@nisaa_yazar_1
|
Yazardan
Yıllardır kimsesiz olduklarını düşünen Işılay ve Ilgaz'ın hayatı karşısındaki adamın sözleri değişti. Babaları olduğunu söylüyordu. Peki niye şimdi geldi?
"Tuhaf bir durum. Biliyorum ve açıklayacağım." Işılay bakışlarını Ilgın'dan çekip Dursun Bey'e baktı. Gözlerinde tek bir duygu vardı. Öfke. Öfkeliydi. Karşısındaki adam babasıymış. 17 yılın ardından karşılarına çıktı ve Işılay bu duruma öfkeliydi. İstemiyordu. Anne , baba , aile istemiyordu.
"İstemiyorum." dedi sadece. Ilgın yutkunmuştu. Üçüzü , gerçek babasını da kabul etmiyordu. Bu durum canını yakmıştı. Arda sessiz kalırken Asır öfkeyle karşısındaki kıza baktı. "Sen şaka mısın ? Ne demek istemiyorum?" dedi sert sesle Asır. Bu durum onunda canını sıkıyordu. Onca yılın ardından üç kardeşi olduğunu öğreniyordu. Kabullenemiyordu.
"İstemiyorum. Onca yılın ardından gelmiş ben sizin babanızım diyor. Ben istemiyorum." Ilgaz, kardeşinin neden böyle davrandığını anlamamıştı. Bunca yıl aile hayali kuran kardeşi şimdi eliyle itiyordu.
"Kızım..."
"Deme. Kızın değilim. " Asır öne çıkıp tam karşısında durdu. "Saçmaladığının farkında mısın?" Işılay sol elini yumruk yapıp başını dik tuttu. "Hayırdır ? Sana ne oluyor? "
"Işılay bak bizi dinle. Oturup konuşalım." Arda'nın sözlerini umursamayıp ona öfkeyle bakan adama odaklandı. "Eninde sonunda geleceksin. Boşuna atarlanma. İstemiyorum ayaklarına yatma. "
"Asır kes sesini." Dursun Bey oğlunu uyarırken Ilgaz , Işılay'ın kolunu tutup kendine çekti. "Kardeşim hakkında düzgün konuş. " Asır öfkeyle solurken arabaya doğru gitmeye başladı. Ilgın ise her zamanki gibi sessizdi. Üçüzlerini dikkatle izliyordu. Belki bu son görüşüydü. İyice hafızasına kazımak istiyordu.
"Açıklamamıza izin verseniz. Hiçbir şey sandığınız gibi değil." Dursun Bey'in sözleri ile Ilgaz yutkundu. Belli etmiyordu ama içinde umut tomurcukları açmaya başlamıştı.
Aile istiyordu. Işılay ile birbirine aile olmuştu ama karşısındaki adama güvenmek ve onunla konuşmak istiyordu. Yıllar sonra babası ortaya çıkmıştı. Onunla konuşmak istiyordu.
"Size son kez söyleyeceğim. İstemiyorum." Işılay, Ilgaz'ın kolundan çıktı ve arkasına bakmadan yürümeye başladı.
Ilgaz derin bir nefes alıp kardeşinin yanına koşmaya başladı. Dursun Bey'in kalbi acıyla kasıldı. Yıllar sonra öğrendiği çocukları onu istemiyordu. Urfa' nın tanınan isimlerindendi. Güçlüydü. Kendinden emindi ama çocukları onun zayıf noktasıydı.
Ve şu an çaresiz hissediyordu. Hiç olmadığı kadar çaresiz.
Ilgaz, Işılay'ın kolunu tutup durdurdu. Arda , Ilgın'ın yanına geçerken Dursun Bey ileride duran çocuklarına bakıyordu.
"Bak Ilgaz. Ben sana karışmıyorum. Onlarla konuş. Hatta yanlarına git ama ben gelmiyorum. Hayatımdan memnunum. Benim şimdi aileye ihtiyacım yok tamam mı ?" Işılay'ın sesi titreşince Ilgaz kardeşinin elini tuttu. Konuşamadı. Işılay' da sözlerine devam etti.
"Küçükken aileye ihtiyacım vardı . Düştüğümde , hastalandığımda , mutlu olduğumda aileye ihtiyacım vardı. Dayak yiyince, ceza alınca, zorbalık görünce vardı. Geçen sene yaşanan olaydan sonra aileye ihtiyacım vardı ama şimdi yok. Sen varsın ve yeter. Daha fazlasını istemiyorum." Daha fazla konuşamadı Işılay. Konuşsa ağlardı ve ağlamak istemiyordu.
