

Merhaba arkadaşlar
Biliyorsunuz ki ilk bölümden itibaren Ayçin'in gözünden okudunuz.
Bugün ki bölümde Savaş'ın okula geldiği ilk günü okuyacağız.
İrem Derici - Yazsın bana
ÖZEL BÖLÜM: PROFESÖR SAVAŞ AKSOY
Alarm sesi,tam istediğim vakitte,ne geç ne erken duyulmuştu.
Saat tam 7.00
Dakik birisi olduğum için yatağımdan oyalanmadan kalktım. Odamdaki ışık yerli yerindeydi ancak güneş görse fena olmazdı. Bu yüzden sakin adımlarla pencereme doğru yürüyüp önce perdeleri çektim ardından pencere kolunu tutup çevirdim.
Açılan pencereyle beraber temiz, sabahın soğuk havası yüzümde hissetim.
Bugün babamın ortak olduğu okula profesör olarak gidecektim.
Biraz bahçemi pencereden kontrol ettikten sonra derin bir nefes alıp verdim. Pencereyi açık bırakarak lavaboya girdim.
İşlerimi hallettikten sonra banyoya girdim ve sabah soğuk duşumu aldım. Bu benim için çok önemli bir rutindi ve bunu yapmazsam kendimi güne eksik hissederdim.
Duştan sonra dolabıma doğru yürüyüp her zaman ki gibi takımlardan birisini elime alarak giydim.
Kravatımı bağlarken kendimi aynada görüyor ve onu düzeltiyordum. Babam hep 'ne zaman birisini bulacaksın Savaş oğlum' der ancak beni bildiği için sık boğaz etmezdi. Konu bu olunca kaçtığımı bilirdi. Ben evlenecek adam değildim. Kendimi bilirim!
Yakamı düzelttikten sonra kurumuş olan saçlarıma sprey sıkarak bozulmasını engellemiş bulundum.
Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatırken odamdan çıkmadan önce gözlüğümü takmayı unutmadım. Gözlerim bozuk değildi sadece ihtiyaç. Çalışma odama girerek çantamı aldım.
Merdivenlerden tek tek inerken babamın 'şu duvarları bir başkası görse ölü evi zanneder oğlum, bari biraz renk ver evine' nasihatleri kulağımı doldurunca sadece duymakla yetindim. Ben böyle iyidim. Başkası mı? Kalsın.
Annem öldükten sonra ciddi ilişkilere son vermiştim. Belki de en doğru karar buydu.
Hayır benim için en doğru karardı.
Kadınlar,onlar her zaman tehlikeli yaratıklardı.
Kapıyı açıp çıkmadan önce araba anahtarı almıştım. Arabama doğru ilerleyip bindim. Çantamı yan koltuğa yerleştirip kemerimi bağladım. Arabayı çalıştırıp gaza bastım.
Bugün okula gidecektim.
Yolda babamı aradım.
Telefonu araba yüzünden elimde tutamayacağım için hemen arabaya bağladım. Babamın sesi saniyeler sonra arabada yankı ederken gözlerim yolda, kulaklarım babamdaydı.
"Savaş oğlum,her şey yolunda mı? Bugün gidiyorsun değil mi?" Diye sordu.
Hiç huyum olmamasına rağmen sigaraya başlamıştım. Spor ve sigara ne kadar da uyumlu oldu değil mi? Sadece şaka yapıyordum.
Ama evet içiyorum.
Sigaramı yakarken camı açtım. Dudaklarımdan içtiğim sigaranın dumanları dışarıya yükseklirken babama cevap verdim.
"Her şey yolunda baba,merak etme. Evet şimdi yoldayım ve okula gidiyorum. Şu bahsettiğin okulun diğer ortağı olan adamın Kemal Bey'in kızı bugün gelecek değil mi?" Diye sordum. Babamın diğer ortağı olan Kemal Bey'i bir keresinde babamın şirketinde olan toplantıda görmüştüm.
Şık,karizmatik duruyordu. Kendisinin iki çocuğu vardı. Biri oğlu Kaya Günay, diğeri de kızı Ayçin Günay.
Oğlu okulu bitirmişti. Kızı da şuan 3. Sınıfta olmalıydı. Bildiklerim bunlardı ama kızı ve abisini hiç görmemiştim.
"Evet oğlum, kızı bugün okula gelecek. Kendisi defalarca okul değiştirmiş ancak kendisine uygun okul seçememiş. Sonunda bu okulu denemek adına geldiğinde beğenmiş. Babası da tabi o istedi diye ortak olmak istedi." Duyduklarım karşısında ne diyeceğimi bilemez halde sigaradan bir duman çektim kendime. Bir elim direksiyonu sıkıca tutarken diğer elimde yarım kalmış sigara bulunuyordu.
