Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm 7 🪐

@nisaa_yazar_1

Yazardan

 

"Çilek... Işılay'ın alerjisi var." Ilgaz'ın bağırması ile Daren hızla Işılay'ı kucağına aldı. "Alerji iğnesi var mı ?" Ilgaz korkuyla Işılay'a bakarken olumsuz anlamda kafasını salladı. "Evde kaldı." diyebilidi zorlukla. Ilgın'ın kalbi korkuyla atarken diğerleri şaşkınlık ve korku içinde duruyordu. Eymen'in gözleri dolmuştu. O almıştı içeceği ve kendini suçluyordu.

 

"Kahretsin!" Daren hızla arabaya koşarken çevredeki insanlar merakla onlara bakıyordu. Anın etkisinden çıkan ilk kişi Giray oldu. "Hastaneye gidiyoruz." Ilgaz , Ilgın ve ikizler Daren'in arkasından koşup arabaya bindiler. Ilgaz, Işılay'ı dizine yatırdı. Geri kalanlar ise gelen ilk taksiye binip Daren'in arabasını takip etmeye başladılar.

 

"Ilgaz , bir şey olmaz değil mi ? Daha önce geçirdi mi ?" Ilgın'ın sorusu ile Ilgaz gözlerini yumdu. "Bilmiyorum. Allah kahretsin bilmiyorum. Çok küçükken olmuştu ama ben yanında değildim. Sadece yetimhane müdüresinin ölümden döndü sözlerini hatırlıyorum. Bu yüzden çok dikkatliydi. " Daren son hızda arabayı sürerken kırmızı ışıkta geçtiğinin farkında bile değildi. Ilgaz'ın son konuşmasından sonra kimseden ses çıkmamıştı.

 

On dakikanın ardından hastaneye gelmişlerdi. Daren arabadan inip Işılay'ı direkt kucağına aldı ve acil kapısından içeriye girdi. "Sedye! Sedye getirin." Doktor ve hemşire hızla yanlarına koşarken Ilgaz korkuyla kalbini tutuyordu. Daren , gördüğü sedyeye Işılay'ı yatırıp yanına yaklaşan doktor ve hemşireye döndü. "Alerji. Çileğe alerjisi vardı ve çilek yedi. Alerji iğnesi de yok."

 

"Müşade odasına. Hemen." Işılay, müşade odasına alınınca Giray ve diğerleri de acile girmişti. Ilgazlar, müşade odasının önünde beklerken Giray hızla yanına koştu. "Ne oldu ? Işılay nerede ?" dedi Giray korkuyla. İkinci defa Işılay'ı kaybetme korkusunu yaşıyordu. "Müşade odasına alındı." dedi fısıltıyla Ilgın. Batıhan ve Koray ikizlerin yanına geçtiler. Yüzlerindeki korku ve suçluluk duygusu canlarını yakmıştı. Büşra, Ilgın'ın yanına oturup Işılay için dua etmeye başlamıştı.

 

Anlaştığı ve sevdiği tek arkadaşının bayılma anı , solgun yüzü gözünün önünden gitmiyordu. Ilgın'da aynı şekilde gözlerini kapatıp dua ediyordu. Elinden dua etmekten başka bir şey gelmiyordu. Kalbi acıyordu.

 

"Bir şey olmaz değil mi ? Geçen sene..." Konuşamadı Ilgaz. Geçen sene Işılay'ın bıçaklanması ve okul arkadaşından birinin öldürülmesi onu derdinden etkilemişti. Işılay'ı ilk defa kaybetme korkusunu geçen sene yaşamıştı. Işılay uyanmıştı ama uzun bir süre eski haline dönememişti.

 

Işılay'ın yetimhende yaşadıklarını bilmiyordu.

 

"Sus. Ilgaz...Olmaz ki. Geçen seneyi hatırlatma. Yalvarırım hatırlatma. Kalbim acıyor. Senin canın nasıl yanıyorsa benimki de yanıyor. " Yeşil gözleri acıyla kapandı Giray'ın. İlkokuldan beri ayrılmadığı, sevdiği kızın durumunu bilmiyordu. içerideydi. Doktor yanındaydı ama kalbi acıyordu. Bir şey oldu diye fısıldadı. Hissediyordu.

 

Herkes korkuyla ve dalgın bir şekilde bekliyordu. Daren'in, Arda'nın yanına gittiğini bile fark etmemişlerdi.

 

"Benim yüzümden" dedi Eymen.

 

"Hayır benim yüzümden." diye acıyla konuştu Enes. O istemişti çilekli içecek almayı. Şimdi de kalbi acıyla kasılıyordu. "İkinizde saçmalamayı kesin. Işılay'ın alerjisi olduğunu bilmiyordunuz ki. Kendinizi suçlamayın. " Büşra'nın sert dille söylediklerini Ilgın sakince onaylamıştı. "Büşra haklı. Kendinizi suçlamak bir şeyi değiştirmez. Sakin olun. "

 

Ilgaz yere çöküp başını dizlerine yasladı. Giray gözlerini kapatıp kötü düşünmemeye çalışıyordu ama bir türlü başaramıyordu. Dakikalar birbirini kovalarken Daren , Arda'yı bulup olayı anlatmıştı. "Ben yanlarına gidiyorum." dedi ve koşarak Işılay'ın kaldığı odaya girdi. Arda'nın odaya girmesi ile gençler ayağa kalkmıştı.

 

"Bir şey mi oldu ?" dedi korkuyla Büşra. Daren , yanlarına yaklaşınca olumsuz anlamda kafasını salladı. "Durumunu öğrenmek için girdi." dedi yorgun sesiyle. Işılay'ın bembeyaz yüzü aklından çıkmıyordu. İçten içe kendini suçluyordu.

 

Eğer tartışmaya girmeseydim sinirle o içeceği içmezdi diye düşündü ve sıkıntıyla ofladı.

 

Dışardaki bekleyiş sürerken Arda , hocasına Işılay'ın durumu hakkında sorular sormaya başlamıştı. "Arda..." dedi Nihat Hoca. "Kardeşin iyi. Gerekli işlemleri yaptık. Anafilaksi şok geçirmiş. Birkaç saat oksijen vereceğiz. Uyandıktan sonra neler olacağını biliyorsun zaten. Birkaç gün dikkatli olun. Özellikle beslenmesine dikkat edin. Ve..." Hemşire odadan çıkınca Nihat Hoca , Işılay'a baktı. "Ve..." dedi merakla Arda. "Kardeşine yıllar sonra kavuştum demiştin. Önceden neredeydi ?" Geçen gün hastanedeki arkadaşlarına anlatırken Nihat Hoca'da olanları duymuştu. "Yetimhanede kalıyordu." dedi içi acıya acıya Arda.