"Yapma böyle. Konuşmalarına izin ver." Ilgaz acıyla kardeşine baktı. Ne kadar yanında olup korumaya çalışsa da kardeşinin canı çok yanmıştı. Sürekli içine atması, paylaşmaması ona daha fazla acı veriyordu.
"Sen konuş." Işılay yanından ayrılınca Ilgaz sıkıntıyla ofladı. Ne yapacağını bilmiyordu. Çıkmaz bir sokakta gibiydi.
Arkasını dönüp onu izleyen kişilere baktı. Konuşmak istiyordu. Yanlarına yürümeye başladı. "Konuşalım." dedi sadece. Dursun Bey'in içi umutla dolarken Ilgın tepkisizdi.
Korkuyordu. Kardeşinin vereceği tepkiden korkuyordu.
Dördü yetimhanenin içindeki çardağa geçince Ilgaz, babasına döndü. Konuşmasını bekliyordu ama Dursun Bey nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Arda , babasının durumunu anlayınca söze girdi.
"Bizim sizden haberimiz yoktu. Annem , babamı aldatıp gittikten sonra kötü bir ruh halindeydi." Ilgaz dikkatle onu dinlerken Arda doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu.
"Ve bir gece anneniz ile tanışmış işte. Tek gecelik." diyebildi. Babasına bu konuda kızgındı. "Anneniz de babama hamile olduğunu söylememiş. Sizi yetimhaneye bıraktıktan sonra Ilgın'ı alıp İstanbul'a gitmiş. "
Ilgaz kaşlarını çatıp "Ilgın kim ?" dedi sorgulayan sesiyle. Ilgın'ın kalbi korkuyla atmaya başladı. Gözlerini ondan almazken Ilgaz dikkatle Arda'dan çıkacak sözleri bekliyordu. Yutkundu Arda. Onun için de zordu.
"Üçüzünüz." dedi en sonunda Dursun Bey. Eliyle karşısında oturan Ilgın'ı gösterdi. Ilgaz için zaman birkaç saniye durdu. Kelime kulaklarında yankılanırken Ilgın' a döndü.
17 yıl sonra öğrendiği üçüzüne döndü.
"Üçüz mü ?" İnanamıyordu. Üçüzü vardı ve 17 yılın ardından öğreniyordu. Ilgın başını eğerken Ilgaz şaşkın bir ifadeyle ona bakıyordu. "Sen..Sen bizim üçüzümüzsün." Sesindeki şaşkınlık Ilgın'ın daha da strese girmesine neden oluyordu.
"Annen , Ilgın ile İstanbul' da yaşamaya başlamış ve sizi bizden saklamış. Benim haberim yoktu. Olsaydı sizi bırakır mıydım? Bırakmazdım ama annen bana hiç söylemedi. Sonra mektup gönderdi. Her şeyi açıklamıştı. Ilgın'da bugün geldi ve hemen sizi bulmak için yola çıktık."
Duyuyordu ama tepki veremiyordu. Üçüzü varmış. Annesi ile İstanbul' da yaşarken o kardeşi ile burada hayatta kalmaya çalışıyordu. Yutkunamadı. Kalbi acımıştı.
Üçüzünden bunca yıl ayrı kaldığı için acımıştı.
"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Bunlar ağır şeyler. Biz üçüzmüşüz ve bunca yıl ayrı kalmışız. Olanları sindirmem ve düşünmem lazım." diye açıkladı Ilgaz. Bir günde öğrendiği şeyler ağır gelmişti. Işılay'ı düşündü. Olanları öğrenince vereceği tepkiden korkuyordu.
"DNA testi..." Işılay elinde kanıt olmadan asla ikna olmazdı. İstemiyorum demesinin nedeni belkide budur diye düşündü Ilgaz. "DNA testi yapalım. Bu işe tahminimce yalan olmaz ama Işılay elinde belge olmadan asla kabullenemez. Üçümüz gerçekten sizin çocuğunuz muyuz ? Emin olmalıyız."
Ilgın kafasını kaldırıp Ilgaz' a baktı. Ters bir tepki beklemişti ama gelmedi. Aksine ılıman bir sesle konuşmuştu. "Tamam. Ona da tamam. Yeter ki çocuklarım bundan sonra yanımda olsun." Dursun Bey heyecanlanmıştı. Işılay sert tepki gösterse de Ilgaz öyle değildi. Bir yanı sevinirken bir yanı üzgündü. Kızının istememesi canını yakıyordu.
"Ama Işılay test için gelmez ki." dedi çekingen sesiyle Ilgın. Ilgaz ona döndü. Kısık ve çekingen çıkan sesle yutkundu. Kardeşiydi...Onca yıl ayrı kalmışlardı ama sonuçta kardeşiydi. Üçüzüydü. Onunla konuşmak istiyordu.
