Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm:uzun Geceler

@nilsoygan

Yelda 

 

İsmimin anlamı en uzun gece.İsmim benim kaderimdi.Uzun geceler hep ensemdeydi.Nefes alamadığım,gözyaşlarımın ruhumu yaktığı,kalbim ortasına acının yuva yaptığı,yağmurun düştüğü yeri acıttığı geceler yaşadım ben.Yalnızlık bir şeytan gibi gölgemde gezdi.Yılan dilinden dökülen sözleri sinsi sinsi dolaştı etrafımda,yalnızlığın şeytanları,dört bir yanımı kuşattılar,bu savaşta ne silahım vardı ne de kendimi savunabileceğim bir zırhım,o savaş meydanında ateşten okların altında kaldığımda hiçbirşey yapamadım sonra bir ok saplandı kalbime,oraya zehrini akıttı,siyaha bulandı kalbim,katran kadar acı,gece kadar yoğun bir siyah.Sonra her yerime dağıldı o zehir,duygularımı öldürmedi ama onların üstünü örttü,onları bastırdı,duygularıma işkence etti o siyah.Ve ben beyazımı kaybettim.

 

Yine o uzun gecelerden birindeydim işte hoş hiç gitmemişti ki o geceler.Sırtımda yağmurdan dolayı ağırlaşmış sırt çantam,ıslak bir kabanım ve her adım attığımda ses çıkaran converse'lerim vardı.Saat gecenin üçüydü ya da beşiydi bilmiyorum,zaman kavramını uzun zaman önce yok saymıştım,zamanda çok canımı yakmıştı benim.Akrep beni dondurmuş,yelkovan beni yakmıştı.Akrep ve yelkovandan istediğim tek şey bazı geceler hızlı geçmeleriydi ama onlar beni dinlememiş ve istememişlerdi.Onlar bile beni terk etmişlerdi.O yüzden zamandan nefret ederdim.Hiç birşeyim planlı değildi benim,saat görmeye dayanamazdım mesela.Bazen derslere bile bakmazdım saat kaçta diye ya da zilin çalmasına kaç dakika kaldığını bile bilmezdim ben.Nefret ederdim zamandan,aslında çoğu şeyden nefret ederdim.

 

Şimdi Ankara sokaklarında dolaşıyorum.Hava soğuk,yavaş ama dondurucu bir ayaz var,ayak parmaklarım buz kesmiş,parmak uçlarım kıpkırmızı,burnum akıyor,gözlerimin akları kırmızıya boyanmış.Kulağımda bir kulaklık,Rusça bir şarkı çalıyor,

odaklanamıyorum.Önümü dahi göremiyorum.İçtiğim şaraplardan olsa gerek.Ama vücuduma zıt,kalbim alev alev yanıyor,'görmüyor musun ayazı,ne kadar soğuk,neden geçmiyor yangının'diye sormak istiyorum ama soramıyorum,biliyorum çünkü,haklı kalbim bu haykırışlarında,zorluyor göğüs kafesimi'geçir benim acımı'diye,ağlıyorum'yapamam'diyorum.Ben aciz ve zavallı bir kızım,herşeyden korkan,hassas ve herşeye kırılan,fiziksel olarak zayıf,içinde fırtınalar kopan ama dışında kılı kıpırdamayan bir kızım ben.'Geçiremem acını ben'diyorum titreyen dudaklarımla,yalvarmaya devam ediyor kalbim,sadece bakıyorum,artık ağlamıyorum,bomboş bakıyorum.Ruhsuz bir insan gibi.

 

Ertesi Gün

 

Sabah uyandığımda güneş yeni yeni doğuyordu.Kaldığım otel odası sıcaktı.Ya da gördüğüm kabuslar yüzünden terlediğim için sıcak geliyordu.Saçlarım boynuma yapışmıştı ve başım zonkluyordu.Üzerimdeki battaniyeyi çektim ve savsak adımlarla lavabonun yolunu tuttum.Soğuk su ellerime dolduğunda yüzüme çarptım.Aynadan kendime baktığımda bir çöküş gördüm.Gözlerimin içinde hiçbir duygu yok gibiydi,ruhumu kaybetmiştim ve şu acımasız dünyada onu arıyor gibiydim.İçimdeki bitmek bilmeyen bu ızdırap beni yakıp,kül ediyordu.Ruhum kaybolmuştu,bedenimde artık dayanamıyordu.

