Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm ✨

@nisaa_yazar_1

14/05/2009

 

Sevgili günlük,

Bugün babam yine bize geldi. Onu en son 2 ay önce görmüştüm. Annem ile evden çıkmıştı ve akşam olduğunda annem eve tek geldi.

Niye bizimle yaşamıyor ki ?

Abim varmış. Abim ile bizim eve gelmesi gerekmez mi ? Abim beni sever değil mi ? Ben onu hiç görmedim. Adını da bilmiyorum ama seviyorum. Belki o benim saçlarımı örer ve parka götürür. Sevgili günlük ben babamdan korkuyorum. Bunu ona karşı söylersem kızar ve döver. Bugün bize geldiğinde beni yanına çağırdı. Çok kötü kokuyordu. Annem de su içince öyle kokuyor. Ben su böyle kokmaz desem de hep su içtiğini söylüyor . Babam da o sudan içmiş olmalı. Beni karşısına aldı ve " Seni küçük. Hayatım senin yüzünden berbat olacak." dedi ve tokat attı. Çok sert vurmuştu. Acıyordu. Ağlayınca yine vurdu. Babalar kızlarını dövmez ki sevgili günlük...benim babam niye beni dövdü? Ben ondan korkuyorum. Bir daha bize gelmesin...Beni dövmesin.

Günümüz

Saat 7'den beri dışarıdaydım ve koşuyordum. Ağustos'un sonlarındaydık. Sonbahar kendini yavaş yavaş gösteriyordu. Havalar eskisi gibi çok sıcak değildi. Kaç saattir koştuğumu unutmuştum bile. Kulaklıklarımda yine sevdiğim şarkılardan Sertap Erener -Olsun çalıyordu. Adımlarımı yavaşlattım. Banklardan birine oturmak için etrafa kısa bir bakış attım. Birkaç adım uzağımda olan bir bankta genç bir kadın oturuyordu. Gözlerini kapatmış , elini de kalbine koymuştu.

Yanına adımlayıp tam önünde durdum. "İyi misiniz ?" diye sorunca gözlerini açtı. Mavi gözleri ve kahverengi saçları ile güzel bir kadındı. Benim ile yaşıt gibiydi. "İyiyim...yoruldum." Üstündeki siyah tayt ve beyaz tişört ile koşuya çıktığını anlamam uzun sürmemişti. Yanına bakınca sadece küçük bir telefon çantası olduğunu gördüm. Bu yüzden çantamdan su şişesini çıkarıp ona uzattım. Gülümseyip elimden aldı. Yanından ayrılmayı düşünürken "Otursana." demişti.

Normalde kabul etmezdim ama bedenim sanki kontrolümde değilmiş gibi hareket etti ve yanına oturdum. O da suyu içip teşekkür etmişti. Bir şey demedim. Sadece başımı sallamıştım. Karşımdaki denizi izlerken dedikleri ile ona döndüm. "Yorgun görünüyorsun ?" Bu kadar belli mi oluyordu? "Yorgunum." Sesim istemsiz kısık çıkmıştı. Yorgundum...her anlamda yorgundum ama ruhsal yorgunluğum daha fazlaydı.

"Fiziksel anlamda değil...ruhsal anlamda yorgunsun." dedi. Gözlerine baktım. "İnsan sarrafı mısın?" Dediğime gülmüştü."Hayır ama birinin gözlerine bakınca anlıyorum. Senin gözlerinde kırgınlık var...hüzün var...yorgunluk var." Var. Sadece birkaç dakika yanında oturduğum kişi bunu anlamıştı. Peki ailem bunca yıl niye anlamadı ? Abim olacak kişi canımın yandığını niye anlamadı ? "Evet..." Yavaşça başımı salladım. "Alıştım artık."

Alışmadım...

Tanışmak için elimi uzattım. "Nilda Nur."Gülümseyip elimi sıktı. "Lara." Gözlerime baktı."İsmin çok güzel." dedi. Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. "Teşekkür ederim. Senin de çok güzel. Çok sıcakkanlı birisin. Hayat dolusun. Kimsenin seni yıkmasına izin verme. Hep gül. Mutlu ol. Herkese inat kahkaha at." Dediklerim ile yutkunmuştu.

