Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm 🪐

@nisaa_yazar_1

Yazardan

 

Hayat süprizlerle dolu işte. Hayal bile edemeyeceğiniz şeyler bir anda olurdu ve siz sadece şaşkın bir şekilde bakardınız. Ilgın'da aynı şaşkınlıkla duruyordu. Üçüzü ona sarılıyordu. Annesi nefret ettiğini söylemişti ama kardeşi ona sarılıyordu.

 

Heyecanlanmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Kafasındaki senaryoların hepsi Işılay'ın tepkisi ile silinmişti. Işılay'ın ona kötü davranacağına kendini o kadar alıştırmıştı ki şimdi ona sarılamıyordu bile.

 

Işılay geri çekilince Ilgın'ın şaşkın bakışlarını fark etti. "Ben özür dilerim. Aniden sarıldım." dedi mırıldanarak Işılay. Yıllardır Ilgın'ın ondan nefret ettiğini, istemediğini düşünüyordu. Üçüzü değil, o kadının ilk çocuğu olduğunu biliyordu.

 

Şimdi öğrendiği gerçek ile ne yapacağını bilememişti. Sadece sarılmak istemişti. Ilgın üstündeki şaşkınlığı atıp Işılay'ı göğsüne çekip sıkıca sarıldı.

 

Dursun Bey arandan çocuklarını izlerken sağ gözünden bir damla yaş düşmüştü. Silmedi. Silemedi. Bunca yıl bir hiç uğruna çocuklarından ayrı kalmıştı. Çocukları birbirinden ayrı kalmıştı. Nefret etti. O an kendinden nefret etti. Onun da suçu yoktu oysaki. Bilmiyordu.

 

Işılay , tuttuğu nefesini bırakıp rahat bir nefes aldı. Ilgın başta tepki vermediği için korkmuştu ama şimdi rahat hissediyordu. İçinde tarif edemediği bir duygu vardı.

 

"Bugünde satıldık çok şükür." Ilgaz'ın tripli sesi ile Işılay kısıkça gülüp sol kolunu açtı. Ilgaz gülümseyip ikisine sarılınca Ilgın göz yaşlarını tutmakta zorlanıyordu.

 

Ağlamak istiyordu. Bunca yıl ayrı kaldığı kardeşleri ona sarılınca ağlamak istedi. İkisinden ters bir tepki beklerken bu sarılma ona hem mutluluk hem acı veriyordu.

 

Mutluydu çünkü kardeşleri ona sarılmıştı. Kötü söz söylememişti. Acı çekiyordu çünkü anneleri yüzünden üçüzlerinden ayrı kalmıştı. Annesi kötü olsada yanındaydı. Annesiyle yaşıyordu sonuçta. Ama Ilgaz ve Işılay tekti. Yetimhanede büyümüşlerdi. Ilgın hissediyordu. Kardeşlerinin en az onunki kadar berbat bir hayatı olmuştu. Acı çekmişlerdi ve yanlarında olacak kimseleri yoktu.

 

Tıpkı onun gibi...

 

Dursun Bey'in telefonu çalınca bakışlarını sarılan çocuklarından çekip telefonuna baktı. Arda'nın aradığını görünce nefeslenip aramayı yanıtladı.

 

"Bana neredesiniz ?" dedi merakla Arda. Eve gelmişti ve babası ile Ilgın'ın olmadığını görünce merak etmişti. "Ilgın'ı , Ilgaz ve Işılay'ın yanına getirdim. Birazdan geliriz." dedi Dursun Bey. Arda duydukları ile gülümsedi. Kardeşlerinin bir araya gelmesi onu mutlu etmişti.

 

"Tamam baba. Umarım her şey yolundadır." Işılay'ın tekrardan ters tepki vermesinden korkuyordu. Bir yandan hâk veriyordu. Geçen onca yılın ardından hayatı değişmişti. Üçüzü ve babasını öğrenmişti. Zordu...Çok zordu. Ama kardeşleri evlerine gelince elinden gelenin fazlasını yapıp yanlarında olacağına kendine söz vermişti.

 

"Yolunda. Şu an sarılıyorlar." Dursun Bey'in sesi duygu doluydu. Arda'nın yüzünde ise gülümseme oluştu. "Harika bir haber. Her şey yolunda girecek baba. Üzme kendini. Geçen yılları geri alamayız ama bundan sonra beraberiz. Onların yanında olup yaralarını saracağız." Oğlunun sözleri Dursun Bey'i mutlu etmişti. Diğerleri gibi ters tepki vermiyordu Arda.

