Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm ✨

@nisaa_yazar_1

23/10/2008

 

"Sevgili günlük,

Bugün annnemin yanına gittim.Yine beni umursamadı ve itti . Çok üzüldüm ama ağlamadım. Annem ağlamamı istemiyor. Sesimi sevmiyormuş.

Okulda resim çizmiştim ama o saçma olduğunu söyledi.

Oysaki Elif' in annesi, Elif' in resimlerini duvarlara asıp saçından öpüyormuş.

Benim annem niye öyle yapmıyor ki ?

Beni sevmiyor...

Ben onu seviyorum. O benim annem çünkü.

Her çocuk annesini sevmeli.

Belki o da bir gün beni sever ve saçımdan öper. Öper değil mi sevgili günlük? Sarılsa da olur. Ben sarılmayı çok seviyorum ama kimse bana sarılmıyor. Ben bekleyeceğim. Annemin bana bir gün sarılmasını bekleyeceğim. Belki büyüdüğümde sarılıp beni

sever. "

Günümüz

 

Günlerden Salı...Saat 05.27 ve ben yine koşuyorum. Uzun , siyah saçlarımı sıkı bir atkuyruğu yapmıştım. Koştukça sağa sola sallanıyordu. Kulağımdaki kulaklıkta yine sevdiğim şarkılardan biri çalıyor.

Koşmak ve müzik.

Hayatta en sevdiğim şeylerden başında yer alır. Koştukça rahatlıyorum. Müzik dinledikçe hayatımdan, acılarımdan soyutlanıyorum. Bir nebze olsun geçmişimi unutmamı sağlıyorlar. Derin bir nefes alıp sahilde koşmaya devam ettim.

"Yansın zaten yanıyor

Bi boşluk var , yeri dolmuyor

İçimde fırtınam kopuyor

Kopsun "

Şarkıyı mırıldanmaya başladım.

"Vursun , zaten kanıyor

Kalbim katilini tanıyor

O yollar bir beni yoruyor

Yorsun."

Yorgunum...çok yorgunum

Düşünüyorum. Neden ben ? Niye herkes beni suçluyor? Niye kimse beni dinlemeden yargılıyor ? Ben çok mu kötüyüm? Hayır...En masum kişi bendim ama hep suçlu olan ben oldum. Hep sırtından bıçaklanan ben oldum. Hep yarı yolda bırakılan yine ben oldum.

Ben herkese güvendim. En çokta güvendiğim kişiler beni yaraladı.

Her şeye rağmen gülerdim...Her şeye rağmen mutlu olmanın yollarını arardım. Sevgisizliğe , acılara rağmen kahkahalar ile gülerdim. Konuşurdum. Sıkılmadan bir konuyu saatlerce konuşurdum.

Peki şimdi?

Duygusuz birine dönmüştüm. Sahi en son ne zaman içten bir şekilde güldüm? Ne zaman ağladım ? Ne zaman saatlerce konuştum ?

Ben hiç sevilmedim...sevginin ne olduğunu bilmeden büyüdüm ve birini sevdim. Çok sevdim.

Duygularımın katili olacağını bilmeden sevdim.

Peki o ne yaptı?

Tek bir söz söylemeden beni bırakıp gitti. Ardında bir enkaz bırakarak gitti. Doğduğum günden beri acılar çektim ama en acıtanı bu olmuştu. Çünkü bana acı çektiren kişiler benden nefret ettiğini hep söylerdi ama o...o seviyormuş gibi yaptı.

Ve bende kandım.

O günden sonra gülmeyi unuttum , ağlamayı unuttum. Ben o günden sonra yaşama hevesimi kaybettim.

Her zorluğa rağmen hayat dolu bir kızın ruhunu el birliği ile öldürdüler...ardından enkaz bırakarak çekip gittiler.

Geçen gün karşı komşum Rukiye teyze ile konuşmuştum ve bana şunları söylemişti. "Nasıl iyileşeceksin kızım? Gözlerindeki hüznü görüyorum. Gencecik kızsın ama hayat seni çok yormuş. "

Sessiz kalmıştım. Beni bu saatten sonra kimse iyileştiremez diyemedim. Oysa iyileşmeyi çok istiyorum. Tekrardan gülmek hatta ağlamak istiyorum.

