14. Bölüm
Deniz / TALEBE  AŞKI ZOR / 11. BÖLÜM: PROFESÖR BENİ İSTİYORDU!

11. BÖLÜM: PROFESÖR BENİ İSTİYORDU!

Deniz
nightdarkgirl344

Bölüm başlıyor
İyi okumalar;)

If you want me
Michele Morrone- Feel ıt.

Şarkımız bunlar açabilirsiniz.

11. BÖLÜM : PROFESÖR BENİ İSTİYORDU!

Profesörün " Baba?" Demesi ile şoka girdiğini gözlerinin kocaman olduğunu tahmin edebiliyordum. Çünkü tıpkı benim gibi...

Üçüncü baskın.

"Savaş,oğlum?" Kapıda duran profesörün babasına gözlerim irice baktım. Onun gözleri şaşkınlıkla benim ve oğlunun arasında gidip geliyordu.

"Baba,senin ne işin var burda?" Profesör yanımda yer alıp gözlerini babasına dikmişti.

"Seni ziyarete gelmiştim ama anlaşılan misafirin var." Babasının gözleri tekrar beni buldu.

Profesör boğazını temizledi.

"Evet,bir konuda bana danışmak istemiş." Babasının gözleri üzerimdeki oğlunun siyah tişörte takılı kaldı.

"Anladım,oğlum." Gözleri gözlerimi buldu. "Hoşgeldin,kızım." dedi zar zor gülümseyerek.

"Hoş buldum. Ve görüşmek üzere. İşim bitti de." Galiba benden büyük yaşlı kişilere böyle nazik konuşmam normal.

"Nereye,gel biraz sohbet edelim,kızım." Onu kıramayarak başımı olumlu anlamda salladım.

"Pekâlâ." dedim gülümseyerek. Gözlerim profesörü bulunca bana baktığını gördüm. Babası kapıyı kapatıp salona geçince profesör ile ben birbirimize bakıp onu takip ettik.

Koltuklardan birisine oturdu ve bakışları benim ile profesörün üzerinde geziyordu.

"Ee,oğlum hoş geldin yok mu?" Dedi hakan amca gülerek.

"Hoş geldin,baba." O da babasının yanında yer edinirken bende daha fazla ayakta durmayıp karşı koltuktan birisine oturdum.

"Aç mısın,baba?" Diye sordu profesör.

"Hayır,değilim. Siz yediniz mi?" Gözleri beni bulduğunda bundan emin olmak ister gibi bakıyordu.

"Hayır,baba." dedi profesör. Elini koltuk dirseğine yasladı ve rahat bir tavırla babasına bakıyordu.

"E o zaman ediniz,bende kahve içeyim." Gözleri tekrar beni bulunca gülümsedi.
"Bana türk kahvesi yapabilir misin,kızım?" Diye ricada bulundu.

"Elbette." deyip kalktım. Profesörün kaşları havaya kalktı şaşkınlıkla.
Ben mutfağa doğru giderken baba oğul sohbet etmeye başlamıştı.

Ocağa cezve bırakıp soğuk su ekledim. Altını kısık ateşte yaktım. İki tatlı kaşığı kahve ekleyip karıştırdım. Biraz bekleyip kahveleri doldurdum. Evet profesöre de yapmıştım. Kendime filtre kahve yapmıştım.

Kahveleri tepsiye yerleştirip mutfaktan çıkıp salona girdim.
Baba oğul sohbetleri benim gelmemle yarım kalmış ve bana dönmüşlerdi.

"Eline sağlık,kızım." Kendimi isteme zamanında hissetim. Profesöre kahvesini verirken gözleri açıkta kalan boynuma kaydı ve boğazını temizleyerek kahvesini aldı.

"Eline sağlık."

"Afiyet olsun." Dedim gülümseyerek. Babası burda olmasaydı bu ifademi alamayacaktı. Nazil olamayacaktı.

Kendi koltuğuma oturup filtre kahvemi yudumladım.

Hakan amca kahvesini önündeki masaya koyup bir bacağını diğer bacağının üstüne attı.

"Savaş oğlum,Ayçin kızıma zorluk çıkarmıyorsun umarım." Oğluna kızar gibi ses tonu beni güldürdü. Profesör gülüşümü görüp babasına döndü.

"Hayır,ona zorluk çıkarmıyorum. Aksine ona yardımcı oluyorum." Bu kadar öz güven zeki birisi için fazla.

