Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm ✨

@nisaa_yazar_1

19/ 07/2009

 

Sevgili günlük,

Bugün babam beni yine dövdü. Yine kokuyordu ve yine bana sinirle baktı. Ama ben ona bir şey yapmıyorum ki. Bize her gelişinde beni yanına çağırıp saçımı çekiyor ve karnıma vuruyor. Canım çok acıyor sevgili günlük. Karnımda hep mor lekeler var. Ben mor rengi çok seviyorum ama karnımda güzel durmuyor. Dokununca acıyor. Benim babam niye böyle ki ? Okuldaki kızlar hep babaları ile olan güzel anılarını anlatıyor.

 

Benim anlatacak bir anım yok sevgili günlük.

 

Belki de beni bu yüzden sevmiyorlar. Benimle konuşmuyorlar.

 

Keşke annem beni sevseydi. Saçlarımı örseydi ve bana masal anlatsaydı. O zaman mor lekelerimi de severdim. Babam sevmese de olur. Annem sevse benim için yeter ama sevmiyor.

 

Kimse beni sevmiyor ki...

 

Babamı sevmiyorum sevgili günlük. Hiçbir zamanda sevmeyeceğim.

 

Ama annemi seviyorum. Ne olursa olsun onu seviyorum. Belki bir gün o da beni sever.

 

Abimi hiç görmedim ama onu da seviyorum. Onunla tanışmak istiyorum.

 

Hem o beni dövmez ki. Abiler kardeşlerini hep korur. Benim abimde beni koruyacak biliyorum.

Beni belki sever...

Günümüz

"Umursama Nilda." kum torbasına attığım on beşinci yumruk.

"Onlar seni umursamıyor. Sende onları umursama." bir yumruk daha.

"Canını yakmalarına artık izin verme." ve bir yumruk daha.

"Canını yakanın canını yak. " son kez yumruk atıp kendimi yere attım. Derin nefesler alırken göğsüm inip kalkıyordu.

Saatin kaç olduğundan haberim bile yoktu. Dün onların yanından ayrıldıktan sonra evime gelmiştim ve tek yaptığım soğuk suyun altında dakikalarca kalmaktı. Üşüyordum ama kalkamadım.

Bedenim buz tutmuşken daha ne kadar üşüyebilirim ki...

Soğuk suyun altından çıktıktan sonra yatağa uzanıp uykuya dalana kadar tavanı izledim. Sabah uyandığımda ise tost yapıp direkt dışarı çıkmıştım.

Diğer günlere oranla bu sabah daha fazla koştum. Nefesim kesilene kadar koştum. Canım acıyana kadar koştum. Durmadan koştum. Artık koşacak gücüm kalmayınca da gördüğüm ilk spor salonuna girmiştim.

Kayıt yaptıktan sonra kum torbasının önüne geçmiştim. Etrafımda kimse olmaması benim için avantajken bütün sinirimi torbaya vurarak çıkarmaya çalıştım.

Ne yalan söyleyeyim iyi gelmişti. Kollarım acısa da vurmak iyi gelmişti.

Daha fazla yerde uzanmayıp ayağa kalktım. Bugün duruşmam olmadığı için spor salonunda biraz daha vakit geçirecektim. Elimdeki eldivenleri çıkardım ve bozulan atkuyruğumu açıp tekrar bağladım. Üstümdeki geniş tişörtü çıkardım. Sporcu atletim ile kalınca derin bir nefes aldım.

Vücudumdaki yaralar kötü görünse de umursamadım. Bana geçmişimi hatırlatan bu yaralardan her zaman nefret ettim. Mor renkten nefret etmemi sağlayan bu yaralardan son nefesime kadar nefret edeceğim.

Eldivenleri tekrar giyip kum torbasının önüne geçtim. Ve vurmaya başladım.

"Senden nefret ediyorum Arda Akdemir." çocukluğumun katili olan...kendimden nefret etmemi sağlayan babamdan nefret ediyorum.

"Hayatımı mahvettin." ona olan nefretimi torbadan çıkarırcasına sert vuruyordum.

"Beni mahvettin...Beni öldürdün." bir yumruk daha.

