Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2 🪐

@nisaa_yazar_1

Yazardan

 

Bazı alışkanlıklar insana sadece acı verir. Sürekli yaşadığın acı şeyler bir zamandan sonra alışkanlık halini alır ve ne yaparsan yap ondan kurtulamazsın. Peşini bırakmaz. Onu yapmayınca kötü hissedersin. Tıpkı Ilgın'ın her gün karanlık odada saatlerce kaldığı gibi.

 

Karanlıktan korkan biri nasıl karanlık odada saatlerce kalabilir? Edindiği alışkanlık yüzünde. Annesi küçük yaştan beri her gün karanlık bir odaya hapseder. Işıktan mahrum bırakırdı. Ilgın çok korkardı ama sesini çıkaramazdı. Annesi ona daha fazla kızmasın diye o odada bir köşeye geçer ve annesinin onu çıkarmasını beklerdi.

 

Ama artık onu çıkaracak annesi yoktu. Onu o odaya hapsedecek annesi de yoktu ama yıllardır alışık olduğu için kendini yine odaya kapattırmıştı. 3 gün önce annesi dünyaya gözlerini yummuştu. Bu hayatta tek varlığı annesi iken artık yalnızdı. Ondan nefret eden , kötü davranan annesi artık yanında değildi.

 

Kaldıkları evde sadece Ilgın ve annesinden kalan acı hatırlar vardı. Saatine baktı Ilgın. Tam iki saat olmuştu. Karanlık odada iki saat boyunca oturmuştu. Annesinin her gün yaptığı gibi. Kapıya döndü bakışları. Annesini bekledi. İki saatin ardından gelip kapıyı açardı ve giderdi. Açan olmadı. Gelen olmadı. Kimsesizlik bir kere daha Ilgın'ın yüzüne çarptı.

 

Zor da olsa ayağa kalktı. Eşyalara çarpa çarpa kapıya ulaştı ve odadan çıktı. Karanlığa alışan gözleri ışık yüzünden acımıştı. Birkaç kere gözlerini kırpıştırdıktan sonra annesinin odasına yöneldi.

 

Annesinin akrabası olup olmadığını bilmiyordu. Bu yüzden yetimhaneye gönderileceğini biliyordu. Gitmek istemiyordu. Bu evden çıkmak da istemiyordu ama mecburdu. Nereye kadar dayanabilir ki ?

 

Annesinin odasına girince makyaj masasına yöneldi. Sandalyeye otururken annesinin eşyalarına uzun uzun baktı. Günler öncesine kadar annesi burada oturup makyaj yapardı. Ama artık yoktu. Geriye sadece eşyaları kalmıştı.

 

Cenazeye sadece yan evdeki komşuları gelmişti. Ilgın'ın o zaman canı daha çok yanmıştı. Annesini seven dostu yoktu. Cenazesine gelecek kimsesi yoktu. Cenaze işlerini bile kendisi halletmeye çalışmıştı. 17 yaşındaki bir çocuğun annesinin cenazesi ile ilgilenmesi ne acı...

 

Annesinden kalan paralar vardı ve hepsi cenaze masraflarına gitmişti. Daha fazla bu evde kalamazdı. Sessizdi Ilgın. Kimseyle muhattap olmaz kendi halinde takılırdı. Baş sağlığına gelecek tek arkadaşı bile yoktu. Kimsesizdi.

 

Annesi hayatta olduğu günlerde kimsesizdi.

 

Nefret eden , onu hor gören annesi...Sevginin ne olduğunu bilmeden büyüdü. Genç yaşta olgunlaştı. Oysa daha 17 yaşında bir çocuk Ilgın.

 

3 gündür bu odaya girememişti. Üç gündür tek yaptığı oturup saatlerce düşünmekti. Ne zaman yemek yediğini bile hatırlamıyordu. Çekmecelerden birini açınca beyaz bir kağıt ile karşılaştı. Kağıdı alıp çekmeceyi kapattı.

 

Katlanmış kağıdı açınca annesinin el yazısı ile karşılaştı. Gördüğü uzun yazı ile derin bir nefes alıp okumaya başladı.