 

Nihat Hoca, sıkıntıyla nefes alınca Arda'nın endişesi artmıştı. "Kardeşinin vücudunda izler var." diyebildi en sonunda. Onun da kızı vardı ve Işılay'a baktıkça onu hatırlıyordu. Işılay'ın vücudundaki yaraları görünce kalbi sızlamıştı. "İzler derken ?" Arda , Işılay'a yaklaşınca serum takılı kolunu gördü. Gördüğü izler ile yutkunamadı.

 

"Kardeşin şiddet görmüş. Kolunda , omzunda , karnında izler var. " Yanık izleri, bıçak izleri, morluklar, kızarıklıklar... Gördüğü zorbalıklar, haksız yere aldığı cezalar yüzünden oluşan izlerdi. "Kimden şiddet gördüğünü öğren Arda. Kardeşinin yanında ol. Şimdi normal odaya alacağız. Birkaç saat sonra arkadaşları onu görebilir." Nihat Hoca dışarıya çıkmıştı.

 

Arda ise gözlerini izlerden alamıyordu. Kalbi acıyla kasılıyor, yutkunamıyordu.

 

🌙

 

"Çocukları niye gönderdin? Beni niye odaya aldın?" dedi Daren kaşlarını çatarak. Işılay'ı normal odaya aldıklarında Ilgaz , Ilgın ve Giray zorla girmek istemişti ama Arda kesin bir dille reddetmişti. Evdekilere ise haber verilmemişti. Daren, babasının kriz geçirmesinden korkuyordu. Bu yüzden Aras'ı arayıp çocuklar ile gezdiğini söylemişti.

 

Arda ise Koray, Batuhan , Giray ve Büşra' ya evlerine gitmelerini söylemişti. Saat geç olmuştu ve daha fazla hastanede perişan olmalarını istemiyordu. Ama dörtlü kesin bir dille gitmeyeceklerini söylemişti.

 

Arda'da daha fazla ısrar etmeyip tamam demişti ve bahçeye çıkıp hava almalarını istemişti. Işılay'ın yanına girmeyeceklerini bildikleri için hepsi Arda'yı onaylamıştı. Onlar bahçeye çıktıktan sonra Daren' i, Işılay'ın kaldığı odaya getirmişti. "İkizler ve Ilgın görmemeli." dedi kısık sesle Arda. Kardeşlerinin üzülmesini istemiyordu. "Işılay' ın bir an önce yanımıza almamız lazım. " diye devam etti. "Niye ?" dedi Daren. Abisinin gizemli hâli hoşuna gitmemişti.

 

Arda , Işılay'ın solunda duran sandalyeye oturup örtünün altındaki kolunu çıkardı. Daren ona yaklaşınca bakışları, Işılay'ın koluna kaydı. "Şiddet görmüş. Belki de görmeye devam ediyor. Bazı izler yakın zamanda olmuş ve biz yanımıza alıp onu korumazsak daha da kötü olacak." Daren ise uğultulu bir şekilde onu duyuyordu. Gördüğü izler onu bozguna uğratmıştı.

 

"Nasıl olur?" diyebildi bir adım daha yaklaşırken. "Kim yapmış? Ilgaz ve Ilgın... Onlarda mı ?" dedi ve Işılay'ın kolundaki kesik izine dokundu. "Bilmiyorum. Kollarında falan izlere rastlamadım ama neler yaşadıklarını bilmiyoruz."

 

Şiddet görmemişlerdi ama aldıkları yaralar fazlaydı. Aldıkları yaralar vücudun da değil kalplerinde kalıyordu.

 

"Başka var mı ?" dedi zorlukla Daren. "Çok var. Karnında bıçak yarası var. Kollarında, omzunda...Bu saatten sonra gerekirse zorla getireceğiz ama Işılay'ın tek başına kalmasına izin vermeyeceğiz. " Bu konuda kararlıydı Arda. Işılay , ondan nefret etse bile eve getirecekti. Yanında duracaktı.

 

"Abi..." dedi Daren. Gözlerini, Işılay'dan alamıyordu. "Nefret ediyor bizden. Kapıyı kırıp kaçtı. O evde durmaz. Allah kahretsin ki durmaz." Arda sinirle ona baktı. Mavi gözlerinde gördüğü öfke Daren' i afallatmıştı. "Eğer ona kötü davranmasaydınız Işılay bize bir şans verebilirdi." Daren kafasını eğdi. Haklıydı diye geçirdi içinden.

 

"Ama..."

 

"Aması yok Daren. O daha küçük bir çocuk. Ilgın ve Ilgaz'a yaklaştığınız gibi ona yaklaşsaydınız emin ol çok farklı olurduk." Arda içten içe kendini de suçluyordu. Işılay'ın geldiği ilk gün susmayıp yanında olmalıydı. Ama o susmuştu. Ve Işılay'ın nefretini o da kazanmıştı.

 

"Biz onlara da sevgiyle yaklaşmadık ki..." dedi Daren. "En azından ağır laflar söylemediniz. Işılay sadece istemiyorum dedi ve o öyle dedikçe siz ağır konuştunuz." Daha fazla konuşmadı Daren. Arda'da son kez Işılay'a bakıp ayağa kalktı. "Çilleri varmış." dedi kısık sesle. "Ama kapatıyor. Saçmalık." diye devam etti Daren.

 

"Bencede. Çok güzel bir kız. "

 

"Ve fazla sinirli." dedi Daren gözlerini devirip.

 

Arda onu umursamadı. Işılay'a son kez bakıp"Çocukların yanına git. Işılay bir saate uyanır. Sonra eve geçeriz." dedi ve odadan çıktı. Daren, daha fazla ayakta dikilmeyip odadan çıktı ve kardeşlerinin yanına, bahçeye çıktı.

 

Büşra durgun bir halde gökyüzünü izlerken Ilgaz ve Ilgın, ikizleri sakinleştirmeye çalışıyordu. Batıhan ve Koray sessizce bankta otururken Giray , telefonundan Işılay'ın fotoğraflarına bakıyordu. Giray'ın yüzünde minik bir tebessüm oluştu. Dokuzuncu sınıfta çektiği fotoğraf ona eski anılarını hatırlatmıştı. Fotoğrafta Işılay yine ağaca çıkmıştı ve Giray gülüyordu. Işılay ile ilk tanıştıkları an gözünün önünde canlandı.

