@nisaa_nurr
|
Duha'yı görmek için doktorlardan izin aldıktan sonra yanına geldim. Tabi ki geldiğimde karnını seviyordu. Biriciğim, her şeyim, yavrum. Bürçe'm hayata tutunmuştu. Tabi ki yavruma bunları yapanlar için ufak bir görevim vardı. Onlara hayatı dar edeceğim. Duha bana dönerek: -Alaz bir daha senden hiç bir şey istemeyeceğim hayatım. Canımız enin de sonun da tehlikeye giriyor. Bir olur iki olur üçüncüye garanti veremeyiz. -Olmaz! Canın ne isterse hepsi senin olacak canım. -Alaz... Artık askerlik hayatına çok ara verdin, biraz işine gücüne ada kendini. -Evet haklısın. Zaten yarın çok büyük bir işimiz var. Sana saldıran adamı bitireceğiz. Merak etme sen. Artık başını hastaneden kurtaracağız. Ha bu arada bizim bal damlası kaç aylık? -4 ayımızı 2-3 gün sonra bitireceğiz babası. -Oy kuzuma maşallah. -E sen doktora sormadın mı pansumanı ne zaman yapacaklarmış? -Ha evet o var değil mi... Dur ben bi sorup geleyim çiçeğim. -Tamam canım. 15 Dakika Sonra -Bebeğim sordum. Birazdan gelip yapacaklar. Hatta biz oraya gidecekmişiz. -Tamam canım. 1 Hafta Sonra Duha TEZKAN Bugün bebişimizin nasıl geleceği ile ilgili bilgi almaya gideceğiz. O kadar mutluydum ki. İnşallah normal olacaktı. Önümde sadece 4 ay kalmıştı. Hastaneye gideceğimiz için erkenden kahvaltıyı hazırladım. Karnım biraz ağrıdığı için pek bir şey yapmamıştım. Alaz uyanmış ve uyandırdığım için mızmızlanıyordu. Onu ayıltmak için Bürçe'den bahsettim. Bu sefer de kendisi bile üstünü giyinmeden benim acele etmemi istiyordu. Maalesef Bürçe'yi sabırsız bir baba karşılayacaktı. Alaz üzerine yeşil sade bir tişört, altına ise siyah bir kot pantolon giymişti. Ben de üzerime siyah ince bir gömlek, içine ise sade yine Alaz'ın üstündeki yeşil tişört gibi bir tişört, altıma ise siyah pantolon gibi görünen fakat rahat olması için geniş, bol bir alt giymiştim. Kahvaltımızı yapıp hemen aşağıya indik. Alaz tekrar mızmızlanarak: -Uykum, canım uykum. Gelince sana devam edeceğim. -Alaz tek yanlışın canım bensiz uyuman. -Ha pardon güzelim, balım ben onu unuttum. -Neyse hadi gidelim. Ne bekliyoruz? -Ay pardon bir de arabayı sürmesi vardı değil mi? -Ben süreyim. Ehliyetimi aldım ben iki sene önce. Hadi hayatım lütfen. -Olmaz çiçeğim. -Neyse. O zaman acele et. Bürçe biraz heyecanlı. -Tamam gülüm. Hastaneye vardığımız da çok fazla insan vardı. O yüzden Alaz hemen sıra almak istedi. Kendi doktorumuzdan sıra aldıktan sonra bekledik. Sıramız geldiğinde doktor hanım bizi içeri aldı. Çok heyecanlıydık ikimizde. Doktor hanıma sorumuzu sorduk: -Doktor hanım biz Bürçe'nin nasıl gelmesi ile ilgili bilgi almak istiyoruz. -Tamam. Oturun şöyle kontrollerimizi yaptıktan sonra konuşmaya geçeriz. -Tamamdır doktor hanım. Kontrollere geçtiğimizde kalbim güm güm atıyordu. Doktor ultrasona geçtiğinde konuyu açtı: -Biliyorsunuz ki bebeğiniz 4 aylıkken ağır bir silahlı saldırıya uğramıştınız. -Evet doktor hanım... bir sıkıntımı var? -Hayır aksine Bürçe çok dayanıklı bir prenses olduğu için başarmış. -Oh çok şükür Allahım'a. Alaz lafa atlayarak, heyecanlı bir şekilde: -Doktor hanım peki Duha'nın karnında kalıcı bir hasar yok değil mi? -Hemen kontrol edeyim... -Lütfen edin. -Eğer bir tane daha doğum yaparsa biraz sıkıntı yaşayabilir. Bundan dolayı hem sezeryan yaparız hem de 2-3 yıl sonrası tekrar olursa o zaman yoksa tehlikeli olabilir. -Peki şimdi Bürçe için normal mi sezaryan mı? -Normal olabilir ama yara izinin geçmesine bağlı. Aman dikkat fazla ağırlık kaldırmayın ve kendinizi zorlamayın. -Tamam teşekkürler. -Rica ederim. Hastaneden çıktıktan sonra biraz moralimiz bozuktu. Nasıl olsa çok riskli bir doğum olacaktı benim için. Alaz'ın görevi olduğu için beni eve bırakacaktı. Nasıl olsa o adamların, benim canımdan çok sevdiğim bebeğimizin canına kıyacakların sonunu getirecekti. Evin önüne geldiğimizde Alaz'a bir şey rica ettim: -Alaz... -Buyur canım ne oldu? -Alaz eğer işin erken biterse asker arkadaşlarını ve komutanını bize yemeğe davet eder misin? -Ya gülüm sen yat dinlen bak doktor ne dedi ağırlık kaldırmayacaksın, kendini yormayacaksın. -Ama Alaz lütfen. Bak adamlar hastanedeyken yanımdalardı. Ayıp olur zaten orada doğru düzgün yemekte yiyemiyorlardır. Getir işte. -Tamam canım benim getiririm ben onları. -Hadi kendine iyi bak kocam. -Hadi sen de kendine hatunum. Dedikten sonra Alaz'ı yolladım. Kapıyı kapatmadan Eyşan geldi: -Kuzu naber? -İyi valla az önce hastaneden geldik. Bak sana ne diyeceğim. Akşam Alaz'ın asker arkadaşlarıyla komutanı gelecek. Sen de gelsene? -Ya olur gelirim. Bu akşamsa hatta sana yardım ederim. -Olur. Zaten Emre'de gelecek. -A ne güzel. -Tamam da biz ani karar aldıkta ne yemek yapacağız? -Duha... Şey... Ya ben Emre'den hoşlanıyorum. -Söyle kendine kızım. Bak Alaz bana evlenme teklifi ettiğinde başımı bedenimde tutamıyordum. -He öyle kolaydı. Ben Emre'miyim de ilk adımı atacağım? -A orası öyle de neyse zamanla olur belki. Ben mesela laf aramızda söylersen valla Alaz benle bin yıl dalga geçer. Ben ilk görüşte aşık olmuştum. Yani elektriklenmiştim. Çok kaslı ve uzun duruyordu. Dedemem öyle ki zamana bırak kuzu. -Neyse boşver olursa olur olmazsa olmaz Allah Kerim. 1 Saat Sonra Alaz KURTOĞLU Üniformalarımızı giyip operasyon yerine gitmek için araca bindik. O aklını kaybetmiş insanları bitirecektik. Emre beni araca çağırdı hemen yanına giderek araca bindim. Tabi ki onları öldürmekle kalmayacaktım. Onları dünyadan bir daha hatırlanmayacak bir şekilde silecektim. Olay yerine vardığımızda çok dikkatli olmamız gerekiyordu. Bürçe'yi yaralamayı nasıl akıllarından geçiriyorlarsa ölmeyi de geçirecekler. Zavallı insancıklar. |
0% |