 

Odaya geri döndüğümde hava iyice açılmıştı.Üzerimdeki kıyafetler buruş buruştu ve çantamda ıslaktı.Sadece cüzdanımı alıp otel odasından çıktım.Asansöre bindiğimde 1.Kat tuşuna bastım ve beklemeye başladım.Otelin kapısından çıktığımda gözlerimi kısmak zorunda kaldım.Etraf cıvıl cıvıldı dün geceye nazaran.En yakın AVM'ye girdiğimde çalışan beni karşıladı.Kendime bir mavi,bol paça pantolon ve beyaz bir sweetshirt aldım.Kasada ücreti ödedikten sonra eski kıyafetlerimi çöpe attım ve kuaföre gitmeye karar verdim.Saçlarıma bakım yapıldıktan sonra hafif bir makyaj yaptırdım ve onunda ücretini ödeyip kendimi sokaklara attım.

 

Okuyacağım üniversitenin önüne geldiğimde dersime son 15 dakika olduğunu gördüm.Ben bir hukuk öğrencisiydim.Ve ilk ders Anayasa hukukuydu.

 

Derse girdiğimde arka sıraya oturdum ve kulağıma kulaklıklarımı geçirdim.Arkada çalan şarkıya eşlik etmeye başladım.Hocanın yazdıklarını yazıyor ve bir yandan şarkıyı mırıldanıyordum.2 saatin sonunda ders bitti,doğruldum ve vücudumu esnettim.Kahve almak için ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.Kafeteryadan çikolata ve kahve aldım.

 

İkinci dersi dinlemek için sınıfa girdiğimde oturduğum yerin yanında birinin olduğunu fark ettim.

 

Kaşlarım çatılırken emin adımlara sıraya doğru ilerledim.Yerime oturduğumda yanımdaki adam kıpırdamadı ve elindeki kalemi döndürmeye başladı.Yandan bir bakış attığımda saçlarının birer sarmaşık gibi insanı saran bir hali olduğunu gördüm.Ama bu saçlar Ankara kadar soğuktu.Alnına dökülen saçlarının altında kahverengi gezegene benzeyen gözleri vardı.Simsiyah kıvrımlı kirpikleri gözlerini çevreliyordu.Kemerli bir burnu ve kırmızı,en güzel şiirlerin oradan döküleceği şairimsi dudakları vardı.Parmaklarının orada dans edeceği keskin bir çene hattı ve kavrulmuş kahve gibi teni vardı.

 

Onu daha fazla incelememeye karar verip önüme döndüm.Ve ders başladı.

 

Ders çıkışında kulağıma kulaklıkları taktım ve sakin bir şarkı açtım.

 

Ormanları çok severdim.Eskiden evimizin yanında koskoca bir orman vardı.Her zaman evin kargaşasından kaçar ve oraya sığınırdım.Ağaçlara dokunur,o güzel toprak kokusunu içime çekerdim.Ayakkabılarımı çıkarır toprağa başardım.Öyle güzel bir his bacaklarımdan başlar ve yavaş yavaş vücuduma yayılırdı.Hani en sevdiğiniz yemeği yerken hissettiğiniz o haz ya da sınavlardan yüksek aldığınızdaki o tatmin edici duygu gibiydi.Beni evde hissettirirdi.Damarlarımın arasında huzurun gezdiğini hissederdim.Bazende yağmur yağardı ve ben gözlerimi kapatıp o yumuşak ama soğuk su tanelerinin tenimi değmesini dinlerdim.Kokusunu içime çekerdim.Yağmur suyu vücudumda gezerken her yaramın iyileştiğini hissederdim.

 

Şimdi yine yağmur yağıyordu ve yine yaralarım vardı ama artık ne yağmur iyileştiriyordu yaralarımı ne de yaralarım kanamayı bırakıyordu.Kabuk bağlamayan bir yaraya sahip olmak acı vericiydi.Her detay beni o günlere tekrar götürüyor ve sızlıyordu ruhumdaki kesikler.Saramadım ruhumdaki kesikleri çünkü ellerimde yaralıydı benim.İnsanın yaralarını sarması için ilk önce elleri olması gerekiyordu ve ben ellerimi kaybetmiştim.Bu yüzdendi benim bu kadar sitemim,acım,yalnızlığım.Acı insanı soğuk bir ayazda gezdirir sonrada alev gibi bir çöle bırakırdı ve sen hiçbirşey yapamazdın.Çaresizce beklerdin acının geçmesini ama geçmezdi o acı.Etrafında dolanıp dururdu.Her zaman zehirli ninnilerini söyler ve seni uyuturdu.Sonra sen gittiğini sandığında gölgende olurdu.Peşini bırakmazdı.Asla bırakmazdı.

