@nilanka
|
İçimizdeki çocuk tutunmak ister yalanlara. Anlatılan tüm masallara ama biz masallarla büyümemiştik. Aksine kan ve kavgayla büyümek zorunda bırakılmıştık. Aydoğan yere çökmüş ağlarken neden neden diyordu kendi kendine bağırıyordu. Onun eline dokundum elini kafasına koymuş kulaklarını kapatıyordu. - ben Safir safirin hep yanındayım, sana söz veriyorum seni asla bırakmayacağım. Sen katil değilsin aksine sen safirsin saf kalplisin... cümlelerim öyle yetersiz geliyordu ki şimdi. Ağzım kuruyor beynim ve ruhum bulanıyor beni karanlığa itiyordu. - iyiyim iyiyim sorun yok. Aydoğan yerden kalkmış gülümsüyordu. Ama aynı zamanda da ağlıyordu. İşte hayatımızın özeti buydu. Zalimler hep kazanır, bazen de iyiler zalimlere dönüşmek zorunda kalırdı. - buradan gidiyoruz biz! Diye bağırınca o adam bize baktı. Ve yüzünde tehditkar bir gülümseme vardı. - nereye gideceksiniz! Bir eviniz var mı? Diye kalbimizi deşmişti. Bir evimiz olacaktı ama o zamanlar henüz on üçtük. Benim evim dedim kendi kendime Aydoğandır. - benim bir evim var ama sen o taş kalbinle bunu asla anlayamazsın. Dediğimde adam üzerimize yürüyünce Aydoğan önüme geçti. - ona bir daha yaklaşırsan seni de öldürürüm. Sesindeki ton oldukça sertti. Bu kalbimi yumuşatmıştı. Burada uzun süre daha kalacaktık. Özgür olana kadar. Bunu biz değil bizimki öksüz çocuklar değilde zamandan koparılmış kötü niyetli bir insan istiyordu. Ölsek kimse duymazdı ama kalbim o ölse atmayı keserdi. |
0% |