Kendi kendime "Akıl hastası." diye mırıldandım. Hangi kız okulu sevmedi diye okul değiştirir ki? Tamam memnun olmayabilirsin ama sabır denen bir şey vardı ve o kızda duyduğum kadarıyla yokmuş. Onu nasıl yetiştirdikleri belli. Şımartarak.
"Savaş oğlum, duyuyor musun?" Babamın sesi beni getirirken son kez sigaradan bir duman alıp söndürdüm kül tablasında.
"Evet,duyuyorum. Bir şey mi oldu?" Diye sordum, kaşlarımı çatarak.
"Dikkatli ol, oğlum." Sadece bunu dedi ve kapattı. Ne demek istediğini anlayamamış,sadece dikkatli olmamı istediğini düşünüp üstünde durmadım.
Telefon kapanırken gözlerim radyoyu buldu ama açmak istemedim. Kim arabadayken şarkı dinler ki? Bu delilik. Gerçekten böyle insanları görsem bir dakika bile durmadan kaçardım. Hayır bu takıntı değil, sadece hoşlanmam böyle şeylerden ve çevremde yapacak birisi olursa onu uyarmadan edemem.
Arabam okulun otoparkına gelirken, güvenliğe kendimi tanıttım.
Başıyla selam verdi ardından kapıyı açtı. Ben de ona aynı selamı verip arabamı otoparka sürdüm.
Boş park yeri ararken önümde beliren bir kadını görmemiştim. Ani bir frenle dururken kadında durmuş korkuyla başparmağını damağına yerleştirdi ve geriye doğru çekti. Üstünde beyaz bir gömlek - sutyeni bariz bir şekilde gözüküyordu- altında siyah bir etek. Sanırım burada bir eğitim görevlisiydi.
"İyi misiniz?" dedim önümde bana kaş çatarak bakan kadına.
"Bana mı iyi diyorsunuz? Dikkatli sürseydiniz iyi olurdum ama siz dikkatli sürmediğiniz için şuan yaşadığım şeyi anlatamam." dedi ve ilerleyerek bana doğru geldi. Dibimde bitince gözlerimi ona çevirdim.
"Asıl önüme çıkan sizsiniz."dedim sinirle, kendimi tutamayarak.
Kadın,"Benim kim olduğumu biliyor musunuz?" Diye sordu. Tek kaşını havaya kaldırdı.
"Kim olduğunuz hiçbir önemi yok benim için hanımefendi. Önüme çıkan, sizsiniz. Bir dahakine dikkatli olursanız sevinirim." Dedim ciddiyetle.
"Siz," daha fazla onun konuşmasına izin vermeyerek ondan uzaklaştım.
Arkamda sinirli halini hissedebiliyordum.
Bakın işte! Kadınlar...
Neyse ki çok geçmeden boş bir alan bulup arabamı park ettim. Çantamı alarak arabadan indim. Okula baktığımda benim için güzel bir sene olmasını diledim.
Adımlarım okulu bulurken herkesin bakışları beni bulmuştu.
Yeni gelen profesörün yaşlı olacağı diye duymuş olmalılar ki beni gördüklerinde sadece yakışıklı - ki burda kendimi övmüş gibi durabilirim ama öyle bir şey yok- karizmatik,okulun zengin çocuğu zannedecekler ama gerçek onları daha da şaşırtacak gibiydi.
İçeriye girdim. Koridorlardan geçerken her bir yeri incelemeyi, gözlerimi geçtiğim koridoarlardan alamadım. Hayır bu sadece öğrenmek. Okula ilk defa gelmiyorum ama uzun zaman sonra ilk oluyordu.
Derin bir nefes alırken müdürün odasını çabucak bulup içeriye girdim. Müdür beni görünce gülümsedi ve hemen ayağa kalkarak yanıma geldi. Eli bir baba gibi omzumu bulup sıkarken ona karşılık gülümsedim.
"Nasılsın,evlat? Baban nasıl?" Sonra gözleri kısılıp güldü.
"O her zaman iyi. Hadi bana nasıl olduğunu anlat." Dedi babacan bit tavırla. Babamın en yakın arkadaşlarından biriydi.
"İyim Sami amca. Sen nasılsın?" Diye sordum karşımdaki adama.
"İyiyim evlat. Bugündü değil mi göreve başlaman?" Başımı salladım.
"Öyleyse hayırlı olsun. Odan da hazır." Elime uzattığı oda anahtarı aldım.
"Tekrar gelirim." Diyerek ondan uzaklaştım ve odasından çıkmadan önce ona döndüm.
"Her şey için teşekkürler." Dedim.
Sami amcanın dudaklarındaki tebessüm büyüdü "Ne demek evlat. Baban benim yakın arkadaşım." Son sözleri bunlar olurken odadan çıktım.
