Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Yiğit Deniz

@nightdarkgirl344

İlk bölümle merhaba arkadaşlar
Hazırsanız Yiğit'i ilk kez gerçek Deniz'le tanıştıralım.
Direkt o sahneye ve sonrasını yazacağım. Diziyi izleyen o sahneye kadar bölümü bilir orda değişiklik yoktur.
Neyse başlayalım:)

"Nerdesin?" Diye sordu telefondan Yiğit. Sesi heyecandan dolayı titrerken Deniz'in de ondan bir farkı yoktu.

"Fıskıye var,fıskıyenin oradayım." O sırada Deniz etrafına bakıyor, çocukluk arkadaşını arıyordu. Gözleri etrafta dolaşırken Yiğit'in sesi kulağına doldu.

"Hangi fıskiye?" Diye sorarken Deniz arkasına dönmüş fiskiyeye bakıyordu.

"Küçük fıskiye galiba. Böyle ışıkları filan var."

"Bakıyorum, bakıyorum..." Ve tam o anda Deniz tekrar arkasına döndü. Parkın girişinde merdivenlerden inen ve elinde telefonu olan adama dikti gözlerini. Dudakları gülümsüyor, farkına varmadan.

Deniz karşıda gelen Yiğit olacağını onun konuşması ile anlamıştı.

"Buldum seni!" Dedi Yiğit gülümserken.

Deniz hareketsiz kaldı. Tepki veremedi.

Yiğit o muydu gerçekten? Diye düşündü. Çok değişmişti. Mesela artık gözlükleri yoktu;kilolu veya obez hiç değildi.
Taş gibi bir adam hemen karşısında hareket ederken şaşkınlıktan ağzı yok oldu.

Yiğit ona yaklaşırken aslında gördüğü kız hemen Deniz'in arkasında, fıskiyeye daha çok yakında olandı. Güzel bir fiziği, güzel bir yapısı vardı.

Deniz'i aklında öyle geçirmiş mi bilinmez ama çocukluk arkadaşını en önemlisi çocukluk aşkını yıllar sonra gördüğü için gülümsemiş ve ona doğru yürümüştü.
Hemen yanındaki kabarık, kıvırcık saçlı kızı görmedi,tek gördüğü o kadındı, o da sırf çocukluk arkadaşı olduğunu düşündüğü için.

Deniz'in yanından geçen Yiğit hemen soluğu o kızın yanında aldı. Hemen ilerde ona bakan bir çift göz şaşkındı.

"Deniz?" Diye sordu Yiğit o olmasını dileyerek.

"Buyrun?"

"Buyrun mu?" Kadın telefonu kapatıp ona dönerken onlara bakan Deniz ise üzgün gözlerle maziyi hatırladı.

Bir zamanlar okulun en popüleri,en güzeli ve en çalışkan kızıydı o.
Herkesi mest eden başarısı okulda,erkeklerin dikkatini çekerken okula yeni gelen öğrenciyi bir tek o koruyordu.

Yiğit onu koruyup kollayan kıza zamanla aşık olmuştu. Yiğit,Deniz'e 'kahramanım' diyordu.

Onu böyle bir şekilde gören çocuk şuan bir başkasını o zannediyordu.

"Deniz Aslan değil misiniz?"

"Deniz Aslan?" Diye sordu kadın anlamaz gözlerle.

"Çocukluk arkadaşım olan?" Dedi bir umut hatırlaması için ama biliyordu ki onun Deniz'i hatırlardı.

"Üzgünüm tanımıyorum." Deyip giderken Yiğit etrafına baktı. Ve tam karşısında duran kabarık saçlı kızı gördü.

Deniz bu olanlara hâlâ hareket edemiyor, şaşkındı.
Çocukluk arkadaşı onu bir başkası zannetmiş ama hareket dahi edemiyor,konuşamıyordu.

Yiğit karşısındaki kızın herhangi biri olduğunu düşünüp çok üstünde durmadı ve telefonuna döndü. Tekrar onu ararken etrafına bakındı.

Deniz'in telefonu çalarken Yiğit tekrar ona baktı. Çünkü telefon zil sesi onu geçmişe götüren bir parçaydı.

Mirkelam - Hatıralar

Yiğit şaşırdı, kaşlarını kaldırıp baktı ona.
Nasıl yani çocukluk arkadaşı o muydu?

Deniz hızla telefonu kapatıp arkasına dönerken koşmaya başladı.