Babası bana döndü. "Öyle mi,kızım?" Benden onay bekliyordu.

"Öyle,efendim." dedim kısık sesle.

Bana ne oluyordu böyle. Ben bu muyum?

"Efendim,değil;amca,de bana, kızım." Ah ona amca dememi istiyor.

"Peki,amca." dedim.

"Ha şöyle," oğluna dönerek " Sen ne zaman evleneceksin hayırsız?" Tekrar bana döndü. "Kusura bakma kızım." Başımı önemli değil diyerek salladım.

"Ne evlenmesi baba?" Şaşkınlık akıyordu.

"Ben yaşlandım,Savaş." Sözünü keserek konuştum.

"Bence çok genç duruyorsunuz. En fazla otuz beş." Babası gür bir kahkaha attı.

"Latife ediyorsun,kızım ama teşekkürler." Tekrar sözünü kestim.

"Hayır gerçeği diyorum," Profesöre baktım. Gözleri kısık şekilde vereceğim cevabı bekliyordu. "Hatta oğlunuzdan daha genç ve dinç duruyorsunuz." kaşlarını çattı profesör.

Oğluna dönerek güldü Hakan amca.

"Benim oğlum,bana çekmiştir. O da fena değil,değil mi? Sonuçta benim genimi taşıyor." Alayla söylediği sözlerle kahkaha attım.

"Evet,oğlunuz geniniz sayesinde şanslı. Umarım uygun gelin adayı bulursunuz." Dedim ve kahvemi masaya koydum.

"Umarım." gözleri oğlunu bulup tekrar bana döndü. "Umarım,oğlumun sevebileceği bir gelin adayı bulurum. Benim için oğlumun mutluluğu daha önemli." dedi.

"En yakın zamanda bulursunuz,amca." Dedim,ama ciddi değildim.

"Kızım sen olsana gelin adayı?" Bir anda söylediği sözleri ile gözlerim irice açılmış ve dudaklarımdan "Ne?" Sözcüğü firar etmişti.

"Ne gelin adayı,baba?" Profesörün yüzündeki renk kırmızı olurken onun babası gür bir kahkaha atmıştı.

"Şaka,şaka yaptım. Ciddi değilim,kusura bakma kızım." Dedi kendini tutmaya çalışarak.

"Şakanız bir an beni korkuttu. O benim profesörüm,amca." Dedim kendimden taviz vermeyerek.

"Haklısın," düşünüyor gibi işaret ve baş parmağını yüzünde tutup başka tarafa baktı.

Bir süre düşünüp "Edip amcanın kızı Banu'ya ne dersin oğlum? Ya da Ragıf amcanın kızı Gizem?" Diyerek döndü oğluna.

"Kapatalım bu konuyu,baba. Evlilik yok. Biliyorsun." İnat etme gibi babasına baktı.

Derin bir iç çekti babası.

"Tamam ama ben ne zaman oğlumun mürivetini göreceğim?" İsyan etmesi gerçekten oğlunun evlenmesini istediğini aile kurmasını istediğini ve çocuğu olmasını istediğini anlamıştım.

"Ben gideyim,evde ederim kahvaltıyı." Dedim ayağa kalkarak.

İkisi de ayağa kalkarak benimle aynı pozisyonda durmuştu.

"Tamam,kızım. Tekrar bekleriz. Hatta ailen ile evimize de bekleriz." Dedi Hakan amca.

"Peki,amca." Deyip onlarla kapıya ulaşıp çıktım.

Kırmızı arabam onun evinin önündeydi. Arabama binip evime doğru sürdüm. Üzerimde profesörün tişörtü bulunuyordu.

...

Eve gelince ailemin evde olmadığını gördüm. Babam zaten çalışıyordu. Abim bu yaz yurtdışındaki yeni açacağımız şirket için biraz araştırma yapacağı için Fransa'ya gitti. Yaklaşık bir hafta oradaydı. Onu özlemiştim. Annem de muhtemelen vakıf daviyetinde olmalı. Hemen odama girip üstümü değiştirmek için gardolaba doğru ilerledim. Elime beyaz askılı crop ve altıma beyaz bir saten şort aldım.
Üzerime giydikten sonra saçlarımı düzeltip, akmayan makyaj yaptım yüzüme.

Tamam kusursuz olabilirim ama sonuçta yaz. Yaz ayı terlemek demek. O yüzden dikkatli olmalıyım.