Hemen odamı bulduktan sonra cebimden çıkardığım anahtarla içeriye girdim.
Odamın içini gözlerimle incelerken çantamı hemen kapının arkasında bulunan askılığa astım. Masama doğru ilerleyip oturdum. Koltuğu kendime göre ayarlayıp rahat bir pozisyonu seçene kadar koltuğumun oturuşunu düzelttim.
Bu benim için ve sağlık için önemli.
Masamdaki objeleri kendime göre ayarlarken her birini düzen içinde yerleştirmeyi ihmal etmedim. Evet aynen düzensever biriyim. Hayır bundan şikayetçi değilim.
İnsanlar düzeni hayatına eklemeli. Düzen hayatın bir parçası olmalıydı.
Her şeyi düzelttikten sonra ayağa kalkıp ders programına baktım. Şuan hangi bloğa gideceğim belliydi.
Çıkmadan önce çantamı elime alıp kapıyı açtıktan sonra çıktım.
Koridoarlardan geçerken garip bakışlarını görüyordum ama umrumda değildi.
İnsanların bakışları genelde benim tarafımdan olumluydu. Mesela bir kız öğrencinin bana bakarken kendinden geçtiğini,bir erkek öğrencinin de ahmakça davrandığını görebildim.
Hayır, üstünlük taslamam sadece ahmakça. Bilirsiniz.
Kolunu kaldırıp kasını göstermeye çalışıyordu.
Sonunda geldiğim bloğa girerken tek hedefim masama geçmek.
Masaya geçtikten sonra hareketlerden herkesin ayağa kalktığını gördüm. Bir kişi hariç.
Yere düşmüş kalemi almak için aşağı inmişti.
Dudaklarımı ıslatırken kaşlarımı çattım.
Sonunda ayağa kalktığında ve yüzünü gördüğümde büyük bir şaşkınlık içindeydim.Onun yüzünde de aynı benim gibi şaşkınlık belirince bunu beklemediği açıktı.
"Sen?" Aynı sözcük ağzımızdan aynı hız aynı saniyede çıktığında tüm öğrencilerin bir bana bir ona baktığını hissetim. Gözlerim sadece üzerindeydi.
Sonra kızın arkasından başka bir kız öğrenci yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı.
Arkasındaki kızın yüzü hayranlıkla bana bakarken asıl kızın - öndeki bana delici bakışlar atan ve otoparkta saygısız olan- yüzünü gördüğümde onu incelemeyi ihmal etmedim.
Gözleri yeşilimsi,ah hayır gözlerinin eşi olduğuna şüpheliyim. Koyu hareler yeşil irislerini çeviriyordu ve göz bebekleri neredeyse gözükmüyordu. Bu nasıl mümkün bilmiyorum ama gözlerinde buradan bile kendimi görüyordum. Bu bir tür saydam gibiydi. Üstündeki beyaz gömlek sutyeni gösteriyordu. Yutkundum.
Altında giydiği siyah etekle onu öğrenci değil öğretim görevlisi zannetmiştim. Yaşından daha olgundu. Hayır giydiği elbiselerle öyleydi. Ve evet birisi bu kıza okula böyle gelmeyeceğini öğretmesi gerekir!
Boğazımı temizledim. Kızın arkasındaki yavaşça ondan uzaklaştı. Kıza baktım. O da bakıyordu. Gözleri beni tıpkı benim gibi incelerken çantamı omzumdan çıkarıp masaya koymadan önce bir tebeşir çıkarıp tahtaya adımı yazdım.
"SAVAŞ AKSOY"
onlara döndüm. Gözlerim herkesi delip geçerken en son onda durdu ve kendimi tanıttım.
"Bendeniz Savaş Aksoy. Yeni profesörünüz benim. Ders ve sorunlarınızı benim odama gelip konuşabilirsiniz. Herkese iyi dönemler ve başarılar." Dedim salonda bulunan herkese. Kimisi dikkatle beni dinliyor,kimisi umursamaz,kimisi - ki bunlar çoğu kız- hayran bakışlarını bana çeviriyordu.
İlgi seven birisi değildim, ilgi beni çeker ve elimi hareket etmem bile.
Biliyorum şuan size çok narsist birisi geleceğim ama hayır benim durumda olan biri anlayacaktır.
...
Dersin geri kalanında herkesle adı dışında tanışmıştım. Bu bile benim için yeterli fazlasına lüzum yoktu.
Sonuçta buradan çıktığımda isimlerini unutacağım.
Zil çaldığında çantamı alıp gidecektim ancak kız ve onun arkadaşının konuşması beni durdurmuştu.
"Kızım, yakışıklı adam ya." dedi arkadaşı. Benden bahsediyordu.
Eh, fena değildim.
"İyi senin olsun. Saygısızla işim yok benim." Dedi kız. Sesi umursamaz gibi çıkıyordu.
