Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm 🦋

@nisaa_yazar_1

Yazardan

 

"Nilsu nerede kaldı ?" Ateş'in sorusu ile Berk ona döndü. "Bilmiyorum. Gelemesi lazımdı. Ben bir bakayım." dedi ve korkuyla arabadan indi. Nilsu'nun gittiği tarafa yürürken ileride yerde çantasını görünce koşmaya başladı.

 

Abiler ve Ateş'te arabadan inip Berk'in yanına geçmişti. "Çantası burada. Nilsu yok ." Berk korkuyla ailesine dönerken sıkıca Nilsu'nun çantasını tutuyordu.

 

"Nasıl yok?" Toprak kaşlarını çatıp etrafa bakarken Berk ve Demir düğün alanına doğru koşmuştu. Düğün bittiği için etrafta kimse yoktu. Masaları düzenleyen görevliyi görünce Demir hızlı adımlarla ona yaklaştı.

 

"Bakar mısınız ? Az önce kızıl saçlı, siyah elbiseli genç bir kız buraya geldi. Hangi tarafa gittiğini gördünüz mü ?" Görevli, Demir' e dönüp "Evet. İlerideki masada çantasını alıp dışarıya çıktı. Ondan sonra görmedim." diye açıklama yaptı.

 

Berk sinirle saçlarını çekerken Demir sinirle küfür edip babasının yanına yürümeye başladı. "Çocuklar ne oldu ? Nilsu nerede ?" dedi endişeli bir sesle Çağla Hanım. Batuhan yutkunip babasına döndü.

 

"Baba...Nilsu yok. Çantası burada ama kendisi yok." Batuhan'ın dedikleri ile Çağla Hanım kalbini tuttu. "Yok ! Kahretsin yok! Başına bir şey geldi." Berk sinirle bağırıp yerdeki taşa tekme atmıştı.

 

"Güvenlik kamerası...Karakola gidelim. Hemen !" Demir arabaya doğru koşunca ailenin diğer üyeleri de koşmaya başladı.

 

🦋 

 

"Allah kahretsin!" Toprak duvara yumruk atarken Berk ve Ateş kitlenmiş bir vaziyette bilgisayara bakıyordu.

 

Simsiyah giyinen ve yüzünde maske olan bir adam Nilsu'yu bayıltıp kaçırmıştı. Çağla Hanım gördüğü görüntüler ile sendeleyip sandalyeye tutundu. Gözlerinin önünde kızını kaçırmışlardı ve kimse fark etmemişti.

 

"Biz elimizden geleni yapıp kızınızı bulacağız merak etmeyin." Başkomiserim dedikleri ile Berk hızlı adımlarla odadan çıktı. Ateş'te peşinden giderken Levent bey Bey kalbini tuttu. Kızı kaçırılmıştı. Kimin kaçırdığını ve kızının ne durumda olduğunu bilmiyordu.

 

Berk ise bahçeye çıkınca sinirle saçlarını çekmeye başladı. Kardeşinin başı dertteydi ve elinden hiçbir şey gelmiyordu. Nilsu' ya bir şey olacak düşüncesi beynini ele geçirirken Ateş koşup Berk' in kollarından tuttu.

 

"Berk ! Sakin ol."

 

"Ateş...kaçırmışlar. Ateş kardeşimizi kaçırmışlar. Biz yine onu koruyamadık. Ateş biz niye kardeşimizi koruyamıyoruz ? Niye bunca acıyı o çekiyor? " dedi ağlamaklı bir sesle. Üç yılın ardından biraz toparlanmışken yine kardeşinin başı dertteydi ve ne halde olduğunu bilmemek canımı yakıyordu.

 

"Berk sakin olmamız lazım. Böyle yaparak onu bulamayız. Levent Bey ne yapar ne eder Nilsu'yu bulur. Dedeme haber veririz. O yardım eder. Sen sadece sakin ol." dedi Ateş. Güçlü durmaya çalışsa da canı yanıyordu. Ağlamak istiyordu ama Berk için güçlü duruyordu. Konu Nilsu olunca Berk bütün gardını indiriyor ve berbat bir ruh haline bürünüyordu.

 

"Çocuklar!" Çağla Hanım çocuklarının yanına gelince sıkıca ikisine sarıldı. Berk ve Ateş güvenli kolların arasında biraz daha iyi hissetse de Nilsu'yu bulmadan rahat bir nefes almayacaklardı.

