beni bekliyor olmalıydı.

Minibüste geçen o yirmi dakika bana saatlerce geldi. Çantamı sıkıca tutuyor, göz açtırmamaya çalışıyordum ama uyku bedenime saldırı düzenliyordu.

Ayakta beklerken ve bir yandan uyumamaya çalışırken minibüste bana çarpan, ağzı bir iki adımda kokan adamlar yüzünden rahatsız oluyordum. Minibüs bildiğin doluydu ve bu saate başka bjr bir araca binmem imkansızdı. Mecburen o minibüste durmam ve eve kadar beklemem gerekiyordu.

Bir adamın vücudu sırtıma,kalçama değiyordu. Onu itmeme rağmen çekilmiyordu ve bu da bilerek yaptığının kanıtıydı.

Adam bana sürtünüyordu. Pis sapık!

Omzumun üstünden ona baktığımda sarı dişleri ortaya çıkardı ve bana biraz daha yaklaştı.

Onu ittim ama o bundan eğlenmiş olmalı ki tekrar bana yaklaştı. Çığlık atmak istedim ama bir minibüs dolusu kadın benim yanımda durur muydu? Tartışılır.

Acil inme tuşunu görür görmez bastım bu herkes için beklenmedik bir durum olduğu için öne doğru yalpalandılar.

Herkesin kötü bakışları altında şoföre baktım.
"İnmek istiyorum." Dedim ve bekledim açmalarını.

Ancak açan olmadı. Kaşlarımı çattım.

"Size dedim ki inecek olan var!" Diye yüksek sesle bağırdım.

"Az ilerde inebilirsin. Şu trafikte bi sabır et abla!" Diye karşı çıktı şoför. Kel bir adamdı. Kel ve tıknaz.

"Utanmıyor musun bizi düşürdüğün duruma?" Diye bana sataşan kadına baktım. Gözlerindeki gözlükle bana bakıyordu.
Elinde eski bir çanta,tam bir eski teyzelere benziyordu.

"Pardon?"

"Neden indiğini bilmiyor muyum zannediyorsun?" Başını 'seni gidi seni' gibi sallayıp yüzünü buruşturdu.
"Gözlerimizin önünde adama veriyorsun ama adam karşılık verdiğinde inmek istiyorum diyorsun."

İşte ben de bundan korkuyordum. Kadınların, kadınları destekleyeceği zamanı merak ediyorum doğrusu.

"Ne diyorsunuz teyze?"

"Teyze anandır." Diye çirkin bir üslupla bana cevap verdiğinde sinirlerimle oynmak istediğini düşündüm.

"Ne saçmalıyorsun?" Minibüs durmuş benim inmemi bekliyordu ama ben inmek yerine kadına bakmış,ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum.

"Ne sürtük gibi adama arkadan veriyorsun? Değil mi Neriman?" Gözleri yanındaki kadına çevrilmişti. Neriman denen kadın da başını sallarken buradakilerin dikkatini çekmişti.

İki genç olayı bilmiyordu ama içten içe kadının değil adamın suçlu olduğunu biliyordu.

"Ben mi arkadan veriyorum?" Diye bağırdım. Tüm minibüs sesimle ayağa kalktı desem yeridir.

"Bağırma,arlanmaz utanmaz seni. Ailen seni nasıl yetiştirmiş belli. Hem burada iki saatir sürtün hem hiçbir şey olmamış gibi üste çık. Bu gençlerde ne edep kalmış ne saygı!" Gözlerini deviren kadına ağzım açık dinliyordum.

"Siz..." Sustum. Kadın dediğin böyle olmamalıydı. Bu dayanışma da değil konu! Hayır bu bildiğin kadın kadına düşmanlık. Kadının,kendi cinsine yaptığı bir başkası yapmıyordu birbirilerine.

Kalbim sözleri yüzünden kırılmadı, kadının bir kadına karşı kullandığı ithamlar ve suçlamar,suçlamalar ağır.