Evden çıktıktan sonra telefonu elime alıp Profesöre mesaj yazmaya başladım.

Ben: Baban gitti mi profesör?

Saygısız profesör: Gitti..

Ben: ..?

Saygısız profesör: Eve gelsene...Ayçin.

Okul yok diye öğrencisi değil miyim?

Ben: Hayır.

Saygısız profesör: Peki,bende bara gideceğim.

Ben: Git.

Saygısız profesör: Orada olgun kadın bulacağım. Onları ordaki yatakta inleteceğim. Tıpkı...

Ben: Tıpkı?

Saygısız profesör: Neyse boşver. Gelmeyeceksin yani. Evde de olabilirim.

Ben: Neden geliyorum ki? Profesör kendinize gelin. Sadece bir kez yattık?

Saygısız profesör: Neden bir kez daha olmasın?

Ben: Çünkü böyle şeyler olmaması için. Sal beni Moruk.

Saygısız profesör: O ağzını..

Ben: Evet,profesör. Devam et lütfen..

Saygısız profesör: Neyse, gittim.

Ben: Git.

Saygısız profesör: Gidiyorum bak..

Hâlâ aktif olduğunu görünce güldüm. Gitmek istemiyordu. Koskoca profesör ayağıma köle oldu.

Biraz eğlensem...prensipleri boşversem.
Ama prensipler? Ayçin Günay.

Ben: Profesör eğer beni aşık edersiniz kendinize o zaman düşünebilirim.

Saygısız profesör: Neyi düşünürsün?

Ben: Sizinle yatmayı...

Birkaç dakika geri dönüş alamamıştım.
Sonunda aktif olduğunu görünce yazmaya başladı.

Saygısız profesör: Neden,seni kendime aşık edemedim mi?

Ben: Hayır, tıpkı sizin gibi aşkı saçma bulurum.

Saygısız profesör: öyle mi?

Ben: Evet.

Saygısız profesör: Tamam.

Ben: Ne tamam?

Saygısız profesör: Şimdi benimle yat ve zevk al Ayçin Günay.

Soyadım kullanmıştı.

Ben: Bu bir teklif mi?

Saygısız profesör: Neden olmasın?

Ben: Yaşlısınız.

Saygısız profesör: Bir öğretmenle böyle konuşmamalı.

Ben: Bir öğrenci ile de yatmayı düşünmemeli.

Saygısız profesör: Aşk saçma ama kendime aşık ettirebilirim seni.

Ben: Nasıl olacak bu?

Saygısız profesör: Bu akşam yemeğe gidelim ve bu isteğini gerçekleştirelim.

Ben: Tamam.

Saygısız profesör: Seni alacağım.

İçimde bir sıcaklık akıyordu.

Telefonu kapatıp arabama bindim. Alışveriş yapmak için merkeze indim.

Birkaç parça elbise ve iç çamaşır aldım. Eve dönüp bunları denedim. Akşam profesör ile yemeğe gidecektim. Çok hoş olmalıyım. Çünkü kendime aşık ettirecek olan benim. Ben asla aşık olmam.

Ben mükemmel olduğum için.

Sonunda siyah kadifemsi, göğüs detaylı bir elbisede karar kılmış ama onun öncesinde siyah danteli olan iç çamaşırı giydim. Bu onu deli edebilir tabi beni soymaya başladığında...

Her şey hazırdı. Elbise,makyaj, saç... Üstümü düzeltip aşağı indim. Bir bardak su almak için mutfağa gidip su doldurdum kendime. Su dudaklarımla buluştuğunda kapı zili çaldı. Hemen gidip açtım.

Karşımda şık siyah bir takım giyen,saçlarını arkaya atan bir adet karizmatik profesör. Neden ona Savaş demiyorum? Galiba ağız alışkanlığı.

Gözleri üzerimi taramak için baştan aşağı süzdü. Gülümsedim.

"Vay, çok şık olmuşsunuz profesör." Dedim bende onu süzdüğümde.

"Hazır mısın? Çıkalım." İltifat yok herhalde. İyi olmasın. Kapıyı kapatıp onun yanında yürümeye başladım. Yeri dolduran ayakkabımın topuklu sesi vardı.

"Benim arabamla gidelim. Seni geri bırakacağım." Dedi arabasına doğru ilerlerken.

"Tamam." dedim sadece. Arabasına binip arabayı ben bindikten sonra çalıştırdı.