 

Levent Bey "Siz eve gidin. Ben dedenizin yanına gidiyorum. Kızımı en kısa sürede bulacağım. Onu kaçıranı da kendi ellerimle öldüreceğim." dedi sinirli bir sesle. Ailesi için güçlü duruyordu. "Baba bizde gelelim. Ben böyle duramam." Egemen kızarmış gözlerle babasına döndü. 17 yıl sonra kavuştuğu kardeşi kaçırılmıştı ve canından can gidiyordu. Aldığı nefes canını yakıyordu. "Toprak ve Demir benimle gelecek. Siz anneniz ve çocuklar ile eve gidin. " dedi Levent Bey itiraz istemeyen bir sesle.

 

"Ben gidemem. Nilsu bu durumdayken eve gidemem. Bende sizinle geleyim."

 

"Berk haklı. Bizde gelelim. Eve gitsek bile duramayız."

 

"Çocuklar size söz veriyorum Nilsu'yu getireceğim. Saçının teline zarar gelmeden bulacağım. Siz annenizin yanında kalın. Lütfen." Berk ve Ateş ne kadar ısrar etse de Levent Bey onları eve göndermişti. Onların da zarar görmesini istemiyordu. Batuhan annesini ve kardeşlerini arabaya bindirip eve doğru sürmeye başladı.

 

Levent Bey , Demir ve Toprak'ta karakoldan ayrılıp Agah Bey' in yanına gelmişti. Toprak dedesine ve amcalarına durumu anlattıktan sonra Agah Bey sinirle bağırdı.

 

"TORUNUMU KAÇIRANI BULDUĞUM AN VURACAĞIM! FUAT ADAMLARA SÖYLE BÜTÜN MARDİNİ ARASIN ! HEMEN!"

 

"Baba-" Demir'in seslenmesi ile bakışlar ona döndü. "Ahlas ağa olabilir mi ?" Toprak yumruklarını sıkarken Levent Bey duyduğu isim ile sinirle soludu. Geçen gece geldikleri günü düşündü. Nilsu hakkında konuşmuştu. Selen'in yaptıkları yüzünden Nilsu'yu kaçırdı diye düşündü.

 

Selen , Ahlas ağanın oğlu Ali'yi kandırmıştı. Önce sevgili olmuştu sonra da bütün Mardin' e rezil etmişti, küçük düşürmüştü. Ali bunun için Öztürk ailesi ile kavgalıydı ve Selen' in yaptğı şeyin acısını Nilsu'dan çıkaracaktı.

 

"Eğer oysa bu sefer kimse elimden alamaz." Levent Bey sinirle evden çıkarken Toprak ve Demir' de çıkmıştı. Agah Bey karısını ve gelinlerini oğullarına emanet edip Fuat ile arabaya bindi ve Levent Bey' i takip etmeye başladı.

 

Arabayı süren Toprak'ın telefonu çalınca Demir uzanıp eline almıştı. Arayan Batuhan'dı.

 

"Abi ne oldu? Bir haber var mı ? Bizi eve gönderdiniz. Kalamıyorum. Duvarlar üstüme üstüme geliyor. Lütfen güzel bir haber ver. " Demir sıkıntıyla nefes aldı.

 

"Yok Batuhan. Bütün Mardin'i arıyoruz. Şimdi de Ahlas ağanın yanına gidiyoruz. Ben size haber verceğim. Sakin olun."

 

Zor da olsa Batuhan'ı sakinleştirdikten sonra Demir telefonu kapatıp abisine uzattı. Bu sırada konağın önüne gelmişlerdi. Agah ağa ve Levent Bey hızla arabalardan inip kapının önüne geçti ve yumruğu ile çalmaya başladı. Birkaç saniye sonra kapı açılmıştı.

 

"Vay ! Kimleri görüyorum." Levent Bey anında Ahlas ağanın yakasına yapışmıştı. "Bana bak lan! Kızım nerede ?" Demir ve Toprak'ın bakışları ise etraftaydı. Ali'yi arıyorlardı.

 

Agah ağa silahını çıkarıp havaya sıkınca bahçedeki korumalar da silahlarını çıkarmıştı. Demir ve Toprak bellerindeki silahı onlara doğrulturken Ahlas ağa korkuyla bakıyordu.