 

Flashback (10 yıl önce)

 

"Gelsene kedi. Bak düşeceksin." Işılay, okulun yanındaki ağaca , yavru kediyi indirmek için tırmanmıştı. Sıkı sıkı ağacın gövdesine tutunurken kediyi indirmeye çalışıyordu. "Bak düşersen canın acır." dedi şefkatle. Yavru kedileri her zaman sevmiştir.

 

"Sen oraya nasıl çıktın?" dedi Giray şaşkınlıkla. Işılay ile aynı sınıftaydılar ama hiç konuşmazlardı. "Ben çıkarım." dedi Işılay gururla. "Düşersin ama." diye cevap verdi Giray sırıtarak. Işılay kaşlarını çattı. "Ben düşmem açık yeşil."

 

"Açık yeşil mi ? Ne alaka?"

 

Işılay omzunun üstünden ona bakıp "Gözlerin açık yeşil. Böyle gözleri kimsede görmedim." dedi. Bu sözler Giray'ın hoşuna gitmişti. Gülümseyerek Işılay'a baktı. "Ama benim gözlerim daha güzel." dedi Işılay gözlerini kırpıştırıp.

 

"Sen fazla egolusun. "

 

"Gerçekler zoruna mı gitti yeşil?" Işılay daha fazla Giray'a bakmayıp yavru kediye geri döndü. "Gel pisi pisi." Giray'ın kahkahası sinirini bozsa da aşağıya bakmadı.

 

"GELSENE BE!"

 

Işılay'ın bağırması ile kedi hızla ağaçtan inip kaçmaya başladı. Giray artık yere oturup Işılay'ın hâline gülüyordu. "Nankör yaratık. Senin için ağaca çıkayım. Senin yaptığına bak. Nankör işte." Işılay sinirle söylenirken Ilgaz'ın şaşkın sesi ile durmak zorunda kaldı.

 

"Işılay ne yapıyorsun orada?"

 

Işılay, kardeşine bakıp "Oksijen alıyorum Ilgazcığım." dedi tatlı tatlı. Ilgaz sinirle gülüp "Düşeceksin. İn hemen." dedi. Geçen hafta kuş yuvası görmek için yine ağaca çıkmıştı Işılay. Ve kuş yuvası göremeden aşağıya düşmüştü. Ilgaz korkuyla onu tutmaya çalışmıştı ama tutamamıştı. Bu yüzden de Işılay'ın dizi kanamış , eli soyulmuştu.

 

"Bağırma. Ayrıca açık yeşil. Aşağıya indiğim an seni döveceğim."

 

Giray alayla gülmüştü ama bilmediği bir şey vardı: Işılay aklına koyduğu her şeyi yapardı. Daha yedi yaşında olmasına rağmen hırslı ve azimli bir çocuktu.

 

"İn hadi." Işılay yavaşça aşağıya inmeye çalışıyordu. Ilgaz , ağacın altına geçip olası bir düşmeye karşı kollarını açmıştı. Ve tahmin ettiği şey olmuştu. Işılay'ın ayağı kaymıştı ve Ilgaz'ın kollarına düşmüştü. Bu durum karşısında Giray daha fazla gülmeye başladı.

 

"Sen şimdi görürsün." Işılay sinirle ayağa kalkıp Giray'a koşmaya başladı. Giray'ın kahkahası kesilmişti ve korkuyla gözlerini açıp kaçmaya başladı. "Manyak mısın? Bırak peşimi." diye bağırdı Giray.

 

"Işılay koşma!" Ilgaz'da , Işılay'ın peşinden koşmaya başlamıştı.

 

Birkaç dakikalık koşuşturma sonunda Işılay, Giray'ı ceketinden yakalayıp yere atmıştı ve sırtına oturmuştu. Ilgaz, ağzı açık bir şekilde ikiliye bakarken Işılay sırıtarak Giray'ın kafasına vurdu.

 

"Seni hiç sevmedim. Bir daha sakın bana gülme." dedi sertçe. Giray ise olayın şokundan çıkmayıp sadece başını sallamıştı.

 

Nereden bilebilirdilerki ileride çok iyi anlaşacaklarını.

"Ilgaz..." dedi Daren onlara yaklaşınca. "Abi bir şey mi oldu ?" dedi Eymen korkuyla. "Hayır. Işılay bir saate uyanır. Ve uyandıktan sonra onu eve götüreceğiz. Bizi dinlemez. Bu yüzden Ilgaz'ın onunla konuşması lazım." Ilgaz sıkıntıyla ofladı. Konuşsa bile Işılay'ın kabul etmeyeceğini biliyordu.

 

"Işılay bir şeye hayır derse hayırdır. Ilgaz bile konuşsa kabul etmez." Giray'ın sözleri Daren' i sinirlendirmişti. Işılay'ın bu kadar inatçı olması sınırını bozuyordu. "Abi , Işılay abla gerçekten iyi mi ? " Enes'in titreyen sesi ile herkes ona döndü. Duygusal biriydi Enes. Ve çilekli içeceği almayı o istemişti. Bu yüzden kendini suçluyordu. Tıpkı Eymen gibi.

 

"İyi. Sadece uyandıktan sonra boğaz ağrısı , mide bulantısı, baş dönmesi gibi semptomlar gösterebilirmiş. O da birkaç gün tek sürecek." Enes , abisini onaylayıp banka geri oturdu.

 

Herkes eski yerlerine geçip Işılay'ın uyanmasını beklerken Daren onlardan uzaklaşıp boş banklardan birine oturdu ve sigarasını cebinden çıkardı. Normalde içemezdi ama bugün içmek istemişti. Işılay'ın durumu kalbini sıkıştırıyordu.

 

Işılay

 

Boğazımdaki ağrı ile yüzümü buruşturup gözlerimi açmaya çalıştım. Başta bulanık görsem de birkaç kez gözlerimi kırpıştırdıktan sonra net görmeye başlamıştım.

 

Ne olmuştu bana ?

 

Boğazım yanıyordu. Başım ağırıyordu ve yorgun hissediyorum. Etrafıma bakınca hastane odasında olduğumu gördüm. Tabi ya ! Çilekli içecek içmiştim.