"Teyze ne dediğinin farkında mısın sen?" Sinirle soludu bir genç kız. Arkada kulaklığı ile şarkı dinliyor olmalı ki bu zamana kada olaya katılmadı. Hemen yanındaki genç çocuk da kadına şaşkınca bakıyordu.

"Ne demişim ben? Olanları söylüyorum ben!" Diye üste çıkmaya çalıştı kadın. Anlaşılan gençlerden laf yiyince geriye çekildi.

"Kadın doğruyu söylüyor yerine onu suçlamak mi olanları söylüyorsun?" Cılız bir kahkaha attı kız. Kulaklığını çıkarıp ayağa kalktı. Yanındaki gence hafif bir baktı ardından çekilmesi için zaman verdi.

Genç çocuk ona yer açıp geriye çekilince genç kız bana doğru geldi.

"Bana bak teyze..." Eliyle beni gösteren kızla şaşkınlık içeresindeydim.
"O kadın işten geldiği ve yorgun olduğu belli. Ne diye burada bir adamla sürtüşsün?" Bana mahçup bakışları atan kızı hayretler içerisinde dinliyordum.
"Kusura bakma ama gözlerindeki gözlük bok gösteriyor." Dedi ve hafifçe başını salladı.
"Senin gözler istediğini görüyor."

Kadın oradan,"Terbiyesiz." diye geveledi.

"He aynen terbiyesizim." Eliyle sapık adamı gösterirken,bundan sorumlu değilmiş gibi bizi dinlemeyen adamı gösterdi.
"Bu pislik adam zorla kadına dokunuyordu. Hadi ben şarkı dinliyordum. Ama sen kulağında da var gözün de nasıl görmezsin bu sapıklığı?"

"Üstüme iyilik sağlık,ben ne gördüğümü iyi biliyorum." Diye karşı çıktı kadın.

"Biliyorsan ne diye kadını suçluyorsun sen!" Sinirlenmişti.

"E kadın istiyor ki canı,yoksa adam ne yapsın bunu?"

"Çok afedersin ama yarın öbür gün kalp krizi geçirirsen ne derler sana? Ben cevap vereyim senin üslubunla;kalp krizi geçirmek istedi, geçirdi."

Kadının beti benzi attı birden. Genç kızın dedikleri kulaklarına girer girmez bir korku yaratmıştı.

"Saçmalama, ağzın kulağını duysun!" Kaşlarını çattı kadın.
"Terbiyesiz kız, söylüyorum sana bunlarda ne edep kalmış ne -" devamı gelmedi. Genç çocuk ayağa kalktı ve kadının karşısına geçti.

"E yeter be! Burda kadına taciz edilmiş sen onu bir kadın olarak yanında duracağına karşı takıma geçmiş gibi onu yargılıyorsun. Asıl kadınları böylelerinden korumak lazım. Erkekleri düşman bellediler ama asıl düşman sen ve sizlersiniz. Kadınlardan uzak tutun dilinizi. Tanrı hepinizi sorgulayacak. Ama özellikle seni ve senin gibileri!" Genç çocuk, yanındaki genç kızı alarak minibüsten inerken bana bir bakış atmış ardından burayı terketmişti.

"Umarım bu size iyi bir ders olur." Deyip ben de minibüsten indim.

Minibüs hareket halindeyken kadının bakışları beni buldu. Hiçbir duygu yüzünde yer almıyordu.

Ben hâlâ yorgundum ve eve gitmem gerekiyordu. Karşıya, minibüslerin başlangıç noktaları olduğu yere baktığımda birkaç genç çocuk elinde bira şişeleri vardı.

Bu yaşta bu melet ellerinde ne işi vardı? Bu çocukların elinde kalem,defter olması gerekirken ellerindeki bira,sistemin tam tersini gösteriyordu.

Gözlerim onları incelerken kardeşimin de onların arasında olduğunu farkeder farketmez gözlerim irice açıldı.

O evde beni beklemeyecek miydi?

Karşıya nasıl geçtim bilmiyorum ama kardeşimin karşısında yer alırken hayal kırıklığı ile doluydum.