"Ilgın haklı. Az önceki tepkilerine bakarsak asla gelmez." Bu sefer Arda' ya döndü Ilgaz. Omuz silkti. "Asla gelmez. Israr da edemem çünkü biliyorum onu. Biz kan veririz. Sonuçta üçümüz de kardeşiz. "
Kardeşiz...
Basit bir kelime olabilirdi ama Ilgın için değildi. Bu kelime Ilgın'ın içinde öldürdüğü bütün duyguları canlandırmaya yetmişti. Kalbi korkuyla değil bu sefer heyecanla atıyordu.
Üç kardeş 17 yıl boyunca ayrı kalmıştı. Üçünün farklı acıları vardı. Kızgınlardı. Kırgınlardı. Mutsuzlardı.
Ama her şey değişecekti. Işılay ailesine duvar örmüştü ama Ilgın'ı öğrendiği an içini sevgi kaplayacaktı ve bu anda Ilgın bazı gerçekler ile de yüzleşmiş olacaktı.
Üç kardeş bir araya gelecekti. Her şeye rağmen yan yana olacaklardı.
5 saat sonra
Dursun Bey, düşüncelere dalmışken Ilgın koltukta oturmuş onu izliyordu. Babası ile aynı odada tek başınaydı. Konuşmak istiyordu ama kelimeler ağzından çıkamıyordu.
Çekiniyordu.
Öz babası ile konuşmaktan çekiniyordu.
Evin diğer üyeleri de yavaş yavaş salona girince istemsiz gerildi. Asır, Işılay' a olan öfkesini evde kusmuştu resmen. Sinirliydi ve ondan korkuyordu.
Arda üzgündü. Kardeşlerine yıllar sonra kavuşmuştu ama kız kardeşi istemiyordu. Karşısında çekingen bir şekilde oturan Ilgın ile iç çekti.
Oysa ona sarılmak istiyordu ama Ilgın'ın çekingenliği yüzünden korkuyordu. Aras ve Daren tepkisizdi. Bu trajikomik olay karşısında ne tepki vereceklerini kestiremiyordu. Deniz ise mutluydu ama bir yandan da içi buruktu. Sağ tarafında oturan kardeşinin çekingen ve korkarak bakması onu üzüyordu.
Abisi Arda gibi o da sarılmak, konuşmak, istiyordu. Kız kardeşinin onları istememesi ise canını sıkıyordu ama Ilgaz'ın tepki göstermeyip babası ile konuşmasına da sevinmişti.
Eymen olayı komik buluyordu. Yıllar sonra sürpriz yumurtadan çıkar gibi iki abi ve bir ablası olmuştu. Enes hep abla hayali kurduğu için heyecanlıydı ama ablasının onları istememesi onu üzüyordu.
"Ilgın, senin odanı hazırladım oğlum. Dinlenmek istersen söyle seni götüreyim. " Konuşan Derya Hanım ile Ilgın ona döndü.
Bu evde kalmak istemiyordu. Abilerinin ondan rahatsız olduğunu anlamıştı ve daha fazla kalmak istemiyordu. Sadece merak edip gelmişti Urfa' ya. Babasını ve üçüzlerini merak etmişti.
"Ben çok kalmayacağım zaten." diyebildi Ilgın. İlk tepki Aras'tan geldi. " Niye?" diye sordu.
"Ben sizin düzeninizi bozmaya gelmedim. Sadece merak etmiştim. İstanbul'a geri döneceğim."
"Gidemezsin." diye aceleyle oğluna döndü Dursun Bey. "Gidemezsin. Bu saatten sonra sizi bırakmam. DNA testi açıklandığı an kardeşlerini de yanıma alacağım. İzin vermiyorum gitmene." Ilgaz ile kan vermeye gitmişlerdi. Sonuçlar bir hafta içinde çıkacağı için üzgündü Dursun Bey. Bir an önce çocuklarını yanına almak istiyordu. Kaybettiği yılları telafi etmek istiyordu.
Babasının böyle konuşması Ilgın'ı mutlu etse de abilerinin tavırları yüzünden gitmenin daha mantıklı olduğunu düşünüyordu. Ilgaz ile pek konuşamamıştı. Sadece numarasını istemişti Ilgaz ve Işılay'ın aksine onu istediğini anlamıştı.
En büyük korkusu yıkılmıştı o an.
"Onların soy ismi ne ? Belki sosyal medyaları vardır. " Eymen' in dedikleri ile herkes ona döndü. "Bizi istemeyen birinin hesabına niye bakalım?" Daren' de en az Asır abisi kadar sinirliydi.
"Işılay ve Ilgaz Sert." dedi Arda. Eymen telefonundan ismi aratırken Deniz kaşlarını çattı. Bu ismi hatırlıyordu ama nereden ?