 

"Saracağız...Bu saatten sonra beni istemeseler de yanlarında olacağım." Geçen yılları geri alamazlardı. Yaşanan onca acının üstünü kapatamazlardı ama bu saatten sonra çocuklarının yanında olacağına yemin etti.

 

"Neyse , baba benim kapatmam lazım." Dursun Bey telefonu kapatıp çocuklarını izlemeye devam etti.

 

"Boğuldum. Bırakın beni." Işılay'ın dedikleri ile Ilgaz gülüp geri çekildi. Ilgın'da geri çekilince Işılay derin bir nefes aldı. "Şaka gibi. Bu yaşananlar şaka gibi. " dedi mırıldanarak.

 

"Olan oldu Işılay. Anne..." Konuşmakta zorluk çekince yutkundu Ilgaz. Anne kelimesi ona çok yabancıydı. Dili varmıyordu.

 

"İşte o kadın artık hayatta değil. Hesap soramayız. Niye yaptın diyemeyiz." diyebildi. Güçlü durmak zorundaydı ama canı yanıyordu.

 

Işılay öfkeyle soludu. "O adam da suçlu." Babasına olan öfkesi geçmeyecekti. Annesinin yazdığı mektupları her hatırlayışında öfkesi artıyordu.

 

"Onun da suçu yok ki." dedi Ilgın. "Yani... Bilmiyormuş sonuçta." diye devam etti Ilgaz. Işılay sinirle kafasını iki yana salladı." Bana o adamı savunmayın." dedi sadece. Ilgaz ve Ilgın, Işılay'a gelen mektuplardan habersiz olduğu için neden böyle davrandığını anlayamamıştı. Işılay aniden onlara dönüp "Ben işi unuttum. Konuşacak şeyler var ama işten kovulmamam lazım. Gitmem gerek." dedi.

 

"Ne işi ?"

 

Ilgın' a dönüp derin bir nefes aldı. "Kafede çalışyorum ve geç kaldım. Sonra konuşacağız söz veriyorum." Hızla yanlarından ayrılırken Ilgaz banka geri oturup Ilgın'ı yanına çağırdı. Ilgın yanına oturup kardeşine döndü. "Sende çalışıyor musun ?" Yavaşça başını salladı Ilgaz. "Evet. Haftanın altı günü oto tamirde. Işılay ise kafede. " Ilgın yutkundu. "Zor olmuyor mu ?"

 

"Oluyor. Ama idare etmeye çalışıyoruz. Geleceğimiz için birikim yapmamız lazım. "

 

Ailesi olmayan insanlar hayata hep geriden başlar. Hayatın acı yüzlerinden biri de budur. Binlerce çocuk anne ve babasız büyümek zorunda kalmıştır. Düşe kalka , itile kakıla. Hayat zordur. Kimsesiz çocuklar için daha zordur. Ama bir şekilde hayatta kalmaya çalışmak zorundalar. Gelecekleri için çabalamak zorundalar.

 

"Peki şimdi ne olacak? DNA testi çıktıktan sonra Işılay çok sinirlenecek. O eve gelmek istemeyecek. Açıkçası bende istemiyorum." dedi mırıldanarak Ilgın. Ilgaz kaşlarını çatıp "Niye istemiyorsun?" diye sordu.

 

"Abiler beni...Bizi pek istemiyor gibi."

 

Ilgaz arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Geçen gün fark etmişti o da. Hissetmişti. Asır'ın onları istemediğini anlamıştı. Arda için bir şey diyemezdi ama . Ona pek dikkat etmemişti. "Açık söylemek gerekirse pek umurumda değiller. Tamam bir aile hayali kuruyordum ama şu anlık benim için önemli olan sen ve Işılay. "dedi emin bir sesle. Ilgın'ın kalbi heyecanla atarken gülümsemeden duramadı.

 

Önemliydi...17 yılın boyunca tanıdığı herkes tarafından ezik lafıyla anılırdı. Öz annesi bile öyle seslenirken kimse onu umursamazdı. Ama şimdi üçüzü onun için önemlisin demişti.

 

Basit görünen kelimeler , bazen insanlar için çok değerlidir.

 

Tıpkı önemli kelimesinin Ilgın için değerli olduğu gibi. Birileri tarafından önemsemek onu mutlu etmişti.

 

"DNA testi açıklansın. Bakarız ona göre. Umarım Işılay fazla tepki vermez." dedi Ilgın. Ilgaz onu onaylarken tek düşündüğü bundan sonra ne olacağı.

 

Işılay'ın tepkisinin fazla olacağını ise kimse bilmiyordu. Annesinin mektupları yüzünden öz ailesine olan öfkesi DNA testinden sonra daha da artacaktı. Üçüzleri konusunda şanslı olsa da Işılay , abileri onun kalbini kırarken öfkesi herkesi delip geçecekti.