Sahilde daha fazla durmayıp evime doğru yürümeye başladım. Yarım saattin ardından apartmanın önüne gelmiştim. Asansöre binmeyip merdivenlerden yukarıya çıktım. Evimin önüne gelince kapıya yapıştırılan zarf kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Büyük ihtimalle kapıcı bıraktı. Zarfı alıp kapıyı açtım ve içeriye girdim. Zarfı salondaki sehpaya bırakıp odama geçtim.

Dolabımdan seçtiğim kıyafetleri ve iç çamaşırlarını alıp banyoya adımladım. Her sabah yaptığım gibi soğuk su ile duş alacaktım. Soğuk suyun vücuduma bıraktığı hissiyatı seviyorum. Küçüklüğünden kalma bir alışkanlık olduğunu niye söylemiyorsun ? İç sesim yine kendini belli etmişti.

Elimdeki kıyafetleri banyodaki çamaşır makinesinin üstüne koyup kapıyı kapattım ve aynanın önüne geçtim. Mavi gözlerimdeki yorgunluğu görebiliyordum. Bir zamanlar ışıl ışıl bakan gözlerim şimdi tepkisiz bakıyordu. Atkuyruğu yaptığım saçlarımı açtım. Simsiyah saçları belime kadar uzanıyordu. Saçlarım ve gözlerim...Ne zaman aynanın karşısına geçsem annemi hatırlarım. Ona benziyordum. Saçlarımın siyahlığı, gözlerimin maviliği ve yüz hatlarım ile annemin kopyasıydım. Bundan hiçbir zaman rahatsızlık duymadım.

Aksime anneme benzediğim için mutluyum. Kendimden nefret etsem de annemden nefret edemiyorum ve ona benzediğim için mutluyum.

Daha fazla aynadan bakmayıp üstümdeki kıyafetlerimi çıkardım ve duşa kabine girdim. Soğuk su başımdan aşağıya dökülürken gözlerimi kapattım.

Rahatlamıştım...Soğuk su iyi gelmişti.

10 dakikalık duşun ardından bornozumu giyip odama geçtim. Dolabımından siyah geniş paçalı kumaş pantolonum ve beyaz büstiyerimi giyip kumaş pantolonum ile takım olan ceketimi aldım ve makyaj masamın önüne geçtim.

Saç kurutma makinemi fişe takıp uzun siyah saçlarımı kurutmaya başladım. Bugün 2 tane duruşmam tek olduğu için rahattım. Kuruyan saçlarımı topuz yapıp sprey ile iyice sabitledim. Hafif bir makyaj yapınca hazırdım.

Çantama gerekli birkaç eşya koyduktan sonra kahve yapmak için mutfağa geçtim. Kahvaltı alışkanlığım bu yaşıma kadar hiç olmamıştı. Bu eve taşındığım günden beri sabahları kahvaltı yapmayıp sadece kahve içmiştim.

Bana göre kahvaltı sevdiklerin ile beraber yapınca güzeldir. Küçükken annem kahvaltı yapmadığı için bana da hazırlamazdı. Belki de bu yüzden kahvaltı alışkanlığım hiç olmadı. Bazen kendim hazırlardım ama annem olmayınca da doğru dürüst yiyemezdim. Şimdi de yiyemiyorum. Yediğim çoğu yemeği istemsiz kusuyorum ve bundan nefret ediyorum. Kaç defa doktora gitsem de bunun sadece piskolojik olduğunu söyledi. Yavaş yavaş toparlansam da bu seger kilo alamıyorum ve sağlığım gittikçe kötüleşiyor. Şu an 50 kilo olsam da 47 kiloya kadar da düşmüşlüğüm var.

Daha fazla düşünmeyip kahvemi hazırlamaya başladım. Şekerli şeyleri çok sevmesem de kahvemi her zaman şekerli içerim. Şekersiz bir kahve benim için kahve değildir. Şekersiz kahvelerden nefret ederim. Kupama toz kahveyi ve şekeri koyup ısınan suyu da üstüne boşalttım. Kupayı elime alırken tek düşündüğüm bir an önce evden çıkmak.

Duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Zaten günümün çoğunu dışarıda geçirirdim. Evde olduğum zamanlar ise balkonumdan doğru dürüst çıkmazdım. Hava ne kadar olursa olsun saattlerce balkonumda oturur müzik dinlerim.

Kahvem bitince siyah topuklu ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Karşı kapıdan da Rukiye teyze çıkmıştı. Beni görünce gülümsedi. "Günaydın kızım."

"Günaydın Rukiye teyze. Bir yere mi gidiyorsun?" Kapıyı kapatıp kolundaki çantayı düzeltti. "Benim oğlan gelmiş. Onunla konuşmaya gidiyorum." Rukiye teyzenin bir oğlu vardı ve evliydi. Anlattığına göre gelini onu istemediği için burada tek başına yaşıyordu. Oğlu ve gelini ise başka şehirdeydi.

"Anladım. Umarım güzel geçer. Üzme sen kendini tamam mı ?" Yanıma gelip şefkatle kolumu sıktı. "Sağ ol kızım. Sana da kolay gelsin." Beraber aşağıya inince Rukiye teyze ilerideki siyah arabaya doğru yürüdü ve bindi. Son kez onlara bakıp yürümeye başladım.

Kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Bakalım günümüz nasıl geçecek?

💫

 

"Başka duruşman var mı ?" Kolumdaki saate bakarken Enes elindeki kahveyi içiyordu. Saat 16.25 olmuştu bile. "Hayır yok." diye cevapladım.

Enes' e benim gibi avukattı. Pek bir samimiyetimiz yoktu açıkçası. Arada konuşuyorduk. Siyah saçlı ve kahverengi gözlü yakışıklı ve başarılı bir avukattı. Birkaç defa tek konuşsak da iyi biriydi. Gördüğü her kişinin durumunu sorar ve elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışırdı.

Elindeki kahveyi masaya koydu. "İyi...eve git dinlen. Yorgun görünüyorsun." Olumsuz anlamda kafamı salladım.

Ben hep yorgunum...

"Birkaç işim var. Sonra geçerim." dedim ve ayağa kalktım. Enes ile vedalaştıktan sonra adliyeden çıktım. Şanslı günümdeyim ki anında boş taksi bulmuştum.

Taksiye binip gideceğim yerin adresini söyledim. Evimin yakınlarında küçük tatlı bir kafe vardı. Geçen gün görmüştüm ve kaç gündür içimden bir ses oraya gitmemi söylüyordu.

Derin bir nefes alıp çantamdan telefonumu çıkarıp uzun zamandır girmediğim İnstagram hesabıma giriş yaptım. Takip ettiğim kişilerin hikayelerini ve bildirimleri da geçip gönderilerime tıkladım.

Eskiden hesapta aktiftim. Her anımı paylaşırdım. Hesabım gizli olmadığı içine de takipçi sayım fazlaydı ama 2 yıldır hiç aktif değildim. 100'den fazla gönderim vardı ve ben 2 yıl önce çoğunu silmiştim. Sadece 5 tanesini silmeye kıyamamıştım.

Son paylaştığım fotoğraf 02/03/2022 tarihini gösteriyordu. Kar yağmıştı...yüzümdeki kocaman gülümseme ile kameraya bakıyordum. Diğer fotoğrafım da ise saçımın bir tutamı pembeydi ve kucağımdaki kediye gülümseyerek bakıyordum. Alta kaydırıp diğer fotoğrafıma baktım. Tarih 09/07/2021 tarihini gösteriyordu. Çiçekli elbisem ile balmumu heykellerinin önünde poz vermiştim. O günü dün gibi hatırlıyorum. Rüzgar ile birlikte gitmiştik. Ben hayranlıkla etrafı izlerken o da sürekli benim fotoğrafımı çekiyordu. Bana bakarken yüzünde kocaman bir gülümseme oluşuyordu.

Madem gidecektin niye bana öyle bakıyordun.

Daha fazla bakmayıp telefonu çantaya koydum. Benim için sadece acı bir anı olarak kalacaktı. Onunla geçirdiğim her gün , biriktirdiğim her anı bana sadece acı veriyordu. Bu yüzden düşünmek istemiyorum.