9 yaşındaki küçük Nilda babasını öğrendiğinde ne kadar da mutlu olmuştu oysaki. Annesinin göstermediği sevgiyi babası gösterir diye içi umutla dolmuştu.

Nereden bilebilirdi ki babasının çocukluğunu öldüreceğini.

Ve küçük Nilda' nın içindeki umut babası onu dövdüğü an sönmüştü. Dövdü...Her gelişinde dövdü.

Doğduğum için bile dayak yemiştim.

O anlar gözümün önüne gelince kalbim sıkıştı. Kollarım istemsizce yana düşerken sendeledim. Gözlerimi kapatıp kendine gelmeye çalıştım.

Yoruldum...çok yoruldum.

Gözlerimi açıp yere bıraktığım tişörtümü alıp giydim. Sarsak adımlarla köşedeki sandalyeye oturup derin nefesler almaya başladım.

Çok yorgunum...bu yorgunluk ne zaman geçecek?

Peşimde bir katil olmasına rağmen bu kadar rahat olmamın nedeni de bu...ölmek istemem.

Benim yaşayacak gücüm de kalmadı. Hevesim de kalmadı.

Ben zaten günden güne ölüyorum ama kimse görmüyor. Her geçen gün daha da dibe batıyorum kimse farkında değil.

Ve biliyorum...o gün gelecek. Ben son nefesimi verirken yine kimse olmayacak. Belki mezarım bile olmayacak...ya da mezarıma çiçek getirecek kimse olmayacak.

Ama öldüğüm gün bütün gerçekler de orataya çıkacak. Bundan eminim.

 

Aren Akdemir

"Kim olabilir? Kim ? " Alper elindeki dosyaları incelerken söyleniyordu. Elimdeki tenis topunu sıkıp ayağa kalktım. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

"Yakınımzdan biri." Sarper yine sert bakışlarını mektuplarda gezdiriyordu. Dün Nilda gittikten sonra etrafı sessizlik kaplamıştı. Bende daha fazla durmayıp dışarıya çıkmıştım.

Kim olabilir? Bizi bu kadar yakından tanıyan kim olabilir ? Nilda ile olan ilişkimi Sarper dışında kimse bilmiyordu. Diğerleri bir kardeşim olduğunu biliyorlardı ama ondan hiçbir zaman bahsetmemiştim.

Çünkü Nilda benim için yabancı birinden farksız değildi.

O sadece metresin kızıydı. Benim için sadece öyleydi. O ve annesi yüzünden benim annem öldü. Benim hayatımı mahvettiler. Ben annemden sonra yalnız kalırken onlar ve babam aile oldular.

Şimdi de gelmiş yalnızım diyor. Her şeyi yalan...

Camın önüne geçip derin bir nefes alırken Sarper'in sorusu ile sağ elim istemsiz yumruk oldu. "Kardeşini hiç mi önemsemiyorsun ? " yavaşça ona döndüm.

"Seni alakadar etmez Sarper."

Alaylı bir gülüş yüzünde belirdi. Arkasına yaslanırken " Gözlerinin önünde son nefesini verse üzülmeyecek misin ?" demişti.

Bakışlarım Alper'i buldu. "Alper dışarı çık." Sözümü ikiletmden çıkmıştı. Sarper ise göz devirip ayağa kalktı. Sert bakışları beni hedef alırken " Ne öğrenmek istiyorsun?" dedim.

"O kız...senin kardeşin. Aranızda ne geçti de ondan nefret ediyorsun? Onu bile bile ölüme atıyorsun farkında mısın?" kelimeleri bastıra bastıra söylerken sinirle soludum.

"Dün gördün. Kendisi gitti." dediğimde bu sefer o sinirle soludu. "O zaman gitmesini engelleseydin ! Diğerleri ona o sözleri söylediğinde yanında dursaydın ."

Sinirle yumruğumu masaya vurdum. "O kızın yanında olmayacağım. Onun yüzünden hayatım mahvoldu. Annem onun yüzünden ölmüşken ben onun yanında olamam Sarper. Ölmesi umurumda bile değil." sesim yüksek çıkmıştı.

Sarper sinirle güldü . " Senin bahaneni sikeyim lan ! Annen , Nilda yüzünden ölmedi gerizekalı. Bunu er ya da geç kabulleneceksin ama iş işten geçmiş olacak. " Sandalyedeki ceketini alıp arkasını döndü.

