32. Bölüm
Deniz / TALEBE  AŞKI ZOR / 28. BÖLÜM: KARAR KILINMIŞ PLAN

28. BÖLÜM: KARAR KILINMIŞ PLAN

Deniz
nightdarkgirl344

Merhaba arkadaşlar
Yeni bölümle yeniden merhaba:)

Aleyna Tilki - Başıma belasın.
Mabel Matiz - Bir hadise var (Kemal Bey'in geçmişi için)

28. BÖLÜM: KARAR KILINMIŞ PLAN

Ayçin Günay:

Derin bir nefes verdiğimde adımlarımı kapıya doğru götürdüm. Bir kez daha nefes verirken gözlerimi kısıp arkamdaki kıyafet dolaba baktım.

Umarım çıkmaz. Umarım babama yakalanmaz.

Yutkunarak önüme döndüm ve kilitli olan kapıyı açtım.

Kapıyı açmamla babamla burun buruna geldim. Yavaşça gülümsediğimde bana baktı.

"Ne yapıyorsun kızım? Senin şuan yataktan çıkmaman lazımdı." Dedi babam, yumuşak bir sesle.

"Yatakta yatmaktan başka bir şey yapmıyorum ki? Hazır kimse yokken odamda dolaşayım, dedim." Dediğimde babam başını sallayarak içeriye girdi. Annem hemen arkasından ve onun arkasından da abim ve o kadını gördüm.

Abimin yeni sevgilisi, Savaş'ın eski sevgilisi.

Dudaklarımı birbirine bastırdığımda abim bana sıkıca kollarını doladı.

Onu çok seviyordum. O iyi ki abimdi.

Bazı ağabeyler var ki kardeşlerine zulüm,ilk hayal kırıklığı yaşatır.

Bazı ağabiler var ki kardeşine göz koyardı. Hem de en iğrenç ithamla.

Benden ayrıldığında gözlerimi kadına çevirdim.

"Yasemin, Ayçin kız kardeşim." Diyerek abim kadını benimle tanıştırdı.

"Memnun oldum canım,iyi misin?" Kadının yapmacık tavrına kusmak istedim ama onu yapmak yerine başımı salladım sadece.

Babama döndüm. Bana bakıyordu.

"Baba hadi gidelim?" Sesimi bilerek incelttim. Böylece duygu sömürüsü yaparak burada daha fazla kalmayacaktım.

"Pekâlâ." Dedi,"Ama önce doktorla konuşalım." Diye tamamladı.

O sırada doktor gelmişti.

"Doktor Bey, kızım çıkabilir mi? Yani sorun olmaz değil mi?" Babam sakindi konuşurken.

Doktor "Aslında bir gün daha kalabilir. Her ihtimale karşı bir gece daha tutabiliriz." Dediğinde ona kötü kötü baktım.

Ne demek bir gece daha?

"Tamam, teşekkürler doktor Bey." Babam bana döndüğünde ben arkasına dönmüş ve gidecek olan doktora kötü bakmaya devam ettim.

"Bir gece daha kalacaksın." Dedi babam,sesi netti.

"Ama," sonra Savaş'ın burada olduğunu hatırlayıp omuzlarımı indirdim.

"Güzel kızım gel elbiseni değiştirelim. Hem senin için bir kaç kıyafet koymuştum." Dedi annem ve hemen dolabı açmaya gittiğinde gözlerim yerinden çıkacaktı.

Aniden kendimi dolabın önüne siper ettiğimde odada bulunan ailem şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Ne oldu kızım? Sadece kıyafetlerden alacaktım, senin için." Dediğinde sesinde şüphe yoktu ama merak oldukça yer ediyordu.

"Ben hallederim." Dediğimde kaşlarını usulca çattı.

"Olur mu öyle? Ben ne güne duruyorum kızım? Çekil şuradan ben hallederim." diyerek kolumdan tutup çekmeye çalıştığında var gücümle bağırdım.

Annemin adımları irkildikten sonra geriye doğru gitmişti. Babam bana şaşkınlıkla baktı. Abim ise bana bir deliymişim gibi bakıyordu.

Tamam bu biraz abartı oldu ama Savaş'ın burada olduğunu bilmeleri hem onu hem beni tehlikeye sokardı.

Dudaklarımı birbirine bastırıp onlara yapay şekilde gülümsedim. Ne diyeceğimi düşünürken birden babam dibimde bitmişti. Korksam da belli etmeden ona baktım.

"Ne saklıyorsun?" Diye sordu, kaşlarını çatarak sorduğu soruyla derin bir yutkunma gerçekleştirdim.

"Ben mi? Ben bir şey saklamam ki. Baksanıza çok küçük zaten değil mi?" Dedim,zorla gülümserken.

Babam gözlerini kısmış bir şekilde bana bakmaya devam ederken odaya onun telefonun sesi yükseldi.

Babam şüpheli bakışlarını benden çekerken telefonunu cebinden çıkardı ve telefona,kimin aradığına baktı. Sıkıntı ile verdiği nefesiyle hemen odadan çıkarken annem ona baktı ve bana döndü.

