Yeni Üyelik
13.
Bölüm

10. BÖLÜM: BABA?

@nightdarkgirl344

Tarkan - ölürüm sana
Alişan- Hele bi
Buray - Divane

Bölüm başlıyor
Iyi okumalar;)

10. BÖLÜM: BABA?

Dudakları tam yanağımı bulacak iken kapı sesini duymamla oraya baktım.

"Ayçin?" Abimin sesi salonu doldururken profesöre baktım bir an ve yutkundum.

Hemen ondan uzaklaşıp kendimi düzelttim. Abimin ayak sesleri salona yaklaşırken profesör de kendine çeki düzen vererek benden uzaklaştı. Bir elini cebine koyarak salonun girişinde bulunan abime baktı.

Abim ilk önce gözleri bende durdu ardından kaşlarını çatarak profesöre baktı.

"Savaş?" Hayırdır der gibi göz kırptı. Yanıma yaklaşıp bana sarıldı. Kollarım bedeninde bulunurken onun kolları belim ile sırtımı bulmuştu.

"Dersin işleyişi hakkında konuşmuştuk,abi." dedim profesörden önce konuşarak.

Benden uzaklaşmadan profesöre döndü.

"Öyle mi?" Diye sordu.

"Aynen,öyle. Kız kardeşin biliyorsun ki benim öğrencim. Baban bana emanet etti." Ne emanet ama...

"Evet,kardeşim için iyi bir öğretmen olacağını düşünüyor babam ve babam yanılmaz." Dersi bilmem ama babacığım bu adam benimle yattı!

"Neyse ben gideyim. Size fazla rahatsızlık vermemeyim." Elini cebinden çıkarıp tam bizim yanımızdan gidecekken abim konuştu.

"Gel bugün maç izleyelim,ne dersin?" Profesör durup abimin yüzünü inceledi ve sonra saatine baktı.

"Geç oldu,bir dahakine söz." dedi abimi kırmak istemediğini anlamıştım.

"Eh,madem öyle diyorsun." İşaret parmağını profesöre kaldırdı. "Yalnız perşembe günü gidiyoruz maça." diye sözünü istedi ondan.

Profesörün dudakları kıvrıldı başını olumlu anlamda salladı. "Pekâlâ,size iyi geceler." Gözleri beni bulunca sadece baş selamı verdi.

Abim benden ayrılarak profesörü geçirmeye gittiğinde bende masadaki atıştırmaları toplayıp mutfağa götürdüm ardından odama çıktım.
Elbisemi çıkarıp duşa girdim. Kısa bir duş aldıktan sonra geceliğimi giyip yatağıma uzandım. Elime telefonu alıp profesöre mesaj attım.

Ben: uyudun mu profesör?

Saygısız profesör: Hayır,birşey mi vardı?

Elinin körü vardı.

Ben: iyi geceler.

Birkaç dakika sonra cevabı yazdı.

Saygısız profesör: Sana da

Al işte saygısız. İnsan yalandan da olsa 'iyi geceler' der.

Adam ilkel bir yakışıklı. Ama bende Ayçin isem o ilkellikten kurtarıp daha centilmen,kibar ve hoşgörülü yapacağım.

Onunla geçen pazartesi tanışmıştık hemde tatsız bir olayla ve bir hafta sonra onunla yattım.

Onu arzuluyordum tıpkı beni arzulaması gibi..

Telefonu kapatıp komodine bıraktım. Üstüme örtüyü örtüp kafamı yastığa koydum. Gözlerim uykuya fazla dayanmadan kapandığında yüzümde huzur vardı.

... 

Gözlerim güneşin perdeden sızan ışıkları ile rahatsız olunca açtım. Bugün okulun açıldığı gün. Hemen banyoya gidip işlerimi halledip gardolaba ilerledim. Kapağı açıp elime siyah bir crop ile siyah bir pantolon aldım. Üzerime giyip makyajı tamamladıktan sonra odamdan çıktım. Merdivenlerden inip yemek masasına indim. Ailem kahvaltı ediyordu. Bugün spora gitmedim söz verdiğim hâlde...

"Günaydın, ailem." Dedim gülümseyerek yanlarına yaklaşıp hepsini tek tek yanaklarından öptüm.

