Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@nisanur_0n9nn

MASAL ÖZTÜRK'DEN

 

Sabah uyandığımda dışardan sesler geliyordu. Camdan baktığımda askerlerin antrenman yaptığını gördüm. Çalışmalarını yaptıkları yer askeriye ve lojmanların arasındaydı. Bu yüzden net bir şekilde görebiliyordum.

 

Askeriye ve lojman arası on dakikalık bir mesafeydi ama benim oturduğum apartman lojmanın girişinde olduğundan dolayı askeriye buradan gözüküyordu.

 

Kahvaltımı yaptıktan sonra etrafı toparlıyordum, valizimdeki eşyalarımı yerleştirmiştim. Telefonum çalıyordu baktığımda Cengiz Amcanın aradığını gördüm.

 

"Alo Masal kızım, nasılsın yerleşebildin mi?" dedi. "iyiyim Cengiz Amca yerleştim." dedim.

 

"Tamam kızım yanıma uğrayabilir misin? Lojmanla ilgili imzalaman gerek yerler var." dedi. Onayladıktan sonra telefonu kapatıp hazırlanmak için odama gittim.

 

 

Masal'ın kombini...

 

Hazırlanıp evden çıktım. Yürüyerek askeriyeye gitmeye başladım. Kendime araba alsam çok güzel olurdu. Bunları düşünerek askeriyeye geldiğimde kapıdaki asker bu sefer kapıyı direk açmıştı.

 

İçeriye girdiğimde bazı askerler bana bakıyordu. Buraya siviller giremiyordu kadın sayısı da azdı. Bu yüzdendi sanırım ama rahatsız olmaya başlamıştım çünkü birkaçı aralarında konuşmaya başlamıştı.

 

Yürümeye devam ederken arkadan yüksek ve sert bir ses "Herkes önüne dönsün!" dedi. Baktığımda Bora olduğunu gördüm. Bora gerçekten uzaktan gören birinin bile asker olduğunu tahmin edeceği biriydi. 185 üstü olduğu düşündüğüm boyu, kahverengi hafif çekik gözleriyle yanıma doğru geliyordu.

 

Askerler bana bakmayı kesmiş ve konuşmalar bitmişti.

 

Bora yanıma geldi "Cengiz Albaya mı geldin?" diye sordu. "Evet." dedim. Neden bilmiyorum ama ondan biraz çekiniyordum. Hala benden rahatsız oluyormuş gibi hissediyorum.

 

Cengiz amcanın odasına geldiğimde O'da benimle birlikte girdi. Cengiz Amca beni görünce yanıma gelip sarıldı. "Hoşgeldin güzel kızım." dedi. Kızım. Bu sözle babamı özledim. Sürekli olduğu gibi.

 

"Hoşbuldum Cengiz amca" dedim. Cengiz amca yerine oturduğunda bende karşısındaki koltuklardan birine oturdum. Bora hala ayaktaydı Cengiz amca emir verir gibi oturmasını söyleyince oturmuştu.

 

"Sizi çağırma sebebim Masal'ın okulu." dedi.

 

Bora hemen lafa atlayıp alaycı bir şekilde "Sen hala okulunu bitiremedin mi?" dedi. Ne diyor bu adam. Daha beni tanımıyordu bile. Bir askerin bu kadar ön yargılı olması doğru bir şey miydi?

 

"Hayır ben öğretmenim, buraya tayinim sonucu geldim." dedim onun gibi alaycı bir şekilde.

 

Yüzünde sinir eden bir sırıtma oldu ve devam eden alaycı sesiyle "Keşke tayinini başka bir yere isteseymişsin. Sen buralarda yapamazsın öğretmen. Buralar sana uygun değil." dedi.

 

Kendini ne sanıyorda böyle konuşuyor. Beni ne kadar tanıyordu ki böyle bir kanıya varabiliyordu. Arabada ikimizken konuşmayan adamın albayının yanında ağzı açıldı. "Buraya uygun olmayacağımı, burda yapamayacağımı düşünseydim. Burda olmazdım. Tavsiyeni başkalarına ver."dedim.

