
Hello babyler naber?
Uzun bir bölüm oldu hemen sizi yolcu edelim byss
Boooooolca yorum yapmayı unutmayınnnnn
🎤Redd - Șimdi Seni Bulsam🎤
********
Haftalar önce...
Deniz'den...
Saniyeler dakikaya dönüșürken kıstığım gözlerimle Kaan'a bakmaya devam ettim. Bana gerçekleri anlatmak istemediği her hal ve hareketinden belliydi fakat benim de onu rahat bırakmayacağım barizdi.
Dilini dudaklarının üzerinde gezdirdikten sonra sıkıntılı bir nefes aldı. Bir kaçıșı olmadığını sonunda fark edebilmiști.
"Bu katil ile olan bağlantın ne?" diye sorduğumda elimi dizinin üzerindeki titreyen elinin üzerine koydum. Șașkınca dudakları aralanmıș bir șekilde bana dönerken ona tebessüm ettim.
Rol yapması ne de zordu!
"Lütfen, anlat hadi." dedim bir kez daha. Yüzüme bakmaya devam ederken "Bundan 4 yıl önce," diyerek söze bașladı.
"Bir kız arkadașım vardı. 11. Sınıftaydık. Onu çok seviyordum," bunları söylerken arada bana bakıyor, tepkimi analiz ediyordu. Cidden onu kıskanacağımı falan mı zannediyordu?
"Bunu seninle konușmak ne kadar doğru bilmiyorum. Ama onu çok sevdim ben. Çok așıktım ona. Senin gibi koyu kahve gözleri vardı." yanlıș bir șey söylemiș gibi yüzünü burușturdu. Hemen toparlandı.
"Bir gün Dila dıșarıdaymıș. Dila kız arkadașımdı bu arada." Allah Allah, bunu akıl edemeyecek kadar salak mıydım ben?
"Gece yarısı bir iși çıkmıș. Bu arada Dila yanımda değildi. Biz İstanbul'da yașıyoruz ama o İzmir'de yașıyordu." çok fazla gereksiz detay veriyordu. Onun sevgilisinden bananeydi!
"O zamanlar yakın olduğum bir kuzenim vardı. O da İzmir'de yașıyor. Onu kardeșim olarak gördüğüm için her șeyimi ona anlatıyordum. Bu yüzden Dila'yı da biliyordu."
"Dila bir gece yarısı dıșarı çıkınca bir iki tane sarhoș piç onu takip etmiș," elimin altındaki elinin hatta tüm vücudunun kasıldığını hissettim. Onunla birlikte ben de kasıldım ama belli etmemeye çalıștım.
Onun için değil de genç bir kızın, hatta bir kız çocuğunun yașadıklarını düșündüğüm için gerildim.
Anlatmaya devam etti. "Bir köșede sıkıștırmıșlar. Ona," derken duraksadı. Yukundu fakat ben yutkunamadım. "Dokunmușlar mı?" diye soran kiși bendim. Sesim sandığımdan kısık çıkmıștı.
Korkulu bekleyișimi kafasını iki yana sallayarak sonlandırdı. "Hayır, Allah'ın iși ya, o kuzenimi Allah göndermiș valla. Dila'nın çığlıklarını duyunca gitmiș oraya. Çekip çıkarmıș oradan."
Rahat bir nefes verdim. Șükürler olsun, diye geçirdim içimden.
Birkaç saniye süren sessizliğimizi bölen kiși bendim. Duygusallığı bir kenara bırakarak asıl konumuza döndüm. Hatta aklıma yeni gelen bir bilgiyle hızla Kaan'a baktım. "Yani bu sapık senin kuzenin mi?"
Kafasını utançla yere eğdiğinde sorumun cevabını almıș oldum.
"O olay olduğunda Dila bir süre kendine gelemedi. Olayın șokuyla aynı șehirlerde olamadığımız ve o an onun yanında olamadığım için beni suçladı, sonra birden benimle konușmayı kesti."
Kașlarımı çattım istemsizce. O an yașadığı șeyleri anlayamazdım hatta tahmin bile edemezdim ama suçu Kaan'a atması çok saçmaydı.
Takıldığım yer cidden bu mu? Kendine gel Deniz Ișık. Bu herifin iyiliğini düșünmeyi bırak. O senin kardeșine zarar verdi. Ekin'e zarar verilmesine göz yumdu. Onun iyiliği yerine ölüm șeklini düșünmeye bak.
"Her ne kadar Dila benden ayrılmıș olsa da Arkın'a, Arkın benim kuzenim, bir can borcum vardı."
Lafını "Siktir," diyerek bozdum. Ekin'in aksine asla küfür etmezdim ama bu durumda ne diyeceğimi cidden bilemiyordum. Sinirle elimi elinin üzerinden çektim ve bir hıșım oturduğum banktan ayağa kalktım.
"Ve o Arkın Ekin'e așık olduğunda ona sözde "can borcun" olduğu için Ekin'e yaptıklarını görmezden mi geldin?" susarak beni haklı çıkarması beni hiç ama hiç mutlu etmiyordu.
Öfkeyle ona tepeden bakarken ellerini dizlerinin üzerinde kenetlemiș ve sol bacağını stresle salladığını gördüm.
"Mecbur," lafını sertçe kestim.
"Siktir oradan hiç de mecbur değildin. Kaan, sen ne kadar," bu sefer lafımı kesen kiși oydu.
"Anlamıyorsun. Benden 4 yaș büyük olmasına rağmen küçüklüğünü hep beni koruyarak geçirdi! Küçükken fazla çelimsiz bir çocuktum. Sokak serserilerinden ya da arkadașlarımdan hep dayak yerdim. O gelip beni korurdu. Ben Çağrı'dan çok onunla vakit geçirirdim. Çağrı'ya anlatamadıklarımı ona anlatırdım. Üstüne üstlük sevdiğim kızı da kurtardı. Daha sayamadığım birçok șey var. Tüm bunların yanında benim onun için yaptığım tek șey bu!"
Konușurken bazı yerlerde bağırmıș ve etraftaki gözlerin bize dönmesine neden olmuștu. Gözleri dolmuștu ve birkaç yaș dökmüștü. Yüzü kıpkırmızı olmuștu.
Dehșet içinde ona bakarken dudaklarım aralandı. "Bir de," kelimelerimi toparlamaya çalıșırken öfkeyle dolmuș olan ela gözlerine baktım. Onun karșında kendi kriterlerimi çok fazla çiğnemiștim. Asla bu kadar bocalayan birisi değildim.
"Bir de yaptığını savunuyor musun?"
Bir șey demek yerine ișaret parmağını havaya kaldırarak bana doğru salladı. "Yine olsa yine yaparım!" derken dișlerini fazlaca sıkmıș adete gıcırdatmıștı.
Bu duyduklarım bile kulaklarımı koparma isteğimi körüklerken içimden bir ses daha yeni bașladığımızı söylüyordu.
___&&___
Ekin'den...
Günümüzden 3 gün sonra...
3 gün geçmiști.
Arkın ile geçirdiğim zaman tam olarak 3 gündü. Telefonumu bana vermiyordu, bu yüzden ne Çağrı'dan ne de diğerlerinden haberim vardı.
Çağrı'nın canı cehennemeydi.
Șu 3 gün boyunca çok düșünmüștüm. Zamanla Çağrı'ya olan öfkem yavaș yavaș yok olmuștu. Kendimce onu da anlamaya çalıșıyordum.
Mantıklı gerekçeler ürettikçe beynimin ona karșı olan öfkesi azalıyordu. Ama kalbimde hala soğumamıș bir kırgınlık vardı.
Bir tarafta kardeși, diğer tarafta sevgilisinin olduğu bir kefede o kardeșini seçmiști.
Bunun için asla onu suçlamıyordum çünkü aynı seçenek bana verilseydi ben de kardeșimi seçerdim.
Kardeșim yoktu belki ama yine aynı seçeneğin bir tarafında Çağrı, bir tarafında Begüm olsaydı ben Begüm'ü seçerdim.
Bu düșünce onu anlamamı sağlasa da kalbime söz geçiremiyordum. Aynı zamanlarda hem annem, hem de Çağrı'dan kalbime bir darbe almıștım. Yetmezmiș gibi Deniz ile de arkadașlığımı bitirmiștim.
Bir kez olsun o kadar olay olmușken yanıma bile gelmemiști. Onun için o kadar mı değersizdim ben? Soğuk bir yapısı olduğunu biliyordum hatta bu huyundan ötürü okulda bizden bașka arkadașı yoktu ama bu kadarı çok fazlaydı.
Acaba Deniz Kaan'ın aslında onu kullandığını biliyor muydu?
Oturduğum koltuktan aklıma gelen bir düșünceyle neredeyse yere düșüyordum. 3 gün önce otel odasında Deniz'in bana söylediği bir cümle bir anda kafama dank etti.
"Çevrene dikkat et Ekin. Özellikle en yakınındakilere."
"Siktir!" diye bağırdım aniden. Arkın evde değildi fakat tüm kapı ve pencereleri üzerime kilitlemiști. Ayrıca eve yerleștirdiği küçük kameralardan beni izleyeceğini söylemiști.
Artık ormanda interneti nereden buluyorsa!
"Siktir!" dedim bir kez daha. Zihnim sürekli birçok olayı bir araya getirerek kafamı karıștırıyordu. Deniz o cümleyi söylerken aslında Çağrı'yı kast etmiș olabilir miydi?
Deniz'de mi Çağrı'nın katili bildiğini biliyordu?
Deniz'de mi bana bunu söylememiști?
Düșünceler aklımda cirit atarken bașımın döndüğünü hissettim. Destek almak istercesine koltuğun kenarını kavradığımda ahșap kapının gıcırtısı doldurdu içeriyi.
Arkın'ın bir eli kapıyı kavramıșken diğer elinde karıșık çiçeklerden olușan bir demet duruyordu. Göz göze geldiğimizde ela gözleri kısıldı. Șüpheyle bana doğru adımlarken kapıyı ardından kapadı.
"Defne?" diye seslenerek yanıma geldi. Buraya geldiğimden beri bana hep bu ismimle sesleniyordu. Bu ismimi nereden öğrenmiști bilmiyordum fakat sürekli bunu söyleyerek sanki benim bu isme layık olduğumu hatırlatıyordu.
En azından șimdilik.
Tamamen önüme geldiğinde bu sefer "Sevgilim?" dedi. Karșımda durdu. Çağrı'ya kıyasla boyu daha uzundu. Bu yüzden kafamı kaldırmam gerekti.
"Ne oldu? Neden bağırdın öyle? Sesin așağıya kadar geliyordu." sağ elinde tuttuğu çiçekleri aramızda kaldırdı. "Bak, senin için topladım." diyerek bana uzattığı sırada boștaki eliyle de çıplak koluma dokunmaya çalıștı fakat bir adım geri çıkarak bunu engelledim.
"Yok, bir șey." dedim çatılan kașlarına bakmamaya çalıșarak. "Yanlıș duymușsun."
Yüzüne bakmak yerine ayaklarına bakıyordum. Yine bu havada bot giymiști. Oysa ben onun tișörtlerinden birisini giymiștim.
"Ben ne duyduğumu gayet iyi biliyorum." dedikten sonra bir adım atarak benim açtığım boșluğu azalttı. "Bana yalan söyleme."
"Söylemiyorum," dedim anında. "Sen kafamda kuruyorsun, bir șey demedim ben."
"Pișman mısın yoksa?" dediğinde sesi kısılmıș ve elindeki demedi sıkmıștı. Bir șey demezken aklına bir șey gelmiș olacak ki sesi derin ve ürkütücü bir hal aldı.
"Onu mu düșünüyorsun yoksa? Șimdi onunla mı olmak isterdin?" dediği an dakikalardır yerde olan bakıșlarım anında yüzünü buldu. Șașkınlıktan dudaklarım aralanmıșken "Ne, hayır!" dedim hiç beklemeden.
Cümlemi tamamlamla birlikte yanağımda bir sızı hissetmem aynı anda oldu. Bașım omzuma düșerken yanağımı ısırmıș olacağım ki ağzıma kan tadı geldi.
Bana tokat atmıștı.
"Yalan söylüyorsun!" diye öyle yüksek sesle bağırdı ki bir an yanağımdaki acıyı unuttum.
"Sen de herkes gibi bana yalan söylüyorsun! Doğruyu söyle, onunla mı olmak isterdin șimdi? Sana ihanet eden o herifle?"
"Arkın," demiștim ki yüzüme attığı çiçeklerle lafım yarıda kaldı. "Kes sesini! Sen de aynısın, sen de yalan söylüyorsun!" diyerek uzaklașmaya bașladı. Kapıdan çıkıp gitmesine rağmen hala aynı șeyleri tekrarlayan sesini duyabiliyordum.
Bense yüzümde hissettiğim acıyla gerisinde kalmıștım. Attığı çiçeklerin gövdesinde dikenler olmalıydı ki yüzümü çizmiști. Elimi yanağıma götürdüğümde parmaklarıma bulașan ılık sıvı bunun kanıtıydı.
Ben bir sinir hastasıyla aynı evi paylașıyordum. Hem de kendi ayaklarımla gittiğim bir akıl hastasıyla.
___&&___
İlahi bakıș açısı...
Aynı gün.
Elindeki çiçek buketiyle hastane koridorunda adımlayan Talha'nın hareketleri aceleciydi. Gözaltları uykusuzluk ve yorgunluğun etkisiyle morarmıș, gözleri kızarmıștı.
Zeliș'i, Su Perisi'ni hastaneye nasıl götürdüklerini hatırlamıyordu. Hastaneye geldikleri an Zeliș'i ameliyata almıșları. Bir iki saat degil, saatler sürmüștü. Așık olduğu kız saatlerdir bıçak altındaydı.
Ameliyattan sonra durumunun iyi olduğunu söyleyerek normal odaya almıșlardı. Fakat bir sorun vardı. Talha, sorunun ne olduğunu öğrendiğinde çok kötü olmuștu.
Kendisi için değildi. Asla değildi. Bunu Zeliș'e nasıl söyleyecekti?
Zeliș'in yumurtalıklarında iç kanama olmuș ve doktorlar kanamayı durduramamıștı. Söylediklerine göre çok fazla darbe almamıș olmasına rağmen hassas noktalara gelen yumruklar iç kanamaya sebep olmuștu.
Zeliș'in yumurtalıklarını almıșlardı.
Zeliș bir daha asla anne olamayacaktı fakat henüz bunu bilmiyordu.
Talha Zeliș'i bulduklarındaki halini hatırladıkça yumruklarını sıkıyordu. Òyle ki elindeki buketi sarmalayan kağıt parçasından hıșırtı sesleri geliyordu.
Zeliș'in bașından bir an bile ayrılmamıștı. Aynı șekilde Caner'de. Onların dıșında herkes otele gitmiști fakat arada geliyorlardı.
Çağrı ise, yoktu. Hiç gelmemiști. Ekin'de öyle. Neden gelmemișlerdi ki? Zeliș Ekin için değerli değil miydi hiç?
Sadece 5 dakikalığına hastaneden ayrılmıștı. O anda da Caner aramıștı onu. Demiști ki, "Zeliș uyandı."
Talha bir șey demeden telefonu kapatmıștı. Bir koșu gidip en yakın çiçekçiden çiçek almıștı. Arada Yıldız teyzenin ziyaretine geldikleri için hastanenin çevresine hakimdi.
Papatya almıștı sadece. Çünkü öyle hissettiriyordu. Herkes için normal, klasik bir çiçek ama bakabilene dünyanın en güzel șeydi. Talha, onu görebilenin sadece kendisi olmasını istedi.
Sonunda odanın önüne geldiğinde önce bir soluklandı. Saçlarını dağıttı. Terleyen avuç içlerini pantolonuna sildi. Telefonunun ekranından kendine baktı. Gözlerini gördüğünde yüzü düștü. "Boka dönmüșüz iyice, kız gördüğünde benden korkacak." diye kendi kendine söylenirken bedenini bir stres kapladı. Ya onu beğenmezse?
Neyse, diye geçirdi içinden. O iyi olsun da ben boka da benzerim, diye de geçirdi sonra kendine kızarak kapıyı tıklattı. Gel, komutunu beklemeden içeri girdi.
Gözleri ilk olarak Zeliș'e iliști. Göz göze geldiklerinde dondu kaldı. Kahve gözleriyle kendi kahveleri bulușunca yutkundu. Fakat o gözleri dolu görmek bir kez daha yutkunmasına neden oldu. Neden ağlayacak gibi bakıyordu?
Caner Zeliș'in yatağında oturuyordu ve onun da gözleri Talha'ya döndü. Talha tamamen odanın içine girdi ve kapıyı kapattı. Pürüzlü sesini düzeltmeye çalıșarak "Șey," dedi. Sonra boğazını temizledi. "Girebilir miyim?"
Anında "Hayır!" dedi Caner. Talha ne yapacağını bilemez bir șekilde ona baktı. Talha'nın elindeki çiçekleri gören Zeliș, abisine dönerek "Abiciğim," dedi. Sonra abisinin tuttuğu elini çekerek "İyiyim ben, lütfen." dedi.
Caner'in bakıșları kardeșine döndüğünde sıkıntılı bir nefes verdi. Kardeșinin bakıșlarına dayanamadığında da kafasını salladı. Uzanıp Zeliș'in alnına bir öpücük kondurdu ve Talha'ya ters bir bakıș atarak odadan çıktı.
Talha ya sabır, der gibi kafasını kenara burduktan sonra Zeliș'e döndü. Aynı anda Zeliș'in gözünden süzülen bir yașı görmesiyle kașları çatıldı. Zeliș anında serum bağlı elini kaldırarak yașı yok etti.
Talha aldırmamaya çalıșarak Zeliș'in yanına gitti. Ona baktıkça gözleri titriyordu. Șimdi o da șuraya oturup hüngür hüngür ağlayacaktı.
"Oturabilir miyim?" diye çekinerek sordu. Zeliș anında kafa salladı. Talha yatağa oturduğunda o da doğrularak sırtını yatak bașlığına dayadı. Dikișleri canını acıttığı için inlemesini gizleyememiști.
Talha panikle ayağa kalktığında Zeliș ona döndü. "Ne yapıyorsun kızım? Yeni ameliyattan çıktın sen. Niye doğruluyorsun? Uzan sen yere otururum ben." dedikten sonra oturmak için bacaklarını büktü. Zeliș șașkınca ona bakakaldı.
"Dur!" dedi üzerindeki șașkınlığı atabildiğinde. "Bir șey olmadı, sadece bir anlığına canım acıdı. Sorun yok."
Talha dikleștiğinde inanamayan gözlerle ona baktı. "Sorun da bu ya zaten. Senin canın acıyorıyor." Zeliș utançla gözlerini kaçırdı. Dilini ısırdı.
Talha gidip tekrar yatağa oturdu. Zeliș ona bakmıyordu. "Özür dilerim. Tüm bunları yașadığın için, yanında olamadığım için." artık onun da gözleri dolu doluydu.
Zeliș hızla ona döndü. "Ne, neden özür diliyorsun? Senin suçun değildi." Talha yutkunmak istedi fakat canı acıdı. Gözleri Zeliș'in yara içinde kalan yüzüne iliști. Onun eline bir kıymık batacağına keșke beni dövseler, diye geçirdi içinden.
"Yanında olamadım." dedi Talha utanarak. Onun suçu olmadığını biliyordu ama kendisini suçlamayı engelleyemiyordu.
"Ben istemedim." diyerek ona baktı Zeliș.
"Artık istiyor musun ki?" diye sordu.
Zeliș ilk bașta bir șey demedi. Talha cevabını aldı fakat bu canını acıtmadı. Zeliș bu haldeyken onun canının acımaya hakkı yoktu.
"Keșke bana o gün gitme, demeseydin Zeliș. Neden dedin ki?" belki bunları konușmak için doğru zaman değildi fakat orada neler yașadığını sormak istemiyordum. Daha yeni ameliyat olmuștu ve yașadıkları tazeydi.
"Anlamadım," dedi kısık bir sesle ama anlamıștı.
"Eğer o gün bana engel olmasaydın ben seni sevmeyi bırakacaktım. Ama sen bana gitme, dedin. Seni sevmeyi zaten bırakamazdım da sen onu söyledikten sonra hepten așık oldum sana. Șimdi sen bu haldesin, canın yanıyor ama yemin ederim Su Perisi, benim canım daha çok acıyor."
Kalbinin üzerindeki ağırlığa anlam veremedi Zeliș. Cidden onu o kadar mı sevmiști? Kendi canı acıyacak kadar. Șu an isyan ediyordu. Haklıydı. Ona gitme, derken ne düșünüyordu ki?
Açıkçası onun tarafından sevilmek hoșuna gitmiști.
Kahretsin, bencilin tekiydim, diye içinden geçirerek kendine kızdı.
"Be-ben bilmiyordum." derken dolan gözlerinden yașlar yuvarlanmıștı. Talha'nın dudağında buruk bir tebessüm oluștu. Uzanıp baș parmağıyla Zeliș'in önce sağ sonra sol yanağındaki ıslaklığı sildi.
"Önemli değil. Sana kızmıyorum, lütfen kendine yüklenme. Belki o gün seni dinlemeyip gitseydim hep bir tarafım eksik kalacaktı. Beni sev ya da așık ol demiyorum ama seni sevmeye hep devam edeceğim, bunu bil tamam?"
Gözlerini kaçırdığında kuruyan dudaklarını yaladı. Aralarındaki sessizlik rahatsız edici bir boyuttayken aklına gelen șeyle gözleri doldu, dudakları titredi. Talha'ya döndüğünde zaten kendisini izlediğini gördü.
"Sevme beni Talha. Kendi iyiliğin için yapma bunu." dediğinde Talha bu ani çıkıșı beklemediğinden bocaladı. Zeliș ise artık kendini kasmıyor, ağlıyordu. "Senin eksik tarafını ben dolduramam. Aksine sen de bir boșluk daha yaratırım."
"Hayır," demiști ki Talha, Zeliș'in konușmasıyla lafını tamamlayamadı.
"Çocuğum olmayacak benim. Anne olamayacağım bir daha. Sevme beni Talha, ben senden bu hakkı alamam. Baba olmana engel olamam. Buna hakkım yok, anlıyor musun?"
Artık hıçkırıklarla ağlarken canının yanmasını umursamadan elleriyle yatağa birkaç kez vurdu. Bakır saçları yüzüne dağıldı. Talha bir șey yapamaz bir șekilde donup kaldı. Öğrenmiști.
Kendine geldiğinde elindeki çiçekleri rastgele bırakarak yatağa yumruk geçiren Zeliș'in bileklerini kavradı. Kalçasını hareket ettirerek daha da yaklaștı. Zeliș omuzlarını sallaya sallaya ağlıyordu.
"Bana bak." dedi sakin bir sesle. Zeliș onu dinlemedi. Talha bir eliyle Zeliș'in yüzünü kapatan saçları çekti. Günlerdir taranmadığı için fazla kabarmıșlardı.
Bir kez daha "Bana bak." dedi. Zeliș bu sefer ikiletmedi. Bulanık gören gözlerini açtı. Talha'yı gördü ilk. "Hiç önemli değil," dedi Talha. Gülümsedi. Canı yanıyordu ama belli etmemeye çalıștı. "Yemin ederim hiçbir önemi yok. Asıl sen olmazsan eksik kalırım ben."
"Yalan söylüyorsun," diyerek Zeliș kafasını iki yana salladı. Hastane önlüğünü kan kaplamıștı ama farkında değillerdi. O kadar hareket sonucu dikișleri patlamıștı.
"Söylemiyorum." dedi Talha. "Bırak bir çocuğumuz olmasın. Șimdiye kadar çocuğum oldu mu da eksikliğini hissedeyim? Ama senin eksikliğini hissediyorum. Zeliha, önemli değil. Asıl sen benden uzak durdukça ben kötü oluyorum."
"İllaki isteyeceksin." derken Zeliș Talha'yı pek dinlemiyordu.
"İstemeyeceğim. Zaten masraf boșver." derken gülmeye çalıștı.
"Sen çocukları seversin ama," Zeliș sınırları fazla zorluyordu.
"Seni daha çok seviyorum."
Diyecek bir șeyler aradı ama bulamadı. Talha'nın ona nasıl baktığını gördü. Daha çok ağlamak istedi. Bunun yerine kendinden beklenmeyecek bir șey yaptı.
Bileğini kaplayan sıcaklıklardan kurtularak geriye çekildi. Sonra birden Talha'ya yanaștı. Ellerini yatağa bastırdı. Yüzünü Talha'nınkinin hizasına getirdi.
"Ben de seni seviyorum Talha." diye fısıldadıktan sonra ağır ağır dudaklarını Talha'ya bastırdı. Anın șokuyla put gibi kalan Talha kendine gelebildiğinde gözlerini kapattı ve Zeliș'i taklit etti.
Çok değil, birkaç saniye sürdü bu kısa öpücük. Ama ikisine de saatler gibi gelmiști. Kendisini ilk çeken Zeliș'ti. Utançtan yüzü kızarmıștı. Tekrar kendini yatak bașlığına yasladı.
Talha aynı pozisyonda öylece kaldı. Gözlerini bile kırpmıyordu!
Zeliș onu bu halde gördükçe daha da utanıyordu. Oyalanmak adına yatakta duran papatyalara uzandı. Burnuna götürüp kokladı. "Aaa papatya almıșsın. Çok severim!"
Talha onun sesiyle birlikte kendine gelebildi. "Evet," dedi sersemce. Zeliș'e baktı. "Papatyalar." kafasını salladı. "Papatyalar tabii."
Bu sersem hareketleri Zeliș'i daha da kızartmaktan bașka bir ișe yaramıyordu.
"Gözlerin çok çirkin olmuș," dedi birden. Neden böyle bir șey dediğini bilmiyordu. Birden demiști. Ama yalan sòylemiști. Asla çirkin değildi. Hatta güzeldi. Ona her șey yakıșıyordu.
Allah așkına ne saçmalıyordu?
Talha'nın yanlıș anlayacağını düșünerek hemen ağzını açmıștı ki Talha'nın gülmeye bașlamasıyla șașkınca ona baktı. "Sen de ağlayınca çok çirkin oluyorsun. O ne öyle, sümüklü sümüklü."
Zeliș gülmeyince panikledi. Gülüșü soldu. Aynı șekilde Zeliș'in yanlıș anlayacağını düșünerek dudaklarını araladı fakat bu sefer gülen kiși Zeliș'ti.
Bir șey demeden gülüyordu. Çok güzel gülüyordu. Talha'da güldü. Odada bu kez ikisinin kahkası yankılandı.
___&&___
Çağrı'dan...
Aynı gün.
Yoktu.
3 gün geçmesine rağmen ne Mavi'den ne de Arkın'dan bir haber yoktu. Mavi o gece nereye gitmiști?
Arkın onu kaçırmıștı.
Kahretsin, onu arabaya gitmesi için hiç izin vermemeliydim.
Günlerdir bana karșı sebepsiz bir öfke besliyordu. Özellikle arkadașını almaya gideceğimiz gün benimle hiç konușmamıștı. Ve bakıșları... Mavi gözlerinde bana karșı öyle bir fırtına vardı ki bana boğulduğumu hissettirdi.
Onun sayesinde maviyi sevmiștim fakat o gün yine maviden korkmuștum.
Eski grubumun olduğu müzik kulübündeydim. İçki içen birisi değildim ama bu kaçıncı bardağımdı hatırlamıyordum. Henüz yeterince sarhoș değildim bu sebeple olanlar hala zihnimdeydi.
Alya, Sonat, Orçun, Mustafa ve Sanem her zamanki gibi sahnedeydi. Benden sonra en güzel sese sahip olan Mustafa șarkıyı söylüyordu.
Șarkı bitip de bașka birine geçtiklerinde duraksadım. Bu șarkıyı biliyordum. Șu an tam olarak bulunduğum durumu anlatıyordu. Mustafa'nın sesi șarkıyla fazla uyumluydu.
Șarkı devam ederken ben de kendimce mırıldanarak ona eșlik ettim.
"Șimdi seni bulsam,"
"Karșımda duvar gibi sussan,"
"Bütün zehrini kussan,"
"Son bir șansım olsun isterdim."
Sözler birbirini tekrar etmeye bașlayınca yutkunarak sahneden gözlerimi kaçırdım. Karșıma boș gözlerle bakarken önümdeki içkiyi tek seferde kafama diktim ve sonra mekandan çıktım.
Öğle güneși tenimi kavururken geldiğim Kaan'ın motoruna binerek kendimi asfalt yola attım. Aklımdaki düșünceler sinirlenmeme neden oldukça gazı kökledim. Hız sınırı șu an umrumda değildi.
Normalden daha kısa sürede eve geldiğimde kapıyı yumrukladım. Kapıyı açan kișiye bakmadan merdivenleri tırmanmaya bașladım. Șiddetle Kaan'ın kapısını açarak içeri girdim.
Kaan bir elinde telefon diğer eli ensesinde bir șekilde bana döndü. Gözleri benimkilerle kesișince sıkıntılı bir nefes vererek kulağındaki telefonu indirdi.
Kafamı hayırdır der gibi salladığımda saçlarını karıștırdı. "Hala haber yok,"
Sinirle gülerek elimi duvara geçirdim. Ve bir kez daha.
"Ne demek haber yok? Ne demek haber yok Kaan?"
Kaan ne yapacağını bilemez bir șekilde bana bakarken arkamı döndüm. "Yok ben polise gidiyorum artık!" dediğim anda "Hayır," dedi.
Birkaç adım gelerek önüme geçti. "Hayır, bunu yapmayacağız."
"Senin o çok koruduğun herif benim sevgilimi kaçırdı lan! 3 gün oldu!"
"Ben halledeceğim abi. Lütfen polis olmaz."
Sinirden gülmeye bașladığımda ellerimi saçlarıma geçirerek çekiștirdim. "Diyelim ben gitmedim polise. O kız söylemeyecek mi? Kızı hastanelik etmiș lan! Gizli kalacağını mı sanıyorsun?"
Kaan'ın yüzü değișirken vücudu gerildi. Bunu düșünmemiș olduğu her halinden belliydi.
"Be-ben de mi gireceğim yani?" diye korkuyla kendi kendine fısıldadığında ne demek istediğini anlamadım. Benimle aynı renk gözlerinin dolduğunu gördüm. Bana baktı. "Polisler öğrenirse ben de hapse girerim."
Söylediklerini kısa bir süreliğine düșündügümde gözlerimi yumdum. Elbette bu gerizekalı suçlu bulunurdu.
"A-abi," diye bana baktığında gözlerimi kaçırdım. "Olacaklardan kaçamayız, belki de doğru olan budur."
Bu sōylediklerimden sonra sesli bir șekilde ağlamaya bașladı. "Abi," diyordu fakat bașka bir șey demiyordu. Gözlerimi kaçırmaya devam ederken yumruğumu sıktım.
"Annem dayanamaz." beni manipüle etmeye çalıșıyordu. Sarhoș olsam da bunu anlayabiliyordum.
Bir șey demediğimi gördüğünde bir kez daha "Abi," dedi. Aramızda aylar olmasına rağmen bana böyle demesi irademi kırıyordu. Onu korunmaya muhtaç küçük kardeșim gibi görüyordum.
Aramızdaki sessizliği Kaan'ın telefonu böldü. Ekrandaki yazıyı görmemizle birbirimize baktık. Kaan anında telefonu açarak hoparlöre aldı.
"A-Arkın?"
Sessizce onları dinledim.
"Kuzen, n'aber?"
Kaan kısaca bana baktı. "İ-iyi, sen?"
"Ağladın mı sen?"
"Hayır, sadece sesim kısık biraz."
Bir kez daha Kaan konuștu. "Ne yaptın sen Arkın?"
"Ne yapmıșım?"
"Ekin'i kaçırdın."
Arkın'ın alaylı kahkahası Kaan'la göz göze gelmemize neden oldu.
"Kuzen, çok ayıp kaçırma falan. Ben sadece benim olanı aldım."
"Siktir lan oradan!" diye patlayarak Kaan'dan telefonu aldım. Beni duymasıyla bir ıslık çaldı. "Vay vay vay. Çağrı efendi de buradaymıș. N'aber kuzen?"
"Sikerim kuzenini nerede lan o? Senin gelmișini geçmișini sikerim lan!" alaylı kahkahasını duydukça sinirden kendimi kaybedecek gibi oluyordum. Onaylamaz șekilde çift cıkladı.
"Aa öyle denir mi hiç, çok ayıp. Bak Defne burada duyuyor seni."
Tam Defne'nin kim olduğunu sorgularken onun sesini duydum. Benim Mavi'min. "Çağrı?"
"Mavi'm," dedim anında.
Hiçbir ses gelmeyince panikledim fakat yine huzur kokan sesini duydum. "Buradayım. Ve bana Mavi deme artık."
"Nerdesin güzelim?"
Birkaç saniye duraksadı.
"Senin gelmemen gereken bir yerdeyim."
"O ne demek?"
"Git demek." dedi ve ekledi. "Gelme demek Çağrı. Bana ihanet edenlerle bir ișim yok benim."
Tam bir șey demek için dudaklarım aralanmıștı ki telefondan gelen 'dıt' sesiyle öylece kalakaldım.
Mavi'nin söyledikleri yavaș yavaș zihnime dolușurken yere çöktüm. Mavi her șeyi öğrenmiști ve benden nefret ediyordu.
_____BÖLÜM SONU_____
Öncelikle ōzür dilerim.
Bu bölümü iki hafta sonra attığımın farkında bile değildim. Sanki aradan sadece 1,2 gün geçmiș gibiydi.
Neyse bir kez daha özur dilerim. Diğer bölüm daha kısa bir zamanda gelecek söz veriyorum 💕
Bu arada YouTube de 1k olmușuzzzzz 1k'ya özel bir isteğiniz var mı soru cevap vs
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.5k Okunma |
910 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |