Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@nisadolukitaplar

 

   

Mektup aklımı karıştırmıştı.

Ben okudum sizde sıra:

~𝑀𝑒𝑟ℎ𝑎𝑏𝑎 𝑔𝑒ç𝑚𝑖ş𝑖 𝑣𝑒 𝑔𝑒𝑙𝑒𝑐𝑒𝑔𝑖 ℎ𝑎𝑘𝑘𝚤𝑛𝑑𝑎 𝑓𝑖𝑘𝑖𝑟 𝑠𝑎ℎ𝑖𝑏𝑖 𝑜𝑙𝑚𝑎𝑦𝑎𝑛 𝑘𝑖𝑠𝑖.

𝑠𝑎𝑛𝚤𝑟𝚤𝑚 𝑘𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑐e 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑎𝑐 𝑘𝑖𝑠𝑖𝑦𝑖 seçtin. 𝐵𝑢 𝑘𝑖𝑠𝑖𝑙𝑒𝑟𝑒 𝑎𝑛𝑙𝑎𝑚 𝑣𝑒𝑟𝑒𝑚𝑒𝑑𝑖𝑚. 𝐾𝑜𝑡𝑢 ş𝑒𝑦𝑙𝑒𝑟 𝑦𝑎𝑝𝑚𝑎 𝑚𝑖𝑛𝑒𝑙 𝑔𝑒𝑐𝑚𝑖𝑠𝑖𝑛𝑖 ℎ𝑎𝑡𝚤𝑟𝑙𝑎𝑚𝚤𝑦𝑜𝑟 𝑜𝑙𝑎𝑏𝑖𝑙𝑖𝑟𝑠𝑖𝑛 𝑎𝑚𝑎 𝑔𝑒𝑙𝑒𝑐𝑒𝑔𝑖𝑛 𝑖𝑐𝑖𝑛 𝑦𝑎𝑝𝑚𝑎. 𝐺𝑒𝑙𝑒𝑐𝑒𝑔𝑖𝑛 𝑜𝑙𝑎𝑐𝑎𝑘 𝑘𝑖𝑠𝑖𝑦𝑖 𝑠𝑒𝑣 𝑜𝑙𝚤𝑟 𝑚𝑢? 𝑠𝑖𝑚𝑑𝑖𝑙𝑖𝑘 ℎ𝑜𝑠𝑐𝑎𝑘𝑎𝑙 𝑔𝑒𝑐𝑚𝑖𝑠 𝑣𝑒 𝑔𝑒𝑙𝑒𝑐𝑒𝑘 ℎ𝑎𝑘𝑘𝚤𝑛𝑑𝑎 𝑓𝑖𝑘𝑖𝑟 𝑠𝑎ℎ𝑖𝑏𝑖 𝑜𝑙𝑚𝑎𝑦𝑎𝑛 𝑘𝑖𝑠𝑖. Ꮙ~

Saatlerce düşünüp çok fazla zaman harcamışım saat 18.08 olmuştu bu günün seçilmiş kişisi Sarp Arslandı.

Araba tamircisi olmasına rağmen bir çok suça karışmış birisiydi. Aslına bakarsanız kayıtlarının hepsi sahteydi çünkü hiçbirini Sarp yapmamıştı. Suçlar Sarp'ın üstüne atılmış ve adı karalanmıştı.

Herşeyi öğrenmek için bir zaman vardır. Bu gece Sarp'da hayatındaki en pişmanlık duyacağı şeyin kızımı öldürmek olduğunu anlayacaktı.

Fazla uzun sürmeyecekti.

Belki 10 belki 20 saniye...

Sarp dükkanını 20.00 da kapatıyordu. Bunu fırsat bilerek evine gittim fazla vaktim yoktu çünkü saat 19.45 olmuştu.

Arabamı izabelin evinde yaptığım gibi 2 sokak öteye bıraktım ve dikkat çekmemeye çalışarak Evin önüne doğru yavaşca geldim.

Zaman hızla akıp giderken eve nasıl gireceğimi düşünmeye başladım. Polisken kullandigim özel bir anahtar vardi. Hemen anahtarı yuvasına yerleştirdim ve etrafıma bakındım artık evdeydim. Eve girdiğimde dikkatimi çeken bir resim vardı.

