Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. BÖLÜM

@nightdarkgirl344

Hoşgeldiniz. Iyi okumalar.

Belki de insan hayal gücü ile ortaya çıkartmış bazı şeyleri. Bilirsiniz, ağzından ateş çıkaran bir adet ejderha. Süper kahramanlar,fantastik güçler ve birçok şey. Ama vampirler gerçekti.Şeytani varlık olabilirdi ama var sonuçta.

Gözlerim zorlukla açmış nerede olduğumu sorguluyordum.
Bir yatakta uzanmıştım. Herhangi bir odada ahşap pencere ve kapıyı görmem ile doğrulanıp ayağı kalktım.
Kapıyı açtığımda kilitli olmadığını görünce şaşırmış ama sevinmiştim.
Tavan ahşap,zemin de öyleydi. Aslında bir ahşap evdeydik. Merdivenlerden tek tek indim.

Derin bir nefes aldım. Açık pencereye baktığımda karanlık olmuştu. Evde şuan kimse yoktu. Yani öyle düşündüm. Kapıya doğru ilerledim. Kapı kolunu yavaşça açtım. Gözlerim karanlık olan ormana çevirdim. Evet ormanlık bir yerdeydik. Zaten beni en son ormanlık yere getirmişlerdi.

Gözlerimi kıstım. Karanlıkta parıldayan bir çift sarı göz gördüm. Bana öyle gelmiştir deyip elimle gözümü ovuşturdum. Hayır,ordaydı. Bu şey de ne böyle?

Sanki o sarı gözler bana bakıyordu. Tam da bu eve yani bana.Bir hayvan değildi. Gözleri ürkütücü şekilde kısıldı. Hiç beklemediğim zamanda dişlerini gösterdi. Bunu karanlığı biraz da aydın yapan ay sayesinde görmüştüm. Beyaz inci gibi dişleri bana sunarken yarım ağız sırıttı. Bu şey insan gibi gülebiliyor. Hayır bu insan da değildi. Insanların gözleri gece parlamazdı. Bunu biliyordum. Belki de bizim dünyamızda yaşayan varlıklardan biridir.
Bir Hayalet? Olamaz.
Bir Zombi ? Olamaz.
Bir yeraltı cücesi? Olamaz.
Bir Vampir,Olabilir mi?

Anlık gelen bir cesaretle kendime çeki düzen verdim ve " ordaki kimse hemen çıksın bayım!" Bayan da olabilirdi. Bilmiyorum.

Ses yok.

"Size diyorum. Gözlerinizi dikmeyin bu eve! Kimsiniz?" Diye sordum.

Ses yok.

Acaba hayalet olabilir miydi?

Hırıltı sesler çıkarıp hızla koşup bana atlamaya çalıştı. Çalıştı çünkü başka biri tarafından son saniyede kurtulmuştum. Beni bu yaratıktan kurtarana baktım. Willom, ismail bu.

"Ne yapıyorsunuz evin girişinde? Bu yaratıkla oynamak mı hoşunuza gitti ama şöyle kötü bir haberim var o sizinle oynamak istemez" dedi bana boynunu ters çevirdi. Bedeni önde,kafası arkada.

Sanki eşeğine ters binen Nasrettin hoca gibi

Tanrı bilir bunları nerden biliyorum?

"O şey de ne böyle?" Korkuyla geri birkaç adım attım.

O yaratığı gücüyle fırlattı.

Şaşkınlıkla gözlerim kocaman olmuş onu izledim. Sanki küçük bir taşı fırlatır gibiydi.
Yaratık yere düştüğü gibi kalktı ve ona doğru koştu yine.

Willom bana döndü "Geç içeriye,hemen " diye uyarıda bulundu. Onu dinleyip içeriye girdim ve kapıyı kapattım. O da yaratığa dönmüş ona gelmesini bekliyordu. Yan tarafa geçip camdan onu izliyor ve ne yapacağını bekliyordum.

Willom karanlıkta pek göremezsem de beyaz ,uzun, sivri dişilerini çıkarmış saldırı prodüksiyona geçmişti.

Korku bedenimi sarmış durumda onu izliyordum.

Yaratık çok geçmeden üstüne atladı. Ay ışığı sayesinde neye benzediğini görebilmiş ve bu beni daha fazla korkutmaya nede olmuştu.

Sarı gözleri, tüylü vücudu ve sivri kulakları ile bir kürt adama benzediğini farkettim.
Bu kurt adamdı.