"Günaydın,kızım." dedi annem ve babam.

"Günaydın,fındık." dedi abim. Kafalarını kaldırıp bana baktılar.

"Benim acilen çıkmam lazım. Size afiyet olsun." dedim.

"Aa öyle şey mi olur? Okul mu kaçıyor. Gel kahvaltı yap ondan sonra git." babama döndü annem. "Kemal bir şey de kızımıza." Topu babama attı. Babam mendil ile ağzını silip iki dirseğini masaya koyup çenesinin altında birleştirdi.

"Kızım,annen doğru söylüyor. Gel kahvaltı et." Gözleri annemde dururken aşkla bakıyordu. Bence tek aşk benim annem ile babamın aşkı.

"Yok,baba.Okulda yerim zaten." dedim gülümseyerek. Onların yanında hep gülümserim zaten.

Babam kahvaltısını dönerken abim konuştu.

"Dün akşam Savaş gelmişti eve. Ayçin için dersi hakkında konuşuyordu." dedi sakin bir tavırla.

"Savaş niye dün akşam gelmiş ki?" Diye düşündü kendi kendine babam.

"Profesör acelesi varmış dünde uğradı işte baba." diye geveledim. Profesörün beni görmek istediğini hatta öpeceğini söyleyemezdim.

"Anladım." dedi babam. Başka bir şey demedi. Ona güvendiğini düşünmüştüm.

"Neyse,ben okula gidiyorum. Görüşürüz." diyerek onlardan ayrılıp evden çıktım.

Evin önünde bulunan kırmızı arabama bindikten sonra okula doğru sürdüm. O sırada radyodan şarkı açtım.

|Alişan- Hele bi|

Kabul et yar, kabul et.
Affetmenin sevabı çoktur.
Kabul et yar, kabul et.
İnatlaşmanın manası yoktur.
(..)
Hele bi elimi eline al
Yüzünü güldürür bu aşk.
Hele bi kalemi eline al
Neler yazdırır bu aşk...

Son zamanlarda dinlediğim şarkılardan biriydi. Trendleri takip ederim tabi ki ama eski şarkılar için.

Şarkı üst üste tekrar çaldı. Beş kez çaldıktan sonra arabamı okulun otoparkına bıraktım. Arabadan inip okula doğru ilerledim.

Okul koridorlarında geçerken profesörün odasını gördüm. Odasında mıydı acaba?

Kafamı hızla sallayıp kendime geldim. Benim orda ne işim vardı? Tek bir seferlik olacaktı. Onu düşünemem ama o geceki dokunuşlara hâlâ hasrettim.

"Ayçin?" Sesin olduğu tarafa doğru kafamı kaldırdığımda Taylan'ı gördüm.

"Selam." dedim kuru bir sesle.

Yanıma yaklaşıp elini belime atıp kendine çekti. " Selam, ne oldu daldın gibime geldin?" Benden ayrılıp yüzüme baktı.
"İyi misin?" Diye sordu.

"İyim. İyim,tabiki. Ben iyi olmazsam kim iyi olacak ki?" dedim gülümsemeye çalışarak.

"Doğru." gözleri arkamda omzumun üstünden baktı. "Günaydın profesör." dedi.
Profesör mü? Profesör arkamda mı duruyordu? Hemen arkama dönüp Taylan gibi oraya baktım. Profesör benden uzundu. Elindeki asla değişmeyen çantasını tutuyordu.

"Günaydın." dedi benim gibi kuru bir sesle. Gözleri benim yeşil gözlerime denk geldiğinde ifade bulamadım.

"Günaydın,profesör.Bugün spora gelemedim." Taylan arkamda şaşırdığını biliyordum. Onunla neden spora gittiğimi merak etmişti.

"Sorun değil,yarından sonra hep gel." onay beklercesine gözümün içine baktı.

"Elbette,tamam. " dedim itiraz etmeyerek. Taylan'a döndüm ve "Gidelim." dedim. Biz profesöre arkamıza döndükten sonra bir adım atacakken profesörün sesi kulağıma doldu.

"Bir dakika,benimle odama kadar geliyorsun." ikimizde şaşkınca ona baktık. Beni çağırıyordu.

