Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. BÖLÜM: CEZA BİLDİRME YÖNTEMİ

@nightdarkgirl344

Bölüme başlamadan önce
Şu şarkıları açabilirsiniz.

Enercii- Dilan Polat
Hoşuna mı gidiyor?- Ece Seçkin.
Dinle - Mahsun kırmızıgül

Bölüm başlıyor
İyi okumalar.

6. BÖLÜM: CEZA BİLDİRME YÖNTEMİ

Dudaklarımı kapattığımda sonunda çıkmıştı onun adı.

"Profesör?"

"Güzel bir geceydi, Ayçin. Beni rahatlattın. Sende rahatladın mı? Ah, tabi rahatlarsın beni mahvettin." Dedi gülümseyerek. Ama Bu gülümseme bir ima bir açıklamaydı.

Ve ben, buna inanamıyorum.

Profesör benimle birlikte mi oldu?

"Seni rahatlattım derken? Ne demek istiyorsunuz?" Diye sordum,karşımda siyah havlu ile duran adama. Vücuduna gözüm kaymıyor değil.

"Evet,rahatlattın. Dün istediğin oldu. Birini rahatlatmak istedin değil mı?" Dedi,sırıtırken.

"Yani,biz birlikte mi olduk?" Gözlerimi irice açtım. Güldü.

"Hayır,dün kustun. Direndin kusmamak için ama sonra üstüme kustun." Diye açıkladı. Ne zamandır tuttuğum nefesi verdim. Oh iyi bari birlikte olmamışız.

"Sizin üzerinize mi kustum?" Yüzümü ister istemez buruşturdum.

"Evet ama hatırlatırım klozetin yanında olmamıza rağmen miden bulanırken geldin benim üstüme kustun. Ben klozet değilim,Ayçin." utandım ikinci defa. Adamın üstüne nasıl başardım kustum tanrı bilir.

"Peki o zaman neden çıplağım ve siz neden bu haldesiniz." gözlerim tekrar onu süzmek için aşağılara indiğinde sesiyle irkildim.

"Ne kadar da meraklandın, aşağılara kadar iniyorsun? İstersen gösterebilirim." dedi,hınzır bir gülümseme ile.

"Neyi?" Gözlerim onun koyu gözleri buldu.

"Havlunun altındaki şeyi." dedi,göz kırparak.

"Ne?" Diye yüksek sesle bağırdım.

"Şaka yapıyorum. Hem kendi üstüne hem benim üstüme kustun. Kıyafetlerinle banyo yaptırdım. Sonra seni arkandaki yatağa yatırdım. Gözlerimi kapatarak ıslak kıyafetlerinden kurtardım. Merak etme görmedim. Bende sabaha karşı banyo yaptım." Diye açıkladı. Doğru mu söylüyor diye gözlerinin içine baktım. Gözlerinde herhangi bir ifade geçmiyordu.

"Nerden bileceğim sizin doğru söylediğinizi?" Diye makul bir soru sordum.

"İnan,hepsi bu. Başka birşey olmadı. Ben alkol yüzünden birinden faydalanmam, Ayçin." Gözleri yalan söylemezdi.

"Peki,teşekkürler. " elimle siyah çarşafı bedenime iyice yapıştırıp yerde kusmuk olan elbisemi gördüm. Yüzümü buruşturdum.

"İstersen,sana kıyafet verebilirim. Böyle evine gitme. " diye öneride bulundu.

Aslında almazdım ama elbisem iğrenç gözüküyor.

Benim bir kalitem var,böyle giyinmezdi bedenim.

"Tamam." dedim sadece.

O uzun dolabına doğru yürüdü. Ben arkasından odasını inceliyordum.

Genelde siyah tonlu odaydı. Bir koltuk,bir masa ve duvarda birkaç tablo. Aynalı çekmece,kıyafet dolabı ve siyah yuvarlak bir yatak. Bu adam içimi baydı resmen.

"Al şunu." yüzüme fırlatılan kıyafete şaşkınlıkla baktım. Yere düştü. Bir tişörte baktım bir ona. Bunu bana mı fırlattı?
Türk film repliği geliyor.

Şimdi ananı laciverte boyadığım hergele!

Kaşlarımı çattım. Gözlerim karardı.

"Siz ne hakla kıyafeti yüzüme atarsınız." diye bağırdım. Profesör şaşırdı ona böyle tepki vermemi beklemiyordu.

"Ne oldu?" Diye sordu anlamayarak.

Elinin körü oldu demek istedim ama tuttum kendimi.

"Bana nasıl kıyafeti fırlatırsınız?" Diye sordum kızgın bir ses tonuyla.

"Giy işte diye attım. Bunda ne var? Yoksa tırnağına birşey mi oldu?" Diyerek benimle alay etti.