"Pekâlâ,sen hallet. Ben dışarda seni bekliyorum." dedi ve o da babamın arkasından odadan uzaklaştı.

Abime baktığımda tıpkı babam gibi bana gözlerini kısmış bir şekilde bakıyordu. Dudaklarımı kemirirken "Abi sen de mi çıksan acaba?" Gözlerini kısmayı kesip başını salladı.

Yanındaki sevgilisiyle odadan ayrıldığında derin bir nefes aldım ve dolaptan uzaklaşıp tekrar gelmeleri ihtimalinde kapıyı kilitledim.

Arkama döndüğümde hemen dolaba yaklaşıp kapıları açtım.

Baktığım görüntüyle durup onu izledim.

Girdiği dolap küçüktü ve iri bedeni zor sığmış bir şekilde duruyordu. Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırırken onun delici bakışları beni bulmuştu.

"Neredeyse dolapla aşk yaşıyordun?" Dediklerimle iyicene sinirlendi ve bir hışımla ayağa kalkmaya çalışınca kafasını dolaba vurdu. Dudaklarından kaçan inleme sesiyle kahkaha attım.

"Gülme Ayçin, gülme!" Diyerek dolaptan çıktı ve üzerime gelmeye başladı.

"Ama komikti." Dediğimde öyle mi der gibi baktı ve daha ben ne olduğunu bile anlamadan beni belimden tuttu ve kendine sertçe çekerek bedenini bedenime yasladı.

Nefesi boynumu gıdıklarken dudaklarını boynuma yaklaştırdı. Öpecek diye beklerken dişlerini boynuma geçirdi. Dudaklarımdan "Ah" inlemesiyle hemen ondan uzaklaşmak istedim ama izin vermeden ısırdığı yeri diliyle yaladı.

Bu benim içimi bir hoş ederken ürperdim.

Yutkunarak ona baktım. Gözleri arzuyla bakıyordu.

"Seni istiyorum Ayçin,hemen." Dedi arzudan boğuk çıkan sesiyle. Dudaklarım kurumuştu söylediğiyle.

"Şimdi olmaz,ailem her an buraya gelecekler ve uygun olmayabilir." dediğimde nefesini verdi.

"Ailen sanırım bizim ilişkimizi biliyor." dedi,bir anda. Gözlerim irice açılırken ne dediğini tekrar kafamdan geçirdim.

Ne dedi o?Ailem ilişkimizi mi biliyordu?Bu nasıl olur ki?

"Ama nasıl?" Dudaklarımdan çıkan fısıltıyı duydu ve gözlerini kapıya dikti ardından bana tekrar bakarak "Bilmiyorum ama bizim ilişkimizi onaylamıyor. Senin kaza yapmadan önce," durdu ve derin bir nefes almaya ihtiyacı hisseti kendinde.
"Senin kaza yapmadan önce ailen yani baban bunun için evime gelmişti. Seni, kızından uzak durmamı söyleyecekti."

"Sen ne dedin yani eğer söyleseydi ne derdin?" Gözlerimi kısmış bir şekilde yüzünü inceliyor,ne cevap vereceğini merakla bekliyordum.

Gözlerimin içine sertçe bakarak, "Benim olan benimdir,derdim." Dedi,sesi yoğun bir tutkuyla beni bağlarken kalbimin ritmini hızlandırdı.

Yutkunarak gözlerinin içine baktım "Senin miyim gerçekten?" Diye sordum.

"Evet,benim tatlı belam'sın." Dedi, gülümserken.

"Ben mi belayım?" Diye sordum kaş çatarak. Ondan uzaklaşarak arkamı döndüm.

"Dur gitme," diyerek kolumdan tutup kendine çevirdi. Yüz yüze gelince kocaman gülümsedi bana. Gülüşünü izlerken erimemek için kendimi tuttum ve ona sinirli bir bakış attım.

"Bela'dan uzak durmak lazım, değil mi?" Diye sordum, imalı çıkan sesim onu güldürdü.

"Belki de ben bela'mı istiyorum?" Dedi, sırıtarak baktığında dayanamayıp iki elimi yakasına yerleştirip kendime çektim. Yaptığım hareketle şaşırsa da dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda hemen karşılığını verdi. Gözlerim yoğun tutkuyla kapanırken dudaklarımdan inlemeye benzer bir ses kaçtı.

Onu deli gibi istiyordum. Beni belimden tutarak ilerletti ve benim sırtımı hastane yatağıyla buluşturdu.

Saçlarım yatakta dağılırken kendini bana bastırdı. Sertliğini kasığımda hissederken arzu ve şehvetle sarmalandık. Onu daha çok isterken dudaklarını dudaklarımdan uzaklaşıp daha önce ısırdığı yeri öpmeye,emmeye başladı. Boynumu onun için daha çok yer açarken gözlerim yoğun bir zevkle kapandı. Elini çeneme gittiğinde dudakları boynumdan çeneme doğru ilerlemişti.