"Nereye ?"

Omzunun üstünden bakıp "Senin yapmadığın abiliği yapmaya." dedi ve kapıyı çarpıp odadan çıktı. Sinirle masaya tekme attım.

O ve annesi yüzünden oldu...onlar hayatımıza girmeseydi benim annem yaşıyor olacaktı. Onlar mutlu aile tablosunda yer alırken ben yalnız olmayacaktım.

Nefret ediyorum...Nilda Nur Akdemir senden nefret ediyorum ve bu böyle kalacak. Merak ettiğim ve öğrenmek istediğim bilgiler olmasa yüzünü bile görmek istemiyorum.

Sadece istediğim bilgileri ulaşana kadar ona katlanmam gerek.

 

Nilda Nur Akdemir

 

"Eğer gelmeseydin büyük trip yiyecektin haberin olsun." Ozi'nin uzattığı meyve suyunu içerken Sevda'nın tripli sesine döndüm.

"Şu an trip atmıyorsun yani ?" demem ile Ozi güldü. Sevda kısıkça gülüp bana sarıldı. "Ama ne yapayım? Alıştım sana ve her gün seni görmek istiyorum." elimdeki limonatayı masaya bırakıp Sevda'ya sarıldım.

"Bende size alıştım. Bu kadar kısa sürede alışacağımı asla düşünmezdim."

"Benim sayemde çünkü." Ozi'nin böbürlenerek konuşması ile ayrıldık. Ona döndüm. "Haklısın...eğer o gün benimle o kadar samimi davranmasaydın..." cümlemi o tamamladı.

"Şu an yanımızda olmazdın." Başım ile onayladım.

"Muhteşem üçlü olduk ama." Sevda'nın mutlu sesi ile gülümsedim. "Oha ! Sen gülümseyebiliyor muydun ?" Ozi' ye ters bakışlarımı sunarken Sevda ikimize gülüyordu.

"Hiç öyle bakma suratsız. Şirinlerdeki mutsuz şirin senden daha fazla gülmüştür."

Göz devirdim. "Biraz daha abart Ozicik." Yüzünü buruşturdu. "Allahaşkına öyle deme. Şu kelimeyi duyunca kendimi denize atıp boğulasım var."

Boğulmak...deniz.

Baba yapma.

Baba...nefes alamıyorum . Ba...ba.

Aniden titredim. Sağ elim istemsiz yumruk olurken derin bir nefes aldım. O anlar kabuslarımda karşıma çıkmıyormuş gibi gözümün önüne de gelmişti. Sanki o andaydım ve boğuluyordum.

"Nilda iyi misin ?" Sevda koluma dokununca irkildim. İkisi de endişeyle bana bakarken masanın üstündeki sudan birkaç yudum aldım.

"İyiyim..." diyebildim sadece.

"Değilsin. Ben yanlış bir şey mi dedim?" başımı iki yana salladım. "Hayır. Sadece boğulmak ile ilgili kötü bir anım var. Onu hatırladım. Şimdi iyiyim." babam beni denizde öldürmeye çalışmıştı diyemedim.

"Anladım. Özür dilerim bilmiyordum. O anları sana hatırlattım." üzgün sesi ile koluna vurdum. Ortamdaki kasevtli havayı dağıtmak için "Abartma Ozicik. Hem müşteri geldi. Koş onunla ilgilen. Bizde Sevda ile senin dedikodunu yapalım." dedim. Ozi göz devirip ayağa kalkarken Sevda gülüyordu.

"İçinden bana sövdüğüne yemin edebilirim." dediğimde Sevda kahkaha attı. "Bir taneydi iki tane oldular diyordur. Evde bende onu çıldırtıyorum da."

"Aileniz ile mi yaşıyorsunuz ?" dedim kısık bir sesle. Sevda elini çenesine koyup tamamen bana döndü. " Hayır. Annem ve babam 3 aydır yurt dışında. Emekli olduktan sonra dünyayı gezmeye başladılar. Şimdiden 7 ülkeyi gezmişler bile. Aslında annem bizi tek bırakmak istemedi. Biz zorla gönderdik. Baş başa kalmaları daha güzel. Zaten her gün görüntülü konuşuyoruz.

