Yeni Üyelik
9.
Bölüm

7. BÖLÜM: DAVET GECESİ

@nightdarkgirl344

Bölüm Başlıyor .
Iyi okumalar:)

Adamlar- Zombi
Emre Altuğ- Hangimiz Tertemiz?
Serdar Ortaç & Yıldız Tilbe- Havalı yarim.

7. BÖLÜM: DAVET GECESİ

"Kim var orda?" Dedi Taylan. Sesi duymuştu.

Basıldık.

Profesörün gözleri beni buldu. Yutkundu. Gözlerim korku kaplamıyordu ancak tedirginlik diz boyu.

Profesör boğazını temizledi.

"Telefondan geldi o ses." diye uydurdu profesör. O an rahat bir tavırda olsaydım kahkaha atardım.

"Ah,pekâlâ,Profesör." diye geveledi Taylan.

Dudaklarımı birbirine bastırdım.
Duşta telefonla oynamak? Hemde telefonda kız çığlığı. Taylan şimdi onun 31 çektiğini(mastürbasyon yaptığını) düşünecek. E haklı olarak.

Bir süre sonra su sesi geldi. Tanrım utanıyorum üçüncü defa.

Profesör ve ben okulun duşunda birlikte kaldık.

Kısık sesle konuştum. "Profesör gerçekten mi?" O anlamayarak tek kaşını kaldırdı.
"Telefonda kız çığlığı?" Anladığında kaşlarını çattı.

O da kısık sesle konuştu. "Kolaysa o zaman fikri sen bul?" Dedi.

"Tamam,neyse. Gidiyorum." deyip onu duşta bırakıp çıktım. Derin bir nefes alıp Taylan gelmeden çıktım soyunma alanından. Hemen kız soyunma alanına girip duşa girdim.

Kısa bir duş alıp kıyafetlerimi giyindim.

Soyunma alanından çıktığımda herkes ayakta birbiri ile konuşuyordu. Daha profesör çıkmamış olmalı.

"Profesör elinde telefonla sanırım kendini rahatlatıyordu." dedi Taylan. Bunu böyle söylemesi gözlerim irice açıldı . Hani nerde erkek dayanışması?

"Ne,ne yapıyordu?" Gözlerini irice açtı Betül. Bunu beklemiyordu.

"Kız çığlığı duydum. Ve profesör telefondan ses geldi dedi." kendisine üç çift göz hapsinde olduğunu bilerek. Evet beni de gördü Beyfendi.

"Ah,Ayçin sonunda geldin. Nerdeydin?" Diye sordu Betül.

Onların yanına vardım.

"Ne oldu?" Diye sordum. Bana sorulan soruyu es geçerek.

"Taylan erkekler soyunma alanında profesörün kendini rahatlattığını söylüyor. İnanabiliyor musun?" Gözleri inanamaz bir biçimde açıldı.

"Ne?" Üç maymunu oynayarak. Sanki profesörün yanındaki kız değilmişim gibi.

"Profesör geldi,sessiz olun!" Diye uyardı bizi Taylan. Sanki dedikodu yapan o değilmiş gibi davranarak.

Gözlerim yanımızdan geçen profesör'ü buldu. Sadece bir saniye,kimsenin farketmesi imkansız olacak şekilde gözleri beni buldu. O gözlerinde herşey geçiyordu. Profesör hemen yanımızda ifadesiz bir şekilde geçti.

Sanki az önce duşta birlikte değilmişiz gibi.

"Neyse,bu konuyu kapatalım. Özel bir konu. " dedi Burcu,rahatsız olarak.

"Haklısın,hadi gidelim." dedi Taylan.

Birlikte yüzme havuzundan çıktık.

Bugün hasta olmazsam iyi olur. Profesör de hasta olabilirdi.
Üç defa duşa girdim bugün,üç.

Dersler başladığında hepimiz sınıfa geçtik. Herkes yerini aldığında biraz sonra Profesör yine aynı ifadesizliği ile geldi. Bu adam hep böyle suratsız mı olacaktı?
Aman bana ne!

Ders işletim hakkında ve biraz bilgisayardan bahsetti.

Ders etüdü bittiğinde herkes çantasını toplayıp sınıftan bir bir çıktılar. Bugün sadece bir ders o da dört saatlik bir dersti.
Ne yorucu ama.

Kitaplarımı,defterleri ve bilgisayarımı toplayıp çantama koydum.