...

Birlikte geldiğimiz bir restorantın önünde durdurdu arabayı. Arabadan indikten sonra nazik bir biçimde benim taraf olan kapıyı açıp çıktım. Kolunu eğip o kalın kaslı tarafında bıraktı. Elimi onun koluna geçirip içeri girdik. Girişte bir kadının güler yüzüyle karşılaştık.

"Merhaba Savaş Bey,bu taraftan lütfen." Kadın iki eliyle bize yol gösterirken bizde onu takip etmeye başladık. Bizim olan masada durup bize döndü.

"Menüden önce içecek alır mısınız?" Diye sordu.

Bana sandalye çektirip oturtturtuktan sonra kendi sandalyesini çekip oturdu.

"Evet," bana baktı. "Ne istersin?" Diye sorduğunda gülümsüyordu.

"Şarap,kırmızı şarap lütfen." dedim kadına.

Kadın başını sallayıp profesöre baktı. Ona bakarken göz bebekleri büyüyor heyecana giriyordu kadın.

"Aynısından." dedi profesör beni şaşırtarak. Normalde ikimiz de baskındık.

"Tabi Efendim,hemen." dedi kadın ve bizden uzaklaşınca profesörün gözleri beni buldu.

"Burayı sevdin mi?" Diye sordu.

Omuz silktim.

"Bilmem,normal bir restorant." dedim rahat tavırla etrafı inceleyip ona döndüm.

"Haklısın ama burası arkadaşımın yeri ve çok güzel yemekleri." Arkadaşını savunmak istercesine.

"Anladım." Dedim konuyu fazla uzatmamak adına.

"Neyse." nefesini verdi.

Bir garson bize içeceklerimizi verirken menüyü dağıttı. Şarabı elime alıp yudum alırken diğer elimle menüyü inceleyip yiyeceğim yemeği seçmeye karar vermiştim.

O da sadece şarabını içiyordu. Önceden geldiğine göre ne yiyeceğini biliyordu.

Menüden bonfile et ve kızarmış mantara karar vermiştim. Az sonra garson geldiğinde elimdeki ve profesörün önünde bulunan menüyü alarak bize sordu.

"Ne alırdınız?" Diye sordu.

"Bonfile et ve yanında kızarmış mantar,lütfen." dedim isteğimi belli ederken.

Profesöre değen gözlerim ile onun da beni izlediğini hatta dikkatli bir biçimde beni izlediğini farkettim.

Garsonun gözleri onu buldu.

"Siz ne alırdınız?" Diye sordu garson.

"Sosta kalmış pirzola ve yanında granüler bulunsun, lütfen." dedi profesör ve garson başını sallayıp bizden uzaklaştı.

İki dirseğini masaya yerleştirdikten sonra beni inceledi baştan sonra.

"Çok hoşsun,seni becermek için sıbırsızım." Dedi açık sözlüydü profesör.

Dudaklarımda yalancı bir gülüş ile "Göreceğiz,profesör, göreceğiz." Dedim.

O da gülümsedi "Göstereceğim." Dedi ima eden bir ses tonuyla.

Dudaklarım aralandı ardından birbirine bastırıp şarabın dudaklarımda taşan tarafını hemen peçete ile silip yerine koydum.

"Çok açık sözüsünüz profesör. Beni bu kadar isteyeceğinizi bilmiyordum." Dedim yalanla. Biliyordum ama o çabuk pes etmiş gibiydi.

"Seni ne kadar istiyorum tahmin bile edemezsin." Dedi o boğuk ve karizmatik çıkan sesiyle "Ve alacağım."

Bir şey diyemeden yemeklerimizin geldiğini gördükten sonra derin bir sessizlik içinde yemeklerin önümüze bırakmasını izledim.
Garson gittikten sonra çatalı ve bıçağı elime alarak bonfile etten bir parça kesip ağzıma attım. Eti yavaşça çiğnerken gözlerimi tadı almak için kapatarak keyif çıkarmak istedim.

"Hmmm." diye mırıldandım etten bir parça keserken yanlışlıkla profesöre baktım. Yemeğini yiyeceğine bir elini çenesini tutarak bana bakıyordu. Gözleri koyulaştı. Koyu olan gözleri daha da koyulaştı.

Yavaşça çatalı ve bıçağı tabağa bıraktıktan sonra saçlarımı sırtıma aldıktan sonra ona döndüm.