Sessiz kaldım. Ne diyebilirdim ki ? Sadece onlar adına mutlu olmuştum. Onları seven anne ve babaları olduğu için şanslılar.

"Senin ailen nerede?" sorduğu soru ile yutkundum. Benim ailem yok ki...

"Yok..." konuşmadım. Sevda sağ elimi tutmuştu ama bakışlarımı masadan çekmedim. "Ben özür dilerim aniden sordum. "

"Özür dileme...görüşmüyoruz sadece. " dışarı çıkmam lazım. Kapalı alanda kaldıkça nefesim kesiliyordu.

Ona bakıp gülümsedim. "Ben gideyim. Yine gelirim zaten. Evde birkaç işim var." buruk bir tebessüm ile basını salladı. Bana sıkıca sarıldıktan sonra "Yine gel. Özletme kendini." dedi ve ayrıldı.

Ozi ile de vedalaştıktan sonra kafeden ayrıldım. Kolumdaki saatte bakınca 16.34 olduğunu gördüm. 1 saat önce kafeye gelmiştim zaten. Kulaklıklarımı kulağıma takıp sevdiğim bir şarkıyı açtım ve yürümeye başladım.

"Bak bana, bak bana

Ne zerre kaldı benden

Sev beni, sev beni

İstemem başka senden"

Kalabalık sokakta bakışlarım etrafta gezindi. Benim gibi tek başına yürüyen insanlar , bir yere yetişmek için koşturanlar , ailesi veya sevdiği ile gülerek yürüyenler...

"Kim bilir neredesin?

Bilinmez bir yerdesin

Sev beni, tek beni

Öyle sev ki"

Annesi ile yürüyen genç bir kız dikkatimi çekti. Birkaç adım önümde yürüyorlardı ve gülüş sesleri kalabalık sokakta yankılanıyordu. Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.

En büyük hayallerimden biridir annem ile böyle olmak. Onunla gülüp eğlenmek, derdim olduğunda dizlerine uzanıp anlatmak. Hiçbir zaman babam ile ilgili hayal kurmadım. Beni sever diye umut etmiştim ama onunla birlikte bir plan hiçbir zaman düşünmedim. Hayallerim de her zaman annem vardı.

Beni sevmese de, nefret de etse ona hiçbir zaman öfkeli olmadım. Ondan hiçbir zaman nefret etmedim. Edemedim...

Onu en son 2 yıl önce görmüştüm. Rüzgar'ın beni terk etmesinin üzerinden 2 hafta geçmişti ve annem gelmişti. Eskişehir'e gelmişti . Derslerim bitmişti ve yurda dönecektim. Yurdun bahçesindeki bankalardan birine oturmuştu. Her zamanki gibi şık giyinmişti. Simsiyah saçlarını maşa yapmıştı. Yüzündeki makyaj onu daha da güzel gösteriyordu ama yüzünde yine o soğukluk vardı.

Karşısına geçince ayağa kalktı. Konuşmadı...bende konuşmadım. Sadece gözlerime baktı. Oysa sarılmasını çok istemiştim.

Anne canım yanıyor yardım et demek istedim yapamadım. Anne bu hayatta beni seven tek kişi de beni bırakıp gitti sen gitme diyemedim. Kalbim acıyla atarken sadece baktı.

Sarılmadı , konuşmadı. Uzun uzun baktıktan sonra yanımdan ayrıldı.

Tek kelime etmeden o da gitti.

Kalktığı banka oturup saatlerce gökyüzünü izledim. Onca yol gelmişti ama benimle tek kelime dahi etmeden gitmişti. Ağlamak istedim ama ağlayamadım. Saatlerce o banka oturdum. Oda arkadaşım gelip zorla odaya çıkarınca kendime gelmiştim. Soğuk duş aldıktan sonra uyumuştum.

Karşımdaki anne ve kıza bakarken tek düşündüğüm o gündü. O günden sonra annemi görmedim. Belki de İstanbul'da...ya da yurt dışında. Annemin nerede olduğunu bilmiyorum.

Belki aptallıktı ama onu seviyorum. Annemi her ne olursa olsun seviyorum. Sevmeye de devam edeceğim.