Yiğit artık onun Deniz olduğuna emindi ama yine de yanılmamak adına arkasından koştu.

"Pardon?"

Deniz durmadı.

"Pardon bakar mısınız?"

Deniz dinlemedi.

"Deniz!" Diye bağırdı gür sesiyle ve bu onu durdurmaya yetmişti.

Yavaş yavaş ona yaklaşırken Deniz ona dönmemişti.
"Deniz'sin değil mi?"

Ses çıkarmadı.

"Neden kaçtın?" Diye sordu merakla. Deniz'in gözleri dolarken ona yavaşça döndü.
Dudakları titriyordu.

Yiğit, karşısında gözleri dolu ve dudakları titreyen kıza bir an şaşırdı ama sonra kendine gelerek tekrar sordu.
"Deniz sen misin?"

"Ne değişiyor ki?"

"Çocukluk arkadaşımı bulmak istiyorum ve sen," devam edemedi. Telefon sesi onu mu gösteriyordu? Bu çok saçma.

"Ve ben?" Dedi devam etmesi için.

"Telefon zil sesiniz bana geçmişteki bir an'ıyı canlandırdı. Merak ediyorum da sen Deniz olabilir misin?"

"Herkes bu şarkıyı sever?Ne var bunda bilmiyorum ki?
Ve soruna gelecek olursak," Deniz bir an düşündü.
"Ben Deniz filan değilim."
Deyip arkasına döndü.

Ve o gece kendi yerini İrem'i değil direkt hiçbir şey olarak koydu.

...

Birkaç gün sonra işe kabul edilen Deniz ilk iş günü için siyah bir takım,beyaz bir gömlek ve çorapları tıpkı gömleği gibi beyazdı.
Bir Michael Jackson gibiydi. En azından Tuna onu bunu söylüyordu.

Deniz arkadaşı İrem sayesinde şirketin önüne gelirken derin nefes aldı. Dudakları yeni bir şey için gülümserken hızla koştu.

Ve tam ilerlerken ayağı bir engele çarpıp çok kötü yere yapıştı.

(Bu sahneyi izleyin çok komik ula, durdurup durdurup tekrar izliyorum. Snsnshsh)

Deniz yere yapışırken ona, buna sebebiyet veren adam ona baktı. Uzun, kıvırcık saçlı ve kirli sakalıyla hem havalı hem çocuksu bir havası olan adam ona tuaf gözlerle baktı.

Baştan aşağı onu süzerken Deniz'in giydiği takım ona Michael Jackson hatırlatıyordu.

Deniz yavaşça ona dönerken yerde farkettiği beyaz bir şeyi kendi dişi zannedip dudaklarını birbirine bastırıp inledi.

"Ne?" Dedi adam ona ne olduğunu merak etti.

Deniz işaret parmağı ile yerdeki şeyi gösterirken adam yere doğru baktı ve o an düşürdüğü şekeri olduğunu anladı.

"Dişin mi?" Diye sordu.

Deniz başını salladı.

Yere eğilip Deniz'in kendi dişi olduğunu düşündüğü şeyi hiç düşünmeden ağzına attı.

"Naneliymiş."

"Hmm?"

"Şekerdi o," Sonra kızın konumuna bakıp güldü.
"Biraz daha orada kalırsan halı diye üzerine basarlar."

"Ne?" Deniz sonunda konuştuğunda elini dişlerine götürüp tam mı diye kontrol etti. Adam bu tuaf kıza ne yapıyor gibisinden bakarken Deniz, kabarık olan saçlarını geriye attı.

"Mülakat, mülakat için geldim ben."

"Öyle mi,hangi yere? Ben de geldim de." Dedi adam, sırf kızı merak ettiği için sormuştu.

"Bilmiyorum ki mülakat neredeyse artık."

"Gel seni," Sözünü bitiremeden Deniz saatine baktı ve o an geç kaldığını farkedip adamın yanından koşarak ayrıldı.

Adam arkasından bakarken dudakları şaşkınlıkla açıldı.

"Vay be,Michael Jackson ölmez şekil değiştirir." Diye mırıldanıp içeriye geçti.

...

Deniz epey gezip dolaşıp dururken tek isteği mülakatın yapılacağı yeri bilmek ama bu gerçekten onu zorluyordu. Önce birini bulması gerekiyordu. Ancak asansörler çalışmadığı için merdivenlerden inerken bir başkası ona, sağa doğru gidip ilk çıkan kapıya koşmasını istemişti.

