Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm ✨

@nisaa_yazar_1

17/03/2009

 

Sevgili günlük

Biliyor musun benim babam ve abim varmış. Anneme , babam nerede dediğimde hep kızardı ama bugün bir adam bize geldi ve babam olduğunu söyledi.

Ondan çok korktum...çok korkunçtu ama benim babam. Ondan korkmamam lazım değil mi ? Hem belki o beni sever.

Annem ile konuşmasını duydum...abim olduğunu öğrendim. Ben 9 yaşındayım o ise 13 yaşındaymış...

Onunla tanışmak istiyorum ama babamın dediğine göre beni istemezmiş.

Kimse beni istemiyor sevgili günlük ve ben çok üzülüyorum.

 

Babam beni odama gönderdi ve salonda annemle konuşmaya başladı. Ne konuştuklarını çok duyamadım. Sadece abim olduğunu ve evliyim dediğini duydum. Annem ile evli değil miydi yani ? Bunca zaman neredeydi ? Kimse beni dinlemediği için soramıyorum.

 

Daha sonra ikisi de gitti. Annem gülerek onun koluna girmişti.

 

Annem bana hiç gülmüyor sevgili günlük. Oysa gülüşü çok güzel...keşke bana bakarken

de gülümsese

Günümüz

Notu defalarca okudum. Kelimeler beynimde yankılanırken nefes almakta zorluk çekiyordum. Bu kimdi ? Abimin benden nefret ettiğini nereden biliyordu ? Beni öldüreceğini yazıyordu. Peki abim ne alakaydı ? Niye onun yüzünden ölüyordum ? Ne yapacaktım?

4 yıldır görmediğim abimin yanına mı gidecektim? Onu görmek istemiyorum. Onun da beni görmek isteyeceğini sanmıyorum. Bu notu ona göstersem büyük ihtimalle sevinir. Umrumda değil der ve yanından gönderir. Daha 17 yaşındayken bana dediği sözler kulağımda çınladı.

"Senden nefret ediyorum. Niye ölmüyorsun ki ? Keşke ölsen. Annem yerine senin ölmen lazımdı. Senden tiksiniyorum . " 17 yaşında genç bir kız , bu sözleri hak ediyor muydu? Oysa benim hiçbir suçum yoktu. Benim tek suçum doğmuş olmam. Bu dünyaya gözlerimi açmasaydım herkes için daha iyi olurdu. Defalarca ölmeyi düşündüm ama canıma kıyacak cesareti kendimde bir türlü bulamadım. Aslında abimin de suçu yok ki. Gerçekleri bilmiyor ve beni suçluyor. Ona defalarca anlatmak istedim ama her seferinde beni itip dinlemek istemedi. Bir saatten sonra bende anlatmaktan vaz geçtim. Kendi bildiği doğrular ile yasamayı istiyordu. Engel olmadım. İleride gereçleri öğrense ne olur bilemem ama her şey için geç olduğunu biliyorum.

Zor da olsa oturduğum yerden kalktım. Bebeği, bıçağı ve notu sakladığım diğer notların yanına bırakıp banyoya girdim. Soğuk su ile defalarca yüzümü yıkadım. Aynadan kendime bakınca hiç istemediğim bir kararı aldım. Gidecektim. Her şeye rağmen yarın abimin yanına gidecektim. Umursamayacaktı, her zamanki gibi soğuk bakacaktı. Belki de bağırıp beni yanından kovacaktı ama her şeyi göze alıp gidecektim.

Sarsak adımlarla banyodan çıkıp odama girdim. Üstümdeki kıyafetleri çıkaracak gücüm dahi yoktu. Yatağa sırt üstü uzanıp gözlerimi kapattım. Birkaç saat sonra uyanacağımı bile bile uyumaya çalıştım.

24 Ağustos Saat 12.35

Üstümdeki ceketi düzeltip derin bir nefes aldım. 4 yılın ardından abim ile yüz yüze gelecektim. Ne hissediyordum ?Korku ? Hüzün ? Heyecan ?

Hayır. Hiçbir şey hissetmiyordum. Başımı dik tutup kendimden emin adımlarla karakola doğru yürümeye başladım. Karakoladan içeriye girince bir polis memurunu durdurup "İyi günler. Aren Akdemir nerede acaba ?" diye sordum.

Eliyle ilerideki odayı gösterdi. "Başkomiserin odası orada." Teşekkür ettikten sonra gösterdiği odaya yürümeye başladım. Kapının önüne gelince derin bir nefes alıp kapıyı çaldım ve içeriye girdim. Başını eğmiş, dosya ile ilgileniyordu. Kafasını kaldırmadan sert bir sesle konuştu. "Alper yine ne oldu ?"

