27. Bölüm
Deniz / TALEBE  AŞKI ZOR / 24. BÖLÜM: SUGAR DADDY

24. BÖLÜM: SUGAR DADDY

Deniz
nightdarkgirl344

Merhabalar arkadaşlar
İyi okumalar:)

Gülşen - Dillere düşeceğiz

24. BÖLÜM: SUGAR DADDY

Gözlerimi açtığımda yatakta tek başıma olduğumu gördüm. Belki de aşağıdadır diye düşünüp yataktan kalktım ve saçımı salaş bir şekilde topladım. Elimi yüzümü yıkayıp odadan çıktıktan sonra merdivenlerden aşağı indim.
Salona baktım yoktu ama burnuma gelen kokuyla mutfağa gittiğimde onu bulmuştum.
Arkası bana dönük ve ocakta kahvaltı hazırlıyordu. Yumurta kokusu.

Hemen arkasına geçer geçmez kollarımı beline sarıp başımı sırtına yerleştirdim. Derin bir nefes alırken Savaş irkildi ama ona sarılmama izin verdi.

"Günaydın,uykucu." dedi gülümseyerek. Göremiyordum ama hissedebiliriyordum.

"Günaydın,gittin diye korktum." Dedim, dudağımı sırtına yapıştırırken.

Daha fazla dayanamayıp önüne döndü ve beni havaya kaldırırken çığlık attım.

"Ne yapıyorsun?" Beni kucağına alırken gözlerim gözlerinde geziniyordu.

Gözlerime bakarken yüzündeki gülümseme içimi çekmeme neden oldu.

"Çok tatlısın, bebeğim." Bana ilk defa bebeğim demişti sanırım ve bu kalbimi o kadar hızlandırdı ki o da duymuştu ve güldü.

"Kalbin de sorun mu var?" Ben ona garipçe baktığımda "Hızlı atıyorda. Kalbini hızlandıran birisi varsa ben olmalıyım." Dedi gözlerimin içine baktı.

Dudaklarımı dilimle ıslatırken gözünden kaçmamıştı.
Üzerime eğilerek dudaklarımdan bir öpücük aldı.

"Mmm, günün enerjisini de aldım. Hadi kahvaltı edelim." Dedi beni aşağı indirirken. Artık değişmişti.
Onda bir şeyler değişmişti ve bu çok hoşuma gidiyordu. Belki de ben değiştim.
Ama onun yanında kendimi daha mutlu hissediyorum.

Aşık olmuştum.

Aşk insanı değiştirir,her anlamda.

Yapmam dediğiniz şeyi bile yaptıran güç, aşktı.

Aşkı küçümseyen biri, gün gelir aşka teslim olur.

Aşk hem cenneti yaşatırken hem de cehennemi yaşatıyordu.

Sevgi uzun süre olacak bir duyguydu ama aşk bir anda olur.

Bir anda karşına çıkar ve sen ne oldu diyemeden seni esir alır.

Aşk tek taraflı olamazdı. Tek taraflı plotonik olurdu.

Aşk iki kalbi birbirine çeker,sonunda o iki kişi aşka teslim olmakla yükümlüdür.

Aşk vardı sadece yanlış kişiye aşk vardı.

Doğru aşk kalbini ve aklını bir arada kullanılmasıyla olur.

Beni yere bıraktıktan sonra masaya doğru ilerledik ve masada bulunan kahvaltılara göz gezdirdiğimde midemde gurultulu sesler geldi.

Savaş kahkaha atınca kaş çatarak ona baktım.
"Birileri fena halde acıkmış olmalı." Dedi sırıtırken.

"Ne yapayım ben,sabah sabah tabi ki de acıkırım." Dedim hemen savunmaya geçerek.

"Tamam, bebeğim. Hadi otur bende sana kahve getireyim." Yine bebeğim dediğinde durdum ve başımı onu onaylatmak için salladım.

O kahve getirmek için tezgaha geçerken ben masaya geçip oturdum ve çatalı kaldırıp peynire batırıp ağzıma attım.

O sırada Savaş geri gelmişti. Kahveyi bardağıma doldurduktan sonra benim üzerime eğilip dudaklarıma yapıştı. Küçük öpücük kondurdu ve geri çekilirken "peynir yemişsin bebeğim." Dedi tahminde bulunurken.