Gül Lara. Benim gülüşümü çaldılar. Seninkini çalmasına izin verme. "Sen niye öyle yapmadın?" Yüzümdeki tebessüm gitmişti. 22 yıl boyunca yaptım...sonra bir şeyler oldu ve beni yıkmayı başardılar.

"Her zorluğa rağmen hayat dolu bir kızın ruhunu el birliği ile öldürdüler...ardından enkaz bırakarak çekip gittiler." Sesim kısıktı. Onun yüzündeki tebessüm de dediklerim ile silinmişti. Daha fazla durmayıp ayağa kalktım. Bana bakarken "Ben artık ölüyüm. Kimse bunu değiştiremez. Sen kendine bu kötülüğü yapma Lara. Işığını söndürmelerine izin verme." dedim.

Ölü bir ruh artık canlanamaz.

Benim gibi ayağa kalktı ve dostça kolumu sıktı. "Öyle deme. Hayat süprizlerle dolu Nilda. Belki de yeni bir ışık seni bekliyordur. Asıl sen onlara inat yeniden gül. Kahkaha at. Onlara bu zevki verme." Dedikleri ile yüzümde içten bir gülümseme oluştu. Çok zor Lara. Yine de "Deneyeceğim. Teşekkürler Lara. Belki yine karşılaşırız." dedim. "Dediğim gibi...hayat süprizlerle dolu Nilda."

Son kez ona bakıp yanından ayrıldım. Evime doğru yürüken düşüncelerim ile boğuşuyordum. Peşimde bir psikopat vardı? Evimi biliyordu. Abimi biliyordu. Benden nefret ettiğini biliyordu. Peki bizden ne istiyordu?

Korkuyor muyum ? Hayır. Başta korkmuştum ama dün abim ile konuştuktan sonra içimdeki korku gitmişti. Belki de ölmeyi istediğim için korkmuyorumdur. Hayattan artık zevk almıyorum. Günlerim boş geçiyor. Lara , gül demişti. Kahkaha at demişti ama ben yapamıyorum. Yıllarca hayalini kurduğum , aşık olduğum mesleği yaparken bile keyif almıyorum.

Diyorum ya...ben artık ölüyüm.

Belki de katil şu an beni izliyor. Belki son saniyelerim ama içimde hiçbir duygu yok. Bu kadar rahat olmam da bu yüzden. Apartmanın önüne gelince derin bir nefes aldım ve içeriye girdim. Asansörü es geçip merdivenlerden yukarıya çıktım. Rukiye teyzeyi görünce selam verip hafif gülümsedim. "Günaydın Rukiye teyze. Bir yere mi gidiyorsun?" Beni görünce gülümseyip yanıma geldi. "Ah ! Güzel kızım günaydın. Bende senin yanına gelecektim." Kaşlarım istemsiz çatıldı. Bu saatte gelmezdi.

"Bir şey mi oldu Rukiye teyze?" Endişeli sesim ile burukça gülümsedi. "Kızım ben gidiyorum. Oğlum ile memlekete Adana' ya geri dönüyoruz. Aramız düzeldi çok şükür." Onun adına sevinmiştim. Umarım oğlu kötü davranmaz. Rukiye teyze mutlu olmayı hak eden biri. Elini öptüm ."Senin adına çok sevindim Rukiye teyze. Umarım orada çok mutlu olursun. Bir sorun çıkarsa bir telefon kadar uzağında olduğumu unutma." Sıkıca sarılınca saçımdan öptü.

Saçlarıma dokunulmasını sevmem ama Rukiye teyzenin dokunuşları mutlu ediyor. Anne şefkatini hissediyorum. "Oyy güzel kızım. Her şey için sağ ol. Bana çok yardımcı oldun. Halkını helal et. Benim hakkım sana helaldir. Sen derdini anlatmazsın ama konuşmak istediğin an ara taman mı kınalı kuzum ? " Gülümsedim. "Helal olsun teyzem. Şimdi mi gidiyorsun?"