 

Yağmur damlaları beyaz sweetshirt'mü ıslatırken sokaklarda dolaşmaya başladım.Ankara'da benim gibiydi.'Dengesiz'Sabah güneşli bir hava varken şimdi kapalı ve yağmurlu bir hava vardı.Belki de bu yüzden seviyordum Ankara'yı beni yansıttığı için.Ankarada soğuktu mesela,hava güneşliyken bile bir soğukluk vardı.Her zaman bir hüzün taşırdı içinde.Çok kişi ağlardı duvarlarında,çok kişi hüzünlenirdi yağmurlarında.Çok kişi kendini kaybederdi sokaklarında.

 

Şuan neredeydim bilmiyordum,otelden ne kadar uzaktaydım bilmiyordum.Geri nasıl döneceğimi bilmiyordum.Yolumu kaybetmiştim.Zaten hiçbir zaman bulamamıştım ki ben yolumu,benim ilerlediğim yerler hep sisliydi.Ya da benim gözlerim buğuluydu bilmiyorum.

 

Hava kararmaya başladığında göz kapaklarım ağırlaştı.Telefonumu cebimden çıkarıp ekranını açtığımda navigasyon uygulamasına tıkladım.Otelin yerini bulduğumda navigasyona uygun yürümeye başladım.

 

Sonunda kendimi yatağa attığımda bacaklarımı hissetmiyordum.Gözlerim saate takıldı.01.23.Kendimi kalkmaya zorladım.Kendime mini buzdolabından bir beyaz şarap çıkarttım ve bardağa doldurdum.

 

Kafama diktim.Elim cebimdeki sigara kutusuna gitti.İçinden bir dal sigara alıp çakmağımla tutuşturdum.Sigaranın dumanı yavaş yavaş odaya dağıldı.Sanki yanan sigara değil benim ruhumdu.Ucundan çıkan beyaz dumanlar benim duygularımdı.Ruhum yavaş yavaş yanıyordu bu sigara gibi.O acı koku boğazımı yaktı.Ciğerlerim ızdırap dolu sesler çıkarmaya başladı.Kalbim Göğüs kafesime sığmaz oldu.Ellerim titrerken sigarayı küllüğe bastırdım ve zar zor ayağa kalktım.Çığlık atmak istiyordum.Koşmak istiyordum.Ayaklarım ağrıdan kopana kadar koşmak istiyordum.Artık oda bile bana dar gelmeye başladı.Kendimi otelden dışarı attığımda boş sokaklarda koşmaya başladım.İçim bulanıyordu,bütün vücudum kırmızı alarma geçmişti.Deli gibi titriyordum.Ayaklarım beni tutamaz olduğunda kendimi ara sokaklardan birine attım ve duvara yaslandım.Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.Ellerim kalbime koyduğumda orayı sıktım,nefesim daralıyor,gözlerim kayıyordu.

 

Gözlerimi kapattım ve kendimin bir denizde olduğunu hayal ettim.Durgun,sakin ve masmavi bir deniz.İçindeyim,etrafımda rengarenk balıklar geziyor.Sonra onu görüyorum güneş kadar sarı saçları ve deniz kadar masmavi gözleriyle bana bakıyor.Kaydırak gibi burnu,kırmızı ve dolgun dudaklarıyla bana gülümsüyor.El sallıyor.Zar zor dudaklarım yukarı doğru kıvrılıyor.Narin ve ince ellerini bana uzatıyor,tutuyorum beni yüzeye çıkarıyor.Kollarını boynuma doluyor,kokusunu içime çekiyorum.

 

Kirpiklerimi açtığımda sakinleşmiş bir şekilde nefes alıyordum.Yanımda olmasa bile beni sakinleştiriyordu.

 

Ellerimi buz gibi soğuk zemine dayadım ve ayağa kalktım.Etrafıma baktığımda her yer sessiz ve karanlıktı.Eskiden karanlıktan deli gibi korkardım.Daha doğrusu karanlıktan çıkacak şeylerden korkardım.Sonra büyüdüm ve ben en çok korktuğum yere sığındım.Karanlığa.Gölgeler beni insanlardan sakladı.Kollarını bana doladılar.İlk başta bu iyi gibi geldi ama sonra karanlığın tilkileri etrafımı sardı bir ayindeymişim gibi beni bağladılar ve ilahilerini söyleme başladılar.Zehirli ama tatlı o ilahi beni uyuttu.Karanlık beni kendine bağladı,takıntım oldu.Yine o karanlık sokaklarda yürüyordum işte,tilkiler arkamdan ilahilerini söylüyorlardı.Onlara kulak asmadım.Bir iki kere öksürdüğümde,hasta olacağımı anladım.Boğazım ağrıyordu ve burnum akmaya başlamıştı.