Onlara döndüm ama beni farketmediler. Bu yüzden bir boğaz temizleme ile onların bakışlarını kendime çevirdim.
Önce kıza ardından arkadaşına baktım. Yutkundular.
Gülmemek için kendimi tutarken zorlayarak umursamaz olmayı başarabildim.
Bir elim çantamda diğer elim de belimde duruyordu. Başımı onlardan çevirdim ve tahtaya baktım.
Bu nasıl poz demeyin,cool,umursamaz bir profesör- belki biraz trip atar gibi - her neyse anladınız.
"Sen hemen odama!" dedim sertçe. Onu odamda uyarabilirdim. Madem öğrencim o zaman kurallara uyacağını ben göstereceğim.
"Ben mi?" Dedi arkadaşı. Ahmak kız. Onunla ne gibi derdim var? Başımı çevirip doğrudan kızın gözlerine baktım. Parmağımı kaldırıp onu işaret ettikten sonra bunu dil ile tasdik etmek istedim.
"Hayır,sen!"
Kız arkadaşına kısa bir an baktı ardından bana doğru ilerledi. Yürürken büyük göğüsleri hareket ediyor,birbirine çarpıyordu. Yutkunmak istedim,bakmak istemedim ama evet bakmış oldum. Neyse ki o bunu görmedi.
Tam önümden geçerken kolundan tuttum ve durdurdum. Bana baktı. Kolunu bırakıp onun önünden geçerek sınıftan ayrıldım. O da hemen peşimden geldi. Gelecekti.
Odama geçerek masama oturdum. Bir sigara yakarak dumanı onun gözünde serbest bıraktım. Ah biliyorum okulda sigara yasak ama hayır keyfim için sigarayı içmedim (!)
Dudaklarımdan serbest kalan dumandan sonra ağzımı açıp "Demek öğrencisin. Bu kıyafetlerle hiç öğrenci gibi durmuyorsun." Dedim sakinlikle.
"Neden, ne varmış kıyafetimde?" Diye gözlerime dik dik bakarak sordu.
"Ne yokmuş diyeceksin." dedim, aynı sakinlikle.
"Geç otur şuraya." dedim. Gösterdiğim yere tam karşıma oturdu.
"Gömleğin sutyenini gösteriyor. Buraya okumaya geldin. Göstermeye değil!" Ani çıkışım yüzünden bir saniye affalandı.
"Sizi mi ilgilendirir? Ne giydiğimden size ne acaba? " dedi bana yükselirken.
Küçük bir nefes alıp verdim.
"Haklısın. Ama yine de bu okulun kuralları var!" Dedim, bakışlarımı kısarak kıyafetinde gezindi. Gözlerimin hedefi giydiği beyaz gömlekte neredeyse görünecek olan sutyende idi.
"Ne oldu? Şimdi de siz bakıyorsunuz." hafif alay ses tonu ile gözlerim tekrar gözlerini buldu. Zorlukla yutkundum.
Ah, bu çok yanlış. O benim talebem.
"Böyle gezinme daha iyi olacak." dedim zorlukla.
"Siz karar veremezsiniz! " dedi. Nefesini sertçe verdikten sonra ayağa kalktı.
"Otur şuraya." dedim. Sesim baskındı.
"Sizin saçmalıklarınızı dinlemeyeceğim." dedi ve kapıya ilerledi.
Kapı kolu kolu tam açarken yerimden ayrılıp ona yaklaştım ve kolundan tuttum. Nefesini verdi. Omuzları çöktü. Sıkılmıştı.
"Haddini aşma." dedim sinirle, sesim yükselmişti.
Gözlerim bir kez daha göğsü bulurken kendime naletler ediyordum.
O benim öğrencim.
"Siz aşmayın! Kıyafetlerimden bakışlarınızı çekin." dedi.
"Bilerek olmadı. Gözüm kaydı." dedim. Tamam bu yalandı ancak ona bunu anlatamam. Pantolunumun önü sert olmuştu bunu hissediyorum.
"Gözleriniz hep yanlışlıkla mı takılır?" Hafif alaylı gülümseme yüzünde bana baktı. Gozlerimi kıstım ve dudaklarına baktım. Hafif öksürdü ve gözlerim tekrar gözlerini buldu. Yeşil, ilginç gözlerinde kaybolmak istedim bir an.
"Çıkabilirsin şimdi." dedim Yutkunarak masama dönmek zorunda kaldım. Hayır daha fazla o kızı burada bırakamazdım. O benim öğrencimdi. Burada biraz daha kalsaydı kendime hakim olamaz ve onu becerirdim.
İlkel tavrımı medeni tavrımı geçememişti bu konuda ve bunun için kendimden nefret ediyorum. Erkekliğim dimdik olurken bir kez daha yutkundum.