"Neden?" Diye sordum,kendimi bir adım öne atarak.

"Çünkü konuşmam gereken bir konu var." acaba ne konuşacaktı. Ah tabi bir fikrim var.

"Pekâlâ," omzumu indirip Taylan'a baktım.
"Sen git,ben sonra geleceğim." dedim. Başını olumlu anlamda salladı.

"Tamam,sınıfta görüşürüz." deyip arkasını döndü bize. Taylan uzaklaştığında profesöre döndüm.

"Sorun nedir?" Diye sordum. Gözlerim sabırsızca üstünü tarıyor ve onu inceliyordu. Lacivert bir takım giymişti. Ona her takım şık dururdu.

"Odama gel, talabe." dedi ifadesizce konuşmuş ve yanımdan geçerek uzaklaştı. Onu takip ederek odasına doğru ilerlediğimde sırtı ile bakışıyordum.

Odasına girerken yine centilmenlik yapmayarak yüzüme kapattı. Bezgince göz devirip kapıyı açıp bende içeriye girdim. Girmemle beni kapı ile kendi arasına yer edindirdi. Gozlerim şaşkınlıkla açılırken bir eli başımın üstünde biraz eğilmiş bir ifadede gözlerimin içine bakıyordu.

"Ne yapıyorsunuz, profesör ?"diye şaşkınca sordum. Beni bir anda kapıya dayatması..

"Kes sesin,talabe." dedi otoriter bir sesle. Şaşkınlık yerine kızgınlık belirince kaş çattım.

"Anlamadım?"

"Sana kes sesini dedim,talabe." deyip üzerime eğildi. Gözleri dudaklarımla gözlerim arasına gidip geliyordu.

"Beni öpmek mi istiyorsunuz?" Diye sordum,rahat bir tavırla.

"Neden isteyeyim ki?" Diye sordu ama davranışları tam tersi.

"Gözleriniz öyle demiyor ama." dediğimde gözleri gözlerimin en derine baktı.

"Ne diyormuş?" Diye sordu,muzur bir gülümseme ile.

"Beni bu odada altına almak ve inletmek istiyor ve diyormuşsunuz." Tek kaşı kalktı.

"Öyle mi?" Diye sordu biraz daha yaklaştı.

Nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

"Hıhı." Kalbim onun dudakları ile yanıyordu. Onu istiyordum.

"Altımda mı olmak istersin yoksa?" Bu farklı sorusu karşısında kaşlarım havalandı. Ne diyordu bu profesör?

"Üstünde de olabilirim farketmez bana profesör." dedim kışkırtıcı bir sesle.

Diğer elini kaldırıp dudaklarımın üstünde gezdirdi baş parmağını.
"Çok tehlikeli birisin,Ayçin." ismim. İsmim sık çıkmazdı ağzından.

"Öyleyim." diye kabul ettim.

"Ve bu beni seni bu odada inletmekten çare bıraktırmıyor." Bir itirafta bulunmuştu. Benimle tekrar yatmak isityordu.

Söylemiştim. Benimle bir kez olan vazgeçmez.

"Unuttunuz mu profesör. Bir kez olacaktı o. Yani dediğiniz olmaz. Bir kez yattığım kişi ile bir kez daha yatamam." prensipler...

"Neden?" Diye sordu kaş çatarak.

"Öyle,o zaman kimse benim peşimi bırakmaz. Hem siz benim öğretmenimsiniz bu doğru olmaz. Babam bana güveniyor." Onu hafifçe iterek arasından çıktım.

Benden bir iki adım uzaklaşıp burundan soluyup yana baktı ardından gözlerini benim gözlerimle buluşturdu.

"Git,o zaman." Net sesi ile omuz silkip odadan çıktım. Böyle kişilerden nefret ediyordum. İstedikleri olmayınca def etmeleri. Karekter meselesi işte.

Koridorlardan çıkıp sınıfa geçtim. Herkes neredeyse gelmişti. Kızlar ve Taylan sıralarına geçmiş sohbet ediyorlardı. Ama sorun şu ki Betül yanımda oturuyor ve Taylan da Burcu'nun yanında oturuyordu.
Demek ki işi bu raddeye kadar getirmişler.