Uzun meşakkatli bir aramaydı ama en sonunda mülakatın yapılacağı yeri öğrendi. Tam girişin olduğu kattaydı ve bunu kimse söylememişti.

Kapıyı çalmadan önce derin nefes alıp verdi.

"Sen?"

"Sen?"

Adam hemen karşısında heyecan, korku içinde barındıran kızı görünce şaşırmadan edemedi.

Kız gözlerini ondan alıp kadına çevirdi.

"On beş dakika geç kaldın,tam on beş dakika." Sertti kadın.

"Ama," dedi Deniz nefesini düzene sokmaya çalışırken.

"Geç kalmış birinin mülakata girmesini uygun bulmuyorum. Lütfen çıkar mısınız?" Dedi sert bir üslupla.

Deniz üzgün gözleriyle etrafına bakıp en son adamın gözlerinin içine bakarken arkasına dönüp kapıyı çarptı.

...

"Sen zayıf değilsin. Duydun mu beni? Sen zayıf değilsin. Kendine gel! Sen Deniz Aslan'sın. Kimse seni yıkamaz."

Deniz kendi kendine aynanın karşısında konuşurken kendini sadece gazlıyordu ne var ki işe yarıyordu.

Kendine gelen Deniz son bir şans daha kapıyı çalıp mülakata girerken karşısında o kadının yanında oturan adamın dikkatini çekti.

"Ne işin var burada?"

"Ben bir şey açıklamak istiyorum."

Devam etmesini kendi sözlerini devam ettirmesini sağladı.

"Asansörler bozuk, insanlar arası iletişim kopuk ve en önemlisi mülakatın yapılacağı yer değiştirildi. Bu benim suçum değil."

Kadın onu dinlerken ona hak verdi.

"Peki geç otur şöyle."

Ve mülakata giren Deniz az çok hata yaparak diğer iki rakibini eledi.

Artık işe kabul edilen Deniz çok mutluydu. İlk iş gününde tabi onu görmeseydi...

Ofise yani dergiye gelen yeni koordinatörü görünce dili tutuldu. Herkes onun etrafını sararken sırıtmış bir şekilde duran Deniz bu olanlara inanamıyordu.

Herkes adamla tanışmak için heyecan yaparken Deniz dengesini kaybedip yere düştü ve Yiğit'i görmemek için emekleyerek uzaklaştı.

...

Bir süre sonra her yerde dikkatli olmayı başaran Deniz İrem'i aradı.

"Alo zuzu?"

"İrem bana yardımcı ol,o burada."

"O kim?"

"Yiğit. Yiğit Balcı." Dedi kısık sesle.

"Sakin ol zuzu, önce derin nefes alıyoruz."

Deniz onun dediğini yaparak derin nefes aldı ama vermeyi unuttu.

"Deniz?"

Deniz cevap vermedi.

"Nefesini ver."

Deniz nefesini verdi.

"İnanamıyorum sana Deniz,vermeyi nasıl unutursun?"

"Ver demedin ki?"

"Neyse rahat oluyoruz hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyoruz."

"Öyle söylemesi kolay zuzu,neyse benim ondan kaçmam gerekiyor." Deyip kapatırken Deniz arkasına döndü ve karşısında arkası dönük bir adamı,o zannettiği için gözleri büyüdü ve korkudan dergiden ayrılmaya karar verir. Koşar koşar en sonunda bir asansöre adımlar.
Ama adımlar adımlamaz aslında gördüğü kişinin o olmadığını sahici olanın ise burada olduğunu farketti.

Adam tabletiyle ilgilenirken yanındaki kızı umursamadı ama bu kız için geçerli değildi.

Kız soğuk soğuk terlerken derin derin nefes alıp veriyordu.
Tek isteği burdan çıkmaktı. Elini uzatıp asansörün düğmesine basarken çok hızlı yapıyordu ve bu adamın dikkatini çekmişti.

Adam daha yüzünü görmediği kızın kolunu tutup indirirken birden göz göze geldi ve şaşkınlıkla ona baktı.

"Sen?"

Deniz cevap vermedi.

"Senin burada ne işin var?"

Yutkundu Deniz ardından geri geri gidip sırtını asansöre dayadı.

"Sana diyorum,ne işin var burada beni mi takip ediyorsun?" Adam yani Yiğit, Deniz'in boynunda asılı duran kartı görüp eline almak için uzandı.

"Deniz Aslan." Kaşları havaya kalkıp gözlerini ona dikti.
"Adın bu mu?"

