Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. BÖLÜM ~İNKAR~

@nisaltll

"Günaydın prenses!" Perdelerin açılmasını ve Amanda'nın melodik sesini duyabiliyordum. Gözlerime vuran ışık beni rahatsız ederken görüş alanıma Amanda girdi. "Hazırlanıp aşağı inmelisiniz efendim".

"Tamam". Amacım onu baştan savıp biraz daha uyumaktı ama başaramadım.
"Kraliçe sizinle özel olarak konuşacakmış acele edin efendim".

"Pekala Amanda uyandım". Yataktan çıkıp terliklerimi giydim.
"Banyo hazır efendim. İhtiyacınız olduğunda bana seslenin lütfen". Onu başımla onaylayıp banyoya girdim. Duş almak istemediğim ve aşağıdan beklendiğim için hızla elimi yüzümü yıkayıp Amanda'nın benim için hazırladığı yeşil elbiseyi giydim. Sarı saçlarımı topuz yapıp aşağı inerken babam daha masaya gelmemişti.

"Alice, bugün geç kalma rekorunu yine kırdın." Anneme omuzlarımı kaldırıp indirdim.
"Elimde değil"
"Kitap okumayı bırakmalısın, en azından geç saatlere kadar."
"Anne, istersen buna karışma". Ağabeyim konuşarak yanıma otururken annem konuştu.
"Ne demek karışma. Ben onun iyiliği için söylüyorum, yarın evleniyor. Göz altları moraracak".

Göz devirme isteğimi bastırırken içime dolan korkuyu bastırmayı denedim.
"Vals sana nasıl bakıyor çok merak ediyorum zaten?" Küçük kardeşim Mia sinirlerimi bozarken konuşmak için davrandım ama babam gelmişti.

"Günaydın hepinize"
"Günaydın". Çalışanlar servise başlarken tekrar bir günaydın sesi geldi.
"Umarım size katılmam sorun olmaz". Vals babama bakarken babam ayağa kalktı.
"Hoşgeldin". İkisi selamlaştıktan sonra Vals karşıma oturdu. Vals, kahverengi saçları, kahverengi gözleri, hafif kirli sakalı, uzadıkça ucu az dalgalanan saçları vardı. Babası hasta olduğu için krallığı o devralmıştı ve onun krallığı bizim yaşadığımız yere uzaktı.

"İzniniz olursa eğer bugün Alice ile son düzenlemeler hakkında konuşmak istiyorum"
"Alice isterse neden olmasın?" Herkes benden cevap beklediği için sadece başımı salladım.

'Yapma Alice, dinle beni bu adam ile evlenme'. Bunu beklemediğim için yediğim şey boğazıma kaçmıştı.
"Heyecanlandı". Annem gülümseyerek sırtımı sıvazlarken bir kaç kez öksürüp kendime geldim. "İkiniz adına gerçekten çok mutluyum. Gerçekten birbiriniz için yaratılmışsınız". Vals, konuşan anneme içten bir şekilde gülümserken konuştu.
"Bu yüzden onunla evlenmeyi seçtim"

'Beni bul artık Ay kızı, eğer beni bulursan mutlu olacaksın'. Zihnimde dolanan bu ses beni rahatsız ederken içimden konuştum.
'Sus! Duydun mu sus! Şimdi zamanı değil'. Peçete ile ağzımı sildim.

Vals'in evlilik teklifini kabul ettiğimde zihnime giren bu ses aylardır benimle konuşuyordu. İlk başlarda delirdiğimi zannetmiştim, bundan nasıl kurtulacağımı düşündüm ama birilerine anlatsam benimle alay eder inanmazlardı. Bende ona alışmayı denedim ama araştırmayı bırakmadım, bir şey bulamadım tabi.

"Alice eğer doyduysan gidelim mi?" Diyen Vals'e bakıp konuştum.
"Olur gidelim"
'Gitme' diye zihnimde yankılanan sese kulak verdim.
'Ne o yine beni kıskanmaya mı başladın?' derken eğlenmeye çalışıyordum

"Size afiyet olsun" derken ayaklandım.
"Kendinize dikkat edin".
"Merak etmeyin efendim". Diyen Vals, babamı cevaplamış elimden tutup benimle yürümeye başlamıştı.