Öleceğimi biliyorum. Hastalığım günden güne kötüleşiyor. Benim de dayanacak gücüm kalmadı zaten. Ölmeden önce bazı şeyleri itiraf etmeye karar verdim. Üçüzlerin var Ilgın. Bunları açıklamak zor geliyor. Eğlenmek için gittiğim mekanda bir adam ile karşılaştım. Urfa'nın tanınan adamlarından biriydi. Karısı aldatılmıştı ve kendini o gece alkole vermişti. Yanına gittim...Konuştu. Konuştum. Sonra olanlar oldu zaten.

 

Sabah yanından ayrıldığımda bir daha karşılaşmayacğımı düşünmüştüm. Nereden bilebilirdim ki üç ay sonra hamile olduğumu. Aldırmak istedim. Olmadı. Onun da yanına gidemedim. Beş oğlu varken sizi de istemezdi zaten. Tek gecelik bir hataydınız. Bir şekilde hamileliği atlattım ve siz doğdunuz. Üçüzler...

 

Bakamazdım. Yapamazdım. Nefret ettiğim , sevmediğim o çocuklara bakamazdım. Urfa'da daha fazla da kalamazdım. Kardeşlerini yetimhane kapısına bırakıp seni yanıma almıştım. Niye sen diyecek olursan bende bilmiyorum. Yanıma almak istedim. Kendime benzettim. Yanımda olmanı istedim. Seni sevmeyecektim. Nefret edecektim ama yine de yanıma alıp İstanbul'a yerleştim.

 

Diğer ikisi hakkında arada bilgi alabiliyordum. Bazen de nefret dolu mektuplarımı ona gönderiyordum. O adama benziyordu. İçimde tarif edemediğim bir öfke oluşuyordu çünkü o adam tekrardan evlenmişti.

 

Yanına gitmiştim. Aradan geçen 2 yılın ardından yanına gitmiştim. Beni tanımadı bile. Evleniyordu o sıralar. Bende itiraf etmedim. Er ya da geç üç çocuğunun olduğunu öğrenecekti ve geçen onca yıl ona acı verecekti.

 

Ve bilmediğin bir şey daha söyleyeyim. Kız olan...Yani Işılay seni biliyordu ama hiç umursamadı. Aramadı, diğer kardeşine anlatmadı. Onlar birbirilerine zaten aile olmuştu. Sen hep dışlanan oldun. Seni sevmediler , sevmeyecekler. Senin kaderin bu. Sevilmemek.

 

Eğer babanı görmek istersen ismi Dursun Taş. Urfa'da kime sorsan sana gösterir. Kardeşlerin ise Işılay ve Ilgaz.

Ilgın okuduğu satırlardan sonra yutkunamadı. Üçüzleri vardı. Onu önemseyen kız kardeşi vardı. Babası vardı ve çocuklarının varlığından haberi yoktu. Gözleri dolmuştu Ilgın'ın. Geçen 17 yılın ardından bunları öğreneceğini tahmin edemezdi. Kardeşleri biribine aile olmuştu. Şimdi onların yanına gidebilir miydi ? Kardeşleri onu sevmiyordu. Ilgın'ın kalbi bir kez daha acıdı. Aynadan dolu gözlerine baktı. Gidecekti. Her şeye rağmen önce babasını bulacaktı daha sonra kardeşlerini bulacaktı. Belki onu istemeyeceklerdi, yanlarından kovacaktı ama her şeyi göze alıp gidecekti.

 

Hırsla sandalyeden kalkıp eşyalarını toplamak için odasına gitti.

 

2 gün sonra

 

Taş Ailesi

 

"Baba Eymen'e bir şey desene. Kitap okumama izin vermiyor." Enes sitemle babasının yanına otururken Eymen gülüyordu. Dursun Bey oğlunu kolunun altına alıp gülerek konuşmaya başladı. "Eymen ikizini kızdırma." Babasının güldüğünü duyunca sinirle yerinden kalktı Enes.

 

"Bu evde kimse beni ciddiye almıyor ama."