Onu burada becermek fikri çıkmalı. Daha bugün tanıyorum ve o benim öğrencimdi! Ahlak kurallarına uygun giyinmemiş bir kadın görüyordum onu oysa.
Sakin kalmak için kurumuş dudaklarımı ıslattım. Kendimi iyi hissetmiyorum.
Bir süre pantolon önü şişkinliğin geçmesini bekledim.
Ardından ayağa kalkarak odamdan çıktım. Sanırım sıcak bir kahve fena olmazdı.
Koridorlardan geçerken bazıların fısıltılarını duyabiliyordum.
"Ah gerçekten inanılmaz, kız onunla odada sevişmesini beklemiyordum." Dedi birisi. Ona baktım. Ona baktığımı görünce sessiz kaldı.
Başka biri "Onun bir sürtük olduğunu biliyordum ama daha bugün gelmiş bir profesörü bile baştan çıkaracağını bilmiyordum."
"Aynen öyle. O bir sürtük ve nasıl hareket edeceğini biliyordu. Onda şeytan tüyü vardı." Kimden bahsediyorlardı? Yoksa o odama gelen kızdan mı?
Başımı iki yana sallayarak kantine geldim. Herkes siparişini verdikten sonra masalara geçip konuşuyorlardı yanındakilerle.
Derken onu gördüm. Kantinin tam ortasında arkadaşlarıyla konuşuyordu.
"Ha o mu? Benim kıyafetlere laf ediyordu. Okuldan atılır diye diye yaptım. Bu durum okul eğitim kuruma geçtiğinde kovulur umarım. Aramızda hiçbir şey olmadı merak etmeyin." dedi sakin bir sesle. Arkadaşları onu dinliyordu şaşkınlıkla. Benim de ağzım şaşkınlıkla açılmıştı.
Onlara yakın olduğum için konuşulanları duyabiliyordum.
"Yani yok bir şey?" Dedi o sınıfta gördüğüm arkadaşı.
"Evet,yok. Nefes alabilirsin." dedi ve göz devirdi. Ne demek istediklerini anlamamıştım.
"Yaptığın çok acımasızca,kızım." dedi bir başka kız. Sanırım onu da görmüştüm sınıfta ama o sessizdi.
"Saygısız biri,bunu hakketi." dedi.
"Yalnız senin adın çıkar. Benden söylemesi." dedi aynı kız.
"Beni bilmiyor musunuz kızlar? Yakışıklılarla yatarım." Dedi ve küçük bir kahkaha attı.
Buradakilerin bakışları üstünde hissedince onlara baktı dudaklarını bastırdı.
Bakışlarını tekrar önüne çevirdiğinde, beni gördü. Yüzü şaşkınlıkla kaplarken onun gördüğü tek yüz ifadesi kaşlarımı çatmış,ona tehlikeli bakışımı atmıştım.
Elimi belimden çekerek ona doğru ilerledim. Gözleri her adımımı inceliyor ve benim onun yanına gelmemi izliyordu. O çok tuaf ve cesurdu. Sanırım okuldan kovulmayı hiç umursamıyor.
Sonunda tam önünde durduğumda bana çevirdi o, ok gibi yeşil gözlerini.
Ciddiyiyetimi koruyup sonunda ağzımı açmıştım.
"Sen! Adın ne?" Diye sordum. Sinirden bir gözüm seğiriyordu.
Hayır bunu kendimi zorluyordum.
Gözlerini kısarak bana baktı. Tam gözlerimin içine.
"Ayçin." dedi, sakin kalarak.
Dudaklarımı dişledim.
Dudaklarıma baktı.
"Benimle geliyorsun. Odama Ayçin." dedim.
"Başka?" Diye sordu,sırıtarak. Bu kızdaki özgüven parasıyla hiç güvenmesin. Hayır böyle kadınlarda saygı yok ve benim ortak olduğum - teknik olarak babamın ortak olduğu - okuldan daha iyi okul bulacağını biliyorum.
"Yok, hadi bekliyorum." Deyip uzaklaştım.
Daha fazla onunla burada konuşup kendimi küçük düşürmek istemiyorum. Hele bu bir kızsa. Ne kadar çekici ve güzel olsa da!
Odama doğru ilerleyip kapıyı açtıktan sonra girdim. Hayır sinirli görünmem lazımdı. Bir kadına yenilmek benim hayatımda yoktu.
Masama ilerleyip önünde bir bacağımı diğer bacağımın önüne koydum ardından kollarımı masaya bastırdım.
Kapı çalındı. O geldi.
"Gir." dedim. Gözlerimi kısıp onun içeriye girmesini bekledim. Kapıyı açıp girdi. Bana baktı. Yüzünde sıkılmış bir ifade vardı.
