Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm 🦋

@nisaa_yazar_1

"Hazır mısın ?" Bıkkın bir ifade ile Egemen ve Ateş'e bakıyordum. Yine eğlenecek bir şey bulmuşlardı. "Hazırım portakal." Egemen üstündeki çarşafı ve gözlüğü düzeltti. Ateş'te aynı şekilde onun gibi beyaz bir çarşaf ve güneş gözlüğü takmıştı.

 

"Berk ver müziği!" Göz devirip telefondan oynat tuşuna bastım. Aynı zamanda Egemen'in telefonu ile videoya alıyordum. "hümana ve hümanaylan birlikte sağdan soldan üstten alttan önden arkaya donat. " Ateş , Egemen'in kafası sağa sola sallarken Egemen ona ayak uyduruyordu. " kulyas'a karşı, zuzula'ya karşı, demon'a karşı, afarit'e karşı sağdan soldan üstten alttan önden arkaya donat." Egemen daha fazla dayanamayıp kahkaha attı. Ateş'te gülmeye başlayınca videoyu durdurdum.

 

"Siz ikiniz bir araya gelince beyniniz sizi terk ediyor." dedim sıkılgan bir sesle. Zeka seviyeleri düşüyordu resmen. Kafama yastık atınca Egemen'e ters ters baktım.

 

"Terbiyesiz ergen. Abiye öyle denir mi ?"

 

"Dimi Egemenciğim ? Berk çok terbiyesiz." Ateş'e göz devirip ayağa kalktım. Bunlar çok kötü ikili olmuştu. "Ateşli portakalım Egemen denmez. Abi denir. De bakayım. A...Abi . Sende bay ciddiyet. Abi deyin." Karşısındaki sanki küçük çocuk varmış gibi tane tane anlatıyordu. "Deriz deriz. " deyip salondan çıktım. Telefonumu çıkarıp Nilsu'yu aradım. Bizim gelmemizi istememişti ve benim aklım sürekli ondaydı. Başına bir şey gelmesinden korkuyorum.

 

Tekrardan o anıları hatırlayıp fenalaşmasından korkuyorum. Zar zor toparlamışken bir daha eski günlere dönmesini istemiyorum.

 

Nilsu 

 

"Yarın oradayız...Evet iyiyim. Bende seni seviyorum. Görüşürüz." Telefonu kapatıp Toprak'ın uzattığı çayı aldım. Berk aramıştı. Nasıl olduğumu merak etmişti. Beni düşünmesi içimi sıcacık yaparken iyi olduğuma dair uzun bir konuşma yapmıştım.

 

"Niye yağmur yağarken orada bekledin ki ? Hasta olacaksın. Ben seni istediğin zaman getiririm." Beni sırılsıklam görünce bir güzel azarlamıştı. Şimdi de Toprak'ın İstanbul'daki evine gelmiştik. İş için arada geldiği için küçük bir ev tutmuştu. Çaydan bir yudum alıp ona baktım.

 

"Hasta olmam. Hem konuşmak iyi geldi." diye mırıldandım.

 

"Seni üzmek istemiyorum. Acını hatırlatmak da istemiyorum ama kimin mezarına geldin ? Cevaplamak zorunda değilsin. " Bardağı masaya koyup başımı omzuna yasladım. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladım. "Abimin mezarı...3 yıl önce vefat etti. Aramızda kan bağı yok ama anne ve babamın yapmadığı her şeyi yapmıştır. Berk ve Ateş'ten sonra en değer verdiğim kişiydi." Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu.

 

"10 yaşındayken tanışmıştık ama çok samimi değildik. Ayda 1 2 kere konuşurduk. Öğretmendi. Bizim okulun karşısında görev yapıyordu. Okul çıkışlarında bizi eve bırakırdı." O günleri özlüyorum.

 

"Berk ve Ateş ile iyi anlaşırdı. Bizi koruyup kollardı. Karşısına alıp bir derdimiz varsa anlamamızı isterdi. Aileme hiçbir şey anlatmazdım. Berk ve Ateş üzülmesin diye onlara anlatmaktan çekinirdim...ama Ayaz abi bana hep destek oldu. Artık hemen hemen her gün buluşup bütün günümü anlatmaya başladım. Bizim evin yanında ev kiraladı." Hayatımın en güzel günlerinden biriydi.