 

Arda , kardeşinin yanına gidince Enes hızla ona sarıldı. "Abi , sen dışında kimse beni ciddiye almıyor. Lütfen, ikizime kızar mısın?" Arda gülümseyerek kardeşine baktı. Ailedeki en duygusal çocuk oydu. İkizi Eymen ne kadar hareketli bir çocuksa , Enes hep pasif ve duygusaldı.

 

"Eymen yine ne yaptın?" Arda ile Enes kanepeye otururken Derya Hanım , elinde zarf ile içeriye girip Dursun Bey'in yanına geçti. Derya Hanım, Dursun Bey'in ikinci karısıydı. İlk karısı Meltem onu aldatıp terk ettikten sonra zor zamanlar geçirmişti. Çocukları için evlenmeyi düşünmüyordu ama kaderdi bu. Neyin olacağını bilemezdi. Kader bir şekilde ikisini bir araya getirmişti. Mutlu bir evlilikleri vardı.

 

"Bu zarf sana gelmiş." dedi Derya Hanım mektubu uzatırken. Dursun Bey zarfı açarken evin diğer üyeleri de içeriye girmişti. Deniz , Eymen'in yanına oturup saçını karıştırdı. "Ne yapıyorsunuz?" dedi enerjik sesi ile .

 

Deniz , neşeli bir kişiliğe sahipti. Abisi Arda gibi cana yakındı. İnsanlara çabuk ısınırdı. Asır , Aras ve Daren öyle değildi. Soğuktular. Asır ciddiydi. Kimseye kolay kolay güvenmezdi. Aras , insanlara karşı mesafeliydi. Kendini sürekli işine verir , gerçek hayattan biraz olsun kopardı.

 

Daren kendini sevmezdi. Sinirliydi. Siniri hayataydı. Annesi onları bir adam için terk edip gittiği için sinirliydi. Annesine benzediği için kendisini sevmezdi.

 

Her zorluğa rağmen bir aradaydılar. Mutluydular.

 

"Baba o ne ?" Asır'ın sorusu ile Dursun Bey bakışlarını okuduğu mektuptan çekti. Nefes alamadığını hissedince tişörtünü çekiştirdi. Arda hızla ayağa kalkarken diğerleri de endişeyle babalarına bakıyordu.

 

"Bu...Bu nasıl olur ? "

 

"Baba sakin ol." Arda , babası ile ilgilenirken Derya Hanım küçükleri dışarıya çıkarmaya çalışıyordu. Daren babasının okuduğu mektubu eline alıp sesli bir şekilde okumaya başladı.

 

"Dursun... Sanırım bazı şeyleri öğrenmenin zamanı geldi. Yıllar önce ilk eşin tarafından aldatılıp eğlenece mekanına geldiğini hatırlıyorsundur. Beraber olduğumuz geceyi unutsan da o geceye dair çok şey oldu. Üçüz çocukların var Dursun. Senin kanından olan üç çocuk. 17 yaşındalar. İki tanesi orada. Urfa'da yetimhanede. Diğeri benim yanımda. Günlerim sayılı. Bu yüzden gerçekleri açıklıyorum. Önceden söylemedim. Söylemek istediğim zaman yanına gelince de beni tanımadın ve evleneceğini duydum. Sinirlendim ve söylemedim. Elbet çocukları öğreneceğin gün gelecekti ve ne kadar uzun olursa benim için iyiydi. Çocukların acı içinde büyürken senin mutlu bir hayat sürmen... Aradan geçen 17 yılı geri alamazsın ama belki çocuklarını görmek istersin. Işılay ve Ilgaz orada yetimhanede kalıyor. Ilgın ise benim yanımda İstanbul'da. Ona da mektup bıraktım. Senin yerini söyledim. O seni bulur. "

 

Daren'in okuması bitince Derya Hanım sendeleyip kanepeye oturdu. Deniz şaşkınca dururken Daren'in yüzünde mimik yoktu. Her zamanki gibi duygularını içinde yaşıyordu.