 

1 hafta sonra

 

Aradan geçen bir haftanın ardından DNA testi açıklanmıştı. Dursun Bey açmadı zarfı. Çocukları olduğu emindi. Hissediyordu...

 

Bütün aile salonda oturmuş Dursun Bey'den bir hamle bekliyordu ama Dursun Bey düşüncelere dalmış bir vaziyette zarfa bakıyordu.

 

Bir hafta boyunca Ilgın , üçüzleri ile bir kez tek konuşabilmişti. Okul ve işe gittikleri için bir türlü konuşmaya fırsatları olmamıştı Işılay ve Ilgaz'ın. Ilgaz mutluydu. Işılay üçüzünü öğrendiğinden beri birçok duygu içindeydi. Mutluydu , kardeşi ondan nefret etmiyordu. Üzgündü, geçen onca yıl bir hiç uğrunaydı. Öfkeliydi , onu bırakıp giden , ardından nefret dolu mektuplarla yalan söyleyen kadına.

 

"Yeter artık. Açalım." Deniz daha fazla durmayıp zarfı eline aldı. Bir hafta boyunca okulda Işılay ve Ilgaz'ı gözlemleyip okuldaki hocalardan bilgi almıştı.

 

İkisi hakkında tek kötü laf işitmemişti. Bu konuda mutluydu. Daren, Aras ve Asır ise tepkisizdi. Daha Ilgın' a alışamamıştılar ve evlerine iki yeni üye daha gelecekti.

 

Arda ve ikizler ise heyecanlıydı. Ilgın' a hemen alışmışlardı. Ilgın'da sadece üçüne yaklaşabiliyordu.

 

Babası ve Derya Hanım' dan çekiniyordu. Diğer abilerinin onu istemediğini hissediyordu ve onlarla konuşmuyordu.

 

"Hayırlı olsun. Üç yeni üyemiz kesinleşti." Deniz'in sesi ile Ilgın tuttuğu nefesini bıraktı. "İki abi ve bir ablam oldu. Vay be !" Eymen' in sözleri ile Enes kıkırdadı. O da sevinmişti. En çok ablası olduğu için sevinmişti ama.

 

"Şimdi ne olacak ?" Arda'nın sorusu ile Dursun Bey ona baktı. "Çocuklarımı nüfusuma ve yanıma alacağım. " dedi kararlılıkla. Işılay bu kararına tepki gösterecekti. Her tepkisine hazırdı. Tek isteği bunca yıl ayrı kaldığı çocuklarının artık yanında olması.

 

"Işılay'ın tepkisine hazır olun." dedi Ilgın kısık sesle. "Size karşı öfkesi var. Nedenini söylemedi. Ilgaz'da bilmiyor." diye devam etti. Dursun Bey farkındaydı. Kızının neden öyle davrandığını anlamamıştı ama ne olursa olsun onunla bir an önce konuşup her şeyi açıklamak istiyordu.

 

"Baba , iyi diyorsun da. Nüfusa alma falan uzun sürecek. Bir ayı bile bulabilir. Bu süre zarfında ne yapacaksın ?" Biliyordu Dursun Bey. Hemen olacak iş değildi. "Yetimhanedeki müdürler ile konuşup çocukları yanıma alacağım. Sonra nüfusu hallederim." Ayağa kalkınca Arda ve Aras'ta kalktı.

 

"Ben şimdi yanlarına gideceğim. Bir şekilde buraya getirmeye çalışacağım. Geldikleri zaman tek kelime kötü bir şey derseniz bozuşuruz." Üçlü salondan çıkınca Asır oflayıp ayağa kalktı. "Bir bunlar eksikti zaten." Salondan çıkmadan önce dediklerini Ilgın duymuştu. Yüzü düşmüştü.

 

Bir haftadır bu evde olmasına rağmen evi gibi hissetmiyordu. Abilerinin soğuk davranması onu üzüyordu. Onların düzenini bozmak istemiyordu ama Dursun Bey kesin bir dille yanında kalacağını söylemişti.

 

En azından 18 olana kadar burada kalırım diye düşündü Ilgın.

 

Dursun Bey ve Arda arabaya binip önce Ilgaz'ın kaldığı yetimhaneye doğru gitmeye başladılar. Aras ise kendi arasına binmişti ve babasını takip etmeye başladı.

 

Işılay

 

"Okul , antreman , iş. Kafayı yiyeceğim artık. Nefes almak bile zulüm oluyor. Ne zaman bitecek bu işkence?" Sızlana sızlana yürürken önüme çıkan taşa tekme attım.

 

Saat yedi buçuk olmuştu ve ben yorgunluktan ölmek üzereyim. Bir de gidip ders çalışmam lazım. Kafamı duvara vurmak istiyorum. Günlerden pazar olması bana ayrı mutsuzluk verirken sırtımdaki ağırlık da rahatsızlık veriyordu.

 

Pazar günlerini sevmiyorum. Belki de kafenin en yoğun olduğu gün pazar günü olduğu içindir. Sabahın sekizinden beri koşuşturma içindeyim. Sadece bir saat dinlenebilmiştim.

 

Yetimhanenin önüne yaklaştıkça dikkatimi siyah iki araba çekti. Önde duranı daha önce gördüm. Ama nerede ?

 

Yetimhanenin önüne gelince Fırat abiye selam verdim. "Abi bu araba kimin ?" diye sordum. Fırat abi kim olduğunu kesin biliyordur.

 

"Dursun Bey'in. Yanında da Ilgaz vardı kızım. Müdüre Hanım ile konuşmaya gittiler." dedikleri ile sol elim yumruk olmuştu. O adam gelmişti. Ilgaz' da yanındaydı.

 

"Tamam abi. Kolay gelsin." deyip yanından ayrıldım. Hızlı adımlarla binaya girip müdürenin odasının önüne geçtim. Sakinleşmeye çalışıp kapıyı çaldım. Gel demesini duyunca içeriye girdim. Bütün bakışlar bana dönmüştü.

 

Geçen gün gördüğüm iki adam , tanımadığım başka biri ve Ilgaz vardı. "Bende seni bekliyordum Işılay. Gel lütfen." Bu adamların yanında nasılda kibar konuşuyor. Haksız yere bana cezalar verdiğinizi asla unutmayacağım.

 

"Ne oluyor burada ?" dedim sesimi sakin çıkaramaya çalışarak. Ilgaz önce davranıp "Işılay, öz babamız bizi almaya geldi." dedi. Sakin ol Işılay. Sakin olmaya çalış.

 

"Elimizde DNA testi de var. Gerekli işlemleri yaptım. Dursun Bey'in nüfusuna geçmek biraz zaman alacak ama şimdi baban ile gidebilirsin. Eşyalarını toplayabilirsin."

 

Bakışlarım Ilgaz'a dönerken o suçlu bir ifadeyle bana bakıyordu. Testi o yaptırmıştı. Ona lafım yok. Babası ile gidebilir, yaşayabilir ama ben istememe rağmen böyle yapması kalbimi açtmıştı.

 

"Kızım..."

 

Konuşmasına izin vermeden araya girdim. "Gidebilirim öyle mi ? Tamam. Çok sağ olun." Hızla odadan çıkıp kaldığım odanin katına çıktım. Odaya girip kıyafetlerimin olduğu dolabın önüne geçtim. Fazla kıyafetim yoktu zaten. Sırt çantamı yere bırakıp kıyafetleri küçük bez valize yerleştirdim. O kadının bana gönderdiği zarfları da poşete boşaltıp çantaya yerleştirdim. Odadan kızlar yoktu. Hepsi yemekhanede olmalı.

 

Okul kitaplarımı da sırt çantama koyup sinirle çantama taktım. Valizi elime alırken odaya son kez göz gezdirip aşağıya indim.

 

Bahçedeydiler. Hepsinin yüzünden şaşkınlık vardı. Onlarla geleceğimi sanıyorlar. Müdüre işlemleri yapmıştı değil mi ? O zaman özgür sayılırım. Onlara bakmadan bahçeden çıktım. "Işılay!" Yetimhaneden biraz uzaklaşınca Ilgaz kolumu tutup beni durdurmuştu.

 

"Ne yapıyorsun?" dedi nefes nefese. Diğerleri de yanıma gelince sinirle nefes aldım. "Ben size geçen gün de dedim. Ama beni ciddiye dahi almamışsınız. Sizi istemiyorum. Aile istemiyorum. Bu yaşıma kadar başımın çaresine baktım. Bundan sonra da bakarım." Arkamı dönecekken tanımadığım adam kolumu tuttu.

 

"Boşuna atarlanma. Bizimle geleceksin." Kolumu ondan çekip kaşlarımı çattım. "Oldu canım . Başka ?"

 

"Baba siz gidin. Ben bunu alıp gelirim."

 

"Hey hey. Kardeşim ile konuşmam lazım." Ilgaz'a dönüp "Keşke arkamdan iş çevirmeseydin. " dedim kırgınlıkla. Aradan kaç gün geçmişti. Ne o ne de Ilgın bana bir şey söylemedi.