Kardeşim beni görür görmez şaşırdı ve elindeki o bira şişeyi düşürdü. Yanındaki ona kötü örnek teşkil eden çocuklar bir ona bir bana bakıyordu.

"Bu kim yoksa ablan mı?" diye sordu onlardan daha büyük, hafif sakalları olan genç çocuk.

Kardeşim Turan buna cevap veremedi çünkü bana yaşattığı hayal kırıklığını düşünüyordu. Düşünemezdi. Bende yarattığı bu hayal kırıklığın ne denli güçlü olduğunu bilmiyordu.

Dudaklarım açılıp kapandı. Bu manzaraya karşı ne diyeceğimi düşünürken onun bana doğru bir adım attığını gördüm.

"A-abla..." Dedi titrerken. Korkudan titreme olduğunu bilecek kadar onu tanıyordum.

"Sus." Dedim susması için. Susmalı. Bunların gerçek olduğunu idrak etmiyordu kafam ama hayır buradaydı. Elinde düşürdüğü bira yerde ince bir yol alırken gözlerinin dolduğunu, dudaklarının titrediğini,bedenin ise bana karşı işlemiş olduğu suçtan dolayı tir tir titriyordu.

"Abla..." Dedi bir kez daha.

Onu susturmam gerekiyordu. Susmalı.

Elimi kaldırıp yüzüne vurduğumda ve yüzü sağ tarafa döndüğünde gözlerim doldu.

Ona kötü örnek olan arkadaşları
- Hayır değiller. Arkadaş dediğin bu olmamalı.
Bana şaşkınca bakıyorlardı. Buradan uzaklaşmaları en iyisi yoksa kötü olacaktım.

Onlarda bunu biliyormuş gibi hızla buradan uzaklaşırken arkalarına bakmadan gittiler.

"Senin evde olduğunu düşündüm biliyor musun? Kardeşim açtır,ona gidip en sevdiği makarnayı yapayım diye düşündüm biliyor musun? Bu yorgun argın bedenimi eve nasıl atıp yemek yaparım diye düşündüm.
Kardeşim için dedim. Kardeşim için..."

"Abla." Bana döndü bana doğru gelip sarılmaya çalıştı ama onu itip ona tekrar tokat attım.

"Kes sesini,kes artık kes. Ablan değilim ben, değilim! Olsaydım şuan burada olmaz,evde olurduk. Sıcak ve güvenli."

"Abla."

"Bana abla deme artık.DUYDUN MU BENİ? BANA ABLA DEME!" diye bağırıp ondan uzaklaşmak için karşıya hızlıca geçtim. O,orada kalırken ben çoktan karşıya geçmiş durağa doğru ilerliyordum.

Ona kızgındım hem de çok kızgın ama sonra bu kızgınlığım aslında kendime olduğumu farkettim. Ona vurduğumda asıl canı yanan bendim.

Ondan özür dilemek için ve onu affetmek için arkama döndüğümde bana doğru koşuyordu. Gözleri doluydu. Dudakları kıvrıldı çünkü onu bırakmayacağımı anlamıştı.

Ama o an ikimzi ayıran bira şişeleri veya hayal kırıklığı değildi. Bizi ayıran bir kazaydı.
Beyaz sıradan bir araba kardeşime çarparken aslında beni de alıp götürmüştü.

İşte o geceden sonra üzerinden üç ay geçmişti. Üç koca ay canımdan can aldı.

Bir iki ay komada kalmıştı Turan,o zamanlar gece gündüzüm hastane olmuştu.
Doktorlar ümitli değildi ama o uyanmış, sapasağlamdı.

Sonra farkettik ki ayakları tutmuyordu.
Ayaklarını hissetmeyince bundan nefret etti.
Ona destek oldum her anlamda ama umutlu değildi.

Üzerinden bir ay geçmesine rağmen fizik tedavileri işe yaramıyordu. Hiçbir gelişme gerçekleşmiyor,onu iyileştirmek için hiçbir adım ileriye götüremiyordu.

Sonunda doktorlar bunun bir ameliyatla olacağını söylemişlerdi. Yüklü bir miktarla...

