@nisaa_nurr
|
Bir insan yudum yudum su gibi harcanır, tükendiğini bir tarafından harcandığında, içildiğinde anlar. Bunu tıpkı kalbi olmayan, 7 yaşında bir göz bebeği yerine koyacak olması gerektiğinde koymayan babalar yapar. Yaşadığımız dönemde sahip çıkması gerektiği yerde, dizinin dibinde tutması gerektiği yerde aksini iddia eden babalar var. Tıpkı bir baba olamayı beceremeyen Akif ÇAĞLAR gibi... Çiziklerin çok derin, Açtığın yaralar hayli uzun, İyilecek mi be baba kuzgun... Kalp kalbe asla karşı olmaz, hele ki soyut asla olamaz ama bunu somut hisseden iki kişi vardı: Uzun ses ve Esila. Kalbi derisini delip göğsümdeki atan kalbin yanına fışgırırcasına atıyordu. Uzun ses, tekrar Yakup'a seslendi, "Yakup, bir şey yapmamız gerekiyor, kız her şeyi gördü. Bizi şikayet edebilir. Sence Lâl orayı iyice temizler mi?" dedi uzun ses, Yakup ise hala sinirini yatıştıramamış, öfleyip püflüyordu. "Ne bileyim oğlum, kız Tayfur'u görünce yere yığıldı. Adamı deldin normal değil mi sence, tek bu kız değil yanda ki apartmanda ki insanları ne yapacaksın?"dedi Yakup. Etrafta bi an ölüm sessizliği çığlık atmaya başladı. Yavaş yavaş araba tıngırtılı bir yola girdi. Samsun'dan epey uzaklaşmış gibi bir hissiyat vardı içim de ama bu hissiyat gerçekti, hissediliyordu. Soğuk mu, durgun mu, kızgın mı belli olmayan cipin içinde sessizliğe boğulmuş gibi bir yandan arka koltuğa 1.80 uzanmış ben bir yandan dizlerinin üzerine beni yatırmış gergin gergin etrafı seyreden uzun ses ve şöför görevini üstlenen Yakup isimli yine uzun insan. Her ikisi de hem uzun hem de asabi şahıslardı. Yakup daha sinirli bir insandı ve çözüm üretme kısmında sıfırın altında eksilerdeydi. Aksine ismini bilmediğim elektrik direği daha çözüm odaklı davranıyor, ne yapması gerektiği zaman ise elleri ayaklarına dolaşıyor gibiydi. Onları daha iki saat önce duyduklarıma göre tanımıştım. Lâl nasıl biriydi ki acaba? Hasta mısın Esila, şuan bi tanımadığın adamın kucağında yatıyor aksine bir de onları eleştiriyorsun. Kendine gel! İç sesim haklıydı bunları düşünmek yerine şuan nerede olduğumu sorgulamam gerekiyordu. Yavaş yavaş gözlerimi araladım ve etrafa göz gezdirdim. Anğlamanın verdiği etki ile gözlerim sönüktü. Uzun ses, Yakup ve ben bir anda birbirimize bakakaldık. Sadece 1saniye ve elimde olmadan bağırmaya başladım. Uzun ses ağzıma elini bastırarak çığlımı kendine teslim etti. Uzun ses, "Sakin ol, bizden sana zarar gelmez. Az önce o adamı öyle görünce bayıldın, biz de seni cipe aldık," dedi eli ayağı birbirine dolanmıştı. "İsmini unuttum da çok özür dilerim neydi?" dedi sanki etrafın gerginliğini yatıştırmak, beni sakinleştirmek istercesine. "Esila ÇAĞLAR." dedim titrek sesimle, anlaşılan neyin içine düştüğümü anlamış olacak ki gözlerimin içine bakarak, "Esila Hanım, uzun zamandır aradığımız Tayfur teröristi bu gece tam sizin arkanızdan silah ile size saldıracaktı, kim olduğunu biz de yere yığılınca anladık yani uzun lafın kısası adam ateş