Onları görmemle onlara yaklaşmam bir oldu. " Selam." sesimi duyduklarında başlarını kaldırıp bana baktılar. Betül ayağa kalkıp bana sarıldı.

Ona karşılık verip ayrıldığımda "Profesör ile ne konuştunuz?" Demek Taylan konudan bahsetmişti. Taylan iyi hoş çocuk da çok boş boğazlı. En sevmediğim kişilik özellikleri idi.

"Sadece ders hakkında konuştu." dedim iligisizce. Odada az kalsa sex yapacağımızı söyleyemezdim.

"Pekala,benim hakkımda birşeyler dedin mi?" Onu profesöre övmemi istiyordu. Bunu yaparsam belki profesör benden uzaklaşır.

Elbette profesör harika adam ama saygısız, küstah ve centilmensiz. Yani ne kadar yüzüne tavlansamda karekter daha önemliydi benim için.

"Diyeceğim,merak etme sen." deyip sırama oturdum.

"Hoş geldin." Burcu Taylan'la olan sohbetini keserek bana döndü.

"Hoş buldum." dedim kuru bir sesle.

Ders başladığında herkes yerine geçmiş ve dersi anlatan hocaya dikkat kesilmişti.

...

Ders bitiminde herkes eve geçmiş ve bende evime giderek kendime şık bir kombin hazırlayıp giydim. Göğüs dekolteli olan sırtı açık ve parlak kumaştan olan bir elbise idi. Makyajı ve saçı en iyi şekilde hazırlayıp evden çıktım.
Arabama binip onun evine sürdüm.
Beni kapıda karşıladı. Üstünde şık bir smokin duruyordu.

"Çok güzel olmuşsun." Söylediği iltifatı kabul ederek onu tekrar süzdüm ve onu inceledim.

"Siz de profesör. Yoksa sap olmaktan kurtulmak için böyle mi gideceksiniz?" Söylediğim sözlerle kaşlarını havaya kaldırdı ve sonra çattı.

"Hayır,hayır öyle bir şey yok
" dedi,sesi net.

"Peki." tek söyleceğim buydu.

Onunla evden çıkıp arabasına bindik. Davet yeri uzak değildi.
Arabadan inip onun koluna girmemle şaşkınlık yaşasa da geri çevirmedi.

Birlikte davetin olacağı mekana girmemizle tüm gözler ve kameralar bizi buldu. Birkaç poz verdikten sessizce bize ayrılan masaya geçmiştik.

"Sen burda bekle, ben biraz görüşeceğim arkadaşlarımla." Sesi kulağıma gelmesi ile kafamı telefondan kaldırıp ona baktım.

"Tamam." desemde o gittikten sonra en az iki erkeği süzmüş ve onunla sohbet etmiştim. Profesör arkadaşları ile ne kadar sohbet içinde idi tanrı bilirdi.
Gözleri hep üzerimde durdu.

Kadehim yenilerken yanıma genç uzun boylu renkli gözlü bir adam yaklaştı.

Ah bunu hatırladım.

Mert,Dinç Holding sahiplerden.

"Beni hatırladın mı?" Diye sordu gülümsedi.

"Elbette,nasılsın?" Diye sordum tıpkı onun gibi gülümseyerek.

"İyim,sen? Bugün davetiyede en güzel kadın siz olmalısınız." Sadece gülümsemekle yetindim.

"Ayçin." Adım profesörün ağzından çıkması ile ona döndüm. Ne ara arkama geçmiş ve bir eli belimde idi anlam verememiştim.

Mert kaş çatarak profesöre baktı. Sonra hatırlamış gibi kaşlarını düzelterek gülümsedi.

"Siz,Savaş Aksoy olmalısınız?" Emin olmak için sormuştu.

"Ta kendisi,peki siz?" Ah demek bilmiyor ama görmüş olmalı değil mi?

"Mert Dinç,Dinç holding ortağım." Diye kendini tanıttı.

"Memnun oldum." dedi sadece profesör.

"Ben de."

Biraz sohbet edip iş hakkında konuştular. Bende onları dinlemiş gibi yapıp onların arkasındaki bir erkekle göz kontağı kurmuştum.