"Evet yedim." Diyerek kahvemden bir yudum aldım. Şekerli ve tam istediğim aromalı kahve.

"Harika olmuş,eline sağlık." Dediğimde "Afiyet olsun." Dedi ve karşıma geçti. Üstünde beyaz bir tişört ve altında neredeyse düşecek olan bir eşofman altı bulunuyordu.

O da kahvaltıya geçerken ona baktım. Kalbimi hızlandıran kişiye... Savaş. Bir zamanlar Profesörüm olan adam şimdi sevdiğim adam.

Sanki gözlerim üzerinde hissetmiş gibi çay bardağından bir yudum aldıktan sonra bana çevirdi o bakışlarını.

"Neden bakıyorsun, kahvaltı olmamış mı?" Diye sordu gözlerini masada gezdirirken kaşları çatıktı.

Gülümsedim.

"Hayır, kahvaltı harika olmuş,sana bakıyordum. Eskiden saygısız bu adam nasıl benim sevgilim diye düşünüyorum." Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı ama sonra kaş çatarak dudaklarını araladı.

"Bir daha söyle." dedi emir veren bir ses tonuyla.

"Ne?"

"Söylediğini tekrar söyle!" Dedi bir kez daha.

"Ne dememi istiyorsun?" Dedim anlamazdan gelerek.

"Az önce söylediğini tekrar etmeni istiyorum." Dedi burnundan nefesini verdi.

"Ah,az önceki söylediğim mi?" Başını sallayınca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ne dememi istiyorsun?" Dediğimde kafasının üstünde duman uçtuğunu yemin edebilirim ama kanıtlayamam.

"Ayçin, güzelim. Hadi az önce cümleni söyle." Artık sabrı taşıyordu.

"Yani,Eskiden saygısız olan bu adam nasıl benim sevgilim diye düşünüyorum, cümlesi mi?" Dediğinde daha fazla dayanamayıp ayağa kalktı ve üstüme gelince çığlık atıp yerimden kalktım.

"Gelme üzerime katil!"

Bir diziye gönderme yaparak.

Durmadı ve aramızda masa varken gözlerini kısarak bana bakıyordu.

"Buraya gel güzelim ve o söylediğin sözcüğü demeni istiyorum." Başımı iki yana sağladım, hayır anlamında.

"Öyle mi sen istedin." Daha ben ne olduğunu anlamadan hızlıca masayı geçip yanımda buldum kendisini.

Çığlık atıp tam kaçacak iken beni belimden tutup havaya kaldırdı ve beni kucağına aldı.

Kollarım boynunu sararken kahkaha atmaya başladım.

"Gülme,hadi söyle." Dedi itaatkar bir sesle.

"Neyi?" Diye sordum gözlerimi kırparak.

"Masada beni gözetlerken kurduğun cümle. Demek ben saygısızım öyle mi?" Yalandan kaş çatıyordu.

Düşünür gibi yaptığımda çatık kaşlarını görünce gülmemek için iç yanağımı ısırdım.

"Hmm,eskiden öyleydin." Diye cevap verdim.

"Şimdi?" Dedi sorgular gibi gözlerimin içine bakınca dayanamayıp güldüm ve dudaklarına eğildim.

Küçük bir öpücük alıp geri çekildiğimde "Sanırım hayır." deyip omuz silktim.

"Öyle mi? Yani şimdi beni saygısız görmüyorsun?" Dedi şüphe ile. Kahkaha attım çünkü
hep ona -sevgili değilken- saygısız diyordum.

"Demem sonuçta benim sevgilimsin." Yüzü şaşkın olunca kaş çatarak anlamaya çalıştım ama daha sonra neden olduğunu anlayınca gülümsedim.

"Sevgilim." Tekrar söyledim. Şaşkın yüzü benimkilere benzer bir gülümse ile yer değişirken gözlerimin derinliklerine bakıyordu. Aşık adamın gözleri gibiydi...

"Sevgilim diyen dilini yerim." Biraz kaba olmasına rağmen tatlı konuşması beni güldürdü.