Sen şimdi görürsün.

Çarşaflı bedenimle birlikte üzerine yürüyerek gittim. O daha anlamadan bir dizimi kaldırarak kasıklarına vurdum. İki büklüm oldu acıyla inledi.

Onu arkamda bırakarak yerdeki tişörtü alarak banyoya girdim. Hâlâ inleme sesleri geliyordu. İyi vurmuşum demek ki diye içimden geçirdim.

Tişört haki renginde ve neredeyse kalçalarımı kapatacak kadar uzundu.

Adama bak be ne kadar da iri. Saçlarımı düzeltip topladım ardından lavaboya girerek işlerimi bitirdim. Elimi yüzümü yıkayarak çıktım.

Onu yatakta kasıklarına dokunarak durduğunu gördüm. Beni görünce hemen ayağı kalktı ve yanıma doğru ilerledi.

"Bu ne cürret? Bana nasıl vurursun,Talebe." az önce Ayçin demiyor muydu? Bu adam da çok dengesiz. İşe gelince Ayçin,işine gelmeyince öğrenci diyor. Gına geldi artık.

"Bana kıyafeti düzgün verecektiniz,profesör!" Diye uyardım.

Dişlerini sıkarak gözlerini kapattı sakinleşmek için.

"Ne oldu, çok mu yandı canınız?" Diye alayla güldüm.

"Yandı ama ben de can yakarım hem de nerede biliyor musun?" Ben ona hâlâ alayla bakarken cevapladı. " Yatakta. Yatakta,can yakıyorum. Ama sayende bir süre yakamayacağım." Yüzümdeki gülümseme silindi.

Bu adam resmen yatakta sert olduğunu söyledi. Peki şimdi niye bana söyledi ki?

"Bana ne acaba sizin yataktaki perfonmansınız?" Diye sordum çatık kaşla.

"Bilmem,belki merak etmişsindir,talebe." dedi sırıtırken. Bu kez o alayla gülümsedi.

"Ne o, benimle yatmak mı istiyorsunuz?" Diye sordum.

"Sen istemiyor musun yoksa talabe?" Bu adam ciddi mi diye yüzüne baktım. Ciddi gibiydi.

"Ben evet dersem yatacak mısınız?" Diye sordum. Tek kaşımı kaldırdım.

"Hayır." cevabı net.

"İyi o zaman anlatmanıza gerek yok. Ben de zaten sizinle yatmak istemiyorum. Siz saygısız birisiniz." dedim omuz silkerek.

"Bak, bu üç oldu. Ben saygısız değilim,haddini bil,talebe. Yoksa had bildirmeyi çok iyi bilirim. " sinirlenerek.

"Nasıl üç oldu?" Hatırlamıyorum. İlk gün ve şimdi söylemiştim. İkincisi neredeydi?

"Dün,dün de söylemiştin." diye açıkladı.

"Ne?"

"Dün hatırlamıyorsun ama bana,saygısız dedin." dişlerini sıkarak.

"Doğru demişim o zaman!" Dedim gülümseyerek. O daha da kızdı.

"Haddini bil,haddini bil,talebe. Bak ben bildirirsem can yakarım." O kim ki had bildirecek?

"Yoksa can yakmak için yatağını mı kullanacaksın?" Alayla sırıtırken ellerimi göğsümde birleştirdim. Biraz yana eğilerek elimle arka tarafta kalan yatağı gösterdim.

"Neden olmasın?" korkacağımı düşündü herhalde.

"Sabırsızlıkla bekliyorum had bildirmenizi. En kısa sürede bildirin,lütfen profesör." göz kırptım.

Şaşırdı.

"Bekliyor musun?" Diye sordu kaşları havaya kalktı.

"Evet,en yakın had bildirme ne zaman ise söyleyin olur mu? Hazırlanayayım had bildirme yönteminizde." ellerimi birbirine çarptım,heyecanlı görünerek.

"Eğer had bilmezsen zevkle gösteririm,talebe." dedi sırıtırken.

"Siyah mı yoksa kırmızı mı?" Diye sordum.

"Ne için?"

"Had bildirirken,içime giyeceğim renk." Dedim muzip bir tavırla.

Yutkundu.

"Neyse, artık gitsen iyi olacak. Ailen seni merak eder." bu durumdan rahatsız olarak.

"Tamam." dedim ve onu beklemeyerek kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açmadan önce ona döndüm. " Bu arada elbiseme iyi bak, geri geleceğim sonuçta. Bende sizin koca tişörtünüze iyi bakacağım. " deyip göz kırptım. Kapıyı açıp çıktım. Merdivenlerden aşağı inip dış kapıdan çıktım. Bahçeden çıktıktan sonra ana yola girdim.Yolda bir taksi çevirip evime geldiğimde parayı vereceğimi söyledim.
Taksiye binip evime sürdü.

