Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm 🦋

@nisaa_yazar_1

"Son gelişimden sonra çok fazla olay oldu." Gözlerimden yaşlar düşerken yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. "Abi biz doğumda karışmışız...17 yıl sonra bunu fark ettiler." Sesim istemsizce titremişti. Özlüyorum. Abimi çok özlüyorum. Yanımda olsaydı başımı omzuna yaslayıp içimde biriktirdiğim her şeyi anlatırdım. Dinlerdi beni. Anlardı. Yanımda olurdu. Ateş ve Berk'i üzmemek için konuşmuyordum. Onlar da iyi günler yaşamamışken benim için daha fazla üzülmelerini istemiyorum.

 

"Sonuçlar çıktıktan sonra onlar gerçek çocuklarını istediler. Bizimle konuşmadılar bile. Sonra gerçek ailemizin Mardin'de yaşadığını ve aşiret olduğunu öğrendik." Kısıkça güldüm. Ateş'in tepkisini asla unutamam. "Berk , Ateş ve senden sonra kocaman bir ailem oldu. 4 tane abim var mesela." deyip göz yaşlarımı sildim.

 

"Yüzlerine karşı daha abi diyemedim. Bilmiyorum...Korkuyorum. Onlara bağlanmaktan da korkuyorum." Göz yaşlarımı sildikçe yenisi ekleniyordu.

 

"Senden sonra onları kaybetmekten korkuyorum. Bize iyi davranıyorlar. Onlarla konuşmak çok iyi geliyor. Özellikle Toprak abim...Sana benziyor biliyor musun ? Konuşması , davranışları, bana yaklaşımı... Konuşurken sanki seninle konuşuyormuşum gibi."Derin bir nefes alıp başımı gökyüzüne çevirdim. Hava kapalıydı. Her an yağmur yağacak gibi.

 

"Abim...3 yıl oldu ama ben o günü unutamıyorum. Silah gördüğüm an fenalaşıyorum. Kabuslar görüyorum." Göz yaşlarım toprağa düşerken elim ile toprağı okşadım. Abim buradayı. Toprağın altındaydı. Eskiden toprak kokusundan nefret ederdim. Nefesimi keserdi.

 

Ama artık toprak kokusunu seviyorum. Abim orada yattığı için seviyorum.

 

"Sen bana beni 3 güne unutursun demiştin. Unutmadım abi. 3 yıl oldu unutmadım. Seninle olan tek fotoğrafım, kolyemiz , bana aldığın hediyeler , birlikte çizdiğimiz resim. Hepsini saklıyorum. " Yağmur yağmaya başlamıştı. Umursamayıp başımı abimin mezar taşına yasladım.

 

"Seninle olan hiçbir anımı unutmak istemiyorum. Sadece o gün... O günü unutmak istiyorum. "

 

3 yıl önce

 

"Nilsu bana söz ver. Eğer bana bir şey olursa üzülmeyeceksin, ağlamayacaksın , güçlü duracaksın. Tamam mı ?"Kaşlarımı çatıp abimin ela gözlerine baktım. Durup dururken niye böyle dedi ki ? "Abi ne saçmalıyorsun? Sana bir şey olmayacak. Hem ben seni unutmam ki." dedim çocuksu bir sesle. Abim gülümseyip saçımı karıştırdı. "3 güne unutursun Nilsu' m."

 

Sinirle koluna vurdum. "Saçmalama. Seni ömrümün sonuna kadar unutmam. Abi...sen bana Berk ve Ateş'ten sonra aile oldun. Babamın yapmadığı şeyleri sen yaptın. Sen benim ailemsin." dedim kısık bir sesle. Ben onu babamın yerine koymuşken böyle konuşması canımı yakmıştı.

 

"Özür dilerim." deyip bana sarıldı.Neden özür diliyor ki ? Abim tuhaf davranıyordu ve ben korkmaya başlamıştım. Konuşacağım sıra silah sesleri yükseldi. Gözlerim korkuyla açılırken abim beni arkasına almıştı.

 

"Ayaz Çevik...Sonunda karşılaştık."Bu adama da kimdi ? Simsiyah giyinmiş yaşlı bir adam elindeki silahı bize doğrultmuştu. Yanındaki iki adam da silahlarını çıkarınca korkuyla yutkundum.

 

"Kızı bırakıyorsunuz. Sizin derdiniz benimle. Ona dokunmuyorsunuz." Abimin gür sesi sokakta yankılanırken korkuyla ona biraz daha yaklaştım. Adam kahkaha atıp "Küçük kız abisinin ölümünü görmesin mi ?" dedi.

 

Ölümü...

 

Abim ölecek mi ? Bu yüzden mi benimle böyle konuştu ? Bana veda ediyordu. Bu yüzden özür dilemişti. Ben daha ne olduğunu anlamadan adamlardan biri yanıma gelmişti. Konuşacağım sıra boynuma bir şey batırıldığını hissettim. Gözlerim kararınca biri beni kucağına almıştı.

 

🦋

 

Boynumdaki ağrı ile gözlerimi açtım. Etrafıma bakınca depo gibi bir yerde olduğumuzu anladım."Abi ?"dedim pürüzlü çıkan sesimle. Her yerim ağırıyordu. Bakışlarım karşı tarafı bulurken gördüğüm manzara ile gözlerim doldu. Abimin kollarını zincirle bağlayıp demire asmışlardı. Dudağı ve kaşı kanıyordu.

 

"Nilsu' m ." dedi yorgun bir sesle. Ellerimdeki ipi çözmeye çalışıyordum ama çok sıkı bağlamışlardı. Kahretsin! Abimi gerçekten öldürecekti. Abim gözlerimin önünde ölecekti. Olmaz. Abim olmadan olmaz. Yaşayamam.

 

"Abi ne ol-" Sözümü bitiremeden kapı gürültüyle açıldı. O adam gelmişti ve abimin yanına geçmişti. "Sonunda uyandın. 1 saattir seni bekliyorduk. Tabi sen uyurken bizde boş durmadık. Abin ile biraz oyun oynadık." deyip kahkaha attı. Gözlerim dolu dolu abime baktım.

 

"Şerefsiz , oruspu çocuğu sana kızı bırak dedim."Abimin koluna bıçak saplayınca çığlık attım. "Son sözlerin daha güzel olabilir Ayaz Çevik."Belinden silah çıkarınca göz yaşlarım artmaya başladı.

 

Abim acı çeken bir ifade ile bana baktı. "Nilsu gözlerini kapat abiciğim. Bakma...kahretsin elimden bir şey gelmiyor. Özür dilerim kardeşim." Silâhı abime doğrultmuştu. Nefes dahi alamıyordum. Korkuyordum...Çok korkuyordum.

 

"Ne acı." dedi ve ardından silah sesi yankılandı.

 

Vurmuştu...Abimi vurmuştu.Beyaz tişörtü kırmızı renge bürünmüştü. Abim dişlerini sıkarken elimle ipleri çözmeye çalışıyordum. "A...Abi?" Titriyordum ve nefes alamıyordum. İpler çözülmeyince daha fazla ağlamaya başladım. "ABİ ! YAPMA ! LÜTFEN YAPMA. ÖLME ! ABİ BIRKAMA BENİ !" Ben bağırdıkça adam kahkaha atıyordu.

 

"Ni...Nilsu bakma. " ve bir kurşun daha. Karnından kanlar akarken gözlerim kararıyordu. Çok kan akıyordu. Abim ölüyordu...Abim gözlerimin önünde son nefesini veriyordu ve ben ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum.

 

Abimin kafası öne düşünce çığlık attım. Gözleri kapanmıştı ve beyaz tişörtü artık kıpkırmızıydı. "ABİ ! ÖLME !"Adam silahı tekrar beline koyup bana yaklaşmaya başladı. Önümde durup çenemi tuttu. "Hiçbir şeyden haberin yok."Nefes alamıyordum. Titriyordum ve kalbim sıkışıyordu.

 

Elimdeki ipleri çözünce abime doğru koştum. Ellerimle yüzünü tutup " ABİ...Abi uyan. Abi beni bırakma." diye sayıklıyordum. Tepki vermiyordu. Teni soluklaşmıştı.

 

"Ne duygusal bir an." O adam alayla konuşurken ben abime sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ölemezdi. Beni tek bırakmazdı. Söz vermişti. Her anımda yanımda olacağına dair söz vermişti. Göz yaşlarım artarken kahkaha atan adama döndüm.

 

Silahi bu sefer bana doğrultmuştu. "Lüt...lütfen bı-" Sözümü kesen vücuduma giren kurşundu. Dışarıdan da silah sesleri gelmeye başladı. Kanayan karnıma bakınca daha fazla dayanamayıp dizlerimin üstüne düştüm. Acıyordu...Çok acıyordu.

 

Gözlerim kapanmadan önce son hatırladığım kapının gürültüyle açılmasıydı.

 

5 gün boyunca hastanede uyutulmuştum. Uyandığımda abim yoktu. Ölmüştü.Cenazesine bile gidememiştim.Uyandıktan sonra sinir krizleri geçirmeye başladım. 1 ay boyunca sürekli hastanedeydim.O kadar kötü haldeydim ki...Yemek yiyemiyordum. Serumlar ile ayaktaydım. Abimin öldüğüne inanamıyordum.

 

Abimin ölümünü tacize uğradığım gün kabullenmiştim. Eğer o hayatta olsaydı benim yanımda olurdu. Babam gibi bağırmaz , annem gibi gülmezdi. Abimin öldüğünü o gün kabullenmek zorunda kalmıştım ve bu benim canımı daha fazla yakıyordu.

 

Berk ve Ateş Ayaz abim ile samimi değildi. Ayaz abiyi seviyorlardı ama benim gibi bağlı değillerdi.Liseye başladıktan sonra krizlerim azaldı. Yavaş yavaş toparlanıyordum ama kabuslarım bitmiyordu. Hemen hemen her gece kabuslar yüzünden uyanıyordum.

 

Toparlandım ama bu sefer de ailemin baskısı başladı. Abimin mezarına gitmeme bile izin vermiyorlardı. Okul çıkışlarında kaçıp geliyordum. Taciz olayından sonra ailem benim için zaten bitmişti. İçimdeki sevilmeye dair umudum da kalmamıştı ve abiminin mezarına gitmeme izin vermedikleri an onlardan nefret etmeye başlamıştım.

 

Yağmur hızını arttırmaya başladı. Benimle birlikte gökyüzü de abime ağlıyor gibiydi.

 

"Abim...Yarın Mardin'e geri dönmem lazım ama ben yine geleceğim. Toprak abimden rica etsem getirir." dedim burnumu çekerken. Hayatta olsaydı çok kıskanırdı. "Egemen abim ile tanışmanı isterdim. Çok eğlenceli biri. Ateş ile bir araya gelince durduramıyoruz." Beni uyandırma şekilleri aklıma gelince kısıkça güldüm. Eğer hayatta olsaydı onları abime şikayet ederdim. Abim onlara kızardı ve bende gülerdim. Özlüyorum... Çok özlüyorum.

 

"Batuhan abim ile ikizler ama birbirlerine hem yüz olarak hem kişilik olarak benzemiyorlar." derin bir nefes alıp ıslanan şalımı çıkardım. "Sana şöyle diyeyim. Egemen abi ve Batuhan abi ,Ateş ile Berk gibi. Biri eğlenceli ve komik diğeri ciddi ."

 

"Demir abim var. Doktor...Bende doktor olmak istediğim için ona azıcık hayranım ama bunu bilmiyor. Demir abi benim gibi diyebilirim. Yeri geldiğinde konuşur , güler. Benim yanımda olmaya çalışıyor. Hatta geçen gün beraber resim çizdik. Çok güzeldi. "

 

"Biraz daha kalırsan hasta olacaksın." arkası dönük adam konuşmuştu.Sesi tuhaf çıkmıştı. Ses tonunu tam anlayamasam da sert olduğu belliydi. Göz yaşlarımı silip ona döndüm.

 

"Olmam...Olsam bile sorun değil. Abim ile konuşmaya değer. " dedim kısık bir sesle. Yağmur umurumda bile değildi. Abim ile konuşmak bana iyi geliyordu. Ayağa kalktı ama yüzünü göremiyordum. Şapka takmıştı ve maske.

 

"Değmez...Eve git. Hasta olma." dedi ve yürümeye başladı. Anlamsızca ona bakarken telefonum çaldı. Yağmur hafiflemişti zaten. Açıp kulağıma yaklaştırdım.

 

Toprak

 

"Şerefsiz." deyip bir yumruk daha attım. Suat sendeleyince yakasına yapıştım "Kardeşlerime yaşattıklarının bedelini ödeyeceksin. Onların tek göz yaşları için seni öldürürüm." Sesim salonda yankılanırken Suat şerefsizi alayla güldü.

 

"Bırak beni . Onlardan nefret ediyorum. Hiçbir şeyden pişman değilim." Kafa atınca yere düşmüştü. Ayağım ile karnına basıp "Bende yaptıklarımdan pişman olmayacağım. " dedim. Belimdeki silahı çıkarınca korkuyla bana baktı.

 

Çığlık sesi ile arkamı döndüm. Karısı ve üçüzler gelmişti."Suat ne oluyor burada?" Üçüzlerin yüzündeki korkuyu görünce sinirle nefes alıp silahı belime geri koydum.

 

Suat'ın bacağına basıp "Seni öldürmüyorsam bil ki çocuklar içindir. Gerçi senin gibi bir şerefsiz babaları olacağına ölsen daha iyi ama onlar için sana karışmayacağım." dedim sinirle.

 

Son kez karnına tekme atınca acıyla inledi. Hızlı adımlarla evden çıkıp derin nefesler almaya başladım. Yağmur yağıyordu.Telefonumu çıkarıp Nilsu'yu aradım. İkinci Çalışta açmıştı. "Nilsu neredesin ?" dedim yumuşak çıkarmaya çalıştığım sesim ile.

 

"Bıraktığın yerdeyim." Sesi kısık ve yorgun çıkmıştı. Mezarlığa kimin için gittiğini bilmiyorum. Söylemeyince sormak istemedim. Canını yakan bir konuydu ve ben onu üzmek istemiyorum. "Nilsu yağmur yağıyor. Niye oradan ayrılmadın ? Sen bir dükkana falan gir ben hemen geliyorum." Kısık sesle tamam demişti. Telefonumu kapatıp hızlı adımlarla yürümeye başladım.

 

İleride gördüğüm taksiyi durdurup bindim ve mezarlığın yerini söyledim. Arkama yaslanırken yağan yağmuru izlemeye başladım. Umarım iyisindir güzel kardeşim.

 

Bölüm sonu

 

Ah be Nilsu'm

 

Kendi yazdığım sahnelerde ağlıyorum :(

 

 

Nasıldı?

 

Ayaz abimiz :(

 

Toprak Beyciğimiz :)

 

Diğer bölümde görüşmek üzere sizleri seviyorum ♡

 

Loading...
0%