Aradan geçen birkaç saniyenin ardından Eymen konuşmaya başladı. "Kızın hesabı yok ama Ilgaz'ın var." Dursun Bey ve Derya Hanım oğlunun yanına geçerken Ilgın ve Arda'da telefondan sosyal medyaya girmişti. Merak ediyorlardı.
Diğerleri de telefonunu çıkarıp Ilgaz'ın hesabına girdi. İlk tepki Enes'ten gelmişti. "Oha bu kız !" diyebildi sadece.
Ilgaz'ın hesabında fazla fotoğraf yoktu. Olan fotoğrafların çoğu Işılay'a aitti. Eymen , Işılay'ın olduğu fotoğraflardan birine tıkladı. "Bu kız kim Enes ? Tanıyor musun?" Asır'ın sorusu ile kafasını salladı Enes.
"Bu kız geçen gün beni kurtarmıştı. Size anlattım ya Baran yine bana bulaştı. Çakı falan çekmişti ama bu kız yanıma gelip beni kurtardı. Daren abim de hatırlıyordur." Daren Işılay'ın gülümseyerek baktığı fotoğrafa tıkladı.
Hatırlamıştı. O gün ona ne dediğini de hatırlamıştı ve istemsiz kötü hissetmişti kendini.
"Şimdi hatırladım." diye ikinci tepki Deniz'den geldi. "Bu ikili benim görev yaptığım okulda. Hatta bugün Işılay'ın dersine girdim. "
Eymen bu sefer Ilgaz ve Işılay'ın birlikte olduğu bir fotoğrafı açtı. Ilgaz, Işılay' a sarılıp saçından öpüyordu. Işılay ise mavi gözlerini şaşkınlıkla açmış kameraya bakıyordu.
"Bugünkü hâlinin aksine bayağı neşeli bir kıza benziyor." Arda fotoğrafları incelerken bir fotoğraf dikkatini çekmişti. Fotoğrafta Işılay uyuyordu. Başını masaya koymuş ve gözlerini kapatmıştı. Arda , Işılay'ın sağ kolunda gördüğü iz ile yutkundu. Uzun kollu giymişti ama kolunun açık kalan tarafında yanık izi belli oluyordu.
Ilgın ise içindeki burukluk ile uzun uzun fotoğraflara baktı. Onların arasında olmayı çok istiyordu ama olamamıştı. Anneleri yüzünden ayrılmak zorunda kalmışlardı.
"Biri basketbol, biri voleybol ile ilgileniyor. Ilgın sen spor ile ilgileniyor musun ?" Arda'nın sorusu Ilgın'ı şaşırtmıştı. Daha önce kimse onun hakkında bir şeyi merak etmemişti. Annesi bile Ilgın'ın hobilerini bilmiyordu.
"Hayır." dedi Ilgın. Daha fazla fotoğraflara bakamadı. Canını yakmıştı ama kardeşlerinin mutlu olmasına sevinmişti.
Dursun Bey uzun uzun fotoğraflara bakarken tek düşündüğü çocuklarının bunca yıl ayrı kalmasıydı. Sebepsiz yere üç kardeş ayrı kalmıştı. Üzülüyordu.
"Sen bugün okulda onları görmedin mi ?" diye sordu Deniz , Daren'e yönelik. Daren telefonunu cebine koyup "Hayır. Bugün dersim onuncu sınıflaraydı. Yarın on birinci sınıflara var." diye açıkladı.
"Şimdi beni kurtaran kız ablam mı ?" dedi heyecanla Enes. "O kadar heveslenme Enes. Kız istemiyor." Aras sözlerini söyledikten sonra odadan çıktı. Enes'in yüzü düşmüştü. Ilgın'ı sevmişti. Onunla konuşmaya çekinse de sevmişti. Ablası olmasını da hep istemiştir ama ablası onları istemiyor. Üzülmüştü. Belli etmemek için o da odadan çıktı.
"Ilgın gel seni odana götüreyim. Yorgunsun. Dinlen biraz." Derya Hanım' a küçük bir tebessümle baktı Ilgın. "Yarını da atlatalım. Okul işini de bir şekilde halledeceğim." Dursun Bey'in sözlerinden sonra ayağa kalktı. Bir şey demeyip Derya Hanım'ın yanına geçti. Derya Hanım onu odasına çıkarıp iyi geceler dedikten sonra yanından ayrılmıştı.
Ilgın odaya bakmadı. Kapıyı kilitledikten sonra çantasından pijamalarını çıkarıp üstündeki kıyafetlerden kurtuldu. Pijamaları giydikten sonra telefonunu da yanına alıp banyoya adımladı. Işığı açmadan içeriye girdi ve kapıyı kapattı.