 

Kapı açılınca bakışlarım o yöne kaydı. Orta yaşlarda erkek doktor ve Arda içeriye girmişti. "Küçük hanım uyanmış. Nasıl hissediyosun ?" Yüzümdeki maskeyi çıkarıp "İyi gibiyim." dedim zorlukla. Boğazım acımıştı.

 

"Daha dikkatli olman lazım. Ölümcül riskleri de var. Alerji iğnen sürekli yanında olmalı." Nereden bilebilrdim ki bugün başıma geleceğini. Hem eşyalarım o evde kaldı. "Ne...zaman çıkarım?" Arda bakışlarını benden çekmiyordu ve bu rahatsız ediciydi. "Serum bitince çıkabilirsiniz. Abin ne yapılacağını biliyor zaten. Birkaç gün boğaz ağrısı, mide bulantısı gibi şikayetlerin olabilir. " Başımla onayladıktan sonra odadan çıkmıştı.

 

"Çocuklar dışarda. Saatlerdir uyanmanı beklediler." dedi yanıma yaklaşırken. "Kaç saat uyudum ki ?" diye sordum pürüzlü çıkan sesimle. Boğazım yanıyordu. Konuştukça bir şeyler batıyor gibi hissediyorum ve bu acı verici. "Yaklaşık üç saattir uyuyorsun. " Kolundaki saate baktı. "Saat 19.27 ve birazdan eve geçeriz." Kaşlarım istemsiz çatılırken o rahat bir tavırla bana bakıyordu.

 

"Eve geçersiniz." dedim soğukça. "Hayır Işılay. Sende geliyorsun." Yerimde doğrulmaya çalıştım. Kolumdaki serum yüzünden zorlanmıştım ve canım acımıştı. Bu yüzden Arda bana yaklaşıp oturmama yardımcı oldu. Bakışları sol koluma değince yutkundum. Serum taktıkları için kolum açıktaydı ve yaralar belli oluyordu.

 

Dikkatini çekmek için "Ben gelmiyorum." dedim. Mavi gözleri bana dönmüştü. Kıvırcık saçlarını eliyle dağıttıktan sonra ofladı. "Işılay...İşleri zorlaştırma. Geleceksin. Biz senin aileniz."

 

"Siz benim ailem değilsiniz. Benim tek bir ailem var. O da Ilgaz ve Ilgın. Beni zorla da bir yere götürmezsin." Sesim yükselmişti ve boğazım acımıştı. Acıyla yüzümü buruşturup gözlerimi kapattım. "Boğazın tahriş olmuş. Yüksek sesle konuşma lütfen. Canın daha fazla yanar."

 

Şimdi mi söylenir?

 

Kapı açılınca gözlerimi açtım. Gelenleri görünce sol kolumu örtünün altına koyup yutkunamaya çalıştım. "Işılay..." Ilgaz, hızla yanıma gelip bana sarılmıştı. "Az yavaş lan! Kızı boğdun." Giray'ın uyarısı ile hafifçe güldüm. "Iyyy düşünceli Giraycık. Bırak sarılsınlar. Nasıl korkutu sonuçta." Batıhan yine Giray ile uğraşmaya başlamıştı. Ilgaz benden ayrılınca Ilgın yanıma gelmişti ama sarılmaya çekiniyor gibiydi. Ve yüzüme dikkatle bakıyordu.

 

Kısık sesle "Sarılmak ister misin ?" dedim. Gülümseyip bana sarılmıştı.

 

"İyisin değil mi ?" dedi kulağıma fısıldayarak. "Evet." Aynı sessizlikte cevap verdim. Ilgın benden geri çekilince diğerlerine baktım. Büşra yanıma gelip elimi tuttu. Giray , etraftakilerden çekindiği için yanıma gelemiyordu.

 

"Oha ! Abla senin çillerin mi var ?" Eymen'in tepkisi Koray ve Batuhan'ı güldürmüştü. Çillerim belli olmuştu. Ilgın bu yüzden dikkatle bakıyordu. "Korkuttun." dedi Büşra. Yüzüm düşmüştü. "Doğum günün benim yüzümden berbat geçti." Büşra kaşlarını çatıp kolumu sıktı. "Dua et ortam müsait değil canım arkadaşım. Yoksa dediklerini ağzına tıkardım." Şirince gülümseyince bana sarıldı.

 

"Abla..." Büşra, benden ayrılıp Ilgın'ın yanına geçince Eymen bir adım öne çıkmıştı. "Özür dilerim..."

 

"Özür dileriz..." Enes'te yanına geçince anlamsızca onlara bakıyordum. "Sebep?" Koray , yanıma gelip saçımı karıştırdı. "Veletler , kendilerini suçluyor. Çilekli içecek aldıkları için. " Batıhan'da yanıma gelince burnuma vurup geçmiş olsun demişti. Tabi Giray geri kalmayıp, Batıhan'ın kafasına vurdu.

 

"Saçmalamayın..." Yutkundum. Fazla konuşmuştum ve bu boğazımın acısını daha da arttırıyordu. "Hata bendeydi. Aniden içtim."

 

"Ama biz aldık..." Ilgaz ikisine yaklaşıp kolları arasına aldı. "Bu konuyu kapatın. Kimsenin suçu yok. Olan oldu zaten. Biraz daha bizim suçumuz derseniz Işılay sizi dövebilir." Ilgaz'ın sözleri ile ikiside usulca başlarını salladılar. Bakışlarım Daren'e kaydı. Bana bakıyordu ama konuşmuyordu.

 

"Gördüğünüz gibi Işılay iyi. Sizde artık evlerinize gidin çocuklar. Geç olmadan evde olun. Bizde eve geçeceğiz." Daren'in sözlerine göz devirdim. Tam konuşacakken Giray "Işılay sizde mi kalacak?" diye sordu.

 

"Hayır." dedim.

 

"Evet ." dedi Daren ve Arda.

 

"Karar mı verseniz?" Batıhan'a dönüp "Kalmıyorum." dedim. "Kalacaksın." diye diretti Arda. Allah'ım sabır ver. "Bence biz gidelim. Ve siz kendi aranızda tartışın." Koray'a ters ters bakınca yine saçımı karıştırdı. "Hadi çocuklar."

 

"Kusura bakmayın ama Işılay istemiyorsa onu zorla götüremezsiniz." Büşra destek verircesine bana baktı. "Arkadaşın için iyi olanı yapıyoruz Büşra. Farkında değilsiniz ama hayati tehlike atlattı. " Daren Hoca'nın sert sesinden sonra kimse konuşmadı. Giray , gitmek istemiyordu ama Arda zorla dışarıya çıkarmıştı. Batıhan, Koray ve Büşra'da çıkınca ofladım. Arda ve Daren'de çıkmıştı.