 

Kırılmıştım.

 

"Işılay yapma böyle. Açıklamalarına izin ver."

 

"Kızım sandığın gibi değil. Gerçekleri anlatmama izin ver."

 

Ben neyin gerçek olduğunu biliyorum. Onların sözlerine ihtiyacım yok. Konuşmayıp yanlarından ayrıldım. Tanımadığım adamın sesi geliyordu ama ne dediğini anlamıyordum.

 

Zaten yorgundum. Bir de bunlar başıma çıktı. Elimdeki valiz ve sırtımdaki çanta ağırdı. Bu yüzden hızlı yürüyemiyordum. Sağa dönecekken biri hırkamın şapkasından tuttu. Kimin tuttuğuna bakınca o adamın olduğunu gördüm. "Ne yaptığını sanıyorsun?" dedim sinirle.

 

"Bana bak küçük kız. Senin şımarıklıklarını çekemem. Kimsesiz olduğun için nasıl konuşulacağını, davranılacağını da bilmiyorsun zaten."

 

Tanımadığım birinin sözlerine üzülmemem lazımdı. Umursamamam lazımdı. Ama üzülmüştüm. Kalbim acımıştı.

 

Kimsesizliğimin yüzüme vurulması canımı yakmıştı.

 

"Madem böyle düşünüyorsun niye sizinle gelmeme zorluyorsun? Bırak gideyim." Kendimden beklemediğim sakinlikle söylemiştim. " Sana katlanmamın tek nedeni babam. " dedi göz devirirken.

 

Onlar seni sevmiyorlar , sevmeyecekler.

 

Zamanı geldiğinde seni yanına alacak ama sadece zorunda hissettiği için

 

Haberim yok diyecek , yalan söyleyecek

 

Abilerin senden nefret ediyor

 

Mektuplarda geçen cümleler beynimde yankılanırken nefes alamadım. Haklıydı. Ilgın konusunda yalan söylemişti ama bu konuda haklıydı.

 

"Git başımdan." dedim ve arkamı döndüm. Tekrardan kolumu tutunca elimdeki valizi yere atıp karnına yumruk attım. Avıyla inlerken bu sefer sağ bacağına tekme atmıştım. "Seni küçük..." Doğrulmaya çalışınca bu sefer karnına tekme atıp yere düşmesini sağladım. Sırtımdaki çanta kayınca dengemi kaybedip bende düşmüştüm.

 

"Sensin küçük." diye bağırdım yerden kalkmaya çalışınca. Sırtımdaki çantayı yere bırakıp ayağa kalktım. Çantamı yerden alamadan o da ayağa kalkmıştı ve çevik bir hareketler beni sırtına aldı. "Hey ! Ne yapıyorsun? Beni hemen yere bırak." Sırtına yumruklarken o rahatça yürüyordu. "Seni şikayet ederim. Kimse yok mu ya?" Arabanın önüne gelince umutla Fırat abinin yerine baktım. Kahretsin! Yerinde yoktu.

 

Ne kadar uğraşsam da beni arabaya bindirip kapıyı kilitlemişti. Sinirle koltuğa vurdum. Aradan geçen saniyelerin ardından çantam ve valizim ile geri dönmüştü. Arabaya binip tekrardan kilitledi.

 

"Aç kapıyı!" dedim sinirle. O ise beni takmayıp çantamı ve valizimi üstüme attı. Kolum acımıştı. Ters ters ona bakıp kolumu ovaladım. Zaten geçmeyen yaralarım vardı. Üstüme yüz kilo ağırlığındaki çantayı fırlatmıştı.

 

Odun ! Yontulmamış odun.

 

"Şimdi beni götürüyorsun da benim o evde kalacağımı mı düşünüyorsun? " Dikiz aynasından bana baktı. "Ne çok konuşuyorsun ? Az önce olan olayı da unutmadım. Seninle sonra hesaplaşacağız." Çok korktum biliyor musun? Aptal!

 

Yol boyunca sessiz kalmıştım. Yorgundum ve enerjimi şu an harcayamazdım. Aradan geçen yarım saattin ardından bir evin önüne gelmiştik. Eşyalarımı almadan arabadan indim. O da hızla yanıma gelip kolumdan tuttu.

 

"Kolumu çok sevdin herhalde. Al sana olsun." dedim alayla. Göz devirip cebinden anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı. İçeri girerken kolumu bırakmamıştı. Yine dayak istiyor anlaşıldı.

 

Bahçeye girince gördüğüm kalabalık ile hemen kaçmak istedim. Ilgın ve Ilgaz yan yana dururken diğerlerine göz gezdirdim. Gördüğüm tanıdık yüzler ile içimden sövgülerimi kolumu tutan adama gönderdim.