 

"Baba . Bu gerçek mi ?" Arda , babasından cevap beklerken Dursun Bey nefeslendi. "Bilmiyorum." diyebilidi. Bilmediği üç tane daha çocuğu varmış. Bunu 17 yıl sonra öğrenmesi canını yakıyordu. İki tane evladı yetimhanede büyümüştü. Diğeri annesi ile. Çocuklarını birbirinden ayırmıştı. Çocuklarını ondan saklamıştı. İçini öfke kaplarken ayağa kalkmaya çalıştı.

 

"Dursun..." dedi acıyla Derya Hanım. Üç tane masum bebek hiç uğruna babalarından ayrılmıştı ve bu canını yakıyordu. Önceden olan ilişkisi yüzünden Dursun' a kızmıyordu. Kızamıyordu. Tek düşündüğü üç masum bebekti.

 

Çocuklar onun için hep zaaf olmuştu. Yedi evladı vardı. Kendi kanından olmasa da diğerlerini de kendi çocuğu gibi görüyordu. Evlatlarından ayırmayıp annelik yapıyordu. Hepsi onun için çok değerliydi.

 

"Siktir. Üç kardeş daha mı ? Bizim bilmediğimiz bir yarışma mı var? En çok kim çocuk yaparsa ödül mü verecekler? Lan on çocuk ne demek ? " Deniz'in isyanı ile Dursun Bey kalktığı yere geri oturdu.

 

" Baba sakin olmazsan kriz geçireceksin." Arda olayın şaşkınlığını yaşasada önceliği babasıydı. "Bulun." diyebildi Dursun Bey. "Onları bulun."

 

Aras sinirle odadan çıkarken Daren' de abisini takip etti. Asır ayakta daha fazla durmayıp koltuğa otururken Derya Hanım, eşinin elini güven verircesine tuttu.

 

Taş ailesinin hayatı bir gece de değişmişti işte. Bir mektup ile gerçekleri öğrenmişlerdi. Dursun Bey çocuklarını görmek istiyordu. 17 yıl ayrı kaldığı çocuklarını görmek istiyordu. Ilgın , İstanbul'dan ayrılmıştı. Sabahın ilk ışıklarında Urfa'da olacaktı ama babası ile yüzleşmeye hazır mıydı ? Korkuları vardı. Üçüz kardeşleri onu istememişti. Babası onu kabul eder miydi? Her şey sabah belli olacaktı.

 

Her şeyden habersiz Işılay ve Ilgaz ise yetimhanede test kitaplarına gömülmüştü. Gerçekler ortaya çıktığında onlar ne tepki verecekti? Geçen 17 yılın ardından babalarını kabul edecekler miydi ? Ya da bilmedikleri üçüz kardeşlerini görünce ne olacaktı? Her şeyin ilacı zamandı.

 

🌙

 

"Şimdi ne olacak ?" dedi Asır. Dün gece olanlardan sonra ikizler dışında kimse uyuyamamıştı. Öğrendikleri gerçek ağır gelmişti. İkizlerin hiçbir şeyden haberi olmadığı için sessizce kahvaltı yapıyorlardı.

 

"Ilgın'ın buraya geleceğini yazmıştı." diye devam etti Deniz. "Ilgın kim ? Ne oluyor?" Eymen' in meraklı sorusu ile sofrayı sessizlik kaplamıştı. Dursun Bey ne diyeceğini bilmiyordu. Tek düşündüğü ayrı kaldığı çocukları.

 

"Cidden. Dün annem bizi odadan apar topar çıkardı. Hepiniz durgunsunuz. Ne oluyor?" Deniz , konudan Enes' in saçını karıştırdı.

 

"Açıklayacağız oğlum. Biraz bekleyin." Dursun Bey'in sözlerinden sonra kapı dili çalmıştı. Abiler birbilerine bakarken Derya Hanım ayağa kalktı. Dursun Bey'de hızla yerinden kalkınca diğerleri de endişeyle kalktı.

 

Derya Hanım kapıyı açınca gördüğü genç ile yutkunamadı. Siyah saçlı, kahverengi gözlü genç bir çocuk sırtında çantası ile kapının önündeydi.

 

Annesinin dediği gibi yapmıştı. Urfa' ya geldiği gibi karşısına çıkan ilk kişiye babasının ismini sormuştu ve evinin adresini almıştı. Etraftaki insanlara sora sora evi bulmuştu ve içindeki korku ile kapıyı çalmıştı.

