@nightdarkgirl34
|
Ben Ayçin Günay. 21 yaşında üniversite 3. Sınıf okuyorum. Hep okul değiştirdim. Gittiğim yeri beğenmezsem okumam orda. Bu yüzden bu yıl babam bana özel olarak bir okula ortak olmuştu. Okula istediğim saate giriş yapabilcektim. Kimse de karışmayacaktı. Bu yüzden mutlu hissediyorum. Ben istediğimi alırım,alırdım. Bölüm başlıyor... 1. BÖLÜM: SAYGISIZ PROFESÖR Sabahın erken saati diyeceğim bir vakitte annemin o güzel sesini duydum. "Ayçin uyan kızım,okul vakti!" Dediğinde mecburen gözlerimi açmış, yataktan kalkmış,banyoya girmiş rutin işlerimi halletmiş bir şekilde odamdan ayrıldım. O soğuk sudan bir kez daha nefret ettim. Ne ara yaz tatili bitmişti ki? Biraz daha gece kulübü olacağını düşündüm ama şimdi okul var ve bundan nefret ediyorum. Annem daha fazla beni çağırmadan önce aşağı inmem lazımdı. Merdivenlere doğru geldiğimde babamın odasından çıktığını o da buraya,merdivenlerden aşağı inmek için geldiğini gördüm. Beni gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme bulunuyordu. Üstünde koyu gri bir takım vardı ve üzerinde çok hoş duruyordu. Yanıma yaklaştığında elini omzuma koyarak beni kendine çekti saçımdan öptü. Gözlerimi kapadım o an. Babamın sarılmasıyla karşılık verip ona sarıldım. "Yeni okulun için hazır mısın?" Diye sordu babam. Satın alma işinde bende bulunduğum için okulu birkaç defa gördüm ve zaten beğendiğim için babam almıştı yani ortak olmuştu. Hakan bey, babamın hem eski dostu hem ortağı olmuştu. Oğlu vardı. Benden yaşça büyük bir oğlu vardı ve sanırım duyduğuma göre o profesör olacaktı okulda. Bir tek adını biliyordum. Hakkında başka birşeyler beni ilgilendirmiyordu bu yüzden ismi bilsem yeterli olduğunu düşündüm. Gerçi adını kullanmayacaksam neden bilme durumdayım ki onu da anlamadım. Sonuçta o bir profesör ve adını kullanmasam daha iyi olur. O bir profesör ve ben de bir talebeydim. "Evet baba, hazırım okul için. Umarım istediğim bir yıl olur." Dediğimde bana sadece gülümsedi. Abim o sırada babamın arkasından sıkıca sarıldığında babamın tepkisine baktım. İlk önce irkilmiş ardından gülümseyerek bana arkasını dönerek oğluna da sarıldı. "Günaydın baba," dedi abim ve beni gördüğünde "günaydın fındık burunlu." dedi,ismim yerine taktığı lakaba göz devirdim. "Günaydın abi." dedim,bende o sırada babama daha çok sarıldım. Abim ne yaptığımı anlayınca daha çok sarıldı. Babamın yüzü morarmaya yaklaştığında "Tamam çocuklar beni öldürmek mi istiyorsunuz?" Diye sordu,yarı alayla yarı ciddi bir yüz takındı. İlk önce abim bırakmasıyla sarılma yarışını ben kazanmış oluyordum. Ayçin Günay,her zaman istediğini alırdı. "Ben kazandım,ben kazandım!" Diye sevinç çığlıkları attığımda annem galiba dayanamayıp yukarıya çıktığında merdivenlerde göründü. Yüzü, saçı, kıyafetiyle benden daha güzel birisi varsa o da beni doğuran kadındı. Bu kadın benim annemdi. Üstünde sarı bir takım vardı ve saçları sıkı bir topuzla bağlanmıştı. Gözlerinde hafif bir makyaj yapmıştı ve dudaklarında nude tonlarında bir ruj vardı. Babamın seçtiği kadın benim annemdi. Babam harika bir seçim yapmıştı. Hem güzel hem akıllı hem sevgi dolu biriydi. Bizi gördüğünde gülümsedi ve önce bana sarıldı ardından abime en son olarak