"Yesenize profesör, beni izleyiceğinize yemek yiyin." Dedim gülümserken.

"Seni yemek, bu yemkleri yemekten daha zevkli olacaktır." Göz kırptı.

"Aç kalmayın,yemeğinizi yiyin." dedim elimle yemeğini gösterirken.

"Pekâlâ. " Erken pes ederek eline bıçak çatalı alarak önündeki soslu pirzolayı dikkatle keserek ağzına attıktan sonra gözlerime bakarak erotik bir biçimde çiğneyip yuttu.

Dudaklarımı dilimle yalayıp yemeğime devam ettim. Birlikte güzel bir akşam yemeği yiyorduk. Güzeldi akşam ama beni etkileyememişti - belki de ben öyle hissediyorum- ama iyi bir geceydi.

Yemekten sonra kalktık ve profesör beni etkilemediğini hissedince pes etmemiş dik duruşu ile beni arabası ile beni evime bıraktıktan sonra gitmişti

Beni istiyordu.

Benim içime girmek ve hissetmek istiyordu.

Beni öpmek ve becermek istiyordu bende istiyordum ama prensiplerim yüzünden kalakaldık.

Evime geldikten sonra direkt odama geçtim. Ailem uyuyor olmalı.
Üzerimdeki elbiseden kurtulduktan sonra kısa bir duş almış yatağıma geçip uzandım. Elime telefon alıp kızlara yazdım.

Ben: Nasıl gidiyor yaz tatili?

Betül : Fena değil,sen?

Burcu: Çok,çok çok güzel. Çok mutluyum.

Betül: Tabi mutlu olursun. Sevdiğin çocukla sevgili oldun. Biz ne yapalım?

Ben: Benim de güzel geçiyor. Ve evet bizim sevgilimiz yok neden çünkü biz eğlenmek istiyoruz.

Betül: aynen öyle

O sırada profesörün de bana mesaj attığını gördüm.

Saygısız profesör: Aktiflik?

Ben: size ne?

Saygısız profesör: Uyu veya beni hisset şimdi çünkü alacağım seni.

Ben: Rüyamda mı?

Saygısız profesör : Şimdilik evet ama onu gerçek hissedeceksin.

Ben: Neyse,iyi geceler.

Saygısız profesör: uyu.

Ben: iyi geceler.

Saygısız profesör: Ayçin uyu.

Ben: Off. İyi geceler be adam iyi geceler.

Saygısız profesör: Tamam,iyi geceler ve uyu.

Ona daha fazla cevap vermeyip kızlara döndüm.

Betül: Ayçin kimle yazışıyorsun? Yeni biri mi?

Ben: Bilmem öylesine takılıyorum.

Burcu: kim bu tanıyor muyuz?

Ben: Evet okuldan biri.

Betül: kim?

Ben: Orasını boşverin,okuldan biri sadece.

Betül: Tamam,bulurum ben. Iyi geceler size. Şimdi yanımdaki yakışıklı ile takılmam gerek;)

Burcu: Betül, aynı Betül.

Ben: Bence de . İyi geceler ve selam söyle Taylan'a.

Burcu: Taman, iyi geceler.

Telefonu kapatıp komodinin üstüne yerleştirip derin bir nefes alıp gözlerimi yeni güne açmak için kapadım.

Profesör hamlesini yapmıştı sıra bende. Yakında okullar açılacaktı. Notlarım ve vizelerim güzel geçsede staj yapmam gerekiyordu. Son bir yılda profesör bana çok şey öğretmişti. Ondan hem nasıl şirketi yöneteceğimi hem de ...

Neyse güzel geçmişti bir sene. Bu sene staj yapacaktım. Babamı hem okulu hem de şirketi aynı anda yöneteceğimi ikna etmiştim.

Bu sırada profesör de bana yardımcı olmaya devam edecekti.

Herşey güzel gidecekti. Ben şirketin başında olacaktım,istediğimi alacaktım çünkü ben alırdım ve alacaktım.

Yeni bölümü ile görüşmek üzere:)

Hakan Bey'in şakası Ayçin'i de Savaş'ı da kalpten götürür valla.

Betül böyleyken bi de profesörü istiyorsun ya yazık cidden.

Tamam Ayçin de öyle ama biliyorsunuz ki o ana karekter:)

Görüşmek üzere

Bölüm : 06.12.2024 20:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...