"Vücudum varken dil mi? Zevksizsin." Dediğimde başını iki yana salladı gülerken.

"Dilinle her türlü işlevimi yapabilirim." Çapkınca gülüp göz kırptı.

"Ne mesala?" Diye sordum yalandan bir merakla.

"Bunu şimdi görmek istemezsin." Dedi ama kendisi de istediğini biliyordum.

"Belki görmek istiyorum." Dedim,sınırlarımı zorlayarak.

"Hmm, demek görmek istiyorsun öyle mi?" Dedi sırıtırken üzerime yaklaşıp burnunu benimkilere sürttü.

"Evet, göster bana." Heyecanla gösterdiğim tepkiye geriye çekilip kahkaha attı.

"Deli, tehlikeli,sevimli,şeytan kızım benim." Dedi,bana.

" 'Kızım mı?' ben senin kızın mıyım?" Diye sordum ona bakarak.

"Tabi ki de benim kızım, kadınımsın." Dedi gülümserken.

"Ah tabi senin yaşlı olduğunu unutmuştum." Şaka yapıyordum ama o sanırım ciddiye aldığı için kaşlarını çattı. Alnı çizgilerle dolunca dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ben mi yaşlıyım?" Dedi kabul etmez bir sesle.

"Otuzlu yaşlar ömrün yarısı oluyorsa evet yaşlısın." Dedim hemen.

"Öyle bir şey yok. Otuz yaşına daha girmedim bile. Bu ay gireceğim." demek doğum günü bu ay ha?

Ona belli etmeyerek ona sürpriz yapacağım hem de bana yaptığı sürprize benzer olacaktı. Her ne kadar sevgilim olsa da kinci biriydim ve bunu onun yanında bırakır mıyım?Asla.

"Otuz olmadın öyle mi? Tüh bak çok üzüldüm." Dedim yalandan dudaklarımı büzerek.

"Neden,neden üzüldün?" Diye sordu merakla.

"Çünkü sana 'sugar daddy' diyemem ki?" Kaşlarını çattı.

"Çok mu istiyorsun 'sugar daddy' demek?" Bunu tersçe sormuştu.

"Evet, sanırım istiyorum. Hep hayal kurardım. Şöyle bir sugar daddy'im olsa diye. Hatta fantezilerim bile var." Kaşları şaşkınca havaya kalkınca gülmemek için kendimi tuttum.

"Fantezi ha? Neymiş bu 'sugar daddy' ile yapmak istediğin fantezilerin? Anlatta biz de bilelim." Dedi sinirleniyordu.

Düşünür gibi yapıp gözlerimi tavana çevirdim ve ağzımdan manasız sesler çıkararak "Galiba kalçama şaplak,bilirsin işte." Diye göz kırptım.

Dudakları hafif açılınca "Bu mu fantezin? Kalçana şaplak?" Diye sordu.

"Daha fazlası mesala yalandan bana araba öğretirken erkekliğini içimde hissetmek." Daha fazlasını anlatmak için dudaklarımı açıyordum ki onun sert sesi kesmişti.

Nefret ederdim, sözümü kesenlerden! Bu benim sevgilim olsa da.

"Yeter,daha fazla duymak istemiyorum ve 'sugar daddy' bir daha duymayacağım." Sinirlenince daha komik oluyordu ve bundan haberi yoktu.

"Hadi ama sugar daddy benim hayalim." Dedim bilerek üzülerek.

Nefesini verince "Tamam bana 'sugar daddy' diyebilirsin ama bunu başka bir yerde demeni istemiyorum." Kabul etmesi beni şaşırttı ama hemen başımı salladım olumlu anlamda.

"Tamam,sugar daddy. Hadi bana şaplak at." Dedim hemen. Kucağında hareket ettiğimde beni omzuna attı ve sırtıyla bakışırken kalçama yediğim şaplakla çığlık attım.

"Ahh."
Dudaklarımdan firar eden bu garip ses Savaş'ın tekrar kalçama şaplak atmasına neden oldu.

"Demek 'sugar daddy' ha? Al sana o zaman Ayçin hanım." Tekrar kalçama vurdu. Şuan kızardığına yemin edebilirim.

Dudaklarımı ısırdım,daha fazla çığlık atmamak için.