Bugün profesörün evine yine gidecektim.
Hafta sonu sayılıyor muydu? Bu konuyu konuşacaktım. Bugün hafta içinin son günü.

Profesör çoktan çıkmış olmalı. Betül ile Burcu ile vedalaşıp ayrıldım. Burcu bugün Taylan ile Seksendört grubuna bilet alıp gideceklerdi. Burcu Taylan'ı seviyordu. Taylan umarım gözü kaymaz da Burcu'yu sever.

Okuldan çıkıp otoparka geldim. Kırmızı arabamı görünce profesörün doğru söylediğini anladım. Saygısız,küstah,karizmatik ve doğru söyleyen biri.

Kırmızı arabama binip ilk önce evime sürdüm.

Yol altımda kayarken telefonum çalındı.
Telefonu arabaya bağlayıp açtım.

"Efendim?" Dedim.

"Kızım,bugün davet var. Aksoy Sokak çocukları koruma vakfı bir davet veriyor. Ortağımız Hakan Bey, bizi de davet ediyor. Profesör bugün evde sana ders veremeyecek. Sende hemen eve gel,hazırlan." babamın söylediği şeyle sadece o görmese bile başımı salladım.

Demek bugün oraya gitmek yok öyle olsun.

"Tamam baba,birazdan eve geçiyorum." dedim, o sırada kırmızı ışıkta durdum. Yanımda siyah bir araba durdu ama bakmadım.

"Hadi,bekliyoruz,güzel kızım." babamın sesine gülümsedim. Telefonu kapattım ardından.

Kırmızı ışık yeşil olana kadar etrafımı izlerken onu gördüm.

Profesörü.

Gözlerinde güneş gözlüğü,direksyon tarafında yüzünü önüne çevirmiş o da kırmızı ışığın yeşil ışık olmasını bekliyordu.

Gözlerimi ondan alıp telefonu arabamın ses sistemine bağlayıp şarkı açtım.

|Adamlar- Zombi |

Ciğerimi deliveren aşkı görün.
Tutun kolumdan beni Fas'a götürün.
Dört mevsim bir yolunu bulup yas'a bürünür.
Yarasa süper ama yarama karabasan...

Ses yüksekti. Hatta şuan önüne dikkatlice bakan Profesörün bile dikkatini bile çekmiş olacak ki bana baktı. Ona dönmedi gözlerim.

Kırmızı ışık yeşil ışık olduğunda beklemeden hemen gaza basıp geçtim. Profesörün arabası hemen yanımda sürmesi acaba nedendi? Hissediyordum beni izliyordu umarım kaza yapmaz. Onunla yan yana sürmek yerine daha fazla gaza basıp onu arkamda bıraktım.

Kesin içinden ya küfür ediyor ya benim hakkımda atıp tutuyordu.

Arabamı hızlı sürerken birden korna sesi ile irkildim. Yana bakınca profesörün arabasını gördüm. Ne istiyordu benden bu adam?

Camım açık olduğu için kısa bir bakış atıp önüme döndüm.
"Ne var,Profesör?" Diye bağırdım.

"Çek sağa hemen, talebe." otoriter ses tonundan nefret ediyorum.

"Hayır,Profesör. Bırakın peşimi." ne takık bir insan bu? Sırf yüz veremedik diye adam kendini iyice gözüme girmek için yaptığı şeye bak.

"Bir daha demeyeceğim, talabe. Şu arabanı çek sağa." Ofladım bu durumda. Peşimi bırakmazdı. Yol sakinliği ile arabamı kenera çekip durdurdum ama arabadan inmedim.

Profesörün arabadan indiğini kapı sesinden anlamıştım. Nefesleri burundan aldığını buradan bile hissetim ve duydum.

"İn arabadan." sert sesi ile sadece omuz silktim.

"Bana emir veremezsiniz,Profesör." Sesine taviz vermeden.

"Tamam,in şu arabadan,talabe." bir tık kibar gelmişti sesi. Gözlerim onun koyu gözleri ile buluştu.

"Neden?" Diye sordum.

"Konuşacağız. " dedi kendini bozmayarak.

"Burda da konuşabilir veya okulda da benimle konuşabilirdiniz,Profesör." Dedim sakin bir tavırla.

"Sana in dedim,Ayçin." ismimi kullanmıştı.

Onu dinlemedim.

