@nisacik
|
Son mesaja görüldü atıp yatağıma girdim. Duşa girmek istesem de yorgun olduğum için vazgeçtim. Tam uykuya dalacakken odama dalan Ece yüzünden gözlerim açıldı. “Abla!” Oflayarak yatakta doğruldum. “Efendim güzelim?” Ece tatlı tatlı gülümseyerek yanıma geldi. “Ben de seninle yatıcam. Sözün vardı hem bana?” Minik bedenine yatağımda yer açarken konuşmamıştım. Zaten konuşmama da gerek kalmamıştı çünkü Ece zıplayarak yatağıma atladı. “Hadi şimdi uyuyalım!” Neşeyle çığlık atmasıyla yüzümü buruşturdum. “Evet ablacım hadi uyuyalım.” Ece de en az benim kadar yorgunmuş gibi beş dakika içinde derin bir uykuya daldı. Bense hala bana yazan o numarayı düşünüyordum. Babama akşam söyleyecektim. Öğrendikten sonra ne yapacağımı kestiremediğim için içim sıkıntı doluydu. Korkum ya abim gibi gördüğüm birisi çıkar diyeydi. O zaman ne olurdu? Babamı ve abimi tutamazdım. Yazan kişinin de yüzüne dahi bakamazdım. Ben böyle böyle düşünürken göz kapaklarım bana ihanet etti ve yavaşça kapandı.
Gözlerimi evdeki sessizliğe açmak dünyanın en güzel duygusuydu. Saate baktığımda saatin on iki olduğunu gördüm. Annemler çoktan yatmıştı. Babama numarayı yarın söyleyecektim mecbur. Hızla yataktan kalkıp banyoya geçtim. Sabah girmediğim için şimdi banyoya girdim. Dakikalarca nöbetin getirdiği yorgunluğu atmak için sıcak suyla yıkandım. Banyodan çıkıp üstümü giyindim. Üstüme kalın hırkalarımdan birini geçirip başıma da bir yazma attıktan sonra ocağa kahve yapmak için su koydum ve balkona çıktım. Parkın boş olduğunu gördüğümde aşırı sevindim çünkü geceleri karşıdaki parkta oturmak çok iyi hissettiriyordu. Tam içeriye geçecekken birinin parka geçtiğini gördüm. Dikkatli baktığımda bu kişinin Bera olduğunu gördüm. Hızla mutfağa geçip iki fincan filtre kahve yapıp dışarı çıktım. Bera bankta oturuyordu. Hemen arkasından yaklaştım. “Bö!” Bera’nın kısık sesli gülüşünü duydum. “Nasıl ya? Korkmadın mı?” Bera omzunun üstünden bana baktı. Bilmiş bir edayla sırıtıyordu. “Terliklerinin sesini sağır sultan duydu.” Ayağımdaki şıpıdık terliklerime lanet okuduktan sonra bankın etrafından dolanarak Bera’nın yanına oturdum. Kahvenin birini ona uzattım. Önce kahveye sonra bana baktı. Kahveyi elimden alırken tebessümünü bozmadı. “Teşekkür ederim.” Kahvemden bir yudum aldım. “Afiyet olsun. Sen bu soğukta beni evime bıraktın ben de için ısınsın diye kahve yaptım.” Ağzının içinde bir şeyler mırıldandı ama duyamadım. “Efendim?” Gözlerini kahveden kaldırıp bana baktı. “İyi düşünmüşsün dedim.” Tebessümle karşılık verdim. Bera birden üstündeki ceketi çıkartıp sırtıma koydu. “Banyo yapmışsın ama sadece bir hırkayla dışarı çıkıyorsun! İnanılır gibi değilsin Meva!” Attığı azarı kulak ardı ederek teşekkür ettim. “Teşekkür ederim ama sen üşüyeceksin.” Tek kaşını kaldırıp bana baktı. Ceketin kollarını kollarıma geçirdi. “Bana bir şey olmaz merak etme.” Gecenin bu saatinde neden dışarda olduğunu merak ediyordum ama sorarsam ne tepki verir bilmediğimden korkuyordum ama sormaya karar verdim. “Söyle bakalım Bera efendi bu saatte dışarıya çıkartacak neden ne?” Gözleri parktaki oyuncakların üstünde gezinirken iç çekti. “Ne sen sor ne ben anlatayım Meva.” Nedensizce içimde bir şeylerin kalbime battığını hissettim. Zoraki bir tebessümle kafamı başka yöne çevirdim. “Anladım.” Bera kafasını sallamakla yetindi. Geriye kalan 15-20 dakika boyunca sessizce geceyi dinledik. Birden Bera bana döndü. Kafasını gökyüzüne kaldırdı ve konuştu. “Sence de bu gece ay çok güzel değil mi?” Birden aklına nerden böyle bir sorunun geldiğini anlayamamıştım ama cevapsız bırakmak istemedim. “Evet çok güzel.” Bera’nın hareleri hüzünle gölgelendi. “Kötü bir şey mi söyledim?” Bera kafasını olumsuz yönde salladı. “Hayır senlik bir durum değil merak etme.” Sözleri senlik bir durum değil dese de gözleri tam tersini haykırıyordu. “Sen öyle diyorsan…” Bera yavaşça ayağa kalktı. “Ben artık eve geçeyim sen de fazla dışarda kalma. Yeni banyo etmişsin üşütürsün.” Tam ceketini çıkarıp uzatacakken eliyle durmamı işaret etti. “Kalsın sende bakışlarından belli hemen girmeyeceksin sen içeriye.” Sadece bakışlarımdan bile bir sonraki davranışımı anlaması beni şaşırtmıştı. “Müneccim mi olmaya karar verdin sen?” Elindeki fincandan son yudumunu da içip fincanı bana uzattı. “Müneccim değil de asker denmesini tercih ediyorum.” Mesleğini bilmediğim ve sormak da aklıma gelmediği için şu an şok olmuştum. “Aa sen de mi askersin?” Sadece kafasını sallamakla yetindi. “Ondan abimle sıkı fıkısınız siz.” Gülerek yanıma tekrardan oturdu. “Yok aslında abinle asker olduğumuz için sıkı fıkı değiliz, sıkı fıkı olduğumuz için ikimiz de askeriz.” Kafam karışmıştı. “Ha sen abimin beraber harp okuluna girdiği arkadaşısın?” Sorumla beraber abimin sesi sokakta yankılandı. “Ahududu banyodan duman çıkıyor ve sen parktasın?” Yakalanmışlık hissiyle olduğum yerde omzunun üstünden arkama baktım. Abim bir iki adım gerimizde elleri belinde bana bakıyordu. “Ama abi” Abim Bera’ya sarıldı. “Aması falan yok düş önüme kaçak kuş.” Abim üstümdeki ceketin kapüşonundan tutarak beni apartmana yürüttü. “Görüşürüz Bera!” Bera abimle benim bu hallerimi kahkahayla izliyordu. “Görüşürüz kaçak kuş.”
Bölüm sonu
Bir sonraki bölümde görüşürüzz:) Beğendiğiniz yerleri yazmayı ve aklınızda olup istediğiniz bir sahne varsa yazmayı unutmayınız |
0% |