 

Daren Hoca , Deniz Hoca ve kurtardığım kıvırcık buradaydı.

 

"Aras ne yapıyorsun sen ?" İçlerinde olan tek kadın eşarbını düzeltip yanımıza geldi. Aras'ın koluna vurup "Niye kızın kolunu sıkıyorsun?" dedi sinirle. Kolumu sıktığını fark etmemiştim bile.

 

"Gelmişsin." dedi alayla geçen gün gördüğüm adam. Yetimhanenin önüne gelmişti ve onunla tartışmıştım.

 

"Gelmedim. Zorla getirildim ve gidiyorum." dedim tersçe. Ilgaz ve Ilgın yanıma gelmişti. İkisine de bakmadım. Kırgındım.

 

"Kızım..." dedi ve öne çıktı. "Seni zorla getirmek istemezdik ama konuşulacak şeyler var." diye devam etti.

 

Sana ne derse inanma. Çünkü seni kimse sevmiyor. Gün gelecek çok sevdiğin ikizin bile arkandan iş çevirecek.

 

Doğru söylüyordu. Ilgaz bile arkamdan iş çevirmişti. Bana anlatmamıştı.

 

"Konuşulacak bir şey yok." demem ile Daren Hoca alayla gülmüştü. " Boşuna istemiyorum havalarına girme. " Bunlar niye oyun oynadığımı düşünüyor ? İstemiyorum. Bu kadar basit işte.

 

"Bana bakın benden yaşca büyük olabilirsiniz ama benimle böyle alaylı bir şekilde konuşamazsınız. "

 

"Işılay biraz sakin mi olsan ?"

 

"Yeter ya ! Bana sakin ol falan deme Ilgaz. Düştüğümüz bu saçma durumun farkında mısın ? Ben sana dedim. İstemiyorum dedim. Sana karışmadım. Gitme ya da olumsuz bir şey demedim. Aksine gelmene mutlu olurdum ama sen benim sözümü hiçe sayıp beni buraya getirmelerine yardım edip onlarla konuş diyorsun. Benim dediklerimin hiç mi önemi yok?" Ilgın'ı fazla suçlamıyordum. Beni tanımıyordu...Ama Ilgaz tanıyordu. Ben bir şeyi istemiyorsam tamam demeliydi. Onlarla birlik olmamalıydı.

 

"Senin kaprislerin ile uğraşamayız. Madem babam sizi istiyor. Yanında kalacaksınız." Aras'ın sözlerinden sonra o kadın sert bir dille uyarmıştı.

 

"Cidden. Kaç yıldır yetimhanede kaldın. Şimdi ailen olmuş. Şükretmen gerekirken atarlanıyorsun. " Daren Hoca' nın sözleri de en az Aras'ın sözleri kadar canımı acıtmıştı.

 

"Daren yeter!"

 

"Yeter ama. Işılay hakkında böyle konuşamazsınız." Ilgın'ın bağırması ile sessizlik oluştu. Kimse ondan bu çıkışı beklemiyordu. Ilgaz' da bir adım öne çıkıp "Ortada yanlış anlaşılma var dediniz geldik. Ama benim kardeşim hakkında böyle konuşamazsınız. Büyüğümsünüz eyvallah ama benim de bir yere kadar sınırım var. Işılay'ın kendini açıklamasına izin vermeden saldırdınız resmen."

 

Deniz Hoca, kıvırcık saçlı, mavi gözlü adam ve iki küçük çocuk geldiğimden beri sessiz kalmıştı. Sözde babam olacak adam bir şeyler diyordu ama ben algılayamıyordum.

 

Daren Hoca, Aras ver diğer adamın sözleri kulağımda yankılanıyordu.

 

"Allahaşkına şımarık bir kız için bize mi bağırıyorsun baba ?" Daren Hoca' nın öfkeli sesi ile tırnaklarımı avucuma batırdım.

 

Arkamı dönüp gidecekken Aras beni yine sırtına almıştı. "Bıraksana beni !" dedim bağırarak. Dedikleri yetmedi mi ? Benden nefret ettiklerini anladım. Daha ne istiyor bu adam? Evin içine girince adım sesleri de gelmeye başladı.

 

Merdivenlerden yukarı çıkarken sırtını yumrukluyordum. Ama nafile! Hiç etki etmiyordu.

 

Bir odaya girince beni yere bıraktı . "Sakinleşene kadar bu odadan çıkmıyorsun." dedi ve odadan çıktı. Kapıyı açamadan kilitlemişti. Sinirle tekme attım.