Bu parayı nasıl kazanırdım ben? Etim ne budum ne?

Ama yapmam gerekiyordu. Turan için bunu yapmam gerekiyordu. O bu hayata küsemezdi. Hayır buna izin vermiyorum. O benim kardeşim. O savaşmayı bilmeli.

Derin bir nefes alıp verdim. O geceyi unutmayı ne kadar istiyorum anlatamam.
Ama geçmiş bizi bırakmayan zehirli bir sarmaşık gibiydi.

Kapıyı çalıp içeriye girdim. Ses yoktu. Yüzüne baktığımda uyuduğunu gördüm. Hemen duvardaki ışıkları kapatıp onu rahatsız eden ışıklardan kurtardım. Huzurlu değildi. Bunu yüzünde görebiliyordum.

Yanına yaklaştım. Masadaki abajurda ışık yapanı da kapattım.
Tam karşısına, yanındaki koltuğa oturdum.

Elim saçlarına ulaşmak istedi ama sonra vazgeçti.
Sessizce uyuyyordu ama o sessizlik kaç gecenin çığlığı ile oluştuğunu bir ben biliyordum.

Bir olayın gerçekleşmesi için o olaydan acı çekmen gerekiyordu.
Ne de olsa acı insanı büyütür.
O da büyüyordu. Büyüyordu ama yanlış büyüyordu.

Annesi yoktu, babası yoktu. Bir tek ablası var o da yetmiyordu. Nasıl yetsin? Yarım elma olanlardan daha değeri az olan ablanın ona verebileceği bir tek sevgisi vardı. Bu sevgi ailesinin yerini dolduramıyordu.

Abla anne yarısı neden sayılmıyor? Ya da baba yarısı?
Yarı sayılanlar nerede? Hani amca,hani teyze?

Yoktu. Bizim bizden başkası yoktu.
Onun ailesi bendim benim ailem o'ydu.

"Abla?"

Sesini duyduğumda hızlıca ona baktım. Ona bakıyordum ama onu görmeyecek kadar kafam doluydu.

"Ablam?" Dedim içli bir şekilde. O gün öyle davranmadan, onu anlayıp yanımdan ayırmasaydım şuan böyle,bu şekilde olmazdı. Hepsi benim suçum. Onu iyi yetiştiremiyorum sanırım.

"Doktor bey ne dedi benim şu duruma?" Aşağıya bakamıyordu. Gözleri kayıyor ama hemen bana dönüyordu. Yavaşça yutkundum.

"Bunun bir tedavisi varmış." Yerinde doğrulanmak için harekete geçti. O an ayaklarını hissetmeyince dondu. Bunu düzeltmek için kısa bir an ayaklarının olduğu tarafa baktı ama sonra umutlu bir şekilde bana döndü.

"Gerçekten mi, nasıl,hadi beni tedaviye alsınlar!"

Kıkırdadım. Onun bu heyecanı kalbimde bir filiz oluşturuyordu.

"Dur Turan dur,gecenin bir vakti seni nasıl ameliyata alsınlar? İnsanlar uyuyor şuan."

O da dediklerimi idrak edebilince şaşkın şaşkın gülümsedi.
"Doğru, yarın yapsınlar o zaman? Ben her şeye tamamım."

Saçlarını karıştırıp derin bir nefes aldım.
"Burada değil yurtdışında tadavi mümkünmüş."

"Vay be, yurtdışına mı gideceğiz. Ne zaman? Abla hemen gidelim ne olur lütfen, lütfen?"

Başımı iki yana salladım gülümserken.
"Gideriz,gideriz ama..."

"Aması?"

Gözlerinin içine nasıl para sıkıntısı çektiğimizi söylerim bilmiyorum. 25 Milyon dolar olmasa dahi çok para idi. Evi satsak ancak 5 Milyon ederdi ve bu bize yetmezdi.

"Hadi uyu, devamını sonra anlatırım."

"Yapma abla ya,bu masal değil ki yarıda bırakıyorsun."

Güldüm.