 

Karşısında gördüğü kadın ile konuşamadı Ilgın. Annesinin bahsettiği kadın olmalıydı. Babasının ikinci karısı. Dursun Bey'de kapıda görününce Ilgın'ın bakışları ona döndü.

 

Altmış yaşlarında , mavi gözlü ve beyaz saçlı adam ona bakıyordu. Babam bu adam diye geçirdi içinden Ilgın. "Ilgın." dedi fısıltıyla Dursun Bey. Karşısındaki oğluydu. Emindi. Gelmişti ona. Bulmuştu.

 

Ilgın boğazını temizleyip çekingen bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Siz Dursun Bey misiniz ?" Dursun Bey'in kalbi bir kez daha kasıldı. Oğlu ona Bey diyordu. Çekinerek bakıyordu. Konuşamadı. Sadece başı ile onayladı.

 

"Geç içeri oğlum. Konuşulacak çok şey var." Derya Hanım kenara çekilince Ilgın yutkundu. "Ben sadece..." Devamını getiremedi. Sadece babasını merak etmişti. Onu istemeyen kardeşlerini görmek istemişti ama şimdi kaçıp gitmek istiyordu.

 

Dursun Bey nazik bir şekilde oğlunun kolunu tutup içeriye çekti. Ilgın şaşkınlıktan konuşamadı. Ne ara salona girdiğini bile fark etmedi. Salondaki kalabalık onu daha da strese sokmuştu.

 

İkizler merakla Ilgın' a bakarken abiler tepkisizdi. Yıllar sonra kardeşleri ortaya çıkmıştı ve duygu karmaşası yaşıyorlardı.

 

Derya Hanım, Ilgın'ı tekli koltuğa oturtup eşinin yanına geçti. Bugün gözler onun üstünde olduğu için strestle elini sıktı Ilgın.

 

"Niye geldin ?" İlk tepki Asır'dan gelmişti. Ilgın ona döndü. Yüzünde komik yoktu ama kalbi acımıştı. Korktuğu olmuştu. Onu istemiyorlardı. "Asır." diye sert bir dille konuştu Arda.

 

"Ben sizin düzeninizi bozmaya gelmedim. Sadece merak ettim. Geri döneceğim. Dönmeden önce...ayrı kaldığım iki kardeşimi de görmek istedim. Tek başıma yapamazdım. Bu yüzden..." Daha fazla konuşamadı.

 

"Sen kimsin ki ?" dedi masumca Enes. Ilgın kıvırcık saçlı, kahverengi gözlü çocuğa baktı. Anlamıştı o an. Babasının ikinci karısından olan çocuğuydu. Kardeşiydi ve kardeşini ilk defa görüyordu. Adını bile bilmiyordu.

 

Kardeşine cevap veremedi. Abinin diyemedi. Sadece sustu.

 

"Hayır. Hayır gidemezsin. Işılay ve Ilgaz'ı da yanıma alacağım. Bunca yıl ayrı kaldım sizden. Bir daha kaybedemem." Dursun Bey'in sözleri ile Ilgın ona döndü. Gözlerinde gördüğü korku ve özlem ile yutkunamadı. Babası onu istiyordu. Kardeşlerini de bulacaktı.

 

"Baba işler öyle olmuyor. Belki o kadın yalan söylüyor. Hemen çocukların diye bağrına basamazsın. Önce DNA testi yapmak lazım." Daren' in sözleri ile Eymen şaşkınca ayağa kalktı. "Çocukların mı ? Babamın başka çocukları mı var ?"

 

Ilgın o an anlamıştı. Abiler tarafından istenmediğini. Haklılar dedi içinden. Yıllar sonra üç tane kardeşleri olduğunu öğrenmişlerdi. Belki de dediği gibi annesi yalan söylüyordu. Bilemezdi.

 

"Daren sus. Bu işin yalanı mı olur ? "

 

Dursun Bey oğlu ile sohbet etmeye çalıştı. Abiler işleri olduğunu söyleyip gitmişti. İkizler de okula giderken evde sadece Dursun Bey, Derya Hanım ve Ilgın kalmıştı.