 

"Abla...Niye çillerini kapatıyorsun ?" Abla olmak tuhaf bir duyguydu. İkizlerin bana abla demesine bir süre alışamayacağım. "Çünkü sevmiyorum." dedim kısaca. Yorgun hissediyorum. Tartışmak yormuştu. Ilgaz , elimi tutup "Biliyorum istemiyorsun ama böyle olmaz Işılay. Aklım sürekli sende. Yanımda olmanı istiyorum. Bugün aklım çıktı. Şu anda acı çekiyorsun. Farkındayım, hissediyorum. En azından birkaç gün kalsan?"

 

Anlamıyordu. Kimse beni anlamıyordu. Ben o eve girince güvende hissetmeyeceğim. Mutlu olmayacağım. Aksine hep fazlalık olacağım ama kimse anlamıyor.

 

"Bu konuyu kapatsak. Yorgunum." Ilgaz yanıma oturup başımı omzuna yasladı. İkizler boş koltuğa otururken Ilgın bizi izliyordu. Mesafeli durması canımı sıkıyordu. Yakın olmak istiyorum ama sadece okulda onu görebiliyorum. Sormak istediğim bir sürü soru var. Üçüzümü tanımak istiyorum. Geçen yılların acısını çıkarmak istiyorum ama Ilgın mesafeli durdukça bende çekiniyorum.

 

Ilgaz saçımı okşayınca gözlerimi kapattım. Hem fiziksel anlamda hem ruhsal anlamda yorulmuştum. Hayatım altüst oluyor ve benim elimden bir şey gelmiyor. Gücüm yetmiyor.

 

İnsan nefes almaktan yorulur mu ? Ben yoruldum...

 

🌙

 

Gözlerimi zorlukla açınca etrafı bulanıklaşmıştı. Birkaç kez gözlerimi kapatıp açtım ve görüş açım netlik kazanmıştı. Bir dakika... Burası neresi ? Hızla yataktan doğrulup etrafa bakındım. Odanın ortasında duran kum torbası ile kaşlarımı çatıp yataktan kalktım ve ona yaklaştım. Kum torbasının üstünde beyaz bir kağıt vardı. Ve üstünde bir şey yazıyordu.

 

"Sinirlendiğin zaman buna vur. Kapılarımızdan uzak dur bücür."

 

Sinirle soludum. Kimse beni ciddiye almıyor. Ve bu gittikçe sinirlerimi bozuyor. Öfkeli adımlarla kapıya yürüyordum ki gördüğüm manzara ile durdum. Kapı...Çelik mi ? Yuh ama ! Üstünde kağıt vardı ve "Sana tahta kapı dayanmıyor. Bir vuruşta kırıyorsun. Yeni kapın ile mutluluklar. Bunu istesen de kıramazsın." yazıyordu.

 

Bunlar kamera şakası falan mı ?

 

Sinirle kapıyı açıp dışarıya çıktım. Koridorda ki saatte bakınca 21.07 olduğunu gördüm. Karşı odanın kapısı açıktı ve Arda oradaydı. Sinirle onun odasına girip kapıyı ittim. Çıkan gürültü ile yerinden sıçramıştı.

 

"Işılay?"

 

"Ben buraya nasıl geldim?" dedim sinirle. Ayağa kalkmıştı. "Kusura bakma ama bunu yapmak zorundaydık. Uyutup getirdik." Sözleri ile öfkeyle soludum. "Bunu nasıl yaparsınız? İstemediğim hâlde nasıl getirirsiniz ?" Boğazımın acısını bile umursamıyordum. Yaptıkları şey çok kötüydü. Bildiğin kaçırmışlar.

 

Arda, sözlerimi umursamışa benzemiyordu. Çekmeceyi açıp içinden serum kablosu çıkarmıştı. "Bak sinirlisin . Biliyorum ama önce şu serumu takmam lazım. Düşüp bayılmanı istemiyorum. " Sinirle serum kablosunu elime alıp ona salladım. "Ben ne diyorum sen ne diyorsun? Ben anladım. Siz benim kafayı yememi istiyorsunuz." Bana bir adım atmıştı ki kabloyla koluna vurdum. "Ah ! Acıdı lan ." Sinirle güldüm.

 

"Ya beni bırakırsınız ve bir daha karşıma çıkmazsınız..."

 

"Öyle olmaz işte güzelim. Bu saatten sonra seni bırakmam."

 

Kablo ile ona vurmaya başlayınca odadan kaçmıştı. Peşinden koşup kablo ile sırtına vuruyordum. "Kaç yaşında adamım küçük bir kızdan dayak yiyorum. Bıraksana kızım. Bir doktoru serum kablosu ile dövmek ne demek ?" Bahçeye çıkınca aniden durmuştu ve sırtına çarpıp yere düşmüştüm.

 

"Işılay?" Giray'ın sesi ile kafamı kaldırıp bahçedekilere baktım. Asır dışında herkes buradaydı. Canan teyze ve Giray'da buradaydı. Allah belanı vermesin Arda. "Kızım..." O sesi duymazdan gelip ayağa kalktım. "Canan teyze?" dedim sorar bir sesle. "Işılay. Başına neler gelmiş ? Ama ben sana dedim. Gitme, bizde kal dedim. Dinlemedin. Hasta hâlinle okula da gittin. Bugün hastanelik olmuşsun. Sen beni kalpten mi götüreceksin." Ilgaz'ın gülüşünü duyuyordum. Canan teyze ne zaman bana sinirlense , elini beline koyar ve söylenmeye başlar. Ilgaz işe sürekli bu hâlimdem zevk alır.

 

"Canan teyze..." dedim sakince ve ona yaklaştım. "Az önce beni serum kablosu ile dövmemiş gibi sakince yürüyor." Arda'nın sözlerini umursamayıp Canan teyzenin elini tuttum. "İyiyim. Gerçekten." Değilim. Berbat hâldeyim. Boğazım acıyor. Midem bulanıyor.

 

Kollarımı Canan teyzeye doladım. O da bana sarılmıştı. Giray ile göz göze gelince kaşlarımı çatıp "Sen görürsün." dedim. Canan teyzeyi niye getirmişti ki ? Giray şirince gülümseyip göz kırptı. Öksürük sesi gelince Canan teyzeden ayrıldım.