 

"Ben nereden bileyim? " dedi korku dolu bir sesle. "OĞLUN NEREDE?" Toprak'ın bağırması ile titremişti. "Ne oluyor burada ?" Ali'nin sesi ile Toprak arkasını dönüp silahı ona doğrulttu. "Kardeşim nerede ?" dedi dişlerini sıkarak.

 

"Ne bileyim ? Kardeşinizin bekçisi miyim ?" Rahat bir şekilde konuşması Toprak'ı daha da sinirlendirirken ona yaklaşıp kafa atmıştı. Sendeleyip burnunu tuttu.

 

"Torunum kayıp. Eğer bunun altından siz çıkarsanız o zaman benden korkun." Agah ağa bütün konağı inletecek şekilde bağırdıktan sonra bahçeden çıkıp arabaya binmişti. Levent Bey ve Toprak'ta çıkınca Demir sakin adımlarla Ali' ye yaklaştı. "Kardeşimin kaçırılmasında sizin parmağınız varsa o zaman görüşeceğiz. İnsanları iyileştirmek görevim olsa da şerefsizlere acı çektirmek en büyük zevkim." dedi korkunç bir sesle ve ardından Ali'nin suratına yumruk atıp sakin adımlarla babasının yanına geçti.

 

Bulacaklardı. Kardeşlerini bulacaklardı. Ona bunu yapanı ise kendi elleri ile öldürecekti. Canını yakanın canını yakarlardı Öztürk erkekleri ve öyle de olacaktı. Nilsu'yu kaçıranı bulup canını yakacaklardı.

 

Nilsu 

 

Yüzüme soğuk su gelmesi ile irkilip gözlerimi açtım. Ellerim , ayaklarım ve ağzım bağlıydı. Bir odadaydım. Etrafa bakınca tek kişilik bir yatak, masa, dolap olduğunu gördüm. Bir kapı daha vardı. Büyük ihtimalle banyoydu.

 

"Ne uykucu çıktın?" Yüzü maskeli bir adam tam karşımdaydı. Sandalyeye oturmuş ayak ayak üstüne atmıştı. Telefonunu çıkarıp bana çevirdi. Saat 01.35'ti. "Ailen halen de seni arıyor." Yutkundum. Kaçırılmıştım. Kim beni niye kaçırdı? Korkuyorum...

 

Ayağa kalkıp yanıma geldi. Yüzüme gelen saçları çekip "Ama seni bulamazlar." dedi. Bu adam kimdi? Ve benden ne istiyor? "Benim kim olduğumu merak ediyorsundur. Eeee insan müstakbel kocasını merak eder." Ne saçmalıyor?

 

Yüzündeki maskeyi çıkardı. Bu adam geçen gün Levent Bey' e silah çeken adamın yanındaydı. Elmacık kemiği morarmıştı ve kaşında küçük bir bant vardı. Ağzımdaki bezi açınca yüzüne tükürdüm.

 

"Şerefsiz ne istiyorsun benden ?"

 

Sakince yüzünü sildi. "Şimdilik bir şey yapmıyorum. Sonuçta karım olacaksın." Alayla kaşlarım kalktı. Ciddi ciddi karım olacaksın diyor ya. Çıldıracağım.

 

"Cidden soruyorum. Beynin de sorun mu var ? Yoksa şizofren misin ? 17 yaşındaki birini kaçırıp evlilik hayali kurman sence mantıklı mı ? " Eğilip benimle aynı boya geldi. "Eğer Selen beni kandırmasaydı seni kaçırmak zorunda kalmazdım. Levent Öztürk'ten intikam almam lazım." Sinirle gözlerimi kapatıp açtım. Nefret ediyorum. Birinden intikam almak için çocukları kullanmalarından nefret ediyorum. Kiminle derdiniz varsa onunla çözün.

 

"Neydi babanın ismi ? Ahlas mı ? O da mı bu işin içinde ? Sence dedem ve babam seni bulduğu an yaşatır mı ? " Tekrar sandalyesine oturdu. Eliyle çenesini kaşırken baştan sona beni süzdü. İğrenç herif.

 

"Babamın haberi yok. Olmayacak da... Baban ve dedene çok güveniyorsun ama kaç saat oldu seni bulamadılar." Gözlerime baktı. "Bu evliliği sende isteyeceksin. Sen kabul edene kadar buradayız. Eğer kabul etmezsen kardeşlerin ve abilerin için iyi şeyler olmayacak." dedi ve belinden silah çıkardı. Kafamı eğip silaha bakmamaya çalıştım. Silah korkumdan da nefret ediyorum.