Hareket etti ve evinden dışarı çıkardı ne yapacağını merak ederek onunla birlikte dışarı çıkmıştım.

Arabasına gidince ne yapacağını anlayınca inmek için hareket ettim.
"Bence bu kadar yeter. Hadi gidelim." Dedim hemen.

Savaş gülmemek için kendini zorlarken "Olur mu öyle şey 'sugar daddy'in olarak fantezilerini yaşatmak benim görevim." Dedi ve beni aşağı indirdi. Tam kaçıyordum ki belimden tutarak engel oldu. Arabasını açtı ve beni kendisi bindikten sonra kucağına çekti. Kucağına oturduğumda kaçmamam için kapıları kilitledi. Zaten camları filmliydi.

"Hadi ama bu haksızlık, sadece şaka yapıyordum. Ciddi değildim ki." Gözlerimi ona çevirip masum bakışlarımı ona gönderdim.

"Anlatırken öyle görünmüyordu. Hatta kendinden geçmişcesine anlatıyordun." Dedi alayla.

"Gerçekten şaka,sadece şaka. Hadi inelim. Daha kahvaltı etmedik ki. Ben çok açım." Dedim, elimi karnıma koyarak.

"Merak etme sugar daddy'in seni doyuracak." Yutkundum.

Sanırım bundan kaçış yoktu.

(+18 sahnesi)

Belimi okşayarak aşağılara indi ve zaten altımda hiçbir şey yoktu. Parmakları ustaca kadınlığımı bulup okşamaya başladı. İstem dışı dudaklarımdan inlemeye benzer ses döküldü.

Kalın, dolgun parmakları yerini bulmuşçasına hareket ediyor beni yükseklere çıkarıyordu. Ve bu daha başlangıcıydı.

Orta parmağını ağzıyla ıslatıp yine orayı okşamaya başladı ardından aşağılara daha da gelerek o uç noktayı bulup parmağını içime doldurdu. Küçük bir çığlığa engel olamamıştım.

"Benim için ıslak olan bir kızım var." Dedi benim gibi nefes nefese. Kendi de zorlanıyordu. Parmakları hareketlenince kısık kısık inlemeler de devam etmişti benim tarafımdan.

O harikaydı.

"Ahh,devam et." dedim hızlanmasını isteyerek. Diğer parmağını da bir anda içimi doldurunca koca bir çığlık attım.
Bunu beklemiyordum.

Dudaklarım açılırken parmaklarına kendimi bastırıyordum.

"Siktir,çok güzel." Dedi küfür ederken. Parmakları içimde hareketine hız kesmeden devam ediyordu.

Eğilip dudaklarına dudaklarımı bastırdım.
"Asıl sen harikasın." Dedim ama konuşamıyordum titrediğim için.

Gülümsedi. Eli dağılmış saçlarıma gidip geriye attı ve boynumu kavrayıp hafifçe sıkarak dudaklarını oraya bastırdı.

"Çok güzel kokuyorsun." Dedi boynumu koklarken.

Başımı geriye doğru götürüp göğsüne yasladım. Parmakları hâlâ yerinde, içimde devam ediyordu. Maharetli parmakları beni benden alıyordu.

Gülümsedim.

"Parmakların harika ama erkekliğin kadar değil." Dedim dudaklarımı ısırırken.

"Erkekliğimi mi tercih ediyorsun?" Başımı salladım olumlu anlamda.

Parmaklarını içimde çekerken bir an boşlukta hissetim. Beni yan koltuğa bırakıp zaten neredeyse düşecek olan eşofman altını çıkardı. Baksırını da inidirirken koca erkekliği dimdik olmuştu.

Gözlerim erkekliği bulunca dudaklarımı emdim. Beni tekrar kucağına almadan önce eline tükürüp erkekliğini ıslattı.
Kucağına aldığında daha fazla dayanamayıp erkekliğini içime doldurdu.

Dudaklarım kocaman açılırken gözlerim büyümüştü. Böyle ani hareketi beni şaşırtırken kendisi de dudakları rahatlama yüzünden hafif açılmıştı.

Bir süre durdu. Sadece içimde durdu ardından yavaşça içimde hareket etmeye başladı.