 

O adam ve yanındaki kadın gülümseyerek bana bakıyordu. Aras ise öksürmüştü.

 

"İçeriye geçelim. Böyle ayakta kaldınız." Adını bilmediğim kadın, Canan teyzeye yönelik konuşmuştu. Ilgaz aniden ortaya geçip Canan teyzeye sarıldı. "Hıç sırnaşma Ilgaz Bey. Kaç hafta oldu gelmedin. Unuttun mu bizi ?" Sesini sinirli çıkarmaya çalışmıştı ama becerememişti. Kıyamıyordu bize.

 

"Aşk olsun Canan Hanım. Siz unutulacak biri misiniz ? Sende az çok biliyorsun. Yoğun geçiyor günler." Canan teyzenin yüzünde şefkatli bir ifade oluştu ve Ilgaz'ın yanağını okşadı. Daha sonra o kadına dönüp "Teşekkür ederim ama eve gitmem gerek. Küçük oğlum, dayısının yanında. Yanına gitmem lazım. Giray, Işılay'ın hastaneye kaldırıldığını öğrenince endişelendim. Onu görmeden içim rahat etmeyecekti. "

 

Gülümsedim. Bakışların benim üstümde olduğunu hissediyorum ama benim tek odağım Canan teyzeydi.

 

Canan teyze ile son kez sarıldıktan sonra ve Giray'a gülümsedikten sonra gitmişlerdi. Derin bir nefes alıp Arda' ya döndüm. Yere bıraktığım serum kablousunu almıştı ve sırıtıyordu.

 

"Kızım konuşalım mı ?"

 

"Bana kızım deme." dedim sinirle.

 

"Başladık yine. Bücür az sakin mi olsan ?" Aras'ın eğlenen sesi ile ona döndüm. "Sanane acaba. " İnsanı çıldırtıyor. "Bak senin için kum torbası aldım. Git sinirini ondan çıkar." Deniz , alttan alttan gülerken Arda'nın elindeki kabloyu çekip kafasına attım. "Lan ! Ben ne yaptım?" dedi kafasını tutarken.

 

"Işılay..." Adını bilmediğim kahverengi gözlü, siyah şallı kadın önüme geçmişti. "Bak yeni hastaneden çıktın. Dinlenmen lazım. Hem konuşulacak şeyler de var." dedi ılımlı sesiyle. Söylediklerini es geçip "Kim beni buraya getirdi ? Ve nasıl getirdi ?" diye sordum.

 

"Daren abim, seruma uyku ilacı kattı." Enes'in söyledikleri ile sinirle gözlerimi kapatıp açtım. "Ne ?" dedim Daren'e yaklaşıp. "Mecbur bıraktın. " dedi sadece. Sinirle soludum. El birliği ile kafayı sıyırtacaklar. "Çillerin... Çirkin bir bücürmüşsün." Aras'ınsözleri ile duraksadım.

 

Gülerek söylemişti.

 

Çillerin yüzünden ailen seni bırakmış olmalı. Çok çirkinsin.

 

Kulağımda yankılanan söz ile yutkunamadım. Konuşmadım. Ona dönmedim. Yere bakıyordum. Sol elim yumruk olmuştu. "Hayır. O çirkin değil. Çok güzel. Bir daha onun hakkında konuşma." diye bağırdı Ilgaz.

 

Belki söylediklerinde ciddi değildi ama kalbimi yaralamıştı. Ve ben artık yara almaktan yorulmuştum.

 

Konuşmadım. Onların sesleri geliyordu ama tepki veremiyordum. Arkamı dönüp eve girdim. Merdivenlerden yukarıya çıkıp uyandığım odaya geri girdim ve kapıyı kilitledim. Yanda makyaj masası vardı ve yanında çantam duruyordu. Yavaş adımlarla oraya yaklaşıp yere çöktüm ve çantamı açtım. Gördüğüm mektup ve neşter poşetini kenara bırakıp kıyafetlerimin arasında duran kapatıcıyı aldım ve zorlukla ayağa kalktım.

 

Makyaj masasındaki aynadan yüzüme baktım. Yüzüm solgun görünüyordu ve bu çillerimi daha da ortaya çıkarmıştı. Gözlerim dolunca kapatıcının kapağını açıp yüzüme sürmeye başladım. "Işılay... Konuşalım mı ?" Ilgın'ın sesi ile birkaç saniye duraksadım. "Işılay, kapıyı aç lütfen." Ilgaz'ın sesi de gelince derin bir nefes alıp kapatıcıyı sürmeye devam ettim. Çillerim kapanınca yere çöktüm ve "Yalnız kalmak istiyorum." diye bağırdım.

 

Yarın ilk işim bu evden gitmek olacak.

 

"Işılay yapma böyle."

 

"Yanında olmak istiyoruz."

 

Konuşmadık. Dizlerimi kendime çekip sırtımı masaya yasladım. Her şeyin üst üste gelmesinden bıktım. Her şeyin benim başıma gelmesinden bıktım. Daha 17 yaşındayım. Ve çekmediğim çile kalmadı.

 

Dakikalarca yerde oturup duvarı izledim. Düşündüm. Yaşananları düşündüm. Acılarımı düşündüm. Düşündükçe kalbim sızladı. Canım yandı. Ilgaz üzülmesin diye her şeyi içime attım. Onun yaşadıkları da zorken benim yüzümden daha fazla acı çekmesini istemedim.

 

Ama şimdi düşünüyorum ki... İçime attıkça canım daha fazla yanmış. İçime attıkça ben daha fazla tükendim.

 

Düşünmenin bile acı verdiği bu dünyada daha fazla yaşamanın ne anlamı var ki ?

 

Eğer bunu yapmıyorsam , hayatıma son vermiyorsam tek nedeni o mektuplar ve neşterler. Sırf ona inat yaşamaya devam ediyorum.

 

Daha fazla yerde durmayıp ayağa kalktım ve odadan çıktım. Duvarlar üstüme üstüme gelmeye başlamıştı. Odadan çıkınca Aras ile karşılaştım. Bakışları yüzümdeydi. Ona daha fazla bakmayıp Ilgaz'ın yanına gidecekken dedikleri ile durdum.

 

"Ben öyle demek istemedim. Sadece sinir etmek için dedim."