"Ayçin?" Yine ismimi duymamla yanımdaki adamalara döndüm.

"Sen bu konu hakkında ne düşünüyorsun?" Az önce o kestiğim erkekle yatmayı.

"Hı?" Anlamayarak ikisine bakıyordum.

"Bizi dinlemiyor musun?" Kaş çattı profesör.

"Pardon,afedersiniz." Kestiğim adam tam karşımda görmemle dudaklarım kıvrılmıştı.

Profesör derin kaş çatmayla ona baktı ardından adamın gözü bende olduğunu farkedip bana baktı.

"Benimle gelebilir mısınız?" İşte kurtarıcım.

"Elbette." masadaki geri kalan erkeklere dönüp " Üzgünüm,beyler. Bu kız sıkıldı." dedim kendimi göstererek.

Profesör tam bir şey diyecekken ondan hızla uzaklaşıp adamla birlikte ikinci kattaki balkona geçtik.

Benimle tekrardan buluşmak istediğini ve yatma sözünü verdirdi. Hatta adını bile söylemeden uzaklaşmıştı. Sonradan öğrendim ki adı Emre Kayık'mış.

Gece daveti benim için sıkıcı,profesör için verimli ama benimle ilgilenemedi diye sinir krizi geçirecekti.

Olaysız bir şekilde eve geçmiş ve duş alıp yatağıma girdim. Gözlerim yeni bir gün için kapanırken çoktan uyku moduna geçmiştim.

Günlerim böyle geçmiş ve profesör ile gelecek için çalışmalar yapmış ve onu dinlemiştim.
Onunla haftalar boyunca yapacağım konular hakkında eğitim alıyor,bilgi aktarıyor ve kendimi geliştiriyordum.

Dönem sınavlarını iyi notlarla geçtikten sonra ailem kutlamak için profesörü ve babası evimize davet etmişti.

Betül'e söz verdiğim gibi Profesörü ona yakınlaştırmaya çalıştım ama profesör her seferinde ondan uzak durmaya hatta konuşmamaya çalışıyordu. Bu adam neden böyleydi. Tamam vazgeçilmez olduğumu biliyorum ama benden sadece bir kez devam ettirebilirdi. Bir istisna olduğunda o da imkansız. Aşık olmak...

Aylar geçmiş ve yaz ayı gelmişti. Profesörün evine gitmeme gerek yoktu. Sonuçta yaz ayı eğlence aktivite ayı ıdı.
Daha fazla kokteyl,dans ve yatak arkadaşı...

Yaz dönemlerim genelde ergenlikten beri böyle idi. Ailem birazını bilse de kızmazdı. Abim bana saygı duyar ve ebeveynlerim karışmazdı.

Yine bir gün kızlarla bara gitmiş ve yakışıklı birisiyle adını bile bilmeden onunla yatmış ve zevk almıştım. Hiçbir erkek vazgeçilmez olduğunu düşünmesin.

Bir tek ben vazgeçilmezdim. Ben mükemmel,zeki ve güzeldim. Bunları bilir ve bu özgüvenle herkesi alt eder istediğimi alırdım çünkü ben istersem her şeyi alırdım.

Yaz ayın ortasında idik. Ben yine öğlen uykusuna kadar yattım ama kendi evimde değildim. Gözlerim usulca açıldığında ve etrafıma baktığımda profesörün evinde olduğumu farkettim. Benim burda ne işim vardı? Dün gece bildiğim kadarıyla okuldan birinin ev partisi vardı ve ben çok içmiş kafayı bozmuştum. Taylan ve Burcu beni eve bırakıp Taylan'ın evine geçmişler.

Evet okul boyunca birbirlerinden hoşlanmış ve sonunda sevgili olmuşlardı. Bu güzel birşeydi. Betül de aynı Betül. Kafayı yine profesöre takmış ve bizimle olmadığında profesörü takibe almıştı. Tabi profesör bunu farkedip onu şikayet etmişti. Bu büyük bir utançtı. Betül o olaydan sonra Profesörün peşini bırakmış gözüküyordu. Bu kez gerçekten profesörden nefret ediyordu.

Sahi benim onun odasında ne işim var?