Bende onunla birlikte hareket ettiğim için zorlanmıyordu.

Harikaydı. Beni mükemmel hissetiyordu. Hem parmağı hem erkekliği.

Bir süre yavaş hareket eden erkekliği hızlanmaya başladı. Çığlık attım. Belimden tuttu, kucağında sabitlemek adına.

Erkekliğinin darbesi sert ve yavaşlayınca içime boşalacağını anlamıştım.

"İstersen çıkarayım?" Diye sordu yandan bana bakarken. Zorlanıyordu. Yüzü kızarmıştı. Esmer olmasına rağmen.

Yandan ona yorgun bir gülümse göndererek "Hayır içimi doldursun, lütfen." Dedim. Zaten der demez içimde soğuk akıntı akması bir bir olmuştu.

(+18 sahnesi bitti)

Rahatlayarak kendini koltuğa yasladı. Beni de kendisine yasladı. Nefes nefese onun terli kokusunu soludum.

Saçıma öpücük kondurdu.

"Çok güzeldin, bebeğim." Gülümsedim.

...

Arabadan çıktıktan sonra duşa girmiştik. Buna ihtiyacımız vardı. Ben saçlarımı kuruturken Savaş aşağı inip kahvaltı masasını toplamaya gitmişti. Onun odasında aynaya karşı saçlarımı kurutma makinesi ile kuruturken farketmediğim bir gülümseme dudaklarımda bulunuyordu. Bunu yüzümü incelerken farketmiş ve şaşırmıştım.

Ben Ayçin Günay olarak bu zamana kadar gerçek gülümseme göstermemişim demek ki.

Diye geçirdim içimden.

Bu gülümsemenin baş kahramanı kapıda belirince kurutma makinesini kapatıp ona döndüm. Karışmış saçlarıma parmaklarını daldırıp iyice karıştırdı. Güldüm.

"Yaa, daha yeni kuruttum." Dedim hemen ondan uzaklaşmak adına bir adım geriye giderken.

Buna izin vermeyerek benim belimden tuttu. Dün geceki elbiseyi giymiştim.

"İstersen saçını ben tarayım?" Bir öneride bulunmuştu gözlerime bakarken. Dudaklarım iki yana kıvrılırken gözlerinin içine baktım.

"Neden öyle bakıyorsun?" Diye sordu üzerime eğilerek.

Dudaklarıyla dudaklarımın arasında kısa boşluk varken nefesini soludum.

"Saçlarını kessek mi diye düşündüm." Geriye çekilip şaşkınca bana baktı.

"Ne?" Anlamayan gözlerle baktı.

"Hani benim sugar daddy'imsin ya," başını beni onaylatmak adına sallarken gülmemek için kendimi tutuyordum. "Benim sugar daddy'imin saçları olmaz." Gözleri far görmüş tavşan gibi büyürken kahkaha atmamak için kendime 'ciddi olmak zorundasın Ayçin' diye söyledim.

"Kel mi istiyorsun sugar daddy'ini?" Dedi hayretle. Başımı salladım.

"Ne tür fantezilerin var bilmiyorum ama bunu yapmayacağım." Dudaklarımı yalandan büzdüm.

"Büzme o dudaklarını,her şey iste ama bu saçlarımı kesmemi değil." Sanırım hâlâ şaka yaptığımı anlamamıştı.

"Ne yani? Benim sugar daddy'im dediğimi yapmayacak mı?" Dudağımı tekrar büzüp " O zaman yeni bir 'sugar daddy' bulmanın zamanı gelmiştir." Dediğimde kaşlarını çattı.

"Hayır, öyle bir şey yapmayacaksın. Duydun mu? Senin sugar daddy'in benim ve hep öyle kalacak." İtiraz edilemeyen sesine sadece baktım.

"Tamam saçımı kesmemi istedin, bekle yapacağım." Dudaklarım şaşkınlıkla açılınca bunu gerçekten yapacağını düşünmemiştim. Benden uzaklaşıp banyoya doğru gitti. Kısa sürede tıraş makinesiyle geri gelince gözlerim büyüdü. Fişi takıp aynanın karşısına geçti. Makinenin tuşuna bastı ve tam tahmin ettiğim gibi saçlarına doğru götürüyordu ki ondan hızlı davranarak elinden aldım ve kapattım.

