Yeni Üyelik
24.
Bölüm

Akşam Yemeği

@nisaa_nurr

1Buçuk Saat Sonra

Boş düşüncelere dalmış sürekli teyzemin söylediklerini düşünürken kapı çaldı. Gelen Alaz'dı. Kocamı çok özlediğim için ve kendimi yalnız hissettiğim için boynuna atladım ve kendimi onun kokusunda eşsiz boşluğa bıraktım.

Kocamın kollarında çok minnak duruyordum. Ama ona asla rahatsızlık vermiyordum. Biraz fazla seviyordum kocamı bu yüzden:

-Kocam benim kocam. Alaz benim kocam.

-Hayatım sen benim karımsın. Duha benim karım.

Diye aramızda mırıldanırken yatak odasına geçtik. Ne giyeceğimi daha belirlememiştim. Aklıma birden 5-6 ay önceki fotoğraf geldi. Hala dolabın içinde duruyordu.

Elime alarak Alaz'a bunun kim olduğunu sordum:

-Alaz ben sana baya bi 5-6 ay önce sormam gereken soruyu unutmuştum. Bu kız kim?

-A Duha o benim vefaat eden kız kardeşim Efsun. Trafik kazasında hayatını kaybetti. Onu tekrar aynı yerine koyar mısın?

-B-ben çok özür dilerim böyle olacağını bilmiyordum. Yani sen bahsetmemiştin hiç cidden çok özür dilerim. Hemen yerine koyuyorum.

Dedikten sonra o ağlamaya, ben ağlamaya başladım. Tekrar bana dönerek:

-Ya tamam geçti gitti zaten. Sen ağlama bebeğim. Bak Bürçe'de duygusal olursa görürsün.

-Alaz hatırlatırım kızımız balık burcu olmayacak.

-Siz kadınlar takmışsınız kafaya o şu burç bu şu burç. Saçma sapan şeyler. Gel ben de sana sarılayım. Özledim ben de seni. Tamam ya ağlama aşkım.

-Tamam ama artık beni kıstırma bu şekilde. Sabah bağırdığım gibi bağırmamı istemiyorsan tabi ki.

-Bilemiyorum. Sen benim üzerime nasıl atladın. Ben de seni öyle sıkılana kadar öpeceğim.

-Hani telefon da bahsetmiştin ya çocuk istiyor musun diye. Gelince konuşuruz diye. Şimdi konuşabiliriz.

-Evet şimdi konuşabiliriz. İstiyor musun?

-Gündüz de söylediğim gibi zamanı gelince. Doktorda söyledi ya riskli diye Alaz'ım.

-Alaz'ın?

-Alaz!

-Hani bağırmayacaktın?

-Bağırmayacaktım değil bilemiyorum demiştim canım.

-Canın?

-Alaz canımsın, kızımın babasısın, evimin direğisin anlaşıldımı?

-Anlaşılmadı sanki. Bilemiyorum, bir öpücük sesi gelmedi de.

-Öpeyim mi?

-Öp bakalım.

Yanağına bir buse kondurdum. Ama istemsizce ve bıkmış gibi yaptığım için:

-Hani öpecektin?

-E öptüm ya.

-Şimdi işini bitirmez miyim ben?

-Ama şimdi çıkmamız lazım, hazırlanmamız lazım.

-Neyse gelince bitiririm işini. Hem o zaman yorgun olursun.

-Aynen canım ben yorgun olurum. Zaten uykucu olan sensin.

Lafı uzatmadan hazırlanmaya başladık. Evlendiğimizden beri ilk defa yemeğe gidecektik. O yüzden çok heyecanlıydım.

Üzerime giydiğimde Alaz'ı çok heyecanlandırıyordu. Bu tabi ki utanmama sebep oldu. Üzerime giydiklerim çok güzeldi. Siyah, göbüşüme zarar vermeyen, sade bir elbise giymiştim. Üzerinde parıldayan bir sürü pul vardı.

Alaz ise üzerine siyah sade bir tişört altına normal boyutta tekrar siyah sade pantolon giymişti. Siyah tişörtü patlayacak gibiydi kaslarından dolayı. Küçükken de hep böyle bir adamla evlenmek istiyordum. Tişörtünün üzerine ise tekrar siyah bir gömlek giymişti. Kombinini üzerini giyinmeden önce görmüştüm.

Zaten kendisi gelip sırf kaslarını göstermek için kombinini bahane ediyordu. Yanıma gelerek:

-Nasıl olmuşum? Bürçe baban çok yakışıklı kızım. Ama annenin güzelliğine laf söyleyemem çünkü kelimelerin yetmeyeceği kadar güzel bir annen var.

-E kimin karısı.

-Benim tabi ki. Aynı zaman da Bürçem'in de annesisin hatunum.

-Kocam, hadi ama çıkalım. Ben nasıl olmuşum peki?

-Çok güzel olmuşsun papatyam. Yerim seni.

-Yer misin?

-Yerim seni dediğimde ciddiğiydim güzelim. Sen hangi anlamda anlıyorsan.

-Ooo laflarımıda çalmalar falan.

-Hadi geç kalacağız çıkalım be güzelim.

Dedikten sonra arabaya doğru yol aldık. Daha doğrusu Alaz aldı. Çünkü hem ayakkabılarımı giydirmişti hem de kucağında götürüyordu beni.

Allahım'a ne kadar teşekkür etsem az. Bana bu adamı verdiği için çok şanslıyım. Tekrar bir soru sordum Alaz'a:

-Alaz.

