@nillys_perrie
|
Anlayamıyordum şuan ben buse kardeşim av? Donakalmış şekilde buseye baktım. İçten bir şekilde karşımızdaki sarışın adama gülümsüyordu. "Buse" dedim titreyen sesimle. Seslenişimle beraber dikkatini bana vermişti. "Buse herzamanki yaptığın eşşek şakaları sanırım" dediğimde sarışın yine beni rahatsız eden kahkahasını atmıştı. Her bana tanıdık gelen bu kahkahayı attığında yüzüm buruşuyordu. "Misafirimiz ayakta kaldı gençler ne biçim misafirperverlik bu" sarışın adam yanındakilere söylemişti bunu. Yanındakilere göz attım. Kız olan hafif çilli beyaz tenli mor saçlıydı. Değişik bir havası vardı. Onun yanında kıvırcık saçlı oldukça kaslı hafif çekik gözlü bi adam dikiliyordu. Kıvırcığın yanında asker traşlı geniş omuzlu esmer bir adam duruyordu. Onun yanında ise sarışın adam vardı. Buse ve ben karşılarındaydık. Hızlıca etrafa göz attım. Köşede şömine vardı karşısında oturmak için puflar vardı. Orta kısımda oturabilmek için koltuk takımı yer alıyordu. Tv yoktu. Avize çok gösterişli taşlıydı. Arka tarafta mutfak olduğunu tahmin ettiğim bir kapı vardı. Kapının yanında ise yukarı çıkabilmek için merdiven vardı. "Leyal" busenin seslenmesiyle irkilerek ona döndüm. "Yorucu bir gündü otur dinlenelim" dediğinde sinirlenmeye başlamıştım. "Buse neler oluyor av ne demek neden sana kardeşim dedi" sorgulamaya başlamıştım. Çünkü buse bana tek çocuk olduğunu kardeşi olmadığını söylemişti. "Zamanla ögrenirsin cevapları otur şimdi" yanıt verdiğinde arkamı dönüp kapıdan çıkabilmek adına elimi kulpa atmıştım. Kapı açılmıyordu. Benim bu hareketimle beraber evin camları bi anda demir birşeyle kapanmaya başladı. Korkmaya başlamıştım. Sarışın yine korkunç kahkahasını atıp yanıma adımladı. Onun bana geldiğini gördükce geri adımladım. Onun adımları durduğunda göz göze geldik. Gülümsedi gamzeleri olduğunu farketmiştim ve çok güzel gülüyordu. Sanki beni birşeye teşvik edercesine gülerek dediği şeyler tüylerimi ürpertti. "CEHENNEME HOŞGELDIN" dediği anda ensemde oluşan bir sızıyla uykuya çekildim. Koşuyordum deli gibi yardım çığlıkları atıyordum koş koş koştuğum yollar bitmiyordu sanki bir sonsuzlukta sonu olmayan bir yere ulaşmaya çalışıyordum. Neyden kaçıyordum bilmiyordum ne için yardım dilendiğimide bilmiyordum. Ama tek hissettiğim kurtulmam gerektiğiydi. "Leyal" dedi biri ve peşinden o iğrenç kahkaha atıldı. Yine o korkunç kahkaha. "Ne istiyorsun" diye karşılık verdim. Yine kahkaha atıp "kana kan" dediğinde anlamamıştım. Kana kan da ne demek oluyordu böyle. Bir anda kan kusmaya başladım buda neydi böyle ölüyormuydum kana kan dediği şey bumuydu yoksa. Ağzımdan kan geldikçe nefesim kesiliyordu. Yere çöktüm. Kan kusmaya devam ederken son nefesimi verecek gibiydim. Bir anda gözlerim karardı. "Leyal" biri sesleniyordu bana ama gözlerim sanki çivilenmiş gibi bir türlü açılmıyordu. Kesik kesik inlediğimi fark ettim. "Leyal 2 gündür uyuyorsun bu şekilde işimize yaramazsın onu sinirlendiriyorsun uyan artık" bu sesi biliyordum buseydi. Gözlerimi zar zor açıp gözlerimin aydınlığa alışmasını bekledim. Boğazım kurumuş ve acıyordu. Kısık bir sesle "su" dedim. Buse elinde bir bardakla gelip ensemden tutup başımı hafif kaldırıp bardakdaki suyu dudaklarıma yaklaştırdı. Kana kana içmiştim. Sanki cehennem ateşindeydim de o su söndürsün ateşi istemiştim. Suyu içtikden sonra başımı tekrar uzandığım yere koydum. Sonra aniden fırladım. Buse tepkilerimi dikkatle süzüyordu. "Buse" dehşetle adını seslendim. Efendim dercesine bana bakıyordu. "Buse neler oluyor bana açıklayacakmısın