 

Cevap vermedim. Aşağıya indim. Bu sefer karşıma Asır çıkmıştı. Beni görünce kaşlarını çattı. "Vay! Kimler gelmiş ?" dedi alayla. Ona da cevap vermeyip yanından uzaklaştım. Kapısı açık odaya girince Deniz , Ilgaz ve Ilgın'ı kanepede otururken gördüm. Ilgaz hemen ayağa kalkmıştı. "Telefonu verir misin ?" dedim kısık sesle. Konuşmaktan, bağırmaktan boğazım acımıştı. "Veririm. Biraz konuşalım mı ?" Olumsuz anlamda kafamı salladım. "Yorgunum."

 

"Işılay, ilaç içmen gerekiyor mu ? Abime sorayım mı ?"

 

"Gerek yok." dedim Deniz'e ve Ilgaz'ın uzattığı telefonu alıp salondan çıktım. "Işılay, bekle kızım." Kadının bana seslenmesi ile adımlarım durdu. "Yemek yemedin. Gel benimle. Birkaç lokma bir şey ye." Bir insanın sesi huzur verir miydi ? Karşımdaki kadının sesi veriyordu. Konuşsa saatlerce dinlerim. "Şey adınız ne ?" dedim çekinerek. "Derya." dedi gülümseyerek.

 

"Derya Hanım..."

 

"Hanım ne kızım ? Abla , teyze diyebilirsin." dedi kaşlarını çatıp. Küçük bir tebessüm oluştu yüzümde. "Derya abla. Bir şey yemek istemiyorum. Teşekkür ederim." Derya abla konuşacakken ondan önce o adamın sesi geldi. "Işılay, yapma böyle kızım. Konuşalım. Bilmediğin şeyler var." Dönmedim ona. "Ben konuşmak istemiyorum. Bu gece buradayım diye de sevinmeyin. Yarın burada olmayacağım." dedim ve konuşmalarına izin vermeden yukarıya çıkıp odaya girdim. Kapıyı kilitleyip çantanın içinden siyah eşofman altımı ve uzun kollu beyaz kazağımı giydim. Yatağa oturup telefonu açtım. Şu an bana iyi gelecek tek şey müzik.

 

Sevdiğim şarkılardan oluşan çalma listesini açıp yatağa uzandım.

 

Şarkının sevdiğim sözleri gelince mırıldanmaya başladım.

 

"Yaraya gülümsedim her sabah

Yarayı önemsedim

Yarayı hazırladım gözlere

Yarayı temizledim"

 

Vücudumdaki yaralara hep gülümsedim. Canımı yakıyorlardı ama gülümsedim.

 

"Yarayı büyütmedim hayalinle

Kendimi küçümsedim

Denize baktım ömürlerce

Tuzunu ezberledim"

 

Gözlerimi kapatıp tüm odağımı çalan şarkıya verdim.

 

🌙

 

Dinlediğim kaçıncı şarkıydı bilmiyorum ama saate bakınca gece yarısı olduğunu fark ettim. O kadar olmuş muydu ? Yataktan doğrulup ayağa kalktım. İçimde kötü bir his vardı. Nefesim kesiliyordu. Hava almak için odadan çıktım. Bu katta beş oda vardı. Karşıdaki oda Arda'nın. Ama diğerlerini bilmiyorum. Benim çıktığım odanın yanındaki odadan sesler gelince oraya yaklaştım. Kapısı hafif açıktı. Ama ışık yoktu.

 

Derin nefes sesleri gelince hiç düşünmeden odaya girip ışığı yaktım. Ilgın yerde oturmuş ellerini kulaklarına bastırmıştı. "Ilgın..." dedim fısıltıyla. Hızla yanına çöküp ellerini tuttum.

 

"Git...Daha üç saat dolmadı. Git. "

 

İleri geri sallanmaya başlamıştı. "Ilgın benim." dedim ellerini sıkıca tutup. Gözlerini kapatmıştı. "Karanlık değil. Üç saat dolmadı. Git." Neyden bahsettiğini anlamıyordum. Ve korkuyla ona bakıyordum. Kriz mi geçiriyordu? Ne yapacağımı bilmiyorum.

 

"Ilgın korkuyorum. Yapma böyle." dedim titreyen sesimle. Çaresiz hissediyorum. Ilgın'ı böyle görmek kalbimi acıtmıştı. Derin nefesler alıyordu ve titremeye başlamıştı. Yavaşça kollarımı ona dolayıp saçlarını okşadım. "Üç saat dolmadı." dedi ama sesi sakin çıkmıştı.

 

"Işılay..."

 

"Buradayım. Yanındayım. " Titremesi durmuştu. "Yanımdasın." dedi kısık sesle. "Yanındayım." dedim kendimden emin sesimle. Kaç dakika öyle kaldık bilmiyorum ama Ilgın biraz daha sakinleşmişti. Ondan ayrılıp gözlerine baktım. Dolu doluydu.

 

"Anlatmak ister misin ?" dedim ilgiyle. Sağ elimi sıkıca tuttu. "Sende anlatacaksan olur." dedi. Gözlerine uzun uzun baktım ve yavaşça başımı salladım. "Annem..." diye söze başlayınca kasıldım. "Beni küçüklüğümden beri karanlık odaya kapatırdı. " Zorlukla konuşması nefesimi kesmişti. "Üç saat boyunca karanlık odada kalırdım. Işılay ben karanlıktan korkuyorum." deyince sol gözümden bir yaş düştü. Hemen eliyle sildi.

 

"O... öldü ama ben atlatamadım. Buraya geldiğimden beri kendimi ya banyoya ya da odaya kapatıp üç saat boyunca karanlıkta oturuyorum. Ve bu canımı çok yakıyor."

 

Bu nasıl vicdansızlık ? Bir insan evladına bunu nasıl yapar? Niye şaşırıyorum ki ? Bu kadın iki evladını da yetimhaneye bırakıp gitmemiş miydi zaten?

 

"Ilgın...Atlatalım. Beraber atlatalım. Ilgaz'da bende senin yanındayız. O günleri unutturmanı sağlarız. Biz bu saatten sonra ayrılmayız ki ?" dedim dolu gözlerimle. Gülümsedi. Gülümsemesinde umut vardı. Güven vardı.

 

"Sen niye çillerini kapatıyorsun? Kolundaki izler nasıl oluştu?" Kolumdaki izleri ne zaman gördü? Saklamaya çalışmıştım oysa. " Çillerimi sevmiyorum..."

 

"Yalan söyleme lütfen. Ben anlattım. Sende dürüst ol."