Karanlık banyo ile yutkundu. Kapının önüne çöküp dizlerini kendine çekti. Gözlerini kapattı ve üçüzlerini düşünmeye başladı.
Işılay
"Babaymış. Her şeyi açıklayacakmış. Hah" Sinirle önümdeki kağıdı karalıyordum. "Kaç yıl geçmiş ya. İstemediğin çocukların şimdi mi aklına geliyor?" Kağıdı iterken sinirle nefes aldım.
Bunalıyorum. Her şey üstüme üstüme geliyor. Bunca yıl sonra niye geldi ki ? Biz başımızın çaresine bakıyoruz zaten. Niye geldi? Niye?
"Işılay iyi misin ? Yemek yemeye de inmedin." Kızlar odaya girip yataklarına geçerken onlara döndüm. Önümdeki matematik testini ve kalemimi alıp ayağa kalktım.
"İyiyim. Aç değilim." Odadan çıkınca nefeslendim. Ilgaz'ın yanından ayrıldıktan sonra direkt yetimhaneye gelmiştim. Maalesef sular sıcak akmadığı için soğuk du ile duş almak zorunda kalmıştım. Daha sonra da odaya geçip olanları hazmetmeye çalışıyordum.
Yoruldum. Gerçketen yoruldum. Bu hayattan yoruldum. Kendimden yoruldum. Her şeyden yoruldum.
Bahçeye çıkıp çardaklardan birine oturdum. Hava soğuk olduğu için dışarıda kimse yoktu. Hasta olacaksın. İç sesim kendini belli etmişti.
Ilgaz...Gözlerindeki umutu görmüştüm. O adama umutla bakıyordu. İstiyordu. Onunla konuşmak , belki de aile olmak istiyordu. Ona karışmam. Karışamam. Ilgaz mutluysa bende mutluyumdur.
Her şeyi boşvermeye çalışıp testimi açtım. Bir saat test çözmüştüm. Üşüyordum ama kalkacak hâlim yoktu.
"Vay vay vay ! Ezik Işılay yine ders başında." Dilara'nın sesi ile ofladım. Onu umursamayıp testimi aldım ve ayağa kalktım. Yanımdan gidecekken elindeki çayı üstüme döktü. Acıyla inleyip geri çekildim.
"Ayy kusura bakma. Elimden kaydı." dedi gülerek. Sıcak çay elime ve karnıma dökülmüştü.
Elimdeki testi masaya bırakıp bir adım ona yaklaştım ve saçını yapıştım. " Susuyorum ama bir yere kadar. Sakın bir daha bana yaklaşma. Bu sefer sakin kalmam ve emin ol ben sinirlenince hiç iyi şeyler olmuyor." Onu itip testimi geri aldım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Onca derdim yokmuş gibi bir de bununla uğraşıyorum. Sürekli bana bulaşması canımı sıkıyor. Kollarımdaki izlerin çoğu onun yüzünden. Ne kadar şikayet etsem de sürekli suçlanan ben oldum. Bir şekilde sıyrılıyor ve olan bana oluyor.
Odaya geri dönünce kızarın uyuduğunu gördüm. Saat 23.34'tü. Yorgundum. Üstümdeki kazağı değiştirip elimi yıkadım. Uyuyamayacağımı bile bile yatağa uzanıp gözlerimi kapattım.
🌙
"Günden güne iyi oluyorsun Işılay. Tebrik ederim. Böyle devam et ." Tunç Hoca' ya gülümseyip "Sağ olun hocam. Bu kadar iyi olmamda sizin emeğiniz büyük. " dedim. Gülümseyip yanımdan ayrılmıştı. Aylin ve arkadaşlarının kötü bakışlarına maruz kalsam da umursamayıp sınıfa doğru yürümeye başladım.
Sabah Ilgaz ile okula gelirken dün olanlar hakkında konuşmamıştık. Ben istemedim ama yüzünden anladığım kadarıyla mutluydu. Gözleri parlıyordu. Bana çok önemli bir şey söyleyecekmiş. Bu yüzden okul çıkışını bekliyordu. Ayaküstü konuşulacak bir konu değilmiş.
Açıkçası merak etmiyordum. O adam hakkında olduğuna eminim. Ya da yanındaki çocuk...Bizi bırakan kadının çocuğu.
Bana gönderdiği bir mektupta yazıyordu. Bizden bir iki yaş büyük sanırım. Bilmiyorum ama ona karşı duygusuz hissediyorum. Belki de o kadınla büyüdüğü için. Ya da benden nefret ettiği için.
Hiç görmediği birinden insan neden nefret eder ki ? O çocuk benden ediyormuş.