Kapıyı kapatıp iki adım öne geçtim. Oflayıp kafasını kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Sanırım tanımamıştı. Sorgulayan gözlerle baştan aşağıya bana baktı. Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Kardeşini tanımadın mı Aren Akdemir ?" Sorgulayan bakışları kayboldu. Kaşları çatıldı ve gözlerini yine soğukluk kaplamıştı. "Burada ne işin var ? " Sesindeki nefreti hissetmiştim.

Çantamdan 2 hafta boyunca gelen notları , bebeği , bıçağı ve son mektubu çıkarıp ona doğru yürüdüm ve elimdeki eşyaları masasına bıraktım. Önce notları eline aldı. Tek tek okuduğu yazılar ile kaşları çatılmıştı. Bu sefer bebeği aldı ve bıçak ile kesilen yere dokundu. Dün gelen notu da okuyunca bana döndü.

"Bir açıklama bekliyorum. Bu kim ? Benden ne istiyor? Beni nereden tanıyor ?" Boş bakışları ile gözlerime bakıyordu. Konuşmuyordu. Baştan aşağıya beni süzdü. 4 yılın ardından beni böyle görmeyi beklemiyordu. Bunu yüzünden anlamıştım. Eskiden saçlarımın bir tutamını renkli yapardım. Beni her gördüğünde farklı renk olurdu. Keserdim , şekiller verirdim. Eskiden siyah renkten nefret ederdim. Onun karşısına çıktığım her gün rengarenk olurdum. Ama şimdi karşısında simsiyah saçlarını atkuyruğu yapmış, siyah kumaş pantolon ve ceketi ile renksiz biri duruyordu. Eskiden ona bakarken gözlerim ışıldardı. Benden nefret etmesine rağmen ona hep gülümserdim. Şimdi ise boş , duygusuz bakışlar ile gözlerine bakıyorum.

Renkli kişiliğimi öldürdüler. Karşılarına siyahlar içinde çıkınca da şaşırıyorlar.

"Seni öldürmek isteyen her kimse iyi tanıyor. Senden nefret ettiğimi de biliyor." Arkasına yaslanıp alayla güldü. "Sana niye yardım edeyim ? Bundan banane. Aksine ölürsen mutlu olurum." Bunları duyacağımı bekliyordum. Peki niye canımı yakmıştı? Niye üzülüyordum?

Sadece şunu merak ediyorum. Gerçekleri öğrense bana olan nefreti bitecek mi ? Ya da onca yıl için özür diler mi ? Pek zannetmiyorum. 24 yıl sadece küçük bir özür ile kapanamaz.

" Mutlu olacağını biliyorum. Senden yardım da beklemiyorum. Sadece peşine taktığın düşmanın kim ? Herhalde her geçene ben kardeşimden nefret ediyorum dememişsindir . Bu her kimse seni iyi tanıyan biri ve ben kim olduğunu öğrenmek istiyorum. " Sesimdeki soğukluk beni bile şaşırtmıştı. "Bu notlar sadece sana gelmiyor. Senden ba-" Kapının aniden açılması ile sözü yarıda kaldı.

"Başkomiserim yine zarf gelmiş."

"Bu her kimse yakaladığım an öldüreceğim."

"Benim kardeşime bu mektupları gönderen şerefsiz si-" Abimin bakışlarını görünce sesler kesilmişti. Arkam dönük olduğu için onları görmemiştim.

"Başkomiserim misafiriniz var anlaşılan. Biz sonra gelelim." Tanıdık gelen ses ile arkamı döndüm. 4 erkek ve 1 kız polis karşımdaydı ve içlerinden biri ise dün pastanede sevgilisi ile tartıştığımız kişiydi.

"Burası dingonun ahırı mı lan ? Kaç defa düzgün girin dedim." Abimin sert sesi ile kadın üçlüye bakıp göz devirdi. "Başkomiserim bu sefer de Nevzat'ın kardeşine aynı mektuptan gitmiş. Ne yapacağız?" O adam beni gördüğüne şaşırmıştı. Daha fazla bakmayıp abime döndüm. Abim sıkıntıyla oflayıp ayağa kalktı. Odada tur atarken diğerlerinden ses çıkmıyordu. Demek ki sadece bana gelmemiş. Peki mektupları gönderen bizden ne istiyor ? Daha doğrusu abilerden ne istiyor? Tahminlerime göre Nevzat'ın kardeşi de abisi yüzünden bu mektupları aldı.

"Önceki mektupta parmak izi çıkmadı." Benim verdiğim eşyaları gösterip "Bunları ve diğer mektupları da alın. Ümidim yok ama yine de teste götürün. Nevzat sende güvenlik kameralarına bak." Bu sefer bana döndü. "Evinin adresini ver. Oradaki kameralara bakacağız. " Tek kaşımı kaldırıp bir adım daha öne geçtim. Gözlerinin içine bakarken benden çıkacak sözleri bekliyordu.