Apartmanın önüne gelince siyah bir araba ile karşılaştım. Arkası dönük bir adamda yanında duruyordu. Adım seslerimi duymuş olacak ki arkasını döndü ve gözündeki güneş gözlüğünü çıkardı.

Dün evde olan adamlardan biriydi. Sert bakışları olan adını bilmediğim kişi. Yüzünde bu sefer sert ifade yoktu. Aksine bıkkın bir şekilde nefes aldı. "1 saattir seni beklemekten ağaç oldum." Beni mi bekliyordu? Niye ?

"Beklemeseydiniz." Göz devirdi.

"Atla arabaya gidiyoruz." Kaşlarımı çatılırken o rahat bir şekilde yanıma adımladı. "Pardon ? Sebep ?" Tam önümde durdu. Yanında çok küçük kalmıştım. 2 metre herhalde. Bu boy ne ? Benim hakkımı da almış.

"Gerizekalı abinin yapmadığını yapacağım. Konuşacağım. " Sert bir sesle söylemişti. En azından diğerleri gibi değil. Bu da iyi bir şey.

"Konuşmak istemiyorum." dedim sakince.

"Bak küçük şey. Beni uğraştırma. Sadece konuşacağız." Küçük şey mi ? Ters ters bakmamı takmadı bile. "Bak büyük şey. Ben gelmek ve konuşmak istemiyorum. İzin ver evime gideyim." sözlerimi ciddiye almıyordu. Aksine gülmüştü. Omuzlarımdan tutup beni arabaya doğru sürükledi.

"Alper'in yaptığı gibi koluna kelepçe istemiyorsan sakince arabaya bin." Ben niye sürekli zorla bir yere götürülüyorum. Hayır adam benim 3 katım olduğu için hareket de edemiyorum. Ön koltuğa oturtup kapıyı kapattı. Konuşalım madem. Ne konuşacaksak artık ?

O da arabaya binip emniyet kemerini taktı. "Sizin derdiniz ne ? Dün 3 kişi geldi. Bugün sen . Ne istiyorsunuz benden ?"

Arabayı sürmeye başlarken soruma cevap vermedi. İnatla ona bakarken sorumu yineledim. "Ne istiyorsunuz ?"

"Onları bilmem ama ben yaşamanı istiyorum küçük." Bana bakmadan söylediği sözler yutkunmama neden oldu. Tanımadığı birinin yaşamasını niye istiyordu? Abim bile ölmemi isterken daha adını bile bilmediğim bir adam yaşamanı istiyordu.

"Abin ile arandaki meseleyi tam bilmiyorum ama o sikik kafalı abinin haksız olduğuna eminim. Peşinizde bir psikopat var . Ki sadece sizin değil bizimde peşimizde ve ben senin ölmeni istemiyorum küçük. Yanlış anlama...sadece abinin yapmadığı abilik görevini ben yapmak istiyorum. Diğerlerini koruyan , onların yanında olan biri var ve bende izin verirsen senin yanında olmak istiyorum. " Boğazımda bir yumru oluştu ve yutkunamadım. Gözlerimin dolmaması için çaba sarf ederken dışarıyı izlemeye başladım.

Eğer tek başıma olsaydım hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdim. Annem , babam , abim hiçbir zaman benim yanımda olmadı. Aksine hepsi ölmemi isterken dün gördüğüm adam bana abilik yapacağını, koruyacağını söylüyor. Bu da mı oyundu ? Belki de yalan söylüyor. O da herkes gibi bırakıp gidecek.

"Boşa umutlanma Nilda. Kimse seni sevmiyor, umursamıyor. Sen onlar için sadece piyonsun. " Kulaklarımda yankılanan ses haklıydı. Ben her zaman sevilmeyen kişiyim. Her şey oyun, her şey yalan.

"Sessiz kaldın." Aramızdaki sessizliği o bozmuştu. Ona dönmedim. Kısık bir sesle konuşmaya başladım. "Dediklerin inandırıcı gelmediği için. Abim dedi değil mi ? O seni yolladı."

Araba aniden durunca ileriye savrulmadan kolunu önüme getirmişti. Sert bakışlarının hedefi olurken aniden arabadan indi. Göz devirip bende indim. Sahile gelmiştik. Sert adımlarla bankalardan birine doğru yürümeye başladı. Yürürken arabanın anahtarına basıp arabayı kilitledi.