'Ben seni hep kıskanıyorum'. Ses yine zihnimde yankılanırken sessiz kalmayı tercih ettim.

"Bugün çok sessizsin Alice. Bir sorun mu var?" Diyen Vals, yüzünden düşüncelerimi bir kenara bırakmıştım.
"Yok hayır. Bir sorun yok." Sarayın uzun koridorunu yürüdükten sonra bahçeye doğru yürümeye başladık.
Bahçe'de en az saray kadar büyüktü, ortasında kocaman bir süs havuzu vardı. Taş yolların kenarlarında ve otların arasında sıra sıra dikilmiş rengârenk çiçekler vardı.

"Sadece biraz gerginim. Yarın evleniyoruz sonuçta". Gülümsedi.
"Çok heyecanlıyım. Sarayımızın en üst katına ikimiz için özel bir oda yaptırdım, odanın tavanını tamamen cam yaptırttım, böylece her gece uyumadan önce yıldızları ve ayı izleyebiliriz". Dediğinde tüm düşüncelerimi bırakıp heyecanlamıştım.
"Sana inanamıyorum. Bu harika bir şey". Derken gülümsememe engel olamıyordum.

'Kendine gel, beni unutamazsın'.

Zihnimdeki sesi umursamadım çünkü biraz olsun Vals ile mutlu olmak istiyordum. Vals durup önüme geçerken ellerimi tuttu.
"Yıldızları çok sevdiğini biliyorum, birkaç kez bunu gözlemleme fırsatı buldum. Aslında yarın bunu sana göstermek istiyordum ama dayanamadım". Yavaşça kulağıma yaklaştı. "Gözlerine ulaşan mutluluğu görmek istedim". Geri çekilmeden önce yanağımı öptü.

"Seni seviyorum"
"Bende seni seviyorum". Kollarımı boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldım. Tamam ona aşık değildim kabul ediyorum, O'nu hep arkadaşım olarak sevdim ama bu benim suçum değildi. Ailemin bana sıra sıra getirdiği damat adaylarını tanımıyordum ve bu baskı beni korkutmaya başladığı için arkadaşım Vals'i seçmiştim.

'Yol yakınken vazgeç, beni kısa sürede bulacaksın Alice uzatma lütfen' diyen ses ile dikkatim dağılırken içimden konuştum.
'Bana kim olduğunu söyle? O zaman seni bulurum'.

Vals ile sarılmayı kestiğimizde tekrar yürümeye başladık.
"Sana sormadım ama". Ceketinin cebinden bir kutu çıkardı. "Yarın için saçına bunu takmanı istiyorum. Aile yadigarımız". Kutuyu açıp içindeki tokayı gösterdi. Altın olan tokanın üstünde mücevherlerden yapılmış bir çiçek vardı ve belli bir bölümü mücevher ile kaplıydı.

"Olurdu ama bende bizim tokamızı takacaktım. O da annemin özel isteğiydi." Dediğimde yüzünde anlık bir hayal kırıklığı oluşmuştu.

"Anlıyorum". Kutuyu kapatıp cebine koydu. "Tabi, sonuç olarak istediğini takman daha önemli". Vals biraz bozulmuştu. "Neyse. Benim bugün için önemli işlerim var. Yarına hazır olmalıyız. Güzel bir uyku çek olur mu?" Onu başımla onayladım.
"Yarın görüşürüz". Vals adımlarını hızlandırıp giderken bende yavaşça saraya doğru yürümeye başladım.

'Bana düzgün bir akıl ver' derken içimi değişik bir huzursuzluk kaplamıştı.
'Veriyorum zaten. Onu bırak yanıma gel, çok basit Alice'
'Nereye geleceğimi bilmiyorum? Ayrıca Vals'i üzemem basit diye bahsettiğin şey iki krallığın savaşına sebebiyet veriyor'
'Üzülen sen oluyorsun ay kızı.'

Düşüncelerimin sonunun bir sonuç vermeyeceğini anlayınca O'na cevap vermedim. Bazen gerçekten delirdiğimi düşünüyorum ama o haklı hem de çok haklı ben evlilik için hazır değilim, ben buraya ait değilim. Annem bu evlilik olayını ilk açtığında O'na istemediğimi ve erken olduğunu söyledim. Saraya yaklaşırken ortada ki yuvarlak süs havuzunun kenarına oturdum. Annemde bana karşı çıktı tabi.

"Emily ile konuşman artık yasak. O senin aklını garip hikayeler ile dolduruyor." Diyen annem çok sinirliydi.
"Anne evlilik ile hikayelerin ne alakası var-" diye cümlemi kesince annem derin nefes aldım.
"Alice, O sana orman kaçkınlarını anlatıyor. Sende onlara özeniyorsun biliyorum". Sesini alçaltıp bana yaklaştı. "Ama şunu bilmeni istiyorum anneciğim, sen bir asilsin ve Vals senin için en iyisi, seni çok sevdiğini görebiliyorum."
"Onlar kızılderili". Sinirlerim bozulduğu için gözlerim dolmuştu. "Emily ile arama hiçbir mesafe koymayacağım. Dinlediğim hikayelerin evlilik düşüncem ile alakası yok. Ben kurban olmayacağım"...

Her ne kadar prenses olsam da kraliçeye söz geçiremiyordum. Anneme olan sinirim ve O'ndan kaçma isteğim beni bu durumun içine soktu, şimdi de çıkamıyorum. Vals'i kaçmak için kullanıyordum ama kendimi başka bir hapishaneye arıyordum. Aklıma gelen ile hızla ayağa kalkıp kabarık eteğimi tutarak saraya girdim, artık anlatma zamanı gelmişti çok geç bile kaldım.

"Alice, kraliçe seni burada görürse mahveder" derken tedirgince etrafına baktı, beni kovmak ister gibi de elleriyle itmeye çalıştı.
"Emily Teyze, sana anlatmam gereken çok önemli bir şey var". Dediğimde gözlerindeki merakı görmüştüm. Kırışık ceylan gözleri tekrar etrafa göz gezdirdiğinde konuştu.
"Şimdi git, gelinlik provandan sonra bizim ağacın altına gel" diyen Emily Teyze, hızla yanımdan ayrılmıştı.
"Tamam". Mutfaktan ayrılıp kendi odama doğru çıkarken bana seslenen ağabeyim ile durdum.

"Sabah Mia'nın söylediklerine takılmadın umarım" dediğinde başımı olumsuz yönde sallayıp konuştum.
"Hayır, söylediği şeyler takılacak şeyler değil".
"Düşündüğüm gibi. O zaman neyin var senin?" Zorla gülümsedim, bu konuşmadan kaçmam için güzel bir yoldu.
"Yarın evleniyorum, bu yüzden gerginim." Diye devam ettim.
"Alice bunu sana sormak istemezdim ama emin misin? Sanki bu evliliği istemiyor gibisin? Ya da başka bir şey bilmiyorum". Konuşurken kaşları çatılan ağabeyimin mavi gözleri hayretle aralanmıştı.
"Hayır ağabey, neden böyle düşündüğünü anlamadım, hem istemesem de artık çok geç değil mi?"

"Yapma Alice. Seni tanıyorum, davranışların son dört aydır bir değişik. Bana anlatabilirsin ben senin ağabeyinim". Elimi tutup sıkınca biraz düşündüm ve konuştum.
"Ağabey aslında haklısın ben hiç hazır-" derken gözlerim annemi bulunca hızla sustum. Ağabeyim bu hareketim ile anneme bakarken ikimizde anneme bakıyorduk.

"Alice terzi seni bekliyor hadi anneciğim, son kez gelinliğini düzenleyeceğiz". Annem yanımıza gelince şüpheci bakışlarını üzerimizde gezdirdi.. "Özel bir şey mi konuşuyordunuz?" Ağabeyim konuşacakken izin vermeyip ben konuştum.
"Hayır, konuşmuyorduk. Gidebiliriz". Dediğimde Annem ile merdivenleri çıkmaya başladık.

"Gelinliğin bel kısmına inciler dikseler nasıl olur?" Diyen annemin sesinden meraklı tınılar sezdim.
"Bilmiyorum, deneyebiliriz". Derken pek umursamıyordum.
"Eminim çok güzel olur". Annemin heyecanı sesine yansırken odama geçtiğimizde terzi bizi bekliyordu.

"Bay Petterson, bel kısmına inci detayı deneyelim lütfen". Derken annem, ben gelinliği paravanın arkasında giyip ortaya geçtim. Bay Petterson iğneler ile incileri tutturduktan sonra aynada kendimi inceliyordum. Uzun kolları olan gelinliğin tüm kumaşı satendi ve vücuduma tam oturuyordu.
"Nasıl oldu kızım?"
"Güzel". Derken gerçekten beğenmiştim. Gelinliğe ayrı bir hava katmış güzel olmuştu.
"O zaman bunları koyalım". Diyen annemin ardından terzi devam etti.
"Başka bir isteğiniz var mı?"
"Hayır yok" deyip bilerek konuyu kapatmıştım yoksa annemin istekleri asla bitmezdi.
"O zaman gelinliği alayım gün içinde size teslim edeceğim efendim". Tekrar paravanın arkasında gelinliği çıkarıp elbisemi giydim.

"Söylediklerimi lütfen unutmayın"
"Tabi efendim". Bay Petterson giderken bende annemin gitmesini bekliyordum.
"Fazla ortalardan kaybolma Alice. Sana ihtiyacım oluyor, sen yoksun"
"Tamam." Annem odadan çıkarken biraz bekledim daha sonra hızla Emily Teyze'nin yanına gittim.

"Alice hadi anlat". Diyen Emily Teyze, tedirgin ve aceleci görünüyordu.
"Kafayı yiyeceğim Emily Teyze lütfen bana yardım et. Koskoca sarayda beni anlayacak tek kişi sensin". Dikkatle beni dinliyordu. "Aylardır zihnimde benimle konuşan birisi var. Yemin ederim var, bana akıl veriyor, fikirlerime karışıyor, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum kafamdan da gitmiyor."

"Alice ben-". Cümlesini tamamlamadı. Uzun süre sessiz kalınca konuştum.
"Haklısın diyecek bir şey bulamaman normal çünkü ben aklımı kaçırdım, kesin delirdim ben bu yüzden garipten sesler duyuyorum."
"Dur bir dakika. Sana ne söylüyor?" Diyen Emily Teyze, bir şeyler biliyor gibiydi.

"Evlenme diyor, Vals'in benim için doğru olmadığını söylüyor, onu bulmam gerektiğini söylüyor. Bir şeyler mi biliyorsun Emily Teyze?" Derken meraklıydım, O, beni incelerken uzun süre sessiz kaldı.

"Alice bunun ne anlama geldiğini biliyorum ama sana anlatacak kişi ben değilim". Dediğinde kaşlarım çatılmıştı.
"Nasıl yani?" Dedim.
"Bu ciddi bir şey, kısa sürede buradan ayrılman gerekiyor" diye cümlesini bitirdiğinde afallamıştım.

"A- anlamadım. Nereye gideceğim? Emily Teyze anlamıyorum, yarın evleniyorum ben". Derken sinirlenmiştim.
"Alice kaçmak için türlü türlü yollar aradığını biliyorum." Yanıma gelip daha temkinli konuştu. "Bak sen özelsin tatlım hem de çok özel birisin ama bunu sana anlatabilecek insan ben değilim". Uzun süre sessiz kaldım. "Bak tatlım, kendini bulman gerekiyor."