 

Tam bir şey söyleyeceği sırada Cengiz Amca elini masaya vurup "Bora yeter, bir yüzbaşının ne söyleyip söylemeyeceğini bilmesi gerekir. Bir daha böyle bir şey yaparsan uyarmakla kalmam."dedi.

 

Sonra bana dönüp "Masal seni okula getirip götürecek asker ayarlayacağım ben." dedi.

 

"Gerek yok Cengiz Amca ben taksiyle gidip gelirim hem araba da almak istiyordum zaten biraz zaman sonra onu da alırım. Teşekkür ederim." dedim. Askerlerin benim gibi sıradan biri için böyle bir şekilde görevlendirilmesini istemezdim.

 

Bana bakıp "Olmaz öyle kızım, sen bana annenle babanın emanetisin." dedi buruk bir şekilde.

 

Gözlerim dolmuştu yine kafamı eğip kendimi toparlamaya çalıştım. Babam, Cengiz amcayla birlikte gittikleri bir görev de şehit olmuştu. Cengiz Amcayla o gün her göreve gitmeden önce olduğu gibi ailelerini birbirlerine emanet etmişler.

 

Kalkıp Cengiz amcaya sarıldım.

 

Saçlarımı okşayıp O da bana sarıldı "Her şey için çok teşekkür ederim amca."dedim. "Önemli değil deli kız."dedi. Evet deli kız cengiz amca küçüklüğümüde bilen biri olduğu için küçükken yaptığım şeyleri biliyordu.

 

Mesela lojmanda oturduğumuz zamanlar elimde mikrofon yaptığım tarağım askeriyenin bahçesine doğru baba gel artık diye bağırmalarım, babam göreve gideceği zaman çantasına oyuncak bebeğimi koyup babamlar göreve gitmeden bir kaç saat önce bebeğimi getirsinler diye ağlamalarım.

 

Ve daha niceleri...

 

Ayrıldıktan sonra tekrar oturdum. Cengiz amca bizi izleyen Bora'ya dönüp "Görev var Güneydoğu'ya gideceksiniz" dedi.

 

"Biliyorum Güney görevlerini sevmezsin ama mecbursun." dedi katı bir sesle.

 

"Görev sonuçta, emredersiniz." dedi.

 

Bir kaç dakika sonra ikimizde odadan çıktığımızda Bora'ya dönüp.

 

"N'oldu yüzbaşı Güney'de yapamayacak mısın? Sana uygun değil mi oralar." dedim. Bana söyledi sözleri ima ederek.

 

Bana sinirle bakıp. "Öğretmen, bizim yapamayacağımız yer yok. Her yer bize uygun. Yapmak zorundayız herşeyi. İstesek de istemesek de bize uysada uymasa da. Biz senin gibi annemizin babamızın yanında oturmuyoruz. Çoğu arkadaşımız can veriyor. Biz görevi bırakmıyoruz. Senin gibi babamıza, annemize nazlanmıyoruz."dedi.

 

Ne demiştim ki sadece onun bana yaptığını bende ona yapmıştım. Bu kadar tepki gösterecek ne vardı.

 

"Sen buraya gelirken annenden babandan ayrılamadın değil mi? Çok zor oldu. Biz göreve giderken hiç zorlanmıyoruz çünkü kaybedecek bir şeyimiz yok canımız pahasına vatanımızı koruyoruz. Sen buraya gelmeden önce babanla vedalaştın değil mi? Çünkü sen onun nazlı kızısın. Annenle vedalaştın çünkü biricik kızısın. Biz kimseyle vedalaşmıyoruz öğretmen hakkını helal et diyoruz. "dedi. Bir şey demediğim halde bu şekilde parlama sebebi neydi bilmiyordum ama saçma davranıyordu bunu biliyordum.

 

Gözlerim dolmuştu ağlamak üzereydim. Onun karşısında ağlamak istemiyordum. Kendimi biraz da olsa toparlayıp cevap verdim.