Willom onun üstüne atlayan kürt adamı kolunu uzatıp boğazını tuttu. Bu hareket ile kürt adam nefes alamadığını gözlerin içi beyazlarından anlamıştım. Göz bebekleri yok olmuştu.

Willom onu kolu ile boğazlamaya devam ederken kurt adam pençelerini çıkarıp willoma doğru savurdu. Pençesi Willom'un koluna isabet ettiğinde küçük bir çığlık atmıştım.

Willom koluna gelen pençe ile kolunu kurt adamdan uzaklaştı. Bunu fırsata çeviren kürt adam ikinci pençesini de diğer koluna değdirdi.

Sonra birşey oldu. Willom yere düştü. Kolları pençe ile derinden yarılamıştı. Bu olamaz değil mi? Vampirler yaralarını hemen iyileştirme gücüne sahipti. Peki o halde willom neden yapmıyordu?

Korkudan bir adım attım ta ki bedenim koltuğa değene kadar. O kadar büyük çığlık attım ki pencereden görünen kurt adam gözleri beni buldu.
Bana,eve doğru geliyordu. Ne yapacağım diye etrafa bakarken kapı gürültü ile açıldı.
Ikıncı korku ile yine çığlık atarak sıçramıştım.
Kurt adam,kaslı ve tüyle oluşuyordu.
Burdan bakınca sarı gözleri korkutucu hal almıştı. Bana doğru yavaş adımlarla geliyor sivri dişlerini çıkararak yaklaşıyordu.

"Demek bir insan. Bu benim için çok lezzetli bir akşam yemeği olacak. Umarım tuzlusun."Ben korktukça bedenim gerilmiş,göğsüm hızla şişip kalkıyordu.
"Ya da önemli değil seni tuzsuz da yerim" deyip üstüme atladı.

Kolumu tutarak dişlerini geçirdi. Canım yanarak o kadar bağırmıştım ki ses tellerim tahriş olmuştu. Gözlerimde yaşlar akıyor ve can havli ile kolumu ondan kurtarmaya çalıştım.

Kolumda diş izleri ile ondan kaçmak için arkama dönmüştüm ki tekrar tuttu. Beni havaya kaldırdı. Gülümsedi.

"Neyse ki tuza gerek yokmuş insan " dedi o korkutucu sesle.

"Be-benden u- uzak dur!" Diye bağırdım kısık sesle. Sesim gitmişti resmen.

"Neden? Yemeğe nankörlük edilir mi hiç?" Dedi ve sırıttı.

"Ben ne yaptım? Lütfen bana birşey yapma " diye bağırarak yalvardım.Sesim öncesinden bir tık yüksek çıktı.

"Siz insanlar herşeyi yapın,ardından ben ne yaptım?" Dedi kızgın bir ses tonuyla.

Beni yere bırakacağı zamanı dört gözle bekliyordum.

"Bak lütfen bana zarar verme." Diye inledim canımın acısıyla.

"Çok geç,insan " dediğinde tam dişlerini boynuma geçirecek iken benden uzaklaşmıştı. Ben yere düşüp inlerken kurt adam evden çıkarılmış ve biri tarafından çok uzak tarafa fırlatıldı. O kadar uzak ki ses kulaklarıma uğultulu gelmişti.

Beni kurt adamdan kurtaran kişiye baktım. Belki herkesi beklerdim. Hatta willom'u bile ama onu asla.

"Bay Zau..." Diye fısıldadım. O gelmişti. O beni kurtardı. O beni kurt adamdan çekip aldı. O benim hayatımı kurtarmıştı. Gözlerim dolu dolu ona bakıyordum.

Gözleri beni bulmadan önce yerde kolu neredeyse parçalanan willoma baktı. Bana doğru geldi. Adımları temkinliydi.
Tam önümde durup eğildi. Gözleri, kırmızı gözleri benim bal renginde gözlerimle buluştu.
Tepkisiz değildi ama soğuktu bakışları.

"Iyi misin?" Diye sordu. Kolumu soğuk eliyle aldığında acıyla inledim. Kolumu geri bırakıp gözleri yarama değiyor ve dişlerini sıkıyordu.
Bende yarama bakmak için eğildiğimde onun soğuk sesiyle karşılaştım.
"Bakma oraya!" Diye uyardı.

Gözlerimi zorlayarak ona baktığımda yorgun hissediyor,kan kaybediyor gibi hissediyordum.

Beni o soğuk elleri arasına alıp kucağına aldı. Bilincim kan yüzünden kapanmaya, vücudum titremeye başlamıştı. Tek hatırladığım beni o ahşap evden çıkardığını ve gökyüzüne çıktığımızı soğuk hava yüzüme çarpması ile hissetim.