"Aykız ?" Sınıfa girecekken Giray'ın sesi ile durup onu bekledim. Yanıma gelip gülümsedi. "Fatmanur Hoca , Ilgaz'ı esir aldığı için rahat rahat yanında durabilirim." Güldüm. Ilgaz bizi bir türlü rahat bırakmadığı için Giray ile fazla konuşamıyordum.
"Fizik soruları ile boğuşsun dursun. Nefret ediyorum o dersten." Neyseki hedefim psikoloji okumak . Fizik dersine katlanmak zorunda değilim.
Daha zıl çalmadığı için Giray ile kenara geçtik. "Yorgun görünüyorsun. " dedi. Yorgunum. Fiziksel anlamda yorgunum. Ruhsal anlamda yorgunum.
"Uyuyamadım. İki ders boyunca da antreman yaptık. O yüzden."
"Verdiğin söz..." Devamını getiremedi. Bana o günü hatırlatmak istemiyordu ama bir şekilde karşıma çıkıyordu. "Verdiğim sözü tutacağım Giray ve bu konuyu açmasak okur mu ?" Elim sol bileğimdeki bilekliğe gitti.
Verdiğim sözü tutacaktım. Onun için tutacaktım.
"Tamam." dedi sadece.
Aniden sağ bileğini tutunca ona döndüm. "Eline ne oldu? Kızarmış." Endişeli sesi ile yutkunip yavaşça elimi çektim. "Sıcak çay döküldü. Birkaç güne geçer. " Bakışlarını elimden çekmiyordu.
"Benim tanıdığım Aykız eline krem de sürmemiştir." Şirince gülümsedim. "Merak etme senden önce Ilgaz hem azarladı hem de krem sürdü."
Sürekli başıma iş açtığım için çantasında birkaç krem ve ilaç taşıyordu. Okula gelmeden önce elime krem sürmüştü ve yetimhaneye gelip Dilara'yı uyaracağını da söylemişti.
"Ilgaz'da olmasa...Zil çaldı ve gitmek zorundayım. " İstemeye istemeye yanımdan ayrılınca gülüp sınıfa girdim. Dersimiz matematikti. Zilan Hoca çok güzel anlatıyordu. Matematik dersini zaten seviyorum. Sevdiğim hoca da olunca bütün gün matematik dersi görebilirim.
Defterimi, testimi ve kalemimi çıkarırken sınıfı sessizlik kaplamıştı. Hoca gelmiş olmalı. "Günaydın." Duyduğum tanıdık sesle kafamı sağa çevirdim.
Bu o adam...
"Zilan Hoca nerede ?" dedi en arkada oturan Mete.
"Evet. Bizim derse Zilan Hoca giriyordu. " diye devam etti Sılanur.
Bu adam o kıvırcık saçlı çocuğun abisiydi. Alayla bakıp laf söyleyen gıcık adam matemetik öğretmeni miydi şimdi? Ve bizim derse gelmişti. Kendimi camdan atmama az kaldı.
"Program da değişiklik oldu. Zilan Hoca ile sınıfları değiştirdik. Bu yüzden dersinize artık ben gireceğim. Adım Daren." Sesindeki soğukluk ve ciddiyet ile ürperdim resmen. Katil havası var bu adamda.
Ayrıca sen yeni geldin. Dağdan gelip bağdakini kovmak da ne demek ?
"Hocam yanlış anlamazsanız bir şey soracağım." Kollarımı göğsümde birleştirip Faruk'a döndü. "Sor."
"Yani siz niye öğretmen oldunuz ki ? Deniz Hoca'da aynı şekilde. Babanız zengin. Urfa'da tanınan biri. Abiniz oyuncu. Bir insan neden öğretmen olur ki ? " Diğerleri de buna benzer cümleler kurmuştu.
Cidden İngiliz Kraliyet ailesinden olmalı. Ve tanımayan sanırım sadece benim. Deniz Hoca' ya da benzer şeyler demişlerdi ama pek umursamamıştım. Hatta dinlememiştim.
"Adın ne senin ?" dedi. "Faruk." diye cevapladı. "İnsanın babası tanınmış biri diye kendi sevdiği işi yapmasın mı ? Ben mesleğimi seviyorum. Keza Deniz'de öyle. Bu yüzden böyle saçma sorular sormayın."
Bunlar kardeşmiş. Deniz Hoca sıcakkanlı, anlayışlı birine benziyor. Bu ise tam tersi. Soğuk , ciddi ve seer bakışlı.
Sınıfta sessizlik hâkim sürerken o öğretmen masasına gelip sandalyeye oturdu. En önde oturduğum için kendime küfür edip kafamı eğdim.
İnşallah beni hatırlamaz.
