@nightdarkgirl344
|
Merhaba arkadaşlar. Bu hikaye tamamen uydurmadan ibaret olup, gerçeklikle alakası yok. Yazar,bu tür ilişkiye karşı olmaktadır. Bu bir BXB hikayesidir. Belki de karşımda o olmasaydı bu kadar gergin olmazdım ancak onun bakışları ok misali üzerimde dururken nasıl gergin olmayayım ki? Bara gelirken araç durdu ve biz tek tek inmeye başladık. Önce Alex ardından ben ve arkadaşlarım indikten sonra bara doğru baktık. Barın önündeki koruma bizi es geçip gözleri Alex Kim'in üzerinde durunca ona baktım. Rahat bir tavırla gözleriyle bizi göstermişti. Koruma yana çekilip perdeyi açınca şaşırdık ancak Alex önden gidince onu takip etmeye başladık. "Vay canına,o koruma seni tanıyor gibi?" Dedi Bea,Alex Kim'e ancak o cevap vermeyi bile tenezzül etmedi. Sessiz kaldı. İçeriye geçip insalara bakamadan birisi bizim önümüzü kestiğinde bakışlarımız onu buldu. Ceketini Alex Kim'i gördüğünde iliklemiş,ona saygı duymaya başlamıştı. "Hoşgeldiniz efendim. Sizi ve arkadaşlarınızı VIP koltuğuna alalım." Dediğinde ne kadar şaşırsam bilemedim. Gerçi o bir mafya idi. Onun tanınması veya ona sunulan bu tür ayrıcalık olabilirdi. Alex Kim cevap vermedi. Adam eliyle bize yol gösterirken Bae ve Lee hemen yanımda durmuştu. "Onun olayı ne, nasıl bu kadar ünlü oldu da buraya kadar adı duyulmuş?" Diye merakla sordu Lee ancak cevabını alamadan ilerlemeye devam ettik. Gözlerimiz,biz VIP'e giderken her yerde geziniyordu. Dans eden insanlar, içmek için gelenler,direk dansı edip gösteri yapanlar ve onu izleyenler. Dj'de hoş popüler bir parça çalıyordu. Son trendlerde bir numara olan ve k-pop'un şuan yıldızı olan grup BTS'in -MİC DROP- şarkısı çalıyordu. Dünyaya yayılan k-pop,bir zamanlar bu kadar yaygın değildi ancak ne zaman yayıldı işte o zaman herkesin dilinde yer edindi bu tür şarkılar ve şarkıların içindeki danslar. Hatta öyle ki yeri geldiğinde yeni gruplar,yeni dans koreografileri birçok insan tarafından sevilerek yapılması ve bunun üzerinde izlenimlerle birçok yerde konser verilmesi hem grupları hem de grubu sevenleri mutlu etmişti. Şimdilerde ise hâlâ yerini koruyan k-pop,ilerde belki daha da popülerleşir ve belki de başka ülkelere bile sıçrar. Ülkem diye söylemiyorum ama gerçekten iyiyiz. İyi olmak zorundayız. Her anlamda. Biz böyle yetiştirildik. Bizde tembel olmak yoktu. Eğitim düzenimiz sert olsa da öğretmenlerin dediklerine göre biz daha iyiz. Diğer ülkelerin lQ'sü bizden düşük hatta öyle ki kardeş ülkemiz olan TOKİ (Türkiye) bile düşük ders notları ve yabancı diliyle bizden aşağıda kalıyordu. Tabi onları ezmek için söylemiyorum ama gerçek bunlardı. Öğrendiğime göre onların da eğitim şartları ağır ve ezberle ilerlemeye devam ediyordu. Bu da öğrencilerin bilgi seviyesini ölçmek değil,ezberlerin iyi olup olmadığına bakıldığına dair görüşler vardı. Sonuç olarak onları Tanrı,bizi de Büyük Tanrı Buda korusun. (Allah yar ve yardımcınız olsun.) "Hey, Ha-Ru,beni duyuyor musun?" Diye bana bağıran Bae ile irkilerek ona döndüm. Ne ara bacaklarım VIP'inin koltuğuna kadar götürmüştü ki? Bunu anlamam için etrafıma bakıp tekrar ona,Bae'ye baktığımda bana bakıyordu. "Dalgınım." "Boş ver,bir şeyler iç kafan dağılır." Dedi umursamaz bir tavırla. Eliyle öylesine bir hareket yaptığında gözlerimi devirdim. Lee önce bana sonra hemen yanımda duran Alex Kim'e bakınca kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Neden yanımda oturuyordu ki,bunu farkedince iki adım sola,ondan uzaklaşmaya başladım. Gözünden kaçmadı bu hareketim. ... Bae daha fazla dayanamayıp dans pistine gitti,kendinden geçmişcesine dans edip kızları süzüyordu. Kızlar ona kıkırdayıp durmuşlardı. Lee,elindeki shot ile kafasına dikip yüzünü buruşturdu. Ben de severdim bunu ancak o hemen yanımda dururken nasıl elime alabilirdim ki? Keskin bakışları üzerimde dururken nasıl hareket edebilirdim ki? Yine de içme dürtüme engel olamadım. Önümdeki shortu elimle alıp kimseye bakmadan dudaklarımdan akıttım. Boğazım yanarken tıpkı Lee gibi yüzümü buruşturdum. Bir an kulağımın dibinde onun soğuk nefesi hissedince irkildim ama geri çekilmedim. "Bu kadar çok mu sevdin bunu?" Bunu