@niphrimit
|
Demacia’nın altın rengi güneş ışıkları, taştan kulelerin üzerine vuruyordu. Şehrin sokakları, her köşesi düzen ve disiplinle yoğrulmuştu; her adım, her taş sanki yüzyıllardır süregelen bir düzenin parçasıydı. Ancak o gün, bu kusursuz şehirde bir huzursuzluk vardı. Yabancı biri Demacia’nın kapılarına dayanmıştı; kimse nereden geldiğini bilmiyordu, ama üzerinde sıradan bir savaşçının taşıyabileceğinden daha fazla güç taşıdığı kesindi. Jax, gölgelerden sıyrılarak şehir meydanına adım attığında, üzerindeki garip, ağır zırh ve yüzünü gizleyen maskesiyle dikkat çekmişti. Demacia muhafızları, bu gizemli yabancıyı gördüklerinde hemen kılıçlarına sarıldı. Demacia, yabancıları kolayca kabul eden bir yer değildi; kuralları ve sınırları vardı. Ve bu sınırlar, Jax gibilerine kapalıydı. Muhafızlar, kılıçlarını çekip Jax’e doğru saldırıya geçtiğinde, Jax soğukkanlı bir şekilde onlara baktı. Yüzündeki maskenin ardında bir tebessüm saklıydı belki de; savaş onun için bir sınav, bir eğlenceydi. İlk muhafız, kılıcını Jax’in üzerine savurdu. Jax, sadece bir adım attı; o adım, havayı kesen bir hızla hareket etti ve o tek adımda, muhafızların tüm dengesini alt üst etti. Ardından gelen hareketle, Jax’in sıradan gibi görünen elleri, çelikten kılıçlara denk bir hız ve güçle savruldu. Bir hamle, tek bir hamleyle tüm muhafızlar yere yığılmıştı. Jax'in gözlerinde bir an için beliren ışık, onun bu savaşı ne kadar ciddiye almadığını gösteriyordu. Ama Demacia sokakları o kadar kolay pes etmezdi. Halk arasında bir fısıltı yayıldı, meydanda toplananlar arasında bir dalga gibi yayılan bir isim: Fiora. Büyük Duellocu, Demacia’nın gururu, hanedanının onuru. Fiora, meydanın girişinde belirdiğinde, sanki taş duvarlar bile onun varlığını kabul eder gibi eğilmişti. Zarif, ama bir o kadar da ölümcül. Kılıcı, yanındaki kınında sessizce bekliyordu; ama Fiora’nın gözleri, Jax’e sabitlenmişti. Her hareketi hesaplı, her adımı kontrollüydü. Onun varlığı, Demacia’nın onurunu ve gücünü yansıtıyordu. Jax, karşısındaki bu kadını hafife alınmayacak biri olarak görmüştü. Bir anlığına düşünceli bir duraksama yaşadı. Fiora’nın gözlerinde gördüğü kararlılık, onun sıradan bir dövüşçü olmadığını açıkça belli ediyordu. Bu yüzden, kılıçlarını kaybetmiş bir savaşçının çaresizliğiyle değil, bir ustanın soğukkanlılığıyla arenanın kenarındaki bir sokak lambasına yöneldi. Çelikten yapılmış, zarif ama ağır bir sokak lambasıydı bu; Jax’in ellerinde ise bir savaş silahına dönüştü. Sanki bir ressamın fırçası gibi, onun elinde hayata geçmişti. İlk çarpışma, meydanı dolduran seyircilerin nefeslerini tutmasına neden oldu. Fiora, zarif bir ok gibi ileri atıldı, kılıcı Jax'in silahına çarptı. Her darbede, her kıvılcımda, gökyüzünde parlayan bir yıldızın izleri gibi bir yankı bırakıyordu. Jax’in lambası ağır ve güçlüydü; Fiora’nın kılıcı ise hafif ve ölümcül. Fiora, hızlı hareketleriyle Jax'in etrafında dans ederken, Jax’in her savuruşu meydanı titretiyordu. Jax, Fiora’nın her hamlesine karşılık veriyor, onun hareketlerini öngörüyordu. Fakat Fiora, bu savaşı ciddiye alıyordu. Onun için bu, sadece bir meydan okuma değil, Demacia’nın onurunu koruma savaşıydı. Jax’in yüzünde, maskesinin ardında gizli bir hayranlık belirdi; bu kadın, sadece becerisiyle değil, kararlılığıyla da savaşın ritmini değiştiriyordu. Bir süre sonra, Fiora'nın kılıcı, Jax'in lambasına sert bir şekilde çarptı, bir an için ikisi de hareket etmeden durdu. Jax, Fiora'nın gözlerinin derinliklerine baktı; orada yenilgi korkusu yoktu, yalnızca daha iyi olma arzusu vardı. Jax, Fiora'nın bu gücüne saygı duydu. Maskesinin ardında hafif bir gülümseme belirdi. Bu savaş, onun için bir zevkti; uzun zamandır aradığı o gerçek mücadeleyi nihayet bulmuştu. Jax, lambasını yere doğru savurdu, Fiora ise bir adım geriye çekildi, gözlerinde kararlılık ve meydan okuma parıltılarıyla. Bir an için, meydanda rüzgarın uğultusundan başka bir şey duyulmadı. Ardından, Fiora son hamlesini yaptı; bir hız ve keskinlikle Jax’in savunmasını aştı. Jax ise son bir dönüşle lambasını havada çevirdi ve Fiora’nın darbesini savuşturdu. Çarpışmanın sonunda, Jax ve Fiora durdu. Jax’in lambası, Fiora’nın kılıcının hemen üstünde, yalnızca bir saç teli kadar bir mesafede duruyordu. Fiora’nın kılıcı ise Jax’in zırhına değmek üzereydi. İkisi de birbirine zarar vermemiş, ama sınırlarına kadar zorlamıştı. Bu, gerçek bir mücadelenin, bir ustalık gösterisinin, çelik ve gölgenin dansıydı. Jax, lambasını yere indirdi, ardından Fiora’ya doğru hafifçe başını eğdi. Fiora, bu jesti karşılıksız bırakmadı; zarif bir reveransla Jax’in jestini kabul etti. Meydan, ikisinin de onurlu bir şekilde ayrıldığı bu savaşı hatırlayacaktı. Demacia’nın taş duvarları, çelik ve gölgenin bu efsanevi dansının yankılarını uzun yıllar taşıyacak, Jax ve Fiora’nın mücadelesi, savaş meydanının ötesine geçip Valoran’ın efsanelerine kazınacaktı. Bu karşılaşma, bir son değil, sonsuz bir dövüşün başlangıcıydı. Çünkü Jax ve Fiora gibi savaşçılar, zaferden ya da yenilgiden daha fazlasını arıyorlardı. Onlar, kendi ruhlarının sınırlarını, çelik ve gölgenin kesiştiği yerde buluyorlardı. |
0% |