Evime gelene kadar başımdaki ağrılar yüzünden düşündüm. Dünü hatırlamaya başladım. Profesör doğruyu söylüyordu.

Beni evine doğru taşıdı kucağında ardından odasına geldiğimizde midemin bulandığını hissetim. Lavaboya koştum tabi hemen arkamdan geldi. Kendimi zorladım lavaboda kusmak için ama olmadı. Profesör de beni ayağı kaldırdığı an içimdeki tüm kusmuğu ona püskürtüm. Tabi bu onunla dip dibe olmamız sonucu kusmuk bana da geçmişti. Beni duşa sokup soğuk suyla yıkadı ve beni kendi yatağına yatırdı ama ıslak elbisem yüzünden rahat değildim. Bunu o da farketti ve gözünü kapatarak elbisemi çıkarıp çarşafa sardı. Ben o sırada yarı uyanık olduğum için bulanık hatırlıyordum herşeyi.
Kendisi de tişörtünü çıkarıp odadan çıktı. Nereye gitti bilmiyorum sonrası zaten karanlık.

Evime geldiğimde hemen şoföre taksi parası vermek için hızlıca yukarı çıkıp cüzdandan parayı alıp aşağı indim ve ona verdim. Parayı alan şoför hemen gitti zaten. Odama doğru gittim. Şuan ailem uyanık değil saat altı'dı. Beni merak etmiş olabilirdiler ben akşam onlara anlatacaktım ama doğruları olmayan anlatacağım.

Odama girerek duşa girdim. Gardolaba doğru giderek elime beyaz yırtmaçlı bir elbise geçirdim ve makyaj yapmak için masaya geçtim ve kıyafetime uygun olarak makyaj yaptım.

Saçımı at kuyruğu yaptım. Profesörün tişörtünü gardolaba koydum.

Bir sapık gibi tişörtünü koklamayacağım. Aşk diye bir şey yok, en azından şuana kadar karşılaşmadım.

Ailemi uyandırmadan evden çıktım. Kırmızı arabam gelmişti. Kim getirdi bunu bilmiyorum ama görünce çok mutlu olmuştum.

Sevinç çığlıkları atmamak için zor tuttum kendimi. Arabama hemen binip spor salonuna gittim.

Disiplin sağlıkla olur. Sağlam vücut sağlam kafada bulunuyor.

Arabamı arada geldiğim spor salonun otoparkına park edip indim. Spor çantamı alıp soyunma alanına gidip giyindim. Siyah uzun atlet ve altıma siyah tayt.

Saçlarımı toplayıp düzelttim. İçeriye girip danışmandaki kadının yanına gittim.

"Merhaba,Ayçin hanım. Hoşgeldiniz." Dedi kadın güler yüzle.

"Hoş bulduk.Herşey hazır mı?" Diye sordum.

"Evet,lütfen burdan." kadın yerinden kalkıp bana yol gösterdi. Birlikte salonun içerisine girdik. Bir adamın yanına götürdü.

Aslında tek başıma spor yaparım.Kimseye ihtiyaç duymuyorum ama bugünlük öğretmenle çalışmak istedim.

"Serdar bey,Ayçin hanım geldi." Dedi kadın adama. Demek adı Serdar.

Adam arkasına dönüp bana baktı.

"Merhaba,Ayçin. Demek benim yönlendirmeme ihtiyaç var?" Vücudumu süzdü. "Gerçi gerek yok." kadına döndü."Tamam,sen gidebilirsin." dedi.

Kadın yanımızdan uzaklaştı.

"Bugünlük böyle olsun. Artık hep geleceğim mecbur." Sıkıntı dolu nefes alıp verdim.

"Neden,kim istedi ki?" Diye sordu merakla. Üstünde lacivert tişört altında siyah şort vardı.

"Bir öğretmen,babam onunla çalışmamı istiyor. O öğretmen de ilk önce disiplinli olmam için spor yapmam gerektiğini söylüyor. Boş ver neyle başlıyoruz?" Diye sordum.

"Heveslisin,bakıyorum da." dedi. Başımı salladım.

"Ya,ya ne demezsin." dedim yapmacık gülümserken.

"Hadi,o zaman. Önce ısınma hareketi için şuraya gidelim." eliyle gösterdiği tarafa baktığımda onu gördüm.

Daha ne kadar şaşırsam diye düşünürken karşıma çıktı.

Profesör.

Uzun süre karşımdaki kişiye baktım. Barfikste kol kaslarını çalışıyordu. Ne zaman yukarı tırmandığında kol kasları geriliyordu. Bu benim yutkunmama sebeb oldu.