 

Üzgündü Ilgın. Annesinin dediği gibi kimse onu istemiyordu. Canı yanıyordu. Yine de güçlü durmaya çalıştı. O böyleydi işte. Acısını, üzüntüsünü içine atar güçlü durmaya çalışırdı. Bu hayatta hep tek başınaydı.

 

Ama üçüzleri bundan sonra onun yanında olacaktı.

 

🌙

 

"Dersiniz ne ?" Ilgaz'ın sorusu ile Işılay içtiği kahveyi masaya bırakıp ona döndü. "Coğrafya. Yeni hoca gelmiş." diye açıkladı.

 

"Coğrafyadan nefret ediyorum." Ilgaz'ın nefretle söylemi Işılay'ı güldürmüştü. Coğrafya ile yıldızları bir türlü barışmamıştı. Sırf coğrafya yok diye sayısal bölümü seçmişti. Işılay ise coğrafya dersini çok severdi. Elinde olsa bütün gün coğrafya dersi görmek ister.

 

"Aykız bakıyorum da yüzün gülüyor." Giray , yanına oturup Işılay'ın saçını karıştırınca Ilgaz onun koluna vurdu. Giray'ın ters bakışlarını umursamdan kardeşini yanına çekti. "Sabır. Çokça sabır." diye söylenen Giray ile Işılay gülmüştü.

 

"Diğerleri nerede ?"

 

"Basketbol sahasına indiler. Son iki dersimiz beden. Direkt oraya gittiler."

 

Işılay gülümseyerek anladığını belirtmişti. Ilgaz yanında olduğu için Giray ile konuşmaya çekiniyordu. "Işılay ?" Çağatay yanlarına gelince Giray sinirle nefes aldı.

 

Bu çocuktan hoşlanmıyordu ve Işılay' ın etrafında dolanması sinirini bozuyordu.

 

"Efendim."

 

"Okul çıkışı antreman varmış ama Tunç Hoca iptal etmiş. Sana haber vermemi istedi. " Gülümsedi Işılay. "Tamam. Haber verdiğin için sağ ol." Çağatay gülümseyip yanlarından ayrılınca Ilgaz sinirle söylendi. "Tipe bak ya. O gülümseyen ağzını dağıtmak istiyorum. "

 

"Sana mı kaldı haber vermek ? Sinirimi bozuyor."

 

Işılay şaşkınca ikisine bakıp ayağa kalktı. "İkinizde sakin olun. Alt tarafı haber verdi. Ne bu şiddet merakı ? Ben sınıfa çıkıyorum. Sizde uslu uslu oturun." Yanlarından ayrılınca iki erkek birbirine baktı.

 

"Hayırdır lan ! Sana ne oluyor?"

 

"Hiiç. Aykız benim için önemli biri sonuçta." dedi ve hızla ayağa kalktı. Giray gülerken Ilgaz sinirle ona baktı. "Seninle sonra hesaplaşacağız." İkili basketbol sahasına giderken Işılay' da sınıfa girmişti.

 

Yeni coğrafya hocaları içeriye girince ona döndü Işılay. "Merhaba çocuklar. Bundan sonra beraberiz. Adım Deniz. İyi anlaşacağımıza inanıyorum. " Sınıftakiler dikkatle hocayı dinlerken Deniz öğretmen masasına geçti. "Yoklama alayım. Yavaş yavaş birbirimizi tanırız. "

 

Deniz yoklama için defteri açarken öğrenciler de defterlerini çıkarmaya başlamıştı.

 

Deniz öğrencilerini ismini söyleyip kim olduklarına bakıyordu. Bu dönem beraberler ve her öğrencisini tanımaya çalışıyordu. "Işılay." deyince duraksadı. Kafasını kaldırıp hemen önünde oturan , burada diyen kıza baktı. Mavi gözlü, siyah saçlı kızın simasını babasına benzetti ama bu düşünceden hemen vaz geçti. İnsan insana benzer sonuçta değil mi ?

