@nisaa_yazar_1
|
Kahkaha atan Egemen ve Ateş'e kötü kötü bakıp diğerlerine döndüm. Tanımadığım kişilere hafif gülümsedim. "Hoş geldiniz. " Daha sonra bana şaşkınca bakanlara " Ayrıca niye öyle bakıyorsunuz ? Hiç mi pijama giyen birini görmediniz ?" dedim.
Ateş'e ters bakışlarım ile bakıp "Seninle de sonra görüşeceğiz." dedim ve hızlı adımlarla salondan çıktım. Azıcık utandım ama sorun değil. Ev içinde pijama giymek suç mu ? Koşar adım odama çıkıp siyah eşofmanımı giydim. Üstümdeki civcivli tişörtü çıkarmayıp hırka giydim. Saçımı da açıp at kuyruğu yaptım. Tamam şimdi aşağıya inebilirim.
Odadan çıkıp aşağıya tekrar indim. Salona girecekken Çağla Hanım mutfaktan beni çağırdı. Mutfağa girince " Kızım uyuduğun için seni kaldırmadık. Gel bakalım yemek ye. " dedi. Masanın üstündeki börekten bir tane alıp ısırdım. "Aç değilim. Börek güzel görünüyor. Bir tane yesem yeter. " Elini beline koyup kaşlarını çattı. "Olmaz öyle. Yemek yemen lazım." Tebessüm edip son parçayı da yuttum. "Tamam. Tamam sonra yerim. Misafirler var. İçeriye geçelim." Çağla Hanım'ı zorla mutfaktan çıkardıktan sonra salona girdik. Ateş'e bakınca gülmemek için kafasını çevirdi. Dua etsin misafirler var. Yoksa turuncu saçlarını yolmuştum.
Bu sefer kimse konuşamamıştı. Berk'in yanına oturunca Levent Bey söze girdi. "Kızım Sarp'ı zaten tanıyorsundur. Annesi Dilek Şimşek . Babası Osman Şimşek. Abisi ve ablası da var ama onlar şehir dışındalar." diyerek tanımadığım kişileri tanıttı. "Memnun oldum. " deyip gülümsedim.
🦋
Dilek teyze ile biraz sohbet ettikten sonra arkama yaslandım. Sarp'a bakınca bana baktığını gördüm. Gözlerimi kısınca gülüp babasına döndü. Egemen sağıma oturup "Alarm sesini beğenmedin mi havuç? Ben seçmiştim ama. " dedi kısık bir sesle. Kolunu sıkınca inleyip geri çekildi. "İşin içinde sen olmasaydın şaşırırdım zaten. Sen dur. Ben seni Agah ağaya şikayet etmiyor muyum ?" dedim ve sırıttım. Dedem topuğuna sıksın da aklın başına gelsin Egemen Bey .
Egemen'in gülen yüzü şaşkın bir hal aldı. "Dedem topuğuma sıkar. Yapma öyle bir şey." diye mırıldandı. "Beni alakadar etmiyor. Ateş ile senin sorunun." Egemen yanından kalkıp Ateş'in yanına oturdu. Ateş'in kulağına bir şeyler söyleyince hızla bana döndü. Sırıtıp başımı Berk'in omzuna yasladım. "İlaçlarını içtin mi ?" diye sordu Berk.
Alttan alttan ona bakarken benden cevap bekliyord. "Unuttum. Birazdan içerim." dedim sakince. Göz devirise de saçımla oynamaya başlamıştı. "Çocuklar buraya alışabildiniz mi ?" Dilek teyze sormuştu.
"Yani alıştık. " dedim başım Berk'in omzundayken . Bu sefer Osman amca konuştu. "Okul'da yardıma ihtiyacınız olursa Sarp'a çekinmeden sorun. O size yardımcı olur." Biri Gökmen'den yardım isteyin der biri Sarp der. Biz kendi başımıza da hallederiz. "Hiç gerek yok." diye fısıldadım. Sadece Berk duymuştu ve kısık sesle güldü. "Ya ya sağ olsun. Yardıma ihtiyacımız olduğu an ilk ona koşarız." Ateş alayla söylemişti. Sarp göz devirirken Berk'in kolundaki saate baktım. Saat 10.24'tü. İlaçlarımı içmek için ayağa kalktım. Kalkmam ile başım dönmüştü. Demir direkt kolumu tutup "İyi misin?" dedi.
"Kızım ?" Levent Bey'in endişeli sesi ile ona döndüm. "İyiyim iyi. Başım döndü sadece. Benim ilaçlarımı içmem gerek. Kusura bakmayın." Son sözümü Dilek teyze ve Osman amcaya bakarak söylemiştim. İkisi gülümseyip geçmiş olsun dedi. Sarp ise kaşlarını çatmıştı ama bir şey demedi. Salondan çıkıp odama girdim. Masanın üstündeki sürahiden su doldurup ilaçlarımı çıkardım.İlaç içmekten nefret ediyorum. Kendimi bildim bileli ilaç içiyorum ama bir türlü alışamadım. İlaçları içtikten sonra masama geçtim. Yarın kimyadan quiz olacaktık. 25 soruluk bir test hazırlamıştı hoca. Bu yüzden biraz kimya çalışacaktım. Defterimi ve testimi çıkarıp masaya bıraktım.
Ateş
"Neden uyanıksın?" Batuhan yanıma oturunca başımı gökyüzüne çevirdim. Saat bire geliyordu ve ben bahçeye çıkıp gökyüzünü izliyordum. "Uyku tutmadı. Sen niye uyanıksın?" diye mırıldandım.
"Su içmek için mutfağa indim. Seni görünce yanına geldim. Yoksa erken uyurum." dedi. Bir şey demeyip başımı olumlu anlamda salladım. Konuşmayacağımı anlayınca sözlerine devam etti. "Burada bizimle mutlu musunuz ?" Mutlu muyduk ?
Mutluydum. Berk ve Nilsu'da mutluydu. Yüzlerinden, davranışlarından anlıyordum. Özellikle Nilsu...3 yılın ardından içten bir şekilde gülümsüyordu. "Mutluyuz...Peki sen ? Bize soğuk bakıyorsun. Burada olmamız seni rahatsız mı ediyor ?" diye merak ettiğim soruyu sordum.
Bana baktığını hissettim ama ona dönmedim. Yıldızları izlerken sorumu cevapladı. "Hayır aksine siz buradayken mutluyum. Genel olarak soğuk bir yapım var. Sizlik bir durum değil yani. " Ona dönünce yüzündeki gülümsemeyi gördüm. "Keşke bu karıştırılma olayı olmasaydı. Küçüklüğünüzde yanınızda olabilseydik. Siz de 17 yıl boyunca mutsuz olmazdınız." Keşkeler hayatımızın her anında vardır ve onları düzeltmenin bir yolu maalesef yoktur. Giden 17 yılı alamayız mesela. Kötü geçen çoçuklugumuzu düzeltemeyiz.
"Keşke...En azından Nilsu bu kadar acı çekmezdi." Gözlerim dolmuştu. Görmemesi için başımı gökyüzüne çevirdim. En büyük keşkelerimden biri de keşke Nilsu bunları yaşamasaydı. Aramızda en çok açıyı çeken o oldu. Sevdiği birini kaybetmek bu hayattaki en zor şeylerden biri ve Nilsu kaç yıl geçmesine rağmen atlatamadı.
"Önceki ailemiz bizimle pek ilgilenmezdi. Sevmiyorlardı ama Nilsu'ya karşı daha serttiler. Onunla konuşmazlardı. Bize yine arada nasıl olduğumuzu ne yaptığımızı sorarlardı ama Nilsu'ya..." Konuşamadım. Devamını getiremedim. Nilsu her zaman güçlü durmaya çalışsa da aile konusunda en yaralımız o.
"Nilsu içine kapanık biri. Derdi olursa kolay kolay açıklamaz. Ağladığı anlar çok nadirdir. Canını yakan bir konu olmasa kimsenin yanında ağlamaz bile. Ben ve Berk öyle değiliz mesela." Derin bir nefes aldım. Batuhan' da ilgiyle beni dinliyordu.
"Silahlardan korkuyor. Neden ?" Nilsu'nun 3 yıl önceki hali gözümün önüne geldi. Çok kötüydü. İlaçlar ile ayaktaydı resmen.
"Nilsu anlatmak isterse anlatır zaten. Sadece sevdiği birini kaybetti. Bunu bilsen yeter." diye mırıldandım. Nilsu anlatmadığı sürece onun hakkında konuşamazdım. Benim güzel kardeşim...Küçücük yaşta bir sürü acı çekti.
"Pek üçüz gibi değiliz değil mi ? Yani Berk hep abimiz gibi davranır. Ben yeri geldiğinde kardeş olurum. Yeri geldiğinde Nilsu'nun abisi gibi davranırım. Nilsu'da aynı şekilde. Bize ablalık yaptığı anlar olur ama genelde bizim küçük kardeşimiz." Buruk bir gülümsemeyle ona döndüm. "Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Biz üçümüz aileydik. Küçükken kavga ettiğimde annem ve babam umursamazdı. Nilsu yanıma gelip yaralarımı sarardı. Berk beni azarlardı sonra da sıkıca sarılırdı. Ya da birimiz hastalandığında annem ve babam yanımızda yoktu. Hatırlıyorum da Berk çok kötü hastalanmıştı. Daha 13 yaşındaydık. Annemler bir kutu ilaç önümüze koyup akşam dışarıya çıkmıştı. Oysa Berk o zamanlar hap içemezdi." Batuhan'a bakınca gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Benim de gözlerim dolmuştu.
"Ateşi çıkmıştı. Hastaneye de gidemedik. Nilsu televizyondan gördüğü şeyler ile ateşini düşürmeye çalışıyordu. Minicik elleri ile bezi sirkeli suya batırıp alnına koyuyordu. Bende annemden gördüğüm kadarıyla nane limon yapmaya çalışmıştım. O gün elimi yakmıştım." deyip acıyla güldüm. O günü asla unutamamam. Üçümüz için zor geçen bir gündü. Ailemiz eğlenmek için dışarıya çıkarken ben ve Nilsu , kardeşimizi iyileştirmeye çalışıyorduk.
"Annemler eve gelene kadar Berk'in başından ayrılmadık. Şans ilk defa bizden yanaydı ve Berk'in ateşini düşürmeyi başarmıştık." "Ateş..." Sesi acı çeker gibiydi.
"Diyorum ya bizde üçüz ilişkisi pek yok. Anne ve babamızın yapmadığını biz birbirimize yapıyorduk. " Gözümden bir yaş düşünce Batuhan beni kendine çekti. Sıkıca sarılıyordu. "Küçücük yaşta bunca acı. "
"Konuşmak insanı rahatlatıyormuş. İçimdeki sıkıntı bir anda gitti." diye mırıldandım. Daha sıkı sarılıp saçımı okşadı. Benden ayrılıp omzumu sıktı. "Bundan sonra biz varız. Sizin her anınızda yanındayız. " Gülümsedim. Bir süre sessizliği paylaşıp gökyüzünü izledik. Daha sonra uyumak için odalarımıza çıkmıştık.
İyi gelmişti. Birine içimdekileri dökmek iyi gelmişti.
Nilsu
"Berk matematik defterim sende mi ?"
"Bekle çantama bakayım." Berk çantasını açarken saçımı bağlamak için koridordaki aynaya geçtim. Bir türlü yapamıyordum. Oflayıp sinirle tokayı yere attım. "Küçük hanım biraz sinirli gibi. " Demir'in sesi ile arkamı döndüm. "Ya saçımı bir türlü bağlayamadım. Normalde çok güzel oluyordu. Bugün olmuyor." diye sızlandım. Demir yere attığım tokamı alıp arkama geçti.
"Ben deniyeyim o zaman. At kuyruğu mu yapayım?" Evet anlamında başımı salladım. Bu sırada Berk elinde defterim ile yanımıza gelmişti. "Berk gel kurtar beni !" Ateş'in bağırması ile Demir güldü.
"Yine Egemen ile kavga ediyor." Berk , gözlerini devirdi.. "Evet. Her zamanki gibi. Ben bir onlara bakayım." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Demir saçımı bağlayınca ona döndüm."Oldu gibi."
Aynadan bakınca gülümsedim. "Oldu oldu. Çok sağ ol." Bir şey demeyip gülümsedi. Çantamı alıp yemek odasına girdik. Egemen, Ateş ve Berk yoktu. Toprak'ın yanına oturdum. "Ah! Beni kurtar dedim sen gelip bizi dövdün. Olmaz ki böyle!" Ateş sızlanarak içeriye girdi. Egemen'de kolunu tutuyordu. Berk ise sırıtarak elleri cebinde içeriye girdi.
"Oğlum ne oldu ?" Levent Bey konuşmuştu. Berk Batuhan'ın yanına oturup "Egemen ve Ateş kavga ediyordu bende gidip ayırdım. " diye cevapladı. Egemen ters ters bakıp "Ayırdın mı ? Bay ciddiyet ikimizi de dövüp ayırdı. Hayır belki ben ateşli portakalım ile dövüşerek anlaşıyorum. Niye aramıza giriyorsun?" dedi sahte bir sinirle. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Demir ve Batuhan ise gülüyordu.
"Ateş gel kurtar dedi. Bende görevimi yerine getirdim." deyip çayından içti. Böyle rahatlık görülmedi. Çağla Hanım gülüp "Eline sağlık oğlum. Bir daha böyle bir durumla karşılaşırsan yanıma gel sana en etkili terliklerimden vereyim. " dedi. Masada kahkaha sesleri artarken Egemen ve Ateş somurtuyordu.
"Ateşli portakalım biz seninle ayrı eve çıkalım. Bunlar bizi hak etmiyor."
"Bencede yeşilliğim."
Berk göz devirirken biz güldük. Kahvaltı yaparken Toprak boğazını temizledi. "Yarın İstanbul'a gideceğim. Birkaç işim var." İstanbul mu? Anılarım , yaşadıklarım bir an gözünüm önünden geçti. Ona veda etmeden gelmiştim.
"Oğlum bir sorun mu var ? Sen İstanbul'a pek gitmezsin. " Levent Bey'in sesi ile düşüncelerimden sıyrılıp tabağımdaki patatesten yemeye başladım.
"Sorun yok. Küçük bir işim var." Levent Bey bir şey demeyip kafasını sallamıştı.
Ona veda etmediğim için pişmanım ama yanına gitseydim buraya gelemezdim. Onunla olan anılarım...Bırakmazdım orayı ama yeni bir başlangıç yapmak istiyordum.
3 yıl boyunca acı çekmiştim. Yeni bir başlangıçın iyi geleceğini düşünmüştüm ve iyi geliyordu. Yeni bir aile , yeni bir şehir bana , bize iyi geliyordu. Ben düşüncelerime dalmışken Berk ve Ateş'te kahvaltısını bitirmişti. Masadan kalkıp çantamı koluma taktım ve bahçeye çıktık.
🦋
"Kuzen hayırdır? Niye sessizsin?" Melih' in sesi ile irkilip ona döndüm. "Dalmışım öyle. Ne konuşuyordunuz ?" diye mırıldanırken Berk bana bakıp kaşlarını çatmıştı. Sorun yok anlamında gülümsedim.
"Okuldan sonra kafeye gidelim mi diye soruyordu. Senin için uygun mu ?" Nisa'nın sorusu ile ona dönüp omuz silktim."Herkes için uygunsa olur. " diye yanıtladım.
"Süper o zaman. Çıkışta bir yere kaybolmayın." Murat'ı hepimiz onayladık. Nur hocayı görünce ayağa kalktım. "Nur hocaya bir şey sormam lazım. Zaten zil çalmak üzere sonra sınıfa geçerim." Yanlarından ayrılıp hızlı adımlarla Nur hocanın yanına gittim.
"Hocam bize verdiğiniz ödevi ben bugün göstersem olur mu? Yarın okulda olmayacağım da." Nur hoca gülümseyip "Olur. Sen diğer teneffüs getir." dedi.Tamam deyince yanımdan ayrıldı.
"Turuncu civciv?" Sarp'ın sesi ile sağa döndüm. Gülerek yanıma geldi. "Bana bak bir daha öyle dersen seni döverim."
Sarp ellerini kaldırıp gülümsedi. "Sakin ol şampiyon. Bir daha demem...Turuncu civciv." sinirle bacağına vurunca acıyla inledi. "Ah! Acıdı."
"Hak ettin." dedim ve kollarımı göğsüme birleştirdim. "Ama o pijamalar ile tatlı olmuştun turuncu civciv ." Tekrardan vuracakken gülerek yanımdan ayrılmıştı. Sinirle nefes alıp lavaboya gittim. Yüzüme su çarptıktan sonra sınıfa doğru adımladım. Zil çalmıştı zaten.
Sınıfa girince Berk ve Ateş'in önüne geçtim. Gökmen'de bizim sınıftaydı ve Sarp ile konuşuyordu. Daha doğrusu tartışıyordu. Konuşsalar şaşırırdım zaten. Derin bir nefes aldım ve yarım saat önce aldığım karar dudaklarımdan döküldü. "Bende İstanbul'a gideceğim."
Bitti:(
Beğendiniz mi ???
Egemen ve Ateş
Batuhan ve Ateş
Üçüzlerin önceki hayatı :(
Nilsu :(
Sarp ??
Acaba Toprak niye İstanbul'a gidiyor?
3 yıl önce ne oldu...
Son sahne ?? |
0% |