 

"Anlıyorum çok iyi anlıyorum ben sizi, orda ne duygular içinde olduğunuzu anlıyorum. "dedim bu kadar ağır konuşacağını bilsem hiç söylemedim.

 

"Anlayamazsın öğretmen, yaşamadan anlayamazsın en yakınını kaybetmeden anlayamazsın. Senin düşününce bile içinin yandığı şeyi ben yaşadım. En yakın arkadaşımı görevde kaybettim. Yanımdaydı ve bana dediği tek şey hakkını helal etti. Bunları yaşamadan bilemezsin, yaşama da zaten ağır gelir. "dedi. Bilmiyordu ki yaşama ağır gelir dediği şeyi çok küçük yaşta yaşamıştım.

 

Gözyaşlarım tek tek dökülmeye başlamıştı. O gün geldi aklıma.

 

Biliyordum bir asker göreve gittinde şehit olmuşsa eğer üsler gelirdi haberi vermeye.

 

O gün Kapıyı açtığımda görevden dönen babamı değil. Üsleri görmüştüm direk ağlamaya başlamıştım biliyordum çünkü ne demek olduğunu. Daha önce tanıdığımız insanlar küçücük yaşımda gözlerimin önünde o anları çok yaşamıştı. O gün ve sonraki günler hiç olmadığı kadar ağlamıştım.

 

Boraya baktığımda yanağımdan süzülen yaşlara bakıyordu. Gözyaşları arasında "Anlarım." dedim. Bana baktı alaycı bir şekilde "Anlarsın" dedi.

 

Daha çok ağlamaya başlamıştım. Saçmaydı belki ağlamam ama içimde bir şeylere dokunmuştu söyledikleri. Boranın afalladığını gözlerinden anlamıştım. Ne olduğunu sordu ama cevap vermedim. Cengiz Amca odasından çıkmış bir askerle konuşuyordu. Bizi görünce bu tarafa doğru gelmeye başladı.

 

Hemen yanıma geldi. "Masal'ım güzel kızım n'oldu?" dedi. "Bir şey olmadı gerçekten önemli değil." dedim.

 

Cengiz Amca pek inanmış gibi değildi ama üstlemedi. Arkamı döndüm eve doğru gidiyorum. Askerler bana bakıyordu umursamadım. Boraya da çok sinirlenmemiştim. Bilemezdi ama bilmeden böyle konuşması... Kırılmıştım. Babamı bilmiyor olsa bile neden bu kadar ağır konuşmuştu.

 

Eve geldiğimde kendimi direk yatağıma attım. Bir kaç dakika sonunda uykuya dalmıştım.

 

 

 

 

 

Bora Karalan'dan

 

Patlamıştım ama çok yanlış kişiye. Çok saçma bir anda. Masal karşımda anlarım dediğinde o güne gitmiştim. Alp'in şehit olduğu güne yanımdaydı çatışma çıkmıştı. Güneydoğu'daydık beni korumak isterken şehit olmuştu. Kimse beni anlayamazdı. Öğretmende dahil kimse bunu yaşamadan bilemezdi. Bilmesinde.

 

Pişmadım daha yeni gelen ve albayın misafiri olan birine böyle davrandığım için daha doğrusu bir kadını ağlattığım için.

 

Cengiz amca geldiğinde, amca diyorum çünkü babamın kuzeniydi. Kız ona bir şey olmadığını söylemişti. Demek ki sorun yoktu.

 

Masal gittikten sonra Cengiz amca bana dönüp "Bora ne oldu da masal bu hale geldi. Güçlü olan kızımı böyle yıkılmış görmedim ben. O gün bile." dedi.

 

"O gün bile derken amca?" dedim.

 

İç çekip "Boşver." dedi.

 

N'oluyordu lan böyle?

 

"Neyse sende görev için hazırlanmaya git, timinide haber ver." dedi.

 

"Emredersiniz." dedikten sonra timin yanına gittim...