Dudakları ile çenemin her bir bölgesini öpüyor, ıslaklık bırakıyordu. Elimi giydiği kırışmış
-ki beni saatlerce burada beklediği için olabilirdi- beyaz gömleğinde gezdirdim. Uzun sivri tırnaklarım düğmeleri parçalamak istercesine düğmeleri çıkarırken onun eli de boş durmayarak aşağılara iniyordu. Giydiğim hastane kıyafeti yüzünden altımda bir şey yoktu. Eli üst bacağımdan oradan da kasığımı ve oradan da kadınlığımı bulurken inledim.

Dudaklarımı ısırdım. Çenemi öpmeyi kesip dudaklarıma dudaklarını bastırdı tekrar ve dili aralanmış olan dudaklarıma girdi sinsice. Dilimiz buluşunca hem eliyle hem diliyle inledim. Erkeksi hırıltılılar çıkardı.

"Benim tatlı,seksi, güzel bela'm hep benim için ıslak ol!" Emir verircesine konuşması ona daha çok arzuyla bakmama neden oluyordu.

Onun için tatlı bela olmuştum.

Bela, oysa başa dertti...

Onunla odada saatlerce -hemşire gelene kadar- sevişmiştim.

Artık demezlerdi. Bir hastane fantezisi yapmadın.

Yaptım, çünkü ben istersem her şeyi yapardım.

Ben Ayçin Günay'ım.

Akşam ise yatak küçük olsa da yine de onunla yatmayı başardık.

Sabah kalktığımda başımı göğsünde eli belimde burnu tam saçımda durmuş bir vaziyette buldum.

Gülümsedim. Başımı göğsünden uzaklaştırdığımda huylanıp elini başıma sertçe bastırıp tekrar göğsüne yatırdı.

"Ne yapıyorsunuz profesör?" Bu onu uyandırdı ve kaş çatarak baktı.

"Profesör?" Dedi,sanki yanlış duymuş gibi.

"Evet profesör ne işiniz var?" Dedim, yalandan şaşırarak.

"Ayçin güzelim şaka mı yapıyorsun?" Diye sordu sinirle. Uykulu halinden kurtulmuştu.

"Şaka mı? Siz delirdiniz mi profesör? Sizin benim yanımda ne işiniz var?" Diye sordum,yalandan kaş çatarak.

Yüzüme baktı ve şaka yapmadığımı anlayınca küfür savurdu ve benden uzaklaştı.

"Ben," Ne diyeceğini bilmez şekilde gömleğini -kırışık olan gömleğini- giymeye başladı.

"Bir açıklaması var mı bu durumun?" Gözlerimin içine baktı.

Cevap vermedi.

"Ne cüretle yatağım," Gözlerimi odamda gezdirdim. "Burası odam bile değil, neredeyiz?" Diye sordum,hafif şaşkınlıkla.

"Kaza geçirdin," Nefesini sıkıntıyla verdiğinde o seksi vücudunu kapattığı için gömlekten nefret ettim. "Gerçekten hatırlamıyor musun?" Diye sordu.

Gülmemek için kendimi zorlarken"Hatırlamak?" Dedim.

"Ben sandım ki," daha fazla dayanamayıp kahkaha attığımda önce şaşırdı sonra kaşlarını o kadar hızlı çattı ki ben bile korktum.

"Demek benimle oynarsın ha?" Sinsce gülümseyip üstüme geldi.

"Tanrım, ifaden çok komikti." Dedim gülmeye devam ederken.

"Demek öyle," dedi ve beni yatağa bastırarak üzerime geldi. Dudaklarımdaki gülümseme genişledi.

Dudaklarını tam dudaklarıma tekrar bastıracakken kapının tıklamasıyla küfür savurup üzerimden kalktı ve tekrar dolaba dönmeden önce doğrulmama yardımcı oldu.

"Sanırım tekrar girmek zorundayım değil mi?" Dediğinde güldüm. Başımı onu onaylatarak salladım. Ayağa kalktığımda dolaba ilerleyerek kendime siyah bir keten pantolon ve üzerine siyah bir kazak giydim. O beni dolabın içinde izlerken gözleri parlıyordu.

"Bu kadar güzel olmasan olmaz mıydı?" Sinirle nefesini verdiğinde eğilip dudağına güçlü bir öpücük kondurdum.

"Sinirlenme,bak yaşlanıyorsun." Bana anlamayarak baktığında "Alnında kırışık beliriyor öyle çok kaş çatarsan." Dediğimde homurdandı.

Kapıları kapatmadan önce "Seni seviyorum." dedim. Kapıları kapattığım an dudaklarındaki o gülümseyi gördüm.

Boğazımı temizleyerek odadaki kapıyı açtım.

Babam benim hazır olduğumu görünce "Hadi çıkalım annen arabada." Dedi sakince. Başımı salladım.

Onlar dünden sonra gelmedi. Bu da Savaş'la istediğim kadar vakit geçirmeme neden olmuştu.

Odadan çıktığımda babamla birlikte asansöre doğru ilerledik. Tuşa bastığında yaklaşık yarım dakika bekledikten sonra kapılar açıldı. İçeriye girip tekrar tuşa bastı.