"Umrunda olmadığımı sanıyordum. Ölmem seni mutlu eder dedin. Şimdi niye ev adresimi istiyorsun ?" Konuşmasına izin vermeden bir adım daha attım. "Aaa pardon! Benim için değil. Diğerleri için istiyorsun."

"Size iyi günler dilerim Aren Akdemir. Ölüm haberimi beklersin artık." Arkamı dönüp odadan çıktım. Karakoldan çıkınca temiz havayı içime çektim. Yorgundum. Ruhsal anlamda yorgundum.

Yavaş adımlarla yürümeye başlarken düşüncelerim beni esir almıştı. Sanki mükemmel bir hayatım varmış gibi bir de bu çıktı. Diğerleri için beni kullanacağını biliyorum. Eminim bu sefer o benim yanıma gelecek. Gördüğüm taksiyi durdurup evimin adresini verdim.

💫

"Kuşum nasılsın?" Sevda' nın heyecanlı sesi ile elimdeki kahve bardağını sehpaya bıraktım. "İyiyim...sen nasılsın?" Eve geldiğimde soğuk su ile duş alıp biraz uyumuştum. Uyandığımda tost yapıp zorla yemeye çalışmıştım. Günden güne yeme düzenim bozuluyordu . Tostun birazını yedikten sonra şekerli kahveli yapıp salona geçmiştim. Kahvemi içerken de Sevda aramıştı.

"Bomba gibiyim. Kafe bugün sakin ama daha iyi. Kafe için birkaç dekorasyon planım var. Bakalım nasıl olacak?" Sesindeki heyacan beni de gülümsemişti. "Eminim çok güzel planların vardır. Bir dahaki gelişimde yenilikleri görürüm." Bu sefer sitemle konuştu. "Arayı açma. Bir akşam geliyrosun sonra ortadan kayboluyorsun. Zaten abimin de bugün işleri vardı. Bütün gün kafede canım sıkıldı. Seni de rahatsız etmek istemiyorum. Avukatların da işleri yoğun sonuçta." Keşke mesleğim ile yoğun olsaydım Sevda. Her yerden darbe alıyorum ve çok yoruluyorum. Yaslanacak bir dalım olmadığı için günden güne ölüyorum.

"Bu aralar yoğun değilim. İstediğin zaman ara lütfen." Sevda ile bir saatte yakın konuşmuştuk. Biriyle telefonda bu kadar uzun süre konuşmayı özlemişim . Sevda'nın heyecanlı bir şekilde konuşması da sohbeti daha güzel yapıyordu.

Hava almak için balkonuma çıkıp sandalyelerden birine oturdum. Arkama yaslanırken yıldızları izlemeye başladım. Ağustos'un sonlarındaydık. Sonbahar ayına girmemize az kalmıştı ve bu beni mutlu ediyordu. Sonbaharı çok seviyorum. Yağan yağmuru, sararan yaprakları, havanın soğukluğunu çok seviyorum.

Gökyüzünü izlerken hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim 2 yıl öncesi gözümün önünde film şeridi gibi geçti. Sevdiğim, aşık olduğum adam hiçbir şey demeden gitmişti. Beni asla bırakmayacağını söylemişti ama tek kelime etmeden ansızın gitmişti.

Niye seviyormuş gibi yaptı o zaman ? Niye beni kandırdı? Onun için eğlenceden başka bir şey değilmişim. Ben bunları hak etmemiştim. Ben yaşadığım hiçbir şeyi hak etmedim.

"Seni asla bırakmam Nur'um."

Bıraktı...

"Seni çok seviyorum ."

Aslında hiç sevmemiş...

Yorgunum...çok yorgunum. Hep düşündüm neden ben diye ? Her akşam yastığa başımı koyduğumda göz yaşları arasında kendimi sorguladım.

Ben mi kötüyüm ? Bu yüzden mi herkes benden nefret ediyor? Bu yüzden mi sevilmiyorum ?

Ama hayır...Ben daha çocuktum. Annem yüzüme karşı nefretini bağırdığında 7 yaşındaydım. Babam beni vurmaya başladığında daha 9 yaşındaydım. Abim ölmemi istediğinde 17 yaşında genç bir kızdım.

Hayır...ben çocuk değildim. Ben çocuk olamadım ki...benim çocukluğumu öldürdüler.

Bende ölüyüm ama kimse farkında değil. Gün geçtikçe tükeniyorum. Kimse görmüyor.

 

Bölüm sonu

 

Nilda'm sana sıkıca sarılmak istiyorum

 

Abisine sövebilirsiniz...

 

Hikayedeki en masum kişi Nilda ama en çok acıyı da o çekti

 

Bakalım katil aslında kim çıkacak ve kardeşlerden ne istiyor

 

Kimler ölecek...kimler kalacak

 

Diğer bölümde görüşmek üzere:)

 

 

Loading...
0%