...

Gözlerimi yorgunlukla kırpıştırarak açtığımda olduğum yeri inceliyordum. Ordan kurtulmuştum. Ben neredeydim şimdi.

Burası Bay Zau'nun oteli olan bir odaydı. Bu bana tahsil edilen odaydı. Koluma baktığımda kolum sargıda duruyordu. Dirsekten itibaren sarılı olan sargıya baktığımda kapı açıldı.
Kapıya döndü bakışlarım.
Oydu. Kırmızı gözleri beni buldu. Kapıyı kapatıp yanıma yaklaştı. Tam yanımda ayakta durdu. Ona soran gözlerle baktığımda ihtiyaç duymamasına rağmen derin bir nefes aldı.

"Merak etme.Iyisin.Koluna dikiş atıldı." Dedi.

Zorla doğrulanarak yatakta oturma pozisyonu aldım.

Kafami eğmiş bir şekilde ona bakmayarak "teşekkür ederim, bay Zau " dedim, kısık sesle. Sesim hala geri gelmemişti.

"Ne işin vardı orda bayan Maria?" Diye sordu o soğuk tepkisiz sesiyle. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Kırmızı gözlerinde kendi yansımamı gördüm.
Dudaklarımı ıslatıp konuştum.

"Beni kaçırdılar.iki vampir vardı. Sonra beni o ahşap eve getirdiler. Bir kurt adam bize saldırdı." aklıma gelen şeyle gözlerimi irice açarak ona baktım.

"Ismail iyi mi? En son kolu parçalanmıştı" dedim korkuyla.

"Ismail de kim?" Diye sordu anlamayarak.

"Yan willom. Bir vampir tıpkı sizin gibi. Kurt adamla savaşırken yaralandı. Ama bir dakika siz vampirler yaralarınızı iyileştirme gücünüz var ama neden o yapamadı? O kurt adam pençesini geçirdiğinde yere düştü " telaşla sordum ve cevabını beklerken tedirgindim. O iyidir umarım. Sadece birkaç saat beraberdik. O sadece vampirdi. Beni neden ilgilendiriyordu.

"Dediğin kişi yerde göremedim. Sanırım gitmiş. Soruna gelecek olursak o sıradan kurt adam değil. Mutasyon ile pençeleri sivri bir doku değil gümüş demir vardı pençesinde. " dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Ne demek mutasyon ile?" Diye sordum. Nasıl oluyor bu?

"Siz insanlar herşeye çok merak ediyorsunuz. Onu sanırım deney için aldılar. Yanlış bir deney sonucu pençesi yerine gümüş demir ellerine takıldı. Ordan kurtulduktan sonra o pençesi geri gelmedi. Gelemezde. Çünkü kopmuş. Sizin gibi tırnak dokusu olmadığı için yeniden uzatamadı. Ve o gümüş demir ile yaşamaya çalıştı. Bu da o dediğin kişi yaralarını iyileştirmesi uzun sürer." Bilgili anlatması ile başımı salladım.

"Tekrardan teşekkürler. Ben gideyim " dedim ve ayağı kalktım. Ayağı kalktım da başım ani döndü ama dengede durmuştum. Bay Zau benim önümden çekilerek yol verdi.

Kapıya yaklaşıp elim kapı koluna uzatmıştım ki "istersen seni eve bırakabilirim bayan Maria " dediğinde Ona döndüm.

Gözleri ifadesizdi bu inceliği karşısında.
"Gerek yok Bay Zau. İyiliğinizi hiç unutmayacağım. Siz olmasaydınız yem olacaktım o kurt adama." Dediğimde sadece başını salladı. Onu arkamda bırakıp odadan çıktım. Merdivenleri kullanmak yerine asansöre bindim. Kapılar kapanırken onun bir çift kırmızı gözlerini gördüm. Odasına giriyordu. Kapılar tam kapanırken onun da bana dönüp gözlerime bakmasi ile kapılar kapandı.
Derin bir nefes alarak aynaya, kolumun yansımasına baktım. Elimle kolumu saran sargıya dokunduğumda acıyla inledim.
Elimi çektiğimde kapılar açıldı. Otel çalışanları işlerinin başına dönmüş çalışıyordu. Benden asansörden çıkıp otelin çıkışına doğru ilerledim.