"Hepsi mi deli olur? Aralarından bir tanesi akıllı çıksa dişimi kıracağım." söylene söylene arkasından yürüyordum. "Dişini kırabilirsin. Aralarında tek akıllı benim ." Adımlarım yavaşlarken içimden küfürler ediyordum. Beni nasıl duydu ya ?

Banka oturunca hızlanıp yanına oturdum. Bacak bacak üstüne atıp arkama yaslanırken o sigarasını çıkarmış yakıyordu. "Şu zıkkımdan ne anlıyorsunuz ki ?" Sigarayı dudaklarının arasına bırakıp arkasına yaslandı. "Bok gibi tadı var ama vaz geçemiyorum." Duman kokusu beni rahatsız ettiği için ondan biraz uzaklaşıp bankın en ucuna geçtim.

"Astımın mı var ?" Sorusu ile başımı iki yana salladım. "Hayır ama kokusu midemi bulandırıyor." Anında söndürmüştü. "Söndür diye demedim ki !" Şaşkınca ona bakarken onun pek taktığı söylenemezdi.

"Ben kibar bir beyefendiyim küçük. " Göz devirdim. "Aşırı kibarsın. Neyse ne diyeceksen de . Gideceğim."

"Öncelikle küçük hanım ben kimsenin emri ile gelip seninle konuşmuyorum. Deseler bile gelmem. Diyeni döverim." Alayla ona baktım. "Başkomiserini de mi ?" Dudakları keyfiyle kıvrıldı. "Abin sadece karakolda başkomiserim. Aynı evde kaldığımız zaman dövmem de sakınca yok. "

"Aynı evde mi kalıyorsunuz?" Açıkçası abimin biri ile aynı evi paylaşabileceğini düşünmüyordum. "Evet. Ben , abin ve Alper beraber kalıyoruz. " Vay be ! İyiymiş. En azından tek değil.

"Şimdi gelelim esas konuya. Bana güvenip güvenmemek senin sorunun. Ben sadece yanında olacağım. Peşimizde nasıl bir psikopat var bilmiyoruz. Şu an açık hedef sensin. Diğerleri abisinin , ablasının yanında. Bir yere giderken yanlarında biri var ama sen bayağı elini kolunu sallayıp geziyorsun." Kaşlarını çatıp yine sert bir şekilde bakmaya başladı.

"Belki de ölmeyi istediğim içindir." diye mırıldandım.

Başımı karşımdaki denize çevirip derin bir nefes aldım. Ölmeyi gerçekten istiyor muyum? İstiyorum. Sevdiğim bir şarkı da dediği gibi. Kalbi atan ölü bedenler hepsi. Benimde kalbim atıyor ama ölüden farkım yok.

"Nilda seni cidden nezarethaneye atarım 1 ay orada kalırsın. Abuk sabuk konuşup benim asabımı bozma." Gözlerine baktım. Sert bakışlarının yanında öfke de vardı. Gözlerime uzun uzun baktı. Artık umudum olmadığını görmüş müdür ? Yaşama hevesimin kalmadığını anlamış mıdır ?

Bakışları değişmedi. Aynı öfkeli ifade ile bakıyordu. Her zamanki gibi kimse beni anlamadı. Kimse beni anlamayacak. Konuyu değiştirmek için "Adın ne ?" diye sordum.

"Kendimi tanıtayım o zaman . Komiser Sarper Altın."

"Lider ve öncü anlamına gelir. Biliyor musun ? İsmin tam sana göre. Seninle 10 dakikadır konuşuyoruz ve gözlemlediğim kadarıyla sende lider ruhu var." deyince gülümsedi. Sağ yanağında gamzesi vardı ve ona ayrı bir çekicilik kazandırıyordu.

"Nilda... savaşçı kadın demek . Peki sen ismini yansıtıyor musun ?" Olumsuz anlamda başımı salladım. "Yansıtmıyorum." diyebilidim. "Salaksın ve kendinin farkında değilsin."

"2 gündür tanıdığın kız-" cümlemi bitirmeme izin vermeden araya girdi. "Gözlem Nilda. 2 gündür gözlemlediğim Nilda tam savaşçı kadın. Güçlü, kendinden emin ve her şeye rağmen başı dik. Bu hikayenin kazanı sen olacaksın."