 

"Küçükken, okulda ve yetimhanede dalga geçiyorlardı. Çok çirkinsin. Ailen bu yüzden seni istememiş derlerdi. Bende kapatmaya başladım. O sözler kalbimde kapanmayacak yaralara sebep oldu. Çillerime hep baktığımda o sözler kulağımda yankılanıyor." dedim açıkça. Göz bebekleri titremişti.

 

"Kollarımdaki izler ise hep zorbalıktan. Çoğu eski yaralar. Yaralarımı saracak kimse olmayınca izleri kaldı. Yetimhanedeki müdüre bana ilaç falan da vermezdi. Ilgaz , bir şekilde krem , sargı bezi bulup yardım etmeye çalışırdı ama pek işe yaramadı. Bıçak izi ise ..." Yutkunamadım. Hayatımdaki acı gerçekleri anlatmakta zorlanıyorum. Ilgın'ın gözleri dolu dolu olunca kalbim acıyor.

 

"Geçen sene arkadaşım ile saldırıya uğradık. O...O kollarımda vefat etti. Ben ise yaralandım. Karnımda da iz var. O gün geçti ama ben atlatamadım Ilgın. Çok zordu. Ilgaz , Giray , Batıhan, Koray hep yanımda oldu ama ben o günü atlatamadım. Kimse yardıma gelmedi. Çığlıklarımızı kimse duymadı. Benim arkadaşım bir hiç uğruna öldü." Ağlıyordum. Hayatımda aldığım en büyük yaralardan biri bu olaydı ve ben her hatırladığım da göz yaşlarıma engel olamıyorum.

 

"Işılay..."

 

"Ne yapıyorsunuz?" Ilgaz'ın sesi ile Ilgın susmuştu. Göz yaşlarımı silip kapıya döndüm. Ilgaz , yüzümü gördüğü an hızla kapıyı kapatıp yanıma geldi ve yere çöktü. "Ne oldu ? Niye ağladın? Ilgın , bir şey mi oldu ?" dedi endişeyle.

 

"Melek olayını anlattım. Kollarımdaki izleri görmüş."

 

Ilgaz yüzümü elleri arasına alıp alnımdan öptü. "Güzelim , ağlama." deyip bu sefer Ilgın'ı kolunun altına aldı ve saçından öptü. Bir abi edasıyla bize yaklaşıyordu. " Peki sen duygusal üçüz? Sana ne oldu ?"

 

"Annem... beni karanlık odaya kapatırdı. Onu anlattım. " Ilgaz'ın yüzünde hüzün oluşunca kolunu sıktım. "Bana karanlıktan korkarım demiştin." dedi kısıkça. "Korkuyorum ama annem bunu umursamazdı. Bende de akışkanlık oldu. Kendimi karanlık odaya kapatıyorum." Ilgaz'ın gözleri dolunca Ilgın'a daha sıkı sarıldı.

 

"Geçti ama...Biz varız. Geçecek. Her şey geçecek."

 

Geçmeyecek. Vücuttaki yaralar geçer. İzler kalır ama bir şekilde unutursun. Kalbindeki yara ise bir ömür seninle kalır. Yıllar geçer ama sen unutmazsın. Kalp unutmaz. O yarayı sana her seferinde hatırlatır.

 

"Bugün beraber yatalım mı ?" dedi Ilgın. Ilgaz'ın kolunun altından çıkıp bize bakıyordu. "Yatak tek kişilik. Nasıl sığarız ki ?" dedi Ilgaz. Etrafta bakındıktan sonra ikisine döndüm. "Yerde yatarız bizde." Gülümsediler. Kalbim heyecanla attı. Daha önce Ilgaz ile de uyumamıştım. Ve şimdi üçüzlerim ile birlikte uyuyacağım.

 

Ayağa kalkıp yere çarşaf ve battaniye sermiştik. Ilgaz , odalardaki battaniye ve yastıkları getirdikten sonra yerdeki çarşafın üstüne bıraktı. Ilgın , onları düzenledikten sonra komodinin üstündeki abajuru açıp lambayı kapattım. İkisinin ortasına geçip uzandım.

 

"Heyecan bastı ya. İnşallah horlamıyorsunuzdur." Ilgaz'ın dediği ile güldük. "Ben bilmiyorum. Horlarsam beni uyandırın. Başka yere geçerim." Ilgın'ın sözleri ile gülümsedim. Çok tatlıydı. Düşünceliydi. "Üçümüz arasında en düşünceli sensin Ilgıncığım. Şu an onu anladık. Işılay ise odun."

 

"Sende kendini beğenmişsin." demem ile saçımı çekti. Koluma vurunca acıyla inledi. "Kızım, senin elim bayağı ağır ama. Git abi bozumtularını vur." Ilgın ile güldük. "Arda abinin kolunda iz çıkmıştı. "

 

"Abi mi diyorsun?" dedim. Saçma bir soru sordum farkındayım ama Ilgın sessiz durunca alışamadığını düşünmüştüm. "Benden büyükler sonuçta. "

 

"Kardeşimiz çok saygılı ve efendi biri Işılay."

 

"Evet. Gurur kaynağı işte. Örnek al biraz." Ilgın'ın yüzünü görmüyordum ama gülümsediğini hissediyorum. "Neyseki yarın Cuma. Sonra iki gün tatil. Hadi uyuyun." Ilgaz yine abi gibi davranıp bizi uyutmaya çalışmıştı. Birkaç dakika içinde odayı sessizlik kaplarken gözlerimi kapattım.

 

Normalde gece yarısını geçince uyuyamam ama kardeşlerimin bana sarılması ile kısa sürede uykuya dalmıştım.

 

Bittiiiii

 

Bu kurgunun bölümleri uzun oluyor. Bu yüzden bölümler çok sık gelmeyebilir. Yazdıkça atıyorum zaten,

 

O kadar yazıyorum bir oy biraz yorum yapın lütfen

 

En sevdiğiniz sahne hangisi oldu?

 

En üzüldüğünüz?

 

Sinirlendiğiniz?

 

Kahkaha attığınız?

 

Sevdiğiniz karakter?

 

Giray ve Işılay nasıl ?

 

Ilgın...

 

Son sahne çok tatlı değil mi 🥺

 

Diğer bölümde görüşmek üzere sizleri seviyorum 🥰

 

Instagram Hesabım; nisaa_yazar_1 takip etmeyi unutmayın!!

 

 

 

 

 

Loading...
0%