 

"Babam sırf yüzüm gülüyor diye onunla konuşmamı istemezdi ama ben hep kaçar onun yanına giderdim. 14 yaşıma kadar çok güzel vakit geçirdim." "Babasının işleri yüzünden yurt dışına gidiyordu. O zamanlar hiç konuşamıyorduk. 1 2 ay gelmediği de oluyordu. " Geldiği gün ise bana sürpriz yapıyordu.

 

"3 yıl önce...onunla konuşup eve doğru yürürken birkaç adam bizi kaçırdı. " Kasıldığını hissettim. "Nilsu..." Sesi acı çeker gibi çıkınca gözlerim doldu. "Gözlerimi açtığımda abimi zincirle demire bağlamışlardı. Yüzünde kan vardı. Benim ellerim bağlıydı." Sol gözümden bir yaş düştü.

 

"O adam geldi. A...abimin karnına 2 kurşun sıktı. Gözlerimin önünde abimi vurdu...çok kan akıyordu. Ölüyordu." Ağlıyordum. Toprak ise beni yatıştırmak için saçlarımı okşamaya başladı. "Önüme gelip ellerimi çözdü. Direkt abimin yanına koştum. Tepki vermiyordu. Beyaz tişörtü kırmızı olmuştu. Sonra arkamı döndüm..." Sesim titreyince Toprak kollarını bana sarıp sıkıca sarıldı.

 

"Sonra bana sıktı. Karnımdan vurdu. Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. 5 gün boyunca uyutulmuşum ve abim ölmüştü." Derin nefesler alırken onun titreyen sesi daha fazla ağlamama sebep oldu. "Nilsu'm...Kardeşim özür dilerim. O günü hatırlatmak istemedim. Ağlama lütfen." Kafamı göğsüne yasladım.

 

"Sorun değil...Sadece o günü unutamıyorum. " Saçlarımı okşuyordu. Ağlamam durmuştu. Sadece derin nefesler alıyordum. Geri çekilip yüzümü sildim. "Bana kendimi sevmeyi öğretti ama o gittikten sonra ben eski halime geri döndüm." Derin bir nefes alırken Toprak dolu gözlerle bana bakıyordu.

 

"Ben kendimden nefret ediyorum. Yapamıyorum. Kendimi sevmeyi deniyorum olmuyor. " Boğazımdaki yumru yutkunmamı engelliyordu. "Küçüklüğümden beri böyle...Nefret ediyorum. Keşke doğmasaydım dediğim anlar o kadar çok ki...Berk ve Ateş ile gülüyorum. Eğleniyorum. Mutlu oluyorum ama akşam olunca kendimle baş başa kalınca duygusuz birine dönüyorum." Toprak ellerimi tuttu.

 

"Ayaz abim kendime değer vermeyi öğretti. Yaptıklarımdan zevk almamı sağladı ama o gittikten sonra her şey eski haline döndü." Sol gözümden bir yaş düşünce eliyle sildi.

 

"Ya beni annem ve babam sevmiyordu ben niye kendimi seveyim?" Göğsüne çekip sıkıca sarıldı. Bazen konuşmak yerine sarılmak daha iyi gelirdi. Toprak benimle sabaha kadar konuşabilirdi ama sarılması kadar iyi hissettirmezdi. "Nilsu'm...Güzel kardeşim yapma böyle. O anlar geçmişte kaldı. Biz varız. Seni çok seviyoruz. Ayaz abinin yerine asla alamam ama bende senin abinim. Mutlu olman için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Hem Berk ve Ateş...Onlar seni çok seviyor." Burnumu çektim.

 

"Biliyorum...Berk ve Ateş olmasaydı ben çoktan ölmüştüm. Hayata tutunma nedenlerim onlardı zaten." İkimizde sessizliği paylaşırken gözlerimi kapattım. Ona sarılmak huzur veriyordu. Kendimi daha iyi hissediyordum. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama uykuya dalana kadar bana sarılıp saçımı okşadı.

 

Ertesi gün (İstanbul)

 

"İyisin değil mi ?" Ateş'e yastık atıp ofladım . "Kaç defa iyiyim demem gerekiyor?" Geldiğimden beri peşimden ayrılmıyordu. 5 dakika da bir iyi misin diyordu. "Ben iyi olduğuna emin olana kadar iyiyim diyeceksin ." Berk kafasına vurup "Kızı yorma. Akşam düğün var zaten. Off ! Gitmek istemiyorum." dedii ve yatağa uzandı.

 

Sabah uçakla Mardin'e geri gelmiştik. Çağla Hanım ve Levent Bey bana sıkıca sarılıp zorla kahvaltı yaptırmışlardı. Diğerleri evde değildi. Hepsi işe gitmişti. Saat 14.24'tü. Berk ve Ateş ile odamda sohbet ediyordum. Düğün cumartesi akşamıymış ama Levent Bey günleri karıştırdığı için bize pazar günü olacak demişti.

 

"Batuhan'ın dediğine göre akşam ki düğün bayağı kalabalık olacak. Buralarda herkes düğüne davet edilirmiş. Bir de kız tarafı Karadenizliymiş. " Berk'in dediği ile gülümsedim. "Karadeniz mi ? Çok güzel." diye mırıldandım. Ayaz abim Karadenizliydi. Kapı çalınınca oraya döndük. Çağla Hanım gelmişti.

 

"Kızım akşam düğün için sana bir elbise göstereceğim. Benimle gelir misin ? " Başım ile onaylayıp ayağa kalktım. Beraber odasına girince siyah bir elbiseyi eline aldı.

 

"Zevkini tam bilmiyorum ama tanıdığım kadarıyla sade şeyler seviyorsun. Bir de mavi rengi sevdiğini anladım. Aslında mavi bir elbise alacaktım ama hepsi çok gösterişliydi. Bunu beğeneceğini düşündüm."

 

Elbiseyi elime alıp yüzümdeki tebessüm ile ona döndüm. " Evet. Sade kıyafetleri seviyorum. Mavi renkte en sevdiğim renk. İyi tanımışsınız." dedim duygulu bir sesle. Birini mutlu etmek aslında çok kolaydı. Gözlemleyip nelerden hoşlandığını öğrenmek bile çok güzel bir bie şeydi.

 

Gülümseyip yanağımdan öptü. "3 saat sonra çıkacağız. Abinler de şimdi gelir zaten. Ben mutfağa geçeyim. Yardıma ihtiyacın olursa seslenmen yeterli. " Gülümsedim. " Tamam. Teşekkür ederim. " dedim. Elbiseyi alıp odama geçtim. Berk ve Ateş gitmişti. Elbiseyi yatağa bırakıp duş almak için banyoya girdim.

 

🦋

 

"Bence sen düğüne gelme." Demir'in ciddi sesi ile kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Niye ?" dedim sorgular bir sesle.

 

"Çok güzelsin ve ben sana bakanları döverim." Ciddiyetle beni süzerken dedikleri kıkırdamama sebep oldu. "Merak etme. Senden önce ben onları döverim. Ben daha ne olduğunu anlayamadan beni kendine çekip alnımdan öptü.

 

"Aferin . Böyle ol. Erkek sinek bile yanına yaklaştırma. Yaklaşanı çekinmeden döv. Sonra bana haber ver. Ben tedavi ederim." Kahkahama engel olamayınca o da gülmüştü. Koridorda ikimizin gülüş sesleri yankılanırken aynanın önüne geçtim.

Son kez aynadan kendime bakıp Demir ile aşağıya indik. Dizlerimin bir parmak üstünde olan siyah bir şortta giymiştim. Siyah çantamı da koluma taktım. "Vay vay vay ! Bu ne güzellik?" Egemen ve Ateş ıslık çakarken Levent Bey yanıma geldi. "Çok güzelsin kızım. Dışarıya kadar bana eşlik eder misin?" Kolunu uzatınca gülümsedim. Koluna girip "Teşekkür ederim." dedim.Çağla Hanım bize dolu gözlerle ama gülümseyerek bakıyordu.

 

Evden çıkıp arabalara bindik. Tabi çıkmadan önce Batuhan ve Berk bana bakan erkeklerin kafalarını kıracağını söylüyordu ama ben pek takmadım.

 

Beni rahatsız eden olursa onlardan önce kendim döverdim.

 

Ben , Berk , Ateş ve Batuhan , Toprak ile gidiyorduk. Arka koltuğa oturunca Berk kulağıma fısıldadı. "Çok güzelsin kelebeğim." Gülümsedim. "Umarım kavga etmezsin." deyince omuz silkti.

 

"Söz veremem. " Göz devirip Ateş'e döndüm. Telefondan video izliyordu. Toprak arabayı çalıştırınca bende Ateş ile birlikte video izlemeye başladım.

 

🦋

 

"Yorulduk be"

 

Ateş ve Melih yanımıza oturunca direkt su içmeye başladılar.Düğüne geldiğimizde Çağla Hanım'ın birkaç arkadaşı ile sohbet etmiştik. Daha sonra Ateş, Berk ve Melih ile birlikte ayrı bir masaya geçip oturduk. Ateş ve Melih sürekli halaya katıldığı için 5 dakika oturup gidiyorlardı. Berk"Sürekli halaya girdiniz . Bir zahmet yorulun" dedi.

 

"Ayy kuzen sende çok sıkıcısın. Sandalyeye yapıştın!" Ayağa kalkıp"Ben Çağla Hanım'ın yanına gidiyorum. Yine gelirim." dedim. Yanlarından ayrılıp Çağla Hanım'ı aramaya başladım. Düğün açık alandaydı ve kalabalıktı. Masalar ve sandalyeler vardı. İleride gelin ve damat için masa kurulmuştu. Güzel organizasyon olmuş .

 

"Vay ! Küçük Nilsu sevgilisi ile vedalaşıp gelmiş." Gökmen'in sesi ile göz devirip ona döndüm. Yanıma gelmişti."Ne istiyorsun?" deyince güldü. Etraf kalabalık olmasaydı ağzına yumruğu yemişti. "Canım sıkıldı. Sana bulaşmak istedim."

 

"Gökmen seni döverim. Uzak dur benden." Yanından gidecekken kolumu tuttu."Hadi ya ! Sen mi vuracaksın? Vursana." Sinirle kolumu çekmeye çalıştım. O ise bırakmayıp yürümeye başladı. "Çığlık atmamı istemiyorsan bırak kolumu." etrafa bakınca kimsenin buraya bakmadığını fark ettim. Düğün alanından uzaklaşınca kolumu bıraktı.

 

"Vur hadi. "

 

Sinirle gözlerimi kapatıp açtım. Psikolojik sorunları mı vardı? "Ya sabır. "

 

"Bir kere tokat atmış olabilirsin. Onun için mi bu havan. Ne oldu ? Şimdi bir dur-" Sözünü kesen ona attığım tokattı. Dizimle karnına vurunca sendeldi. "Sabırlı biriyimdir ama sen sabrımı zorluyorsun." Sinirle üstüme yürüyünce ayağım ile bacak arasına vurdum. Acıyla inleyip dizlerinin üstüne düştü.

 

"Ne oldu Gökmen Bey ? Küçük gördüğün kız seni dövünce bir morardın. Umarım akıllanmışsındır." Bacağına tekme atıp sinirle yanından ayrıldım. Düğün alanına tekrar girince bu sefer Sarp ile karşılaştım. Allah'ım teker teker mi gönderiyorsun?

 

"Yalnız bayağı iyi vurdun. Şerefsiz hak etmişti. Eline sağlık."

 

"Sen niye her yerde çıkıyorsun ?" dedim aksi bir sesle. Sürekli karşıma çıkması artık canımı sıkıyordu. Gülüp kollarını göğsünde birleştirdi. Dans müziği çaldığı için birbirimizi duyabiliyorduk. "Bilmem...denk geliyor diyelim." Aynen aynen bende kraliçe Elizabeth.

 

"Aynen aynen." dedim alaylı bir sesle.

 

"KUZEN! " Melih hızlı adımlarla yanıma gelip koluma girdi."Sen horon oynamayı biliyormuşsun. Şimdi o çalacak ve benimle oynaman lazım. Bizim ailede kimse bilmiyor. Bu yüzden benimle oynayacaksın." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Melih koluma yapışmıştı resmen. "Ne ? Hayır. Ben oynamam."

 

"Oynarsın oynarsın." Kolumdan çekiştirip oyun alanına getirdi. Dans müziği bitmişti ve herkes horon için yerlerine geçiyordu. "Melih gel vazgeç. Ben uzun zamandır oynamıyorum. Unutmuşumdur." Ne desem de beni umursamamıştı. Ve 2 dakika sonra ikimizide horona eşlik ediyorduk.

 

"Kuzen...Kuzen sende ne marifetler varmış."

 

"Sende az değilsin Melih."

 

Müzik yüzünden bağırarak konuşuyorduk. Başımı kaldırıp Levent Beylerin oturduğu masaya baktım. Egemen bizi videoya alırken diğerleri gülümseyerek bakıyordu. Berk ve Ateş'te videoya alıyordu. Gökmen ile göz göze gelince sinirli bakışları şaşkınlığa çevrildi. Gökmen'i dövdükten sonra horon oynamam da trajikomik bir olaydı. Melih ile ritmik bir şekilde oynarken bu sefer Sarp'a baktım.

 

Hem şaşkın hem de hayranlıkla bakıyordu.

 

Etrafa kısa bir bakış atınca odağın ben ve Melih üstünde olduğunu fark ettim. Benden böyle bir performans beklemiyorlardı. Şahsen bende beklemiyordum. Abim öldükten sonra oynamamıştım. Bana horon oynamayı o öğretmişti. Berk ve Ateş'e de öğretmek istemişti ama onlar her seferinde kaçıyordu.

 

Ayaz abim ile horon oynadığım anları hatırlayınca gülümsedim. O anlar bir daha yaşanmayacak ama eski anılarım her zaman benimle olacaktı.

 

🦋

 

Sonunda horon bitmişti ve bende bitmiştim . Melih'in koluna girip Çağla Hanım'ların yanına geçtik. Berk direkt ben ve Melih'in arasına girmişti. "Nilsu...Çok güzel oynadın. Melih'in oynadığını biliyoruz da seni görmek şaşırttı. " Demir'in sözleri ile utanıp küçük bir gülümseme ile ona baktım.

 

"Ne yalan söyleyeyim bende senden beklemiyordum. " Bu sefer Batuhan konuşmuştu.

 

"Ay siz beklemeyin zaten. Ben en best abisi olarak Nilsu'dan böyle bir şey bekliyorum. Hatta bizim bilmediğimiz bir sürü yeteneği vardır. Harikaydın birtanem." Egemen'e gülümsedim. "Teşekkür ederim. Yani uzun zamandır oynamamıştım. Bende böyle beklemiyordum ." dedim içten bir şekilde. "Herkesin gözü senin üstünde ve Toprak abi onları dövecekmiş gibi bakıyor." Melih gülerek söylemişti.

 

Diğerleri de ben ve Melih'e iltifatlar etmeye başladı. Hatta Levent Bey benim için horon öğrenmeye karar verdi. Benimle beraber oynamak istiyormuş. Mutlu olmuştum. Birinin benim için bir şeyler yapması, çabalaması hoşuma gidiyordu.

 

Düğün bitince hepimiz arabaların olduğu tarafa geldik. Melih'de amcamların yanına gitmişti. Çantamın olmadığını görünce "Çantamı unuttum. Hemen alıp geliyorum." dedim. Koşar adım oturduğumuz masanın yanına gittim. Çantam sandalyede kalmıştı. Alıp yürümeye başladım.

 

"Hey !"

 

Biri bana seslenince oraya döndüm. Yüzünü göremiyordum. İleriye bakınca diğerlerinin arabaya bindiğini gördüm. Seslenen kişiyi umursamayıp yürümeye devam ettim. Aniden kolumdan çekilince çığlık atmak için ağzımı açtım ama eliyle kapatmıştı. "Sessiz ol!"

 

Çok sıkı tutuyordu. Kafamı geriye atıp ona vurdum. Acıyla inlemişti ama geriye çekilmemişti. Kalbim korkuyla atarken ondan kurtulmaya çalışıyordum ama nafileydi. Sıkı tutuyordu ve ben hareket dahi edemiyordum. Boynuma bir şey batırınca gözlerim karardı. Son hatırladığım beni kucağına almasıydı.

 

Bittiiiii

 

Umarım beğenmişsinizdir

 

Egemen ve Ateş fav ikilim skskajjs

 

Berk aşkım

 

Gökmen'i dövdük 💪🏻

 

Sarp??

 

Melih ile horon oynamamız??

 

Levent babamız:)

 

Şey kaçırıldık👉🏻👈🏻

 

Diğer bölüm kaos kaos kaos 🙈

 

Bu yüzden diğer bölümde görüşmek üzere sizleri seviyorum ♡♡

​​

Loading...
0%