Bana uzanarak almak istedi ama izin vermedim.

"Bırak, izin ver yapayım." Dedi kaşlarını çatarak. Bunda kararlı olduğunu görünce iyicene şaşırdım.

Benim tepkisizliğime baktığında durdu ve kaşları havaya kalktı.

"Ne oldu?" Diye sordu yüzümün her zerresine bakarak.

"Sadece," yutkundum ve gözlerinin içine baktım.

"Sadece? Ayçin beni korkutuyorsun bebeğim. Ne oldu?" Diye sordu endişeyle.

"Sadece şaka yapmak istedim ama sen gerçekten benim için saçından vazgeçecektin?" Gözlerim dolmuştu. Bu ilk defa olmuştu ve bunu bildiği için kaşlarını çatmaya devam edip dibime geldi ve ellerini yanaklarıma yerleştirip başımı ona kaldırdı.

"Ne oldu,neden gözlerin doldu? Korkutma beni Ayçin. Neler olduğunu anlat bana. Seni bu kadar duygulandıran ne?" Diye sordu, sıcacık bir sesle.

Dudaklarım titrerken gülümsedim.
"İyi ki varsın." Bunu bir anda demem hareketsiz olmasına, donakalmasına neden olmuştu.

"Sen," konuşamıyordu. Sadece gözlerime bakıyordu.

"Savaş,iyi ki varsın. Seni çok seviyorum. Hem de çok. Hayatıma girdiğin için çok şanslı hissediyorum. Başlarda seni sadece oyuncak olarak görmüştüm ama hayır sen daha fazlasısın. Kalbimi yeniden hızlandıran, yeniden kan pompalayansın. Senin sayende kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Senin sayende aşkı tekrar yaşıyorum ve son kez yaşayacağım,seninle." Konuşmam bittiğinde beni öyle bir öptü ki kendime gelmem uzun sürmüştü.

Dudaklarının tadını yavaşça ama doya doya alırken dilimiz buluştu ve inledik. Beni nefessiz öpmek istiyordu keza ben de istiyordum ama nefesimiz tükenmiş, nefes almak zorundaydık.

Ilık nefesi yüzümü yıkarken gülümsedim.

"Hayatımda," dedi ve yutkundu.
"Hayatımda böyle bir aşk sözleri almamıştım." Dedi duyguya girerek.

"İyi ya benden aldın ve son kez alacaksın." Kaşlarını çatınca gülüşüm büyüdü.

"Ne demek son kez?" Dedi inanamaz gibi bir sesle.

Ondan uzaklaşıp kollarımı birbirine bağlayarak ona baktım.
Dudaklarım sağ tarafa kayarken yanağımın içini ısırıyordum.

"Son kez, sadece sana. Senden sonrası olmayacak demek." Bunu duyunca rahatlayarak yanıma yaklaştı ve birbirine bağlı olan kollarımı çözüp avuç içlerine hapsetti ellerimi. Ellerimi kaldırıp dudaklarına götürdü ve öpücükle doldurmaya başladı her bir parmak ucumu.

"Sana söz veriyorum, Ayçin. Kalbim sadece sen diye atacak." Sözleri kalbimi yakıyordu. Yeniden dudakları dudaklarımı bulup öpücükle taçlandırdı.

Alnımız birbirine dayalı iken nefeslerimizi soluyorduk.

Onun nefesi benim, benim nefesim de onun için bir oksijendi.

Telefon sesi yükselirken birbirimizden ayrılmak zorunda kalmıştık.

Telefon bana aitti ve onu bulamıyordum. Ben yatağa doğru ilerken Savaş bana doğru gelip elindeki bana ait olan telefonu uzatıyordu.

"Nerde buldun?" Diye sorarken telefon ekranına bakıyordum.

Babam arıyordu.

"Yerde," gülümsedi. Dün gece sevişirken düşürmüş olmalıydım.

Telefonu açıp kulağıma dayarken dudağım kıvrıldı.