"Evet. Zaten evi eşyalı olarak kiralamıştım. Sadece kıyafetlerimi ve özel eşyalarımı aldım. 1 saat önce oğlum gelip eşyaları aldı. Seninle vedalaşmak için bekledim." Üzülmüştüm ama ona belli etmemek için tekrar sarıldım. 3 ayda bana görmediğim anne şefkatini o göstermişti. Bende yeri hep ayrı olacak.

Bugün de sevdiğim bir insandan ayrılmak zorunda kaldım.

Rukiye teyze ile vedalaştıktan sonra evime girdim. Artık bu apartman bana daha da yabancı olacaktı. Saat 11.00'de duruşmam olduğu için önce duşa girdim. 15 dakikalık soğuk duşun ardından odama geçip kıyafetlerimi seçtim. Beyaz gömlek ve lacivert takımımı giydim. Saçlarımı kurutup gevşek bir atkuyruğu yaptım. Makyaj yapmadan önce mutfağa geçip dolaptan şeftalili meyve suyunu çıkardım ve bardağa boşalttım.

Ben buydum işte. Onca olaya rağmen her şeyi kenara çeken , umursamamaya çalışan , güçlü duran Nilda'ydım.

Nilda Nur.

Nilda ismimin anlamı zırhlı savaşcı kadın. Nur ismimin anlamı aydınlık demek. El birliği ile aydınlığımı yok ettiler. Geriye sadece Nilda kaldı. Peki benim savaşacak gücüm kaldı mı? Kalmadı...

Derin bir nefes aldım. Bana Nur diyen tek kişi Rüzgar'dı. O gitti. Benim aydınlık tarafımı da alıp gitti. O günden sonra bana Nur ile seslenmek isteyen her kişiyi tersledim. Kendimi tanıtırken kullanırım ama başkasının kullanmasını istemiyorum. Beni bırakıp gitmesine rağmen o ismim sadece ona...ilk aşkım aynı zamanda ruhumu öldüren adama özel kalsın istiyorum.

Kapının sesi ile irkilip düşüncelerimden sıyrıldım. Kim gelmiş olabilir ? Elimdeki meyve suyu bardağını masaya bırakıp ayağa kalktım. Kapı deliğinden gördüğüm kişi ile kaşlarım çatıldı. Evimi nasıl buldu?

Bir adım geriye gidip kapıyı açtım. Yerdeki bakışları kapı açılınca bana döndü. Yüzünde yine aynı sert ifadesi vardı. Aren Akdemir karşımdaydı. Bana geleceğini biliyordum.

İçten ne kadar abi desem de dışımdan hep ismi ile seslenirim. Beyefendi küçükken öyle istemişti. "Niye geldin ?" Evimi nasıl bulduğunu sorgulamayacaktım. Polisti sonuçta. "Konuşmak için." Göz devirmemek için zor durdum. "İstemiyorum." Kapıyı kapatacakken eliyle durdurdu. Ben daha ne olduğunu anlamadan ayakkabısını çıkarıp içeriye girdi.

"Ne yapıyorsun ya ?" Beni umursamayıp yürümeye başladı. Salona girince oflayıp kapıyı kapattım. Duruşmaya daha iki buçuk saatim vardı ve ben bu zamanı onunla geçirmek istemiyorum. Salona girip tekli koltuğa oturdum. Paşama bak ! Kendi evi gibi de yayılmış. Elinde sigarası ve kahvesi eksik.

"Ne diyeceksen de ve git. İşlerim var." Onunla soğuk konuşunca şaşırıyordu. Şaşkınlığını gizlemeye çalışsa da ben görüyordum. Alışmış tabi ne olursa olsun ona gülümseyerek ve ışıldayan gözlerle bakan Nilda'ya.

"Avukat olmuşsun."