 

Yoklama bittikten sonra derse geçmişti. Bakışları arada Işılay' a kaysa da kendini toparlayıp derse geri dönüyordu. Urfa' da sadece bir tane Işılay yoktu sonuçta.

 

Okul bitene kadar düşünceleri beynini ele geçirmişti. Babasını aradığında ise Ilgın , Arda ve Asır ile yetimhaneye gittiğini öğrenmişti. O da okuldan sonra eve dönüp babasından haber beklemeye başladı.

 

🌙

 

"İzin günlerimizin aynı olması harika bir şey." Işılay'ın heyecanlı sesi Ilgaz'ı güldürmüştü. "Sadece 1 saat süremiz var. Bu yüzden hemen kıyafetlerimi değiştirip geliyorum." Ilgaz yetimhaneye girereken Işılay'da güvenlik görevlisi olan Rüstem abinin yanına geçti.

 

"Kolay gelsin abi . Nasılsın?" Rüstem abi gülümsedi. Seviyordu Işılay'ı. Kendi kızı gibi görüyordu. Kardeşi ile ayrı büyümesine üzülse de Işılay buraya geldiğinde sürekli yardımcı olur içeriye alırdı.

 

"Sağ ol kızım. İyiyim çok şükür. Sen nasılsın?"

 

Ofladı Işılay. "İyi olmaya çalışıyoruz abi. Okul ve iş bir arada zor geliyor. Yorgunluktan ölüyorum. " dedi sıkıntıyla. Onlara belli bir ücret verseler de gelecekleri için birikim yapmak zorundaydılar. Ceplerine giren harçlık okul ve genel ihtiyaçlarına tek yetiyordu.

 

"Sende haklısın kızım ama mecbur. Geleceğiniz için. Başınız sıkıştığı an ben buradayım. Biliyorsun. Çekinmeyin kızım." Gülümsedi Işılay. Rüstem abiyi seviyordu. Onlara hep baba şefkati ile yaklaşmıştı. Çok yardımı dokunmuştu.

 

"Aaaa kedi orada. " Acıyla ses çıkaran kediyi görünce içi acıdı. Ağaca tırmanmıştı ve gördüğü kadarıyla kolu dala sıkışmıştı. "Yine mi çıktı o ? Tam bir baş belası. Sürekli çıkıyor ama bu sefer sıkışmış gibi." Işılay ağaca yaklaştı. Tırmanmaya çalışırken Rüstem abinin endişeli sesini işitti. "Aman kızım dikkat et."

 

"Merak etme Rüstem abi. " Zor da olsa ağaca tırmanmıştı. "Sakin ol kedicik." Işılay'ın elini çizse umursamadı. Dikkatle kediyi sıkıştığı yerden çıkarmaya çalıştı.

 

Bu sırada bir araç yetimhanenin önünde durdu. Dursun Bey, Arda , Asır ve Ilgın arabadan inmişti. Ilgın sabaha göre biraz daha iyi hissediyordu. Dursun Bey ve Derya Hanım ona şefkatle yaklaşınca mutlu olmuştu. Babası ile tek kalınca çekinmişti ama Dursun Bey onu kendine çekip sarılınca bütün endişesi gitmişti. Sevmişti. Babasının ona sarılmasını sevmişti. Daha önce annesi ona sarılmamıştı ve nasıl bir his olduğunu bilmiyordu.

 

Bugün ilk defa sarılmanın nasıl bir his olduğunu öğrenmişti.

 

"Nankör kedi ya ! Hem seni kurtarayım hem de elimi çiz. Pis nankör." Işılay'ın sesi ile dörtlü yukarı bakmıştı. Ağaçta duran kızı görünce şaşırdılar. "Kızım tamam in artık. Kedi kurtuldu." Işılay yutkundu.

 

Aşağıda ona şaşkınca bakan kişileri fark etmemişti. "Rüstem abi galiba bu sefer ben burada kaldım." Açık saçları aşağıya doğru sarkarken sıkıca ağaç dalına sarılmıştı. Arda gülünce aşağıya baktı Işılay. Gördüğü kalabalık ile kendine kızdı. Rezil olmuştu.