-Canım?

-Şey gittiğimiz yerde sarımsak yok değil mi?

-Hiç bir fikrim yok hayatım.

-Ya o zaman olursa ne yapacağız?

-Başka bir yere gideceğiz canım.

-Zahmet etme olmazsa eve döner ben sana en alasını yaparım yemeğin.

-Olur mu hiç öyle şey. Kızım biraz gezmek ister. İlk defa onunla gezeceğiz biz.

-Sana bir şey söyleyeceğim.

-Efendim kuzum ne söyleyeceksin?

-Sen dünyanın en iyi babası olacaksın.

-Öyle mi hadi bakalım. Bürçe hanım doğunca nasıl baba olacağımı ben de merak ediyorum.

5 Dakika Sonra

Arabadan indiğimde çok güzel bir yer beni bekliyordu. Çok acıkmıştık ikimiz de. O yüzden hiç tereddüt etmeden yemeğe oturduk.

Şefler çok özeldi. Belli ki yemekler de özel formüller kullanıyorlardı.

Böyle düşünürken bir an çok romantik bir dans müziği çalmaya başladı. Belli ki bunu da Alaz ayarlamıştı. Ayağa kalktığında:

-Bu dansı bana lütfeder misiniz Duha hanım?

-Tabi ki Alaz KURTOĞLU.

Dedikten sonra bir kaç kişi eşliğinde dans etmeye başladık. Hemen Alaz bana dönerek:

-Seni yoracağım demiştim.

-Beni yormak öyle kolay değil Alaz KURTOĞLU.

-Öyle mi Duha KURTOĞLU?

-Öyle canım benim.

30 Dakika Sonra

Eve gitmek için arabaya bindik. Tabi ki de üzerim de atılması gereken yorgunluk vardı. Fakat Alaz'a yem olamazdım.

5 Dakika Sonra

Alaz KURTOĞLU

Uyumayacağını ve yorulmayacağını söyleyen Duha hanım arabaya biner binmez uyumuştu.

Bu gün de böyle geçmişti ama yarın herhangi bir işim olmadığı için evde izindeydim. Zaten yarın kızımın kontrolleri vardı. Prensesimi arabadan indirip kucağıma aldım. Kapının kilidini zar zor açarak içeri girdim.

Yatak odasına girdiğimde papatyamı yatağın üzerine koydum.

Şimdi zurnanın zırt dediği noktaya geldim. Bu cezbedici kıyafeti Duha'nın üzerinden çıkartmak biraz zor olacaktı.

Ama Duha tıkırtılardan dolayı uyanmıştı. Kalkıp üzerini değiştirip yatağa tekrar yattı. Zaten benim için de zor olurdu. Onun için iki taraflı hissediyordum.

Ben de hem kızımın kontrolleri için hem de ferah olayım diye duşa girdim. Duha uyumamış ve telefonuyla oynuyordu.

Duha KURTOĞLU

Benim yem olacağımı sanıyordu ama yanılıyordu. Onu çok seviyordum fakat biraz oyun oynamakta neşemi yerine getiriyordu.

Alaz banyodan çıkana kadar ben de yataktan kalkıp ikimizede bir ballı süt yaptım. Alaz zaten hep bahsederdi. Ballı sütü çok seviyordu. Hatta bir ara Hanife ana sütünü vermediği için televizyonu bile kırmış.

Galiba çok inatçı biri benim kocam. Ama ne yapayım onun bu hali çok güzel.

Nihayet banyodan çıkmıştı. Yanına giderek. Hatta bilmeyerek ıslak vücuduna sarıldım:

-Havlu var üzerinde ama neden kurulanmıyorsun Alaz?

-Aman boş ver kurur kendi kendine.

-Ama ben sarılamıyorum o zaman.

-Tamam bundan sonra kurularım.

-Hah şöyle. Bak sana ne yaptım? Mutfağa mı geçelim yoksa buraya mı getireyim?

-Ne yaptında?

-Dur ben buraya getireyim de gör.

-Bekliyorum.

Dedikten sonra sabırsızca beni bekledi. Geldiğimde gözleri fal taşı gibi açılarak:

-Ay benim papatyam bana ballı süt mü yapmış?

-Televizyonu kırma diye.

-Duha ama neden benim yaramazlığımı yüzüme vuruyorsun?

-Çünkü seni sinir etmekten çok hoşlanıyorum.

-Öylemi civcivim.

-Öyle devem.

Dedikten sonra sütü kafasına dikip tekrar lafa devam etti:

-Ben de seni sinir edeyim mi yoksa öpeyim mi?

-Öp.

-Peki.

Dedikten sonra yanağımı öptü. Anlaşılan gündüz yapmak istedigim gibi hem beni istediğim yerden öpmeyerek sinir etti hem de hoşnut etti.

Tekrar ona dönerek:

-Alaz!

-Ne?

Anlatmak istedigimi aslında anlamıştı ama belli etmek istemiyordu. Belli ediyordu...

Tekrar bana dönerek:

-Ee yarın ne giyeceksin bakalım?

-Günlük beyaz bir elbise giymeyi düşünüyorum.

-Güzel.

Deyip yatağa kıvrılıp yattı. Ben sarılmak istedim ama Bürçe'den dolayı sarılamıyordum.

Alaz bunu fark ettiği için bana doğru dönerek sarıldı. Sarılmasını fırsat bilerek güzel bir uyku çekmek istedim. Bu sırada ikimiz de uyumuştuk.

Loading...
0%