1 saat sonra verdiğim adrese gelmiştim. Taksiciye ücreti ödeyip indim. Kafenin tabelasına bakmak için kafamı kaldırdım. rêves rosés yazıyordu. Türkçe karşılığı pembemsi hayaller demek ve kafenin ismi de dışı gibi çok tatlıydı. Renkli kapısı, etrafındaki renkli çiçekler ayrı bir hava katmıştı.

Daha fazla dikilmeyip içeriye girdim. Kapıyı açınca üstündeki küçük zil çalmıştı ve ilerideki masanın arkasındaki adamın buraya dönmesini sağlamıştı. Kafenin içi de dışı gibi renkliydi. Rengarenk masalar ve sandalyeler vardı. İleride uzun cam bir masanın içinde çeşit çeşit pastalar varken önünde 3 tane bar taburesi vardı.

Kafe beklediğime göre daha sakindi. İçeride bir çift ve tek başına oturup bilgisiyar ile uğraşan bir adam tek vardı. Masanın arkasındaki adam ise bıkkın bir ifade ile etrafa bakıyordu.

Masanın önüne gelip bar taburelerinden birine oturdum. Sandalyenin çıkardığı ses ile adam oturduğu yerden kalktı ve bana baktı.

"Hoş geldiniz." Gülumsedi. "Ne alırdınız ?"

Bakışlarım pastalara döndü. Açıkçası bir şey yemek istemiyordum. Zaten tatlı seven biri değildim ama benden cevap bekleyen adama dönüp "Siz hangisini önerirsiniz ?" diye sordum.

"Bir bakalım..." pastalara bakarken karşımdaki adama dikkatle baktım. Sarı saçları ve yeşil gözleri ile yakışıklı diyebilirdim. Gülümseyince çenesindeki gamze belli oluyordu ve bu ona ayrı bir tatlılık katıyordu. "Size en beğenilen pastamız olan çikolata rüyasını vereyim." Başım ile onayladım. O siparişi hazırlarken ben çantamı kolumdan çıkarıp yandaki sandalyeye bıraktım.

5 dakikanın ardından siparişim gelmişti. Çatalı elime alıp pastaya batırdım ve küçük bir parçayı ağzıma attım. Karşımdaki adam tepkimi merak ediyor olacakki yanımdan ayrılmamıştı ve dikkatle bana bakıyordu.

"Güzel..." dedim sadece. "Yüz ifadeniz öyle demiyor ama." dedi ve burun kıvırdı. Kaşlarım çatıldı. "Siz demeyin. Ayrıca yüz ifadem de ne var ? Güzel işte. " dedim sakince.

Adam gözlerini kıstı. " Burayı yeni açtık sayılır ve müşteri sayımız az. Gelenler ve tatlılarımızdan yiyen kişiler güzelse gülümser çok güzel olmuş falan der. Beğenmeyenler ise senin gibi boş boş bakar." Çattık ya. Beğendim diyorum. Beğenmesem söylerdim herhalde.

"Beyefendi benim mizacım böyle. Tatlınız güzel...amma abarttınız." Dediğime güldü ve elini uzattı. "Önce tanışalım. Ben Ozi..."

Samimiyeti karşısında şaşırmıştım. İlkokuldan beri birileri ile samimiyet kurmada hep zorlanmışımdır. Belki de bu yüzden lise hayatıma kadar arkadaşım olmadı. İlk defa üniveriste de biri ile bağ kurdum. Yakın arkadaşım diye tanıtacağım biri olmuştu. Ondan sonra çevrem git gide genişledi. Bir sürü yeni arkadaşlıklar kurdum ama hepsinin çıkarları için arkadaşlık kurduğunu anlamam zaman almamıştı.

Okulda başarılı bir öğrenciydim. Hocalar ile iyi anlaşırdım. Aynı zamanda üniversitenin popüler çocuklarından biri ile sevgiliydim. Sırf Rüzgar'a yakın olmak için benimle arkadaşlık kurmuşlar. En yakın arkadaşım bile...Bunu öğrendiğimde üzülmemiştim. Çünkü tahmin ediyordum. Hayatıma giren herkesin bir gün gideceğini biliyordum. Sadece Rüzgar'ın beni bırakmayacağını düşünüyordum. Herkes gibi o da gitti.

Belki yeni arkadaşlıklar edinebilirim. Onların da bir gün gideceğini biliyorum ama yalnız hayatımın birkaç gününü yeni birileri ile vakit geçirerek harcayabilirim.

