Yoklama bittikten sonra fizik hocamız Nur hoca kendini tanıtmıştı. Daha sonra Gülay' ın bize getirdiği testlerden sınıftakilerin yapamadığı soruları çözmeye başladı. Birkaç soruyu çözdükten sonra tahtaya geçip konuyu anlatmaya başladı.

Hocanın tahtaya yazdıklarını deftere geçiriken arka sıradakilerin bizim hakkımızda konuştuğunu duyuyordum. Onları umursamayıp derse odaklandım. 40 dakikanın ardından zil çalmıştı. Hoca sınıftan çıktıktan sonra biri "Demek karıştırılan üçüzler sizsiniz." dedi.

Ben sessiz kalırken Berk soğuk bir sesle cevap verdi. " Bir sorun mu var?" Arkamı dönüp ona baktım. Çocuk omuz silkti. "Hayır. Banane sonuçta." "Selam millet!" Melih'in sesi ile kapıya döndüm. Berk ve Ateş'e el sallayıp yanıma geldi.

"Best kuzenim kalk okulu gezdireceğim." deyince Ateş hemen oturduğu yerden bağırd. "Dün bana best kuzen diyordun." Melih şaşkın bir şekilde eliyle ağzını kapattı. Daha sonra "Kuru iftira. Ben en başından beri best kuzenim Nilsu demiştim." dedi.

Ben bu haline gülerken Ateş ve Berk ayağa kalktı. Sınıftakiler ise sessizce bizi izliyordu. Melih kolumdan tutup ayağa kaldırdı. Koluma girip sınıftan çıkarınca Berk hızlı adımlarla yanımıza gelip beni kendi yanına çekti.

Berk koluma girince Melih homurdandı. Ateş gülüp "Kuzen merak etme. Benden de kıskanıyor." dedi. Melih göz devirip bana döndü. "Allah ilerideki sevgiline sabır versin. Bununla baş edilmez. " deyince ikimizde kaşlarımızı çatıp "Ne sevgilisi? " dedik.

Berk'ten önce davranıp " Benden uzak dursun. Ben sevgili ile uğraşamam. Kariyer odaklı ilerliyorum. Doktor olacağım. Emekli olunca da dünya turuna çıkacağım. Bekarlık sultanlıktır." dedim.

Melih burun kıvırıp "Sıkıcısınız. " dedi ve Ateş'in omzuna kolunu attı. İkisi önden yürürken "Hızlı olun bu katı bari gezdireyim." dedi.Berk ile yürürken koridordaki öğrencilerin gözleri bizim üstümüzdeydi.

🦋

5. Derse girmiştik. Melih bütün tenefüslerde yanımıza gelip okulu gezdirmişti. Spor salonu ve resim odası vardı. En sevdiğim yerler bunlar oldu. Özellikle resim odasına bayıldım. Saatlerce orada kalabilirim.

Sıra arkadaşım Nisa ise sessiz biriydi. Biraz sohbet etmiştik ve iyi birine benziyordu. Samimi bir şekilde bana yaklaşıyordu. Sevmiştim. Bu dersten sonra öğle arasıydı ve dersimiz matematikti ve en nefret ettiğim konu olan fonksiyonları işlerken oflamamak için zor duruyordum.

Zil sesini duyunca rahat bir nefes verdim. Sonunda bitmişti. Matematik dersini çok severim ama bu konudan nefret ederim.

Nisa bana dönünce bende ona baktım. "Yemekhaneye beraber gidelim mi ?" Gülümsedim. " Olur." İkimiz ayağa kalkınca Berk ve Ateş'e haber vermek için yanlarına adımladım. " Yemekhaneye Nisa ile gideceğim. " Berk gülümseyip "Taman kelebeğim." dedi. Ateş ise gözlerini kısıp "Kimseye karışma. Sana bir şey diyen olursa direkt abine haber ver." dedi ve göğsünü kabarttı.

Göz devirdim. "En son sana haber vereceğim kesin." dedim ve Nisa'nın yanına geçtim. Normalde kavga eden biri değilim. Hatta hiç etmem ama geçen sene eve giderken üç kişi önümü kesip saçma sapan laflar söylemişti. Tek olmam kötüydü ama 14 yaşımdan beri dövüş kurslarına gitmem ise avantajdı.

Onlarla kavga ederken Berk ve Ateş'te gelmişti. Berk ve ben çocukları döverken Ateş ayakkabı ile birini kovalıyordu. En sonda dayak yemişti zaten. Dayak yediği içinde Berk evde ona 1 hafta temizlik cezası vermişti.

Nisa ile yemekhaneye girip yemeklerimizi aldık. Boş bir masaya geçince direkt suyumu içtim. Tam yemeğe başlayacakken ileride oturan kişiyi görünce gözlerimi devirdim.

Onu gördükçe sinirim artıyordu. Sinirle çatalı yemeğe batırınca Nisa "Ne oldu ? Neye sinirlendin?" dedi. Arkasını işareti ettim. "Onu görünce sinirleniyorum." Nisa arkasını dönüp gösterdiğim kişiye baktı.

Önüne dönüp "Ukala, egoist şey. Kızların onda ne bulduğunu anlamıyorum. Herkes onunla konuşmak istiyor. Numarasını almak için türlü oyunlara giriyorlar. Saçmalık. " dedi ve yemeğini yemeğe başladı. O gün neden öyle davrandığı anlaşıldı. Kendini beğenmiş pislik.

Nisa ile yemek yiyip sohbet etmeye başladık. Bana gülümseyip "Çok samimisin. Açık söylemek gerekirse böyle olduğunu düşünmemiştim." dedi.

"Nasıl yani?"

"Şu dizilerdeki gibi. Yani bu okuldaki zengin aile çocukları diğerlerini küçümser. En büyük örneği Gökmen ve tayfası. Müdür bu konuda çok katıdır. Her zaman herkesin eşit olduğunu söyleyip küçümseyen ya da kavga edenlere ceza verir. Tabi çoğu kişi bundan bir şekilde sıyrılır." Anladım anlamında kafamı salladım. "Sende çok samimisin. İstanbul' da kimse benimle konuşmazdı ama sen hemen tanışmak istedin. Geldiğim okulda biraz bahsettiğin gibi. Açıkçası bu yüzden bende arkadaşlıktan uzak duruyordum ama biri benimle konuşmak istese de konuşurdum." diye açıklama yaptım.

"Ooo kimleri görüyorum." Gökmen'in sesi ile ona döndüm. Yanında iki arkadaşı ile ayakta duruyordu. "Gerçekten de hemen uyum sağlamışsın. " deyip Nisa'ya kısa bir bakış attı. "Hem de eziklerle." deyince ayağa kalktım. Nisa'ya dönüp "Sınıfa çıkalım mı ? Buranın havası değişti." dedim.

Başını sallayıp ayağa kalktı. Gökmen'in öyle konuşması onu üzmüştü. "Vay vay vay. Havalara bak. Onunla oturmaktan utanmıyor musun ?" Bu sefer yanındaki siyah saçlı arkadaşı konuşmuştu. Gökmen ve diğeri ise gülmüştü.

Nisa'nın koluna girip "Hayır. Aksine sizin yanınızdan durmaktan utanıyorum. Bir daha görüşmeyelim." dedim ve yanlarından ayrıldım. Sınıfa çıkarken "Niye sessiz kaldın ki ?" dedim.

Nisa sıkıntıyla ofladı. "Artık onlara cevap vermekten yoruldum. Zaten konuşup konuşup gidiyorlar. " Bana bakıp gülümsedi. "Teşekkür ederim. Yani yanımda durduğun için. Genelde onların tarafına direkt kayarlar."

Durup "Teşekkür etme. Arkadaşım dururken o gereksizlerin yanına mı gideceğim ? " dedim. Kocaman gülümseyip bana sarıldı. Bende ona sarıldım.

"Berk aldatılıyorsun." Melih'in sesi ile ayrıldık. Berk, Ateş, Melih ve iki kişi yanımıza gelmişti. Berk göz devirdi. "Kuzen falan demem döverim seni." Bu haline güldüm. Ateş "Sınıfa çıkıyorum demeyin. Daha 20 dk var. Hadi kantine gidelim. Size kahve ısmarlayacağım." dedi.

Berk omuz silkip "Tamam." demişti. Diğerleri de onaylayınca Nisa " Ben sınıfa gideyim. " deyince koluna girdim. "Nisa da kabul etti. Hadi gidelim." Tepkime tebessüm etmişti.

Yürürken Melih arkadaşlarını tanıttı. Siyah saçlı , kahverengi gözlü olan Murat. Kumral ve ela gözlü olan da Sinan.

İkisi de Melih gibi eğlenceli tiplerdi. Hatta Murat "Turuncu kafa ve sarı kafa. Tanıştığıma memnun oldum. Boş gezenler grubunun yeni üyelerisiniz." deyip bizimle yumruk tokuşturmuştu.

Grubun ismini tabikide Melih koymuştu. Melih , Nisa'ya dönüp " Ben seni hiç görmemiştim. Yeni mi geldin?" dedi. Nisa "Hayır. Genelde sınıfta olduğum için olabilir." diye mırıldandı.

Kantine girince Melih " Olabilir. Neyse artık her tenefüs dışarıda olursun. " dedi. Ateş ve Melih kahve almaya giderken biz uzun bir masaya geçtik. Yanımda Nisa ve Berk varken karşımda Sinan vardı. Murat baş köşeye geçmişti.

🦋

"Ben kazandım." Sinan'a ters ters bakıp kahvemden içtim. Ateş ve Melih kahveler ile gelince sohbet etmeye başlamıştık. Daha sonra Murat ve Sinan taş kağıt makas oynayamaya başladı. Kazanan Sinan olmuştu.

Kazanan istediği bir şeyi yaptıracaktı. Ben ve Melih'te oynadık ve ben kazanmıştım. Şimdi de Sinan'a karşı kaybettim. Sinan gülüp "Tamam tamam. Son bir kez. Bu sefer son ama." dedi.

Gözlerimi kısıp öne eğilip oyun moduna girdim. Aynı anda taş kağıt makas yaptık. Yine kaybettim.Sinan gülerken kantin girişine baktım. Gökmen buraya bakıyordu. Daha doğrusu ben ve Sinan'a.

Ona bakmayı kesip Sinan'a döndüm. "Şimdi ben kaybettim ya. Sen ne istiyorsan Melih yapacak." dedim.Nisa ve Berk dediğime gülmüştü.

Melih şaşkınca bakıp "Ben ne alaka ya ? Ben burada sessizce oturuyordum." dedi.Bu haline güldüm. Sinan sırıtıp "Benim için hava hoş. Hem Murat hem Melih...Gün intikam vaktidir." dedi.

Ateş gülüp "Berk , Nisa ve ben olgunca davranıp oyuna katılmadık." dedi.Berk ayağa kalkıp "Aynen kardeşim. Asla Nilsu'ya benimle de oyna diye yalvarmadın." dedi. Ateş somurtup "Bir kere de bozma be !" diye isyan etti. Kantinden çıkıp sınıflarımıza doğru yürümeye başladık. Melih, Sinan ve Murat aynı sınıftalar ve eşit ağırlık bölümündeler. Diğerleri kendi sınıfına girince bizde kendi sınıfımıza girdik.

🦋

"Senin benimle derdin ne ?" Ateş'in Egemen'e bağırması ile kahkaha attım. Egemen elindeki bardağı masaya koyup "Portakalım seni çok seviyorum. O yüzden." dedi.

Ateş yüzünü kurutup Egemen'e ters ters baktı. Buz gibi suyu Ateş'in yüzüne atmıştı.

Evde dördümüz tek vardık ve Egemen'de bizi alıp mutfağa getirmişti. Akşam yemeğini bugün beraber yapacakmışız. Tabi Egemen daha çok bize bulaşıyordu. Berk ile sebzeleri doğrarken Ateş ve Egemen'de tatlı yapmak istemişti.

Biz et sote, pirinç pilavı ve salata yapmaya karar vermiştik. Egemen ise çikolata soslu muhallebi yapmaya karar verince Ateş ile kolları sıvayıp aşçı moduna geçmişti bile.

Egemen buzluktan sarma, içli köfte ve börekte çıkarmıştı. Yaklaşık iki saat sonra bütün yemekler hazırdı. Egemen elini beline koyup "Çok yoruldum ya. Bende olmasam hiçbir şey yapamayacaktınız." deyince Ateş şaşkınca ona baktı.

"Tek yaptığın çikolata sosunu karıştırmak." Egemen üstündeki önlüğü çıkarıp ona attı. Berk'in yanına geçip kolunu omzuna attı. "Sen sus portakal. Hem annemler nerede kaldı ya? Bu kadar geç gelmezlerdi."

"Egemen ?" Çağla Hanım'ın sesi ile hepimiz kapıya döndük. Demir hariç herkes oradaydı. "Siz ne yapıyorsunuz?" Toprak sormuştu.

"Yemek yaptık. Annem geç geleceğiz demişti. Fatma teyze de bugün yoktu. Bizde yemek yaptık. Ayrıca çok marifetli oğlunuz tatlı da yaptı." diye böbürlendi. Batuhan hemen "Sakın tatlıyı yemeyin." dedi.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Egemen , Berk'ten ayrılıp "Sana yapmadın zaten. Kardeşlerime yaptım. Git ağla. " dedi. Ateş dediğine gülmüştü.

"Siz yemekleri yaptığınıza göre Batuhan , Toprak sizde sofrayı kurun." Levent Bey'in dediğine oflayıp tamam dediler. Biz mutfaktan çıkınca odaya gitmek için merdivenlerden yukarı çıktım.

Siyah eşofman ve çiçekli tişörtümü giydim. Hava estiği için hırkamı da aldım. Tekrar aşağıya inince sofrayı bu sefer içeriye kurduklarını gördüm. Demir'de gelmişti. Berk ve Ateş'in ortasına oturunca yemeğe başladık.

Aradan geçen 10 dakika sonra Levent Bey "Ellerinize sağlık çocuklar. Çok güzel olmuş." dedi. Gülümseyip teşekkür etmiştik. Egemen'in Ateş'e sataşması dışında yemek sessiz geçmişti. Yemekten sonra tatlıları yemek için salona geçince Egemen yine böbürlenip "Ben ve Ateşli portakal yaptık." dedi. Dayanamayıp güldüm. Diğerleri de gülünce Demir "Çocuklara tuhaf tuhaf isim takmasana." dedi.

Batuhan "Bunlar nasıl aklına geliyor ikizim?" diye sorunca Egemen "İşte o da benim sırrım ikizim." dedi ve göz kırptı. Biz gülüp sohbet ederken kapı büyük bir gürültü ile çaldı.

"Yine Melih geldi ." Berk'in dediğini herkes onaylamıştı. Yine abilerini sinirlendirmiş olmalı. Toprak ayağa kalkınca bizde kalktık. Bahçeye çıkınca Toprak kapıyı açmıştı ve biz Melih'i beklerken eli silahlı yaşlı bir adam içeriye girmişti. Ardından da iki genç adam daha.

Berk ve Ateş direkt beni arkalarına alırken Levent Bey öne çıktı. "Ahlas ağa ! Evime böyle giremezsin." diye bağırdı. "Duydum ki çocukların karışmış. O kızının yaptığı şeyi unutmadım." deyip silahı Levent Bey'e doğrulttu.

Nefesim kesilirken Toprak, Demir ve o iki adam da silahlarını birbirine doğrultmuştu. Onların da mı silahı vardı ?

Berk elimi tutup "Nilsu sakin ol." diyordu. Olamıyordum. O gün gözlerimim önüne geliyordu. Nefes alamıyordum ve titriyordum. 3 yıl geçmesine rağmen unutamıyorum. Yapamıyorum.

Ateş titrediğimi yüzümü elleri arasına aldı. "Bakma oraya. Nilsu ! Baygın baygın bakma kardeşim. Nilsu ! Berk titriyor. Kriz geçirecek "Daha fazla ayakta duramadım. Yere düşmeden önce Berk ve Ateş'in beni tuttuğunu hissederken son duyduğum bağırış sesleriydi.

Bölüm sonu

Huh bitti valla jsjsjsj

Nasıl olmuş?

Umarım sevmişsinizdir :)

Gökmen?

Nilsu ve Nisa ?

Melih ve tayfası??

Egemen ile yemek macerası??

Son sahne??

Nilsu bebeğimizin küçük (!)bir travması var da 👉🏻👈🏻

Neyse bir uyarıda bulunayım! Ay Nilsu'yu hemen biri ile shiplemeyin sjsjjs sonra diğer kurgumdaki gibi kargaşa çıkıyor:(

Biraz bekleyin ;) daha hiçbir şey belli değil canlarımmm

Neyse en sevdiğiniz sahne??

Diğer bölümde görüşmek üzere:)♡