"Ben- nereye gitmem gerekiyor? Neden sen gelmiyorsun? Nasıl kendimi bulacağım? Emily Teyze bunlar çok saçma şeyler". Sinirim hala geçmezken kafam karışmıştı, zaten karışık olan kafam daha çok karışmıştı.
"Hayır, ben gelemem, en kısa sürede git buradan, bu gece git, düğününe çıkmazsın ve yakalanmazsın. Seni gece bekleyeceğim, her şeyini ben hazırlarım sen sadece iyi düşün". Derken beni ciddi ciddi uyarıyordu.
"Bana doğru düzgün bir şey anlatmadın ki-" diyecekken beni dinlemeyip hızlı hızlı yürüyerek yanımdan uzaklaştı. Ne saçma şeylerdi bunlar, doğru düzgün açıklaması bile yoktu. Nereye gidecektim? Gidemezdim.

'O doğruyu söylüyor, bende seni doğru yola çekmek için buradayım.' Ses yine gün yüzüne çıkarken içimden cevap verdim.
'Ne doğru yolu?'
'Sen çok özelsin Alice, bilmiyorsun ama öylesin'
'Hayır! Bu saçmalığa inanmıyorum, hiçbir yere de gitmiyorum, çok özelsem sen söyle o zaman'
. Dediğimde ses ortadan kaybolmuştu. Hep yaptığın gibi git zaten.

Hızlı adımlarla saraya geri döndüm. Bilmediğim bir şeyin peşinden koşmam saçmaydı, stres yüzünden benimle konuşan birilerini duyuyorum evet başka açıklaması yok. Ya varsa? Ya söyledikleri gibi özel biriysem ama nasıl özel? Ne olabilirim ki? Saraya girince hazırlıklar için uğraşan insanları gördüm. Uzun koridor mor çiçekler ve mor, beyaz kurdeleler ile süslenmişti. Dışarıya doğru açılan büyük kapıda aynı şekilde süslenmişti ve upuzun uzanan kırmızı halı yerine mor halı sermişlerdi. Mor olmasının sebebi evliliğin asil rengi olduğuna inanıyorlardı. Babam daha köklü bir geçmişe sahip olduğu için Vals ile burada evlenecektik. Sinirlerim gördüklerim ile daha çok bozulurken hızlı adımlarla odama çıkıp kapımı kilitledim.

'Alice bu olanlardan kaçamazsın, Emily Teyzen doğruları söylüyor'
"Kaçmıyorum seni aptal, araştırıyorum." Odamdaki kütüphaneye girip uzun raflardaki kitaplara bakmaya başladım. "Neyi araştırmam gerektiğini söyle bana". Yüksek sesle konuştuğumda da onunla konuşabiliyordum, odada kimse olmadığı içinde yüksek sesle konuşuyordum. "Normalde susmazsın cevap versene?"

'Burada öğrenmelisin, yanımda'. Dediğinde sinirlerime hakim olamamıştım.
"Saçmalık". Derken kraliyet tarihi hakkındaki bir kaç kitabı alıp inceledim.
'Kraliyet tarihi senin hakkında bir bilgi vermez' dediğinde merakla diğer kitaplarda gözlerimi gezdirdim.
"Neye bakmam gerekiyor?"
'Kızılderili tarihine'
"Pekala". Elimdeki kitapları masanın üzerine bırakıp Emily Teyze'nin bana okuduğu kitapları aramaya başladım. Bulduğum kitapları alıp şöminenin yanındaki koltuğa oturdum.

İçindekiler bölümünü incelediğimde kitaptan bir şey bulamayacağımı düşündüm ama yine de hızlıca okumaya karar verdim. Kabilelerin oluşumundan bugüne kadar ki halleri falan anlatılıyordu. Kitabı kapatacağım sırada bir yazı dikkatimi çekti.

-Kabile reisi Noah ve koruyucu Agatha'nın kızları saray...
"Alice aç şu kapıyı hadi. Ne yapıyorsun içeride?" Annemin sesi ile hızla kitabı kapatıp kütüphaneden odama geçtim...

Loading...
0%