Çıktığımda arabamı karşı kaldırımda park edildiğini gördüm. Arabama bu halde binmezdim ki. Ya kaza yaparsam. Sıkıntı dolu bir nefes aldığımda arkamda hissetiğim soğuk bedenle irkilip sıçradım. Ona dönerek açtım gözlerimi.

"Bu halde nasıl araba kullanmayı planlıyorsunuz bayan Maria?" Diye sordu bedeni gibi ses tonu da soğuktu.
Ama düşünceli bir yapısı da vardı.

"Bilmiyorum. Sanırım yürüyerek gitmeliyim " etrafıma göz attım.

"Bu halde mi?" Gözlerim tekrar onun kan kırmızı gözleri bulunca umutsuzca başını salladı insani bir şekilde.

"Gelin ben sizi götüreyim " dedi ve arabama doğru ilerledi. Ben şaşkınca on arkadan bakarken o yan dönerek bana kısa bakış attı.

"Geliyor musunuz bayan Maria?" Diye sordu o soğuk, buğulu sesle.

Hemen onun arkasından karşıya geçtim.

"Bunu yapmanıza gerek yok Bay Zau " dediğimde elini uzattı. Elim cebimi bulduğunda arabamın anahtarını o soğuk ellerine teslim ettim.

Tenim onun tenine bir kez daha çarparken derin bir nefes aldım. O da bu temastan irkildi ilk defa. Elimden alarak arabaya bindi. Vampirler irkilir miydi? Ben onun irkilmesinde kalırken onun sesini duydum.

"Geçin lütfen Bayan Maria "

Başımı sallayıp yan koltuğa oturdum. Arabam ona göre küçüktü. Uzun bacakları pedallara rahatlıkla üzüyor hatta direksiyona çarpıyordu.

Bana yandan bakış attı.

"Araban küçük bayan Maria " dedi somurtarak. Onun bu insani mimikleri karşısında şaşırmakla gülmek arasında kalmıştım.

"Hayır bayım siz büyüksünüz. Araba bir insan boyutunda " dediğimde göz devirdi. Gözlerim irice açıldı. Göz devirdi. Bir insanı hareket daha! Aman tanrım.

"Neyse ki ben insan değilim." Diye hamurdandı. Güldüm. Gözleri,kırmızı gözleri gülümsemi esir aldı.

Gülümsemem soldu ve önüme döndüm. O da tuaf bir boğaz temizleme yaparak arabayı çalıştırdı.

Yol altımızdan kayarken elim radyoya uzadı.
Uzun zamandır şarkı dinlemiyordum.
Sahi ne zaman olmuştu ki?
Işler yüzünden kafamı kaldırmıyordum.

Tom Odell - Another Love

Şarkı arabayı doldurduğunda arkama yaslanıp derin bir nefes aldım.

Sözleri içimi,ruhumu dindirirken gözlerim yoldaydı. Bu şarkıyı biliyor muydu acaba?

"Seviyor musun bunu?" Diye sordu. Ilk defa konuşmadan o söze girmişti.

Şaşkınlıkla ona bakarken başımı salladım.

"Sözleri beni anımsatıyor." Dediğimde önüne dönerek arabayı sürmeye devam etti.

"Siz sever misiniz şarkı Bay Zau?" Dediğimde yandan bir bakış atıp önüne döndü. Bu sanırım hayır anlamında.

Bende fazla konuşmadan beni evime bırakmasını izliyordum.

Neyse ki çok geçmeden evime geldiğimde indim ve o da indi.

Ona dönerek " herşey için çok teşekkür ediyorum Bay Zau." Dedim gülümseyerek.

Ifadesizce başını salladı. Anahtarı avcuma bıraktı. Soğuk eliyle karşılaşan tenimle ürperdim ama belli etmedim. Gerçi kalbim bu kadar hızlı atmasaydı anlamazdı. Anladı. Kalbim hızlandı. Yüzünde küçük bir sırıtış belliydi. Bunu onun yüzünü inceleyen anlardı. Bunu gördüm ama başkası görse ifadesizdi der.

Araba anahtarı aldım. Ona arkamı döndüm. Ev anahtarımı ayakkabımdan çıkarırken arkamda olsa da şaşırdığını hissetim bir duyuyla.
Anahtarla evimin kapısını açtığımda ona döndüm. Ancak gitmişti.
Tekrar önüme dönerek evime girdim.
Sanırım yaşadığım bu his kalbimi hızlandırdı. Bunu hissetmeden gitmesi iyi olmuştu. Yoksa anlam veremezdi. Belki de veriyordur. Bilmiyorum.

Son...

Kalbi hızlandıran nedir sizce?

Loading...
0%