Elini tutup sıktım. "Ben Nilda Nur...adın tam olarak ne ?" diye sordum. Güldü. "Adım Oğuzhan ama Ozi denmesini daha seviyorum. " Çok samimi biriydi. "Anladım...tanıştığıma mennun oldum Ozi."

"Bende memnun oldum Nil." Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken o gülmüştü. Müşterilerin yanına gidince önümdeki pastadan yemeye başladım.

Pastadan yemeye devam ederken Ozi yanıma gelmişti ve biraz sohbet etmiştik. Konuşması, sohbeti eğlenceliydi ve iyi gelmişti. Bana sürekli suratsız demesi dışında tabi. O sürekli gülerken ben tepki veremediğim için suratsız demeye başlamıştı.

Suyumdan içerken kafedeki son müşteri de gitmişti ve Ozi sinirle ofladı. "Ne oldu ?" Eliyle etrafı gösterdi. "Burayı 1 ay önce kız kardeşim açtık ve bugün gelen 5. Müşteri sensin. Açıkçası kafenin keşfedileceğini düşünmüştüm ama yanılmışım. " Aslında tatlı ve şirin bir yerdi. Yediğim tatlı da güzeldi ve Ozi çok samimiydi. Keşfedilmemesinin en büyük nedeni yeriydi. Bulunduğu yer diğer yerlere göre daha sakindi.

Aklıma gelen fikir ile ona döndüm. "Kafen için sosyal medya hesabı açıp fotoğraflar paylaşsan keşfedilirsin. Ayrıca birkaç broşür bastırıp kalabalık yerlere as. İllaki birileri görür ve gelir. Biliyorsun insanlar yeni yerler keşfetmeyi çok sever."

"Ben bunu hiç düşünmedim." Yüz ifadesine göre fikrimi beğenmişti. "Çok iyi fikir. Ben bunu kardeşim ile konuşayım."

Vay be ! Yarım saat önce tanıştığım kişiye batmaması için fikir veriyorum. Kendimden beklemediğim şeyler yapıyorum. Bakalım neler olacak? Artık eve gitmem lazımdı. Çantamı alıp sandalyeden indim. "Benim gitmem gerek. Bir dahaki gelişimde burası daha da kalabalık olacak eminim."

" Teşekkürler suratsız. " Göz devirince güldü. "Borcum ne kadar?" çantamdan cüzdanımı çıkarıp ona dönmüştüm. "Borcun yok. Bu sefer bizden." Ne kadar itiraz etsem de kabul etmemişti. Görüşürüz dedikten sonra kafeden ayrıldım. Kafamı kaldırıp pembe renkle yazılan tabelaya bir daha baktım. Telefonumu çantamdan alıp tabelanın fotoğrafını çektim ve evime doğru yürümeye başladım.

Yolda yürürken çektiğim fotoğrafın altına Yeni başlangıçlıklar için... Yazıp hikaye olarak paylaştım. Bu saatten sonra çoğu şey değişecek. Eminim.

Evime gelince direkt odama girip kıyafetlerimi çıkardım. Dışarısı soğuk olsa da evim sıcaktı ve bu yüzden siyah kumaş şortum ile siyah kalın askılı tişörtümü giyip salona geçtim.

Masanın üstündeki zarfı görünce elime aldım ve kanepeye oturdum. Sabah açmayı unutmuştum. Zarfı açınca içinden katlı bir kağıt çıktı. Zarfı kanepeye bırakıp katlı kağıdı açtım. Okuduğum cümle kaşlarımı çatmama sebep oldu.

Ölmek için çok güzelsin ama her güzel şeyin bir sonu vardır.

Bu da neydi?

 

Yeni bir kurgu...

 

Umarım beğenmişsinizdir

 

Başrol kızımız Nilda Nur Akdemir

 

İlk bölüm olduğu için pek bir şey yok ama yine de sorayım.

Nasıldı?

 

Diğer bölümde görüşmek üzere ...

 

İlk beş bölümü şimdi yayınlayacağım ama yeni bölümler Kasım ayında gelecek 🥺 ❤️

 

İnstagram Hesabım : nisaa_yazar_1

 

 

Loading...
0%