 

 

 

 

Masal Öztürk'den

 

Uyandığımda hava kararmıştı. Aç olduğum için kendime makarna yapmaya karar verdim. Canım bir şeyler istemiyordu ama yemek zorundaydım.

 

Yemeği yaptıktan sonra masayı kurmaya başladı. Yemek yerken annemleri görüntülü aradım. Biraz konuştuk akşam nöbeti varmış onun için hazırlık yapıyordu. Annem işine aşık olan bir hemşireydi.

 

Telefonu kapattıktan sonra yemeğim de bitmişti. Ortalığı toparladıktan sonra lojman için babamın mesleğini bildiren kağıtları cengiz amcaya götürecektim. Evet cengiz amca sayesinde de babam sayesinde de kalabiliyordum zaten ama belgeleri götürmem gerekiyordu.

 

Üzerimi giyinip dışarı çıktım.

 

 

Masal'ın kombini

 

Dışarısı yine soğuktu bir şehir hep mi soğuk olurdu. Aklıma annemin 'sen çok küçükken Baba'nın görev yeri Kars'tı ordan hatırlıyorum çok soğuktu. Birde ben o yaşıma kadar İzmir'de yaşamıştım zor olmuştu alışmam. Gerçi tam alışamadan buraya geldik. Beni oraya bağlayan bir şey yoktu artık.' demesi geldi.

 

Şimdi anneme hak veriyordum o gün anneme ne kadar soğuk olabilir ki demiştim. Annelerin her dediğinin doğru olması büyüdüğümüzde de değişmiyormuş.

 

Yürüyerek askeriyeye geldiğimde içeriye girmiştim. Bir kaç asker ve nöbet tutan askerler dışında bahçe boştu.

 

Bir asker yanıma gelip.

 

"Merhaba ben Metin, hava soğuk arkadaşlarla çay içiyorduk istemez misiniz?" dedi. İyi olabilirdi zaten hava soğuktu.

 

"Olur teşekkür ederim ama benim Cengiz Albaya vermem gereken belgeler var onları verip geleceğim."dedim.

 

Dosyayı verdikten sonra tekrar onların oturduğu çardağa geldim.

 

Gittiğimde diğer askerlerle de tanıştım. Can çok sempatikti. Metin abinin karısıda burada revirde doktormuş.Hem çay içip hem sohbet ediyorduk.

 

Sohbet ederken Bora geldi. Direkt olarak bana baktı. Gözlerimi kaçırıp, kalktım. "Ben artık gideyim, size iyi geceler." dedim. Aynı şekilde yanıt verdiklerinde eve doğru gitmeye başladım.

 

Arkamdan Bora'nın sesini duydum. "Öğretmen, bekle biraz." dedi. Bu adam beni askerleriyle karıştırıyor sanırım sürekli emir vererek konuşmalar falan.

 

Durup yanıma gelmesini bekledim. Yanıma geldiğinde sol elini ensesine koyup "Özür dilerim... Yani bugün sana fazla sert çıkıştım. O an aklıma kötü bir şey gelmişti." dedi.

 

"Önemli değil yüzbaşı, hem ben bana bağırmana üzülmedim. Böyle basit şeylere üzülecek bir kalbim yok." dedim ne kadar üzülmüş olsam da.Ve apartmana girdim.

 

Yarın burdaki ilk iş günümdü. Yeni öğrencilerim olacak onlarla tanışacaktım.

 

Sabah giyeceğim kıyafetlere karar verdikten sonra yatağıma geçtim. Biraz

telefona baktıktan sonra buraya gelmeden önce havaalanında çektiğim bir resmi paylaşmaya karar verdim.

 

 

Öztrk_Msal0: değişiklikler...

 

Yorumlar kapatılmıştır.

.

.

.

 

SON

Vote vermeyi unutmayın. Kitap Wattpaddede vardır.

 

Wattpad hesabım: nisanur_0n9nn

Wattpad açılırsa kurgularım yayından kaldırılacak.

Loading...
0%