"Benim ne işim var burda?" Diye kendi kendime homurdandım.
Yataktan doğrulanıp üzerimdeki örtüyü çekip kendime baktım. Çıplaktım. Yoksa onunla yine mi yattım? Prensiplerim ne olacaktı. Hem o saygısız profesördü. Nasıl beni kandırabilirdi?

"Uyanmışsın." Duyduğum sesle kapıya döndüm. Üstünde bir şey yoktu altında sadece eşofman vardı.

"Ben neden bu hâlde ve yatağında bulunuyorum?" Diye sordum. Kendimi düzeltip sırtımı yatak başlığına yasladım ve üstümdeki örtüyü vücuduma sardım.
Gözleri ilk önce açıkla kalan omzuma ardından gözlerimi buldu.

"Hatırlamıyor musun?" Düz sesi ile kaşlarımı çattım. Evet profesörle Betül'ü ayartma işlemimden haberdar olduğu için sinirli bana.

"Hayır." Kuru dudaklarımı dilimle ıslattım. Gözleri tekrar ıslak olan dudaklarımı buldu.

"Dün gece sarhoştun ve evine değil benim evime geldin. Sana kahve yapacağımı söylediğimde odama çıktın. Seni takip ederek odama geldiğimde odamda soyundun ve yatağıma girerek uyudun." sevişmemiştik yani..

"Anlıyorum." diye mırıldandım. Bir elimi başıma yaslayıp göz kapaklarımı yumdum. Kaş çatarak başımdaki ağrıyı kontrol altına almaya çalışıyordum.

"İyi misin?Başın ağrıyor.Duş al ve hemen aşağı in." Emir veren cümlesi ve otoriter sesi ile başımı kaldırıp ona baktım.

"Pekâlâ." başımı zorlukla sallayıp yataktan çıktım. Üzerimdeki örtüyü yatağa bırakarak çıplak bir şekilde ayağa kalktım.
Profesör başta şaşırsa da dudaklarını düz haline getirdi ve gardolaba yürüdü. Uzun siyah bir tişört çıkarıp bana verdi. Elinden alıp duşa girdim. Ben duştan çıkana kadar o da giyinmiş hatta saatini takıyordu. Üstünde lacivert bir takım duruyordu. O her zaman karizmatik birisiydi.

"Bugün işin var mı?" Diye sordu.

"Hayır,yok." merakla ona bakmış bir yandan da üstümdeki siyah tişörtü düzeltiyordum.

"Benimle yemeğe çık." bu ani teklifi ile durmuş ve ona baktım.

"Ne?"

"Duydun,yemeğe çık." kaşlarım havalandı ve ardından düz hali aldı.

"Neden?"

"Çünkü ben öyle istiyorum." Dedi ve kapıya ulaştı.

"Siz istiyorsunuz diye ben gelmem." Nettim. Sadece bu kuralda katıydım. Evet ben istemezsem hiçbir şey olmazdı.

"Gelir misin?" Kibarca sorması bile değiştiremez.

"Hayır."

Kaş çatarak bana baktı. "Ne demek hayır?"

"Hayır,demek hayır." dedim.

"Kabul etmiyorum,hayırı" çocukça birbirimize girmemiz az kaldı.

"Reddedildi." Dedim rahat bir tavırla ve onu hafif iterek odasından çıktım.
Merdivenlerden aşağı indiğimde zil çalmıştı.

Kim gelmiş olabilir ki?

Ona sormayarak kapıyı açmaya gittiğimde profesörün adım sesleri tam arkamda geldiğini işaret ediyordu.

"Reddemezsin." Dedi sert biçimde.

"Redderim,Profesör." dedim kaş çatarak. Elim kapı kulpu bulup yavaşça açtım.Gördüğüm kişi ile donakaldım.

Profesörün " Baba?" Demesi ile şoka girdiğini gözlerinin kocaman olduğunu tahmin edebiliyordum. Çünkü tıpkı benim gibi...

Üçüncü baskın

Yeni bölümü ile görüşmek üzere:)

Hahaha gerçekten kafa buluyorum onlarla. Ne eğlenceli değil mi sjsjsjs

Şimdi ne halt yiyecekler?

Loading...
0%