Kapılar yüzümüze kapandı.

Asansör hareket ettiğinde babamın gergin olduğunu gördüm.

"İyi misin?" Diye sordum,yandan gözlerimle onu incelemeye başladım.

"İyim,bizi korkuttun kızım. Daha dikkatli olmalıydın." dedi,yorgunca nefesini verdi ve beni kollarının arasına alıp dudaklarını saçlarıma bastırdı. Burnunu daldırdığı saçlarımdan kokumu almaya çalıştı.

Elimi beline atarak sarılmasına karşılık verdiğimde kapılar açıldı.

Geri çekilip gözlerini bana dikti ve gülümsedi.

"Daha dikkatli ol kızım,sen bizim biricik kızımızsın." Dedi babam,sesi boğuk,yorgun geliyordu. O da saatlerce beklemişti.

"Nasıl oldu anlamadım. Bir anda tır karşıma çıktı ve," babama baktığımda bana devam etmemi bekliyor gibi bakarken "Sanırım fren tutmadı." Dediğimde şok geçirdi.

"Bu nasıl olur? Arabanı kontrolde baktılar ve hiçbir sorun olmadığını bizzat kendileri söylemişlerdi." Dedi sinirle devam etti. "Onlara hesabını soracağım."

"Olan oldu baba ama bence birileri freni kesti." Dediğimde ikinci şoku yaşadı.

"Ne demek birileri kesti? Kim buna cesaret edebilir? Kemal Günay'ın kızına kim kumpas kurar? Onlara hadlerini bildireceğim. Kimse benim aileme," bana baktı ve "kızıma böyle şey yaptıkları için onları süründüreceğim." Dedi hiddetle.

Sadece burukça gülümsedim.

İkimizde asansörden çıkmış hastaneden ayrılmıştık. Güneş üzerimize gelirken havanın soğuk olmasıyla tenime bir uyarılma gerçekleşti. Gözlerimi güneşten dolayı kısıp yattığım odaya baktığımda bana bakıyordu.

Gülümsemek istedim ama babam yanımdaydı.

"Ne oldu,neden oraya bakıyorsun?" Diye soran babamla gözlerimi çektim ve irkildim.

"Hiç güneşin ışığını, sıcaklığını hissetmek istedim." Dediğimde başını salladı.

İkimiz de arabaya bindik. Babam sürücü koltuğunda oturduğunda bende arka koltuğa geçip oturdum.

Arka koltukta bir tek ben vardım ve annem ve babam öndeydi. Abim yoktu.

"Anne,abim nerede?" Diye sordum kaş çatarak. Neden hep bir var oluyor bir yok oluyor ki?

Annem dikiz aynasında cevap verirken babam arabayı çalıştırdı.

"Yasemin'in babası rahatsızlanmış. Bu yüzden onunla gitti." Dediğinde yavaşça başımı salladım.

Bu Yasemin ailemin içine sızıyordu ve sadece Savaş'ın eski sevgilisinden başka bir bilgi yoktu elimde.

Eve varana kadar ağzımı açmayı düşünmüyorum.

Sakin geçen araba yolculuğu ile evimize geldiğimizde arabadan indik.

Annem bana yardımcı olarak odama geçerken babam işi olduğunu bahane ederek evden ayrıldı.

"Güzel kızım aşağıdayım ihtiyacın olduğunda bana veya hizmetçiye seslen olur mu?" Dedi içten bir şekilde annem.

Gülümseyerek "Olur anne." dedim.

Beni odada yalnız bıraktığında yorgun bedenim baş gösterdi. Üstelik daha sorunlar çözülmemişken.

Yatağıma uzanıp gözlerimi tavana diktim. Belki de sadece uyumalı ve bu yorgun olan bedenime deva olmalıyım.

Gözlerim yavaş kapanırken dudaklarımda onun dokunuşu bulunuyordu ve bu da gülümsememe neden oluyordu.

...

Kemal Günay'dan:

Ben her zaman kızım,ailem ve oğlum için çalışıp bu zaman kadar geldim. En iyisi olmaya ve ailemi en iyi şekilde koruyup kollamak istedim.

Kızım başı buyruk ama bir o kadar saf yüreklidir. Okul beğenmediği çok oluyordu ve artık beğendiği bir okula ortak olmak istedim.

Diğer ortağım Hakan Aksoy.

çok eski bir dostumdu ve karısını üç yıl öncesinde kaybetmişti.

Karısı Hayat,bir zamanlar sevdiğimi zannettim kadındı.

Onu aslında gerçekten sevmediğimi çocuklarımın annesi, hayatımın gerçek aşkı olan Menekşe'yle tanışana kadardı.

Menekşe, güzel, tatlı gülüşe sahip olan kadın, karım.

O hayatta en değer verdiğim kişiler arasında birinci ardından beni baba yaptıran çocuklarımdı.

Çocuklarım.

Ayçin Günay ve Kaya Günay.

Kızımı her zaman el üstünde tutmayı,onu sevmeyi,ona her şeyi vermeyi amaçladım.