artık" dediğimde bir cevap bekliyordum. Hiçbirşey normal değildi. Biyolojik babamı görmek için çıkmıştık ama buse beni bambaşka insanların yanına getirmişti. "Şuan için birşey söyleyemem Leyal sadece zorluk çıkarma dostun olarak vereceğim son uyarı budur" dediğinde sinirlerime hakim olamamıştım. Az çok busenin beni kandırıp tehlikeye attığının farkındaydım. Bu farkındalık ağzımı bozmama neden olmuştu. "Seni kaltak ne dostluğundan bahsediyorsun" diye sorduğumda şaşırmıştı. "Bak şuan hakkımda ne düşünüyorsun bilmiyorum ama şunu bilki bu yola girdiğimde sana karşı olan her tavrım içtendi. O yüzden dostluğumu bu işle karıştırma ve zorluk çıkarma. Zarar gör istemem. Hele bu zararı kendim vermeyi asla istemem. Buna beni zorlama" dediğinde boşa konuştuğumu fark etmiştim. Etrafa baktığımda bir yatak odasında olduğumu fark ettim. Tek kişilik yatak ve çalışma masası dışında odada pek birşey yoktu. Cam vardı ama demir birşeyle kapanmıştı. Çok kasvetli bir ortamdı. Buseye göz attım. Gözleri üzerimdeydi. "Neden yaptın şuan neyin içindeyim" korkuyla sorduğum soruya ilk başta cevap vermeyecek sandım. Fakat buse beni şaşırtıp bir cevap vermişti. "Av" demişti sadece. Tabi av sarışının söylediği şeyde avdı. "Avcı olmadan av olurmu avcımda senmisin" dediğimde gülümsedi. "Şuana kadar bendim avı tamamlayacak olan başkası" dediğinde anlamıştım kimden bahsettiğini. Başım şuan fena dertteydi. Merak içimi kemiriyordu neyin içindeydim beni ne bekliyordu benden ne istiyorlardı bilmiyordum. "Aşağı inmemiz lazım bizi bekliyorlar" dediğinde sessiz kaldım. İnmem gerekiyordu çünkü neyin içinde olduğumu çabuk kavramam gerekiyordu. Ayağa kalktım. Buse de ayaklanıp kapıya yürümeye başladığında onu takip etmeye başladım. Odadan çıktığımızda boş bir koridor karşıladı bizi merdive doğru ilerlerken bu katta bi kaç oda daha bulunduğunu fark etmiştim. Odaların birinde tıkırtı sesi geliyordu. Sesi aldığımda duraksamıştım. Bunu fark eden buse "uzak dur o odadan" diyerek bana çıkışmıştı. O odayı fark etmiş olmam buseyi korkutmuştu. Halâ durup odaya dikkat kesilmiş olmam buseyi sinirlendirmişti. Kolumdan tutup beni merdivene yönlendirmişti. Aşağı indiğimizde odadaki tüm gözler üzerimize çevrilmişti. Beni evde karşılayan herkes burdaydı. İlk girdiğim salondaydık. Ama birşey farketmiştim. Görmüş olduğum herkes burdaysa yukarda odada ses yapanda kimdi. Odamı bunlardan biriydi yoksa benim gibi ne olduğu belirsiz bu şeyin içinemi düşmüştü. Sarışın adamla göz göze geldik. Bakışları bana birşey anlatmak istercesine derindi. Boğazını temizleyerek "otur" dediğinde ikiletmedim. Normalde çabuk sinirlenen herşeye büyük tepkiler veren biriydim. Beni uyuttukları şeymiydi beni şuan bu kadar sakin tutan şey. Hayır değildi nasil bir tehlikenin içindeydim onu çözmek için sakin olmam gerekliydi. Tekli boş olan koltuğa geçip oturdum. Busede mor saçlı kızın yanında yer almıştı. Buse bu yalnızlığımın yanındaki tek yoldaşımken sanki bana zarar verecekmişcesine şuan onların yanında karşımdaydı. İlk tanıştığımız anı hiç unutmam. Üniversite yıllarımızın ilk günüydü. Ben annemle kavga etmiş lavaboda okulumun ilk günü sadece ağlıyordum. Buse birini arıyormuşcasına lavaboya gelmişti. Beni salya sümük görünce üzüntüyle bakmış karşıma geçip elleriyle gözyaşlarımı silmişti. Hayatımda ilk kez biri gözyaşlarımı silmişti. Ben buseye o ilk gün nasıl sorgulamadan güvenmiştim bilmiyordum. Herkese kapalı kutu gibi olan ben hemen buseye açılmış kendimi gösterip beni tanımasına izin vermiştim. Buse sayısal bölümdeydi