@nilanka
|
Adam bizi yıkık dökük bir yere getirmemişti daha çok kapalı bir yerdi ama güzeldi. En azından duvarları var diye sevinmiştik. Birbirimizin ellerini hiç bırakmadık. - korkmayın size bağırmam sadece şakaydı Eğer kurallarıma uyarsanız mutlu olursunuz ve yaşarsınız. Yaşamak bile bir başkasına bağlıydı. Su almazsak tıpkı bir çiçek gibi solardık. O da bunu çok iyi biliyordu. Bu duvarlar bizim evimiz olacaktı. O gün ise bu hediyenin farkında olmadan tıpkı sokağa atıldığımız gün gibi korkuyorduk. Safir olmanın bedeliydi bu. - korkma, kimse senin ruhunu öldüremez Safir kendi canımı veririm ama asla buna izin vermem. Diyordu Aydoğan gözlerime bakıyor kısık sesle konuşuyordu. Yüreğim nasıl ona bağlanmasın ki daha o zaman bağlanmıştı. - bu grubumuzdaki diğer çocuklar onlarda sizin gibiler. Bizim gibi bunu sanki farklı bir şeymiş gibi söylüyordu ama öyle değil miydi? Sıcacık evinde oturanlarla aynı olamazdık. Çünkü onlar aç yatmazken biz buna alışkındık. Yine de şikayet etmemeye çalışıyor birbirimize tutunuyorduk. Gece olduğunda Aydoğan'a sokuldum. Üşüyordum. O beni hem kalbiyle hem de elleriyle ısıtabilirdi biliyordum. Üşüyen elimi avcının içine aldı. Kendi elide soğuktu halbuki ama yine de ben o soğukluğu hissetmiyordum. Aksine elim elektirikleniyordu. Bedenim ruhum, onu tanıyor gibiydi. yabancı değildim bu hisse. O da çaresizdi bende çaresizliğimizden yaptığımız o salıncağı koparmamak için ikimizde tutuyorduk. - ne yapıyorsunuz? Ha Yoksa siz. Deyip gülüyordu Banu adının bu olduğunu söylemişti bize. utanmıştım. Gerçek anlamda. - biz...dostuz iyi dostlar. - hadi be oradan. Deyip kıkırdamaya devam ediyordu. - ne güzel benim tutunacağım kimse yok. Beni seven kimse yok dünyada şanslısınız. Birbirinize sıkıca tutunun. Deyince gözleri dolmuştu. İşte kimsesiz olmak bu demekti. Ayağa kalkıp ona sarıldım. - safirim kalbini seviyorum. |
0% |