O yoklama alırken ben kafamı kaldırmıyordum. "Işılay Sert." deyince mecburen kafamı kaldırıp "Burada." dedim.
Bu sefer alayla bakmıyordu. Tepkisizdi. Tekrardan yoklamaya dönünce tuttuğum nefesimi bıraktım. İki dakikada strese girdim.
İlk dersten çok yormaz inşallah.
35 dakika sonra
Allah belasını vermesin. Elimi hissetmiyorum. Beynimi de hissetmiyorum. "Diğer derste hazırlıklı gelin." Sınıftan çıkınca kalemi masaya sinirle bıraktım. İnsan yarım saatte bu kadar soru yazdırır mı ? Fotokopi diye bir icat var ama canım hocamızın bundan haberi yok sanırım. Beş sayfa yazı yazdım ve elimi hissetmiyorum.
"Bugün bir kez daha anladım. Ben yazı yazmaktan ve erkek matematik hocalarından nefret ediyorum." Ramazan'ın isyanına diğerleri gülmüştü. Defterimi kapatıp sınıftan çıktım. Acaba Ilgaz nerede ?
Bahçeye inince Ilgaz'ın da bu tarafa geldiğini gördüm. Önümde durunca direkt elime baktı. Gördüğü kızarıklık ile sıkıntıyla nefes aldı. "Acıyor mu ?" dedi ve kızarık olan tarafı öptü.
Şu an oturup ağlayabilirim.
"Acımıyor. Hatta öptüğün için hemen iyileşecek." dedim titreyen sesimle. Bir anda duygusal olmuştum.
Beni kolunun altına alıp yürümeye başladı. "Mutlusun." dedim mırıldanarak. Neyden bahsettiğimi anlamıştı. "Mutlu olma sebebimi öğrenince sende anlayacaksın."
"Bana dün olanlar hakkında bir şey söyleme Ilgaz. "
"Merak etme Işıl'ım. Bana güven sadece."
Yürümeye devam ederken "Giray , Batıhan ve Koray nerede ?" diye sordum. "Fatmanur Hoca bu sefer onları esir aldı. Soru çözüyor."
"Neyseki eşit ağırlık seçtim. Hem ben sana ne diyecektim." İleride gördüğüm Deniz ve Daren Hoca ile adımlarım yavaşladı. Ilgaz'a ikisini gösterip "Bunlar kardeşmiş biliyor musun ? Daren ve Deniz Taş. Sen tanıyor musun? Herkes babalarından bahsediyordu. Tanınan biri." diye açıkladım. Ilgaz duraksamıştı. Uzun uzun onlara baktı. Bir şeyler düşünüyordu.
"Ne oldu ?" dedim merakla.
"Hiç. Sadece bir şey aklıma geldi ama saçma. Olmaz yani. " Üstelemedim. Açıklamak isteseydi söylerdi zaten. Zil çalınca ikimiz de sınıflarımıza çıktık.
Yazardan
Okul bitmişti. Ilgaz ve Işılay okul bahçesinde dururken Deniz ve Daren'de bahçeye inmişti. Deniz , konudan ikiliyi görünce "Sırf Işılay ve Ilgaz'ın dersine girmek için program değiştirdiğine inanamıyorum." dedi Daren'e ithafen. Daren omuz silkti. "Ne var ? Kolay oldu hem ."
Daha fazla durmayıp okuldan ayrıldılar. Bu sırada Ilgaz heyecanla Ilgın'ın gelmesini bekliyordu. Dün kan verirken pek konuşmamıştılar ama Ilgaz numarasını istemişti ve bugün yanına çağırmıştı. Işılay'a yüz yüze anlatmanın daha iyi olacağını düşünüyordu.
Okul bahçesinden çıkıp karşıdaki banklardan birine oturdular. Işılay, Ilgaz'ın heyecanına anlam veremiyordu.
"Ilgaz ne anlatacaksan anlat. Ne bu haller ?"
"Bekle biraz. " dedi sadece Ilgaz.
Ilgın ise kardeşinin attığı mesaj ile heyecanlanmıştı. Onunla görüşmek istiyordu. Konum atmıştı ama Ilgın Urfa'yı bilmediği için Dursun Bey' den rica etmişti.
Dursun Bey çocuklarının buluşmasına çok sevinmişti. 17 yıl birbirlerinden ayrı kalmıştı. Onlar masumdu.
Büyükler yüzünden çocuklar acı çekmemeliydi.
"Siz gelecek misiniz ?" diye sordu kısık sesle Ilgın. Dursun Bey'in kalbi kasıldı. Oğlunun ona siz demesi canını yakmıştı ama bir şey diyemiyordu.
"Hayır. Dün gördün. Işılay alışmalı. Siz konuşun."
