Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. BÖLÜM

@nisaltll

"Başka bir diyarda yaşıyorum siz gezegen diyorsunuz sanırım. Kızılçayır denen krallıkta kraldım. Babam tahtı bırakmak zorunda kalınca ben kral oldum."

"Bugünkü adamlar kimdi?"

"Onlar ülkemi ele geçirenler. Beni lanetleyip buraya gönderenler nasıl oldu anlayamadım. Önce krallığın içindeki büyülü güneş çalındı. Ülkem karanlığa gömüldü ben kendimi kuş olarak buldum. Bilmiyorum nasıl olduğunu."

Sarun sinirle ayaklanıp evin içinde gezinirken hatırlamaya çalışıyordu. Nasıl kuş olmuştu? Nasıl ülkesini ele geçirmişlerdi hatırlamıyordu.

"Yüzüğünün peşindeler."

Genç adam, İnci'ye baktığında hafif kaşları çatıldı.
"Sen de artık tehlikedesin. Beni burada bulurlarsa seni öldürürler."

"Ne yapacağız?"

"Seni tehlikeye sokamam. Kolye sende kalacak seni koruyacağıma söz verdim. Ben başımın çaresine bir şekilde bakarım."

İnci, Sarun'a bakmaya devam ederken endişeliydi böyle belalı bir durumun içine düşmesi çok saçmaydı.

"Bir daha seni görecek miyim?"

Sarun, bilmiyorum anlamında başını salladı.

"Umarım görüşmeyiz benim yüzümden başına bir şey gelsin istemem."

"Umarım görüşmeyiz." Diye tekrarladığında İnci, kendisini garip hissediyordu.

Sarun, duygusuz bakışları ile İnci'ye bakarken yüzüğüne odaklanıp parlamasını sağladı. Işık birden artıp azalınca Sarun gitmişti.

Genç kız, Sarun'un az önce olduğu yere bakmaya devam ederken ne düşündüğünü ne hissettiğini bilmiyordu. Şok mu geçiriyordu yoksa korkuyor muydu?

Bu olanların hepsini birileri ile konuşup deli olmadığını söylemelerini istiyordu ama kimse inanmazdı ki. Nasıl anlatabilirdi bir kuşun insana dönüştüğünü, sihirli güçleri olduğunu. Anlatamazdı.

"Ne yapacağım şimdi? Nasıl bir belaya bulaştığımı bile bilmiyorum? Tekrar buraya gelirlerse onları öldürebilir miyim?"

İnci'nin içini şimdi sıkıntı kaplarken korkmuştu hemde çok korkmuştu. Sabaha kadar nasıl uyuyacağını bilmiyordu adı kadar emindi uyuyamayacağına.

Tek kalmayı şu an istemiyordu bu yüzden de Gonca'yı arayacaktı. Masanın üzerinden telefonunu alıp Gonca'yı ararken salonun içinde volta atıyordu.

"Efendim canım."

"Bitmedi mi işin? Gelmiyor musun?"

"Maalesef canım, ev çok pislendi su oldu her yer onunla uğraşıyorum."

"İstersen yardıma gelebilirim. İşim yok zaten biliyorsun."

"Biliyorum canım sağ ol ama bu aralar çok yorgunsun dinlen sen. Hem annemde burada merak etme."

"Ama gerçekten gele-"

"Allah kahretmesin ya. Canım kusura bakma sonra görüşürüz."

Gonca telefonu kapatınca İnci, kendisini daha kötü hissetmişti. Daha çok korkuyordu ve kalbi çok çarpıyordu. Terliyordu, titremeye de başlamıştı.

"Allah'ım neye bulaştım ben? Çok korkuyorum." Kızın göz yaşları yanaklarını ıslatmaya başladığında biraz olsun rahatladığını düşünüyordu. Ağlamak her zaman kendisine iyi geliyordu.

"İyi misin?"

İnci duyduğu ses ile irkilirken sesin geldiği yöne baktı. "Korkutmak istememiştim."

"Sen niye geldin?"