Yakında şirketten ayrılacak ve boş olan koltuğa onu oturmasını istedim ta ki onun, ona emanet ettiğim ve aynı zamanda ortağımın oğlu olan Savaş Aksoy'la ilişkisini öğrenene kadar.

Bunu öğrendiğim gün beynimden vurulmuşa döndüm.

Kızım kaçırıldıktan sonra onları
-gerçi bir tek Arslan'ı- akşam yemeğine davet ettim.

Arslan benim gerçekten üçüncü manevi çocuğum gibidir. Küçüklüğünü bile bilirdim bu adamın ve şuan uzun zaman sonra geri gelmesi beni sevindiren bir olaydı.

Kızımla arasında altı yaş fark vardı ve bu benim kızıma koca olacak bir eşti ama o yemekte bu teklifimi kesin bir dille reddeti.

Bunu anlamış değilim ama belki de sevdiği birisi var deyip olayı geçiştirdim. Sonuçta erkek adam sevgilisi veya sevdiği olabilirdi.

Savaş benim ortağımın oğlu olmakla beraber babasının benimle ortak olduğu okula bir eğitim görevlisiydi. O çok iyi yetiştirilmiş,olgun bir adamdı ve geleceğini görebiliyordum. Tabi benim kızımdan uzak durursa.

Ona emanet ettiğim kızımı baştan çıkarmasaydı hâlâ onun için iyi şeyler düşünürdüm ama şimdi bu pek mümkün değildi.

Onlar öğrenci ve öğretmendi ve bunu geçtim aralarında sekiz yaş fark vardı. Kızım hadi Savaş'ın cazibesine yenildi - ki Savaş oldukça yakışıklı bir adamdı- ama bu Savaş'ın ona karşılık vermesine neden değildi. Savaş büyük hata yapmıştı. Savaş kızımdan hoşlanma gibi bir hata yaptı. Bu kabul edilemez. Bu gerçekten hem saçma hem de uygunsuzdu.

Bu yüzden ilk öğrendiğim gün çok sinirlenmiştim.

Yemekteki davranışları, kızıma olan bakışları beni şüphe ettirmişti.

Savaş'ı takip etmesi için bir adamımı görevlendirdim.

O da akşamına bana çektiği fotoğrafları ve belgeleri gösterdi.

Kızımla sarmaş dolaş olan fotoğrafını elime aldığımda kendime gelmem uzun süre sürdü. Bu nasıl olurdu ki? Kızım öğretmenine aşıktı. Geçici desem yalan olurdu çünkü kızımı tanırım. Ve ilk defa bir erkeğe bu kadar derin, anlamlı bakıyordu. Belli ki gerçekten sevmiş ama bu doğru değil.

Kızıma bu sevme cüreti gösteren Savaş'tan nefret etmeye başladım.

Keşke ona emanet etmeseydim.

Belki bu durum yaşanmazdı. Kızımın önünde güzel yıllar vardı ve ondan sekiz yaş büyük olan adam ona engel olmamalı. Hayatını o adama adamamalı. Tamam Savaş genç, yakışıklı ve işinde başarılı bir adamdı ama kızıma uygun görmüyordum.

Karımla aramızda yedi yaş fark vardı ama biz buna engel olarak görmedik. Ayrıca karım benim öğrencim değildi.

Karımı ilk gördüğümde lisedeydik ve ikimizde lise sona gidiyorduk. Onu hiç bir zaman o zamana kadar görmüyordum. Bakıyordum ama bir tek sıradan bir kızı görüyordum.

Çok aptal olduğum için yedi kez liseyi bitirmeye çalıştım ama sonunda yirmi dört yaşında lisemin son senesinde bitirmiştim.

Sonunda!

Hakan o zamanlar 18 idi ve tek arkadaşım oydu. Yani en azından yakın.

Onu görene kadar hep peşinde olduğum bir kız vardı. Hayat, Hakan'ın ölen eşi ve Savaş'ın annesi.

Hakan zeki biriydi ve derslerine o kadar çalışıyordu ki gelecekte evleneceği kadını bile görmüyordu.

Hayat, sırf ona yakın olmak için hep benimle takılırdı ama gözü ondayken bu pek mümkün değildi.

Kalbim acıyla kasılıyordu, onu en yakın arkadaşıma olan bakışlarını gördüğümde.

Aşk dedikleri bu değildi. Görmezlikten gelmek değildi.

Menekşe'yi gördüğüm zaman Hayat benden su istemişti ve ben de koşa koşa ona su almak için kantine giderken çarpıştığımız zamandı.

İşte o zaman bile gözüme perde inmişti ama onu bir saniye kadar inceleme fırsatı elde etmeyi başardım.

Menekşe yani karım dünyanın en güzel kadınıydı benim için.

Onu sonradan farketsem de Hayat'a olan sandığım aşk aslında aşk değildi ve ben bunu Menekşe'yi tanıya kadar bunu farketmediğimi anlamıştım.

Hakan'la gece kulübü için anlaşmıştık. O çok zeki ve inek olduğu için zorla gelse de anlaşmıştık.