"Ayçin kızım? Neredesin sabah kahvaltı için odana geldim ama yoktun?" Babamın sesini duyduğumda kıvrılan dudaklarım solmuştu. Savaş bunu görünce kaş çatarak ne oldu? Gibisinden gözlerime bakıyordu.

"Erkenden kalkmam lazımdı. Ne oldu baba?" Diye sordum dudaklarımı ısırırken. Bazen stresken bazen tahrik olurken bu hareketi yapıyordum.

"Akşam Arslan ve babası gelecek. Onlarla sizin hakkınızda konuşalım. Arslan düşünmüş. Seninle evlenmek istiyor." Bunları duyunca ve özellikle son cümleyi duyunca başımdan vurulmuşa döndüm.

"Ne? Ne demek evlenmek istiyor?" Artık Savaş'ta bir şeylerin yanlış olduğunu anladı ve yanıma yaklaştı.

"Neler oluyor?" Diye sordu kısık sesle.

Ona cevap vermeyip babama kulak astım.
"Arslan seninle evlenmek istiyor, senin de düşünmeni istiyorum. Hayır niyetimiz seni evlendirip başımızdan def etmek değil. Tabi ki de değil,sadece düşünmeni ve akşam burada olmanı istiyoruz." Babamın sözleri kalbimi ezmişti.

"Asla istemiyorum,baba. " Artık solan dudaklarıma gözlerim tarafından akan gözyaşı eşlik ediyordu.

"Kızım-" sözünü benim bağırışımla kesmiştim.

"Hayır baba, hayır. Arslan'ı istemiyorum. Onu sevmiyorum. Onunla evlenmek istemiyorum." Bağırışımla babam susmak zorunda kaldı.

Savaş elimdeki telefonu alıp kapattı ve beni sakinleştirmek adına bana sarıldı ama onun da sinirlendiğini biliyorum.

Gözlerimdeki yaşlar dinmek bilmiyordu.

"Onu istemiyorum, Savaş. Hayır istemiyorum. Onu sevmiyorum ki seni seviyorum." Dedim hıçkırarak.

Saçımı okşadı yavaşça ardından o tatlı sesi kulağımı buldu.
"Biliyorum, güzelim. Biliyorum. Asla buna izin vermem. Bir yanlışlık olmalı. Arslan bunu neden yaptığını bilmiyorum ama bir açıklaması olmalı. O öyle biri değil." Arslan'ı koruyordu ama onu tanıdığını zannetmiyorum.

"Ya öyle biriyse?" Diye sordum hıçkırıklarımın arasında.

"Dün öyle konuştuktan sonra mı? Seninle evlenmek isteyen biri, öyle konuşmazdı ailenin karşısında." Bu sözleri benim tarafımdan mantıklı gelince sadece sessizce ağlamaya başladım.

"Ağlama, güzelim. Lütfen ağlama. Her bir göz yaşın benim için cehennem ateşinden daha acı veriyor. Lütfen yapma. Bak bana!" yüzümü kendisine çevirdi. Dolan gözlerimi parmaklarıyla silmeye başladı. Dudakları ıslak yanaklarımı buldu.

Dudaklarını yanağımda hissederken yaşlarım durmuş sadece kesik kesik hıçkırıklar yerini almıştı.

"Güzelim benim,senin istemediğin bir şey olmayacak." Dedi,yemin gibi sözleri benim biraz daha sakin olmama, nefeslerim düzene girmesine neden olmuştu.

Beni yatağın bir köşesine oturttu.
Önüme eğilip ellerimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.

"Hiç kimse sana bir şey yaptıramaz. Ben oldukça, seni zorlayamazlar." Dedi yemin eder gibi.

"Seni evlendirmek mi istiyorlar. Madem tek arzuları bunlar," kaşlarımı çattım. " Yanlış anlama sadece ailenin neden senin evlendirmek istediğini bilmiyorum." Dedi hemen.

"Benim mutlu bir evlilik yapmamı ve şirketin başına geçmemi istiyorlar." Dedim açıklamaya gerek duyarak. Çünkü onlar benim ailemdi.

"Anlıyorum ama senin isteğin dışında olması, baskı yapmaları yanlış." Biliyorum ailem en doğrusunu bilirdi ama yanlış kişiydi. Karşımdaki adamın gözlerine bakarken sanki bunu düşündüğümü biliyormuş gibi gülümsedi.

"Hadi toparlan ve gidelim buradan. Belki bir lunaparka gideriz?" Diye sordu ellerimi bırakmadan ayağa kalktı ve beni kendisiyle birlikte ayağa kaldırdı.

Başımı salladım.

"Çocuk muyuz?" Diye sordum gülerken. Artık ağlamıyor,iyi hissediyordum.

"Çocuk sevgilim var?" Dedi yarı alaylı yarı ciddi. Yüzümdeki kızgın ifadeyi görünce güldü.

"Çocuk mu? Yirmi iki yaşındayım. Çocuksam sen de yaşlı. Yaşlı bir sevgilim var ona ne demeli? İstersen huzurevine gidelim? İlerde ihtiyacın olabilir." Onunla bildiği dilden konuşunca onun dudaklarında bir sırıtış belirdi.

"Gidelim de hasta bakıcıları bana düşsün. Zaten bu kadar yakışıklı yaşlı görmemişlerdir." Deyince ellerimi, ellerinden kurtarıp yumruk yaptığım eli göğsüne vurdum.

"Ahh, acıttı." Dedi yalandan acı çeker bir ifadeyle.

"Abartma." Tamam sert vurmuş olabilirdim ama o kadar da değildi.

Gözleri kocaman olmuştu.
"Abartma mı? Elin çok ağır kızım. Unuttun mu spor salonunda yaşanılanları?" Dedi inanamaz bir sesle.

Nefesimi verirken gülmüştüm.

"Neyse, huzurevine gitmek yok." Dedim yine ifademi değiştirerek. Hayır gitmiyorduk. Mazallah şimdi orda bir bakıcı ona içi gider gibi bakar kendimi tutamam falan. Hiç öyle şeylere girmesek hem onun sağlığı hem de Savaş'ın sağlığı için.

Dudaklarını ısırırken gülmemek için zorluyordu kendini.

"Bana aşık olurlar diye değil mi?" Dedi tepkimi ölçmek ister gibi yüzüme bakıyordu.

Elinden tutarak onu kendimle birlikte odadan çıkarırken "Hayır, canım hastaneye gitmemek için." Dedim.

Merdivenlerden inerken arkamda
"Ne için?" Diye sordu şaşkınlık belirten sesiyle.

"Yaralanmamak için. Sonuçta kendi sağlığını ve o bakıcıların sağlığı düşünmen lazım." Kaş çatarak söylediğime yüz buruşturarak "Hayır sadece kendi sağlığını düşün." Dediğimde kahkaha attı.

"Kıskanç kızım." dedi gülmeye devam ederken.

Kapıya geldiğimizde ona döndüm ve parmaklarımı parmaklarının arasına geçirdim.

"Hayır, sevgilimi kendimden gelecek her türlü zarara karşı ön tedbir alıyorum." Diyerek açıkladım.

"Hımm." Dedi üzerime eğilerek.
"Ne gibi tedbirler?" Diye kısık sesle sordu. Sesi üzerime eğilirken daha da kısılmıştı.

Dudakları ile benim dudaklarımın arasında kısa bir boşluk bulunurken "Mesala tehlikeli bölgeye girmemen için önceden uyarmalar." Diyerek yaklaştım.

Dudakları dudaklarımla buluşunca gözlerimiz kapandı.

Alt dudağını dişimi geçirirken kan çoktan ağzımda yayılmıştı.

Güldü.

Ondan ayrılırken ellerimiz ayrılmadı.

"Hadi gidelim, Lunaparka." dedim çocuksu bir sesle. Gülümsedi.

"Orada bana düşecek birisi vardır?" Dedi bana bakarken.

"Doğru, vazgeçtim." Dememle kocaman kahkaha attı.

"Kıskanç sevgilim." Dedi, dudaklarını dudaklarıma tekrar bastırdı.

Yeni bölüm ile görüşmek üzere;)

 

Sugar Daddy'i nasıl buldunuz?

Of şekerim benim,seni kıtlarım yerim,of yarim yarim,dayanam yandım bittim ben!!!

Bölüm : 24.12.2024 20:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...