 

"Onu odaya kapatamazsın. Aç kapıyı hemen!" demişti Ilgaz. "Sakinleşmek yerine daha da sinirlenecek. " diye devam etti Ilgın.

 

"İkinizde salona geçin. Ben ne yaptığımı iyi biliyorum. Bağırır, çağırır ama sakinleşir." Öyle mi Aras Bey ? Sen görürsün.

 

"Beni bu odadan çıkarmazsanız olacaklardan sorumlu değilim." diye bağırdım. "Ufacık boyunla ne yapabilirsin ?" Sesindeki alay daha da sinirlenmemi sağlamıştı.

 

Kapıya tekme atmaya başladım. Pek sağlama benzemiyordu zaten. "Işılay kendini yaralayacaksın!" diye bağırdı Ilgaz. Umursamayıp vurmaya devam ettim.

 

"Boşuna uğraşma. " Daren Hocanın sesi ile daha sert vurdum. Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum ama dışarıdaki sesler artmıştı. Son kez tekme atınca kapı kulpu düştü. Kapıyı zorlayınca açılmıştı.

 

"Siz önce kapınızı sağlam yaptırın. Ben böyle bir evde duramam. Kapı bile iki vuruşta kırıldı." dedim nefes nefese.

 

"Oha lan ! Vallahi kapıyı kırdı." Kıvırcıkın aksine mavi gözlü, siyah saçlı çocuk konuşmuştu. " Işılay elin kanıyor. " Ilgın'ın endişeyle konuşması ile bakışlarım elime kaydı. Nasıl kestiğimi bile hatırlamıyorum.

 

"Sen ne biçim bir belasın?" dedi sinirle Aras. Hızla merdivenlerden inip bahçeye çıktım. Madem benden bu kadar nefret ediyorlar bense burada daha fazla kalmam. Hızla evden çıkarken koşmaya başladım. Olabildiğince hızlı koşmaya çalışıyordum. Yolları bilmediğim için içimde korku vardı ama koşmaya devam ettim.

 

Abilerin var. Seni öğrenince senden sadece nefret edecekler.

 

Ne yaparsan yap sevilmeyeceksin.

 

Kulağımdaki sesler susmuyordu. Allah kahretsin ki susmuyordu ve haklıydı. O kadının onlar hakkında yazdığı her şey doğruydu ve bu canımı çok yakıyordu.

 

Dakikalarca koştuktan sonra caddeye çıkmıştım. Neyseki burası biraz tanıdık gelmişti. Bu saatte nereye gidebilirim ki ? Aklıma gelen isim ile derin bir nefes aldım. Sadece oraya gidebilirdim. Uzun sürecekti ama yapacak bir şey yok. Eşyalarım yanımda değil.

 

Yarım saat sonra

 

Çevredeki insanlara sora sora sonunda evi bulabilmiştim. Hava da karardığı için yolu bulmakta zorlanmıştım. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonra Canan teyze kapıyı açmıştı. "Işılay? Kızım ne oldu ?" dedi kenara çekilirken. "Bu saatte rahatsızlık vermek istemezdim ama..."

 

"Ne rahatsızlığı kızım ? Geç içeriye hemen." Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdim. Cana teyze ile salona girince Giray ve Bulut ayağa kalkmıştı. Bulut koşarak bana sarılırken Giray endişeyle bana bakıyordu.

 

"Işılay? İyi misin ? Bu saatte neden dışarıdasın?" dedi peş peşe. Anlaşılan Adnan amca yine iş için şehir dışına çıkmıştı. " Işılay abla elin kanamış." dedi Bulut elime bakarken. Kan durmuştu ve elimin üstünde bazı yerlerde kan izleri kurumuştu.

 

"Kızım sen geç otur. Belli ki bir şeyler olmuş. Ben bez falan getireyim. Ilgaz nerede ? "

 

Kanepeye oturunca sağıma Bulut soluma Giray oturdu. " Şimdi Ilgaz'a haber vereceğim." dedin Canan teyzeye bakarak. Beni onaylanıp salondan çıkmıştı.

 

"Aykız ne oldu ? Bu saatte niye dışarıdasın? Ilgaz niye yanında yok ? Ve eline ne oldu ? " Giray' a döndüm. Endişeyle elime bakıyordu. "Anlatacağım ama önce Ilgaz'a mesaj atayım. " Masanın üstündeki telefonunu alıp bana uzattı. Şifreyi girerken bakışlarım duvar kağıdında kaymıştı.

 

Duvar kağıdında ben vardım. Arkam dönük bir şekilde basketbol sahasına bakıyordum. Saçlarım ve taktığım yıldızlı toka görünüyordu. Gülümserken telefonu bana uzatmıştı.