edecekti. Biliyorsunuz bu dönemlerde siz kadınlar, kızlar, kız çocukları sokakta hatta evin önünde yanında evinin büyüğü olmadan dolaşmamalılar. Ama siz bizim gibi bir Türk askerine denk geldiğiniz için çok şanslısınız. Bu arada ben... neyse şimdilik asker lakabından gece, gece çavuşu derler. İsmimi belki öğrenirsin." dedi yandan sırıtarak. Yakup birden, "Oğlum sık boğaz etme kızı, zaten yeterince üçümüzünde sinirleri gergin. Hadi yaslanın arkaya, rahat edin de gidelim artık tesise." dedi sinirli bay uzun. Gece, "Hay kelime söylediğin ağzına sıçayım Yakup. Biraz sıkı tutsan olmuyor. 3 yaşındaki yiyenim bile daha sıkı ağızlı." dedi, bu benim gülememe neden oldu. Cip yavaş yavaş durmaya başladı. Camlar buğulandığı için sadece ön camdan ne görüyorsam onlarla yetiniyordum. Oturduğum koltuktan dikleşerek kaltım. Gece çavusu benden önce dışarı çıkıp benim kapımı açmak için yanıma geldi. Bu dönem ben mi çok güzelim, yoksa çok mu cilveliyim? Saçma sapan düşünceler kurmakta üzerime yoktu. Bir anda telefonum çaldı. Arayan Dalya meraklısı benim best arkadaşımdı. Tusem'de öyleydi ama yetiştirmesi gererken projeler olduğu için odasından dışarı çıkmıyor, Dalya ile beni hep L koltukta yalnız bırakıyordu. Telefonu açıp bir yandan yürüyor bir yandan da Dalya ile konuşuyordum. "Neden evde değilsin, Adnan gelip seni sordu. Aptal sarhoş, içmiş kapının önüne sızdı kaldı." dedi Dalya, Adnan benim liseden beri beni bırakmayan takıntılı bir herif, ayağının biri hep benim evimde diğer ayağında Allah bilir hangi cehennemin dibinde? Uzun uğraşlar sonucu cevap vermek istedim, " Echer çok ısrar etti, biraz ders çalıştık. Şimdi indim apartmandan geliyorum eve 30-35 dakika sonra oradayım. Taksi çağırmayacağım, biraz temiz hava almak istiyorum. Merak etme sen beni. Öptüm." dedim ve Dalya cevap vermeden telefonu yüzüne kapattım. Gece çavuşu beni beklercesine dibimde bekliyordu. Yakıcı nefesini hissedebiliyordum. Yakup ise çoktan tesise girmiş, kapının önünde bizi bekliyordu. "Esila... çok özür dilerim..." ne dediğini anlamamışçasına yüzüne baktım. "Anlamıyorum seni, özür dilenicek ne yaptım?" dedim. Yüzü yerderki kilitli taşlara odaklı biçimde konuştu: "Esila, önünde adam öldürdüm... Affedecek misin?" dedi Gece. Bir dakika adam mı öldürdü! "Ne!" dedim. Böyle anlarda hep başım döner dengemi hep zor ayakta tutardım. Kendime hakim, etrafa rezil olmamak için Gece'ye tutundum. "İyi misin Esila?" dedi Gece, cevap vermek için öncelikle kendime gelmem gerekliydi bu her zaman birinci aşamaydı ama ben daha birinci aşamanın yarısına gelememiştim. Kendime gelip, birinci aşamayı tamamlayıp soru ile cevap verdim " Sen... sen çok acımasızsın. Neden böyle bir şey yaptın?" dememle ortada kaldı. Yolun ortasında durdu, durdum. Bana baktı, ona baktım. Utançtan yerin dibine hiç bir şey yapmama ramen ben girmiş, adam öldürmesine ramen o sadece yandan sırıtıp bana bakıyordu, bakıyordu, bakıyordu. Bir şeyler anlamaya çalışıyordu...
|
0% |