Beni araştırmıştı. Eğer dün yanına gitmeseydim ömrünün sonuna kadar benim hakkımda bir şey öğrenmezdi. Dün yanına gittiğim için beni araştırmıştı. Onunla en son konuşmam da hukuk 2. Sınıftım ve o zaman bile haberi yoktu. Okula erken başlamıştım . Sınıfımdaki en küçük kişi bendim. Bir yandan avantajlı olsa da dezavantajları da vardı. Ve öz abim mesleğimi yeni öğreniyordu.

"Buraya bana mesleğimi hatırlatmaya mı geldin ?" Gözlerime baktı. Kahverengi gözlerinde gördüğüm tek şey tiksintiydi. "Hayır. Umrumda değil zaten. Öğrenmek istediğim şeyler var. Bu mektuplar hangi gün gelmeye başladı ? Yakın çevrende kim var ? "

"Umrunda olmadığımı sanıyordum. Ölmem seni mutlu eder diyordun ?" Arkasına iyice yaslandı. "Değilsin. Bir psikopat var ve bu mektupları gönderdiği 3 kişi daha var. Diğer 3 kişinin hayatını kurtarmak için bu bilgilere ihtiyacım var." Duygusuz bir sesle konuşmuştu. Dedikleri canımı yakmıştı...çok yakmıştı. Her seferinde bu son diyorum ama o hep canımı yakmayı başarıyor. Görsün istedim. Canımı nasıl yaktığını gözlerimden görsün istedim. Tek yaptığı umursamaz gözlerle etrafa bakmaktı.

Bencil olmak istedim. Bu konuda bencil olmak istedim. Diğerleri yerine beni düşünsün istedim ama onun önceliği hiçbir zaman olmadım...olmayacağım da.

Bu hayatta sadece birinin önceliği oldum. O da beni bırakıp gitmişti zaten.

"11 Ağustos günü ilk mektup geldi. O günden sonra iki günde bir gelmeye başladı. Güvenlik kameralarına bakmak istedim ama arızalıydı. " Söyledim. Çok önem verdiği o 3 kişi için söyledim. Yerinde doğruldu. Telefonuna bir şeyler yazdıktan sonra tekrar bana döndü. "Yakın çevrende kim var? Seninle çok yakın olan birileri ? Sevgilin falan? " Kimsem yok Aren Akdemir.

Duygusuz gözlerle ona baktım. "Yok." dedim sadece. Alayla güldü. "Bende bunu yedim değil mi ? Nilda Nur hayatında illa biri vardır. Arkadaşın vardır. Sevgilin vardır. Bana yalan söyleme." Bu sefer sesinde sinir vardı. Her zamanki gibi bana inanmıyordu.

"Yoktan anlamıyor musun?" Sinirle ayağa kalktı. "4 yıl önce ar-" Konuşmasına izin vermeden ben araya girip ayağa kalktım. "Senin aksine benim 4 yıl içinde hayatım çok değişti Aren Akdemir. Kimse yok tamam mı ? Yalnızım. Hayatıma girenler sırtımdan bıçaklayıp gitti. Gülebilirsin. Kahkaha atabilirsin çekinme lütfen. Senin için mutlu bir haber sonuçta. " Duygusuz ve sakin bir sesle söylesemde içimde fırtınalar kopuyordu.

Yutkunduğunu gördüm. Bir şey demedi. Birkaç saniye boyunca gözlerime baktı ve tek kelime etmeden arkasını dönüp gitti. Kapının kapanma sesini duyunca derin bir nefes alıp koltuğa oturdum. Herkes acımadan kalbimi kırıyor ve tek kelime etmeden çekip gidiyor.

Saat 16.26

"Nilda bu aralar yorgun ve dalgın görünüyorsun. Birkaç gün dinlensen senin için daha iyi olacak." kKarşımda oturan Enes'e yorgunca baktım. Bugün 3 tane duruşmam vardı. 2 tanesi güzel geçmişti. Diğeri de ileri bir tarihe ertelenmişti. "Haklısın ama evde duramıyorum. İşime odaklanınca bana daha iyi geliyor." deyip kahvemden bir yudum aldım.