"Taş haber verdi. Korkuyorsun başına bir şey geldi diye düşündüm."

Sarun, dikildiği yerden koltuğa geçtiğinde İnci, derin nefes alıp verdi.

"Taşı unutmuşum kusura bakma gidebilirsin." Derken gözlerini sildi.

"Tamam. Taşı sadece zor anda kullanırsan sevinirim." Dedikten sonra hızla parmağını şıklatıp gitmişti.

Genç kız, cebindeki kolyeyi çıkarıp masanın üzerine koyduktan sonra odasından yastığını ve battaniyesini alıp salona geçti. Madem uyuyamayacaktı en azından televizyonu açıp film izleyebilirdi.

İnci, korku içinde battaniyeyi üzerine çekip film açtığında zor bela uykuya dalmıştı. Gece yarılarında da sürekli irkilerek uyanıp durmuştu.

Sabahın olmasının ardından genç kız gözlerini korku ile aralamıştı. Elinde olsa bu durumdan kurtulacak her şeyi yapardı ama kimse ona inanmazdı ki.

"Sonunda uyandın çok açım."

"Sen?" Kız gördüğüne anlam veremezken Sarun kanatlarını açıp kapattı.

"Evet yine kuşa dönüştüm ve senden başka kimsem yok."

İnci, baykuş Sarun'a bakarken yutkundu.

"Burada kalamazsın-"

"Biliyorum ama sabah köpekler beni az daha yiyecekti ne yapabilirdim?"

Sarun'un sinirine İnci hafif şaşırırken devam etti.
"Tamam sakin. Nerede kaldın gece?"

"Bilmiyorum. Sabah uyandığımda her yerde çocuklar ve hayvanlar vardı."

İnci, hafif gülümserken ayaklanıp lavaboya gitti. Elini yüzünü yıkadıktan sonra salona geri geldi.

"Önce kahvaltı yapalım daha sonra bu konuyu tartışırız."

Genç kız, mutfağa geçerken Sarun arkasından uçup mutfağa girdi.

"Bana layık bir sofra hazırlarsın umarım."

"Sana layık? Benim evimde kral değilsin bunu unutma."

"Bir gün tekrar kral olduğumda görürsün." Sarun'un keyfi kaçarken İnci, umursamadan hızlıca kahvaltı hazırlamıştı.

"Tamamdır afiyet olsun."

İnci, sandalyeye geçtiğinde Sarun, dik dik İnci'ye bakıyordu.
"Ne oldu? Beğenmedin mi?"

Sarun, salatalıkların yanına gidip kıtır kıtır yemeye başladığında lanetten kurtulamadığı için sinirleniyordu. Nasıl kurtulacaktı?

İkisinin sessiz geçen kahvaltısından sonra İnci, mutfağı toplamış daha sonra salona geçmişlerdi.

"Seni eski haline nasıl dönüştüreceğiz?"

"Bilmiyorum."

"Düşün, yüzüğünü kullan bir şey yap."

"Yüzüğümü takamıyorum." Diyen Sarun, gözlerini bir süre kapalı tutup açtığında masanın üzerinde Sarun'un yüzüğü belirmişti. "Eğer benim yerime sen takarsan belki bu soruna bir çözüm bulabiliriz."

"İyi de ben büyücü değilim ki." Derken yüzüğü alıp inceledi İnci. Ortası düz yuvarlak kenarlarına doğru hafif incelen yüzüğün kenarlarında iki tane oyma güneş simgesi vardı. Ortasında da orta boyda üst kısmı düz olan bal rengi taş vardı.

"Biliyorum önemli olan büyülü sözcükler. Yüzüğü takar mısın?"

"Tamam." Genç kız, yüzüğü sağ elinin yüzük parmağına taktığında büyük geldiği için işaret parmağına takmıştı. Taş temas ile hafif parladığında İnci'nin çok hoşuna gitmişti.

"Şimdi ne yapıyoruz?"

Sarun, cevap vermeden uçup kızın elinin üzerine konduğunda kanadını açıp yüzüğün üzerine koydu.

"Krimve snédente"

Yüzük sözcüklerin etkisi ile parladığında hızlıca sönmüştü.

"Olmadı, söylemiştim."

"Çok güçsüzüm. Büyülü kesik yüzünden de bu haldeyim."

Sarun, uçup koltuğa konduğunda İnci yüzüğü çıkarmak için davranmıştı.
"Yüzük sende kalsın. Şu an yüzüğü saklayabilecek gücüm yok. Az önce tükettim."

İnci, duyduğu ile yüzüğü geri ittiğinde Sarun'un gerçekten güçsüz olduğunu gördü.

"İyi görünmüyorsun."

"Güneşe ihtiyacım var."

Sorin'in sesi daha da yorgun gelirken İnci onu eline alıp pencerenin önüne götürdü. Güneş ışınları Sarun'un vücudunu sarıp sarmalarken Sarun'a ilk başta iyi gelmişti ama sonra canı yanmaya başlamıştı.

Sarun o acıyla hızla kanatlanıp uçarken koltuğa çarpıp koltuğun minderine düşmüştü.

"Sarun?"

İnci, hızla Sarun'un yanına oturduğunda Sarun yorgun gözlerini kıza çevirdi.

"Canım çok yandı. Güneş bana ilk defa zarar verdi."

Sarun biraz durup düşündü güneş kendisine asla zarar vermezdi. Güneş ışınları büyülerini besler hastalıklarını iyileştirirdi.

"Güneş bana zarar verdi. Laneti buldum." Sarun hafif heyecanlanırken İnci, anlamadığı için sadece dinliyordu.

"Mahpe Laneti. Kralı etkisiz hale getirmek için büyülü güneşi çal, bundan faydalanıp kralı etkisiz hale getir. Beni kuşa çevirdiler ama yüzüğümü almayı başaramadılar."

"Nasıl bozacağız bu laneti?"

"Bana kuş tüyü, bir bıçak ve de parşömen kağıdı lazım."

"Parşömen kağıdı biraz sıkıntılı. İstediğin gibi olmayabilir."

"Niye? Parşömen kağıdı çok kullanan bir şey."

"Sizin ülkenizde öyle ama artık daha farklı kağıt türleri çıktı."

İnci, ne yapacağını düşünürken ayaklandı. "Ben şimdi parşömen kağıdı alıp geliyorum bir şekilde bulacağım sende hiçbir yere kıpırdamıyorsun-"

Sarun, bacaklarını birbirine çapraz yapıp kanatları ile alt bölgesini kapatırken İnci, koltuktaki dışkıyı görmüştü.

Genç kız, sinirle derin nefes alıp verirken Sarun asla kızın yüzüne bakmıyordu.
"Haber verseydin peçete getirirdim."

"Kuş kısmın baskın geldi kusura bakma."

Genç kız, sinirle mutfaktan ıslak mendil alıp geldiğinde koltuğu temizleyip peçeteyi masanın üzerine yaydı.

"Bunun dışına tuvaletini yaparsan tüylerini yolarım duydun mu beni?"

"Tamam." Diyen Sarun, bu durumu garipserken İnci hızlıca hazırlanıp çıkmıştı. Araba ile birkaç kırtasiye geldiğinde istediğini bulamamıştı.

"Bir tane yerde var deseler şaşardım bu ne ya?"

Genç kız, vitesi değiştirip direksiyonu tuttuğunda yüzüğün parmağında olduğunu görmüştü.

"Allah kahretmesin. Yüzüğü unuttum, eğer peşime düşerlerse yandım."

İnci'nin içini ürperti sararken diğer kırtasiyenin önüne park edip araçtan indi. Etrafa hızlıca baktığımda kimse yoktu gerçi tanıyamazdı yüzünü tam hatırlamıyordu.

"Merhaba parşömen kağıdı alacaktım?"

"Tabi kaç adet olsun?"

"Üç." İncir hızlıca cüzdanını çıkardığında adam kağıtları alıp poşete koymuş İnci'ye uzatmıştı.

"300 TL nakit mi kart mı?"

"Kart olsun."

Genç kız, içten içe acele ederken adam post makinesine 300 yazıp yeşil tuşa basmıştı. İnci kartı okutmak için davrandığında gözüne tüylü kalemler çarpmıştı.
"Kusura bakmayın bu kalemi de ekleyebilir miyim?"

"Tabi."

Satıcı adam, cihazı iptal edip fiyat eklemesi yaptığında İnci ödemeyi yapıp arabasına geçmişti.

"Hadi İnci, sakince evine git. Bir şey olmayacak."

Genç kız, stresten arabasını visteste unutup çalıştırdığında istop etmişti.
"Hay aksi be!"

Kız, hızla vitesi boşa alıp tekrar çalıştırdığında yola koyulmuştu. Müziğin sesini biraz açıp kafasını dağıtmayı denerken dünkü gibi ödlek olmak istemiyordu. Bir belaya bulaşmıştı zaten korkarak kaçmak istemiyordu.

"Evet sakince evime gideceğim ağh-"

Genç kız korkuyla direksiyonu sağa sola kırarken yanında oturan adamın kim olduğunu anlamıştı.

"Sarun ve yüzüğü nerede?"

"Bilmiyorum."

İnci elindeki yüzüğü nasıl saklayacağını düşünürken sol elini sağ elinin üzerine koyup direksiyonu tutmaya devam etti.

"İşe yaramazsın."

Adam, sinirle aynı garip bıçağı kızın boğazına dayadığında İnci korkudan arabayı kullanamıyor yolda garip manevralar çiziyordu.

"Beni hemen Sarun'un yanına götür. Yüzüğün onda olduğunu biliyorum."

Adamın korkunç ses tonu İnci'yi daha da gererken ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Ne yaparsa yanındaki adamı etkisiz hale getirirdi?

"Yüzük Sarun'da değil." İnci yutkunurken adam hafif kaşlarını çattı.

"Nerede?"

"Şurada bir bölme var oradaki tuşa basıp aç. Onun içinde."

İnci, gözleri ile torpido bölgesini gösterirken vitesi değiştiremediği için sürekli frenleyerek hızını düşürüyordu.

"İçimde yalan söylüyormuşsun gibi bir his var."

"Yalan söylemiyorum. Sarun o bölmeye koydu eğer aldıysa da ben bilmiyorum."

Kız korkudan bayılmak üzere hissederken adam bıçağı daha çok kızın boğazına bastırdı.

"Beni Sarun'a götür. Hemen!"

"Tamam tamam gidiyoruz."

İnci, arabayı nasıl kullandığını eve nasıl vardığını bilmezken evinin önüne arabayı park etmişti.

Adam bıçağı kızın boğazından çekip yok ederken İnci hızlı bir elleri aynı şekilde bekliyordu.

"Oyalanma in hadi!"

"Tamam."

Genç kızın, cılız sesi adama ulaşırken gözlerini İnci'den ayırmıyordu. İnci, sol işaret ve baş parmağını sağ işaret parmağının üzerine iyice bastırdığında sağ elini nazikçe ama bir o kadar da hızlı şekilde çekip yüzüğü çıkarmış sol eline almıştı.

İnci, hızlı bir şekilde arabayı kapatıp inerken yüzüğü cebine atmıştı.
"Önden yürü."

Genç kız, titrerken hızlı adımlarla eve yürümüş merdivenleri zorla tırmanmıştı. Kapıyı titreyen elleri ile zor açarken adam yine bıçağı kızın boğazına dayamıştı.

"Korkak kalbinin atışını duyabiliyorum." Adamın keyifli sesi İnci'yi daha da gererken kapıyı açmıştı.

"Sarun kaç senin peşinde-"

İnci, savrulmanın etkisi ile duvara çarparken başını sert vurmuştu. Bedeni yere yığılırken kulakları uğulduyor gözleri kararmıştı...

 

İşler kızışmaya başladı.

♦Sarun'un laneti bu bölümde bozulmadı??

♦İnci'nin durumu iyi mi?

♦Yeni bölümde görüşürüz..

Loading...
0%