 

Hastaneye gitmeye karar verdim.Astımım vardı ve hemen hasta oluyordum.

 

Hemşire koluma iğne taktı ve serumu askıya asıp odadan çıktı.Hastanenin o kötü ve iç bulandırıcı kokusu burnuma doldu.Yüzümü buruşturdum.Elim telefonuma gittiğinde,bir sürü mesajın geldiğini gördüm.

 

Efsa:Nereye kadar kaçacaksın?

 

Efsa:Geri dönmek zorundasın

 

Efsa:Lütfen bana geri dönüş yap

 

Efsa:Unutma bu işi sadece sen yapabilirsin

 

Yelda:Geri dönemem

 

Yelda:Bilmiyor musun?

 

Yelda:Onca şeyden sonra nasıl geri dönerim

 

Yelda:Orada yaşayamıyorum,nefes alamıyorum

 

Efsa:Biliyorum güzelim

 

Efsa:Ama lütfen bir kere gel

 

Efsa:Olmazsa yemin ederim bir daha seni zorlamayacağım.

 

Yelda:Peki

 

Yelda:İlk uçak biletini alıp geleceğim

 

Yelda:Ve bu son olacak

 

Bilet sitesinden en yakın saate İtalya için Bilet aldım.Otele çıkış ücretini ödedim ve havaalanına doğru yürüdüm.Etraf yavaş yavaş aydınlanıyordu.Ve etrafta tek tük insanlar vardı.Dükkan sahipleri iş yerlerinin kepenklerini acıyorlardı.Cafelerin kapısında açık yazıları vardı.1 saatin sonunda havaalanına giriş yaptım.

 

Tüm işlemler bitince uçağa binip kendi koltuğumu bulup oraya oturdum.Kulaklıklarımı takıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

Gözlerimi açtığımda kendimi bir sahilde buldum.Etrafta insanlar vardı.Sıcak güneş tam tepedeydi.Yaz mevsimindeydik.İnsanlar gülüp eğlenirken ben kumların üzerinde denizi izliyordum.Sıcak bir meltem güneşten yanmış tenimin üzerinde dolaştı.Altımda bir şort,üzerimde de sıfır kol bir tshirt vardı.Ayağa kalktım ve denize doğru yürümeye başladım.Bu zamana kadar hiç denize girmemiştim çünkü korkuyordum.Beni yutmasından,yok olmaktan korkuyordum.Ayaklarımın altındaki şey kumdan suya geçene kadar yürüdüm.Sonra daha da ilerledim.Bana yaklaşan ayak seslerini duydum ve sonra arkamdan biri bana sarıldı.O sonbahar rüzgarının kokusu burnuma dolduğunda onun olduğunu anladım.

 

Bana gülümsedi ve'ilk defa denize girdiğini görüyorum'dedi.'Denizleri pek benlik değildir,derin ve uçsuz bucaksız bilinmezlik,'dedim.Elimden tuttu ve beni iyice ileriye götürdü.Sonra da ikimizi de suyun derinliklerine soktu.

 

Bana gülümsediğinde bende ona gülümsedim,sırf onun hatrı için girmiştim denize.Korksamda ona belli etmemeye çalıştım.Biraz yüzdükten sonra durdu ve bana işaret diliyle' denizler benim için bir kurtuluş,eğer birgün senden önce ölürsem vücudumu yak ve hazır hissettiğinde küllerimi masmavi denize saç.'dedi.Gülümsediğimde bende işaret diliyle 'emin ol ben senden önce öleceğim,senin gibi güzel bir ruhun yanında benim bu simsiyah ve karanlık ruhum yaşayamaz.Ben siyahım,sense beyaz.Sen denizsin bense uçurum,sen uğruna şiirler yazılan bir yağmursun bense herkesin korktuğu gölgelerim.Sen her zaman benden üstünsün' dedim.' Öyle deme sende çok iyisin,' ellerini kalbime koydu.'ben burayı biliyorum,bu kalp masum,lütfen böyle deme' dedi.Gülümsedim sadece gülümsedim.

 

Hostesin koluma dokunmasıyla kendime geldim.İtalyadaydım.Gözlerimi ovuşturup ayağa kalktım ve uçaktan çıktım.İtalyanın bu ılık havası tek sevdiğim yönüydü.

 

Efsa beni çıkışta karşıladığında ona sarıldım."Çok özledim"dedi.Buram buram salep kokuyordu."Kokun hiç değişmemiş"dedim.Kokusunu çok seviyordum ve oda bunu biliyord."Birgün gelirsin ve kokumu içine çekersin diye sigarayı bile bıraktım."dedi.Hüzünle gülümsedim ve hiçbirşey demedim."Seni eve mi götürüyüm yoksa "Gölge"yemi geçelim."diye sordu."Bununla biran önce yüzleşmem gerek"dedim.