"Neden burdayım bu kez?" Diye sordu. Gözlerimin içine baktı. Bir an anlayacak, aslında sinirli olmadığımı, kendimi buna zorladığımı anlayacak diye tedirgin oldum ama hemen ifademi değiştirdim.
"Bazı dedikodular okulda dönüyor." Dedim, dudaklarımı dişlerimin arasına aldım. Hayır bilerek yaptığım değildi, refleks. Ve hayır onu arzulamıyordum.
"Yani? Sadede gelir misiniz?" Diye sordu. Nefesini verdi.
"Öğrencilerin benim hakkımda yanlış bilgiler edinmesini istemem. Bilmem anlatabildim mi?" Sakinle."Sanki bu odada seninle birlikte olmuşum gibi davranmanda cabası." dedim sinirle. Evet belki daha fazla dedikodu dönmüş olabilirdi. Sorun o benim talebemdi.
"Sizinle birlikte olmadık. Ayrıca ben neden sizinle birlikte olacağım? Tipim değilsiniz." dedi sinir bozucu şekilde güldü.
"Ne varmış benim tipimde?" Diye sordum. O çok tuaf! Ne demek onun tipi değilmişim.
Kadınlar bana bayılır!
"Sevmem işte." dedi omuz silkenerek.
Gözlerini kaçırdı ilk kez benden. Masadan uzaklaşıp ona yaklaştım
"Neyi seversin ki?" Diye sordum. Tam önünde durdum Yutkundu.
"Sizi ilgilendirmez." dedi ve arkasına dönüp kapının kolunu tuttu açmak için.
Ama önüne geçip kolundan tuttum.
"Yeter Ama! Bu kolumu keseceğim. Tutmayın. Nedir sizin şu filmlerden özenerek yaptığınız yakınlaşmalar. Bırakır mısınız kolumu?" Dedi sakin bir sesle ama bakışları öyle demiyordu. Öfkeden çıldırmış olan gözleri beni delip geçiyordu.
Sıkıntılı nefesini verdiğimde kolunu tutan elim gevşedi ve bıraktım.
"Çok tehlikeli bir kızsın. Baban sanırım bu okula bol bir servet ödüyor." dediğimde güldü.
O çok ciddiyetsiz biriydi.
"Babam bu okulun ortağı. Ayağınızı denk alırsanız sevinirim." dedi küstahça.
Ah demek o meşhur kız buydu. Bende diyordum neden bu kadar tuaf ve kendini beğenmiş bir kadın.
O gerçekten bir kaçık!
"Demek okulun ortağı. Şimdi anlaşıldı senin bu hâl hareketlerin ve şımarıkların." dedi yüzümde bir sırıtış belirdi.
Gözlerim tekrar kıyafetinde durdu.
Bilerek değil,her ne kadar şımarık, küstah bir kadın olsa da çekici biriydi ve evet o benim talebemdi.
Gözlerini eğerek kıyafetine baktı alayla. Hemen gözlerim tekrar gözlerini buldu. O da hemen bana döndü.
Gülümsedi."Evet, çok rahat çok profosyonel." dedi.
Gözlerim gülümseyen dudaklarına kaydı. Hafifçe eğildi,dudaklarım dudaklarına yaklaştırdı.
Hayır Savaş ,o benim talebem
Kendini duvara bastırdı. Ben de yakın olmak adına önüne belirince dudaklarını ısırdı. Gözlerim dudaklarınıı bulduğunda iki eliyle göğsümden itti.
Dokunuşu altında kaskatı kesildim.
Kendime gelmem lazım!
"Yapmayın profesör." dedi.
"Niye ? Zaten bilmiyorlar mı fingirleştiğini." dedim alaylı ve kısık sesle. O bunu yapmıştı. Bu odada benimle seviştiğini söylemişti ve tüm okulda yayılmıştı. Aslında bu benim için sorun değildi. Çünkü kimse inanmazdı.
Tabi kurnaz,sinsi bir zekasını kullanarak herkesi inandırabilir. Onda şeytan tüyü vardı. Bundan eminim.
"Yanlış anlama oldu. Uzak durun. Ben beğenmiyorum. Siz saygısız birisiniz." dedi.
Sinirlendim ve hemen ayaklandm. O da çok geçmeden ayaklanarak önümden geçtiğinde göğsü göğsüme çarptı. Gözlerimi bir an yumdum ve tekrar açtım.
Dayan Savaş dayan!
"Saygısız değilim. Haddini aşma Ayçin." dedim sinirle.
Bir kadın bana 'saygısız' diyemezdi. Bu benim bir de talebem olsa da. Hayır bunu kabul edemem.
"Saygısızsınız profesör!" Dedi.. Bir hışımla arkama döndüm ve yanına seri hareketle yaklaştım.O koltukta oturuyordu.
Gözlerim bir an bacaklarına kayıp tekrar ona baktım.