 

Kahkaha atmıştı. Ayağa kalktığını duydum. Tam önümde dursa da kafamı kaldırmadım. Eliyle çenemi tutup ona bakmamı sağladı.

 

"Silahtan korkuyor musun?" deyip tekrar güldü. Silahın ucunu alnıma yaslayınca gözlerimi kapattım. Düşünme Nilsu...O anları düşünme. Sakin ol ve buradan kaçmanın bir yolunu bul. Olamıyorum...Sakin olamıyorum. Silahı bu sefer karnıma yasladı. Sanki biliyormuş gibi daha önce vurulduğum kısma bastırıyordu. Nefesim kesildi. Titriyordum.

 

"Yazık...çok yazık. " Kahkaha attıkça o gün gözlerimin önüne geliyordu. O adam da böyle kahkaha atıyordu ve acımadan abimi vurmuştu. Midem bulanıyordu. Kalp atışlarımı duyuyordum ve kulaklarım uğulduyordu.

 

"Sandığımdam kolay olacak." Geri çekilmişti. Gözlerimi açmıştım ama başım dönüyordu. "Bayılacak mısın ?" Ve yine kahkaha attı. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapattım.

" Abi yanıma gelsene. " Abim kocaman gülümseyip yanıma geldi. Elindeki çikolatayı uzatınca gülümseyip aldım ve sallanmaya devam ettim.

 

"Arı maya çikolata çok mu seviyor?" Arı maya demesi ile kaşlarım çattım. O ise gülüp burnuma vurmuştu. "Koca ayısın sende. Hem ben fıstıklı çikolata yemek istiyorum. " dedim küskün bir sesle.

 

Abim dizlerinin üstüne çöküp ellerimi tuttu. "Ama yiyemezsin güzelim. Yiyince çok kötü olur . Hastalanırsın ve canın acır. Senin canın acırsa bana ne olur biliyor musun ?" Elimi ondan çekip kalbine koydum.

 

"Burası acır. Acımasın. Ama babam bana yiyebileceğimi söylemişti." dedim kısık bir sesle. Hatta geçen gün bana yemem için almıştı ama Berk izin vermemişti yememe. Fıstık yemem yasaktı. Bir kere yanlışlıkla yemiştim ve canım çok yanmıştı.

 

Abimin bakışları değişmişti. Korkutucu bir şekilde bakıyordu. "Baban sana fıstıklı çikolata mı verdi?" dedi kısık bir sesle. Başımı salladım.

 

"Evet ama Berk ben yiyemeden elimden aldı. Babam öyle diyince ben bir şey olmaz sanmıştım ama öyle değilmiş. Yine canım çok yanarmış. " Abim saçımı okşayınca gülümsedim. O saçımı okşayınca kendimi çok iyi hissediyorum. Abimi çok seviyorum.

 

"Sen bir daha alma tamam mı ? Eğer annen ya da baban sana yemen için bir şey verirse önce Berk ve Ateş'e göster. Onlar izin verirse ye. Anlaştık mı güzelim?"

 

"Anlaştık abi." dedim ve kollarımı boynuna sardım. "Abi keşke bizimle yaşasan. Seni çok seviyorum." Saçlarımı okşamaya başladı. "Ama benim evim var arı mayam. Hem sen istediğin zaman beni çağır ben yanına gelirim."

 

Ailem izin vermiyor ki. Sürekli evden kaçıyorum ve babam bu yüzden bana kızıyor. O bana bağırdıkça ben üzülüyorum ama abimi görmek bana iyi geldiği için kaçmaya devam edeceğim.

 

"Abi doktor olunca benimle gurur duyar mısın ?" Geri çekilip gülümsedi. "Duyarım. Seninle her zaman gurur duyuyorum. "

 

Ellerimi birbirine vurdum. "Doktor olacağım. Çok seviyorum doktorluğu. Hem doktor olunca senin yaralarını da iyileştiririm." Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade oluştu. Yanağımı okşarken gülümsüyordu.

 

Bazen yüzünde ve kolunda yaralar ile geliyordu. Düştüğü için yara oluyormuş. Bende sürekli ona kızıp dikkatli olmasını istiyorum ama beni hiç dinlemiyor.

 

"Sen beni iyileştireceksen ben hep hasta olurum ama." Elimi ağzımla kapatıp güldüm. Çok tatlı söylemişti.

 

"Olma. Ben hep sana bakamam. Başka hastalara da bakmam lazım."

 

"Umarım o hastalar erkek olmaz." dedi kaşlarını çatıp. Elimle omzunu sıktım. "Merak etme abiciğim. Kötü erkekleri iyileştirmem. " Gülüp burnumu sıktı. "Sen çok tatlısın ama." Gülümsedim ve kucağıma bıraktığım çikolatayı açıp ikiye böldüm. Yarısını ona uzatınca gülüp almıştı.

 

Abimi çok seviyorum.

 

Gördüğüm rüyanın etkisinde olsam da elimdeki ipleri çözmek için büyük uğraş veriyordum. Abimi görmek bana iyi gelse de bir daha yanımda olmayacak olması canımı yakıyordu.

 

Uyandığımda hava aydınlanmıştı. İsminin Ali olduğunu öğrendiğim adam yanıma gelip yemek getirmişti. Yememiştim. Açlıktan ölürdüm yine de onun elinden tek lokma yemem. O da daha fazla durmayıp gitmişti. Ağzımı kapatmamıştı. Bağırsam bile ses dışarıya gitmezmiş.

 

Bende yarım saattir dişlerim ile ellerimdeki ipleri açmaya çalışıyordum ve bileğimdeki ip gevşeyince hızlıca açtım. Hemen ayağımdaki ipleri çözüp ayağa kalktım. Başım dönünce duvara tutundum. Baş dönmem geçince kapıya koştum.

 

Kahretsin ! Kilitliydi.

 

Bu sefer balkona koştum. Açıktı. Umutla gülümseyip kapıyı açtım. Aşağıya bakınca çok yüksek olmadığını gördüm ama atlarsam bir yerimi kırma olasılığım da fazlaydı. Burada kalmaktansa atlarım daha iyi. Neyseki şort da giymiştim. Daha rahat hareket edebiliyorum.

 

Balondaki demirlere tutunup kendimi aşağıya bıraktım. Sol kolumun üstüne düşünce acıyla inledim. Dizlerim de acımıştı. Zor da olsa ayağa kalktım. Bahçeli bir evdeydik. İleride küçük bir havuz vardı. Duvarlar çok yüksekti. Oradan atlayamazdım. Sol kolumu tutup sessiz adımlarla yürümeye başladım. Ön kapıya gelince 2 adamın nöbet tuttuğunu gördüm.

 

Tek kişi olsaydı dövüşebilirdim ama 2 adam olunca zordu. Silahları da vardı ve yanlış bir hareketim de kafama sıkma olasılığı çok fazlaydı. Ne yapacağım ?

 

Ben düşüncelere dalmışken Ali'nin sesini duydum. "Kimseyi eve almıyorsunuz. Agah ağa adamlarını salmış. Bütün evleri kontrol ediyorlar. " Umutla gülümsedim. Bulacaklar. Eminim beni kurtaracaklar.

 

Geldiğim tarafa sessiz adımlarla gitmeye başladım. Peki şimdi ne yapacağım? "HEY ! SEN! DUR !" Kahretsin ! Yakalandım.

 

Adam önüme gelince ayağım ile bacak arasına vurdum. Acıyla bağırmıştı. Yüzüne de yumruk atınca yere düşmüştü. Diğer adam da koşarak yanıma geldi. Köşede duran odunu hızlıca alıp kafasına vurdum.

 

"Seni küçük şeytan!" Adam karnıma yumruk atınca acıyla inledim. Çok sert vurmuştu. Göğsüme vurunca elimdeki odun yere düştü. Canım yanıyordu.

 

Göğsüme aldığım her darbe nefesimi kesiyordu. Öksürmeye başlamıştım. Çok sert vuruyordu. Karnıma aldığım her darbe canımı yakıyordu ve nefesim kesiliyordu.

 

Dizimle karnına vurup kenara çekildim. O ise ayağımdan tutup boğazımı sıktı. Benimle evlenmek istiyorsa adamları niye beni öldürmeye çalışıyor? Ona vurdukça boğazımı daha sert sıkıyordu. "LAN! NE OLUYOR ?"

 

Ali'nin sesini duyunca geri çekildi. Dizlerimin üstünde durup öksürmeye başladım. Göğsüm ağırıyordu. Sol gözümden yaş gelmişti. Bulanık gözlerle ona baktım. Ali o adama yumruk atmıştı.

 

"Şerefsiz! Benim evleneceğim kadına nasıl dokunursun ? " Hâlâ evleneceğim kadın diyor ya. Allah'ım sabır ver. Diğer adam da ayağa kalkmıştı.

 

Ben ise delice öksürüyordum. Canım çok yanıyordu. Ali bu sefer önüme gelip sol kolumu sıktı. "Kalk ! Sana buradan kaçamazsın demedim mi ?" Sesi bahçede yankılanırken yüzümü buruşturdum.

 

Zaten sol kolum ağırıyordu. Ali'de çok sıkıyordu. Kolumdan sürükleyip eve götürmeye başladı. İçeriye girince kolumu ondan çektim. "Ne yapı-" Sözünü kesen suratına attığım yumruktu. "Uzak dur benden !"

 

Ayakkabılığın üstündeki vazoyu alıp kafasında kırdım. Kafasını tutunca bir adım geriye gittim. Şakağından kanlar geliyordu. "Sen çok oldun ?" Beni itince sırtım duvara çarptı. Bu sefer o boğazımı sıkınca dizimle bacak arasına vurdum. Acıyla bağırıp geri çekildi. Boğazım acıyordu.

 

"Seni öldüreceğim." Belindeki silahı çıkarıp bana doğrulttu. Silaha bakmayıp öfkeyle gözlerine bakıyordum. Kesinlikle bipolardı.

 

"Ölmekten korktuğumu sanıyorsan yanılıyorsun. Her gün ölmek için dua eden biriyim. Bana yapacağın bir iyilik olur. " Tetiği çekince telefonu çalmıştı. Küfür edip telefonunu çıkardı. Diğer eliyle silahı tutuyordu. Ona bakmamaya çalışıyordum. Telefonu açıp karşı tarafı dinledi.

 

"Geliyorum." dedi ve telefonu kapattı. Gelip kolumdan tuttu. Merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladık. "Toprak abin bütün Mardin' i ayağa kaldırmış. Gidip biraz eğlenelim." Odaya tekrar girince sandalyeye oturttu. Tekrardan ipleri bağlamaya başladı. Ellerimi bağlarken kendimi sıkmayıp gevşek bıraktım. Daha kolay çözerdim. Bakışları boyumdaydı.

 

"Mosmor olmuş. Kaçmasaydın öyle olmayacaktı. Bu da senin cezan." Tekrar telefonu çalınca oflayıp açtı. Duydukları hoşuna gitmiş olacak ki sırıtıyordu. Ben ise nefretle ve tiksinerek ona bakıyordum.

 

"Geliyorum. Toprak'ın çaresizliğini görmek istiyorum." Sinirle gözlerimi kapatıp açtım. "Şerefsiz. Adi korkak herif. Adamsan ellerimi aç. Açta o suratına yumruğu geçireyim. Madem bu kadar korkaksın niye kaçırıyorsun? Abimlerden bu kadar korktuğunu belli etme. Gerizekalı döl israfı."

 

Sinirle telefonu masaya koyup bana adımladı. Saçımı çekerken yüzlerimiz çok yakındı. "O laflarına dikkat et. Bakalım evlenince böyle olacak mısın? Ben gelene kadar uslu uslu otur." Ağzımı bağlayıp geri çekildi. Balkon kapısını kilitleyip odadan çıktı. Bu kapıyı da kilitleyince sinirle gözlerimi kapattım. Her yerim ağırıyordu.

 

Telefon! Telefonu unuttu. Son şansım olabilir. Gözlerimi açtım. Masanın üstünde duruyordu. Kendimi sıkıp ellerimdeki ipleri çözmeye çalıştım.

 

🦋

 

Bileklerim kıpkırmızı oldu ama ipler açılmak üzereydi. Burnuma gelen kokuyla gözlerim korkuyla açıldı. Duman kokusu geliyordu. Hızlanmaya başladım. İp açılınca dolu gözlerime rağmen gülümsedim. Ağzımdaki bezi atıp ayaklarımdaki ipi açtım.

 

Balkondan kaçamazdım. Duman kokusu çoğalıyordu. Yangın...Ev yanıyordu. Masanın üstündeki telefonu aldım. Şifreliydi. Önce odadan çıkmam lazım. Kapı deliğinden bakınca anahtar olmadığını gördüm. Tamam bunu açabilirim.

 

 

 

Çekmeceleri açmaya başladım. İçinden lazım olabilecek şeyleri çıkarıp kapının önüne oturdum. Duman kokusu git gide artıyordu. Gördüğüm büyük tel tokayı alıp büktüm. Berk nasıl yapacağımı göstermişti.

 

Duman yüzünden öksürmeye başladım. Bu işimi zorlaştırıyordu. Kaç dakika uğraştım bilmiyorum ama artık başım dönüyordu. Kilidi biraz çevirince ayağa kalkıp kulpuna tekme attım. Birkaç defa daha vurunca kapı açılmıştı. Elbisem balkondan atlarken yırtılmıştı ve şimdi kapı kulpuna takıldığı için biraz daha sökülmüştü. Hızlıca odadan çıktım. Duman bütün evi kaplamıştı.

 

Hiçbir şey göremiyordum. Duvara tutuna tutuna aşağıya inmeye çalıştım.

 

Gördüğüm alevler ile adımlarım durdu. Salon ve mutfak yanıyordu. Alevler kapıya kadar gelmişti. Koşar adım yukarıya çıktım. Tek tek odalara bakınca camların önünde şiş olduğunu gördüm. Tekrar kaldığım odaya girip balkon kapısını açmaya çalıştım. Açılmıyordu. Gözlerim dolu doluydu.

 

Telefonu açınca alt kısımda arama tuşu olduğunu gördüm. Şifre olmadan açılır mı ? Yukarı kaydırınca açıldı. Umutla gülümseyip hemen Berk'in numarasını tuşladım. Duman yüzünden başım dönüyordu ve öksürüyordum. Üçüncü çalışta açmıştı. "Berk..." dedim titreyen sesimle.

 

"Nilsu...NİLSU NERDESİN ?" Öksürmekten konuşamıyordum. "Bilmiyorum...Berk yangın..." Nefesim kesildi. Elimi ağrıyan kalbime koyup nefes almaya çalıştım. "Nilsu...Abiciğim benim. Nerede olduğunu tarif et güzelim." Batuhan' ın sesiyle sol gözümden bir yaş düştü. Ayağa kalkıp odadan çıktım. Buradan nasıl kurtulabilirim?

 

"A...Ali beni kaçırdı. Bahçeli bir evdeydim ve...Yangın çıktı." Hiçbir şey görmüyordum. Her yer duman içindeydi. Başım dönünce yere düştüm. "Ya-yangın mı ? " Sesi titremişti.

 

"Kızım...Bulacağım seni. Dayan lütfen. Dumanların olmadığı bir yere git." Telefonu bu sefer Levent Bey almıştı. Öksürmekten boğazım acıyordu.

 

"Çok...Çok duman var. Başım dönüyor. Kalkamıyorum." Sesim artık kısık çıkıyordu. "Kızım...Dayan. " Titreyen sesi ile yutkunamadım. Gözlerim kapanıyordu. Dizlerimin üstüne düşünce babamın bağırmasını duydum. Araba diyordu.

 

"Ba...Baba canım yanıyor. Gözlerim kararıyor." Her yerim ağrıyordu. Uykum geliyordu. Sanırım buraya kadarmış ama ben şimdi ölmek istemiyorum. Ben daha ailem ile anılar birikterecetim.

 

"Hayır! Hayır...hayır. Sakın gözlerini kapatma. Anlat bana güzelim. Bir şeyler anlat." Daha fazla dayanamayıp yere uzandım "TOPRAK DAHA HIZLI SÜR ! O şerefsizin evine sür." Gülümsedim. "Ne..." Öksürdüm. "Anlatayım."

 

"Anlat...sevdiğin şeyleri anlat. Kendini anlat. Yeter ki uyuma kızım." Sesi titriyordu. Uykum geliyordu baba. "Baba...Çok uykum var." Gözlerim kararıyordu. Göğsüm sıkışıyordu. Zor da olsa konuşmaya çalıştım. " Sizinle daha fazla...vakit geçirmek isterdim."

 

"Geçireceğiz. Unuttun mu beraber horon oynayacaktık." Yüzümde tebessüm oluştu. "Berk ve Ateş'e onları çok sevdiğimi söyle. Üzülmesinler...Sizde üzülmeyin. " Birkaç hışırtı sesi geldi. Sanırım arabadan inmişti.

 

"Benim resmimi çizecektin. Söz vermiştin. Kızım...Nilsu beni duyuyor musun ?" Sesleri algılayamıyordum. Midem bulanıyordu.

 

Bağırış sesleri geliyordu. Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum ama gözlerim kapanıp açılıyordu. Nefes alamıyordum . "Kızım...Geliyorum. Dayan lütfen." Gülümsedim. Beni bulacaktı ama benim dayanacak gücüm kalmamıştı. Bilincim kapanmadan önce Berk' in ve Ateş'in bağırmasını duydum.

 

Özür dilerim...Sizi yalnız bırakacağım için özür dilerim.

 

Yazardan

 

"NERDE LAN ? HANGİ EVE GÖTÜRDÜN ?" Egemen , Ali' in yakasına yapışmıştı. "Abi...Nilsu'nun sesi gelmiyor. Abi bir şey oldu." Batuhan'ın sesi ile Demir ona dönmüştü. Berk ve Ateş korkuyla bağırıyordu ama telefondan ses gelmiyordu. Toprak daha fazla dayanamayıp Ali'ye yumruk atmaya başladı. "Sikerim oğlum seni. Nerede lan Nilsu? Nereye götürdün ?" Ali' nin yüzü kan içinde kalırken Levent Bey belindeki silahı çıkarıp ona doğrulttu. Ali silahı görünce korkuyla konuştu. "***** yolundaki evde. " Egemen , Ali'yi abisinin elinden alıp kafa atınca attı. Agah ağa ve Levent Bey koşarak arabaya binince Batuhan ve Demir , Ali'yi adamlara uzatıp depoya götürmesini istedi. Öncelik kardeşleriydi. Daha sonra onunla ilgileneceklerdi.

 

Levent Bey telefondan kızına seslense de cevap gelmiyordu. Çağla Hanım, her şeyden habersiz evde kızının haberini bekliyordu.

 

Herkes arabalara binince Ali'nin söylediği eve doğru sürmeye başladılar.

 

🦋

 

"Baba dur !" Demir bağırsa da onu dinlemeyip koşmaya başladı Levent Bey. "NİLSU!" Egemen , Berk' i tutmaya çalışsa da onu itip öne atıldı. Alevler bütün evi esir almıştı. Etrafta evler olmadığı için kimse de yoktu ve Nilsu alevlerin arasında tek başınaydı.

 

"Baba içeriye giremezsin. " Toprak babasını turlarken siren sesleri gelmeye başladı. İtfaiye ve ambulans gelmişti.

 

"ATEŞ DUR!" Ateş eve gidecekken Batuhan tuttu. Alevler umrunda bile değildi. Tek isteği kardeşinin yanına gitmekti.

 

"KIZIM İÇERİDE ! BEN NASIL DURAYIM?"

 

"YA BIRAK! KARDEŞİM ALEVLERİN ARASINDA...DEDE BIRAK BENİ!" Berk' i bu sefer Agah ağa tutmuştu ama nafile. Berk göz yaşları arasında kardeşinin yanına gitmeye çalışıyordu.

 

"NİLSU...KARDEŞİM ÖLÜYOR. BIRAK BENİ ! YANINA GİTMEM GEREK!" Ateş hem ağlayıp hem bağırıyordu.

 

"İtfaiye geldi. Açı-" Egemen' in sözünü kesen evden gelen patlama sesiydi. Berk dizlerinin üstüne düşerken herkes korkuyla eve bakıyordu. Bir şey patlamıştı ve Nilsu evin içindeydi.

 

Bölüm sonu

 

VEEE MUTLU SON sjjsjsjs şaka şaka

 

Nilsu'm 🤧

 

Nasıldı?

 

Şey evde patladı 👉🏻👈🏻 ve Nilsu'da içindeydi 👉🏻👈🏻 nasıl kurtulacak

 

Acaba sağlam kurtulacak mı 👉🏻👈🏻

 

Ayaz ve Nilsu sahnesi yazarken ağlamak istiyorum

 

Diğer bölümde görüşmek üzere 🙈❤🦋

 

 

Loading...
0%