 

Mesaj sayfasına girip Ilgaz'ın numarasını tıkladım. "Girayların evine geldim. İyiyim. Ilgın dışında diğerlerine yerimi söyleme. Yarın okulda konuşuruz zaten. Okula formamı getirmeyi unutma." yazıp gönderdim.

 

"Bulut kay bakalım." Canan teyze Bulut'un yerine oturup yaralı elime uzandı. Üstündeki kanları temizlerken "Anlat bakalım güzel kızım. Ne oldu ?" dedi.

 

"Yıllar sonra öz babam ortaya çıktı. Bizi yanına almak isteyince karşı çıktım. Öyle kavga ettik. Ilgaz onun yanında bende nereye gideceğimi bilemedim. Buraya geldim." dedim mırıldanarak. Canan teyze elime bilmediğim bir ilacı sürünce acıyla inledim.

 

"Sık dişini güzelim. Biraz acıyacak ama mikrobunu alacak. Hem baban niye bunca yıldan sonra ortaya çıktı? Önceden neredeymiş?" dedi sinirle Canan teyze.

 

"Bende onu bilmiyorum işte. 17 yıl geçmiş ve şimdi karşımıza çıkıyor. Bu saatten sonra aile istemiyorum. "

 

"Öyle deme. Kaç yaşında olursan ol her zaman aileye ihtiyaç vardır." Giray'a döndüm. O ise dikkatle elime bakıyordu. "Yok. Çok zor anlarım oldu Giray. Bunu sende biliyorsun. Benim o zamanlar ihtiyacım vardı. Şimdi yok. "

 

"Bulut, anneciğim hadi odana. " Canan teyze koltukta uyuklayan Bulut'u kaldırıp odasına gönderince bana döndü. Sargılı elimi tutup "Giray haklı kızım. Zor zamanların oldu ama daha yaşın küçük. Yaşayacak çok şeyin var. Onlarla konuşmayı dene. " Sessiz kaldım.

 

Kimse beni anlamıyordu. Belki de o mektupları ortaya çıkarıp hesap sormam lazım. Belki o zaman bana hâk verirler.

 

"Tamam bu konuyu şimdi konuşmayalım. Ben yatağını hazırlayayım. Yorgun görünüyorsun. Uyu dinlen." Canan teyze salondan çıkınca Giray ile tek kaldık.

 

"Annem haklı Aykız. Konuşmayı dene. "

 

"Giray lütfen bu konuyu kapatalım. Yorgunum." dedim. Elini alnına bastırınca irkildim. "Ateşin var. İlaç getireyim." dedi.

 

Salona koşarak giren köpek ile irkildim. Köpek ayaklarıma gelince eğilip kulaklarını okşadım. "Köpeğin olduğunu bilmiyordum." dedim. "Yeni sayılır. Beğendin mi ?" Köpeği severken "Çok tatlı. Beğendim. Adı ne?" diye sordum. Köpeğin mavi gözleri vardı. Siyah tüyleri ise yumuşacıktı. "İsmi Gece."

 

İsmi de çok güzelmiş. Canan teyze gelene kadar Gece 'yi sevmiştim. Kulakları ile oynamamı çok sevmişti.

 

Daha sonra bana hazırladığı odaya geçip yatağın üstüne bıraktığı kıyafetleri giydim. Yatağa girmeden önce odaya geri gelmişti. "Bir ihtiyacın varsa çekinmeden söyle kızım. Unutmadan bunları vereyim. Giray vermemi istedi." İlaçları bana uzatınca gülümsedim. "Her şey için teşekkür ederim." dedim.

 

"Önemli değil güzel kızım. İyi geceler."

 

"İyi geceler." dedikten sonra odadan çıkmıştı. Masada duran saatte bakınca 23.34 olduğunu gördüm. İlaçları masaya koyup yatağa geçtim. Miden bulanıyordu. İlaçları içemezdim.

 

Gözlerimi kapatıp düşünmemeye çalıştım.

 

Bölüm sonu

 

Bittiiii

 

6 kurgum var ve en uzun bölüm yazdığım kurgum bu

 

Elim koptu skdakakka

 

Neyse nasıldı?

 

En sevdiğiniz sahne?

 

En üzüldüğünüz sahne ?

 

En sinirlendiğiniz sahne ?

 

Işılay'a hemen tepki göstermeyin. O da bir nevi haklı

 

Abilere sövün ama :)

 

Diğer bölümde görüşmek üzere sizleri seviyorum ♡♡

 

Instagram hesabım; nisaa_yazar_1

 

Loading...
0%