"Pekâlâ,bunu sen istedin." ne yapacağına bakarken birden kapıyı açıp beni hemen çıkardı arabadan.

"Ne yapıyorsunuz siz?" Kolumdan tutup kendine çekti.

"Araba kullanırken kemerini takmadın?" Kızgın bir ses tonuyla.

"Siz benimle dalga mı geçiyorsun?" Diye bağırdım.

"Hayır,emniyet kemerini tak." sakin olması beni delirtti.

Gözlerim etrafı inceleyip kocaman gülümsedim.

"Çok iyi şaka nerde kameralar?" El salladım. Gözlerimi ona diktim.
Ciddi duruyordu. Gülümsemem silindi.

"Ama şimdi sizin belanızı bir s-" devamı küfürlü olduğunu tahmin ettiği için sesi kulaklarımı doldurdu.

"Devam etme sakın,talabe. Ağzı çok bozuk bir kız olmuşsun." adamın yaptığına bir bak bir de benim nasıl konuşacağıma karışması yok mu? Bu beni öldürecek.

"Size ne?" Diye sordum,sinirli bir tavırla.

"Şimdi saman ye diyerek ilkokul şakası yapmaya gelmedim." Tabi adam yirmi dokuz yaşında kendini olgun hisseder. Yanında ilkokul çocuğu gibi kalıyorum. Yalnız o ilkokul çocuğu ile okulun yüzme havuzunda ne yaptığına bir dikkat etsin.

"Ne yapmaya geldiniz?" Gözleri dudaklarımı esir aldı. Öpmez umarım. Sonuçta ilkokul çocuğuyuz ya?

"Aklınızda umarım beni öpmek gibi çocukça şeyler için gelmediniz değil mi,profesör?" Onun gibi ciddiydim.

Kolumu bıraktı.

Kendine gelmesi ile öyle düşünmesini anlamıştım.

"Hayır,kemerini tak." deyip arkasını döndü.
Arabasına binip hemen gaza bastı. Toz ve duman birleşimi olan hava bulutu ile kala kaldım.

"Ya sabır." dedim kendi kendime.

Arabama binip bu kez kemerimi taktım. Bu profesör bu aralar benimle uğraşıyor, ya kudurdu ya da delirdi.

Arabam çok geç olmadan evimde durdurdum. Hızlıca inip evime doğru ilerledim.

Kapıyı hizmetli açtı bana.

Salona girdiğimde tüm ailem burdaydı.

Gözler beni bulunca gülümsedim.

"Canım ailem,mükemmelsiniz." onları süzdüm. Harika duruyorlardı.

"Hadi hadi daha dünün hesabı sorulacak." şakadan oluşan sinirli bir ses tonuyla konuştu abim.

"Ama-" kesti hemen sözümü.

"Aması yok,dün geç gelmeyecektin ama geç geldin?" Diye sordu.

"Evet,biraz öyle oldu. Arkadaşlarımda kaldım." Diyerek yalan söyledim.

"Demek arkadaşların,kimmiş bu arkadaşların Fındık burunlu?"ellerini babam gibi arkaya alıp bağladı birbirine.

"Ya abi," babama döndüm" Baba abime birşey söyle." dediğimde babam abime döndü.

"Bir şey." annem,babam ve abim kahkaha attı. Tüm ev kahkaları ile doldu. Komik bir şaka değildi oysa.

"Anne!" Sesim uyarı bir tonda çıkararak.

"Dalga geçmeyin, benim güzel kızımla." yandan gülmesi gözümden kaçmadı değil.

"Ya ama gerçekten şuan üstüme oynuyorsunuz,ben odama dönüyorum." deyip arkamı döndüm onlara.

"Gel buraya fındık burunlu." Abim beni kolları arasına alıp sıkıca sarıldı.

"Sana hesap sormak ne haddimize,gez,eğlen istediğini yap. Sadece saygı duyarız. Seni çok seviyoruz." Dedi abim. Örnek bir aile böyle olmalıydı. Ben şanslıydım. Gerçek bir şans.

"Peki,o zaman hemen giyinip gidelim." ayrılıp hepsinin yanağını bol öpücükle doldurdum.

Hemen yukarı çıkıp üstümü değiştirmek için gardolaba doğru ilerledim. Elbiselerim boldu. Davet gecesi için...

Siyah şık,derin dekolteli bir elbise ile karar verdim. Makyajı ve saçlarımı hazırlayıp odadan çıktım.

Salona geçtiğimde gözleri tekrar beni buldu.

Abim ıslık çaldı. Hepsinin gözleri beni görmesi ile kamaştı resmen.

"Ama bu Sokak çocukları koruma vakfı değil mi? Bu kadar güzel olman haksızlık." Dedi abim,yine oyun bozancılık yaparak.

"Güzel kızım,çok yakışmış." annem beğeni dolu gözleri elbiseme dikti.

"Olmuş kızım,hadi gidelim." dedi babam. O da beğenmişti.

Ailemle birlikte dışarı çıktık.

Abimle ben onun arabası,babam ve annem kendi arabaları ile gidecekti.

Araba ile ilk biz ulaştık ardından annem ile babamın arabası göründü.

Çoğu kişi,cemiyetten gelmişti. Kıyafetlerimizi satsak aslında belki on çocuğu doyurabilirdik ama işte.

Herkes tek tek davetin verileceği salona girdiler. Biz de yavaşça salona girip ayakta duran bir masanın yanına gidip durduk.

Garsonlar içecekleri ikram ediyor,gelen geçen herkes kahkaha,sohbet ediyordu.
Birazdan başlayacaktı konuşma.
Kadehimi dudaklarıma götürüp bir yudum aldım.
Gözlerim herkesi tarıyordu. Sevmediğim aileler,yakışıklı bulduğum adamlar ve yatmak istediğim kişiler bulunuyordu. Bugün benim için Sokak çocukları koruma vakfı adında bir avlanma yeriydi ve ben avcıydım.
Bugün birini bulsam diye düşünürken gözlerim kameranlar gibi kapıyı buldu.

O heybetiyle,dik, özgüvenli oluşuyla, siyah bir smokinle gelen adama baktım.

Profesör.

Herkesin gözleri onu buluyordu ama kimse ile göz kontağı kurmadan kameralara hafif gülümsüyordu. Babası olarak düşündüğüm adama kaşlarım havalandı.

Aşırı genç duruyordu,babamdan genç gözükmesi beni şaşırttı.

Adı Hakan Aksoy, profesörle neredeyse abi kardeş.

Hafif kır saçlı,gözleri tıpkı oğlu gibi siyah,koyu renkte. Acaba annesi neredeydi? Babam bu konu hakkında konuşmamıştı.

Kameralara poz vermeleri bitince kendilerine ayrılan masaya geçtiler. Göz hapsimden kurtulunca gözlerimi aileme çevirdim.

"Sevgili ailem,izninizle tanışmak istediğim masaların yanına gitmek istiyorum." diye kibarca izin istedim.

"Peki kızım." dedi annem.

"Tamam,kızım. " ded babam.

Gözlerim abimi bulunca kaş çattığını gördüm.

"Fındık burunlu,bugün birilerini dövmek istemem. Uslu durman senin için de benim için de iyi olacak." diye uyardı.

"Çok uslu olacağım,abim." azmayacağım, tamam abim.

Onlardan izin çıkınca ilk yakışıklının yanına doğru ilerledim.

Uzun boylu,esmer tenli kahverengi gözlü bir adam.Dinç holdingleri vardı. Kardeşi ile yönetiyordu.

"Merhabalar,nasılsınız?" Diye sordum kibarca. Adam beni gördü gözleri üzerimi inceleyip yüzüme döndü.

"İyim,siz nasılsınız?" Diye sordu. Gözleri beni beğenmişti.

Kim beğenmeyecekti ki?
"İyim bende, sizi görmek güzel oldu, Hakan Bey." evet bu adamın adı da Hakan.

"Sizi de görmek güzel, adınız neydi?" İsmimi genelde duymazlar. Sevmezdim magazin işlerini.

"Ayçin Günay, Günay Holding sahibi Kemal Günay'ın kızı." adam şaşırdı.

"Öyle mi? Çok memnun oldum, Ayçin," karşı tarafta yeşil tonda gözleri bulunan ama benim göz rengimin yanında geçemeyen adama baktım kardeşi olmalı.
Hakan,farketti kardeşine baktığımı hemen tanıştırdı bizi. Elini ona uzatarak"Bu da benim kardeşim Mert." dedi.

"Çok memnun oldum." Dedim,kibarca gülümserken.

"Ben de." Elini uzattı bana. Çok kibarca elini hafif sıktım. Bugün kibarlıktan çatlayacağım.

Biraz onlarla konuşup diğer masalara geçtim. Çoğu kişi holding ya da ünlüydü. Bi tek Tarkan yoktu desem yalan olmazdı.

Gözlerim Aksoy masasına dikilince ailemin orda olduğunu gördüm. Gülümseyerek sohbet ediyordu. Profesör de onlara ayak uydurup sohbet ediyordu.

Yavaşça onlara doğru ilerleyip selamladım hepsini.

"Merhabalar efendim, davet için teşekkürler." ciddiyim kibarlıkta çatlayacağım.

Masadaki gözler beni buldu.

"Ah,sonunda geldin kardeşim. Bir bitmedi herkesle konuşman." diye güldü abim.

"Bitti,bitti." Ona gülümserken. Beni kollarının arasına aldı.

"Bu da küçük kızım Ayçin,Hakan." dedi babam beni gösterirken.

Profesörün babası gözleri beni buldu. Gülümsedi. Elini uzattı.

"Öyle mi? Çok güzel bir kız maşallah. Seninle tanıştığıma çok memnun oldum, küçük hanımefendi." dedi gülümserken. Elini hafif sıkarken gülümsedim.

"Bende efendim,çok memnun oldum." dedim zarifle.

Elini çekip profesörü gösterdi. O ana kadar profesörle göz göze gelmemiştim.

"Bu da oğlum,Savaş." Dedi. Sonra durdu. Gülümsedi. " Gerçi babanla ortak olduğumuz okulda birbirinizi görüyorsunuzdur."

"O benim profesörüm." dedim, yalandan gülümserken.

Hakan Bey şaşırdı. Oğluna döndü.

"Neden söylemedin,ortağımın kızı senin öğrencin olduğunu Savaş?" Hafif kaş çattı.

"Unutmuşum,baba." baba demesi beni gülümsetti.

"Şey yanlış bir soru olacak ama karınız nerde?" Diye sordum.

Masa sessizleşti.

Gözlerim herkesi taradı herkesin yüzü asıldı. Ne oluyor burda?

"Ne oldu, bu ne haliniz?" Diye sordum.

Hakan Bey derin bir nefes alarak sorumu cevapladı.

"İki yıl önce onu trafik kazasında kaybettik." yaptığım patavatsızlık ile yerin dibine geçtim.

"Ben,çok üzgünüm efendim." dedim üzgün bir hâl ile.

"Sorun değil kızım,biz de üzgünüz. Karımı,en değerli varlığımı kaybetmek gerçekten kötü. Yine de kötü günler geri de kaldı. Eşimden miras kalan oğlum var." Buruk bir gülümseme ile.

Profesör bu konuşmadan rahatsız olarak girdi araya.

"Baba, hadi sen çık konuş." dedi profesör.

Hakan Bey durdu,oğluna baktı ve gülümsedi. Eli oğlunun omzunu buldu.
"Sen konuşacaksın artık,oğlum." dedi.

Profesör şaşırdı. Bunu beklemiyordu.

"Ama baba-" sözünü babası hemen kesti.

"Oğlum,sen çok yardımcı oldun, bu senin hakkın. Sen konuş." dedi.

Profesörün omzu düştü " Peki baba, öyle olsun." diyerek herkese göz gezdirdi. Bende durdu. Beni süzdü. Biliyordum gözlerinde beğeni vardı ama ona öylesine bakanlar ifadesiz derlerdi.

Derin bir nefes aldı. Omzunu dikleştirip yönünü sahneye aldı. Sahneye geçip mikrofonlu masanın yanına vardı.
Kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bugün buraya, Sokak çocukları koruma vakfına teşrif ettiğiniz, daveti kabul ettiğiniz için teşekkürler." Gözleri babasını buldu. " Babam yıllar önce kurduğu bu vakfı ile sokak çocuklarına umut oldu. Bende bugünlerde ona elimden geleni kadar yardımcı oluyorum. Sokak çocukları sokaklara emanet değildir,bize emanettir." Gözleri herkeste gezdirdi. "Bu yüzden bugün bağış yapmak isteyen olursa,bir sokak çocuğunu sevindirmiş olur." dedi gülümseyerek.

Herkes onu pür dikkat dinliyordu. Güzel bir kalbi vardı ne yalan söyleyeyim.

Konuşması bittiğinde alkış tufanı tutuldu onun için. Daha fazla hakkediyordu.

"Herkese iyi eğlenceler." deyip yerinden ayrıldı bize doğru geldi. Gözleri ilk babasını sonra beni buldu. Gülümsüyordu hafif.

"Konuşman harika,oğlum." dedi babam onu tebrik ederken.

Başını salladı sadece profesör.

Abim bana döndü.
"Fındık burunlu, biz de mi vakıf açsak?" Diye öneride bulundu. Profesör bize baktı.

Burnum fındık dışında her şeye benzerdi.

"Olabilir, ama profesörden örnek alacağım çok şey var." dedim, onu överek.

Abim ona baktı gülümsedi sonra "Birader konuşman,hareketlerin çok güzel,böyle devam." abim ondan iki yaş küçüktü.

"Eyvallah." dedi profesör. Gözlerime inanamadım. O ne dedi öyle?

Gözlerimin halini görünce abim, kahkaha attı.

"Ne oldu böyle gözlerin yerinden çıkacak?" Abime hafif vurup ondan uzaklaştım.

"Siz ne ara kaynaştınız profesör ile?" diye sordum.

"Çok kral biri bence,profesörün diye demiyorum çok temiz,iyi kalpli. Haftaya maça gidiyoruz. İstersen sen de gel?" Son cümlesi söylemeden önce gözlerim abimin tabiri ile yerinden çıkacaktı.

Profesör ve maç?

Profesör ve abim?

"Ne?" Kısık sesle bağırdım.

"Bağırma,fındık burunlu sen de gel işte?" Buna takıldım zannediyordu.

"Hayır." gözlerim profesörü buldu.

Beni izliyordu.

"Peki sen bilirsin. " dedi abim omuz silkerken.

Yanımıza bir anda eski yattığım birisi gelmişti.Kuzey.

Elini belime koydu. Ailem onu tanıyordu sorun yoktu en azından bir kişi dışında.

Profesör ona çatık kaşla bakıyordu.

"Nasılsın,güzelim?" Diye sordu. Gözleri masadaki bulunca kendini tanıttı. "Ben Kuzey Kor." dedi. Ailem zaten tanıdığı için birşey demediler.

"İyidir,sen nasılsın Kuzey?" Diye sordum,gülümserken. Genelde çok görüşmem eskisi ile ama işte o buldu beni.

"İyim, bu aralar uğramıyorsun?" Aileme sadece onunla bir ara sevgili olduğumu ima ettim.

"Okul,Okul var biliyorsun Kuzey. Sen ne yapıyorsun. En son mezun olmuştun uluslararası ilişkide?" Diye sordum.

Üniversite birincisi sınıf iken o son sınıfta idi. Bir ara birlikte olmuştuk. Onunla güzel vakitler geçirmiştik yatakta. İyi yatak arkadaşı olmuştu.

"Yurtdışındaydım,biliyorsun. Ülkemi özledim ve seni de özledim." bunu açık açık konuşması beni gülümsetti. Herkesin aklında kalmam ne güzel,ne güzel.

"Bende özledim seni,Kuzey." kolumu ona uzatarak boynuna doladım ardından ona sarıldım. Bir eli belimde bir eli sırtımda bulundu.

Öksürük sesi gelince sesin geldiği tarafa baktım. Abim gözleri ile masadaki ailem ile profesör,babası gösterdi.

Kuzeyden ayrılarak Kuzey'i bilmeyen profesöre sundum.

"Kuzey, benim eski erkek arkadaşım." diye tanıttım.

Kuzey gülümseyerek baş selamı verdi ve elini uzattı. Profesör karşılık vererek el sıkıştı.

Kuzey kulağıma eğildi. Nefesi boynumda hissederken gözlerim profesörü buldu. Ailem Hakan Bey ile konuştu.

"Yarın gel,her zaman ki gibi bana geçelim,ne dersin?" Diye sordu.

Gülümsedim.

Gözlerim,çakır gibi gözleri olan Kuzey'i buldu.
"Pekâlâ,geleceğim." dedim.

"Harika,o zaman bekliyorum " deyip yanaktan öptü.
Ben de karşılık vererek onun yanağını öptüm.

Kuzey herkesten izin isteyip masadan ayrıldı. Davet gece yarısına kadar sürerken ben sıkılmıştım.
Genelde ilk başta herkesin masasına gittiğim yakışıklı erkekler benimle konuşmaya gelmişti. Abim de profesör ile konuşmuştu. Bunlar olmuştu. Yani şimdi bilmesem profesörün gay olduğunu düşüneceğim.

Gözleri benimle konuşan erkeklere kayıyordu arada. Bu komikti. Beni kıskanması komik.

Herkesle konuşmaktan sıkılınca aileme erken çıkacağımı söyledim. Elbisemi elimle toplayıp davet salonundan ayrıldım. Lavaboya ilk önce geçtim. İşlerim hemen bitirip çıktım. Koridordan geçerken bir el tarafından kolumdan tutuldum.

Diğer el konuşmamam için dudaklarımı kapatmak için üzerinde durdu.

Gözlerim onun koyu gözleri bulunca şaşırdım.

Profesör.

"Ne halt ediyordun o eski sevgilinle? Yatmak mı?" Diye sordu sinirli bir tavırla.

Elini dudaklarımdan çekti.

"Ne yapıyorsunuz,profesör?" Diye sordum.

"Soruma cevap ver." diye uyardı.

Ondan ona Ne?

"Evet,yatacağım. Bundan size ne?" Diye sordum.

"Demek yatacaksın,ailenin,abinin haberi var mı bundan?" Diye sordu siniri geçmemişti.

"Beni ailem ile mi tehdit ediyorsunuz ?" Diye sordum. Bu ne saçmalıktı.

"Hayır,olacaklarını söylüyorum. O eski erkek arkadaşınla yatmayacaksın." dedi,sert ses tonuyla.

"Size mi soracağım?"

"Evet,bana soracaksın,Ayçin." yine ismim.

"Pardon kim olarak?" Diye sordum.

Gözleri dudaklarımı buldu.

"Ya yeter ama. Gözlerinizi dudaklarımdan çekin.Öpmek istemeyin beni." nefes nefeseydi. Ya sinirli ya heyecanlı.

"Neden?" Diye sordu.

"Ne demek neden,profesör?" Diye şaşkınca sordum.

"Neden,seni öpmeyeyim ki? Daha önce öptüm seni?" Dedi.

"Çünkü siz saygısız bir profesörsünüz." Az önce onu överken şimdi..

"Ben saygısız değilim,bak bu beş oldu. Kes sesini." dedi,ses tonu kızgın olduğunu anladım.

"Kesmezsem ne yapacaksınız,saygısız profesör?" dedim sinirle.

Daha fazla dayanamadı profesör. Bildiğim ikinci gün gibi dudaklarıma yenildi. Öptü beni. Dudakları dudaklarımda kapandı.

Gözlerim bu kez şaşkınlıkla değil tutku ile açıldı ama hemen kapandı. Ona karşılık verdim.

Karşılık vermemi beklemiyordu. Durdu dudakları. Geri çekildi.

Dudaklarındaki nefes dudaklarıma çarpıyordu.

"O zaman benimle yat,profesör." diye fısıldadım onun dudaklarına karşı. Şaşırdı yine. Bu adam benden böyle şeyleri beklemiyor ama bildiği kızlar gibi değildim. Utanmazdım böyle konularda.

"Ne?" Diye sordu.

"Ya benimle yatacaksın profesör. Korkma sadece bir defa. Ondan sonra iki yabancı yani öğrenci öğretmen olacağız." Dedim.

"Ya da?" Diye sordu. İkinci ihitmali merak ediyordu.

"Ya da onunla yatarım." Kaş çattı.

"İkisi de olmaz." dedi,sesi net olması umrumda değil.

"Üzgünüm profesör,bir karar ver yarın. Ya eviniz ya onun evi?" Bu kararı düşünecekti.

Ya kendi tutkusuna yenilecekti ya da aklına.
İki tarafta onu yakacaktı,bunu biliyordum.

Onu biraz iterek çekildim önden ve onu arkamdan bırakarak salondan çıktım.
Arabama binip eve sürdüm.

Profesör bu gece kararını verecekti. Bu onu hangi tarafını feda ettiğini de belirtecekti. Aşk yoktu bizde. Tutku vardı bizde. Saf bir tutku değil cayır cayır yakan bir tutku.

Profesör,saygısız ama tutku doluydu.

Yeni bölümü ile görüşmek üzere;)

 

 

Loading...
0%