Evet yine kaza günü çekilmiş bir fotoğraf vardı. Bu sefer fazla tepki vermediğim için resmi elimden düşürmedim. Kendime hakim oldum ve planımı uygulamaya koyuldum .

Saat 20.10 olduğunda Sarp'ın eve gelmesine 1 yada 2 dakika kaldığını anladım ve herhangi bir odaya girdim. Yatak odasındaydım sanırım.

Bu oda çok tanıdık gelmişti. Verdiği hissiyat,kokusu,odada ışık yoktu ama bu odada bana ait birşey varmış gibi hissettiriyordu.

Anahtar sesini duydum. Kapı açıldı.

Sarp bu odaya yatmaya gelmedi.

Oda'nın içinde sadece ifadesiz bakışlar attı ve gitti.

Odaya attığı bakışlar içinde kötü bir his varmış gibiydi. Doğru tahmin etmişti. Ölecekti evet içindeki kötü his muhtemelen buydu .

Salona gidip koltuğa oturmuş televizyon izliyorudu. Birden Kapı çaldı. Sarp'a çok nadir birileri gelirdi. Sanırım burda olduğumu bilen birileri vardı.

Sarp kapıyı açmaya gitti...

Kapıdaki her kimse sesini çıkarmadı ve bulduğum odaya adım sesleri duymaya başladım. Işık açıldı. Odaya korel denen avukat adam girdi. Beni gördümü bilmiyorum ama bana doğru gemeye başlayınca anladım. Beni görmüştü. Önüme geldi durdu ve yavaşca aşağı eğildi.

Gözlerini gözlerime kilitledi.

Gözleri kahverengi'nin en koyu tonuydu. Doğruyu söylemek gerekirse gözleri çok güzeldi.

elini uzattı elini tutmadım sadece baktım. Konuşmaya başladı.

" Eğer elimi tutmazsan yetkili birilerini çağırmak zorunda kalıcam minel."

Adımı nerden biliyordu ? yaklaşık 5 aydır bu soruya cevap bulamamışken şimdide beni tehtit ediyordu.

herşey kusursuz ilerlerken birden nasıl yakandığımı idrak etmeye çalışırken korel tekrardan

" Misiva"dedi.

o an elimi uzattım ve tuttum.

O an sanki içimde bir şeyler olmaya başladı. Adını koyamadığım aşırı tuhaf hissettirecek bir duyguydu.

hafızamı kaybetmeden önce de korel'i tanıyor gibiydim. Kendimi zorladım ama hatırlamıyordum. Zihnim benimle oyun oynuyordu...

Elimdem tutup beni kaldırdı.

sarp'a baktı:

" Burda yaşananlar burda kalacak tek bir kelime etmen bile seni hapise atmam için yeterli olacaktır."

Söyledikleri eşliğinde elimi çekerek kapıdan çıktık. Beni kendisine çevirdi ve konuşmaya başladı.

" Belki söylediklerimi umursamayacaksın ama hayatını tehlikeye atıyorsun misiva.

Ölümden korkmuyorsun bunu neden yapıyorsun bilmiyorum ama bir yazarı, bir çiçekçiyi ve bir tamircinin sana ne yapmış olabileceğı aklıma gelmiyor.

Bunu yapma kendini insanların canını yakarak mutlu etmeye çalışma. Şuan seni polise götürmem gerekiyor üzgünüm.

bunu yapmak istemezdim ama 1 kişiyi çoktan öldürdün 2. bir insanın zarar görmesine izin veremeyiz misiva hanım."

Sözleri her ne kadar resmi ve diksyonlu olsada gözleri ağlamaklıydı. Hakkımda çok şey biliyordu muhtemel bildiği her şeyi yüzüme söylemeye cesaret edemezdi. Çünkü olan şeyler güpe gündüz konuşulabilicek şeyler değildi.

Bu adam benden her ne istiyorsa ona istediğini veremezdim. Olmazdı.

Berk, melisa ve Nirvana bir kazaya kurban gitmemişti onlar planlı bir şekilde öldürülmüştü. Ben hep buna inandım. İnsan inanmak istediğine inanır.

Bende bu olasılığı inandım ilk başlarda berk'in yaşıyor olma olasılığı kafamda dönüp durmuştu ama sonradan bu olasılık mantıklı gelmedi .

Gözlerimin önünde ölen biri yaşıyor olamazdı. Yani olmamalıydı. Eğer berk yaşıyorsa şuan 15 yaşında olurdu. En azından birisi yaşıyor olsaydı keşke.

Korelin arabasına bindik ve karakolun önüne geldik. Korele bunu yapmaması için yalvarmadım kaybedecek bir şeyim yoktu bunu biliyordum. İçeri girdik ve işte o zaman hersey değişti.....

 

 

 

 

 Korel 

 

Mineli karakola getirme sebebim sarpın evinde olması değildi.

 

Oğlu berkin yaşıyor olmasıydı. Ölmemişti Sarp kendi çocuğu olmadığını için Berki kaçırmış ve onu öldü göstermişti. Yani bunu ben istemiştim.

 

Karşımda duran çocuk sanki benim küçüklüğümdü. Bana çok benziyordu gözleri benim ki gibi koyu kahverengiydi.

 

Berke baktıkça minelle ilk tanıştığımız zamanlar aklıma geliyordu.

 

Gençti ve çok güzeldi. Gözleri açık kahverengiydi. Güneşte baksanız ela gibi gözüküyordu.

 

Gözleri de karakteri gibiydi çok değişkendi.

 

Gerçek adını nerden bildiğimi asla öğrenmemeliydi. Eğer beni tekrar hatırlarsa kendine zarar verebilirdi.

 

Oğlu Berk'i sarpın elinden kendim kurtarmış gibi gösterdim.

 

Garip değil mi ? yıllarca öldü sandığınız insanlar ile aynı sokakta yaşamak belkide acı çığlıklarını duyamamak sadece yol üzerindeki bir dükkan diye düşünmek.

 

Sebepsiz yere öldürülen bir kadın. Dünyaca ünlü bir yazar.

 

Herşey kusursuz bir planla yapılmıştı. Minel asla bunu anlamadı. Çünkü aklı hep çocuklarındaydı.

 

Eğer o kazayı yaptırmasaydım minel hep istediği koltukta çalışıyor olurdu.

 

O gün kampüste minel oliver'i ben sanmasaydı şuan beraber istediğimiz işi yapardık.

 

Çocuklarını ve eşini kaçırdığımı minele nasıl söylerdim bilmiyorum ama artık bilmesi gerekiyordu.

 

İlk önce oğlunu sonra kızlarını ve beni. Hepimizi zamanla acele etmeden tekrardan sevmeliydi.

 

O kazanın suçlusunun kendisi olduğunu düşünüyordu. Ama minel yaptığı hiçbir şeyde suçlu değildi.

 

Tabi bunlardan minelin haberi yok. Ona minel diyorum çünkü misiva demek istemiyordum. Adını nerden bildiğim kısmını hala cevap bulamaması benim için daha iyiydi bana zaman kazandırıyordu. Onu mutlu etmeliydim. Ona en çok istediği şeyi ölümlerle değil sevgi ile vermeliyim.

Çünkü o sevilmeyi hak ediyordu. Ailesi tarafından sevgisiz büyümüş biri olarak sahte sevgilerle değil çocukları tarafından sevilen bir anne olmalıydı.

 

Yıllar önce deliler gibi sevdiği adamı tekrar severmiydi?

Bilemiyordum.

Ben onun yokluğuna bile ihanet edememiştim.

Bir gün beni hatırlar ve belki geri gelir diye....

 

Minel 

Karşımda gördüğüm çocuk sarp'ın dükkanında çalışan o tamirci çocuktu. Çok cana yakın duruyordu.

 

Gözleri ile bana birşey anlatmak ister gibi bakıyordu. Korele döndüm.

 

"Bu çocuk neden burda?"

 

Diye sorduğumda bana bakmadı sadece çocuğun gözlerini gözlerine dikti. Bu adam yine ne işler karıştırmıştı bilmiyorum ama öğrenmeliydim.

" karşında duran kişi oğlum-"

demişti birden durdu. Oğlum mu demişti ? evlimiydi? Parmağında yüzük yoktu.

Belkide takmayı sevmiyordu bu beni ilgilendirmezdi.

 

Ben bunları düşünürken korel "oğlun" dedi. "Berk yaşıyor misiva." dediğinde kaskatı kesildim bu imkansızdı.

Duyduklarım ile sarsılmam bir olmuştu. Başım dönmeye başlamıştı en son korel beyin bana küfürler savurarak belimden tuttuğunu anlamıştım.

Loading...
0%