"Sen daha iyi bilirsin." dedi ve kahvesinden bir yudum aldı. "Zeynep ile nasıl gidiyor?" Yüzünde gülümseme oluşurken gözleri parlamıştı. "Güzel. Düğün hazırlıkları yapıyoruz. "

Zeynep ile geçen ay ayaküstü biraz konuşmuştum. Kızıl saçları ve ela gözleri ile çok güzel bir kadındı. Öğretmendi ve Enes ile dünya evine girmeye hazırlanıyordu. İkisi ile fazla samimi olmasam da birbirilerine olan aşkları kıskanılacak derece."Sizin adınıza sevindim. Bir ömür boyu mutlu olursunuz inşallah." Gülümsemişti.

"Darısı senin başına mı diyelim artık." Demeyelim. "Aman aman. Benden uzak kalsın öyle şeyler. " Kahvemden içerken tepkime gülmüştü. "Bu işler nasip kısmet. Seni de göreceğiz Nilda Hanım." Ben o defteri kapatalı çok oldu Enes Bey . Tek kaşımı kaldırdım. " Sen çocukların ile vakit geçirirken ben yeni ülkeler keşfediyor olacağım Enes Bey. Aşk benden uzak dursun."

Belki de hayatta olmayacaktım.

Bana göz devirdi. Kahvesinden içerken "Hayat süprizlerle dolu." diye mırıldandı. Bugün bunu diyen ikinci kişiydi. Gerçekten süprizlerle dolu ama bana gelen sürprizler de hep kötü olandı.

Kahvelerimizi içtikten sonra kafeden ayrıldık. Enes beni eve bırakmayı teklif etse de kabul etmemiştim. Taksiye binip evimin adresini söyledim. Dışarıyı izlerken trafiğin yoğun olduğunu gördüm. İş çıkışı olduğu için İstanbul sokakları kalabalıktı. Yarım saatin ardından taksi apartmanın önünde durmuştu. Ücreti ödedikten sonra taksiden inerken gördüğüm araç ile kaşlarım çatıldı. 1 tane polis arabası apartmanın önündeydi. Apartmana doğru yürürken biri aniden önümü kesti

1.90 boylarında, siyah saçlı, ela gözlü ve polis üniformalı benden birkaç yaş büyük duran bir adamdı.

"Nilda Nur Akdemir." Başımı olumlu salladım. "Benim de . Ne oluyor?" Sağ eli ile saçlarını karıştırdı. "Başkomiserim sizi almamızı istedi." Bu adamın derdi ne ? Sabah konuştuk zaten. "Tolga yu-" Dün gördüğüm kadın polis ile pastanedeki adam apartmandan çıkmıştı. Beni görünce cümlesi yarıda kaldı."Bizde seni arıyorduk. Aren başkomiserim se-" Cümlesini bitirmesini izin vermeden araya girdim. "Aren başkomiserinize sabah gerekli bilgileri verdim. Bundan sonrası beni ilgilendirmiyor ve gelmiyorum. " Yanlarından geçecekken o adam kolumu tuttu. "O zaman ikinci plana geçiyorum." Ben daha kolumu çekemeden cebinden kelepçe çıkarıp bileğime taktı. Diğerini de kendi bileğine takınca şaşkınca ona döndüm."Beyefendi ne yapıyorsunuz? Çıkarın şunu."

O ise sırıtıyordu. "Üzgünüm küçük hanım. Gideceğimiz yere kadar böyle kalmalı. Arabaya siz mi binersiniz ? Yoksa başka yöntemler ile mi arabaya binersiniz ?" Adının Tolga olduğunu öğrendiğim adam ile okadın gülüyordu. Biz şu an ne yaşıyorduk? Bunlar ciddi miydi ?

Yürümeye başlayınca ayaklarım istemsiz hareket etti. Arkası dönüktü ve keyifli bir sesle "Bende öyle tahmin ediyordum. " dedi. Tolga direksiyonun başına geçerken kadın yan tarafına oturdu. Zorla arka koltuğa oturtulunca ters ters ona baktım. Cidden çıldıracağım. Herkes mi anormal olur? Araba hareket ederken kadın bana döndü.

"Dava çözülene kadar beraber sayılırız. Ben komiser yardımcısı Çağla Kan. Yanındaki komiser Alper Tunç ve arabayı süren de Tolga Sarıaslan." Bir de ciddi ciddi kendilerini tanıtıyorlar. "Siz ciddi misiniz ? Buna alıkoyma denir ? Birini alıkoyma cezası ne kadar biliyor musunuz ? Türk Ceza Kanununun 109. maddesine göre birini alıkoyma bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası i-" Alper eliyle ağzımı kapatınca sözlerim yarıda kaldı.

"Ne çok konuştun ya ? Biliyoruz herhalde cezaları. Bizde emir kuluyuz. Git abin ile tartış bu konuyu." Tolga ve Çağla gülerken ben göz devirip kafamı çevirdim. Abiymiş. Pabucumun abisi. "Çıkar kelepçeyi. Kaçmıyorum bir yere." Ona dönmeden söylemiştim. Zaten pastanedeki olayda sinir olmuştum. Bir de yan yana ellerimiz kelepçeli olunca sinirlerim daha da bozulmuştu.

"Bende bunu yedim. Abinin yanına gidene kadar böyleyiz." Sinirle ona döndüm."Abin deyip durma. " Gözlerime baktı. "Niye ? Abin değil mi ?"

"Değil." Telefonum çalınca sağ elimle çantamdan çıkarmaya çalıştım. Sol elim kelepçeli olduğu için hareket ettiremiyordum. Telefonu zor da olsa çıkarınca Ozi'nin aradığını gördüm. Açıp kulağıma yaklaştırdım."Sen niye bir gün gelip sonra ortadan kayboluyorsun suratsız?" Sinirli çıkarmaya çalıştığı sesi ile göz devirdim.

"Sinirli değilsin Ozi. Ayrıca her gün yanına gelemem ki ?" Üçü göz ucuyla bana bakıyordu. Özellikle Alper. O göz ucuyla değil. Bayağı dik dik bana bakıyor. "Niyeymiş ? Her gün gel. Ben belki her gün seni görmek istiyorum."

"Bana olan sevgini bu kadar belli etme." Alper aniden kollarını kaldırınca sol bileğimdeki kelepçe yüzünden bende o tarafa kaydım."Manyak mısın be adam ? Rahat dursana !" Sinirle söylenmemi takmayıp kolunu hareket ettiriyordu ve bende o tarafa kayıyordum.

"Suratsız ne oluyor?" Ofladım. Alper ise beni umursamıyordu. Öndeki ikili zaten ayrı kafada. "Ben seni sonra arasam olur mu? "

"Kötü bir şey yok değil mi ?" Sesi endişeli çıkmıştı."Yok yok. Ben müsait olursam yarın yanına gelirim . " Ozi ile vedalaşıp telefonu çantaya geri koydum. Alper'de kollarını indirmiş rahatça oturuyordu.

"Sabır." dedim.

"Çokça sabır."diye devam etti.

Öndeki ikili ise gülüyordu.

Allah'ım benim günahım neydi ? Ben niye her gün bir olay yaşıyorum? İmdat diye bağırmama çok az kaldı.

Ondan olabildiğince uzaklaşıp cam tarafına yaklaştım. Yol boyunca tek düşündüğüm abimin beni yanına çağırmasıydı. Ne istiyordu? Tamam...peşimizde bizi öldürmek isteyen biri vardı ama neden ben ? Abimin benden nefret ettiğini bilecek kadar yakın biriydi. Peki ben öldüğümde abimin üzülmeyeceğini bilmiyor muydu?

Eğer hedefin de sadece ben olsaydım. Bir zamanlar yakınımda olan ama şu görüşmediğim kişilerden şüphelenirdim. Hedefinde benim dışında 3 kişi daha vardı. Tahminlerim yanlış çıkmazsa onlar da abileri yüzünden hedef halindeydi ? Peki bu kişi abilerden ve bizden ne istiyor?

Düşüncelerime o kadar dalmıştım arabanın durduğunu fark etmemiştim. Alper'in alaylı sesi ile kendime gelmiştim."Zahmet olmayacaksa iner misin?" Göz devirip arabadan indim. O da hemen arkamdan inip yanıma geçti. Karşımdaki eve baktım. 2 katlı bahçeli, oldukça büyük bir evdi.

Çağla ve Tolga önden yürürken sol kolumu kaldırdım. "Artık çıkarsan mı ?" Kafasını olumsuz anlamda sallayıp yürümeye başladı. Mecburen bende yürüdüm. Bununla 3 gün aynı yerde kalsam sinir hastası olurum. Açık kapıdan içeriye girip ayakkabısını çıkardı. Bana bakıp "Nevzat'tan azar yemek istemiyorsan ayakkabını çıkar. Evde ayakkabı ile dolaşanı dövüyor. Yaşandı da..." Konuşamayıp ayakkabımı çıkardım. Yine önden yürümeye başladı. Bir adım arkasından onu takip ediyordum. Salona girince gördüğüm kalabalık ile içimden abime ve Alper'e küfür ettim.

Bakışlar direkt bize dönmüştü. Daha doğrusu kelepçeli ellerimize. "Bu da ne ? Siz niye kelepçelisiniz ?" sarışın ve kahverengi gözlü erkek sormuştu. Salonda Çağla ile birlikte 3 kız , 4 erkek ve biz vardık.

Ben konuşmazken Alper konuştu. "Nur Hanım zorluk çıkartınca mecburen bu yöntemi kullandık." Ona dönüp kaşlarını çattım. "Adım Nilda. Bir daha Nur diye seslenme." Sesim kendimden beklemediğim şekilde sertti ve bu Alper' in şaşırmasına neden olmuştu. "Tamam Alper aç artık. Şimdi kaçamaz." Abim konuşmuştu. Alper yerine Tolga yanımıza gelip kelepçeyi açtı.

Açtığı gibi onlardan birkaç adım uzaklaştım ve sol bileğimi ovmaya başladım. Geri zekalı. Onun yüzünden kızarmıştı."Herkes yerlerine geçsin. Burada neden topladığımızı merak ediyorsunuzdur." Alper ve Tolga koltuklara geçerken ben kollarımı göğsümde birleştirip ayakta durmaya devam ettim. Karakola gidip bunları amirlerine şikayet etsem ne olabilir ki ?

Abim oturmadığımı görünce göz devirip ortadaki masanın üstünde birkaç kağıt eline aldı. Oturanlar arada bana baksa da ben tüm odağımı abime vermiştim.

"9 Ağustos'tan beri bu mektuplar gelmeye başladı. İlk mektup Yasemin'e." Kızıl saçlı, kahverengi gözlü kıza baktı. Sonra bana döndü. " 11 Ağustos'ta Nilda'ya." Ardından yan yana oturan ikiliye baktı. " 13 Ağustos'ta Cenk ve Özge'ye gelmiş." Kız kahverengi saçlı ve yeşil gözlüydü. Erkek ise siyah saçları ve kahverengi gözlüydü. Etrafa bıkkın bir ifade ile bakıyordu.

"Her seferinde aynı cümleler." diye devam ettirdi. "Bu şerefsiz her kimse derdi bu dörtlü ile değil. Abiler ile...Nilda' ya gelen son mektupta abin yüzünden öleceksin yazmış. Benim düşüncem abilerden intikam almak için kardeşleri kullanıyor." Abimden sonra etrafa en sert bakan kişi konuşmuştu. Sesi bile baskın ver sert çıkıyordu. Simsiyah saçları, koyu kahve gözleri onda karanlık bir hava yaratıyordu.

Göz devirmemek için zor durdum. Abim benden nefret ediyor. Benim ölmemi istiyor. Beni öldürse intikam değil abime ödül vermiş olacak. Düşüncelerimi sesli bir şekilde dile de getirdim.

"Yalnız ben ölsem katil intikam almış olmuyor. Aksine..." Abimin gözlerine baktım. "Onun için ödül olur." Bir şey demedi. Sadece gözlerime uzunca baktı. Bakışlarım o konuşan adama döndü. Bir bana bir abime bakıyordu. Aramızda her ne varsa çözmek ister gibi sorgulayan bir ifade ile bakıyordu.

"Aile problemlerini buraya aktarmıyoruz. Senden başka 3 kişi daha var. Onl-" Yine aynı şeyleri söylemeye başladı. "O zaman davanı onlarla çöz. Beni araya katma." Sesim istemsiz yüksek çıkmıştı.

"Bu ne bencillik ya ? Biraz empati mi kursan ? " Yasemin denen kız sesini yükseltirken Özge'de ona destek oldu. "Cidden. Abin ile ne problemin varsa bizi ilgilendirmiyor. Mektupları kim gönderiyorsa tekrar göndercek ve belli ki seni de yakından tanıyan biri. Biraz yardımcı olsan ölmezsin."

"Tartışmayı kesin !" Abimin sinirli sesi ile ikisi de göz devirip arkasına yaslandı. "Bana çemkireceğinize abileriniz ile konuşsanız daha iyi. Mâlum peşinizde kim varsa onlar yüzünden. " dediğimde bu sefer karakolda gördüğüm diğer 2 kişi beni hedef aldı.

"Senin amacın ne ? " Abim ile yaşıt duran adam öfkeyle bakıyordu. "Geldiğinden beri olay çıkarma derdindesin. Abin senden nefret ettiği için sende bizim kardeşlerimizi mi bize düşman etmek istiyorsun ?" Konuşan Tolga'ydı.

Bu sefer Çağla ve Cenk'e baktım. "Sizin de söylemek istediğiniz bir şey varsa söyleyin. Çekinmeyin lütfen. " Tolga ve diğerine döndüm. "Benim siz ve kardeşleriniz ile derdim yok ama gerçekler acıdır maalesef. Eğer içlerinden birine bir şey olacaksa sizin yüzünden olacak. " Bakışlarım bu sefer abime döndü.

"Bir dediğin bir dediğini tutmuyor Aren Akdemir. 4 yıl boyunca konuşmamış olsak da seni tanıyorum. Umrunda olmadığımı söylüyorsun evime kadar geliyorsun. Yetmiyor kapıma 3 kişi gönderip beni zorla buraya getiriyorsun. Beni umursuyorsun...çıkarların için olduğunu anlamayacak kadar da salak değilim merak etme. Dün de dediğim gibi...ölüm haberimi bekle Aren Akdemir. O güne kadar da karşıma çıkma. " Son sözlerimi söyleyip salondan ayrıldım. Ayakkabılarımı tekrar giyip evden çıktım. Hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım. Salak değilim...Beni istemesinin tek nedeni çıkarları. Hayır...Sadece bu dava için değil.

Geçmişteki bazı gerçekleri öğrenmek içinde beni istiyor.

Babası hakkında, annesi hakkında gerçekleri öğrenmek istiyor. Üzgünüm Aren Akdemir. Eğer geçmişte beni dinleseydin, sadece bir kere yanımda olsaydın her şey daha farklı olurdu. Mesela birbirimizden nefret etmezdik ama sen her şey için çok geç kaldın.

Her şeyi sen mahvettin Aren Akdemir...

 

Huh bir bölüm daha bitti.

 

3000 küsür kelime olmuş...Maşallah

 

Bölüm genel olarak nasıldı ?

 

Yanlış Rakam kurgumu okuyanlar...Laramız bu bölümde vardı.

 

Sövmek istedğiniz bir karakter varsa buyrun lütfen...buraya alalam.

 

Sizi şimdiden uyarayım. Nilda'yı kimseyle shiplemeyin...sonra siz üzülürsünüz :(

 

Aren abimize de bol bol sövün ;)

 

Diğer bölümde görüşmek üzere sizleri seviyorum ♡♡♡

 

 

Loading...
0%