ben ise edebiyat okuyordum. Aynı sınıflarda değildik ama her boşlukta bir araya gelir birbirimize iyi gelirdik. Busenin ihanetiyle geçmişe dalmış bir şekilde düşünürken sarışın adını henüz bilmediğim adam konuşup beni geçmişimden çıkarmıştı. "Uzun süredir seni arıyorduk tam umudumu yitirmişken buse seni buldu" dediğinde umarım benden ne istediklerini dile getirirdi. Devam et dercesine suratına baktım. "Sen o doğru ve uygun kişisin" dediğinde ne için uygundum bilmiyordum ama merak ettiğim bir bölüm vardı. Sözünü keserek sorumu sordum. "Babam bu hikayenin tam olarak neresinde" sözünü böldüğüme sinirlenmiş gibiydi. Cevap vermeyeciğini düşünürken cevabı çoktan almıştım. "Aslında hiçbiryerinde dikkat çekmeden seni yanıma almamız gerekliydi. Bu evrende güçlerimizi kullanamıyoruz. Sizin evrende sadece 3 senede bir görünen mavi dolunay çıktığı zaman güçlerimizi kullanabiliriz. Seni ararken 2 kere mavi dolunayı kaçırdık. 6 senedir bu lanet evrende sizin gibi yaşamaya çalışıp seni aramak çok zordu. Babanı buse anlattı bizde seni babana gidiyormuş gibi yaparak tüm dikkatleri babanın üstüne çektik baban hayattamı onu bile bilmeden" dediğinde hayal kırıklığıyla buseye baktım. Ona anlattığım her anı her durumumu bir köstebekmişcesine herşeyimi anlatmışmıydı yani. Bi saniye şuan hayal kırıklığın sırası değildi ne evreninden bahsediyorlardı bunlar kafayı mı yemişlerdi. Benim bildiğim bir evren vardı oda dünyaydı. Neydi bunlar 3 harfli falan filanmı. Düşüncelerime kaşımı çatmıştım. 2 günde zihnim bu hale geldiyse uzun süre kalsam kim bilir neler olurdu bana. Burdan acil kurtulmam gerekiyordu. Sinirle sordum. "Ne evreni bu ne saçmalık kafayı mı yediniz bu hayatta tek bir evren var" dediğimde hepsi birden gülümsedi. Mor saçlı olan kız cümleyi devraldı. Sesi çocuksuydu. Başka şartlar altında olsaydık bu kızın bir çizgifilm karakterden olduğuna inanırdım. Çok güzeldi ama şuanki şartlarımız onu gözümde canavarlaştırmıştı. "Biz bu evrene ait değiliz ve burda güçlerimizi kullanmadan 6 sene durmak iyice bizi boğmaya başladı ama sona geldik sayılır sıra 1 sene sonra çıkcak olan mavi dolunayı beklemekde" dediğinde artık çıldırma noktasındaydım. Ne gücü ne mavisi Ayağa kalkıp sinirle hepsine tek tek baktım. "Sizi gidi ruh hastaları yeriniz başka bir evren değil sizin. Yeriniz deliler hastanesi. Beni çabuk bırakın" sinirle bağırdığımda beni kimse ciddiye almadı. Öylece tepkilerimi izliyorlardı. "Bize inanmaman normal söz mavi dolunay çıktığında kendi evrenimize geçtiğimizde orda seni evrenimizi gezdirmekden büyük bir zevk alacağız" cümleyi kuran sarışına döndüm. Bunlar ne saçmalıktı böyle hepsi kafayı yemiş gibiydi. "Siz çıldırmışsınız hadi diyelim öyle bir evren var beni alıp ne yapacaksınız ve beni bu evrenden nasıl çıkaracaksınız" diye sorduğumda amacım bu delilere inanmış olmak değildi. Sadece bana tam olarak ne yapmayı düşündüklerini çözmeye çalışıyordum. Sarışın olan bana cevap verdi. "Seni kendi evrenimize götürmek için birinin kanı dökülecek" cümleyi kurduğu anda yukarda bir kızın çığlıkları yükseldi. Yardim istiyordy. Donup kalmıştım beni öldüreceklermiydi. Rengim benzim atmış şekilde donakalmışken cümlesine devam etti. "Ve sen güzelim bize evrenimizde reenkarnasyon için lazımsın ruhunu değil bedenini istiyoruz" dediğinde delilere baktım. Bunlar gerçekden delirmişlerdi. Artık biliyordum burdan kurtulamazsam bu delilerin bu inançların arasında bir ritüele kurban gidecekdim. Mavi dolunay kan dökmek ruh bunlar bana tek birşeyi çağrıştırıyordu. Ritüel... |
0% |