derken elimdeki boş küçük shorttan bahsediyordu. Dudaklarını yalarken bir milimetre kadar dili kulağımı yalamış gibi geldi ancak geri çekilince öyle bir şey olmadığına karar verdim. Ona bakmak yerine dans pistinde kendisiyle birlikte birkaç kızın dans ettiğini gördüm. Bae'nin bakışları arzu doluydu ve buradan bile farkediliyordu. Kızlara öyle arzuyla bakıyordu ki kızarmadan edemedim. Yine onun nefesi hemen arkamı bulmuştu. "Sence de arkadaşın bir moron,bir aptal,bir sapık veya arsız değil mi? Gözlerinin gördüğünü de inkar edecek misin, küçük?" Diye fısıldadı. Fısıltısı tenimi ısıttı. Soğuk nefesi sanki tenimi ısıttı. Bu yanılgıydı oysa. Soğuk bakışları, soğuk nefesi ve soğuk davranışı nasıl beni ısıtabilir ki? Tabi ki bir yanılgıdan başka bir şey değildi. Hareket etmedim, sustum. Benden uzaklaşır zannetim ancak saçımda hissettiğim bir kıpırtı ile gözlerimi kaldırıp kafama baktım. Uzun boyu,ayaktan bile farkedilirken otururken hayli hayli farkediliyordu. Bu kez bir dev gibiydi. Ya da o'ydu. Bana bakmıyor, karşısına bakıyordu. Gözlerinde gördüğüm net olan nefret kime olduğunu bilmiyordum ama vardı. Silahını hiç düşünmeden çıkarıp sıkınca birkaç saniye dondum. Gözlerim üzerinde duruyordu ve sık nefes alıp veriyordu. "Sizi ahmaklar, dikkatli olsanıza." Ardından anlamadığım bir dilde bir şeyler söyledi. Bu Portekizce idi. Nasıl biliyor demeyeceğim,o bir mafya idi. "Üzgünüm patron," dedi birisi ancak ona bakmadım. Hâlâ şoku atlatamadığım için gözlerim onun üzerinden ayrılmadı. "Kes sesini, nasıl dikkatli olmazsın,aptal." Bir anda kulağıma insanların çığlığı,koşusunun sesi geldiğinde kendime geldim. Arkamda duruyordu ancak ben önde olduğum için hareket bile etmiyor,adamına kızmak için burada duruyordu. Nefesimi verdiğimde gözleri beni buldu ardından gözlerini arkadaşım Lee'yi buldu. "Onu burdan çıkarın. Adamlarım sizi eve bıraksın." Lee başını salladı,korkudan titriyordu ama onu dinleyerek beni kolumdan tuttu. Çıkışa götürecek iken gözlerim dans pistinde kanla kaplamış kıyafetiyle yerde yatan adamdaydı. O Bae, arkadaşımdı. Başımı hızla sallayıp kolumu Lee'den kurtarıp dans pistine koştum ancak önümde siyah giyinen adamlar belirince ona baktım. Bana bakıyordu. Gözlerimde yaş birikince adamlarına 'çekilin' diye emir verdi. Adamları çekilince yere,dizlerimin üzerinde durdum. O sırada Lee sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. Hemen arkamdaydı ama daha fazla dayanamayıp yere diz çökünce nefesimi tuttum. "Ağlamayı bırak, nabzını kontrol edeceğim." Dedim sakinlikle. Gözlerimdeki yaş sakinliğimle tezattı oysa. Lee beni dinleyip ağlamayı bıraktı ancak kesik kesik inlemeler döküldü dudaklarından. Elimi boynundaki nabzına götürdüm. Gözlerimi kapattım. Sağ gözümden feragat eden yaşla gözlerimi açtım. Yaşıyordu. Vurulmuştu ama yaşıyordu. "Yaşıyor, değil mi?" Kesik inlemelerin altında sormuştu. Ben nasıl Lee'yi en yakın arkadaşım olarak görsem,Bae için de görüyordum. "Yaşıyor." Bu onun derin bjr bir nefes almasına sebep olurken bakışlarımı ona,Alex Kim'e çevirdim. Bana bakıyordu. "Yaşıyor,onu hastaneye götürün!" Diye bağırdım. Sesim güçsüz çıkıyordu ama bu ona yetmişti. Adamlarından birini buraya gönderip Bae'yi taşıdılar. "Hastaneye değil,bu polislerin araştırmasına neden olur,bizim mıntıkadaki yaşlı bunağa götürün. O kurşunu çıkarır." Dediğinde inanamadım. "Ne saçmalıyorsun?" Diye sormadan duramadım. Ne demek hastane olmaz. Evet yaşıyordu ama kan kaybından ölebilirdi. "Olması gereken bu, hastane olmaz." Deyip yanımdan geçince şaşkınca arkasından baktım. Lee kolumdan tutup kaldırmasaydı hâlâ yerden bir milim hareket bile etmeyecek durumdaydım. Lee yanımda,koluma girmiş bir şekilde hareket ederken gözleri korkuyla büyüdü. "Dostum,sen neye bulaştın böyle?" Diye sorunca onun arkasından bakmaya başladım. Oysa o çoktan çıkmıştı bu bardan. Ben de bilmiyordum neye bulaştığımı. Sadece üniversiteye gitmek istedim. O sabah çıkmasaydım karşısına işte o zaman bunu yaşamayacak ve belki de arkadaşım Bae vurulmayacaktı. Bir kere bulaştım bu belaya ve bu son olmayacaktı belki de... Yeni bölümle görüşmek üzere;) |
0% |