Yanılıyorsun Sarper Altın. Bu hikayenin kaybedenleri olacak ve aralarında bende olacağım.

"Sinir bozucusun." deyip ayağa kalktım. O da ayağa kalkıp ceketini düzeltti. "Evde iki tane sinir bozucu yaratık var. Onlardan kapmışımdır." Arabaya doğru yürürken Alper ve abime küfürler ediyordu. "Alper zaten elimde kalacak. Şerefsiz beyaz tişörtlerimi renkliler ile yıkamış. " Arabaya binmiştik ve söylenmeye devam ediyordu. " Göt kafalı abin ise evi yakacaktı. Düşün artık neler çektiğimi. "

"İkisini de döv ." deyince sırıtarak bana döndü. "Sen yeter ki iste. Elim kaşınıyordu zaten. Çok zevkli olacak. " Ne diyebilirim ki ? Allah ikisine yardım etsin. Az önce döv diyen sendin. İç sesime kulak asmayıp yolu izlemeye başladım.

Bir yanım güvenmek istiyordu ama diğer yanım her şeyin oyun olduğunu söylüyordu. Hayatıma giren herkesten darbe aldım. Yarı yolda bırakanlar oldu. Sırtımdan bıçaklayıp gidenler oldu. Kandıranlar oldu ve ben birine güvenmekte zorlanıyorum.

Ne kadar Ozi ve Sevda ile iyi anlaşmış olsam da bir gün onların da gideceğini biliyorum. Hissediyorum. Bir gün onlar da gidecek. Yanımda duran Sarper'e güvenmeme nedenim ise abimin ekibinde olup onunla yakın olması. Belki de doğruyu söylüyor. Benim yanımda olmak istiyor. Abimin göstermediği abiliği göstermek istiyor ama bir güç beni geriye çekiyor.

Aklıma gelen soru ile ona döndüm. "Sarper se-" konuşmama izin vermeden araya girdi. "Ben senin askerlik arkadaşın mıyım küçük? Sarper değil . Abi diyeceksin." Eğer benim 3 katım olmasaydı döverdim. Şimdi dövsem büyük hasar alırım. Hiç gerek yok.

"Sarper abi senin kardeşin , abin ya da ablan var mı ?" Keyifle gülerken "Var . Küçük kardeşim var." dedi. "Yaa. Adı ne ?" demem ile göz ucuyla bana baktı. Tekrardan yola dönünce dudaklarından kaşlarımın şaşkınlıkla havaya kalkmasını sağlayan ismi söyledi.

"Nilda Nur."

Kalbim hızlı atarken sağ tarafa döndüm ve yolu izlemeye devam ettim. O ise gülüyordu. Kalbim ona güvenmemi isterken aklım uzak dur diyordu. Peki ben hangisini seçecektim ?

Sarper abinin telefonu çalınca düşüncelerimden sıyrıldım. "Ne var Alper ?" Aynen kibar bir beyefendisin. "Ne ? Tamam geliyorum." Araba aniden hızlanınca emniyet kemerine tutundum. Telefonu kapatıp arka koltuğa attı.

"Ne oluyor?" dedim korkuyla. " Cenk'in restaurantı silahlı saldırıya uğramış." Dudaklarından dökülen cümle ile yutkunamadım. O son hızda arabayı sürerken kulağımda o sözler yankılanıyordu.

Peşimizdeki psikopat amacını gerçekleştirmeye başlamıştı. İlk hedefinde ise Cenk yer alıyordu.

 

Bölüm sonu :)

 

Nasıldı?

 

Günlük kısımlarını beğeniyor musunuz?

 

Aren'e her bölüm söveveksiniz :)

 

Sarper nasıl ?

 

Peşlerindeki katilin ilk hedefi Cenk ve ablası oldu. Bakalım kurtulabilecekler mi ? Yoksa ...

 

Peşin peşin söyleyeyim bu kurguda ölenler olacak :) kurgunun gidişatı ve finali hazır (aklımda ama sadece yazıya dökmek kaldı )

 

O zaman diğer bölümde görüşmek üzere sizle

ri seviyorum:)

Loading...
0%