"Ayçin,daldın gittin. Bir sorun mu var?" Dedi Serdar. Onun sesini duymamla kendime geldim. Başımı ona çevirdim.

"Yok,sorun yok. Tamam gidelim oraya." dedim,gülümseyerek.

Serdar başını salladı. Birlikte spor aletlerin ortasına geldik.

Durdum. Serdar'a baktım.

"Tamam,şimdi germe açma hareketleri yapıyoruz. Ellerini açarak kafanın arkasına yerleştir ve göğsünü biraz kabart. Sırt kasların gerinsin." Serdar'ın dediğini yaparak sırtımı gerdim.
Arkama geçerek sırtıma dokundu.
İrkildim.

"Sakin ol, gerilmen lazım Ayçin.Bana bırak." onu dinleyip kendimi ona bıraktım.

"Harika gidiyorsun,Ayçin." dedi. Gülümsedim.

Bir süre kadar gerildim. Ardından onun sesiyle başka harekete geçdim.

"Şimdi,belini sağa sola hareket et."

Elimi belime atacak iken onun eli elimi bulup yukarı kaldırdı.
"Elini böyle tut. Ben hissedeceğim. Zaten sende hissedeceksin." dediğinde başımı salladım.

Eli belimi bulduğunda sağa sola çevirdim kendimi. O sırada profesörle göz göze gelince dondum.

Şaşırdı burada olmama. Bir ortak yer daha. Harika ya.

Gözlerini benden çekerek Serdar'ın belimdeki eline baktı. Kaşlarını çattı.

"Ayçin,hadi çevirsene bedeni?" Dedi Serdar. Sesi kulaklarımda duyulduğunda kendime geldim.

Bu adam tüm vücudumu etkiliyordu. Bana neler oluyordu böyle ya?

"Bırakalım bence ısınma hareketleri hemen geçelim egzersizlere,spor aletleri kullanayım. " diye öneride bulundum.

Serdar belimdeki ellerini çekerek benden ayrıldı ve arkamdan öne geçti.

"Tamam,nasıl istersen." başımı salladım.
"O zaman Koşu bandına geç. On dakika koş." dedi.

Hemen koşu bandına doğru yürüyerek üstüne çıktım. Serdar koşu bandını çalıştırdı.

"Bu hız, şuanlık yeter." Göstergede saate beş kilometre yazıyordu. Yürüdüm. Boş boş yürüdüm.

Bir süre geçene kadar yürüdüm. Profesör'e baktığımda o da koşu bandına geçmiş tam hemen dibimde.

Yüzüne baktığımda ileriye dönük çatık kaşla bakıyordu.

"Ayçin önüne bak,düşeceksin." dedi Serdar. O zamana kadar profesör'e baktığımı,daldığımı farketmedim bile.

Bir şey oldu. Çok kötü bir şey oldu. Ayağım bir anda durunca çalışan alet yüzünden geriye doğru gidip düştüm. Büyük bir acıyla bağırdım.

"Ayçin." bir ses.

"Ayçin." başka bir ses.

"Ah." diye ses çıktı dudaklarımdan. Sırt üstü düşmüştüm.

"Ayçin,iyi misin?" Diye sordu Serdar.

Doğrulandım bir el sayesinde. Bedenine baktığımda siyah bir tişört ve altında siyah spor şortu bulunuyordu.

Kafamı kaldırıp yukarıya baktım ve o koyu gözleriyle kesişti yeşil gözlerim.

"Profesör?" Dedim,şaşırarak. Çünkü gözlerinde korku vardı. Belki benim için belki başka birşey için.

Ah, tabi ki benim için.

"Ayçin,talebe iyi misin?" Serdar'ın gözleri profesöri buldu anlam vermeye çalışıyor.

"Siz kimsiniz?" Diye sordu Serdar,profesöre. Profesör Serdar'a baktı.

"Savaş Aksoy." dedi profesör elini Serdar'a uzattı ama kaşları çatık.

"Pekâlâ,Bende Serdar Gün." o da elini uzatıp elini sıktı. İkisin de gözleri beni bulunca aynı anda ellerini uzattı.
Birbirlerine baktı sonra bana baktılar.

Seçim yapmam gerekiyor gibi. Ya birinin elini tutup diğerinin kırılmasına sebeb olacaktım ya da aman be neden onlardan yardım alıyorum?

Ellerimi yere bastırarak doğrulandım ve ellerinden tutmayarak ayağa kalktım.

"Hadi,ben iyim." Serdar'a döndüm."Kalçam acıyor biraz. Bu yüzden sporu burada bıraksak iyi olacakm " başını salladı. Profesör'e döndüm."Sizin ne işiniz var burda profesör?" Serdar kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı.

"Bahsettiğin profesör bu mu?" Diye sordu bana Serdar.

"Evet,onunla çalışmam gereken profesörm" Profesörü gösterdim.

"Spor yapıyordum, Ayçin. Bakıyorum da beni dinliyorsun, aferin. Bundan sonra benimle hep spor salonuna gel. Ben sana yardım ederimm " göz kırptı. Anlaşılan Serdar'ın bana dokunmasını istemiyordu.

"Ben onun öğretmeniyim." Araya girdi Serdar. Ona baktım.

"İyi ya zaten spor yapmasını isteyen ben ise o zaman yardımcı olmalıyım. Sonuçta öğretmen talebesine iyi yönlendirmesi gerekir." Dedi profesör konuşmamı engellerken.

"Ama-" sözümü kesti profesör.

"Aması Yok, talabe. Beni dinleyeceksin dedim. Hadi geç kalma duş al ve giyin ardından okula gidelim." Sonra eline bir havlu alarak omzuna koydu. Bizi arkada bırakarak yürüdü sonra durdu. "Merak etme arabanı getireceğim okula." dedi ve gitti.

Ona şaşkınlıkla baktık.

"Ayçin,profesörün çok kaba ve sert." dedi Serdar. Sert kelimesi müstehcen anlamam benim suçum mu?

"Öyledir,ama benim için uğraşıyor. Babamın ortak olduğu okulun diğer ortağın oğlu. O yüzden ona karşı da çıkamam." Dedim ve başka birşey demeden onu arkamda bırakarak gittim.

Soyunma kabine girip soğuk bir duş alıp kendi kıyafetlerimi giyindim.
Hafif bir makyaj yapıp orda bulunan kurutma makinesi ile saçlarımı kuruttum ve şekil verdim.

Eve gidemezdim. Şimdilik böyle olsun.

Hazırlandığımda dışarı çıktım. Profesör beni bekliyordu. Ellerini göğsünde birleştirip arabasına yaslanmış bir şekilde duruyordu.

Onu görmemle onun beni görmesi bir oldu. Elbisemi süzdü. Spor kıyafetleri olmadan giydiği yelekli siyah takım giymişti.

Yanına vardım ve tam karşısında durdum.

"Zaten sizin yüzünüzden spor yapıyorum Serdar'a ben onunla ilgilenirim demeler. Kendinize gelin profesör! O bir eğitmenci sizde okuldaki. Herkes bildiği işi yapsın." diye uyardım dişlerimin arasından.

"Bitti mi?"

"Ne bitti mi?"

"Konuşman,talabe. Ne kadar çok konuştun böyle. Eminim sevgilin Can sana katlanmıyordur." Dedi. Gözlerimi irice açtım.

"Ben çok konuşmam bu sizin yüzünüzden bu bir. İkincisi de Can benim sevgilim değil. Kimse beni hakketmez. O yüzden takılırım." sinirlenerek biraz sesimi yükselmiştim.

"Zaten,kimse sana layık olmaz bu gidişle." deyip göz kırptı. Cevabımı beklemeden hemen arabasının sürücü koltuğuna oturdu.

Göz devirip arabanın yan ön koltuğuna oturdum. Oturduğum için yırtmacım biraz açılmıştı.

Gözleri iki saniye kadar orayı bulup gözlerime baktı.

"Şöyle şeyler giymeyi kes,talebe. Okul orası." diye uyardı. Kaşlarını çattı.

"İyi ya işte. Babam o okulu rahat davranmam için ortak oldu." Deyip göz kırptım.

Nefesini verdi.

Bir şey daha dememek için arabayı çalıştırdı.

Okula kadar yolumuz olduğu için elim radoyuyu buldu. Sormak için çabalamadım.

"Şarkı aç diyen mi var? İzinsiz açma bir daha, talabe." Göz devirdim.

"Çok sıkıcısınız profesör."

"Değilim,siz biraz üst şeyler düşünüyorsunuz.Biraz olgun ol." dedi,bana yandan bir bakış attı.

"Olgun olmadığım için mi benimle yatmayacaksınız?" Bir an da boş bulunup konuştum.

Şaşırdı. Benden böyle bir şey beklemiyordu. Bende zaten boş bulunduğum için sordum.

Boş bulunmak gerçekten içindeki konuşmayı aktarıyordu. En azından benim için öyle. ;)

"Seninle yatmamı mı istiyorsun,talebe?" Omuz silktim.

"Bilmiyorum,zaten dün birisiyle birlikte olamadım. Bu sizin suçunuz. Dün aklıma gelmeseydiniz belki olacaktı." kaşlarımı çattım.

"Yani benim yüzümden birlikte olmadın?" Diye sordu. Sırıttı. Ne var bunda?

"Dolaylı yoldan evet." Diye cevapladım.

"Üzgünüm,aklından çıkamadığım için." Dedi. Pek üzgün gibi değil hatta mutlu olmuş gibi hali de vardı.

"İşte bu yüzden benimle yatmak zorundasınız." Bir anda söylediğim şeyle frene bastı hemen. Allah'tan kemer takmıştık.

"Siz delirdiniz mi? Ne oldu frene basmak için niye durdunuz?" Diye yüksek sesle sordum.

Kaşlarını çattı. "Sen ne dediğin farkında mısın talebe?" Tekrar arabayı çalıştırdı.

"Farkındayım,tabi ki." dedim,omuz silktim.

"Bence bu konuyu kapatalım. Ağzın çok laf yapıyor." dedi nefesini vererek.

"Ağzım çok iyi şeyler de yapıyor." Dediğimde beş saniye yüzüme baktı. Kaza yapmamak için önüne döndü.

"Kes sesini,talabe.Öğretmeninle konuştuğuna dikkat et." Diye bağırdı bir anda.

"Tamam,profesör. Zaten sizinle yatmam. Hem tipim değilsiniz yani layık değilsiniz hem de saygısız birisiniz. Bir daha bağırmayın yoksa çok kötü olur sizin için." Göz devirip cama çevirdim başımı.

"Saygısız değilim." diye hamurdandı.

"Saygısızsınız,profesör. " dedim.

"Değilim."

"Öylesiniz." diye direttim.

"Seninle yatmam. Hem babamın ortağın kızısın hemde öğrencimsin demiştim. Zorlama beni yoksa burda arabayı durdurup cezanı vereceğim." Dedi,son cümlesi boğuktu.

Ona döndüm." Ne cezası?" Hayretler içinde sordum.

"Ne cezası olduğunu öğrenmek ister misin?" Başımı evet anlamda salladım."İyi o zaman sana göstereceğim." bir anda arabayı durdurdu.

Daha ben ne olduğunu anlamadan kemerimi çıkartıp beni kucağına çekti. Bunu yaptığına inanamıyorum.

"Ne yapıyorsunuz,profesör?" Diye sordum şaşkınca bakarken.

"Sikeyim,profesörü." deyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Gözlerim irice açıldı.
Bunu ikinci defa yapıyordu.

Geri çekilip kaşlarımı çattım.

"Cezanız bu muydu?" Diye sordum kaşlarımı yukarı kaldırdım.

"Ne o beğenmedin mi,talabe? Başka cezalar da biliyorum öğreteyim mi bu arabada?" arabanın içini gösterdi.

Kucağında biraz hareket ettiğimde eli yırtmaçtan çıkan bacağıma dokundu.

"Hayır." kaşları havaya kalktı.

"Ne demek hayır,talabe. Bu bir ceza. Sana sormadım." dedi ve tekrar dudakları ile buluştu dudaklarım. Ellerim göğsüne çıkıp ittirdim.
Geri çekildi.

"Cezanızı istemiyorum,profesör." Deyip kucağına biraz kendimi bastırıp iyice delirttikten sonra kendi koltuğuma oturdum ve kemerimi taktım.

Şaşırdı ama çok kötü oldu biliyordum. Erkekliği kumaş pantolondan şişirmişti.

"Bu,bu yaptığının bedelini vereceksin,talabe." kesik ama boğuk bir ses tonuyla konuşmuştu.

"Bekliyor olacağım profesör. Tipim değilsiniz anlayın." başını ağır ağır salladı yaşadığı şeyi bana illa ödetecek şekilde.

Arabayı çalıştırıp okula doğru sürdü. Sonunda vardığımızda arabadan ben indim hemen.

O da hemen indiğinde bir kaç saniye bekledi. E kolay değildi. Soğuk duş alması gerekiyordu. Güldüm.

Bana ters ters baktı. Onu bu durumdan tek bırakarak yürüdüm okula doğru. Durdum ona baktım. Şişliğini çantasını koyarak kapatmaya çalıştı. Bu hali çok komikti.

"Bu arada size kolay gelsin,arabamı getirmeyi unutmayın!" deyip göz kırptım. O bana sinirli sinirli bakmaya devam ederken ben zevkle salına salına yürüdüm ve okulun içerisine girdim. Kahvaltı etmedim. Şuan profesör yoksa gidip kantinden birşeyler yerim. Yolum kantine çevirip yürüdüm.

Kantine gelince hemen kendime hamburger ve vişne suyu aldım.

Boş bir masa bulmak için baktım ama orda arkadaşlarımı görünce onların masasına geçtim.

Sandalyeyi çekip oturdum. Elimdekilerini hemen masaya bırakıp onlara döndüm.

"Selam,kızlar." diye gülümsedim.

Kızlar şaşkındı.

"Bu ne enerjik, dün iyi eğlendiğin belli." dedi Betül,gülerek. Ona göz devirdim.

"Niye ben sex yaparken mi mutluyum?"diye sordum.

İkisi aynı anda "Evet." deyince dil çıkardım.

"Yazıklar olsun be."onları ayıplayarak.

"Ne,değil mi? Rahatlamazsan o zaman bu enerjin kime?" Diye sordu Burcu.

"Rahatlattım ama rahatlamadım." İkisi de anlamayarak baktı bana.

"Nasıl Yani?" Diye sordu Betül.

"Birlikte olmadım. Can'ı rahatlattım sadece." Dedim ve nefesimi verdim.

"O niye? Sen devamını getirirdin ne oldu?" Diye sordu Betül.

"Bilmiyorum. Aklıma birisi geldi. Hepsi o pro-" sözümü kesen Burcu'nun sesi oldu.

"Profesöre bakın." dedi bize. Gözlerim profesörü bulunca sırıttım.

Beni görünce ilk yediklerime baktı ardından kantinde oturanlara ve en son beni gördü. Kaşlarını çattı.

Ben bu adama diyorum çok çatma yaşlı duracaksın dinlemiyor ki.

Ben de işte arada bir- hadi tamam çok göz deviriyorum. Lütfen olmayayım şaşı.

Bizim önümüzden geçip havuza doğru gitti.

"Neden şimdi havuza giriyor ki?" Diye sordu Betül. Birsey de sorma. Hadi cevap vereyim.

Bazı şeyler oldu. Azdırmak gibi şeyler. O yüzden oldu Betül.

"Bilmem." deyip sırıttım.

"Bizde mi gitsek havuza." dün emindim profesörden vazgeçtiğini. Ne dengesiz kız bu.

"Betül,Ne işimiz var kızım orda?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Ne var? Ortak alan. Yüzmeye geldik deriz."

"Saçmalama." dedim sonra Burcu'ya baktım.

"Gitmek istiyor musun?" Diye sordum Burcu'ya.

"Şey aslında Taylan da gelse gidebiliriz. Şuanlık dersimiz boş." Dedi.

O sırada görüş açımıza Taylan girdi. Yüzü gülüyordu.

Yanımıza yaklaştı. Sandalye çekmeden önce selam verdi bize.

"Selam,kızlar." deyip oturdu.

"Selam." dedi Burcu gülümseyerek.

"Selam." dedi Betül kuru bir sesle.

"Selam,Taylan. Yüzün gülüyor." dedim gülümseyerek. Gerçi benim de gülüyor ama sebep başkaydı.

"Evet,dediğin gibi oldu. Tüm okul benimle tanışmak için sıraya girdi. Zor bela geldim." gözlerini irice açarak konuşmuştu.

"Dedim ben, sana." başını sallayıp Burcu'ya baktı.

"Bu akşam seksendört grubun konseri var. Gidelim mi? Bilet aldım." dedi Taylan.

"Olur,gidelim." dedi Burcu sevinçle.

"Harika, o zaman." dedi Taylan ona gülümseyerek.

Ah bu merhametli kalbim. Sevenleri yalanla buluşturmak tam benlik iş!

"Taylan,havuza girelim mi hep birlikte?" Diye sordu Burcu. Benim sormak istediğim soruyu sordu.

"Olur,güzel olur." dedi itiraz etmeyerek.

"Hadi o zaman gidelim. Mayolarımızı giyip havuza girelim." dedim. Herkes başını onaylatmak için salladı.

Hamburgeri bitirip meyve suyumu içtim hemen ve ayağa kalktık.

Kızlar soyunma alanına gittik. Taylan erkek soyunma alanına girdi.

Ben dantenli kırımızı bir mayo giydim.

Burcu siyah bir bikini giydi.

Betül sarı bir bikini aldı ve giydi.

Yüzme havuzuna girdiğimizde Taylan'ın da geldiğini gördük.Üstünde birşey yoktu. Altında turuncu bir deniz şortu vardı.

"Hadi o zaman." dedi Burcu.

"Enercii!" diye tamamladı Betül. Güldüm.

Hepimiz önceden duş almıştık. Havuza tek tek atladı. Bende tam atlayacakken havuzda bir beden gördüm. Ona doğru yürüdüm ve onu gördüm.

Profesör.

Profesörün havuzun dibinde ne işi vardı?
Kızlar ve Taylan bizden uzak tarafta yüzüyordu. Onu görmemişler. Havuza girerek profesörün yanına vardım.

Ona dokundum ama hareket etmedi. Bedenini su yüzeyine çıkardım. Hareket etmedi.Yaklaştım yüzüne doğru. Nefes alıyordu.
İyice yaklaşıp dibinde gittim. Kasıklarım onun kasıklarına değdi. Suyun altında sıcak hisler hissetim o bölgeden.

Soğuk nefesim yüzüne çarptı. İyice yaklaştığımda dudaklarım çenesine değdi.
Gözleri açıldı bir anda. Beni gördü. Nefeslendi. Göğsü kabarıp duruyor ve benim göğsüme çarpıyordu.

"Burda ne işin var,talabe?" diye soludu.

"Yüzmeye geldik profesör,siz niye burdasınız?" Alayla sordum.

"Senin yarattığın sorunu çözmeye geldim. Hazır burdayken bana yardımcı olabilirsin,talabe." dedi muzip bir tavırla.

"Nasıl?" Diye sordum,anlamazdan gelerek.

"Şöyle." deyip beni kendine çekti ve kucağına aldı beni arkaya alarak sırtımı havuz kenarına yerleştirdi. Bacaklarım belini buldu.

"Ne yapıyorsunuz profesör,biri gelecek ve yanlış anlayacak." dedim,tedirginlikle.

"Kameralar kapalı kapı siz geldikten sonra kapandı. Arkadaşların eğleniyor ve farketmeyecek kadar birbiriyle uğraşıyorlar." arkadaşlarıma baktım. Evet şuan eğleniyor ve beni farketmiyorlardı.

"Beni bırakın, gideyim profesör." dedim ama gitmemek için daha sıkı sıkı ona tutundum.

"Bu yangınımı söndürmeden olmaz,talabe. Sessiz ol yeter." Deyip dudakları dudaklarımı buldu. Alt dudağımı öpüp emdi ve sonra ısırdı. Karşılık vermedim. Tadına baksın istedim.

Kendini bana bastırdı sertçe. İnlemem dudaklarında kayboldu.

Geri çekildi.

"Şimdi yapacağım şey için pişman olsam da senin yarattığın bir problem. Ben kendimi böyle bilmiyordum,talabe." Diye kızdı.

Beni kendine çekip bir elini kalçama yerleştirip sıktı. Koca eli benim dolgun kalçamı sıktı ve kendine bastırdı.

Diğer eli belimdeydi. İki elim de onun omzunda duruyordu.

Kalçamda bulunan eli aşağılara indirerek zevk noktamı bulup okşamaya başladı.

Kısık kısık inledim ama dudakları bunu engellemek için hemen üstüne kapandı.

Devamı var mıydı bilmiyorum ama bir ses yüzünden benden hemen uzaklaştı. Küfür edip havuzdan çıktı ve soyunma kabine girdi.

Sesini duyduğum tarafa baktım

"Ayçin,orda ne işin var? Hadi gelsene." dedi Betül. Ah Betül ah. Senin yüzünden adam duşta boşalacak gibi. Hem benden yarım kalmıştım. Sinirli sinirli onlara doğru yüzdüm.

"Ne var?" Ters ters ona baktım.

"Niye böyle bakıyorsun,Ayçin?" Anlamayarak sordu. Nefesimi vererek onları arkamda bıraktım.

"Nereye böyle,bileyim söyle."dedi arkamdan Betül.

Bunlar çok program izliyordu anlaşılan.

"Çıkacağım." deyip havuzdan çıktım. Soyunma kabine girdim. Erkekler ve kızların ki ayrıydı ama karşı karşıyaydı kapıları.

Girmeden önce erkeklerin olduğu tarafa baktım. Kimse yoktu. Tam çıkıyordum arkamdan birisi belimi tutup kendine çekti. Sırtım göğsüne değiyordu. Nefesi boynumda hissediyordum.

"Gel buraya." bu profesördü.

"Niye?" Beni çekip bir duş kabine götürdü. Suyu açıp bana baktı.

"Yarım kalan işler vardı,talabe."

Ne kadar da azdırdım bu adamı be. Şimdi laf etsek öldürecek gibi bakışları vardı. Sorun şu ki ben de istiyordum.

Bana bir adım atacak iken Taylan'ın sesini duydum.

"Nerdesin be kızım?" Dedi. Buraya geliyordu.

Kahretsin!

Bizim olduğu kabinin önüne geldi. Ayağını görüyordum. Nefesimi tuttum.

Kapıyı tıkladı.

Profesör "Dolu." dedi.

"Siz misiniz profesör,pardon." dedi Taylan kapıdan uzaklaşıp başka kabine doğru ilerledi.
Nefesimi vererek profesöre döndüğümde ayağımda kaygan birşey hissettiğimde tiz bir çığlık atıp profesöre tutundum.

"Kim var orda?" Dedi Taylan. Sesi duymuştu.

Basıldık.

Yeni bölümle görüşmek üzere:)

 

Loading...
0%