babamın yanağından öptü. Biz burada olmasaydık kesin dudak dudağa olacaklardı. "Günaydın güzel ailem, bensiz mi sarılma ayini yapıyorsunuz?" Hafif alayla söylediği sözlerle gülmeye başladık. "Olur mu öyle anne?" dedim ve ona tekrar sarıldım. Bir kolumu babamı çekerken o da sarıldı sevgili eşine ardından diğer kolumu abimi çağırdım. O da diğer taraftan anneme sarıldığında gülümseyerek başımı omzuna yasladım. Annemin boyu 1.65 cm idi. Benden beş santim kısa olmasına rağmen giydiği topukluyla aynı boya gelmiş oluyorduk ve ona rahatça sarılabiliyordum ancak babam ve abim için durum aynı söyleyemem. Babam 1.86 cm ve abimde 1.88 cm idi. Abim ve babam kocaman bir devdi. Sarılmanın ardından hepimiz aşağı indik ve güzel bir kahvaltı yaptık. Yarım saat sonra babam direkt şirkete ve abim de arkadaşlarının yanına gideceğini söyledi. Masa da bir tek ben vardım çünkü annem de bir kaç işi olduğu için çalışma odasına girmişti. Çatalımı zeytine batırıp ağzıma atıp çiğnedim. Birkaç domates parçasını yiyip, çayımı içtim. Sonunda kahvaltımı haşlanmış yumurta yiyerek bitirdim. Annem merdivenlerden aşağı indiğinde hâlâ masada olduğumu görünce kaşları havalandı. "Kızım ben seni çıktı zannediyordum." O sırada çayımın son demlerine kadar içiyordum. Bitmiş çay bardağımı masaya bıraktığımda ona döndüm. "Saat kaç ki?" Diye sordum,merakla. "Saat şuan sekiz buçuk." dediğinde gözlerim kocaman açıldı ve yerimden kalkıp kapıya koştum. "Ha siktir geç kalacağım. Hem de ilk gün!" Diye bağırıp kapıdan tam çıkıyordum ki annemin sesini duydum. "Kızım üstün, üstüne bak." dediğinde durup üstüme baktım. Kahretsin hazır değildim! "Tamam anne gördüm." diyerek ona döndüm ve gülümseyerek merdivenlere koştum. "Kızım yavaş yavaş ilerle." diye bağırdı annem. Onu dinlemek isterdim ama okul buraya bir saat uzaktaydı ve hayır ilk günden geç kalmaya niyetim yoktu. Odama geçip gardolaba ilerledim ve üstüme beyaz bir gömlek ve mini siyah bir etek giydim. Saçımı biraz tarayıp salaş bıraktım. Dudaklarıma olmazsa olmazı kırmızının hafif tonlarındaki ruju sürüp bitirdim. İşte bu be! Odamdan çıktıktan sonra çantamı da alıp annemin yanağından öptüm ve hızlıca evden çıktım. Kırmızı renkteki arabama binip okula doğru sürdüm. Arabamın üstü açıktı ve saçlarımı uçuruyordu. Bu yüzden seviyordum. Lise sonunda babam hediye olarak bu kırmızı arabamı almıştı ve neredeyse dört senedir kullanıyordum. Bir elim direksiyonda arabayı dengede sağlarken diğer elimi kaldırıp telefonu radyoya bağlayıp şarkı listemi açtım. Yol boyunca dinledim. İlk dinlediğim şarkı |Athena -Arsız Gönül| Ben mesala, uçarım mesala Ooo oooo ooooo (..) Bu şarkıya bayılıyorum. Hem enerjisi hoşuma gidiyor hem beni yansıttığını düşünüyorum. Diğer şarkıya geçmeden önce birkaç defa daha dinledim. Saçlarım rüzgarla dans ederken yüzümde kocaman bir gülümseme bulunuyordu. Bu şarkıdan sonra başka şarkılar da dinlemeye başladım. Şarkılarla geçen yolculuğum sonunda okulun otoparkında son bulurken güvenlik bana kapıyı açtı. Arabamı dikkatlice yer ararken bulduğum yere doğru ilerledim. Arabamı park ettikten sonra indim ve kilitledim. Çantamı alıp tam okula doğru ilerlerken siyah bir araba önümde durdu. İrkilerek birkaç adım