Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@nisaltll

Genç kızın, gözleri evde dolanan kuşu takip ederken bunalmıştı. Sabahtan beri uçuyordu ve inatla bir yere konmuyordu.

"Sarun bak son kez uyarıyorum yoksa fena olacak!"

'Uçmak zorundayım diyorum neyi anlamıyorsun? Kollarım uyuşuyor yoksa."

İnci, derin nefes alıp verirken koltuktaki küçük yastığı alıp Sarun'a fırlattığında Sarun, yastık ile beraber duvara yapışmıştı.

"Eyvah"

İnci, yüzündeki acıma ifadesi ile ayaklanırken yastık yere düşmüş Sarun da üzerine düşmüştü. "Hay elimin ayarına ne yapacağım şimdi?" Genç kız, Sarun'un yanına gidip oturduğunda Sarun gözlerinin önünde bir sürü İnci görüyordu.

"1,2,3,4,5 kaç tane var senden ya?"

"iyi misin?"

"Senden daha az görsem daha iyi olurdum." Sarun'un gözleri kayarak kapanırken İnci daha çok telaşlanmıştı.

"Kahretmesin ya. Kolonya koklatsam uyanır mı?"

İnci, Sarun'u alıp koltuğa koyduğunda hızlıca kolonya bulup Sarun'a koklattı.
"Hey Allah'ım ya. Kuşa kolonya koklatacağım aklıma gelmezdi..."

"Daha iyi misin?"

Sarun, kafasına buz torbasını bastırırken İnci yanına oturdu.
"Ne biçim vurdun ya? Elinin ayarı yok cidden."

"Sana uçma dedim."

"Elimde değil. Lanet yüzünden böyle oluyor." Sarun, başını iyice geriye yaslayıp gözlerini kapatırken baş ağrısının geçmesini istiyordu.

"Doktora gidelim mi?"

"Yüzüğüm ile halledeceğim."

Sarun, buz torbasını kucağına koyarken cebinden yüzüğünü çıkarıp parmağına taktı. Yüzüğün gücüyle kendisini iyileştirdikten sonra gözlerini açıp oturduğu yerde doğruldu. Genç adam, gözlerini İnci'ye çevirdiğinde meraklı gözlerini görmüştü.

"Şimdi, laneti kaldırma zamanı. Senden istediklerim nerede?"

"Şu çekmecede." Derken ayaklanıp TV ünitesinin altındaki çekmeceden gerekenleri alıp masanın üzerine koydu. "Ne yapacaksın şimdi?"

"Gün doğumunu bekleyeceğiz ben kuş olmadan hemen önce bu işi halletmem lazım."

"Gün doğumuna daha çok var." Diyen İnci saate bakarken Sarun umursamazca parşömeni açtı.

"Biliyorum ben yazıları yazana kadar güneş doğar."

"Ne yazısı?"

Sarun, cevap vermeden parşömen kağıdını masanın üzerine yayıp kuş tüyünü eline aldı. Bu laneti bozması için kendi kanına ihtiyacı vardı bu yüzden yüzüğünü kullanıp eline bıçak getirdi.

İnci, büyük merakla Sarun'u izlerken Sarun bıçakla parmağına minik bir kesik attı. Sağ elindeki tüyün ucunu kana bulayıp parşömen kağıdının ortasına güneş çizdi.

Sarun kanı aktıkça değişik harfler çizerken İnci anlam veremiyordu.

"Daha ne kadar kan akıtacaksın?"

Sarun, sessiz kalırken İnci'ye susması için eliyle işaret yaptı. Eğer konuşursa nerede kaldığını unuturdu, devam edemezdi.

Genç kral, saatler sonra yazıları bitirirken parmağı kesilmekten sızlıyordu. Gerçi bu umrunda değildi tek istediği laneti kaldırıp ülkesine geri dönmekti.

Ayaklanıp perdeleri çekerken güneşin yavaştan doğduğunu gördü. Tam zamanı diye düşünürken gözleri uyuya kalmış İnci'ye takıldı. Ne zamandır uyuyordu asla fark etmemişti.

Sarun, kızın yanına tekrar oturduğunda parmaklarını nazikçe İnci'nin yanağında gezdirdi. Bu kadına büyük borçluydu zamanı geldiğinde en büyük teşekkürlerini sunmalıydı.

Ne hediye etseydi acaba? Sarayın en ünlü elmasını verse ablası asla izin vermezdi. Altın üzüm bağlarından arazi verse? Üzümleri hasat etmek için gezenine gelemezdi.

Her neyse Sarun! Diye kendisine kızarken elini kızın yanağından çekip yüzük taktığı sağ elini kağıdın üzerine uzatıp yüzüğünün içinde dönen büyüyü gördü.

"Sentende dárkayé!"

Elinin içinde oluşan büyüyü izlerken camdan yansımaya başlayan güneşın ışınları eve dolarken elindeki ışığı hızla kağıda vurdu.

İnci, irkilerek uyanırken gözlerini araladığında Sarun'un etrafını saran ışık sarmalı görmüştü. Sesini çıkarmadan beklerken nefesini tuttuğunu fark etmemişti. Gerçi şu anın rüya olduğunu da düşünüyordu malum uyku sersemiydi.

Işık sarmalı yavaş yavaş yok olurken Sarun'un bedeni küçülüyordu.

"Nerede hata yaptım?" Diye sinirle söylenirken moralinin bozuk olduğu sesinden anlaşılıyordu. "Sadece ülkeme geri dönmek istiyorum!"

Sarun, kuş bedenine geri dönmeyi tamamladığında İnci ile göz göze geldi.
"Yine olmadı."

"Bir sebebi vardır."

"Bilmiyorum."

"Biraz dinlenmek ister misin?"

"Olur." Sarun kanatlarını açıp uçarken İnci'nin kendisi için hazırladığı yumuşak yastığa kondu. Küçük bedenini yastığa iyice bastırıp ayaklarını havaya diktiğinde İnci hafif gülümsedi gerçekten komik görünüyordu.

"İyi geceler."

"Sana da." Diyen Sarun, gözlerini kapatırken boğazındaki yumru canını sıkmıştı. Elinden bir şey gelmiyor oluşu kendisini çok üzüyordu ama bunun çözümünü bulmak zorundaydı.

Sarun, düşüncelerinin esiri olurken gözlerini İnci'nin sesi ile araladı.

"İnci bu ses ne?"

"Gonca kapıda hemen benim odama gir."

Sarun, uyku serserimi zar zor ayaklanıp İnci'nin odasına uçarken İnci kapıyı açmıştı.

"Ağaç oldum kapıda neredesin?"

"Uyuyordum Gonca sabahın körü çünkü."

Gonca, İnci'nin iğnelemesini aldırmadan içeri girip salondaki koltuğa oturdu.

"Dinç olursun bir şey olmaz. Komşun evde yoktu?"

"Komşum?" Derken Gonca'nın karşısındaki koltuğa oturdu.

"Sarp işte, zilini çaldım açan olmadı. Haberin var mı?"

"Ben nereden bileyim?"

"İnci ne yap et tanıştır bizi? Kurabiye kek yapıp onun evine götürelim."

"Kızım saçmalama rahat bırak insanları. Olacak olan olur zaten."

"Ne yapayım? Çok beğendim diyorum bu kadar beğenmesem peşinden koşmam."

İnci, Gonca'nın işinin zor olduğunu düşünürken aklına Sarun'un cümleleri geldi.

'Ne yap et beni o kızdan uzak tut. Dünyalılarla asla bir bağım olamaz. Bir de en işe yaramazı bana aşık olmuş.'

"Beni karıştırma ne yaparsan yap." Diyen İnci mutfağa geçerken Gonca da peşinden ilerledi.

"Emir arıyor mu hala?"

"Arıyor. Açmıyorum."

Genç kız, çay sütü koyarken Gonca sandalyeyi çekip oturdu.
"Şans mı versen acaba? Cidden üzgün görünüyordu."

"Hayır, kimseyi istemiyorum artık."

"Yapma böyle ilişkiniz güzel gidiyordu."

"Evet ilk üç ay. Sonrasında ki altı ayı hatırlamak istemiyorum."

Genç kızın net cümlesi Gonca'ya ulaşırken konuyu kapatmaya karar verdi. Arkadaşını iyi tanıyordu eğer biraz daha uzatırsa azar yerdi gerek yoktu İnci'nin azarına.

"Bu arada.. O ses neydi?" Gonca'nın cümlesi bölünürken İnci, arkadaşına döndü.

"Cam açık sanırım ben bakayım."
İnci, gitmek için davranınca Gonca onu durdurdu.

"Hayır bu cam değil iyi dinle."

Sarun'un kanat çırpma sesleri odadan gelirken Gonca hızla tava kapıp sese koşarken İnci de peşinden koştu.
"Dur saçmalama! İnciteceksin!"

"Neyi inciteceğim?" Derken durdu.

"Kuşu kuş aldım. Onun sesi bu."

"Ne zaman aldın?"

"Bir kaç gün oldu."

Gonca, tavayı indirirken İnci ucuz atlattım diye düşünüyordu.

"Hey Allah'ım ya. Sen o kuşa çarptığından beri kuş aşkına kapıldın
Uzak tut benden onu da ne yaparsan yap." Diyen Gonca mutfağa girerken İnci, odasına girdi.

"Ses yapmasana." Diye kısık sesle konuştu.

'Bilerek yapmıyorum. Tamamen kuş olmadan kurtulmam lazım artık.'

"Bulacağız bir yolunu."

Sarun, uçup dolabın üzerine konduktan sonra İnci tekrar mutfağa geçip kahvaltı hazırladı.

Nasıl düzelecekti Sarun merak ediyordu. Bir yolunu bulmaları gerekiyordu ama nasıl? Acaba o Dante denen adamı bulsalar.. yok yok bu çok saçma bir fikir. En son ne olduğunu çabuk unuttun İnci.

Genç kız sıkıntı ile derin nefes alıp verirken Gonca konuştu.
"Hayırdır? Neyin var senin?"

"Sıkıldım evde durmaktan işe gelsem iyi olur."

"Saçmalama kızım tatilinin tadını çıkar."

"Orası öyle tabi de ne bileyim."

"Akşama plan yaparız senin keyfin yerine gelsin."

"Bakarız." Diyen İnci'ye ters ters baktı Gonca.

"Hem canım sıkılıyor diyorsun hem de plan istemiyorsun. Neyse işim var benim gidiyorum akşam konuşuruz. Komşuyu da unutma."

"Sen unut onu unut."

İki genç ayaklanıp dış kapıya ilerlediler.

"Kırk yılın başı bir şey istedim–"

"Hayır dedim ben karışmam öyle şeylere."

"Offf iyi be tamam."

Diyen Gonca, inci ile vedalaştıktan sonra gitmişti. Sarun bu sayede dışarı çıkarken kasenin üzerine konup salataları kemirmeye başladı.

"Akşam dışarı çıkmak ister misin? Belki bir şeyler buluruz."

"Nasıl bir şey buluruz? Bana kitap lazım eski halime dönmem için."

"Bilmiyorum yüzüğünü kullan birileri ile bağlantı kurmaya çalış. Sen kral değil misin?"

"Evet öyleyim yani öyleydim. Yüzüğümü kullandım ama kimse beni duymuyor. Ya güneşi çaldılar ya da herkesi öldürdüler."

"Güneş mi?"

"Büyülü güneş. Gezegenin büyü kaynağını sağlıyor lanetin kalkmama sebebi de bu olabilir."

"Yardım etmenin bir yolu olsa keşke ama kütüphane de büyülü bir kitap bulabileceğimizi sanmıyorum."

Sarun, sessiz kalırken İnci onu izliyordu. Tabaktaki salatalıkların hepsi bir süre sonra biterken Sarun, salona uçmuş İnci de mutfağı toplayıp yanına geçmişti.

"Akşam dışarı çıkma fikrini düşündüm. Bugün sıkıldığını söylüyorsun biraz gezelim."

"Olur biraz hava alırız."

İnci, akşam ne yapacaklarını düşünürken Sarun kuş özellikleri yüzünden uyuya kalmış güneş batarken uyanmıştı.

"Ne zaman batacak güneş?"

"On dakika sonra." Diyen İnci, kumral saçlarını at kuyruğu yapacak gibi toplayıp burgu şekline getirip topuz yaptı. Kancalı toka ile tutturduktan sonra altın rengi yıldız kolyesini takıp Sarun ile göz göze geldi.

"Nasıl olmuş mu?"

"Değişik olmuşsun."

Sarun, gözlerini kıza diktiğinde beğenmişti. Onu ilk kez elbise ve makyaj ile görünce güzel olduğunu düşünmüştü.

"Değil mi? Elbis benim de hoşuma gitmedi."

"Hayır yakışmış kötü değil. Güzel olmuşsun."

İnci, duyduğu ile tekrar kendisine bakarken elbisenin şimdide yakıştığını düşünüyordu. Ne kadar garip bir cümlenin tüm bakış açısını değiştirmesi?

"Tamam o zaman ben hazırım. Seni bekleyeceğim."

Sarun, sessiz kalırken İnci'ye bakmayı kesti.

"Bak sakın yine kraliyet giysilerinden giyme. Sana söylediğim gibi giyin bu sefer."

"İyi tamam."

Geçen on dakikanın ardından Sarun tekrar insan haline dönüşünce İnci zorla beyaz gömlek, kum beji pantolon ve beyaz spor ayakkabı giydirmişti.

"Her neyse hadi gidelim artık yoksa vazgeçeceğim."

"Tamam tamam."

İnci, hızla arabasının anahtarını alıp çıkarken Sarun da arkasından çıkmış evi kilitlemişlerdi.

"Bilmiyorum sever misin ama seni güzel bir restorana götüreceğim. Orada tavuk–"

"İnci?" Diyen ses ile iki gencin gözleri Emir'e döndü. "Bende sana geliyordum."

"Bir şey mi oldu?" Derken arabanın kapılarını açtı İnci.

"Konuşmak için aramalarımı açmıyorsun merak ettim seni." Emir, gözlerini Sarun'un donuk yüzüne çevirdiğin de neden beklediğini düşünüyordu.

"Evet açmadım. Daha önemli bir şey yoksa gideceğiz."

"Beraber mi?"

"Evet başka ne anladın?" Diyen Sarun sinirlenirken gerçekleri bildiği için tiksiniyordu.

"Sarun tamam gidelim biz gel."

"Sarun mu? Sarp değil miydi?"

"İki adı var Emir. Türk değil kendisi gidelim hadi."

İnci, Sarun'a arabaya binmesi için işaret yaparken Emir'e bakmadan konuştu.

"Giderken Sema'ya selam söyle benden de"

Genç kız, Emir'in yüz ifadesini merak ederken arabasının kapısını açarken gözlerini adama çevirdi.

Emir'in şaşkın ve kızgın yüzü kızın komiğine giderken arabaya binmişti.

İnci evde dinlendiği zamanlarda Emir sürekli rahatsız edince dayanamamış tüm gerçekleri İnci'ye anlatmıştı. İlk başta biraz üzülmüş ama çok aldırmamıştı. Zaten Emir hiç onunla olmamıştı ki aldattığı için üzülsündü...

 

♦Bölüm nasıldı?

♦Emir'in şerefsizliğine puanım sıfır

♦Yazım yanlışlarımı yorumlarda belirtirseniz sevinirim

♦Yeni bölüm de görüşmek üzere...

Loading...
0%