Deniz sadece başını salladı.

"Benim de arkadaşımın ismi Deniz. Hatta soyadı Aslan." Tek kaşını kaldırdı.
"Birkaç gün önceki gecede seni gördüm. Hem de arkadaşımı beklerken..."
Durup kızın gözlerinin içine baktı.
"Sen Deniz Aslan'sın değil mi?" O olmasını istiyordu Yiğit.
Birkaç gün boyunca telefondan,
e-postadan ulaşmaya çalışıyordu ama bir türlü ulaşamıyordu.

Deniz gözlerini çevirdi. Bunu söylemeli miydi?

Derin nefes alıp verdi. Vermekle kalmadı kendisi oksijeni bitirip bitirip karbondioksit olarak verdi.

"Cevap ver bana,sensin değil mi? O gün de benden kaçmıştın."

Artık tahammülü yoktu Yiğit'in ve bir an önce cevapsız kalmış sorunlara cevap aramak istiyordu.

Bir anda kolundan tutup kendine çekince Deniz yalpanıp ona çarptı.

"Bana cevap ver,dedim." Sinirli bir sesle.

"Vermek zorunda değilim."

"Vereceksin."

"Bırakın beni,ben sizi tanımıyorum."

"Sen kimsin? Neden ismin Deniz Aslan?"

"Bir tek benim adım Deniz değil herhalde?" Diye alayla sormayı denedi.

"Değil evet ama soyadın da o ve onun gibi..." Yiğit sustu ve onu biraz daha kendine çekti.
Burnunu saçlarına bastırıp derin bir nefes alırken kokusunu içine alıyordu ve bu Deniz'den kaçmamıştı.
"Onun gibi kokuyorsun."

Deniz durdu ve başını Yiğit'in göğsüne yasladı. Gözlerini kapatıp derin nefes alıp verirken ne yapacağını düşündü.

Çocukluk arkadaşı ve aşkı onu tanımıştı ve bu beklenmedik bir şekilde olmuştu.

Yiğit daha fazla dayanamayıp kollarını Deniz'in beline sararken artık o olduğuna emindi.

"Deniz,Deniz,Deniz...Neden benden gizlendin?" Diye sordu kısık sesiyle.

"Çünkü...beni tanımadın. Parkta başka bir kızın yanına gittin,beni görmedin. Yanımdan geçiyordun. Göz göze geldik ama sen beni orada da görmedin."

"Hatırlamıyorum."

"Hatırlamıyorsun çünkü senin aklındaki Deniz Aslan benden daha başarılı,daha güzel, daha iyiydi."

"Hayır,hayır öyle bir şeyi nasıl düşünürsün?"
Dedi Yiğit bu olanları inkar edercesine.

"Ya o neydi o zaman? Neden o kadının yanına gittin?"

"Ben.." İşte buna cevap veremedi. Yiğit aklındaki Deniz Aslan'ı öyle hayal etmişti.

"Ben de bunu düşündüm." Deyip başını kaldırdı Deniz ve hayal kırıklığı içeren gözlerle Yiğit'e baktı.
"Ben buyum Yiğit. Senin aklındaki Deniz Aslan olamadım. Güzel değilim."

Deniz böyle demesi Yiğit'in zoruna gidiyordu. Sevdiği ve çocukluk arkadaşı kendini düşük görürken bunu kabul edemiyordu.
İki elini Deniz'in yanağına yerleştirirken onu susturmak adına dudaklarını birden bastırdı dudaklarına.

Deniz şok olmuş bir şekilde dururken Yiğit onu öpüyordu. Karşılık vermedi,veremedi.

Çünkü kapı açılınca ve onları inceleyen insanları görünce Yiğit'ten uzaklaştı.

Deniz onu arkasında bırakıp giderken Yiğit'in dudakları kıvrıldı.

"Sonunda seni buldum Deniz Aslan. Bundan sonra benden kaçışın olmayacak."

Bu son sözleri olurken ileriki zamanlarda Deniz ve Yiğit'in arası bu bölümlerdeki (23-28) gibi oldu.

İzleyebilirsiniz Diziyi. Bu sadece hayal ettiğim bir karşılaşma sahnesiydi.
Diğer bölümle görüşmek üzere.
Bunun devamı yok. Bölüm bölüm olarak gidiyoruz. Ve bunların bölümleri burada bitse de bir iki sahne daha yazılacak bunlarla ilgili.

Görüşmek üzere:)

Loading...
0%