"Ama heyecanlı değil mi?" Bir an düşündü sonra bunun olduğunun kanaatine varmış olmalı ki başını salladı.

"O zaman hadi iyi geceler,ben de gideyim şurada yatayım." Elimle koltukları gösterdikten sonra o tarafa doğru ilerledim.

"Abla sırtın ağrır,gel yanımda yat." Dedi Turan. Elini uzatmış bana yavru köpek bakışlarını atıyordu.

"Yok olmaz öyle şey. Sen rahat edemezsin."

"Ablamla uyuduğum her vakit bana rahattır,hadi gel. Orda olmaz. Hem ben ablamı özledim." Dediğinde bir eline bir yüzüne bakıyordum.

"Pekâlâ seni ben de özledim kardeşim." Yatağını açıp hafifçe bana yer açmak sağa kaydı.

Yatağa girip onu göğsüme çektim. O uyuyana kadar uyumadım. Saçlarını okşadım.

Uyku beni çekene kadar da böyle yaptım.

...

Sabah uyanmış son durumları doktorla konuşmak için harekete geçeceğim vakit o içeriye girmişti.

"Doktor bey,bu para gerçekten çok fazla." Gözlerim sık sık kardeşimin olduğu yatağa doğru gidiyordu.

"Anlıyorum ama maalesef ki elimizden gelen bir şey yok. Dediğim gibi adamlar daha yeni yeni..." Ondan önce konuşarak onu susturdum.

"Evet yeni oldukları için paraya ihtiyaçları var ve evet Türklere ayrıcalık tanımıyorlar. Bunu biliyorum."

Buruk bir şekilde gülümsedi.
"Belki ilerde her şeyin tedavi edildiği ülke Türkiye olur?" Diye ümit etti.

"Umarım. İşte o zaman tüm Dünya bizden korksun. İlk hastalar Türkler olacak,ilk sıra yine Türkler olacak."

"Evet öyle. İşte o zamana kadar ve kardeşinizin tadavisinin 25 Milyon olmaya devam edecek."

"Ben-"

Kardeşimin sesini duydum, tüm sözcüklerim yarıda kaldı.

"Abla,25 Milyon mu tedavi?"

"Ben sizi yalnız bırakayım. Anlaşılan kardeşinizin bundan haberi yok." Diyip gitti doktor.

"Ne haberi?"

Ona doğru ilerlerken böyle duymasını istemezdim ama duymuştu. Konuşmayı dışarda yapmam gerekiyordu.

"Abla bana cevap ver! 25 Milyon neyin tedavisi?" Gözleri aşağıya kaydı. Yutkunarak tekrar bana döndü.
"Ayaklarım,onlar için değil mi?"

Başımı salladım.

"25 Milyon yok ki bizde, değil mi?" Gözleri doldu. Benim canım kardeşimin gözleri dolmuştu. Para konusu hiçbir zaman derdimiz olmamıştı. Evet ben çalıştım onun için ama yetiyordu.

"Bulacağım. Söz veriyorum bulacağım."

"Nerden bulacağız o kadar parayı? Bak gördün mü ben asla ama asla yürüyemeyeceğim." Diye bağırdı. O an kalbimde acı yer edindi.

Kardeşim bana küsmüş bir şekilde sırtını bana döndü.

Onu yalnız bırakmak istemedim ama sonra biraz dinlenmesi için terketmek zorunda kaldım odasını.

Acı kor gibi kalbimde yanarken,onu düşündüm. Kardeşimi. Onu kurtarmak ve yeniden hayata bağlamak için elimden geleni yapacaktım.

Bu kötü bir yola girmeme neden olsa dahi,onun için yapacaktım.

 

 

Merhaba arkadaşlar
İlk bölümle karşınızda olmak ne güzel.
Sizce Bade, kızımızın adını bilmiyorsanız bile artık biliyorsunuz.
Kardeşi için ikilemde kaldığını, yaşadığı başka bir zorluğu okudunuz.
İlk bölüm için bu kadar yeter diye düşündüm.
Bölümler bu uzunlukta ilerleyecek.
İyi günler!

Loading...
0%