 

Asır önce çıktı. Kollarını açarken Işılay'a seslendi. "Atla. Ben seni tutarım." Işılay ona seslenen adama baktı. "Ben inerim. Gerek yok." Rüstem abi , Işılay'ın huyunu bildiği için o bu sefer ona seslendi. "Kızım , tamam ben tutarım."

 

"Kusura bakma Rüstem abi ama sana bu konuda hiç güvenmiyorum. " Arda ve Ilgın alttan alttan gülerken Dursun Bey dikkatle kızı inceliyordu.

 

"Yuh ama ! Beş dakika yoktum. Yine başına iş mi açtın?" Ilgaz hırkasının fermuarını çekerken sinirle konuşmuştu. Yanında olmadığı her an kardeşi başına belayı alıyordu.

 

"Niye öyle diyorsun ya ? İyilik yaptım. "

 

"Belli belli. İnsene artık."

 

"İnebilsem ineceğim zaten süper zeka ama inemiyorum. Çıkmak kolaydı ama inmeye korkuyorum." Sinirle nefes aldı Ilgaz. Diğerleri ise ikiliyi izliyordu.

 

"Baş belasısın Işılay. Tam bir baş belası. Atla tutuyorum." Işılay gözlerini kısarak kardeşine baktı. "Sana nasıl inanayım? Ya tutmazsan ?"

 

Işılay ismini duyunca yutkundu Ilgın. Olabilir miydi ? Onu istemeyen kardeşi ağaçtaki kız olabilir miydi ?

 

"Allah'ım sabır ver. Atla yoksa yapacaklarımdan sorumlu değilim." Işılay gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve kendini aşağıya bıraktı. Ilgaz hızla onu tutarken sıkıca koluna tutundu. "Bugünde ölmedim çok şükür."

 

Gözlerini açıp kendini düzeltince ona bakan kişilere döndü. Utanmıştı ama belli etmemeye çalışıyordu. "Gösteri bitmiştir. İşinize geri dönebilirsiniz." Asır, babasının yanına geçerken Rüstem abi de yerine geçmişti. Arda bir adım öne çıkıp Ilgaz'a döndü.

 

"Burada...Ilgaz diye birini arıyoruz. Kim olduğunu biliyor musun ?"

 

Işılay ve Ilgaz birbirine baktı. Ilgaz boğazını temizleyip "Benim..." dedi sadece. Arda yutkundu. Kızın ismi de Işılay'dı. Kardeşlerini bulmuştu. Tuhaf bir karşılaşma olmuştu ama bulmuştu.

 

Dursun Bey öne çıkarken Ilgın sessizce üçüzlerine bakıyordu. Annesinin yazdığı sözler aklından çıkmıyordu. Kardeşleri biribine aile olmuşken o tekti. Kardeşleri onu istemeyecekti. Hissediyordu.

 

"Siz kimsiniz? İkizimi niye soruyorsunuz?" Işılay'ın sözleri Ilgın'ın canını yakmıştı. İkizim diye bahsetmişti. Dursun Bey "Ben...Sizin babanızım." dedi zorlukla. Ilgaz ve Işılay konuşmadı.

 

Diyecek çok söz vardı ama konuşmadılar.

 

Işılay'ın aklına o kadının yaşadığı mektuplar geldi. Yazan cümleler beynini ele geçirmişti. Bakışları arkada duran Ilgın'a döndü. Yutkunamadı. O kadınının çocuğuydu. Biliyordu.

 

Bugünden sonra üçüzlerin hayatı bambaşka olacaktı.

 

Bölüm sonu

 

Huh uzun oldu 🙈

 

Nasıldı?

 

Ilgın...

 

Ilgaz...

 

Işılay...

 

En sevdiğiniz sahne ?

 

Benim ışılay'ın ağaca çıkma sahnesi sjdjksjskak

 

En sevdiğiniz karakter kim oldu ?

 

Bol bol yorum yapar mısınız 🥺 ne kadar çok yorum gelirse yazma hevesim artıyor ve hemen bölüm yazarım ☺️

 

Diğer bölümde görüşmek üzere sizleri seviyorum 🥰

 

 

Loading...
0%