Sessiz kaldı Ilgın. Işılay'ın ne tepki vereceğini kestiremiyordu. Tek isteği yüzüne karşı istemiyorum dememesi.
Bağırsın ama istemiyorum demesin.
Dursun Bey arabayı indirince derin bir nefes alıp arabadan indi Ilgın. Yavaş adımlarla yürürken kalbi heyecanla artıyordu. İleride oturan kardeşlerini görünce adımları daha hızlandı. Ilgın'ı ilk fark eden Işılay oldu. Kaşlarını çatılırken Ilgaz'a döndü. "Neyin peşindesin Ilgaz?" dedi sinirle. Bu sırada Ilgın yanlarına gelmişti ve Ilgaz ayağa kalkmıştı. Işılay göz devirip ayağa kalkınca Ilgın bir adım geriye gitti.
Hevesle geldiği yere pişmanlık ile ayrılmak istemiyordu.
"Işılay tanıştırayım bu Ilgın."
"Ilgaz neyin peşindesin dedim."
Ilgın yutkunamadı. Annesinin mektupta bahsettiği gibi kız kardeşi ondan nefret ediyordu. Geldiği için içi pişmanlıkla doldu. "Ben..." Konuşamadı Ilgın. Ne diyeceğini de bilmiyordu.
"Sen ne ? Bunca yıldan sonra niye geldin ?" Amacı Ilgın'ı kırmak değildi. Annesinin yazdığı mektuplar yüzünden öfkeliydi ona ve bunca yıldan sonra niye gelmişti? Ilgın duydukları söz karşısında bir adım daha geriye gitti. Haklı diye içinden geçirdi. Niye gelmişti ki ? Kimse onu istemiyordu. Herkesin düzenini bozmuştu.
"Işılay sakin ol . O bizim üçüzümüz." Ilgaz'ın sözleri ile Işılay ona döndü. "Ne dedin sen ?" Yanlış duyduğunu düşünüyordu. Kardeşi ona şaka yapıyordu değil mi ? Ilgaz derin bir nefes alırken Ilgın , Işılay'a bakıyordu.
"O bizim üçüzümüz Işılay. Bizim kardeşimiz. O kadın bizi yetimhaneye bırakıp kardeşimiz ile İstanbul'a gitmiş." Işılay sendeleyince Ilgaz'ın kolunu tuttu. Bakışları Ilgın'a dönerken şaşkınlıktan konuşamıyordu. "Sen..." diyebilidi sadece.
"Ben sizin huzurunuzu bozmaya gelmedim. Sadece merak ettim. Annem ölmeden önce mektup bırakmış. Birkaç gün önce öğrendim bende ve ayrı kaldığım..." Yutkundu Ilgın. "Ayrı kaldığım kardeşlerimi görmek istedim." dedi zorlukla. Işılay'ın göz bebekleri titredi.
Yalandı diye geçirdi içinden. Her şey yalandı. O kadının yazdığı şeyler yalandı. Ilgın'ın ondan nefret ettiğini yazıyordu. Yalanmış...Ilgın varlığını yeni öğrenmiş oysaki.
Ilgın'a yaklaştı Işılay. Yutkundu. "Sen...Bizim üçüzümsün." dedi inanamıyormuş gibi. "Evet Işılay. Boş yere sinirlendin." Ilgaz mutluydu. Yıllarca ayrı kalmışlardı ama şimdi iki kardeşi de yanındaydı. Ilgın konuşacakken Işılay bir adım daha ona yaklaştı ve Ilgın'ın şaşırmasına sebep olacak hareketi yaptı.
Ilgın'a sarıldı.
Işılay konuşamayıp içinden geleni yaptı ve yıllar sonra öğrendiği üçüzüne sarıldı. Ilgın kafasında binbir türlü senaryo kurmuştu ama Işılay'ın ona sarılacağını asla düşünmemişti.
Işılay yıllar sonra karşısına çıkan üçüzüne sarılırken Dursun Bey'de dolu gözleriyle çocuklarını izlemeye devam etti.
Bittiiii
Nasıldı
Umarım beğenirsiniz:)
Hemen bölüm hakkında genel bir yorum yapın 🥺
Abiler hakkında yorumlarınızı da bekliyorum 💫
Son sahnede ağlamak istedim 🥺
Instagram'da bana yazan bir takipçimin sözünü yazıyorum hemen. Üçüzler candır gerisi patlıcandır diyoruz ve susuyorum skdjkskaka
Neyse ; lütfen bol bol yorum yapın 🥺 yorumlar bana güç veriyor ve daha hızlı yazmamı sağlıyor 🤭
Diğer bölümde görüşmek üzere sizleri seviyorum ve beni Wattpad ile instagramdan takip etmeyi unutmayın 🌙
|
0% |