Hayır,bilerek olmadı.Ve hiçbir öğrenci bacağını böyle bir öğretmene, özellikle bana göstermemesi lazımdı.
"Bir profesörle nasıl konuşacağını sana öğreteceğim talebem." Sert sesim odada yankılandı. Kolundan tutarak ayağa kaldırdım.
Sabrım taşıyordu. Hem onu burada becer-
Ne diyordum ben? Kendine gel Savaş. Kendine gel!
Sinirlendi. Bunu gözlerinde görebiliyorum.
"Ne yapıyorsunuz profesör?" Diye sordu. Kolunu bırakıp kendimi koltuğama bıraktım.
"Çık dışarıya." dedim, sertçe
"Peki." deyip odadan çıktı.
Aslında bu kadar basitti. Uslu bir kız olsaydı, işleri daha iyi hâle getirebiliyordu.
Elimi şakağıma yerleştirdikten sonra gözlerimi tekrar yumdum.
Tanrım,onu arzuladım. Hayır o benim talebem.
Ve bir de babamın ortağı olan Kemal Bey'in kızı.
Siktir, çık şimdi işin içinden.
Sanırım kendime gelmem lazım.
Telefon sesi odamda yankılanırken gözlerimi açtım ve telefonu açıp kulağıma koydum.
"Buyrun?" Dedim, nazik olmayan bir ses tonuyla.
"Merhaba,Hakan Aksoy'un oğlu Savaş Aksoy'la mı görüşüyorum?" Dedi telefondaki kişi. Sesi yaşlı olduğunu kanıtlıyordu.
"Evet benim,siz kimsiniz?" Diye sordum bezgince. Bu kaba hareketim biraz önce buradan ayrılan sutyeni gözüken kadın yüzünden olabilirdi.
"Ah,o zaman kendimi tanıtayım. Ben Babanın diğer ortağı olan Kemal Günay. Bir saat sonra evime gelebilir misiniz? Bir konu konuşmak istiyorum." Nazik sesi ve söyledikleriyle yerimden diklendim.
"Elbette, kusura bakmayın efendim. Zor bir gün geçirdim. Tabiki geleceğim. Konumuzu bekliyorum." Dedim hemen sakin bir sesle. Eh öncekinden daha ılımlı olduğum için şanslı hissedebilirim değil mi?
"Teşekkürler. Konumu atacağım." Diyerek telefonu kapattı. Telefonu eski yerine koyup çantamı alarak odamdan çıktım.
Zaten bir derslik girmem lazımdı ve o da o kızın sınıfıydı. Gözlerim onu aradı ama bulamadı.
Koridorlardan geçip otoparka geçtim. Siyah arabama binip Kemal Bey'in telefonuma attığı konuma baktım.
Navigasyon ile arabamı onun evine sürdüm.
Karısı ve iki çocuğu vardı. Birisi benim talebem. Siktir onu arzulamıştım. Diğeri kızın ağabeyi idi.
Çok geçmeden onların evine geldiğimde arabadan inip kapıya ilerledim. Zile bastığımda genç bir hizmetçi açmıştı. Benim evimde yoktu. Tek başıma yaşamayı seviyordum.
İçeriye girdiğimde salonda Kemal Bey'in ayakta olduğunu gördüm.
"Merhabalar,efendim." Dedim, saygıyla. O benden büyüktü ve ve ben her zaman büyüklerime karşı saygılı olmalıydım.
Annem öyle öğretmişti.
Annem...
Onu kaybetmiştim. İki yıl önce bir kaza ile annemi kaybetmiştim.
Babam çöküşe girmişti ama hemen toparlandı tıpkı benim toparlanmak zorunda kalmam gibi.
"Merhaba,evlat. Seni gördüğüme sevindim. Hakan harika bir evlat yetiştirmiş." Annem. Annem demek istemiştim. Annem beni yetiştirdi, demek istedim ama sustum. Dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Teşekkürler,efendim." Dedim nazik bir ses kullanarak.
Bana döndü ve gülümseyerek bana baktı.
"Kızımla tanıştın mı?" Diye sordu.
"Evet, bugün onun dersine girdim." Ona okuldan bahsetmeyecektim. Bilmese de olur.
Kapıda sesler duymuştum ama umursamadım.
"Kızım senin gibi öğretmeni olacağı için çok şanslı." dedi Kemal Bey.
"Umarım Efendim." dedim. Harika, şımarık hadsiz bir kızınız var. Elbette bunu demezdim.
"Baba, ben geldim." diyerek salona giriş yaptı o kız. Demek eve gelmişti. Gözlerim üzerinde iken babasına yaklaşıp dudaklarını
-okulda iken öpmek üzere olduğum dudaklarını- babasının yanağına bastırdı.
Babası ona sarıldı.