geriye attığımda arabanın içindeki adamı gördüm. Bana bakıyordu. "İyi misiniz?" Diye sordu,sesi ilgisizdi. Bunu farkediyordum. Öylesine sorduğunu düşündüm. "Bana mı iyi diyorsunuz? Dikkatli sürseydiniz iyi olurdum ama siz dikkatli sürmediğiniz için şuan yaşadığım şeyi anlatamam." Dedim,sinirle. "Asıl önüme çıkan sizsiniz." Dedi yabancı adam. Onu incelerken kapıya doğru yaklaştım. "Benim kim olduğumu biliyor musunuz?" Diye sordum,tek kaşımı havaya kaldırdım. "Kim olduğunuz hiçbir önemi yok benim için hanımefendi. Önüme çıkan, sizsiniz. Bir dahakine dikkatli olursanız sevinirim." Dediğinde ağzım açık kalmıştı. "Siz," daha konuşmama izin vermeyerek hızla sürdüğünü ayağımı sertçe yere bastırıp okula doğru gittim. O hadsiz, saygısız adam bunun hesabını verecekti. Acaba hangi sınıfa gidiyordu. Son sınıf olduğuna bahsime girerim. Okulun içine girdiğimde ilk hedefim kantine uğramak. Koridorlardan geçerken erkeklerin bakışı benim üzerimdeydi. Herkes sıradan gelirken neden benim üzerimde böyle bir kıyafet olduğunu merak ettikleri veya beğendikleri içinde olabilirdi bilmiyorum. Kantine uğradımda arkadaş grubum da burada ortada duran masamızda oturduğunu gördüm. Kantinden kahve isteyip hemen onlara doğru gittim. Kendimi sandalyeye bıraktığımda yüzümdeki ifadeyi gördüler. Betül ve Burcu benim hem sınıf hem yakın arkadaşlarımdı. Özellikle Betül. "Ne oldu,bu halin ne?" Diye sordu, Betül. "Otoparkta saygısız bir adamla karşılaştım." Dediğimde şaşırdı. "Kim?" Diye sordu Burcu. "Bilmiyorum ya, sanırım son sınıfa gidiyor." Dedim oflayarak. "Bunun için moralini bozacak mısın cidden?" Diye sordu Betül. "Hayır elbette,o kim ki moralimi bozacak ama işte insana koyuyor bu şeyler." Dediğimde güldüler. Üçümüz dersin başlama saati gelene kadar sohbet ettik ardından dersin başlaması ile herkes derse doğru ilerledi. Biz de kendi bloğumuza doğru giderken Burcu ve Betül içeriye girdi ve ben de derse girmeden önce üst sınıfın bloğuna doğru baktım. Onu hiç bir yerde göremedim. Bu yüzden kendi bloğuma geri dönerek sınıfa girdim. Burcu ve Betül arkamda oturuyordu ve ben de onların önlerinde oturuyordum. Tam ortalarında. Birazdan yeni bir profesör gelecekti. Kalem ve defteri çıkardım. Bir tane de tableti çıkardım. O sırada kalemim yere düştü. Yere eğilip kalemimi yerden alırken profesörün geldiğini sıra altında gördüm. Dikkatle ayağına baktığımda birisini hızlıca sallıyordu. Başımı kaldırıp profesöre baktığımda ikimiz de şaşırmıştık. Çünkü o otoparkta bana saygısız davranandı. "Sen?" Dedik aynı anda. İşte bu büyük bir sürpriz olmuştu. Adamı inceledim. O sırada Betül arkamda kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Onu tanıyor musun? Ay yoksa otoparkta dediğin çocuk bu muydu?" Diye sordu heycanla. Cevap vermedim. Profesör denen adam boğazını temizleyerek çantasını çıkardı ve ordan tebeşir alarak tahtaya döndü. "SAVAŞ AKSOY" yazdı ve bize dönerek kendini tanıttı. "Bendeniz Savaş Aksoy. Yeni profesörünüz benim. Ders ve sorunlarınızı benim odama gelip konuşabilirsiniz. Herkese iyi dönemler ve başarılar." Diyerek son buldurdu. Demek babamın ortak olduğu adamın oğlu benim profesörüm olacaktı ha? İyi olsun bakalım. ... Dersin sonuna kadar profesörle tanışmalar oldu. Bu çok sıkıcı idi. Sonunda ders bittiğinde derin bir nefes alıp tam sınıftan çıkıyordum ki Betül yanıma gelerek konuştu. "kızım, yakışıklı adam ya " dedi, Betül. Ona göz devirdin. "İyi senin olsun. Saygısızla işim yok benim." Dedim, sertçe. O an bir boğaz temizleme ile gözlerimiz kocaman açıldı ve sesin sahibine döndük. Profesör "Sen hemen odama." dedi sertçe. Kimden bahsettiğini bilmiyorduk çünkü bize bakmıyordu. "Ben mi?" Dedi, Betül. Başını çevirip doğrudan benim gözlerime baktı. Parmağınıı kaldırıp beni işaret ettiğinde Betül'e kısa bir bakış attığımda hayal kırıklığı yaşadığını gördüm. Sanırım gerçekten bu saygısız adamdan hoşlanmış. Tam yanından geçerken kolumdan tutarak ilerlememi engelledi. Ona kaş çatarak baktığımda kolumu bırakıp kendisi önden ilerledi. Nalet olsun! Tüm sorun önden ilerlemek mi? Onu mecburen takip etmek zorunda kaldım. Odasına geçtiğimizde kendisi hemen masasına geçip sigara yaktı. İnanılmaz. Dudaklarından serbest kalan dumandan sonra ağzını açıp "Demek öğrencisin. Bu kıyafetlerle hiç öğrenci gibi durmuyorsun." Dedi. "Neden, ne varmış kıyafetimde?" Diye gözlerine dik dik bakarak sordum. "Ne yokmuş diyeceksin " dedi,sesi sakindi ama bu beni sakin edemezdi. Önce otoparktaki saygısızlığı şimdi de bu? "Geç otur şuraya. " dedi. Eliyle gösterdiği yere oturdum. "Gömleğin sutyenini gösteriyor. Buraya okumaya geldin. Göstermeye değil!" Ani çıkışı yüzünden bir saniye affaladım. Ardından kendimi toparlayarak kaş çattım. "Sizi mi ilgilendirir? Ne giydiğimden size ne acaba? " dedim, sesim ona hitaben yüksek çıktı. Küçük bir nefes alıp verdi. "Haklısın. Ama yine de bu okulun kuralları var!" Dedi, bakışlarını kısarak kıyafetimde gezindi. Gözlerinin hedefi giydiğim beyaz gömlekte neredeyse görünecek olan sutyende idi. "Ne oldu? Şimdi de siz bakıyorsunuz. " hafif alay ses tonuyla konuşmam ile gözleri tekrar gözlerini buldu. Zorlukla yutkundu. O bir profesördü ama işine gelirse. "Böyle gezinme daha iyi olacak. " dedi zorlukla. Yakalandı tabi,zor çıkar sesi. "Siz karar veremezsiniz! " dedim Nefesimi sertçe verdikten sonra ayağa kalktım. "Otur şuraya!" dedi,sesi otoriterdi. "Sizin saçmalıklarınızı dinlemeyeceğim." dedim ve kapıya ilerledim. Tam kapı kolunu açıyordum ki kolumdan tuttu. Sinirle ona döndüm. "Haddini aşma!" dedi sinirle, sesi bir tık yükselmişti. Gözleri hızlı soluk alıp vermem yüzünden göğüslerime bakıyordu. O bir profesördü. "Siz aşmayın! Kıyafetlerimden bakışlarınızı çekin." dedim. "Bilerek olmadı. Gözüm kaydı. " dedi,hemen. Gözleri gözlerimi bulduğunda alayla güldüm. "Gözleriniz hep yanlışlıkla mı takılır?" Hafif alaylı çıkan sesimle gözlerini kıstı. Bir anlığına yine dudaklarıma baktığında şaşıracaktım. "Çıkabilirsin şimdi." dedi, Yutkunarak masasına döndüğünde bende sonunda çıkmıştım. Kapıdan çıktıktan sonra koridorda bulunan öğrencilerin bakışları üzerimde idi. Önüme baktığımda gömleğimin bir tarafı aşağı inmişti. Bu ne zaman oldu bilmiyorum ama hemen düzelttim. Eteğim oturduğum için biraz yükselmişti ve biraz daha yükselseydi beyaz tangam gözükecekti. Hemen onu aşağı doğru çektiğimde neden bunu kızlar lavabosunda yapmadığımı düşündüm. Çünkü herkes- erkekler dahil hepsinin gözü benim üzerimde idi. Nefesimi verdim. Dudaklarım kuruduğu için dilimle yalamaya karar verdim. Bu durum dışardan bakıldığında sanki o odada yani profesörün odasında sevişmiş gibi duruyordu ama kimin ne anlamaya baktığını umursamıyordum. Adımlarım kantini bulduğunda kendime çikolatalı kahve aldım. En sevdiklerimdi. Arkadaşlarım yine aynı yerde durmuş sohbet ediyorlardı. Profesörün odası bulunduğu koridorda duran birkaç kişinin gözleri üzerimde iken kulak kulağa konuşuyordu ve bu arkadaşlarımın da dikkatini çekti. "Neler oluyor?" Diye sordu Betül Kaş çatarak. Birisi yanımızdan geçerek," O gerçekten de bir sürtük." Dedi. Bunu duyduğumuzu biliyordu. Betül hemen bana dönerek "Gerçekten seviştin mi yeni gelen profesörle?" Diye sordu gözlerini kocaman açarak. Burcu içtiği kahveyi püskürdü. "Ha o mu? Benim kıyafetlere laf ediyordu. Okuldan atılır diye diye yaptım. Bu durum okul eğitim kuruma geçtiğinde kovulur umarım. Aramızda hiçbirşey olmadı merak etmeyin " dedim sakin bir sesle. Arkadaşlarım beni dinliyordu,şaşkınlıkla. "Yani yok bir şey?" Dedi Betül gözünü kısarak. Göz devirdim. "Evet,yok. Nefes alabilirsin. " dedim. Bu kız gerçekten kafayı profesörle takmış. "Yaptığın çok acımasızca,kızım." dedi Burcu. Ona baktım. Neden acımasız olsun ki beni böyle bilmeleri çok acınası.. "Saygısız biri,bunu hakketi " dedim. "Yalnız senin adın çıkar. Benden söylemesi." dedi Burcu, kaşlarını havaya kaldırarak. "Beni bilmiyor musunuz kızlar? Yakışıklılarla yatarım. "Dedim ve küçük bir kahkaha attım. Kahkaham kantinde bulunanların dikkatini çekince onlara baktım ve gülmeyi kesip dudaklarımı birbirine bastım. Tekrar önüne döndüğümde onu gördüm. Bir boğayı,hayır profesörü... Eli belinde sinirle nefesini soluyordu. Alayla ona baktığımda elini belinden çekerek yanıma doğru geldi. Arkadaşlarım farkedince şaşkınlıkla bir bana bir ona bakıyordu. Yanımda durduğunda ona altan baktım. Onun konuşmasını beklerken Betül'ün Burcu'nun kulağına eğilip birşeyler fısıldadı ve başlarını sallayıp "Biz gidelim" dediler aynı anda. Hadi ama neden beni bu adamın yanında yalnız bırakıyordu ki? "Sen! Adın Ne?" Diye sordu. Sinirden bir gözü seğiriyordu. Gözlerimi kısarak ona baktım. Tam gözlerinin içine. Ciddiyiyetimi koruyup sonunda ağzımı açmıştım. "Ayçin." dedim, sakin bir sesle. Dudaklarını dişledi. Dudaklarına baktım. "Benimle geliyorsun. Odama Ayçin." dedi. "Başka?" Diye sordum,sırıtarak. Bu adam gerçekten benim sahibim olduğunu,onun kölesi olduğumu mu düşündü bilmiyorum ama gerçekten ona katlanamıyorum. Hayır yani hem saygısız hem yakışıklı. "Yok, hadi bekliyorum. " Deyip uzaklaştı. Tanrım sen beni biliyorsun lütfen katil olmayayım lütfen! O gittikten sonra nefesimi sertçe verdikten sonra onu takip ettim. Kapıyı tıkladım. Onun sesini duymamla içeriye girdim. Odasına girdiğimde onu kendi koltuğunda oturduğunu hatta bir bacağını diğer bacağının üstünde attığını gördüm. "Neden burdayım bu kez?" Diye sordum. Gözlerinin içine baktım. Sıkılmıştım. "Bazı dedikodular okulda dönüyor?" Dedi, dudaklarını dişlerinin arasına aldı. Düşünceli ve sinirli duruyordu. Sanırım kızmıştı. "Yani? Sadede gelir misiniz?" Diye sordum. Nefesimi verdim. "Öğrencilerin benim hakkımda yanlış bilgiler edinmesini istemem. Bilmem anlatabildim mi?" Sakinle,"Sanki bu odada seninle birlikte olmuşum gibi davranmanda cabası." diyerek sakinliğini koruyamadı sonlara doğru. "Sizinle birlikte olmadık. Ayrıca ben neden sizinle birlikte olacağım? Tipim değilsiniz. " dedim sinir bozucu şekilde güldüm. "Ne varmış benim tipimde?" Diye sordu. Aslında tipim değildi ama yakışıklıydı. "Sevmem işte." dedim, omuz silkerek. Şaka gibi ama gözlerimi ondan kaçırdım. "Neyi seversin ki?" Diye sordu. Tam önümde durdu. Yutkundum. Bu adam ne ara masasından ayrılıp gelmişti öyle? "Sizi ilgilendirmez. " dedim ve arkama dönüp kapının kolunu tuttum. Ama önüme geçip kolumdan tuttu. Sikeyim, artık gerçekten sikeyim. "Yeter Ama! Bu kolumu keseceğim. Tutmayın. Nedir sizin şu filmlerden özenerek yaptığınız yakınlaşmalar. Bırakır mısınız kolumu?" Dedim,ona dönerek. Sesim sakindi ama gözlerim ise çığlık atıyordu. "Çok tehlikeli bir kızsın. Baban sanırım bu okula bol bir servet ödüyor." dediğinde güldüm. Bilmiyordu sanırım okulun yarısı benim? "Babam bu okulun ortağı. Ayağınızı denk alırsanız sevinirim. " dedim, üsten bakmayı denedim. Şaşırdı. "Demek okulun ortağı. Şimdi anlaşıldı senin bu hâl hareketlerin ve şımarıkların." dedi yüzünde bir sırıtış belirdi. Gözleri tekrar kıyafetimde durdu. Bu adam gerçekten ya kafasını çarpmış birisi ya da beni arzuluyordu. Gözlerimi kısarak kendime baktığımda hemen çekti bakışını, gözlerine baktım tekrar. Gülümsedi." Evet, çok rahat çok profesyonel." dedim. Profesörün gözü koyu renge bulandı sanki o an. Çünkü gözlerinin hedefinde benim dudaklarım vardı. Hafifçe eğildi dudaklarıma karşı. Hayır Ayçin o senin profesörün! Kendimi duvara bastırdım. O da bana yakın olmak adına önüme belirince dudaklarımı ısırdım. Gözleri dudaklarımı bulduğunda iki elimle göğsünden ittim. "yapmayın profesör." dedim,sesim arzulu ama bir o kadar da nefret kusarken. Ondan etkilenemem. "Niye ? Zaten tüm okul bilmiyor mu ?" diye sordu alayla, gözleri gözlerime yoğun ve bir o kadar nefretle bakarken. "yanlış anlama oldu. Uzak durun Tipim değilsiniz.Siz saygısız birisiniz." dedim,bu söylediklerim onu kızdırmasına neden oldu. Bu, onu yoğun bakışlarından kurtarırken kendime gelmem saniyeler aldı. "Saygısız değilim. Haddini aşma!" dedi, sertçe. Sesi odayı kaplıyor, yankı ediyordu. Benden uzaklaşıp arkasına döndüğünde nefesimi vererek odada bulunan koltuğa oturdum. "Saygısızsınız profesör." Dediğimde önüne döndü ve gözlerini,koyu gözlerini,kaybetmiş nefretle harmanlanmış gözlerini bana dikti. Kısa bir an gözleri bacaklarmı "Bir profesörle nasıl konuşacağını sana öğreteceğim talebem." dedi sertçe ve yanıma yaklaşıp kolumdan tuttu. Canımı yakmıyordu ama ondan nefret etmeye başladım. Hem nefret hem de arzu... Hayır,sadece nefret. Sinirlendim. "Ne yapıyorsunuz profesör?" Diye sordum,sinirlenerek. Kolumu bırakıp kendini koltuğuna bıraktı. "Çık dışarıya. " dedi, sertçe. Bu adamı hem öldürmek istiyorum hem de... Öpmek. Ne diyorum ben ya? "Peki." deyip odadan ayrıldım. Daha fazla konuşmadan derin bir nefes alıp odasından ayrıldım. Bugün yaşadığım bu olaydan sonra evime gitsem daha iyi olacaktı ama önce arkadaşlarımı bulmam lazımdı. O aptallar beni tek bıraktıkları için çok sinirliyim. Onları her yerde aradım ama bulamadım bu yüzden derse girdim. Eve bir daha ki derse girmeden önce gidecektim. Sonunda kaçak arkadaşlarımı görünce kaş çatarak onların yanıma gelmesini bekledim. "Neredeydiniz siz?" Diye sordum,sesimi alçak tuttum. "Profesörle yalnız konuşacağınızı düşündük bu yüzden ayrıldık. Ne oldu, ne dedi?" Diye sordu Betül merakla. Göz devirip cevapladım. "Benden hoşlanıyor." İkisinin ağzından çığlık çıktığında öğrenciler bize baktı. "Sessiz olun, şaka yaptım. Benim giyimime dikkat etmemi, burasının bir okul olduğunu diye geveledi ha bir de okulda boş dedikodu yapmamamı istedi." dediğimde ikisi de başını salladı. Tam Betül konuşacak iken dersin profesörü geldi ve ders başladı. ... Dersin bitiminde hemen okuldan ayrılıp arabama bindim. Arabamı eve doğru sürdüm. Bugünkü olaylar gerçekten tuhaftı. O gerçekten saygısız kendini bilmez bir adamdı. Ondan nefret etmeye başladım. Sonunda eve geldiğimde derin bir çektim ve arabadan indim. Biraz dinlenirim umarım. Bugün dışarıya çıkmayacaktım. Eve gelip zile bastım. Bir dakika sonra hizmetli kapıyı açtığında içeriye girdim. O sırada salonda sesler duydum. Profesör "Baba, ben geldim." diyerek salona giriş yaptım. Onları yan yana ayakta konuşurken buldum. Babamın yanına geçip dudaklarımı onun yanağına bastırdım. Babam bana sarıldığında ben de ona sarıldım. "Hoşgeldin,güzel kızım. Okul iyi mi? Beğendin mi?" Diye sordu,babam bana. "Fena değil baba." dedi dedim ve gülerek göz devirdim. Kısa bir an ona baktım. Profesöre. Babam profesörü eliyle gösterip "kızım tanıştırayım," dedi. "Okulun diğer ortağımın oğlu Savaş Aksoy." Biliyordum ama yine de ondan duymak beni şaşırttı. Yani gerçekten de ortağım. Teknik olarak babamın ortağının oğlu ve benim de öğretmenim, profesörümdü. Gülümsedi, profesör. Göz devirmek yerine yalandan şaşırmaya devam ettim. "Bundan sonra ders konusunda sana yardımcı olacaktır. " dedi,babam konuşmaya devam ederken. Babama dönerek, Güldü babam, profesöre bakmasam da onun da gülümsediğini gördüm. "Hayır aksine çok zekisin. Bu yüzden fazlaca çalışmalı ve seni koltuğuma oturtabileyim." Dedi babam ,ona şaşkınlıkla bakarken "ama ağabeyim?" Diye sordum. "O yurt dışındaki yakında açacağımız şirketin başında duracak. Sende burdaki şirketin başına oturacaksın benden sonra. Ama çok çalışmalı. Artık emekli olmalıyım değil mi?" Diye sordu babam hafif alayla. Yaşlı değildi. Yaşı 54 idi. Profesöre baktı."işletme için ideal bir öğretmen olacaktır sana." Dedi babam,bana. Saygısız bir profesör bana iyi öğretmen olamaz, diyemedim. Gülümseyerek babama sarıldım ve bu güzel haber yüzünden o saygısız adamla çalışmak zorundaydım. Ama günün sonunda koltuğa oturacağım için benden mutlusu yoktu. Babama sarılırken profesör izin isteyerek ayrıldı. Ben de akşam ailemle yemek yedikten sonra biraz odamda takılıp uyudum. Yarın ne olur bilmem ama sanırım uzun bir dönem olacaktı bizim için. Profesör ile benim için yepyeni bir dönem bizi bekliyordu. Yeni bölüm ile merhaba;) Aslında bölümü düzelttim. Çünkü 2023'ün ilk Mayıs ayında yazdığım için biraz amatörce oldu. Umarım beğenirsiniz :) Görüşürüz. |
0% |