Gece kulübü bir sürü kız ve erkekle doluyken ilk deneyimiz değildi ama son deneyimiz olabilirdi.

O gün Hayat da gelmişti,benim için değil Hakan içindi.

Hakan yine onu görmüyordu.

Bundan nefret ediyordum. Bir kız var ve çok güzel bir kızken onu görmemek tam aptalların işiydi. Hakan aptaldı!

Gece yarısı kadar sarhoş olmaya başlamıştık. Hakan yine de kendindeydi ama benim kafam uçmuştu.

Hatırladığım kadarıyla telefonu açıp birileri ararken yanlışlıkla
- Nokia son modelini kullanıyorum- Menekşe'nin numarasına basmıştım.

Okul öğrencilerin tümüne numarasına sahiptim.

Menekşe o gece bana yardımcı olup beni ailemin evine kadar yardımcı olmuştu.

Bunu neden yaptığımı anlamamıştım ama başka çarem yoktu çünkü Hakan birden ortalıkta kaybolmuştu ve benim de kafam yerinde değildi.

O gece öğrendim ki Hayat'ı bir grup ayyaş rahatsız etmişti ve o gece Hakan ilk defa Hayat'ı gördü. Öncelerinde sadece bakıyordu ama sonra onu gördüğünde her şey onun için tepetaklak olmuştu.

Hayat'ı farketti.

Hayat'ı o ayyaş gruptan kurtarırken biraz hırpalanmış ama önemli olmadığını söyledi.

O zaten yaptıklarıyla övünen biri değildi. Onun için artık önemli olan Hayat'ın iyi olmasıydı ve bu onu daha iyi ettiğini gördüm.

Sene sonunda Hayat ve Hakan çıkarken ben hâlâ tektim ve balo vardı. Sene sonu mezuniyet balosu.

Bu yüzden partner ararken gözümün önündeki kızı sonunda farketmiştim.

O gün üstünde kırmızı,sadece ama bir o kadar şık bir elbise vardı.

Yüzüne baktığımda dudaklarında kırmızı rujla harikaydı. O gün işte onu farkettiğim için hem şanslı hem nalet ediyordum.

Şanslı hissediyorum çünkü ona aşık olmuştum ve o aşık olunacak kadar güzel ve özel biriydi.

Nalet ediyordum çünkü onu daha önce neden farketmediğimi anlamaya çalışıyordum.

Bu çok saçmaydı. O gözümün önünde ama farkemedim neden? Çünkü o sırada beni aşkan kör ettiğini zannettiğim kadın, Hayat'a bakıyordum. Hayat ise Hakan'a...

Bu aşk üçgeninde kendi payımı Menekşe ile alırken hiç pişman olmadığımı onunla evlenirken anladım.

O çok güzel bir eş ve anneydi.

Çocuklarımın annesi,benim eşimde ve eşim de Menekşe'ydi.

Ona sahip olduğum için ömrüm boyunca mutlu olacaktım.

Beni baba yapan kadına ömrüm boyunca kendimi ona adayacaktım.

Karım o her zaman farkındaydı. Bir zamanlar Hayat'a yani Hakan'ın eşine kör kütük aşık olduğumu ama bir hevesle onu farketmemi bekledi. Geç olsa da onu sonunda gördüğümde neredeyse vazgeçecekti çünkü o gece baloda başka bir adamın partnerini kabul edecekti. Bunu düşününce kendimi iğrenç birisi olduğumu düşündüm.

Karımı,bir zamanlar hiçbir şeyim olan karım başka çocukların, adamın kollarında olacaktı. Bu düşünce bile beni sinir ederken kendime her defasında kızıyordum.

Kızım araba kazası geçirdiğinde Savaş'la olan konuşmam bölünmüştü.

Onun iyi olması için her şeyi ama he rşeyi yaparım. Çünkü ben babaydım.

Bu yüzden kızımı eve getirdikten sonra işim olduğunu söyleyerek evden ayrılmıştım ama sorun şu ki şirkete değil Savaş'a gidiyordum.

O adama artık kızımın yanında olmamalı.

Arabadan inip doğrudan kapısında ulaştım.

Zile bastım.

Bir iki dakika sonra kapı açılınca onu gördüm. Evinde hizmetçi barındırmıyordu.

"Kemal Bey?" Dedi şaşırarak. Üzerine baktığımda hâlâ hastaneye geldiği gibi gelmişti. Ben çıkmadan önce kısa bir duş yapıp üstümü giyindikten sonra gelmiştim.

"Seninle konuşmamız yarım kalmıştı." Dedim, soğuk sesim onu etkilemedi ama zaten etkilemek için güzel sözlerim varken neden bunu soğuk sesimle bozayım ki?

"Buyrun." Yüzünde yorgunluk vardı ve o bütün gece hastanede kızım için beklemişti.

İçeriye girdim ve onun arkasından içeriye girdim.

Tekli koltuğa otururken "Bir şey içer misiniz?" Diye sordu.

"Hayır,geç otur şuraya,konuşup gideceğim." Dedim sıkıntıyla.

Bana baktı, yüzümü incelemek adına baktı ama ifadesiz olan yüzümü birazdan bozacaktım.

Karşıma geçip oturdu ve nefesini verdiğinde "Sizi dinliyorum." Dedi sakince.

Konuşmaya başlamadan önce boğazımı temizledim.

"Bak Savaş, senin babanı anneni tanırım." Annesi dediğimde gözünde bir hüzün dalgalanması oluştu.
Tekrar boğazımı temizledim.

"Eğitimini,kariyerini çok iyi biliyorum. Oldukça başarılı birisin ve bu harika bir şey. Dilerim güzel bir gelecek seni bekler ancak," sözüm devam edemedi.

"Ancak?" Gözlerini kısıp bana bakıyordu,benim ne demeye çalıştığımı biliyor ama devam için teşvik ediyordu.

"Ancak kızımdan, Ayçin'den uzak durman en iyisidir." Dedim,gergince. Gergindim çünkü kızımı Savaş'tan nasıl koruyacağımı bilmiyordum.

"Durmazsam?" Dedi,sesi sakindi ama gözleri öyle bir bakıyordu ki bana sanki yanlış birşey desem yaşıma bile bakmadan saldıracak gibiydi.

O Savaş Aksoy'du ve babasının oğluydu.

"Bak, kızımla olan ilişkini doğru bulmuyorum bir baba gibi. Kızım senin öğrencin. Yaşlarınız birbirinden farklı,bunu biliyorsun değil mi?" Diye sordum sinirle.

"Biliyorum ama bu bizim aşkımıza engel değil!" Dediğinde kaş çatarak ona baktım.

Bu adam ne demeye çalışıyordu? Kızımla yaş farkı vardı ve utanmadan aşkımıza engel değil, diyordu.

"Aşk bu kadar yaş farkla olmaz, geçici bir hevesle kızımı kandırmana izin vermem." Dedim sertçe. Sesim sinirden yüksek çıkarken onun da kaş çattığını gördüm.

"Heves değil gerçek. Ayrıca geçen yemekteyken karınızla aranızda yedi yaş fark olduğunu söylememiş miydiniz? Üstelik bunu Arslan'a, kızınızın rızası olmadan evlendirmek istediğinizi gördüm." Dediğinde artık onun da sesi yükseldi. Gözüm seğiriyordu.

"Kızımı kime vereceğimi sana mı soracağım?" Diye bağırdım ve yerimden kalktım. O da benimle kalkarken birbirimize yaklaştık.

"Bakın saygısızlık etmek istemem ama evet bana soracaksınız çünkü kızınızın sevgilisi olarak buna şiddetle karşıyım." Dedi sesi sakin ama tavırları bunun tam tersiydi.

"Ne demek sevgili ya? Ne demek?" Diye bağırdım. Sesim salonu titretti.

"Kızınızla birbirimizi seviyoruz ve Arslan bunu biliyor. Ayrıca bilmese de o böyle bir şey yapmaz. O kızınızı sevmiyor. Ben de başta onu sevmemeye denedim ama olmadı çünkü kızınızın zehirli kalbi içime işlendi. Ona baktığımda kendimi başka evrende, başka bir diyarda hissediyorum. O böyle bu kadar tehlikeli ama bir o kadar da tatlı belayken ondan nasıl vazgeçerim?" Dedi sinirle. Sanki kızıma aşık olması benim suçumdu.

"O zaman kalbine sahip çık Savaş çünkü kızımla hiçbir zaman birlikte olamayacaksın." Dediğimde,kendimden emindim.

Onlar birlikte olamazdı,buna izin vermezdim.

"Öyle mi?" Dedi, yüzündeki ifadeyi görünce irkildim. Tehlikeli bir gülüş belirmişti yüzünde.

Tereddüt etsemde,"Evet öyle,bu yüzden ayağını denk alsan iyi edersin." Dedim, soğuk ve bir o kadar da ifadesiz bir sesle.

"Tekrar görüşeceğiz,Kemal Bey ve o gün geldiğinde Kızınız kolumda beyaz gelinlik giyinmiş olacak." Dedi kendinden emin bir şekilde.

"Göreceğiz," dedim ve arkama bile bakmadan kapıya ulaşıp çıktım. Kapı benim ardımdan gürültü ile kapanırken hızla arabama binip bu lanet yerden uzaklaştım.

Yolda Arslan'ı ararken gözlerim sadece yoldaydı.

"Arslan." dedim,sakinlikle. O Savaş kızımla birlikte olmasına asla izin vermeyecektim.

"Evet Kemal amca? Ne oldu?" Diye sordu ciddiyetle. Bu ses tonum onu hep ciddiyete sürüklerdi ve o da bunu bilirdi.

"Bir an önce Savaş'ı kızımdan uzak tutmamız lazım. Adam nuh diyor peygamber demiyor. Ondaki inat bende yok." Küfür etmemek için kendimi zorlarken devam ettim.
"Ama kızım için vazgeçecek veya pes edecek halim yok."

"Sorun ne? Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?" Diye sordu Arslan.

"Ne yapacağımızı istiyorsun onu söylemen yeterli." Dedi.

Başımı salladım o görmese bile.

"Plan şu kızımı ondan uzak tutmak için ne gibi şeyler onu uzaklaştırır?" Diye sordum, aslında kimse aldatmayı kabul etmez. Bu her kadın ve erkek için öyleydi ama kızımın daha az üzülmesini istiyorum.

"Şimdi benden arkadaşıma ihanet etmemi mi istiyorsun?" Kahkaha attı. "Varım." Dedi.

"Pekâlâ o zaman neyi öneriyorsun?" Dedim bezgince.

"Sanırım Savaş'ın yanında bir kadını görse Ayçin diğer kadınlar gibi hoşlanmaz değil mi? Daha önce tam tersi yaparak beni Ayçin'le evlendirmeye çalıştın." Nefesini verdi. "Sana bu konuda hâlâ kızgınım Kemal amca." Dedi teessüf eder gibi çıkan sesiyle az kalsa gelecektim ama durdurdum çünkü sinirim onun üstünde idi.

"Boş konuşmayı kes, kızıma gerçekten seni düşündüm ama senin bu kadar çapkın haylaz birisini olduğunu bilmiyordum." Dedim samimice.

"Bak ya," dedi ve bir şeylerin sesi gelmeye devam edince giyindiğini anladım.

"Bunu düşüneceğim,senin halletmen gerekecek ama. Savaş'ın yanında nasıl bir kadın gelse Ayçin ona sinirlenir." Dedim. Kızımı tanırım ama seçtiği erkek zevkine hâlâ alışık değilim.

"Yasemin olabilir." Dedi hemen.

"Yasemin?" Dedim soru sorarcasına.

"Savaş'ın eski sevgilisi ve," durdu sanki bunu söylemek ile söylememek arasında kaldı.

"Ve?" Dedim 'devam et' der gibi.

"Ve senin şuan ki müstakbel gelinin." Hemen frene bastım. Ne demek müstakbel gelinin?

"Ne?" Diye bağırdım. Sesim arabayı doldururken telefondan yanıt bekledim.

"Kemal amca kusura bakma ama kulağımı siktin." Dedi homurdanarak.

"Zevzekliği bırak. Ne demek gelinin?" Diye sordum sertçe.

"Onu oğluna sor. Kızı nasıl buldu bilinmez ama oğlunun yanındaki kız, Savaş'ın bir zamanlar sevgilisiydi." İşte bunu yeni öğrendim.

Oğlumun yanındaki kadın bir zamanlar Savaş'ın eski sevgilsii ve bu oldukça garip olmuştu.

"Nerde bir şeyler oluyor Savaş'ın başının altına geliyor. Kızım ve oğlum ne günah işlediysem hep onun peşinde. Birisi Savaş'a birisi onun sevgilisine yanık. Tanrı aşkına neden oluyor bu?" Diye sızlanarak arabayı tekrar çalıştırdım.

Kahkaha attı.

"Gülme Arslan kafanı kırarım." Dedim sertçe.

"Tamam tamam, boş ver Yasemini oğlunu da kaybedersin. Kız sanırım oğlunla mutlu." Dediğinde ona hak verdim. Bir de oğlumun sevdiğine karışamam.

"Tamam o zaman Savaş'ın yanında olacağı kadını sen bul ve ona istediği parayı ver ben sana vereceğim karşılığını. Ama kadına söyle dikkatli oynamasını sağla." Dediğimde dikkatle beni dinlemeye ses çıkarmamaya çalıştı.

"Bir gece bara gitmesini teklif et ve birlikte giderken Savaş'ın alkol almasına neden ol. Kızı onun yatağına girmesine ikna et." Dediğimde bu korkunç planım bir an için pişman olsamda kızım o adamdan kurtulmasına bir tek bu sebep olur.

Çünkü kimse aldatılmak istemezdi. Hiç kimse aldatılmayı kendi gururu zedelenme için kabul etmezdi.

Bunu yaptığım için,kendimden nefret etsemde mecburum.

Ve elbet bir gün Ayçin beni anlayacaktır.

"Tamam hallederim ben. Benden haber bekle Kemal amca." Dedi ve telefonu kapattı.

Sakince evime artık gidebilirdim çünkü planım hazırdı. Bu iğrenç planım kızımın yapacağı hatadan geri çekmesine neden olacaktı. Her ikisi içinde bu olmak zorundaydı. Çünkü onlar birbirine göre değildi. Yanlış olan iki parça yapbozdu ve uyum sağlanması imkansızdı..

En azından ben bunu engelleyecektim...

Yeni bölüm ile görüşmek üzere;)

*Bir baba kızını böyle korur diğeri zorla evlendirir.(Karadenizde son nefret hikayesi) Hangi babaya sahip olmak isterdiniz.

Sizin iyiliğinizi düşünüp sizi sevdiğinizden ayırmak mı yoksa namus meselesi diye sevmediği bir adamla evlendirmek mi?

Bölüm : 28.12.2024 21:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...