 

Uzun yolda araba ile ilerlerken,ağaçlara baktım.Küçükken buralarda ne de çok oyunlar oynardık.Güldüm ve elimle ilerideki büyük ve buradan bile isimlerimizin baş harflerinin kazılı olduğu belli olan ağacı gösterdim."Bu ağacı hatırlıyor musun?"dedim."Hiç unutmadım ki,o gün kolum boydan boya kesildiğinde nasılda hüngür hüngür ağlamıştım ama.Ailelerimiz kızar diye söyleyememiştik ve yaranın izi kolumda kalmıştı,Eh sonradan fark etmişlerdi ve yine kızmışlardı."dedi gülerek."Benim yüzümden olmuştu,o ağaca çıkacam diye ısrar etmeseydim,sende beni indirmek için çıkmaya çalışmayacaktın ve kolun yırtılmayacaktı."dedim ve dudağımı büzdüm.Bana yandan bir bakış atıp"senin yüzünden değil"dedi sitemle.

 

Sonunda koskocaman binanın önüne geldiğimizde derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım.

 

Etrafta hiç kimse yoktu.Kaşlarımı çattım ve"herkes nerede?"diye sordum."Bugün izin günü sadece patron burada"dedi.Kafamı salladım.

 

En üst kata çıktığımızda bizi uzun bir koridor karşıladı.İki taraflı kapılar vardı.Efsa soldaki kapıya doğru ilerledi ve kapıyı açtı.Bende arkasından ilerledim.

 

İçeride yok denecek kadar az eşya vardı beyaz renkli geniş bir koltuk ve iki tane tekli koltuk vardı.Arka tarafta mutfak vardı.Boydan başa camlar vardı ve ilerideki koskoca şehri ayaklar altına alıyordu.Ortada patron ayakta duruyordu.Elleri ceplerindeydi."Saçların aklar düşmüş"dedim alayla.Arkasını döndü ve gülümsedi."Yaşlanıyoruz kızım"dedi ve bana sarıldı."Uzun zaman oldu,büyümüşsün"dedi."Keşke sadece büyüseydim patron,duygularımı ve ruhumuda kaybettim ben."dedim."Canının yandığını biliyorum kızım,ama seni getirmek zorundaydım.İşler iyice kızıştı."dedi ve ellerini saçlarından geçirdi ve kendini koltuğa attı."Kerberos yıllar önce yaptığı gibi yine bir isyan başlatmak istiyor."Mutfağa doğru ilerledim ve buzdolabından kan kırmızısı bir şarap çıkardım ve iki kadeh alıp koltuğun önündeki sehpaya bıraktım.Kadehleri doldurdum ve"bu işlerden nefret ediyorum."dedim ve ofladım."Kerberos yanına Medusa ve Hidrayı çekmek istiyor.Medusa Amerika kartelini yönetiyor,Hidra ise Çin kartelini yönetiyor."Kadehten bir yudum aldım ve"Ejder ve Simurg kimin yanında peki?"diye sordum."Onlar şuanda tarafsız,ama Ejderde Kerberosun yanına geçebilir,biliyorsun Mısır kartelini o yönetiyor.Kerberos şunanda Rusyada.Ve intikam istiyor.Zamanında babanın bastırdığı bir isyan çıkarmıştı.Ve aynı isyanı bir daha çıkarmak istiyor.O yüzden önündeki tek engel sensin,çünkü sen ortadoğu kartelinin başındasın,istesende istemesende.Kartelin merkezi ortadoğu ve ilk orayı alacak.Ama seni yenmesi lazım."dedi.

 

"Ne yapmam gerekiyor?"dedim bıkkınlıkla."Rusyayı içten fethetmemiş lazım,sonrada Kerberosu öldürmen gerekiyor"hızlıca olduğum yerden doğruldum."Ben hiç kimseyi öldürmem,bunu biliyorsun"dedim hiddetle."Yapmak zorundasın Yelda"dedi"Neler yaşadığımı bilmiyorsun anladın mı o adamı öldürmeyeceğim"diye bağırdım.Ayağa kalktığımda kapıya yöneldim ama sözleri bacaklarımın ilerlemeyi kesmesine neden oldu."Kerberos o elmaslar için çocukları kullanmak istiyor"

 

İlk bölümle herkese merhaba!

 

Yorum yapmayı unutmayınız.

Loading...
0%