"Hoşgeldin,güzel kızım. Okul iyi mi? Beğendin mi?" Diye sordu, kızına
"Fena değil baba." dedi kız ve gülerek göz devirdi. Bana kısa bir an baktı.
Kemal Bey'in da gözleri beni bulunca kızına beni gösterip "Kızım tanıştırayım." dedi. "Okulun diğer ortağımın oğlu Savaş Aksoy." dedi. Kızın yüzündeki ifade çok çabuk değişip bana çevirdi o yeşil irislerini
Gülümsedim.
Sanırım bunu beklemiyordu çünkü yüzünde şaşkınlık denen bir ifade vardı ve bu ifadeyi görünce sadece gülümsedim.
"Bundan sonra ders konusunda sana yardımcı olacaktır." dedi, Kemal Bey.
Kız babasına dönerek,
"Gerek yok baba. Zeki değil miyim ben ya?" Dedi tuaf ses çıkarak. Dudağını büzmüştü.
Güldü kızına Kemal Bey, ben de dayanamayıp gülümsedim. Bu kız çok acayip biri.
"Hayır aksine çok zekisin. Bu yüzden fazlaca çalışmalı ve seni koltuğuma oturtabileyim." Dedi Kemal Bey. Kız daha da şaşırarak babasına baktı."Ama ağabeyim?" Diye sordu.
"O yurt dışındaki yakında açacağımız şirketin başında duracak. Sende burdaki şirketin başına oturacaksın benden sonra. Ama çok çalışmalı. Artık emekli olmalıyım değil mi?" Diye sordu Kemal Bey gülerek. Bana baktı .
"İşletme için ideal bir öğretmen olacaktır sana." Dedi kızına.
Kız sevinçten çılgına döndü ve babasının boynuna atladı. Evet babası onu kendi şirketin başına oturtacak diye sevindi. Kim sevinmez ki. Babam da istiyordu ama ben kendi halimden memnunum.
Onların sevincini izlerken bir zamanlar babamla böyle olduğumuzu hatırladım.
"Baba bak, bu okul harika benim için. Lütfen beni o okula gönder. Söz veriyorum çok çalışacağım." Dedim babama. Babam gülerek bana baktı.
"Biliyorum yapacağını evlat. Elbette gidebilirsin. Ama annene de söyle olur mu?" Diye ricada bulununca başımı hızla sallayıp annemin yanına ilerledim ve ona kocaman sarılarak"Annecim,gideyim mi?" Çocukça çıkan sesimle kahkaha atan anneme baktım. Güzel gülerdi.
"Tabiki de gidebilirsin, benim yakışıklı oğlum. Ama sakın orda bir kızı üzme." Dediğinde göz devirdim.
"Ben oraya daha iyi eğitim için gidiyorum, kız tavlamaya değil." Dedim bezgince.
"Biliyorum ama bir kız senin bu yakışıklılığını görürse ve senden hoşlanırsa diye söyledim. Sakın ümit verme." Dedi annem ciddiyetle.
Sadece başımı salladım.
Sonrasında annem ve babama kocaman sarıldım. Onlarda bana sarılmıştı.
Güzel bir andı. Küçüktüm. Daha ön veya on bir yaşındaydım ve yaz tatili için okula gitmeyi düşündüm. Kamp okulu.
Yüzümde bir gülümseme varken daha fazla onların sevincini bozmak istemediğim için izin isteyip evlerinden ayrıldım.
Arabama binip evime sürdüm.
Eve geldiğimde hemen üstümdekilerini çıkarıp duşa girdim. Bugün spor yapmayı unutmuştum. Ama yarından sonra bunu unutmayacaktım.
Duştan sonra kendime sağlıklı bir akşam yemeği yapıp şarap doldurdum kendi kadehime.
Yemeği afiyetle yerken yarın için biraz çalıştıktan sonra - gece yarısına kadar - gözlerim yorgunlukla kapanıyordu. Yarın yeni bir gündü.
Yatağıma girdim ve çok geçmeden ışıkları kapatarak gözlerimi kapattım. Uyku beni içine çekene kadar annemi düşündüm.
Onu özlemiştim.
Az önce okuduğunuz bölüm Savaş Aksoy'un gözünden ilk bölümdü. Onun ilk günü böyleydi. Harika Ayçin Günay'ın aşık olduğu adam böyleydi ve Ayçin'e aşık olduğu zaman için de bir bölüm geleceğini burdan belirtmek istedim.
Aşık Savaş Aksoy ve Aşık olmayan Savaş Aksoy.
Az önce okuduğunuz Aşık olmayan Savaş Aksoy.
25. Bölüm ile devam ediyoruz.
Özel bölüm için bilemem ama o da gelecek. Sadece bunu bilin yeter;)
İyi günler:)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 40.85k Okunma |
1.04k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |