@nisadolukitaplar
|
~𝐵𝑎𝑧𝑒𝑛 𝑖ℎ𝑎𝑛𝑒𝑡 𝑒𝑛 𝑏ü𝑦ü𝑘 𝑠𝑢ç𝑡𝑢𝑟 𝑏𝑖𝑙𝑖𝑛𝑚𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑏𝑖𝑟 𝑖ℎ𝑎𝑛𝑒𝑡 𝑎𝑠𝑙𝑎 𝑚𝑎𝑠𝑢𝑚𝑐𝑎 𝑏𝑖𝑟 𝑖ℎ𝑎𝑛𝑒𝑡 𝑑𝑒ğ𝑖𝑙𝑑𝑖𝑟~ Evden ilk kez çıktığım için etrafımdaki kimseyi tanımıyordum. Herkes bana bakarken ben sanki gideceğim yeri biliyor gibi yürüyordum ve bir çiçekçi gördüm evet oğlumu benden almasına rağmen çiçekleri severdim . Çünkü çiçekler bana insanların sevildiğini hissettirirdi. Gözlerim dolmadan önce ordan ayrıldım ve yürümeye devam ettim. Yolumun üzerinde bir market, kitapçı birde tamirci vardı. Sanki bu sokağa taşındığım için bunlar bana bir mesaj veriyordu. Eski evime taşınmam gerekiyordu sanki. Bu mahalle eski mahallemizin çok benzeriydi tek farkı burda bir avukat oturuyordu. Benimle irtibata geçmek için aylarca aramıştı fakat ben telefonları açmamıştım. Duyduğuma göre adı koreldi tam bir avukat ismi diye düşünmüştüm. araştırmalarıma göre bu güne kadar müvekkili olduğu kişiler hapse girmemiş karşı tarafa ağır cezalar aldırmıştı. Bu adam bana asla denk gelmemeliydi nedeni yok ama asla karşı karşıya gelmemeliydik. Birimiz adalet bekçisi iken birimiz intikam ateşiyle yanan biriydi. Bu yüzden olmazdı. Kafamdaki düşüncelerden kurtulup 45 dakikanın sonunda eve geri döndüm zamanı gelmişti. Anılarım olsada eski evime mahalleme geri dönmeliydim intikam için herseyi göze alabilirdim ölmeyi bile. Eğer konu çocuklarım ise o zaman kendi canımı hiçe sayardım mahallemde bunu bilmeyen yoktu. Herkes bu yüzden ben ve çocuklarımdan uzak durardı. 2 yıldır izini sürdüğüm bu çiçekçi beril Tezcan 49 yaşında eşi 8 yıl önce ölmüş 2 çocuk annesi bir kadın. Sicili temiz çünkü siciline benim oğlumu öldürdüğünü ısrarla reddettiği için bir şey işlenmemişti. Bundan sonra boş olması birşey ifade etmeyecekti çünkü ölüm insanın siciline değil yaptıklarına bakardı. Mahalleye döndüğümde aynı çiçekçinin okulun orda açık olduğunu gördüm. Daha taşınmadım kendi evime sadece mahalleye bakmak içindi bu ziyaret. Melisayı benden alan o zalim adam yanımdan geçerken öylece baktı bana evet oda hala yaşıyordu. En azından şimdilik. Sarp Arslan 57 yaşında 3 oğlu olan bir adam. Karısı varla yok arası bir şey bu konu hakkında birşeyler bulamadım. Sicili pek temiz değil yaklaşık 8 kere göz altına alınmış ve hepsinde serbest bırakılmış. 4 ay kadar hapiste kaldığı bilgilerine ulaştım çünkü kızım öldükten sonra araba sahibi şikayetçi olmuştu. Evet ben yerine araba sahibi şikayetçi olmuştu. İnsanları kendini bir şey sanan devlet adamlarına bırakmaktansa ortadan kaldırmak daha cazip geliyordu. Biliyorum onları öldürmem çocuklarımı geri bana vermeyecekti ama en azından yaptıklarının karşılığını alacaklardı. Son olarak küçük prensesimin ölümüne sebep olan dünyalarca ünlü bir yazar. İzabel Varol. Çok yaşlı değil sadece 42 yaşındaydı. 2 kitabı 20 farklı dile çevrilmiş ölümü bir tek Türkiye'de değil dünyanın dört bir yanında duyulacaktı anlaşılan. ~•2 hafta sonra •~ Evime taşındım evet o tuhaf avukatla karşılaşmadım. Mahalleye geri döndüğümde içimi ısıtan o eski neşesi yoktu tarif edemeyeceğim bir yanlızlık hissi ve nefret vardı. Artık zamanı geliyordu. Kim olduğumu ve neden geri döndüğümü herkes öğrenmeliydi. İlk kurbanım Nirvana için olacaktı. İzabel Varol 3 sokak ileride oturuyordu. Sanırım biraz şanslıyım çünkü çalıştığım konum sayesinde evlerde arama iznim oluyordu . Bu arada size ne iş yaptığımı söylemeyi unuttum. Ben özel harekat polisiydim. Çokça insan öldü gözlerimin önünde. Hiç biri bana başka birinin canını yakmam için ilham olmamıştı. Taki kendi çocuklarıma kadar. Hepsinin eve giriş çıkış saatlerini öğrenmek için kamera sistemim var. 10 dakika sonra evden çıktım ve arabama bindim. 2 sokak ötede arabamı bıraktım ve hızla yürümeye başladım. Evin önüne geldiğimde saat tam 23.00 olmuştu. Evin içine girmem için herhangi bir planım yoktu gerek duymamıştım tek yaşamasına rağmen evine 2 günde bir temizlikçi geliyordu. Kapının yanındaki saksının içinde bir anahtar vardı. İçeri girmem için sokak lambasının sönmesi gerekiyordu. Neden mi çünkü her bu sokak lambası bozuktu. Her sokak lambasının içinde bir gizli kamera bulunurdu . Şansıma bu sokak lambası 3 dakika'da 1 dakika sönük duruyordu. Ben bunları düşünürken sokak lambası söndü. hemen işe koyuldum. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Işıkları açmadım çünkü bu saatlerde izabel evde olmazdı. Işığı açarsam birileri birşeylerin ters gittiğini anlayabilirdi. Risk almaya gerek yoktu. Sokak lambası tekrar söndü. Camdan anahtarı saksının içine geri bıraktım. Evin içinde telefon feneriyle gezmeye başladım. Kaza gününe ait bir resim vardı. Sanırım bir hayranın önceki bir imzasından kalan fotoğrafıydı. Fotoğraf izabele kaza günü hediye edilmişti. Kızımı benden alan tarihi görmek bende öyle bir nefret olurşutmuştu ki fotoğrafı elimden düşürdüm. Fotoğrafı elimden düşürmemle sessizliğin bozulması bir oldu. saat 23.26 olmuştu. 5 bilemedim 6 dakika sonra izabel burda olurdu. Fotoğrafı düştüğü yerde bıraktım ve izabelin en çok vakit geçirdiği yere kitaplarını yazdığı ve hayranlarının hediyeleri ile dolu olan o odanın içine girdim. Işık açık değildi fakat burda farklı bir ışıklandırma vardı. tüm hediyeler farklı bir renkle aydınlatılmıştı. onlarca anının dolu olduğu bu oda yakın zamanda kan ile kırmızıya boyayacaktı. Bundan şüpheniz olmasın. Kapının sesini duyduğumda hemen masanın yanına geçtim. izabel ilk önce yere düşen resim ile ilgili birşeyler dedi kendi kendine sonra bulunduğum odaya değilde mutfağa gitti. Çok meşgul biri gibi görünsede asla öyle değildi. Tüm gün hayran mektubu okur ve kendi için açılmış hayran sayfalarına bakardı. Odanın ışığı açıldı ayağa kalktım kadın beni görünce şoka girmiş gibi yüzü bembeyaz oldu. Yavaş yavaş rengi soldu sonra olduğu yerde kala kaldı. Birşey demek istiyordu belliydi ama konuşamıyordu. -"Bekle." Dedi. Belimdeki silahı çıkarırken; -"söylemem gerekenler var ." Sanki söyleyeceği şey Nirvana'yı geri getirmeyecekti. Ölmeyi hak ediyordu. Silahı kafasına dayadım son kez Gözlerine baktım pişmanlık vardı. gözlerinde sanki yaptığı şey için özür dilemek ister gibi bir bakış vardı. Ama bunlar beni kaldıramazdı. Sorgularcasına baktım. -"kendi isteğimle yapmadım." -"Anlamadım?" Kendi isteği ile yapmadığını söylüyordu. İşte bu gerçekten yalandı. Kim benden ne istesin diyecek son kişi bendim belki ama bu sefer diyordum. - " kim istedi?" - " o- o istedi." Kinden bahsediyordu? - " kim senden kızımı öldürmeni istedi?" - " si- Simay." Durdum. Simay böyle birseyi elbet isterdi. Yapabilme potansiyeli asla yoktu. Çünkü babamdan korkardı. Yapma dercesine baktı gözlerime. Bu ölüm kızımı elbet bana vermemişti. Ama yalan söylüyor olması canımı yakmıştı. Kasten bir çarpma olsaydı anlardım. Planlanmış gibi değildi. Dediğim gibi çoğu fotoğraf kan olmuştu ve masasında ki son kitabının son sayfası.... Evden çıkmak için acele etmedim çünkü temizlikcisi yarın gelip görecektir diye düşündüm. Salonun yanından geçerken orta sehpanın üzerinde duran zarf dikkatimi çekti. Ben eve girerken zarf orada yoktu.... |
0% |